Academia.eduAcademia.edu

SÜLEYMAN ŞAH

SÜLEYMAN ŞAH (Türkiye Selçuklu Devletinin Kurucusu) Azerbaycan topraklarında 1045’te doğan Süleyman Şah, Büyük Selçuklu Devletinin Azerbaycan Bey’i Kutalmış’ın en büyük erkek çocuğudur. Kardeşlerinin isimleri; Mansur, Alp İlek ve Devlet, erkek çocuklarının ise Kılıçarslan ve Kulanarslan’dır. Süleyman Şah, babası Kutalmış’ın yanında ve savaş meydanlarında büyümüş, atabeklerinden çok iyi eğitim almıştır. 1061’de Çağrı, 1063’te Tuğrul Beylerin ölmesi üzerine taht varisleri arasındaki saltanat kavgasına, babası Kutalmış ve kardeşleriyle birlikte dahil olmuş, Merv Bey’i Alparslan’a karşı 1063’te giriştikleri Damgan Savaşında yenilmişlerdir. Kutalmış, cenk meydanında öldürülürken kendisi kardeşleriyle birlikte esir alınmış, devlet tahtına Alparslan çıkmıştır. Süleyman Şah ve kardeşlerinin esaretine karşı çıkan Oğuz Beylerinden gelen itiraz üzerine geri adım atmak zorunda kalan Alparslan, Süleyman Şah ve kardeşlerini Anadolu’ya gitmeleri şartıyla serbest bırakmıştır. Büyük Selçuklu topraklarından ayrılan Süleyman Şah, Bizans ve Abbasilerin yönetimindeki Fırat ve Dicle Havzasındaki Birecik bölgesine yerleşmiştir. Burada dağınık halde yaşayan Türkmen obalarını birleştirip, kolektif idari yapı kurmuştur. 1071 yılında Malazgirt savaşında Alparslan'a destek vermiş, zaferden sonra bugünkü Kuzey Suriye topraklarına geçerek fetihlerine devam etmiştir.[1] 1072’de Alparslan’ın ölümü üzerine Büyük Selçuklu'nun Kudüs Beyi Atsız Uvak’a karşı, Fatımilerin Mısır Emiri Şöklü ile hareket ederek Halep'i kuşatmıştır. Fakat yeni sultan Melik Şah'ın talebi üzerine kuşatmayı kaldırdıktan sonra Anadolu'ya dönerek Antakya'yı muhasaraya almış, Bizans Valisinin vergi ödeme taahhüdünü kabul Etmiştir. 1073’ten itibaren yönünü batıya çeviren ve durmaksızın ilerleyen Süleyman Şah, İç Anadolu’da İkonyum (Konya) ve Kanisti (Kayseri)'yi teslim almıştır. Buradan Marmara'ya hareket etmiş, 1074’te Dorlaion (Eskişehir) ve Söğüt'ü yönetimine katmış, Kütahya, Bilecik, Yenikent, İnegöl'ü fethetmiştir ki 224 yıl sonra bu topraklarda kurulacak Osmanlı Beyliğinin kuruluşuna ön olmuştur. 1075’te Hristiyan dünyasının dini merkezi İznik'i Bizans'tan teslim alıp, temellerini attığı Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti yapmıştır. Büyük Selçuklu Sultanı Melik Şah, bu başarısından dolayı Süleyman Şah'ı devlet sultanı olarak tanıyan bir menşur gönderip O'nu Sultanı Rum (Rum topraklarının sultanı) ilan etmiştir.[2] Bu dönemde Anadolu'nun siyasi ve ekonomik durumu çok karışıktı. Bizans’ın yönetimindeki Rum tekfurlukları, Ermeni ve Gürcü prenslikleri, Abbasi ve Fatımi emirlikleri ile Büyük Selçuklu beylikleri arasında çekişmeler yaşanıyor, ekonomi ve asayiş aksıyordu. Bizans’ın hantal tarım ekonomisi halkı fakirleştirmiş, Ortodokslaştırma siyaseti baskıya dönüşmüş, eşkıyalık artmış, vergi/haraç toplama sıradanlaşmıştı. Kafkasya, Hazar ve Horasan topraklarından göçerek Anadolu'ya dağılan Yahudi Kuman-Kıpçak Türklerinin yanı sıra Ortodoksluğu seçen Oğuz Türkü Peçenekler ile Karamanlıların durumu da hiç iç açıcı değildi. Buna karşın Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'ya yerleşen Oğuz Türklerinin ekonomik yeterliği ve askeri hakimiyeti çok güçlüydü. Bütün bu olgular, Süleyman Şah’ın Anadolu'da kurmakta olduğu yeni Türk devletinin sağlam temellere dayanacağını gösteriyordu. Nitekim Rum, Ermeni, Gürcü ve Süryani gibi gayrimüslim topluluklar Bizans yöneticilerine karşın Süleyman Şah’ı tercih etmiş, toplumsal hayata katılan Türkmenlerden hoşnut olmuşlardı. Hatta İstanbul'da İmparator Dukas'a karşı ayaklanan komutanlar dahi Bizans’ın kötü yönetimine karşı Süleyman Şah’tan yardım istemişlerdir. Bu gelişmeler, Süleyman Şah’ı Bizans’ın içişleriyle ilgilenmeye zorlamış ve Botaneiates’e yardım ederek Bizans tahtını ele geçirmesini sağlamıştır. Böylelikle bir yandan Bizans’ı İstanbul surları içinde tutmuş öte yandan Marmara havzasındaki şehirleri, Kocaeli Yarımadasını, Sakarya vadisini, Çanakkale Boğazı’nın Asya sahillerini fethetmiştir. Marmara kıyılarında gümrük daireleri kurmuş, Boğaz’dan geçen gemiler için vergi sistemi oluşturmuştur. Ayrıca 1078’de Marmara (Gemlik) ve Batı Karadeniz (Sinop)’de tersaneler yaptırmış, gemiler inşa ettirerek, ilk Türk donanmasının temelini atmıştır.[3] 1081’de Bizans tahtında oturan Botaneiates’i askeri bir darbe ile deviren hanedan üyesi Aleksios Komnenos’un tahtı geri almasına tarafsız kalınca, yeni imparator ile vergi karşılığı “Dragon Deresi” antlaşmasını imzalamıştır. Bu anlaşma, devletlerarası ilişkilerde Türkiye Selçuklu Devletine hukuki bir meşruiyet kazandırmış, Avrupalı devletler ve tarihçiler, “Anadolu” yerine ilk defa “Türkiye” tabirini kullanmak suretiyle Anadolu’da bir Türk Devleti kurulduğunu kabul etmiştir. Artık Türkler; Türkistan dışında, biri Horasan’da öteki Anadolu’da iki hükümdarı, iki devletin sahibi olmuşlardı. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli husus: İslam devletlerinde gelenek olmasına rağmen Süleyman Şah’ın kendi adına hükümdarlık alameti sikke kestirmeyip tedavüldeki yabancı paraları (Büyük Selçuklu dahil) kullanmayı tercih etmesidir. Çünkü kendini Büyük Selçuklu Devleti’nin varisi görüyor, tahtın gerçek sahibi olduğunu düşünüyordu. Bunun için yeni Türk devletinin alameti farikası para bastırmamıştır.[4] Bugün, Süleyman Şah’ın 11.yüzyıldan günümüze verdiği adalet, eşitlik ve demokrasi dersini anlamakta güçlük çekiyoruz. O, ister; Rum, Ermeni, Süryani, Gürcü, Arap, Fars isterse; Müslüman, Hristiyan, Yahudi olsun hakimiyetindeki topraklarda yaşayan herkese din ve vicdan özgürlüğü tanımıştır. Kişilerin özel hayatını ve yaşam tercihlerini dokunulmaz kılmıştır. Kentleri imar ettirmiş, sosyal tesisler yaptırmış, kadınları iktisadi ve siyasi hayata katmış, yoksul halkı zenginleştirmiştir. Anadolu’nun batısı kadar doğusuyla da ilgilenmiştir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde bir Ermeni prensliği kurulduğu haberini alınca 1083’te İznik’ten hareketle Tarsus’a gelmiş, 1085’e kadar Adana, Yakapınar, Dilekkaya ve bütün Kilikya’yı hakimiyetine almış, Maraş, Elbistan ve Malatya yörelerini fethetmiştir. Bizans’ın Antakya ve civar illerde halka baskı uyguladığını öğrenince Antakya'yı bir kez daha ele geçirmiş, ganimet ve yağmayı, Hristiyan evlerine girilmesini yasaklamış, halkın can, mal ve ırz güvenliğini sağlamış, kiliseleri ve şehir kalesini tamir ettirmiştir. Antakya’dan ayrılacağı vakit bu kez şehrin yönetimini, Türk kumandana teslim edince Büyük Selçuklu’nun Musul emiri Müslim, Bizans valisinden aldığı cizye vergisinin ödenmesini istemiştir. Süleyman Şah ise cizyenin sadece gayrimüslimlerden alınacağını bildirince Müslim’den gelen olumsuz haber üzerine Musul seferine çıkmıştır. İki ordu, Antakya Halep arasında Kurzahil mevkiinde karşılaşmış, Müslim öldürülmüş, ordusu bozguna uğratılmıştır. Kurzahil zaferi, daha önce kuşatıp Melik Şah’ın isteği üzerine vazgeçtiği Halep’in alınmasını bir kez daha gündeme getirmiştir. Çünkü Fırat ve Dicle Havzası ile Musul’un yönetimi kendisindeydi ve bu coğrafyanın korunması hatta güvenliği bakımından bir ticaret merkezi konumundaki Halep’in zapt edilmesi gerekiyordu. Bu konunun hassasiyetini düşünerek derhal harekata geçmiştir. Halep emiri Hasan ise şehri savunmanın telaşına düştüğünden hem Büyük Selçuklu Sultanı Melik Şah’a hem de Şam’da oturan Büyük Selçuklu Beyi Tutuş'a mektup yazarak yardım istemiştir. Melik Şah, Musul’dan sonra Halep’in kaybedilmesine rıza göstermeyip büyük kardeşi Suriye Beyi Tutuş’u görevlendirmiştir. Tutuş, Artuklu Beyi Eksük’le birlikte büyük bir ordu kurup Halep'i ele geçiren Süleyman Şah’ın üzerine hareket etmiş, iki Türk komutanın ordusu 5 Haziran 1086 günü Ayn Seylem mevkiinde karşılaşmıştır. Muharebenin en şiddetli safhasında çıkarlarını gözeten bazı Türkmen beyleri, kuvvetleriyle birlikte Tutuş’un tarafına geçince ordusu zayıflayıp, dağılan Süleyman Şah, cenk meydanında vuruşurken öldürülmüş, oğulları I.Kılıçarslan ve Kulanarslan esir alınarak İsfahan’a gönderilmiştir. Anadolu’yu bir uçtan bir uca fethedip Türk yurdu yapan Süleyman Şah, kırk yıllık hayatına nice savaşlar ve uğraşlar sonrası bir ülke sığdırmış, Anadolu Türkmenlerini tek sancak altında birleştirmiş, tarihimizde yeni bir devri başlatan devlet bahşetmiştir. Alper UZUNGÜNGÖR *** Kaynaklar: (i) Ali Sevim, Süleyman Şah, Makale, Erişim Tarihi: 18.12.2018 (https://islamansiklopedisi.org.tr). (ii) Mahmut Açıl, Rumeli Fatihi Süleyman Şah Şehit Şehzade, Yitik Hazine Yayınları, 2013. (iii) Selahattin Dikmen, Süleyman Şah, Muştu Yayınları, 2013. Dipnotlar: [1] Damgan, Tahran'a 342 km. uzaklıkta bulunan şehrin adı. [2] Atsız Uvak (d.? - ö.1079), Kudüs’ü fethettikten sonra Filistin’de Büyük Selçuklu Devleti’ne tabi Türkmen beyliği kurmuştur. [3] Süleyman Şah’ın denizcilik mirası Çaka ve Umur Beyler tarafından üstlenilmiştir. [4] Anadolu Selçuklu Devletinde ilk bakır sikke (bronz/fels) I.Mesut döneminde 1116 tarihinde, ilk altın sikke (dinar) ise II. Kılıçarslan döneminde 1177 tarihinde darp ettirilmiştir. Bu paranın ön yüzünde II. Kılıçarslan’ın ismi, arka yüzünde Rum suresi 4 ayet ile Tevbe suresinin 33'cü ayetinden alıntılar yazılmıştır. Yayınlandığı Yerler: (a) 08.06.20219 tarihli Yeni Kıroba Gazetesi (b) https://www.academia.edu/ (c) https://alperuzungungor.blogspot.com. Güncelleme: 01.07.2024 tarihinde güncellenmiştir. 1 1