Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017, The Journal of Academic Social Science Studies
https://doi.org/10.9761/JASSS7376…
8 pages
1 file
Turizm kavramı son yıllarda deniz-kum-güneş üçlüsünden kendini kopartarak iç kesimlerde kalkınmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda alternatif turizm kavramı ortaya çıkmıştır. Konya doğal, tarihi ve kültürel değerleri ile ön plana çıkmış alternatif turizm merkezi durumundadır. Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus törenleri, alternatif turizmin Konya’ya yerli ve yabancı turist çeken belirgin örneklerinden biridir. Bu durumda Şeb-i Arus törenlerinin yanı sıra, bölgenin tarihsel ve doğal zenginliklerinin en iyi şekilde yerli ve yabancı turistlere sunulması ulusal çıkarlarımızın da bir gereği olarak görülmelidir. Konya’daki bu alternatif turizmin sinerjisinden faydalanması gereken yerler arasında Konya şehir merkezinin 8 km kuzeybatısında bulunan Neolitik çağdan günümüze kadar varlığını sürdüren Sille de bulunmaktadır. Sille inanç, tarih, kültür vb. açılardan büyük bir alternatif turizm potansiyeline sahiptir. Çalışmada inanç turizmi hakkında bilgi verilip Sille hakkında genel bir bilgilendirme yapılarak 17-18 Aralık 2016 tarihlerinde yapılan sayımlara göre bölgedeki hareketlilik üzerine değerlendirme yapılmıştır. Çalışmamızda Şeb-i Arus için Konya’ya gelen turistlerin Sille’deki kültürel mirasa ne kadar temas ettikleri, kişi sayım yöntemi ile araştırılmıştır. Amaç doğrultusunda literatür araştırması yapılmış ve benzer bir çalışmanın yapılmadığı tespit edilmiştir. Sille’de yapılmış ve yapılacak olan restorasyonlar belediye arşivlerinden tespit edilmiştir. Konumlarına ve önemlerine bakılarak restorasyonu tamamlanan anıtsal yapılardan 5 tanesi seçilmiş ve bu yapılara 17-18 Aralık 2016 tarihlerinde temas eden turist sayıları belirlenmiştir. Bu araştırma makalesinin ana hedefi bölgeye yerli ve yabancı turist çeken Konya ve ülkemiz için önemli bir alternatif turizm türü Şeb-i Arus törenlerinin diğer turizm alanlarını ne kadar beslediğini Sille örneği ile ortaya koymaya çalışıp, bu konuda farkındalık yaratmak ve turizm alanlarının birbirine enerjisini nasıl aktarabileceğine dair öneriler üretmektir. In recent years, the concept of tourism has aimed to develop inland by divide sea-sand-solar tripartite. In this context, the concept of alternative tourism has emerged. Konya is an alternative tourist center which get to the foreground with its natural, historical and cultural values. Şeb-i Arus ceremonies held in Konya are one of the obvious examples of alternative tourism attracting local and foreign tourists to Konya. In this case, as well as the ceremonies of Şeb-i Arus, the presentation of the historical and natural wealth of the region in the best way to local and foreign tourists should be seen as a necessity of our national interests. Among the places where this alternative tourism synergy in Konya should benefit from is the Sille, which continues its presence from the Neolithic period to the present day, 8 km north-west of the Konya city center. Sille has a great alternative tourism potential; faith, history, culture and so on. In the study, information about religious tourism was given, general information about Sille was given and evaluation was made on the mobility in the region according to the counts made between 17-18 December 2016. In our work, the contact of the tourists coming to Konya for Şeb-i Arus to the cultural heritage in Sille has been researched by the person counting method. A literature search has been conducted in the direction of purpose and it has been determined that no similar study has been done. The restorations that have been made in Sille and are to be made have been identified in the municipal archives. Based on their location and significance, 5 of the monumental structures were selected from completed restoration and the number of tourists who contacted this structures on 17-18 December 2016 was determined. The main objective of this research article is to reveal to Sille the example to which the Şeb-i Arus ceremonies, which are an important alternative tourism type for Konya and our country, attract the local and foreign tourists to the region and how they feed the other tourism areas, to raise awareness on this issue and to produce suggestions on how to transfer tourism energy to each other.
2021
“Şayet gözüm bir lahzada ihata edeceği daracık bir şeyde varlık hikmetleri benim için kemâliyle ihtisar etmiş olsaydı, ben o hikmetleri bulamazdım. Zira ben bu yüce menzillerden mahrum kalarak âlem-i şehâdette takılı kalırdım."
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
There is a little information about the Hashwiyya which showed up in the middle of the second century (AH) in the classical Islamic sources. In spite of that, it is possiple to find a pile of information in the matter of sects other than the Haswiyya. The sources have contain only a few names of supporter of the sect. Besides that, the Haswhi scholars’s lifes and ideas are out of reach in the sources. Because of this, it is hard to establish a connection between the names and the Haswiyya. This study aims to reveal the existence of relationship between Hashwiyya and Berbehari (d. 329 AH). Otherwise, his connection with the Haswiyya will be discussed based on his life and works.
Hocam değerli vaktinizi ayırarak bu görüşmeyi kabul ettiğiniz için öncellikle teşekkür ederim. Size hem Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) hem de SASAM’ın son Güneydoğu Gezisi hakkında sorular sormak istiyorum.
EBÛ MANSÛR ES-SEÂLİBÎ'DE AHLAKÎ GÖRECELİLİK, 2019
Özet Arap edebiyatının en parlak dönemini yaşadığı hicri 5. yüzyılın edebiyatçılarından olan Ebû Mansûr es-Seâlibî'nin derleme tarzı eserlerinden birisi de "Tahsînu'l-kabîh ve takbîhu'l-hasen"dir. İnsanlar tarafından örfi manada güzel bulunan şeylerde çirkinlikler tam aksine çirkin ve kötü kabul edilen şeylerde de güzellikler bulunabileceği düşüncesinden hareketle kaleme aldığı bu eserde fikri donukluğun ve ahlaki sıradanlığın ilgi çekici bir üslupla kırıldığı görülmektedir. Bu eserde Modern bir kavram olan ahlaki göreceliğin (rölativizm) İslam literatürünün erken dönemlerinde kavram düzeyinde olmasa da pratik düzeyde ele alındığı düşünülebilir. Zira eser başlığından da anlaşılacağı gibi örfi değer yargılarının kimi zaman kişi, zaman ve ortama göre değişkenlik arz edebildiği üzerinedir. Yalan, cimrilik, kin, yaşlılık, hastalık mutlak anlamda kötü değerlendirilemeyeceği gibi kanaat, cesaret ve zühd gibi örfi manada güzel kabul edilen hasletlerde de yeri ve zamanına göre gayr-ı ahlaki olabilmektedir. Bu makale müellifin konuyu ele alış biçimini ele alacaktır. Abstract One of the compilation-style works of Abu Mansur al-Seâlebî, one of the poets of the 4th century who lived the most brilliant period of Arabic literature, is Mans Tahsînuındanl-kubhi and takbîhuadıl-husn Arap. It is seen that the idea frostiness and moral mediocrity are broken in an interesting style in this work, which is written in the light of the idea that there can be beauties in the things that are considered as ugly and bad by the people. In this work, it can be considered that a modern concept of moral relativism (relativism) is dealt with at the practical level, although not at the level of concept, in the early period of the Islamic literature. As it can be understood from the title of the works, it focuses on the fact that customary value judgments can sometimes vary according to person, time and environment. Lies, stinginess, hatred, old age, the disease can not be evaluated in the absolute sense, such as conviction, courage and zühd as well as accepted in the sense of being in the sense of time and time may be unethical moral beers. This article will address the author's way of handling the issue.
ÖN SÖZ Elinizdeki bu çalışma Türkiye’de şehirleşme üzerine yapılan çalışmalardan biridir. Şehirleşmenin gelişim aşamaları içerinde yaşanan süreçlerden birisi subürbanlaşmadır. Subürbanlaşma kelimesi bu sürecin ortaya çıktığı coğrafya ve yapılan yayınların büyük oranda İngilizce olması nedeniyle pek çok ülkede bu şekilde kullanılmaktadır. Şehirli olanın şehrin etrafına göçmesi sürecidir. Kitabın ismini belirlerken bu kelime yerine bunu tam olarak karşılayabilecek Türkçe bir kelime arayışım uzun zaman aldı. Kent bilimcilerin çalışmalarında kullandıkları yörekent tabirini kullanmak, amacımı açıklama anlamında bana çok doğru gelmedi çünkü açıklamaya çalışacağım şey sadece bir şehrin yöresinde gelişmiş olan kent değil onun oluşumuna neden olan süreçti. Coğrafyacıların subürbanlaşma için ülkemizde en yaygın kullandıkları tabir banliyöleşmedir. Banliyö sözcüğü Fransızca banlieue sözcüğünden gelir. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde banliyö çoğunlukla durumu iyi olan, orta ve üst katmanlardan kişilerin yaşadığı yerlerdir. Şehrin gürültüsünden ve kirliliğinden kaçan insanların büyük ve rahat, bahçeli evlerde yaşadıkları nezih yerleşim birimleridir. Fordist hareketle otomobil üretiminin artması, artan otomobil için pazar oluşturma çabaları ve pazarlar aranması yeni gelişmelere yol açmıştır. Pazar oluşturmaya yönelik olarak otoyol yapımları ve çalışma saatlerinin kısaltılması orta üst gelir düzeyindeki insanları mevcut şehrin çevresindeki boş alanlara doğru yöneltmiştir. Böylece planlı yerleşmelerin oluşması süreci başlamıştır. Türkiye’de ise ülkenin ekonomik durumuyla alakalı olarak gelişmiş ülkelerin aksine kentin çevresi kira fiyatlarının ve giderlerin düşük olduğu gecekondular tarafından sarılmıştır. Ağırlıklı olarak gecekonduların bulunduğu şehrin çevresinde gelişmiş bu alanlar belki de banliyöye pek benzemedikleri için varoş olarak adlandırılmaktadır. Varoş sözcüğü, Macarca város sözcüğünden gelir ve mahalle demektir. Her iki kelime (Banliyö ve Varoş) de yaygın kullanılması ve ülkemizde geçirdiği anlam kayması nedeniyle amacımı açıklamama tam olarak yetmemektedir. Dolayısıyla Türkçe’de daha az kullanılan ve anlam kayması geçirmemiş olan subürb sözcüğünden yola çıkarak subürbanlaşma tabirini kullandım. Hatta başlangıçta kitabın ismini “İstanbul Başakşehir’de Subürbanlaşma Süreci” koymayı düşündüm. Fakat kitabın ismi ile ilgili gerek kendi içimde gerekse çevremde konuya ve İngilizceye hâkim kişilerle yaptığım tartışmalardan sonra nihai kararı vermemde coğrafyada akademisyen olarak yola devam etme kararı vermemde de etkin olan saygıdeğer hocalarım Erol Tümertekin ve Nazmiye Özgüç ile konuyla alakalı yaptığım görüşmenin etkisi büyük olmuştur. Görüşmeler sonucunda kitap isminde subürban tabirini kullanmaktan vazgeçtim ve ana başlık olan şehirleşmeyi kullandım. Araştırma alanı ve konusunun şehrin bir parçası olması ve şehrin gelişme sürecinde oluşması nedeniyle sadece şehirleşme demenin eksiklik olacağı düşüncesiyle şehirleşme süreci demenin daha uygun olduğunu düşündüm. Alanda yaptığım araştırmalar da burada şehirleşmeden ziyade bir şehirleşme sürecinin olduğunu ortaya koymuştur. Kitabın isminin ne olacağı ile alakalı olarak oldukça fazla mesai harcanmıştır. Nihai karar olarak “İstanbul Başakşehir’de Şehirleşme Süreci” olarak isimlendirilen elinizdeki bu çalışmanın ülkemizde yapılan şehirle alakalı çalışmalara katkı sağlaması en büyük dileğim.
TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2022
İnsanın özünü ortaya çıkarmaya çalışan ve insan olmanın önemi üzerinde duran varoluşçuluk, belli başlı izlekler üzerinden ilerler. Bunlar; varlık, hiçlik, bunalım, özgürlük, yabancılaşma, sorumluluk, yalnızlık gibi kavramlardır. İnsan, özünü oluştururken bu izlekler altında ruhsal bir savaş verir. Teknolojinin ilerlemesi, rasyonalist ve materyalist yaklaşımlar, değerlerin yitirilmesi, insanın doğadan uzaklaşması gibi etmenler, varoluşçu izleklerin oluşma kaynaklarıdır. Ayşe Şasa, 2004 yılında yazdığı Şebek Romanı adlı romanında din olgusu üzerinde durmuştur. Şebekleşme kavramı üzerinden yozlaşmaya dikkat çeken Şasa, 2075 yılında geçen bir zamanın tekno-uygarlığını kurgulamıştır. Din olgusu üzerinden ilerlerken kahramanlar kendi özlerini bulma yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk, varoluşçu izlekler üzerinden geçmektedir. Kurguladığı tekno-uygarlıkta yaşayan kahramanlar, varoluşçu izleklerin izini taşımaktadır. Bu makalede; bir bilimkurgu parodisi olan Şebek Romanı ve varoluşçu izleklerden izler taşıyan roman kahramanları incelenmiştir. Din olgusundan yola çıkarak, kahramanların özüne ulaşırken etkisinde kaldığı varoluşçu izleklerin izleri tespit edilmeye çalışılmıştır. İnceleme; varoluşçuluğun temel izlekleri olan bunalım, yalnızlık, yabancılaşma ve özgürlük olmak üzere dört alt başlığa ayrılmıştır.
AĞRI İSLAMİ İLİMLER DERGİSİ, 2021
Saîd b. el-Âs, Kureyş’in saygın kabilelerinden Ümeyyeoğullarına mensuptur. Müşrik olan babası el-Âs’ın Bedir Savaşı’nda öldürülmesiyle yetim kalmış ve akrabası Hz. Osman’ın himayesinde büyümüştür. Saîd’in önemli bir aktör olarak tarih sahnesine çıkışı da Hz. Osman zamanında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, yönetilmesi zor bir şehir olan Kûfe’ye vali tayin edilen Saîd, dört buçuk yıllık görevi boyunca Kûfe halkıyla iyi geçinmeye çalışmıştır. Bu dönemde Horasan seferine çıkan ve Kazvîn’i imar eden Saîd, görevinin sonlarına doğru Kûfelilerin şiddetli eleştirilerine maruz kalmıştır. Nihayetinde Kûfe ileri gelenleri tarafından önce Saîd’e, daha sonra ise bizzat Halife Hz. Osman’a karşı muhalif bir hareket başlatılmıştır. Hz. Osman’ın valilerini huzuruna davet ettiği esnada harekete geçen Kûfeli muhalifler, valilik makamını ele geçirmiş ve Kûfe’ye dönen valileri Saîd’in şehre girmesine engel olmuşlardır. Yaşanan olayların ardından Hz. Osman, Kûfelilerin isteği üzerine Saîd’i valilikten azletmiştir. Hz. Osman idaresinin aldığı en ağır siyasî darbe olan bu olay, İslâm tarihinin üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken önemli olaylardandır.
Osmanlı esnaf teşkilatı içerisinde yer alan belli başlı yöneticilerin Şeyh, Ahi Baba, Kethüda, Nakip ve Yiğitbaşı olduğu genel kabul gören bir görüştür. Şeyh-i Seb‘a’dan genellikle hiç bahsedilmez. Oysa Osmanlı esnaf teşkilatı içerisinde yer alan inşaat iş kolu ve bu iş koluna bağlı olarak çalışanların genel lideri Mimarbaşı iken onun yetki alanı dışında kalan tüm esnaf grubunun lideri Şeyh-i Seb‘a’ydı. Her esnaf grubunun Şeyh veya Ahi Baba adı verilen bir lideri olduğu için Şeyh-i Seb‘alar şeyhler şeyhi anlamına gelen Şeyhü’l-Meşâyih veya Şeyhü’ş-Şüyûh unvanlarını da kullanmışlardır. Ancak bu unvanı kullananların aslında birer Şeyh-i Seb‘a olduğu bugüne kadar anlaşılamamıştır. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı bölgelerinde Şeyh-i Seb‘a, Şeyh ve Ahi Baba unvanları eşanlamlı olarak kullanılmıştır. Bazen bu kavramlar birbirine karıştırılmış ve konuya kesin bir açıklama getirilememiştir. Bundan dolayı araştırmanın amacı Osmanlı esnaf teşkilatı içinde bulunan Şeyh-i Seb‘a, Şeyh ve Ahi Baba kavramlarını bu konuda bugüne kadar ileri sürülen görüşleri değerlendirerek arşiv belgeleri ışığında açıklığa kavuşturmaktır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, esnaf, Şeyh-i Seb‘a, Ahi Baba, Şeyh, Kıbrıs
Journal of Geophysical Research B: Solid Earth, 2013
Asian Studies, 2021
Sociologie Du Travail, 2005
Juan Antonio Quirós (ed.) - Archaeology and History of Peasantries 2. Documentos de Arqueología Medieval, 2022
Dearq 40/41. Género, ciudad y arquitectura, 2024
Papers of the Fortieth Algonquian Conference Actes du Congrès des Algonquinistes, 2008
Revista chilena de derecho y ciencia política, 2024
Holger Gutschmidt, D. Henrichs frühe Selbstbewusstseinstheorie
Chemical Analysis in Cultural Heritage, 2020
Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2021
IEEE International Conference on Acoustics, Speech and Signal Processing, ICASSP 2023, 2023
International Feminist Journal of Politics, 2018
Chemistry - A European Journal, 2013
Journal of Applied Food and Nutrition, 2022
Circulation, 1979
Human genomics, 2018
Horizontes da Ciência da Informação: pesquisas desenvolvidas pelo programa de pós-graduação em Ciência da Informação da UFSC, 2024
Revista estud(i)os de dança lina, 2024