KİTAP TANITIMI
Wael B. Hallaq, THE ORIGINS AND EVOLUTION OF ISLAMIC LAW
Cambridge University Press, Canbridge 2005, 234 Sayfa.
Haluk Songur
Yard. Doç. Dr. SD Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
[email protected]
2005 yılının Eylül ayında BRISMES kongresine katılmak üzere İngiltere’nin Durham kentine gitmiştim. 3 gün süren kongre boyunca İngiltere’nin öndegelen editörlerinin, yayıncılarının bulunduğu, yayınlarının sergilendiği bir kitap fuarı da program boyunca açık kaldı. Gözüme ilk takılan kitap, The Origins and The Evolution of Islamic Law adlı kitapoldu. Kitabı almak için son günkü indirimi beklemek bile zor gelmişti. İlk bakışta aklıma gelen Türk okuyucusunun bu kitabı muhakkak tanıması gerekliliği oldu. Çünkü kitap İslam Hukukun oluşum dönemiyle ilgili şimdiye kadar geçer bilgi olarak kabul edilen Schacht’nin görüşlerini ciddi biçimde sarsıyor ve kendi tezini çok sağlam unsurlar üzerine inşa ediyordu.
Elimizdeki kitap “İslamın Ana Konuları” adlı İslam HukukTarihi, onun uygulanması ve modern dünyadaki yeriyle alakalı bir seri yayınların ilki olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu serinin amacı mevcut konuya analitik bir yaklaşım içerisinde içinde bulunduğu toplumlarda nasıl bir işleyiş biçimine sahip olduğunu irdelemektir. Bu konuların, sahasında yetkin bilim adamları tarafından kendi yorumlarıyla birlikte yazmaları teklif edilmiştir.
Wael B. Hallaq, The Origins and Evolution of Islamic Law, Cambridge University Press, Cambridge, 2005. Dolayısıyla serinin devamında da önemli çalışmaların geleceğini beklemekteyiz.
Wael B. Hallaq Türk okuyucusunun özellikle İlahiyat akademedyasının yabancısı olmadığı bir bilim adamıdır. Lübnan asıllı Hristiyan bir aileye mensup, 1955 doğumlu Hallaq, lisans eğitimini Hayfa Üniversitesinde, lisansüstü eğitimin de Washington Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Edebiyat Bölümünde yaptı. Aynı yerde doktorasını tamamladı. Doktora konusu da “İçtihat Kapısı: İslam Hukuk Tarihinde Bir Araştırma” adını taşımaktadır. Burada bir süre öğretim görevliliği yapan Hallaq, 1985 yılında Kanada Mcgill Üniversitesi İslam Araştırmaları Enstitüsü’ne geçti. Halen burada profesor olarak görev yapan Hallaq, dünyanın pek çok önemli üniversitesinde misafir öğretim üyesi ve araştırmacı olarak bulunmuştur.
Islamic Law and Society ve Journal of Islamic and Near Eastern Law (JINEL) gibi pek çok uluslararası derginin yayın kurullarında yer alır.
The Origins and Evolution of Islamic Law (Cambridge: Cambridge University Press, 2005), 234 sayfa. In Themes in Islamic Law, vol. 1, series editor W. Hallaq.)adlı eserin tanıtımı:
Eser sekiz bölüm sonuçtan oluşmaktadır. Bu bölümler sırayla:
İslam-Öncesi Yakın Doğu, Muhammed ve Kurani Hukuk,
İslam Hukuk Etiğinin Ortaya Çıkışı,
İlk yargıçlar, hukuk mütehassısları ve dini otorite arayışı,
Mahkeme sisteminin ortaya çıkışı,
Peygamber otoritesi ve hukuki akıl yürütmenin değişimi,
Hukuk Teorisi İzahı
Hukuk ekollerinin Oluşumu,
Hukuk ve Politika, halifeler, yargıçlar ve hukukçular
Sonuç
Yazar birinci bölümde Yakın-doğu olarak tanımladığı coğrafyanın sınırlarından tarihsel ve kültürel geçmişinden bahseder.
İkinci bölümde ise Kur’ani yasamadan ve ortaya çıkışından özellikle Medine dönemini ele alır. Burada yazar Kur’anın hukuki anlamda ilk defa koyduğu normlardan, düzelttiklerinden, onaylarak devam ettirdiği normlardan bahseder. Kız çocuğuna mirastan pay verilmesini ilk defa düzenlenen normlardan sayar.
Üçüncü bölümde, önce erken dönem yargıçlardan, ardından hukuk mütehassılarının ortaya çıkşı ve Peygamber hadisinin doğuşunu anlatır.
Dördüncü bölümün konusunu da yetkilendirme, yargısal hiyerarşik yapı ve hukuki mahkemelerin oluşumu oluşturur.
Beşinci bölümde yazar, sünnet uygulaması ve peygamber hadisi, icma, hukuki akıl yürütme (kıyas) konularını işlemektedir.
Altıncı bölümde Büyük Akılcılar ve Nakilciler Sentezi başlığı altında Ehli Rey ve Ehli Hadis ekollerini ele alır. Hukuk teorisinin oluşumu, hukuk dili, emredici ve yasaklayıcı normları işler. Nesih, icma, kıyas, istihsan, maslahat, içtihat ve müçtehit, taklit konuları da bu bölümde yer alır.
Yedinci bölümün konusu hukuk ekolleridir. Burada yazar, mezhep kavramı üzerinde durur. Alim gruplarından kişisele, kişiselden doktriner hukuk okulu oluş sürecini anlatır.
Sekizinci ve son bölümü de hukuk siyaset ilişkisine ayıran yazar ardından bir sonuçla kitabını tamamlar.
Eserin dikkat çeken bir diğer özelliği eserin baş kısmına konulan Arap yarımadası ve üçüncü/dokuzuncu yüzyılda Müslümanların haritaları, o dönem başka kültür ve hukuk olmak üzere tüm alanlardaki etkileşimin ve olayların okuyucunun zihninde daha da anlaşılır ve belirgin hale gelmesini sağlamaktadır.
Eserin kısa bir tanıtımını ve muhtevasını verdikten sonra yaygın bilginin aksine yeni bir yaklaşım ve tespit olarak yazarın ileri sürdüğü iki noktayı detaylandırmak istiyorum. Bunların ilki İslam hukuk biliminin oluşumuyla ilgili diğeri ise İslam hukukunun Roma hukukundan etkilenmesi, ya da iktibas konusu. Hallaq bu iki konuda da çok müdellel ve yeni bir açılım sunmaktadır.
Yazar eserinin girişinde, şunu söyler; “güya modern İslami uyanış olarak isimlendirilen şeyin en temel özelliklerinden birinin şeriatın, İslam dininin hukukunun restorasyonu çağrısıdır. Son çeyrek yüzyılda dünya siyasetini de bu durum etkilemiştir. Kuşkusuz İslam Hukuku, İslami kimliğin yeniden inşasında sadece pozitif hukuk olarak değil aynı zamanda belki de daha önemli şekilde kültürel biricikliğin temel taşıdır. Gerçekten de bugün İslam Hukuku Müslümanların hayatında legal bir olay olmaktan öte psikolojik bir femomendir”
Wael B. Hallaq, The Origins and Evolution of Islamic Law, I Bu meyanda 1970’ler ve 80’lerin başlarında Batı akademedyasında bu alana olan ilgi yeniden canlandı. Özellikle de oluşum dönemi modern dönemin en önemli çalışma ve ilgi alanları olmaya devam etti.
Oluşum dönemi (formative period) olarak isimlendiren dönemle ilgili bazı çalışmaların yapıldığını ifade Hallaq, ancak ilk yüzyıllarla ilgili kaynakların tarihsel bakımdan problematik olduğunu, hatta bu sorun aşılsa dahi bu sefer karşımıza bu kaynakların miktar bakımından yetersizlik sorunuyla karşı karşıya kalacağımızı söyler. İlk oluşum dönemine ait kayıtlar, örneğin mahkemelerdeki işleyiş ve dava açma süreçleriyle, yani muhakeme usulü hakkında fazla tarihsel malzeme yoktur. Dolayısıyla bu çalışmada, İslam Hukukunun oluşumunda önemli katkıları olan temel konuların tarihsel gelişimini takip ederek oluşum döneminin bir genel portresini sunmaya çalıştım. Bu çalışma oluşum dönemi hukuki gelişmelerin sentez edilmiş resmini sunmaktan ziyade, konulu ve parça yaklaşımlı yöntemiyle bu konuda yapılmış daha önceki çalışmalardan farklılaşır.
Bu noktada can alıcı soru oluşum döneminin tanımındadır. Diğer tarihsel kesitlerden ayrılan unsurları nelerdir? Oluşum dönemi dememizi gerektiren kriter ve ölçü nedir. Son zamanlara kadar bu priyod Schacht’ın belirttiği gibi Hicri üçüncü yüzyıl ortalarında sona erer. (h. 860). Yani ilk 350 yıl oluşum dönemini meydana getirmekyedir. Ama son dönem çalışmaları göstermiştir ki, artık oluşum döneminin sonu Hicri dördüncü yüzyıl ortalarındadır.
Bunu ortaya koymak için Hallaq, hukuk sisteminin başlangıç düzeyinden kurucu unsurların tanımlanabilir bir şekle ulaştığı tarihsel dönemi tanımlamaya girişir. Bunun için Hallaq dört temel kurucu unsur tespit eder ve bunların tam olarak ayrıcı ve tanımlanabilir hale gelmesi dördüncü yüzyıl ortalarında gerçekleşmiştir der. Bu temel kurucu unsurlar şunlardır;
Mahkeme sistemi, ispat ve usul hukuku ile tam bir yargı sisteminin gelişimi,
Pozitif hukuk doktrinin tam olarak oluşumu (yorumlanması)
Hermenetik, akli ve yargı içi bilinç yöntemlerin yanısıra, Hukuk bilimi ve yorum yöntembilimin tam olarak ortaya çıkışı,
Doktriner hukuk ekollerinin tam anlamıyla ortaya çıkışı.
Dini karakterli olması gibi bunların dışındaki temel özellikler bu dört maddeye irca olunabilir. Bu yukarıda saydığımız 3. ve 4. kurucu unsurlar üçüncü/dokuzuncu yüzyıl ortalrında henüz olgun formlarına ulaşmamışlardı. Bu ancak dördüncü/onuncu yüzyıl ortalarında gerçekleşmiştir.
Wael B. Hallaq, The Origins and Evolution of Islamic Law, 1–3
Wael B. Hallaq esasında önemli bir tespitte bulunmaktadır. İslam Hukukunun oluşum dönemiyle ilgili şu ana kadar var olan yaygın kanının aksine bunun bir yüzyıl sonra gerçekleştiğini belirli temel kriterler koyarak ileri sürmektedir.
Kitapta önemli ve ilginç olan bir diğer tespit ise İslam hukukunun oluşum dönemlerinde Roma Hukukundan etkilendiği, hatta tamamen ondan iktibas olduğu iddiasıdır.
Hallaq bu meseleyi de enine boyuna inceleyerek son yıllarda yapılan bazı çalışmalara da atıfta bulunarak aslında Roma Hukukundan ziyade Arap yarımadasında hukuki ve diğer bakımlardan Roma ve Yunan geleneklerinden çok daha köklü bir geleneğe, Semitik geleneğe işaret etmektedir. İslam Hukukunu başta Kur’an olmak üzere kaynaklardan kendi hukuki sistemini oluşturduğunu “Kur’anın Hukuki Kimliğinin Ortaya Çıkışı”
Wael B. Hallaq, The Origins and Evolution of Islamic Law, 19–25 adlı konu başlığı altında açıkça ifade eder.
İslam Hukukuna Roma Hukuku etkisini Hallaq’ın nasıl değerlendirdiğini buradan Hallaq’dan uzun bir alıntıyla sunmak istiyorum.
‘‘Artan arkeolojik, epigrafik ve diğer deliller, genelde Arap yarımadası, özelde ise İslam’ın beşiği durumunda olan Hicaz’ın, Hammurâbi zamanından bu yana bütün Yakın Doğu’ya nüfuz eden genel kültürün bir parçası ve kısmı olduğunu ortaya koymaktadır. Lahmiler, Gassâniler ve İslam’ın doğuşundan önceki birkaç yüzyıl boyunca Fertile Crescent’e
Bereketli Hilal, Basra Körfezi'nin başından itibaren bir kemer çizerek, yukarıda bugün Türkiye sınırları içinde bulunan Fırat vadisine, güneyde Suriye ve Filistin'den geçerek Mısır'a kadar uzanan bir bölgeyi içine alır. Bu bölge, Mısır’da Nil nehrinin suladığı alanı, Levant’ı (İsrail’in bulunduğu orta bölüm) ve Fırat’la Dicle nehirlerinin suladıkları alanı kapsar. (Bereketli Hilal) hâkim olan Arap atalarıyla yoğun ilişkiler içerisinde olan Yarımada Arapları, zaten kendilerine âit olan ve aynı zamanda kuzey kültürleri üzerine bölgesel bir varyasyonunu sunan kültür formlarını muhâfaza ettiler. Bedeviler, bu kültür formlarına katıldılarsa da Hicaz’ın şehir halkı ve tarımla uğraşan halkı Yakın Doğu’nun ticarî ve dinî faaliyetlerine daha dinamik olarak katıldılar. Ticaret, misyonerlik faaliyetleri ve kuzey kabileleriyle olan ilişkiler (ve de nüfus sınırlarının muntazam değişiklikleri) boyunca, Hicaz yerleşimcileri, Suriye ve Mezopotamya yerleşimcilerini çok iyi tanıdılar. Aynı zamanda onlar da Hicazlıları öylece tanıdılar. Yeni İslam Devleti, kuzeye, kuzey-batıya ve kuzey doğuya doğru genişlemeye başladığı zaman, bu topraklara, eli boş, ümitsizce yeni kültür ve kimlik arayışı içerisinde olarak girmediler. Hatta Medine ve Mekke’nin yerleşik ve ticarî karakterinden güç bulan üst düzey bir liderliğin önderliğindeki Arap fetihleri, hâkim olacakları topraklarda hüküm süren aynı kültürün benzer ürünleri idi.
Bütün bunlar, modern âlimlerin, İslam hukukunun oluşumunu nasıl kavradıkları ve onun yapısına giren unsurların neler olduğu hususunda derin etkiler yapmalıdır. Yeni Müslümanları, fetihlere girişmezden önce, yoksun bir kabîle ve göçebe hayatı süren çöl yerleşimcileri olarak görmek, sâdece, ‘‘hukuk kurumları dâhil, bütün İslâmî formların, büyük imparatorlukların kültürlerinden, özellikle de Bizans’tan alıntıdır’’ şeklindeki bir yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olur. Böyle bir görüş, geriye dönük olarak şimdilerde yaygın olan ‘‘Müslümanlar, çağa ve gelişmelere ayak uydurabilmek için Batı kültür ve değerlerine her zaman ihtiyaç duyar’’ şeklindeki algılayışa uygun düşmüş olacaktır. Bu bilgilerden anlaşılıyor ki, ‘‘Arabistan’ı da kapsayan 6. ve 7. yüzyıl Yakın Doğu tasvirinin (kültür ve kurum bakımında geri bir bölge) kesinlikle savunulamaz bir yaklaşım olduğu görülür.. Arap Yarımadası da, Filistin, Suriye ve Mısır gibi, Yakın Doğu’nun büyük bir parçasıydı.
Fakat bizler, Yakın Doğu’nun kültürünü, onun özelliklerini tamâmıyla Yunan ve Roma’dan ithâl olduğunu söylemek sûretiyle Helenistik olarak vasıflarsak daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalırız. İslam öncesi Yarımada Araplarının, Yakın Doğu’nun genel kültürüne katıldığını kabul eden biri, hâlâ, bu kültürün her bir çeşidinin, aslında Yunan ve Roma’ya ait olduğunu; Bizans’ın kültürel kurumlarını oluşturan ve birbirine çok benzeyen gelenekler olduğunu iddia edecektir. Bu tehlike ‘Bizans ve ondan önce Yunan ve Roma, bu kültürleri özümsedikleri için, onlar, orijinal olarak Roma ve / veya Yunan’a özgü olmak zorundalar’ şeklindeki hatâlı varsayımdan kaynaklanmaktadır. Örnek olarak, Beyrut Hukuk Okulunu bariz bir şekilde Romalı bir kurum olduğu varsayımını örneğini ele alalım. Son zamanlardaki bir çalışmasında Warwick Ball, Beyrut Hukuk Okulu ile ilgili şunları söyler:
Üçüncü yüzyılın başlarında imparator Septimus Severus Beyrut’un en ünlü kurumunu kurdu. Bu bir hukuk okulu olup Roma dünyasında bu türden ilk kurumdur ve aslen Yakın Doğulu olan Severan (Roma) hükümdarlarınca şevkle desteklenmiştir. Beyrut Hukuk Okulu Roma medeniyeti üzerinde derin bir etkiye sahipti. O, Roma –dolayısıyla kıta Avrupası- hukuk bilimini; Hıristiyanların ilk büyük başarısı olan muazzam ‘Digesta’yı
Klasik Roma Hukukunun derlenmesi sonucu oluşturulan külliyata verilen isimdir. temsil etmektedir.
Bu okul, Fenike nüfusundan gelme birçok ünlü hukukçuyu cezp etmiştir. En ünlüsü Emesa (Humus-Suriye) kökenli Papinian ve çağdaşı Tyre (Bugünkü Lübnan’ın güneyinde, Doğu Akdeniz üzerinde eski bir Fenike kenti) kökenli Ulpian’dır. Her ikisi de Roma Kralları tarafından desteklenmiştir... Ve her ikisi de Hıristiyanların Digesta’nın kurucuları olarak biliniyorlardı. Beyrut ve onun ünlü hukuk okulu ve onun temel mirası bir batılı ve Romalı gibi kabul edilir. Fakat o, kaynakları ve alınyazıları tamamen Fenike kültürüne bağlı olan imparatorlar tarafından kurulup geliştirilmiştir.
Hepsinden öte şunun vurgulanması gerekmektedir: Beyrut ve okulunun çevresi Yakın Doğu’dur İtalya değil. Orada hüküm süren pek çok büyük âlim, özellikle de Papinian ve Ulpian Yakın Doğulu olmalarına rağmen Romalı olarak yansıtılmıştır. Yazınsal edebi geleneğin M.Ö. 7. yy Beyrut’unun Sanchuniathon’
nuna dayandığı ve hukukî geleneğin birinci milenyumun başlarının Yahudi geleneklerine ve ikinci milenyumun başlarının Mezopotamya hukuk kodlarına dayandığı ortaya konmuştur. Açıkçası, bundan böyle, Beyrut’u Roma ve Babil bağlamında mı düşünmeliyiz?
Beyrut Hukuk Okulu örneği, sadece, Roma’nın büyük oranda Semitik Doğu’ya bağımlı olduğu hakkındaki söyleminin küçük bir parçasıdır. Yakın Doğu’nun, hem Yunanlılar hem de Romalılar için erken olan kentleşmenin ve kentsel yapıların uzun bir hikâyeye sahip oluşu; Yakın Doğu’nun Roma mirası olarak biline gelmekte olan ne varsa gerçekte Yunan ve Roma’ya ait olmayıp, eski Yakın Doğu’nun yerli Semitik mirasına sıkı bir şekilde borçlu oluşu, çağdaş bilim adamları için gittikçe daha belirgin hâle gelmektedir.
Böylece, Bizans-Roma Yakın Doğusunda var olan her bir kültürel ve hukukî yapının ilk bakışta Roma ve Bizans’tan çıkıp yayılmakta olduğu ileri sürülemez. Metodolojik olarak bundan böyle, her bir kültürel iktibas iddiası şecere sınavından geçmek zorundadır. Yani her ne zaman bir medeniyetin başka bir medeniyetten kültürel bir kurumu iktibas ettiği iddiası edilse, bu test, etkilenildiği iddia edilen formun diğer medeniyet kaynaklı olup olmadığını ve onun sindirilememiş ya da ıslâh edilmiş bir form değil de tamâmen, üçüncü bir medeniyetten ya da borç ilişkisi içersinde, karışık halde olduğu söylenilen birçok kültürün önceki somut örneklerinden alındığını göstermek açısından, iddiânın geçerliliği için elzemdir.
Bizler her ne kadar modern âlimlerin iddiâ ettikleri gibi Yarımada Araplarının “Verimli Hilal”e herhangi bir gelişmiş kültürden yoksun geldiklerini varsaysak bile, bu yeni Müslümanların yeni imparatorluklarına ve hukuk sistemlerine kattıkları her şey gerçekte Yakın Doğulu ve Semitik idi. Bununla birlikte ince ya da kalın Bizans ve Roma cilâsı idi. Fakat daha başka delil aramamıza gerek yok, bu anlattıklarımız bile, Arapların, nüfus, din, ticâret, politika ve ordu olarak Yakın Doğu’nun ve kültürünün temel parçasını teşkil ettiğini göstermektedir.
Onlar, Fransa’nın Cezayir ve İngiltere’nin Hindistan’ı kurduğu gibi yeni ve farklı olarak kurabilirdi. Verimli Topraklar, onlar için bir ev ve onların da bilip anladıkları idare komşuluğundan başka bir şey değildi. Onlar bu yerleşim yerlerini devraldıkları zaman kendilerine âit olan birçok şeyi de berâberinde taşıdılar ve rahatça yaşamayı başardılar, üstelik çarpıcı bir şekilde onu yenileyip genişlettiler”.
Wael B. Hallaq, The Origins Evolution of Islamic Law, Cambridge University Press, 2005, 19-25
Umarız bu kitap yazarın diğer makaleleri gibi kısa sürede Türkçeye kazandırılır. Türkiye’de de ilgililer tarafından değerlendirilecek ve tartışılacak bir eser olduğuna inanıyoruz.
Islamic Law and Society ve Journal of Islamic and Near Eastern Law (JINEL) gibi pek çok uluslararası derginin yayın kurullarında yer alan Hallaq, tebliğ, makale, kitap gibi çok zengin bir telifata sahiptir. Biz burada sadece geniş yayın koleksiyonu içerisinde seçtiğimiz birkaç tanesini zikretmekle yetineceğiz.
Hayatı ve eserleri ile ilgili geniş bilgi için bakınız: http://www.arts.mcgill.ca/islamic/~hallaq/index.html; Aybakan, Bilal, “Batıda İslam Hukuku Araştırmalarında Farklı Bir Ses: Wael B. Hallaq”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 149–174, 2004/2
Kitaplar
The Origins and Evolution of Islamic Law (Cambridge: Cambridge University Press, 2005), 234 sayfa. In Themes in Islamic Law, cilt.1, seri devam ediyor editor: W. Hallaq.
The Formation of Islamic Law, ed. (Aldershot: Ashgate Variorum, 2004), xxxiii + 417 sayfa.
Was the Gate of Ijtihad Closed? The Early Essays on the History of Islamic Legal
Theories by Wael B. Hallaq, ed. and trans. Atsushi Okuda (Tokyo: Keio University Press,
2003), 15 + 444 sayfa. (Japoncada).
Authority, Continuity and Change in Islamic Law (Cambridge: Cambridge University Press, 2001), xiv + 269 sayfa.
Literary Creativity and Social Change in Modern Arabic Literature, co-editor (Leiden: Brill, 2000). 322 sayfa.
A History of Islamic Legal Theories: An Introduction to Sunni Usul al-Fiqh (Cambridge:
Cambridge University Press, 1997). ix + 294 sayfa.
Law and Legal Theory in Classical and Medieval Islam (Aldershot: Variorum, 1995). viii + 329 sayfa.
Ibn Taymiyya Against the Greek Logicians (Oxford: The Clarendon Press, 1993). lviii +
204 sayfa.
Makaleler
“Was the Gate of Ijtihad Closed?” International Journal of Middle East Studies, 16, 1
(1984), 3-41. Çevirisi: Bilal Kuspinar, “Içtihad kapisi kapalimidir?,” Islami Arastirmalar Dergisi (Ekim, 1993).
“Caliphs, Jurists and the Saljuqs in the Political Thought of Juwayni,” Muslim World, 74, 1, (1984), 26-41.
“Considerations on the Function and Character of Sunni Legal Theory,” Journal of the
American Oriental Society, 104, 4 (1984). 679-89.
“The Logic of Legal Reasoning in Religious and Non-Religious Cultures: The Case of
Islamic Law and Common Law,” The Cleveland State Law Review, 34, 1 (1985-6),79-96.
“On the Authoritativeness of Sunni Consensus,” The International Journal of Middle East Studies, 18, 4 (1986), 427-54.
“On the Origins of the Controversy about the Existence of Mujtahids and the Gate of
Ijtihad,” Studia Islamica, 63 (1986), 129-41.
“The Development of Logical Structure in Islamic Legal Theory,” Der Islam, 64, 1
(1987), 42-67.
“A Tenth-Eleventh Century Treatise on Juridical Dialectic,” Muslim World, 77, 2-3
(1987), 198-227.
“Notes on the Term Qarina in Islamic Legal Discourse,” Journal of the American
Oriental Society, 108, 3 (1988), 475-80.
“Non-Analogical Arguments in Sunni Juridical Qiyas,” Arabica, 36, 3 (1989), 286-306.
“The Use and Abuse of Evidence: The Question of Provincial and Roman Influences on Early Islamic Law,” Journal of the American Oriental Society, 110, 1 (1990), 79-91.
“Logic, Formal Arguments and Formalization of Arguments in Sunni Jurisprudence,” Arabica, 37, 3 (1990), pp. 315-358.
“Ibn Taymiyya on the Existence of God,” Acta Orientalia (Copenhagen), 52 (1991), pp.
49-69. Çevirisi: Bilal Kuspinar, " Ibn Teymiyye'ye Göre Allah'in Varligi," Sosyal Bilimler Dergisi 3 (April, 1993), 135-153.
“Usul al-Fiqh: Beyond Tradition,” Journal of Islamic Studies, 3, 2 (1992), 172-202.
"Was al-Shafi‘i the Master Architect of Islamic Jurisprudence?," International Journal of
Middle East Studies, 4 (Kasım, 1993), 587-605.
"From Fatwas to Furu‘: Growth and Change in Islamic Substantive Law" Islamic Law and Society, 1 (Şubat 1994), 17-56.
Yayınlanacak Eserleri:
Editor: Themes in Islamic Law, 7 cilt. (Cambridge University Press; 1998-sunumu;
Iki cilt tamamlandı).
Islamic Law in History and in Modernity (Cambridge University Press ile yayın aşamasında).
Islamic Law: A Short Introduction (Cambridge University Press ile yayın aşamasında).