Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
4 pages
1 file
GÖRÜNÜM, 2022
As a concept expressing infectious disease and mass deaths, the pandemic has jumped from the field of health to the field of art, and today it has been reflected in all kinds of production from plastic arts to literature and also creavite production. Of course, the pandemic process we are going through is not the first intersection of art and infectious diseases. Leprosy, which is called death before death, the plague known as the "black death", the Spanish Flu, which caused more deaths than the losses in the First World War at the beginning of the 20th century, were handled with a thematic approach in the artistic works of the period. The Covid 19 epidemic, which we encountered in the first quarter of the 21st century, undoubtedly also takes place in the works of today's artists. This research aims to identify the thematic approaches in the studies produced during the last pandemic process, and to reveal thematic differences with examples from the past pandemic period.
John Berger Sanat ve Devrim kitabiyla 17. yy Petro Rusya Bati sanati etkisi ile sovyet donemi Stalin modern sanat karsitligine kadar degisim ve donusumlerini anlatiyor.
Bizim toplumumuzda sanat, bireyleri ve yaşamı değil, yalnızca nesneleri ilgilendiren bir şey haline gelmiş durumda. Sanatın yalnızca uzmanlar, yani sanatçılar tarafından yapılan özel bir şey olduğunu görüyorum. Oysa neden herkes kendi yaşamından bir sanat eseri yaratmasın ki?Neden bu lamba ya da şu bina bir sanat eseri olabilsin de, benim yaşamım olamasın?
Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi, 2019
Su, tüm canlılar için yaşamsal öneme sahiptir. Aynı zamanda sanat için de vazgeçilmez bir ilham kaynağıdır. Yalnızca güzelliği ile değil, doğaya daha derin bir bakışı yansıtan mesajlar da iletmektedir. Sanatın yaşadığımız çevreyi güzelleştirme, değiştirme ve daha yaşanabilir kılma umuduna sarılmayı temel alan bu araştırma, yaşamsal öneme sahip olan 'Su' konusunu sanat yoluyla sorgulamayı hedeflemektedir. Sanat, akıl yürütme ve hayal gücünün gelişimine katkı sağladığı gibi, 'yaparken düşünmeyi', bilgi edinmeyi, keşfetmeyi ve soru sormayı da içerir. Bir soruna çözüm getirmek yerine bazen sorunu görünür kılmak da önemlidir. Bu çalışmanın amacı da teknolojik gelişmelerin endişe verici sonuçlarından biri olan ve canlı yaşamının geleceğini tehdit eden 'su' sorunu üzerine yine suyu sanat nesnesine dönüştürerek, sanat yoluyla düşünmek, düşündürmektir. Psikoloji, Matematik, Dil ve Öğretmenlik gibi farklı disiplinlerde öğrenim görmekte olan gençlerin gönüllü katılımcı olduğu araştırmada sanatın diliyle, sanatın elemanları kullanılarak uygulamalar yapılmıştır. Uygulamaların ana teması ve ana malzemesi sudur. Suyu gündelik yaşantımızdaki işlevsel kullanımının ötesine taşımak, sanatsal bir ifade aracı olarak ele almak ve bu yolla sorunlara ilişkin farkındalık geliştirmek araştırmanın temel amaçları arasındadır.
İdil Dergisi`ne gönderilecek yazıların özgün olması ve evrensel bilime katkı sağlaması beklenmektedir. Bununla birlikte, bilim insanı ve sanatçıları tanıtan, yeni etkinlikleri veya yayınları duyuran yazılara ve röportajlara da yer verilir. Makalelerin İdil`de yayımlanabilmesi için daha önce bir başka yerde yayımlanmamış olması gerekir. Sempozyum, kongre v.b bilimsel toplantılarda sunulmuş; ancak yayımlanmamış bildiriler ile lisansüstü tezlerden üretilmiş çalışmalar da yayıma kabul edilir. Her yılın sonunda derginin yıllık dizini hazırlanır ve Kış sayısında yayımlanır. Dergi, Yayım Kurulu tarafından belirlenen yurt içi ve dışındaki kütüphanelere, uluslararası indeks kurumlarına ve abonelere, yayımlandığı tarihten itibaren bir ay içerisinde gönderilir. İdil, dergide yayımlanan bütün makalelere DOI numarası tahsis eder. İdil, sanat ve dil alanlarında üretilen özgün ve nitelikli çalışmaları yayımlamayı amaçlamaktadır. Kültürlerarası bir iletişim aracı olarak dil ve sanat derginin başlıca ilgi alanıdır. Görsel, yazılı ve sözlü kültür, popüler kültür, halk sanatları, sinema, sanal akımlar başta olmak üzere sanat ve dilin bütün alt alanları derginin kapsamını oluşturmaktadır.
Sanat ve Yorum, 2018
İnsan yaşamının her noktasında aralıksız bir yorum etkinliği göze çarpar. Öyle ki, ilk insandan günümüze değin birçok formda karşımıza çıkan yorumlama dürtüsü, içine fırlatıldığımız dünyayı anlamlandırmak-konumlandırmak için oldukça önemlidir. Anne karnından başladığımız etkileşim sürecinin bir sonraki basamağı olan yorumlama, etraftakileri kendimizce algılamamızı sağlar. Böylelikle duyularımız yoluyla tecrübe ettiğimiz şeyler bizi yorumun kendisine ulaştırır. Yorumlayarak aitleştirdiğimiz bilgi, bir kod gibi yazılarak kişiye ait bir şey haline gelir. Yorumlama dürtüsü ile minörden majöre kazanılmış tüm bilgiler kişilerin hayatta kalması için gerekli manevraları geliştirmesine olanak sağlar. Bu bağlamda, ilkel insanlardan gelişmiş sistemlere kadar karşımıza çıkan her durum bu yorumlama sürecinin bir parçasıdır. Yaşamın her boyutunu bu denli etkilemiş olan yorum-lama (özellikle felsefe için) önemli bir konu başlığı olmuştur. Hermeneutik adıyla bilimsel boyutlarda karşımıza çıkan bu yorum geleneği, Platon’dan (Immanuel) Kant, (Friedrich) Schleirmacher, (Wilhelm) Dilthey, (Martin) Heidegger’e, (Umberto) Eco’dan (Susan) Sontag’a kadar birçok düşünürün çalıştığı bir konu olmuştur. Yorumlama edimi sanatçı-alımlayıcı arasındaki ilişkiyle de iç içedir. Sanatçı kendi dağarcığında kodlamış olduğu şeylerin bir toplamını sanat yoluyla seyircisiyle buluşturur. Yani, biriktirdiği şeyleri çeşitli formlarda sanat nesnesine dönüştürür ve alımlayıcıyı kendi iç sürecine dâhil eder. Sunulan bu birikim karşısında izleyicinin yapmış olduğu yorumlama ise bir başka süreci başlatır. Bu noktada sanatçı devreden çıkarak alımlayıcıyı sanat nesnesi ile baş başa bırakır. Alımlayıcının sanat nesnesine karşı yaptığı yorumun başlangıç noktasından ne kadar uzaklaşığı ise bir başka konuyu gün yüzüne çıkarır. Bu döngü yorumun yorumunun yorumu gibi bir şekle bürünür. Bu aşamada ise, bir sanat nesnesinin nasıl yorumlanması gerektiği? sorusu araştırmanın genel motivasyonunu oluşturmaktadır. Bu araştırmanın merkez noktası olan yorum edimi, yapısı gereği bireyseldir. Bu bireysellik, herkese göre yeni anlamlar ve potansiyel anlam kaymaları yaratmatır. Özellikle enformasyon çağının getirdiği yeni koşullar her kişinin yorumuna açık platformlar oluşturmaktadır. ‘Her kafadan bir ses’ olarak betimleyebileceğimiz bu ortam, dikkate alınması gereken görüşleri yığın içinde bırakarak görünmez kılabilmektedir. Bir diğer yandan herkesin görüşünün yer aldığı bu yığın içinde sanatın geldiği son nokta da tartışmalıdır. Sürekli tüketmek üzere güdülendiğimiz bu toplum düzeninde, aşırıya kaçan her türlü yorumdan sanat ve iç dinamikleri de nasibini almaktadır. Bilginin, yorumun, eleştirinin aşırı üretimi şeylerin içlerini hızlıca boşaltmakta, sanatı ve sanat yapıtını hiçleştirmektedir. Bu çalışmanın genel amacı da, mevcut yorum fazlalığından kaynaklanan durumun bir iç eleştirisini gerçekleştirmektir.
Turkiye Klinikleri Journal of Neurology Special Topics, Ağrı Özel Sayısı, 2010
The birth of art and the role of pain sensation in this process needs special emphasis. What is the relationship of pain with the art in the history of mankind. The role of pain in the development of the art is revisited.
, sanatın insan ruhunun derinliklerinden beslenen bir ifade biçimi olduğunu savunur. I ṅsan Ruhuna Yöneliş kitabında, sanatın yalnızca estetik bir değer taşımanın ötesinde, bilinç dışı süreçleri açığa çıkaran bir araç olduğuna vurgu yapar. Jung'a göre, sanatçılar, yaratıcı süreçlerinde kendi bilinç dışı içeriklerini dışa vururlar ve bu eserler, izleyicinin ruhsal durumunu etkileyen, psikolojik bir etkileşim yaratır. Jung'un sanatın psikolojik fonksiyonları hakkındaki görüşleri, Pickman's Model öyküsünde çok belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Pickman'ın eserleri, izleyicinin bilinçaltındaki korkuları tetikler ve bu, Jung'un bilinç dışının yüzeyine çıkma çabasıyla paralellik gösterir. Jung, sanatın işlevinin, bireyin ruhsal evriminde bir dönüm noktası olduğuna inanır. Bu açıdan bakıldığında, Pickman'ın korkutucu sanat eserleri de, izleyicinin ruhsal evriminde bir 'gölge' yüzleşmesini ifade eder. Jung'un gölge kavramı, bireyin kabul etmekte zorlandığı, bastırdığı ya da reddettiği içsel yönlerini ifade eder. Del Toro, Pickman'ın sanatını, bu tür 'gölge' imgelerinin izleyiciye sunulması olarak betimler.
Academia Biology, 2024
Arc Centre of Excellence For Creative Industries and Innovation Creative Industries Faculty Institute For Creative Industries and Innovation, 2008
humnet.ucla.edu
Journal of Material Culture, 2012
Treballs d'Arqueologia, 2015
World neurosurgery, 2010
Estudios Financieros. Revista de Contabilidad y Tributación, 2019
Proceedings of the XIX International Scientific Congress “Machines. Technologies. Materials” – Winter Session, 09-12.03.2022, Borovets, Bulgaria, vol. 2, issue 2 (22), pp. 170-173, ISSN 2535-0021 (Print), ISSN 2535-003X (Online), 2022
Jurnal Hukum & Pembangunan, 2012
Journal of Turkish Studies, 2016
Archives de Pédiatrie, 2010
Cognitive semantics, 2015
Journal of Clinical Oncology, 2008
Revista latinoamericana de herpetología, 2024
New knowledge Journal of science, 2018