Academia.eduAcademia.edu

31 MART İSYANI

2020

31 MART İSYANI Anayasal düzen (II.Meşrutiyet) karşıtı diplomasız subaylar ve alaylı çavuşların suhteler ve dinci gruplardan aldığı destekle 13 Nisan 1909 (Rumi 31 Mart 1325) salı günü İstanbul’da başlattığı ayaklanmanın yıldönümündeyiz. 31 Mart İsyanı, İttihat ve Terakki Partisi liderliğindeki yenilikçi atılımlara karşı çıkarlarını korumak isteyenlerin isyanı olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Padişah II.Abdülhamit, tahtta 30’ncu yılını tamamlamıştı. Yüzbaşı Niyazi Bey’in Resne’de, Yüzbaşı Enver Beyin Tikveş’te başlattığı demokrasi hareketinin yayılmasından çekindiği için 23 Temmuz 1908 günü II.Meşrutiyet’i ilan ederek anayasal düzene dönüldüğünü açıklamış, Osmanlı-Rus savaşını gerekçesiyle 30 yıl önce kapattığı Meclisi toplantıya çağırmıştı. Meclis toplantısında Türk siyasi tarihinin ilk seçim yasası onaylanmıştı. 1908 yılının kasım ve aralık ayında iki aşamalı gerçekleşen seçimleri, İttihat ve Terakki Partisi ezici çoğunlukla kazanmış, rakibi Ahrar Fıkrası varlık gösterememiştir. Ancak İttihatçılar, seçimlere yeterince hazırlanmadıklarından ve seçilenlerin çoğunluğu ortak bir düşünceyi temsil etmediğinden hükümet kurmak yerine meclis içinden çalışmayı yeğlemiştir. Meclis, 17 Aralık 1908 günü açılmıştır. Sadrazam ve kabinesi ile padişah taraftarı ayanların karşı çıkmasına karşın ittihatçı vekillerin desteklediği kanunlar yasalaşmıştır. Bu kanunlarla ülkenin ekonomi ve sanayisi, askerlik, sağlık ve eğitim sistemi, ulaşım, tarım ve hayvancılık politikaları değiştirilmiştir. Yabancıların ticari imtiyazları kaldırılmıştır. Demokrasi, özgürlük ve kadın haklarını tanıyan, Müslüman nüfusun ticari ve sınai girişimleri teşvik eden kanunların yürürlüğü sağlanmıştır. Bütün bu gelişmelere karşılık vergi ödemeyen, askerlik yapmayan imtiyaz sahibi yönetici sınıflar adına tarikat ve cemiyetler, azınlık cemaatleri, Ahrar fırkası ile İngilizlerin desteklediği Prens Sabahaddin, Derviş Vahdet, Ali Kemal, Bediüzzaman Said, Mısırlı Prens Aziz gibi isimler harekete geçmiştir. Anayasal düzen (Meşrutiyet) ve demokrasi karşıtlığıyla ortaya çıkan gerçekteyse kendi çıkarlarını korumak için devleti yeniden ele geçirmek isteyenlerin dini duyguları istismar ederek oluşturduğu kutuplaştırma projesi, kısa sürede yayılarak cahil kitlelerin desteğini kazanmıştır. Meşruti düzene yani meclis ve hukukun üstünlüğüne son vermek isteyenler, özellikle İstanbul’da büyük camilerin önünde öğle namazından sonra toplanarak kalabalıkları kışkırtmaya çalışmıştır. Bu grupların “din elden gidiyor”, “saltanat isteriz”, “şeriat isteriz” bağırışlarıyla başlattığı gösteriler, 6 Nisan 1909’da İttihatçı karşıtı yazılarıyla tanınan bir gazetecinin Galata Köprüsü'nde öldürülmesiyle isyana dönüşmüştür. Cenaze günü camilerin önünden yürüyüşe geçen kalabalık, Sultanahmet Meydanında toplanarak zaptiyelerin gözleri önünde esnaf dükkânlarına saldırmış, yağmalamış, çevredeki ev ve işyerlerini talan ederek yangın çıkartmıştır. Günler boyu süren bu eylemlere, zaptiyelerin yanı sıra Fatih ve Beyazıt’taki medrese öğrencileri (suhte) ellerinde yeşil bayrak, balta ve kılıçlarla katılarak destek vermiştir. 13 Nisan 1909 sabahı Taksim Taşkışla’da konuşlu 4. Avcı Taburundan alaylı subay ve çavuşlar, silah ve teçhizatıyla birlikte kışlasından çıkarak, devletin olaylar karşısındaki sessizliğinden de güç alarak Sultanahmet’teki asilerin arasına katılmıştır.[1] Böylelikle sayısı 4 bini bulan asilerden bir gurup, Derviş Vahdet’in başkanlığında Babıali binasını basarak hükümet üyelerini esir almış, Ayasofya, Sultanahmet ve Kapalı Çarşı’yı kuşatmıştır. Zaptiyelerle birlikte devriye gezerek tek gördükleri kadınlara saldırmış, karşılaştıkları tüm askeri öğrencileri acımasızca dövüp bazılarını öldürmüştür. Yıldız Sarayı önünde toplanan isyancılardan başka bir gurup ise padişahın gözleri önünde ittihatçı dedikleri bir Mebus ve bir Nazırı katletmiştir. Padişah II.Abdülhamid, isyancıların İstanbul’u teslim almasına hiçbir karşı harekette bulunmamış, sessizliğini korumuş, emrindeki alayları göreve sevk etmeyerek adeta isyana ve cinayetlere destek vermiştir. Hükümetin istifa etmesini, alaylı subay ve çavuşların görevlerine iadesini, meşruti yasaların iptal edilerek şeriata dönülmesini talep eden isyancılar, bu konudaki isteklerini hükümete bildirmiş, hükümet ise isyancıların silah tehdidi altında hazırlattığı talep beyannamesini kabul ederek saraya bildirmiştir. Padişah II.Abdülhamid hiç duraksamaksızın bu kararı onaylamıştır. Meclisi devre dışı bırakan bu gelişmeden sonra Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa ve hükümeti, istifa ederek siyasi ve askeri otoritenin tamamen acze düşmesine neden olmuştur. Hükümetin istifa etmesi ve yenisinin kurulmayışı üzerine Selanik’teki 1.Ordu komutanı Mahmut Şevket Paşa, isyana müdahale kararı vermiştir. Kurmay başkanlarından Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir’in bulunduğu Harekât Ordusunu, 19 Nisan 1909’da trenle İstanbul’a göndermiştir. 24 Nisan 1909’da kendisi de İstanbul’a gelerek ordunun başına geçmiştir. Aynı gün sıkıyönetim ilan edilmiş, dört koldan harekete geçen Harekât Ordusu, İstanbul’un içlerine girmiş, isyancıları dağıtmış, bütün İstanbul’u denetime alıp, asayişi sağlamıştır. Çatışmalarda 49 asker şehit düşmüş, 82 asker yaralanmıştır. Öldürülen ve idam edilen isyancı sayısı 200’ü geçmiştir. İsyanın bastırılmasından hemen sonra Meclis, Yıldız sarayına dört mebus göndermiş, padişah II.Abdülhamit’e azil fetvası tebliğ edilerek güvenli bir şekilde Selanik’teki Alatini köşküne nakli sağlanmış, kardeşi Reşat, padişah olmuştur. Divanı Harpte yargılanan isyancı askerler, polis ve elebaşılar ise İngiliz altınlarını harcama fırsatı bulamadan suç işledikleri yerde asılmıştır. Böylece İslam anlayışı akıl, bilim ve demokrasiye kapalı bir mürteci ayaklanması daha devletin meşru gücüne, halkın irfanı ve ferasetine çarparak son bulmuştur.[2] Meclisin 8 Ağustos 1909 tarihli toplantısında Kanuni Esasi Anayasası büyük ölçüde değiştirilerek hükümet, meclise karşı sorumlu kılınmış, padişahın yetkileri kısıtlanmıştır. Yasama ve yürütme organları arasındaki güç dengesi sağlanmış, temel hak ve hürriyetlerin önündeki engeller kaldırılmıştır. Hukuk, eğitim, ekonomi ve kültür sahasında toplumun önü açılmıştır. Kadın hakları ve kadının eğitimi konusunda kadınların aktif olarak varlık göstereceği kararlar alınmıştır. Padişah, bu tarihten sonra sembolik yetkileri olan devlet başkanı konumuna düşürülerek meşruti monarşi gerçekleştirilmiştir. Padişah II.Abdülhamit’in tahttan indirildiği 23 Temmuz günü ise 1935’e kadar Hürriyet Bayramı olarak kutlanmıştır. Alper UZUNGÜNGÖR *** Kaynaklar: (i) Sina Akşin 31 Mart Olayı, İmge Kitap Evi, İstanbul 2015. (ii) Sıddık Yıldız, 31 Mart İsyanı, Gece Kitaplığı, İstanbul, 2017. (iii) Şahin Coşar, 31 Mart Vakasına Ulemanın Bakışı, İstanbul, 2018. Dipnotlar: [1] Hürriyet Devriminde, asilere destek veren zaptiyenin olumsuz tavrı gözardı edilmemiştir. 22 Temmuz 1909 tarihli kanun ile 1845 yılında kurulan Zaptiye Nezareti kapatılmıştır. İçişleri Bakanlığına bağlı İstanbul Polis Genel Müdürlüğü kurulmuş, buna paralel polis teşkilatının işlevselliği geliştirilirmiş, eğitimli polislerin yetiştirilmesine gayret edilmiştir. [2] Padişahın saraydan ayrılmaması üzerine saray görevlileri ile zabitler arasında çıkan arbede esnasında bir kısım tarihi eser zarar görmüş, Millete ait para ve değerli eşyalara tutanakla el konulmuş ve muhafaza altına alınmıştır. 4 6