Turizmde Yeni
Trendler
Editörler:
Akif GÖKÇE
Güliz COŞKUN
Nuray EKER
Eminsafa DİLMAÇ
Oğuz ÇOLAK
Published by
Özgür Yayın-Dağıtım Co. Ltd.
Certificate Number: 45503
15 Temmuz Mah. 148136. Sk. No: 9 Şehitkamil/Gaziantep
+90.850 260 09 97
+90.532 289 82 15
www.ozguryayınlari.com
[email protected]
Turizmde Yeni Trendler
New Trends in Tourism
Editörler: Akif GÖKÇE • Güliz COŞKUN • Nuray EKER
Eminsafa DİLMAÇ • Oğuz ÇOLAK
Language: Turkish-English
Publication Date: 2023
Cover design by Mehmet Çakır
Cover design and image licensed under CC BY-NC 4.0
Print and digital versions typeset by Çizgi Medya Co. Ltd.
ISBN (PDF): 978-975-447-745-0
DOI: https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407
This work is licensed under the Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International
(CC BY-NC 4.0). To view a copy of this license, visit https://creativecommons.org/licenses/by-nc/4.0/
This license allows for copying any part of the work for personal use, not commercial use, providing
author attribution is clearly stated.
Suggested citation:
Gökçe, A. (ed), Coşkun, G. (ed), Eker, N. (ed), Dilmaç, E. (ed), Çolak, O. (ed) (2023). Turizmde Yeni Trendler.
Özgür Publications. DOI: https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407. License: CC-BY-NC 4.0
“Bu kitapta yer alan bölümlerde kullanılan kaynakların, görüşlerin, bulguların, sonuçların, tablo, şekil, resim
ve her türlü içeriğin sorumluluğu ile ulusal ve uluslararası telif haklarına konu olabilecek mali ve hukuki
sorumluluk yazarlara aittir.”
The full text of this book has been peer-reviewed to ensure high academic standards. For full review policies, see
https://www.ozguryayinlari.com/
Ön Söz
Kıymetli okuyucular,
Bu eser günümüz dünyasında yeni jenerasyonlar ve/veya trend olarak
adlandırdığımız turizmin değişimi ve dönüşümü karşısında, turizm alanı
açısından bir el kılavuzu olma niteliği taşımaktadır.
Eser, 26-28 Ekim 2023 tarihinde Sakarya Uygulamalı Bilimler
Üniversitesi, Turizm Fakültesi ev sahipliğinde Sapanca’da gerçekleşen
‘‘3. Uluslararası Turizmde Yeni Jenerasyonlar ve Yeni Trendler Kongresi’’
kapsamında sunulan bilimsel bildirileri içermektedir.
Turizm endüstrisinin gelişimi açısından ülkelerin turizm stratejilerini
oluştururken çağın gereksinimlerini göz önüne almaları elzemdir. Kitap
içerisinde çevrilen her sayfa okurlarına adeta heyecan verici bir seyahat
deneyimi sunarak akademisyenleri, sektör çalışanlarını ve seyahat tutkunlarını
turizmin geleceğine dair yeni bir yola çıkaracaktır. Bu eser, okuyuculara
sadece bugünün turizm dünyasına değil, aynı zamanda yarının seyahat
anlayışına da dair turizmin işletmecilik, gastronomi, rehberlik ve rekreasyon
boyutlarını da kapsayan bir bakış açısı sunmayı hedeflemektedir.
Gelişen teknolojiyle beraber hayatımızın her alanına yayılan dijitalleşme
ve yapay zekâ turizmde de yer almış bulunmaktadır. Turizmde yeni
trendlerle beraber sürdürülebilirlik de dikkat odağı haline gelmiştir.
Turizm işletmelerinin, dijitalleşmeyle birlikte yeni trendleri takip etmek,
benimsemek ve sürdürülebilirlik ilkeleri bağlamında uygulamak suretiyle
rekabet avantajı elde edebilecektir. Yeni jenerasyonlarla beraber değişen
turizm algısı karşısında, hem sektörel hem de akademik anlam ve anlamada
sıra dışı olunması ama sınır dışı da kalınmaması gerekmektedir.
Bu eserin oluşmasına katkı sağlayan tüm yazarlarımıza içtenlikle
şükranlarımızı iletiyor, yazarlarımızın her harf boyunca döktükleri terin
ve gösterdikleri emeğin anlam bulması için eserin okurlarıyla buluşmasını
temenni ediyoruz. Umarız ki bu kitap, turizmdeki güncel gelişmelere dair
kapsamlı bir bakış sunarak sizleri bilgilendirir ve ilham verir. Keyifli okumalar
dileriz.
Editörler
A. Gökçe, G. Coşkun, N. Eker, E. Dilmaç ve O. Çolak
iii
Preface
Dear readers,
This work serves as a manual for the field of tourism in the face of the
change and transformation of tourism, which we call new generations and/
or trends in today’s world.
The work includes scientific papers presented at the “3rd International
Congress of New Generations and New Trends in Tourism” held in Sapanca
by Sakarya University of Applied Sciences, Faculty of Tourism, on 26-28
October 2023.
It is essential that countries take into account the needs of the age when
creating their tourism strategies in terms of the development of the tourism
industry. Every page in the book will offer an exciting travel experience to
its readers, taking academics, industry employees and travel enthusiasts to
new paths towards the future of tourism. This work aims to offer its readers
a perspective not only on today’s tourism world, but also on tomorrow’s
understanding of travel, including the management, gastronomy, guidance
and recreation dimensions of tourism.
Digitalization and artificial intelligence, which have spread to every
aspect of our lives with the developing technology, have also taken place in
tourism. With new trends in tourism, sustainability has become the focus of
attention. Tourism businesses will be able to gain competitive advantage by
following new trends with digitalization, adopting them and applying them
in the context of sustainability principles. In the face of the perception of
tourism changing with new generations, it is necessary to be extraordinary
in both sectoral and academic meaning and understanding, but not to be
out of bounds.
We sincerely express our gratitude to all our writers who have contributed
to the creation of this work, and we hope that the work that our authors
put in throughout each letter and the effort they put in find meaning, so
that the work will meet with its readers. We hope this book will inform and
inspire you by providing a comprehensive overview of current developments
in tourism. We wish you pleasant reading.
Editors
A. Gökçe, G. Coşkun, N. Eker, E. Dilmaç and O. Çolak
iv
İçindekiler
Bölüm 1
Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A
Review of Practices, Outcomes, Challenges and Future Directions
Vahit Oğuz Kiper
Akif Gökçe
Neelima Moli
Burak Atasoy
1
Bölüm 2
Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
Burhanettin Zengin
Uğur Zeren
13
Bölüm 3
A Review on The Use of Nuclear Energy in Cruises
Kursad Ozbay
Mehmet Sarıısık
29
Bölüm 4
Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel
Aktarım ve Turistik Çekicilik Açısından Önemi
39
Turgut Türkoğlu
Nurullah Kart
Hüseyin Pamukçu
Bölüm 5
Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve
Çözüm Önerileri
Necdet Hacıoğlu
Meliha Sena Yıldırgan
Ebru Arıcı
Aziz Gökhan Özkoç
Orhan Batman
65
v
Bölüm 6
Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir
Araştırma
91
Zeynep Yener
Berna Ercan
Gülçin Özbay
Aziz Gökhan Özkoç
Bölüm 7
Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının
Geliştirilmesi: Deneysel Bir Çalışma
105
Güliz Coşkun
Eminsafa Dilmaç
Bölüm 8
Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da
Bir İnceleme
123
Gülin Yetim
Ümit Şengel
Bölüm 9
“Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme 137
Zeynep Utkan
Melisa Ateş
Bölüm 10
Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
Bayram Akay
153
Bölüm 11
Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından
Değerlendirilmesi
167
Mehmet Akif Öncü
Taner Kömür
Zeynep Kömür
vi
Bölüm 12
İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine
Etkileri (Latin Amerika Örneği)
195
Özlem Küçük
Bölüm 13
İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Gökhan Aydıngün
Muammer Mesci
219
Bölüm 14
Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin
Belirlenmesi
241
Erdem Baydeniz
Nurullah Kart
Hüseyin Pamukçu
Mustafa Sandıkcı
Bölüm 15
Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir
Durum Çalışması
259
Hikmet Can Çetin
Alican Akçiçek
Selda Uca
Emrah Özkul
Bölüm 16
Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm
Uygulamaları
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu
Ali İnanır
277
vii
Bölüm 17
Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir
Araştırma
289
Mehtap Çerkez Uçar
Aslı Albayrak
Bölüm 18
Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış
Farklılıkları, Ev ve İşletmelerin Karşılaştırılması
311
Merve Sağlam
Aleyna Aktemur
Bölüm 19
Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde
Tatlısı
329
Berrin Sarıtunç
Bölüm 20
Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının
Gastronomi Turizmi Açısından Değerlendirilmesi
Cemal İnce
İbrahim Cemal Gençay
viii
349
Bölüm 1
Assessing the Impact and Ethical Considerations
of Volunteer Tourism: A Review of Practices,
Outcomes, Challenges and Future Directions
Vahit Oğuz Kiper1
Akif Gökçe2
Neelima Moli3
Burak Atasoy4
Abstract
Volunteer tourism is a multifaceted and evolving form of travel that
combines tourism with altruistic endeavors. This chapter explores the
intricate dimensions of volunteer tourism: from its historical evolution to
its motivations, project types, impacts, challenges, and emerging trends. The
historical roots of volunteer tourism can be traced back to the emergence of
organized travel and missionary work in the 19th century, evolving into a
distinct travel trend that combines exploration with acts of goodwill. Over
time it has expanded to encompass a diverse community of participants,
motivated by personal growth, cultural exchange, and a desire to contribute
to host communities and ecosystems. However, volunteer tourism is not
without challenges and criticisms, including concerns about perpetuating
stereotypes, commodifying poverty, and ensuring genuine sustainability and
benefit to host communities. Emerging trends and innovations are reshaping
the volunteer tourism landscape, with technology playing a pivotal role in
recruitment, project management, and communication. Virtual volunteering
1
Sakarya University of Applied Sciences, Tourism Faculty, Department of Tourism Management,
Türkiye,
[email protected]
2
Sakarya University of Applied Sciences, Tourism Faculty, Department of Tourism Management,
Türkiye,
[email protected]
3
University of Kota, Guest Faculty, Department of Commerce and Management, India,
[email protected]
4
Sakarya University of Applied Sciences, Tourism Faculty, Department of Recreation
Management, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1810
1
2 | Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A Review of Practices...
and specialized projects cater to evolving traveler preferences, while a
renewed focus on transparency and accountability seeks to address criticisms
and promote responsible practices.
1. Introduction
Volunteer tourism, colloquially known as voluntourism, represents
a dynamic and multifaceted intersection of travel, altruism, and cultural
exchange (McGehee & Santos, 2005). In recent years, it has garnered
considerable attention, both from enthusiastic advocates who view it as
a potent means of effecting positive change and from critics who raise
concerns about its ethics, impact, and sustainability (Wearing & McGehee,
2013; Lyons & Wearing, 2008). As volunteer tourism continues to grow
in popularity, understanding its complex dimensions, assessing its impact
on host communities and ecosystems, and unraveling the ethical intricacies
surrounding its practice have become imperative (Simpson, 2004; Palacios,
2010). This comprehensive review paper embarks on a journey to explore the
diverse landscape of volunteer tourism, examining its historical evolution,
its manifold manifestations across the globe, the myriad motivations of
participants, the challenges it poses, and the potential it holds as a tool for
sustainable development.
Volunteer tourism epitomizes the fusion of travel experiences and
altruistic endeavors (McCool & Moisey, 2008). Individuals and groups
embark on journeys with a dual purpose: to explore new destinations while
simultaneously contributing their time, resources, and skills to various
projects, be they community-based, environmental, or educational (Brown
& Morrison, 2003; Fennell, 2016). The promise of making a positive impact,
fostering cross-cultural understanding, and gaining a deeper appreciation
for global issues often motivates volunteer tourist (Brown & Lehto, 2005;
Wearing & McGehee, 2013). Yet, despite its noble intentions, volunteer
tourism has faced significant scrutiny. Critics argue that it can perpetuate
harmful stereotypes, commodify poverty, and prioritize the needs and desires
of volunteers over the genuine welfare of host communities (Lokhorst, 2011;
McGehee & Andereck, 2004). These polarized perspectives underscore the
pressing need for a nuanced examination of volunteer’s tourism effects and
ethical dimensions.
The roots of the recently noticed volunteer tourism trend date back to the
19th century, after the emergence of organized travel and missionary work.
This article explores the complex dimensions of volunteer tourism: from its
historical development to its motivations, project types, impacts, challenges
and emerging trends. Concerns about volunteer tourism, the perpetuation
Vahit Oğuz Kiper / Akif Gökçe / Neelima Moli / Burak Atasoy | 3
of stereotypes, the commodification of poverty, and the delivery of true
sustainability and benefits to host communities are also examined.
2. Literature Review
2.1. Historical Evolution of Volunteer Tourism
The historical evolution of volunteer tourism can be traced back to the
emergence of organized travel and missionary work in the 19th century.
During this period, individuals, often driven by religious motives, embarked
on journeys to distant lands to offer assistance and support to communities in
need (Brown & Morrison, 2003). These early endeavors laid the foundation
for what would eventually become a distinct form of travel that combines
tourism with altruistic endeavors. It is essential to recognize the profound
influence of missionary and humanitarian movements in shaping the ethos
of volunteer tourism and fostering a sense of global responsibility among
travelers (McCool & Moisey, 2008).
The 20th century witnessed significant developments in volunteer tourism,
particularly in the aftermath of major global conflicts and humanitarian
crises. Programs such as the United Nations Volunteers (UNV) and the
Peace Corps emerged, offering opportunities for individuals to engage in
international volunteer service (Simpson, 2004). These initiatives not only
provided a structured framework for volunteer work but also contributed to
the internationalization of volunteerism. As travel became more accessible
and affordable, a growing number of individuals sought to combine their
wanderlust with a desire to make a positive impact on the destinations they
visited (McGehee & Santos, 2005).
In recent decades, the advent of the internet and social media has
transformed the landscape of volunteer tourism. Online platforms and
organizations have made it easier for individuals to connect with volunteer
opportunities worldwide, promoting a democratization of volunteer tourism
(Lyons & Wearing, 2008). Additionally, the shift towards more experiential
and meaningful travel experiences has fueled the popularity of volunteer
tourism, with travelers seeking immersive encounters with local cultures and
a deeper sense of purpose in their journeys (Brown & Tisdell, 2018). This
historical evolution underscores the intricate interplay between tourism,
philanthropy, and the changing motivations of travelers in the development
of volunteer tourism as we know it today.
4 | Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A Review of Practices...
2.2. Motivations and Demographics of Volunteer Tourists
Understanding the motivations and demographics of volunteer tourists
is essential for comprehending the diverse array of individuals who engage
in volunteer tourism and the driving forces behind their participation.
Research has identified a spectrum of motivations that inspire individuals
to embark on volunteer tourism experiences. While these motivations can
be multifaceted and deeply personal, common themes emerge. A study by
Brown and Tisdell (2018) suggests that a primary motivation is a desire
for personal growth and self-development. Many volunteer tourists seek to
challenge themselves, gain new perspectives, and develop a greater sense of
empathy and cultural understanding through their experiences.
Demographically, the volunteer tourism community is notably diverse.
Researchers have found that volunteer tourists come from a wide range of
age groups, educational backgrounds, and geographic locations (Brown
& Lehto, 2005). Age, in particular, plays a significant role in volunteer
tourism participation. McGehee and Andereck (2004) note that while
younger individuals often engage in volunteer tourism during gap years
or breaks from education, older adults may participate upon retirement,
seeking purposeful travel experiences. This diversity in age demographics
contributes to the richness and variety of perspectives brought to volunteer
tourism projects.
Motivations for volunteer tourism also encompass a desire to contribute
positively to host communities. Volunteer tourists frequently express a
commitment to making a meaningful impact, whether through education,
healthcare, environmental conservation, or community development projects
(Wearing & McGehee, 2013). However, it is important to acknowledge that
motivations can vary significantly among participants. While some may be
primarily driven by altruism and a sense of social responsibility, others may
view volunteer tourism as an opportunity to enhance their resumes or as a
form of adventure tourism (Palacios, 2010).
In conclusion, the motivations and demographics of volunteer tourists
are multifaceted and diverse. While personal growth and self-development
are common motivations, the volunteer tourism community spans various
age groups and backgrounds, each bringing their unique perspectives
and reasons for participating. Understanding these motivations and
demographics is crucial for program organizers, as it enables them to tailor
experiences that align with the preferences and expectations of volunteer
tourists, ultimately enhancing the overall impact and satisfaction of
volunteer tourism initiatives.
Vahit Oğuz Kiper / Akif Gökçe / Neelima Moli / Burak Atasoy | 5
2.3. Types of Volunteer Tourism Projects
Volunteer tourism encompasses a wide array of project types, each
with its unique focus and goals. These projects can broadly be categorized
into several key areas. Community-based projects are among the most
prevalent in volunteer tourism (Brown & Morrison, 2003). These initiatives
often involve volunteers working alongside local communities to address
pressing social issues. Examples include teaching in local schools, building
infrastructure, providing healthcare services, or assisting in community
development projects. Community-based volunteer tourism projects aim
to empower local communities and improve their well-being through the
contributions of volunteers.
Environmental conservation and wildlife protection projects are another
prominent category of volunteer tourism experiences (Brown & Tisdell,
2018). These projects typically involve volunteers in activities such as habitat
restoration, wildlife monitoring, and conservation efforts. Participants often
work alongside environmental organizations and researchers to contribute to
the preservation of delicate ecosystems and endangered species. The appeal
of such projects lies in the opportunity for volunteers to directly engage with
nature and make a tangible impact on environmental sustainability (Fennell,
2016).
In addition to community-based and environmental projects, volunteer
tourism extends to disaster relief and humanitarian aid initiatives (McCool &
Moisey, 2008). In the aftermath of natural disasters or humanitarian crises,
volunteer tourists may join relief efforts to provide immediate assistance,
including food distribution, medical aid, and shelter construction. These
projects require volunteers to respond swiftly to urgent needs, often in
challenging and high-stress environments. Engaging in disaster relief and
humanitarian aid allows volunteer tourist to play a critical role in helping
communities recover and rebuild (Simpson, 2004).
To summarize, volunteer tourism projects span a wide spectrum, including
community-based initiatives, environmental conservation and wildlife
protection projects, as well as disaster relief and humanitarian aid efforts.
Each project type offers unique opportunities for volunteers to contribute
their skills and resources while experiencing different aspects of travel and
cultural exchange. The diversity of project options within volunteer tourism
allows individuals to align their interests, skills, and passions with projects
that resonate with their personal motivations and values.
6 | Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A Review of Practices...
2.4. The Volunteer Tourist Experience
The volunteer tourist experience is a multifaceted and often
transformative journey that encompasses various dimensions, including
personal growth, cultural exchange, and immersive engagement. One of the
central elements of the volunteer tourist experience is the opportunity for
personal development and self-discovery (Brown & Lehto, 2005). Volunteer
tourists frequently report significant personal growth during their journeys,
characterized by increased self-confidence, expanded intercultural awareness,
and the development of new skills (Brown & Morrison, 2003). Engaging
in volunteer work in unfamiliar environments challenges volunteers to step
out of their comfort zones and adapt to new cultural norms and contexts,
fostering personal resilience and adaptability (Lyons & Wearing, 2008).
Cultural exchange is another integral aspect of the volunteer tourist
experience. As volunteers immerse themselves in host communities, they
have the chance to engage in meaningful cross-cultural interactions (McCool
& Moisey, 2008). This exchange of ideas, customs, and perspectives not
only enriches the volunteers’ understanding of the world but also promotes
mutual respect and intercultural dialogue (McGehee & Santos, 2005). The
relationships formed between volunteers and local residents can lead to
lasting connections and a deeper appreciation of global diversity (Brown &
Tisdell, 2018).
Volunteer tourists often report a sense of fulfillment and purpose derived
from their contributions to the host community or project (Simpson,
2004). This intrinsic satisfaction stems from the tangible impact volunteers
make, whether through teaching, building, or environmental conservation
efforts (Palacios, 2010). Such experiences can instill a long-lasting sense of
social responsibility and a commitment to sustainable and responsible travel
(Wearing & McGehee, 2013).
2.5. Emerging Trends and Innovations in Volunteer Tourism
Volunteer tourism, like other forms of travel, is not immune to the
evolving landscape of tourism and technology. Several emerging trends and
innovations have shaped the practice of volunteer tourism in recent years,
offering new opportunities and challenges.
One notable trend is the integration of technology into the volunteer
tourism experience. As travelers become more digitally connected, volunteer
tourism organizations have embraced technology to streamline volunteer
recruitment, project management, and communication (Higgins-Desbiolles,
2018). Online platforms and mobile apps allow volunteers to research and
Vahit Oğuz Kiper / Akif Gökçe / Neelima Moli / Burak Atasoy | 7
sign up for projects, while organizations can efficiently coordinate volunteer
placements and collect feedback. However, the digitalization of volunteer
tourism also raises concerns about the commodification of volunteer work
and the potential for superficial engagements (Fennell, 2016).
Virtual volunteering, sometimes referred to as volunteering from home,
has gained traction as a response to global events and crises (Stone, 2012).
This innovative approach enables volunteers to contribute their time and
skills remotely, bypassing the need for physical travel (Brown & Tisdell,
2018). Virtual volunteering opportunities range from online tutoring to
virtual fundraising campaigns, allowing individuals to make a positive
impact from the comfort of their own homes. While virtual volunteering
offers increased accessibility and convenience, it also challenges traditional
notions of volunteer tourism, raising questions about the authenticity of the
volunteer experience and its connection to the host community.
Another emerging trend is the diversification of volunteer tourism offerings
to cater to niche interests and causes (Lyons & Wearing, 2008). Volunteer
tourists can now choose from a wide range of specialized projects, such as
sustainable agriculture, marine conservation, or social entrepreneurship. This
trend aligns with the growing demand for more customized and purposedriven travel experiences, allowing volunteers to align their interests and
passions with their volunteer work (McCool & Moisey, 2008). However,
it also presents challenges related to project management, as organizations
must tailor their offerings to meet the unique needs of each niche.
In recent years, there has been a shift towards greater transparency and
accountability in volunteer tourism (Higgins-Desbiolles, 2018). Responsible
volunteer tourism organizations are placing a stronger emphasis on impact
assessment and the ethical considerations of their programs (McCool
& Moisey, 2008). This trend includes increased engagement with host
communities and stakeholders in the planning and evaluation of volunteer
projects. It also involves a focus on long-term sustainability and fostering
genuine partnerships between volunteers and host organizations (Brown &
Tisdell, 2018).
3. Methodology
This research has been conducted with a qualitative design to reveal
the determinants and current situation of volunteer tourism. Data have
been obtained by scanning secondary sources. In this regard, scientific
publications, journal articles, corporate reports and tourism publications
on the subject have been examined. Bal (2016) refers to the systematic
8 | Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A Review of Practices...
examination of interviews, notes, written or visual documents as content
analysis. In this sense, the data have been subjected to content analysis by
making comprehensive inferences in this study. The reason why content
analysis is preferred is to obtain a broad perspective on volunteer tourism
based on secondary sources. The specific research questions (RQ) are as
follows:
RQ1: What difficulties are there in the development of volunteer tourism?
RQ2: How can the growth of volunteer tourism be achieved?
RQ3: What should be done to make volunteer tourism sustainable?
4. General Evaluation
As for evaluation to RQ1 and RQ2
Despite its noble intentions, volunteer tourism faces several challenges
and criticisms that have come to the forefront in recent years. These can be
considered as obstacles to the development of volunteer tourism. One of
the primary criticisms revolves around the potential for volunteer tourism
to perpetuate harmful stereotypes and commodify poverty (Lokhorst,
2011). Critics argue that volunteer tourism may inadvertently portray host
communities as helpless or dependent on foreign assistance, reinforcing
unequal power dynamics (McGehee & Andereck, 2004). Additionally, some
contend that the short-term nature of many volunteer tourism experiences
can lead to superficial engagements, preventing volunteers from truly
understanding the root causes of the issues they aim to address (Simpson,
2004). These critiques emphasize the importance of cultural sensitivity and
responsible practices in volunteer tourism (Lyons & Wearing, 2008).
Another challenge lies in ensuring that volunteer tourism initiatives are
truly sustainable and beneficial to host communities (McCool & Moisey,
2008). Some projects may prioritize the desires and preferences of volunteers
over the long-term needs of the community (Brown & Tisdell, 2018). For
example, building infrastructure that is not locally maintained or staffed can
result in projects that have limited long-term impact (McCool & Moisey,
2008). Striking a balance between volunteer satisfaction and the genuine
welfare of host communities remains a significant challenge in volunteer
tourism (Higgins-Desbiolles, 2018).
Furthermore, there is ongoing debate about the actual impact of volunteer
tourism on host communities and environments. While many volunteers are
motivated by the desire to make a positive difference, measuring the tangible
benefits can be complex (Brown & Morrison, 2003). Impact assessment
Vahit Oğuz Kiper / Akif Gökçe / Neelima Moli / Burak Atasoy | 9
in volunteer tourism often relies on qualitative data, making it challenging
to quantify and compare outcomes across different projects (Wearing &
McGehee, 2013). These challenges underscore the need for standardized
evaluation methods and a commitment to transparent reporting of outcomes
(McCool & Moisey, 2008).
As for evaluation to RQ3
Volunteer tourism is a complex and evolving field that encapsulates the
evolving dynamics of travel, philanthropy, and global interconnectedness.
While it holds immense potential for positive change and personal
transformation, it demands a nuanced and responsible approach. To harness
the benefits of volunteer tourism while mitigating its pitfalls, stakeholders
must continue to engage in critical discussions, implement best practices,
and adapt to the evolving needs and expectations of volunteers and host
communities alike. Getz & Timur’s (2012) view that the integrated work
of all stakeholders can produce success in the sustainability goals of the
destination seems correct. Therefore, taking into account the opinions
of destination people and public opinion managers will contribute to the
sustainability of volunteer tourism (Lee & Zhang, 2019).
5. Conclusion
Volunteer tourism represents a dynamic and evolving intersection of
travel, altruism, and cultural exchange. This comprehensive review has
journeyed through the various facets of volunteer tourism, from its historical
evolution to its motivations, project types, impacts, challenges, and emerging
trends. It is evident that volunteer tourism is a practice that both inspires and
perplexes, offering the promise of positive change while raising significant
ethical and practical questions. The historical evolution of volunteer tourism
reveals its roots in missionary and humanitarian work, evolving into a distinct
form of travel that combines exploration with altruism. Over time, volunteer
tourism has expanded and diversified, mirroring broader trends in the travel
industry. Today, individuals and groups from diverse backgrounds engage
in volunteer tourism, seeking personal growth, cross-cultural exchange, and
opportunities to contribute to host communities and ecosystems.
Motivations for volunteer tourism are as varied as the individuals who
participate. Personal development, cultural immersion, and a desire to make
a positive impact are among the primary drivers. Emerging trends and
innovations in volunteer tourism offer both opportunities and complexities.
Technology has reshaped the landscape, providing platforms for recruitment,
communication, and project management. Virtual volunteering and
10 | Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A Review of Practices...
specialized projects cater to changing traveler preferences, while a renewed
focus on transparency and accountability seeks to address criticisms and
promote responsible practices.
Volunteer tourism, which initially brought together local communities,
is today associated with international conservation and community projects
(Balderas-Cejudo & Patterson, 2023). This evolution indicates the need for
more research on volunteer tourism. In particular, as Sin (2009) mentioned,
the literature can be enriched with the perspectives of aid recipients. It
is a meaningful research area in terms of testing the difficulties that arise
between tourists and the people of the destination. In addition, addressing
the issue from the perspective of different generations will also contribute
to the development of the volunteer tourism perspective. Because in order
for volunteer tourism to be successful, it is necessary not only to ensure the
sustainability of the destinations but also to ensure that the intentions of
the tourists are not commoditized (Wearing & McGehee, 2013). In this
context, determining the behavioral boundaries and social support levels of
tourist clusters in different generations is an important approach.
Vahit Oğuz Kiper / Akif Gökçe / Neelima Moli / Burak Atasoy | 11
References
Bal, H. (2016). Nitel araştırma yöntemleri. Sentez Publishing.
Balderas-Cejudo, A., & Patterson, I. (2023). Volunteer tourism: The future of
baby boomer tourists in a post pandemic world. Journal of Hospitality and
Tourism Management, 55, 139-142.
Brown, G., & Morrison, A. M. (2003). Expanding volunteer vacation participation: An exploratory study of future volunteer tourists. Tourism Recreation Research, 28(3), 41-50.
Brown, K., & Tisdell, C. (2018). The role of volunteer tourists in creating more
sustainable conservation economies: A case study from the Osa Peninsula, Costa Rica. Ecological Economics, 146, 461-468.
Brown, T. J., & Lehto, X. Y. (2005). A review of volunteer tourism research: A
critical analysis of issues within the context of theory and practice. Tourism Management, 26(2), 123-138.
Fennell, D. A. (2016). Ecotourism. Routledge.
Getz, D., & Timur, S. (2012). Stakeholder involvement in sustainable tourism:
Balancing the voices. In Global tourism (pp. 230-247). Routledge.
Higgins-Desbiolles, F. (2018). Managing mass tourism: Challenges and strategies.
Routledge.
Lee, H. Y., & Zhang, J. J. (2020). Rethinking sustainability in volunteer tourism. Current Issues in Tourism, 23(14), 1820-1832.
Lokhorst, A. M. (2011). Volunteer tourism, altruism, and commercialization:
Tensions between theory and practice. Journal of Sustainable Tourism,
19(3), 361-378.
Lyons, K. D., & Wearing, S. (2008). Journeys of self-discovery or colonialism?
Volunteer tourism in Fiji. Tourism Recreation Research, 33(3), 199-210.
McCool, N., & Moisey, R. N. (2008). Tourism, recreation and sustainability:
Linking culture and the environment. CABI.
McGehee, N. G., & Andereck, K. L. (2004). Factors predicting rural residents’
support of tourism. Journal of Travel Research, 43(2), 131-140.
McGehee, N. G., & Santos, C. A. (2005). Social change, discourse and volunteer tourism. Annals of Tourism Research, 32(3), 760-779.
Palacios, C. (2010). Global code of ethics for tourism and voluntourism: Role
and limitations. Tourism Review International, 14(3), 389-401.
Simpson, K. (2004). Ethical space in commercial volunteer tourism. Annals of
Tourism Research, 31(4), 716-734.
Sin, H. L. (2009). Volunteer tourism—“involve me and I will learn”?. Annals of
tourism research, 36(3), 480-501.
12 | Assessing the Impact and Ethical Considerations of Volunteer Tourism: A Review of Practices...
Stone, M. J. (2012). Tourism and the sense of place: Heritage tourism in the global
village. Routledge.
Wearing, S., & McGehee, N. G. (2013). Volunteer tourism: A review. Tourism
Management, 38, 120-130.
Bölüm 2
Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special
Interest Tourism?
Burhanettin Zengin1
Uğur Zeren2
Abstract
Special Interest Tourism (SIT) is characterized by bespoke travel experiences
tailored to the unique passions and interests of individuals. Within this
context, the article explores whether “Aviation Enthusiasm” merits a distinct
classification within SIT. Aviation enthusiasts, colloquially termed “avgeeks,”
demonstrate a fervent passion for all facets of aviation, from aircraft and
airlines to historical events and technological advancements. Their travel
patterns often diverge from mainstream tourism, with journeys centered
around airshows, aviation museums, plane spotting at iconic airports, or
experiencing specific inaugural flights. This niche yet growing segment
has prompted the travel industry to acknowledge and cater to its demands,
evidenced by tailored packages, exclusive airport viewing areas, and eventspecific itineraries. Drawing parallels with established categories within SIT,
such as wine tourism or eco-tourism, this article delves into the nuances of
aviation-centric travels. It argues for the recognition of Aviation Enthusiasm
as a valid and emerging category within Special Interest Tourism, emphasizing
its economic potential, cultural significance, and distinct identity. As the lines
between traditional and niche tourism blur, understanding and catering to
specific interests like aviation can pave the way for a more inclusive and
diverse travel landscape.
1. Introduction
The realm of tourism has long been a stage for the convergence of diverse
passions and interests, where individuals embark on journeys not only to
explore new destinations but to immerse themselves in their most cherished
1
Sakarya University of Applied Sciences, Tourism Guidance, Türkiye,
[email protected]
2
Sakarya University of Applied Sciences, Tourism Guidance, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1811
13
14 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
hobbies and enthusiasms. Special interest tourism, a dynamic and evolving
sector within the broader tourism industry, caters to the unique interests and
passions of travelers. In this context, aviation enthusiasts, a dedicated and
passionate subculture, have claimed their spot as a noteworthy and impactful
segment of special interest tourism. Aviation enthusiasts, often known as
“avgeeks,” are individuals whose interests in aviation go beyond the ordinary.
Their fascination with aircraft, airports, aviation history, and all things flightrelated forms an integral part of their identity. These enthusiasts actively seek
opportunities to connect with the aviation world, embarking on journeys
that are far from typical vacations. Instead, they engage in aviation-centric
tourism activities, visiting airshows, aviation museums, aircraft spotting
locations, and even participating in flight simulations. The purpose of this
paper is to delve into the phenomenon of aviation enthusiasts’ participation
in special interest tourism. The paper will explore the motivations that drive
them, the unique experiences they seek, and the contributions they make to
the tourism industry.
2. Who are Aviation Enthusiasts?
Aviation Enthusiasm refers to a passionate interest in or fascination
with various aspects of aviation, including aircraft, airlines, history, design,
technology, and the act of flying itself. Individuals with this passion, often
termed “aviation enthusiasts” or “avgeeks” (a combination of “aviation” and
“geek”), can be found indulging in a range of activities that relate to the
aviation industry.
Aviation enthusiasts, from over the world come together to form
communities, driven by their love for aviation. They gather on platforms
engaging in discussions about the latest news in the aviation industry
exchanging interesting facts and organizing trips to aviation hubs or events.
Some of the activities which are including but not limited to can be listed
as follows:
2.1. Planespotting
A plane spotter can be defined as “a person who observes, photographs
and catalogues aircraft as a hobby” (Collins Dictionary, n.d.). Planespotters
travel around the world to photograph and film the aircraft as they take-off,
land or, taxi. After the invention of the internet, there was an increase in
the websites dedicated to the spotters and that made the hobby even more
popular (Lichter-Marck, 2016: 52).
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 15
The act of Planespotting was originally started as a civilian duty, rather
than a hobby. The term “Planespotter” was first used in 1910s during the
World War I. Since there was no radar capable of tracking and identifying
enemy aircraft, countries encouraged civilians to observe the aircraft flying
over them and report hostile aircraft upon encountering them. In Great
Britain this task was given to the “Royal Observer Corps” and “Aircraft
Warning Corps” which were organized by civilian volunteers. Planespotters
also held importance in World War II and even in the Cold War all the way
to the 1950s since the United Kingdom was not able to place an effective
radar capable of tracking Soviet Aircraft effectively until 1958. However,
The Observer Corps kept operating until 1995 (Volan, 1969).
Plane photography, on the other hand, started with the first aircraft
ever invented. John T. Daniels photographed the flight of the “Wright
Flyer” which was the first aircraft ever built and consequently took the first
photo of an aircraft (Crouch, 2002: 300-305). After the invention of the
aircraft, the aviation industry took a rapid increase. The number of aircraft
photographs also rose immensely. Even though we are not sure when or
where aircraft photography turned into a hobby, we can say that in recent
years the popularity of planespotting has risen drastically. The increase is
visible in the traffic statistics of the popular planespotting websites, where
spotters upload their photos and socialize in the forums.
The reason for that increase might be attributed to several reasons.
Transportation to and from the airports became easier, owning and operating
a camera became easier, and spotter forums and social media pages for
spotters increased, lastly the information about the aircraft is more easily
reachable since there are applications like Flightradar24 and Flightaware
where you can track almost all of the civilian aircraft at real time.
The planespotters usually travel to different airports and countries to
photograph different airports and aircraft. The motivation for their travel
can be derived from several reasons. The first reason is the aircraft traffic of
the airport. If the airport is more crowded the spotter would get the chance
to photograph more aircraft. So, a lot of spotters travel to main hubs like
Frankfurt Airport, London Heathrow Airport, or Istanbul Airport to do so.
Another reason is the physical features of the airport. Some airports (or
runways of said airports) have good spots for photography thus enabling
better photos of aircraft to be taken. Airports like Princess Juliana Airport at
St. Marteen or Skiathos Airport in Greece have runways right at the end of
a beach. So, spotters get a chance to take unique pictures of the aircraft that
they cannot take elsewhere.
16 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
Sometimes, the spotters travel to airports just to photograph unique or
rare aircraft. Before it got destroyed in the Russia - Ukraine War in 2022.
The biggest aircraft of the world was the Soviet made Antonov An-225
(Khianthongkul, Bunyavejchewin & Saisaeng, 2023: 537) and a lot of
people traveled the see and photograph this particular aircraft. There are
aircraft like Airbus Beluga or Boeing Dreamlifter which are known for
their unique looks and sizes. Those aircraft also attract a lot of crowds for
themselves. Lastly, some people travel to ex-Soviet countries to photograph
Soviet-made aircraft, which got rarer to stumble upon over the years.
In some instances, rather than the aircraft, the airport itself is the subject
of the photography. There are unique airports like Lukka in Nepal or
Courchevel in France are known for their difficult approaches made through
the mountains and their sloped runways. Filming and photographing aircraft
landing and taking off from those airports is an important travel motivation
for the spotters.
2.2. Aviation Museums
Aviation museums (also known as air museums or air and space
museums) can be described as places where exhibits of aircraft, models and
equipment are held. Even though private collectors began collecting and
exhibiting parts of the aircraft or the whole aircraft themselves, the history of
the dedicated aviation museums are fairly new. Even though some attempts
were made in the late 1940s the first air museums were opened in the 1960s
and 1970s (Fopp, 1997: 5).
The number of aviation museums grew rapidly after that date. Today
there are more than 500 dedicated aviation museums in 77 countries. These
museums can be categorized as military, civilian, space or mixed (List of
Aviation Museums, 2023, Oct. 9). Some of the most popular aviation
museums can be listed as follows:
2.2.1. Smithsonian National Air and Space Museum (Washington
DC-USA)
The museum was first established in 1946 and named “National Air
Museum”. The original building was fairly small and only showcased some
captured aircraft from World War I and II and some aircraft used by the United
States’ Army. However, after the space race of the 1960s, a new museum
needed to be built in order to showcase the United States’ accomplishments
in the space technology. So, a great exhibition hall, consisting of 71.000 m2
was constructed. Today visitors can see the Apollo 11 capsule, which put
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 17
astronauts on the moon, The Wright Flyer, which is the first aircraft ever
made, Chicago, which is the first aircraft to fly around the world, Bell X-1
which was the first aircraft to break the sound barrier and so on (Smithsonian
Air and Space Museum, n.d). The museum accompanied 6.2 million visitors
in 2018 which made it the 8th most visited museum in the world (National
Air and Space Museum, 2023.).
2.2.2. Imperial War Museum (Duxford- United Kingdom)
With almost 200 aircraft, the Imperial War Museum stands as the largest
aviation museum of the United Kingdom. The museum also provides
photographs, films, documents and artifacts about aviation. The museum
stands on the ex-Duxford Aerodrome which was used as a military base from
1918 to 1976. After the closing of the base, the British Government decided
to convert the base into a museum. However, the airfield’s runway is still
active, and it hosts some airshows from time to time. The museum mostly
exhibits aircraft from WWI and WWII era. However, they also exhibit some
fairly modern aircraft as well (Kavanagh: 1988). The exhibition showcases 7
variants of the legendary British-made Spitfire, Lockheed SR-71 Blackbird,
which is the fastest operational aircraft in the world, Concorde which is the
fastest passenger jet ever flew and so on. They also exhibit some land and sea
equipment used by the Royal Army and Navy (IWM Duxford Aircraft and
Vehicles List, n.d).
2.2.3. Le Bourget Air and Space Museum (Paris-France)
The museum stands in the Paris Le Bourget Airport which is the second
main airport of the city. The history of the museum dates back to the year of
1918 when the Ministry of War of France ordered to collect and showcase
the aeronautical collections which have been made so far. In 1921 a dedicated
museum for aviation was constructed. However, the museum got destroyed
in the year 1940 and did not get rebuilt until the year 1961. Being one of the
oldest aviation museums, Le Bourget has one of the most iconic collections
of the aviation world. It exhibits the first prototype of the Concorde, an
Airbus A380 which is the largest passenger airplane ever made, and a lot
of vintage and modern fighter aircraft. The museum got approximately
320.000 visitors in the year 2019 (Musee Air Espace, n.d).
Aviation museums serve as rich tapestries that weave the history and
evolution of human flight. Avgeeks, with their intrinsic passion for aviation,
are naturally drawn to these spaces, seeking a deeper connection to the
aircraft and stories they cherish. They relish the opportunity to witness
firsthand the machines they’ve extensively read about or discussed. For the
18 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
general public, these museums offer an educational journey, showcasing
the marvels of engineering and human ingenuity. From evoking nostalgia
in older visitors familiar with past aviation eras to inspiring younger ones
with dreams of the skies, aviation museums resonate with a broad audience,
blending education, admiration, and inspiration.
2.3. Airshows and Aviation Events
Airshows are public events where various types of aircraft are displayed
and demonstrated, both on the ground and in the air. They are often
organized to showcase the capabilities, advancements, and aerobatics of
military and civilian aircraft. At airshows, attendees can witness high-speed
flybys, complex aerial maneuvers, formation flying, and sometimes even
simulated combat scenarios. While the flying demonstrations are the main
attraction, many airshows also feature static displays, where aircraft are
parked on the ground for attendees to get a closer look, interact with pilots,
and learn more about each machine’s features and history.
Airshows can serve multiple purposes. They can be commercial events
where aerospace manufacturers display their latest innovations to potential
buyers, military events aimed at demonstrating a country’s aerial prowess, or
community events meant to entertain and educate the public about aviation.
Popular airshows attract enthusiasts, professionals, and the general public
from all over the world, making them significant events in the aviation
calendar.
In history, the first airshow was held when the Wright Brothers took
their first flight. After that, a lot of people made and flew their own
aircraft and attracted a significant crowd while doing so. Back then, the
events were called “Flying Circuses” since the act of flying itself was seen
as a stunt (Fusco, 2018: 1). These Circuses got a lot of attention and in
a short time the first international air gathering was organized in Reims,
France. The event was organized as an air race and the winner was awarded
with 200.000 Francs (760.000 USD today). The event took one week and
attracted around 500.000 visitors. After the Reims Air Meet, a lot of similar
air shows were organized in early 1900’s. Up until the end of WWII, the
main purpose of the events was racing and aerobatics. Because until then,
airplanes were only seen as military equipment, but after the Wars airplanes
became a method of transportation as well and civilian people became more
familiar with airplanes and aviation in general. And at the end of the 20th
century, airshows became events both for the exhibition and the racing of
the aircraft (Hallion, 2003: 258-259).
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 19
Today, more than 50 airshows are organized annually around the world.
With thousands of attendees, the air shows can be counted as one of the
biggest aviation attractions for aviators, enthusiasts and the sector of aviation
itself. Some of the most popular airshows around the world can be listed as
follows:
2.3.1. Dubai Air Show
The Dubai Airshow started its journey in 1986 as “Arab Air”. Served
as a regional trade show for civil aircraft. The venue was the Dubai World
Trade Centre. Over time the show gained prominence. Expanded on a
scale becoming a captivating international exhibition that attracted major
players in the aerospace industry. This growth was greatly influenced by
Dubai’s location as a hub connecting East and West. As the reputation of the
show grew so did its range of exhibits including both civilian and military
aircraft. The increasing number of deals made, and partnerships established
during this event demonstrated its growing significance, within the aviation
community. In 2019 more than 160 aircraft were displayed at the event, and
it attracted a total of 104.000 attendees. And at the event around 78 million
USD worth of aircraft sales were made (Dubai Airshow, 2023, May 29).
2.3.2. Paris Air Show
The history of the Paris Air Show can be traced back to 1908 when
aircraft were first showcased as a part of the Paris Motor Show. In that year
a specialized air show took place at the Grand Palais from September 25th
to October 17th. This event attracted around 100.000 attendees who came
to witness the offerings presented by 380 exhibitors. Before World War I
four similar events occurred. After a pause, the air show resumed in 1919.
Has been held every two years since 1924 except for disruptions caused by
World War II. Following the war, the event made a comeback in 1946. Has
been scheduled in numbered years starting from 1949 onwards. While the
Grand Palais remained a venue flight displays began taking place at Paris
Orly Airport in 1949. By 1953 the show shifted its location from Grand
Palais to Le Bourget. The popularity of this event skyrocketed during the
1960s. It has been internationally recognized as a leading benchmark, for
aviation since the 1970s (Obrazcova, 2017, Jun 17).
In the year 2023, the event was a massive convergence of exhibitors,
professionals, and the general public. It boasted the participation of 2500
exhibitors from 46 countries. These exhibits sprawled across a vast 125.000
m2 of space, comprising exhibition halls, chalets, and static displays. This
space also accommodated an impressive lineup of 150 aircraft. Over the
20 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
course of the week, the event saw an influx of 300.000 visitors, with 130.000
unique professional attendees, 43% of whom came from outside France,
cumulatively marking 210.000 entries. The general public also turned up in
significant numbers, with 170.000 visitors, bringing the week’s total footfall
to a staggering 380.000 entries. In terms of official delegations and media
coverage, the event was widely covered by the media, with 1850 journalists
from 75 countries accredited for it. A testament to the show’s significance
in the aviation and defense sectors, approximately $150 billion worth of
contracts were inked during its duration (Dubai Air Show, n.d.).
2.3.3. Farnborough Airshow
The Farnborough International Airshow made its entrance into the
aviation industry at a later time compared to its counterparts. It held
its first event in 1948, after sporadic shows organized by the Society
of British Aircraft Constructors, which began in 1932 at Hendon
Aerodrome. These shows took place annually until 1936, then took a break
and resumed in 1946, eventually evolving into the Farnborough show in
1948. Starting from 1962, the show adopted a biennial schedule. During
the period leading up to the 1970s, the show prominently showcased
aircraft manufactured in Britain. Significant aircraft debuts included
the de Havilland Comet in 1949, followed by the Bristol Barbizon and
Vickers Viscount in 1950. The event saw the presence of the Comet 4C,
BAC 1-11, and Vickers VC10 by 1962. In 1970, the Concorde made its
first appearance at Farnborough, only a year after its premiere in Paris.
With more than 1500 exhibitors, 100.000 m2 of exhibition space, a static
aircraft and flying display, and over 80.000 visitors over the trade days,
Farnborough Airshow stands as one of the largest air shows in the world
(Farnborough International, n.d).
The air shows are significant for enthusiasts’ because they provide with
the opportunity to witness the mesmerizing aerobatic displays and precision
maneuvers performed by skilled pilots, igniting passion for aviation.
Additionally, airshows often feature a diverse array of aircraft, including rare
and historic planes, allowing avgeeks to get up close and personal with these
remarkable machines. Beyond the aviation spectacle, airshows also serve
as a meeting ground for the aviation community, fostering connections,
knowledge-sharing, and a sense of belonging among avgeeks. In essence,
airshows are not just events, they are a source of inspiration, camaraderie,
and celebration for aviation enthusiasts.
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 21
3. Aviation Enthusiasm and Special Interest Tourism
Special interest tourism is a distinct subdivision of the broader tourism
industry. It targets individuals seeking particular experiences or engagements
tailored to their unique interests, hobbies, and passions, making it different
from all-encompassing mass-market travel. Its purpose is to cater to those
eager to explore in-depth certain features of a destination or an activity
(Rittichainuwat, 2018: 8). The term SIT emerged in the 80s however the
act of traveling because of special interests is nothing new. The first acts of
tourism can be attributed to special interests. For example, the travel for the
Olympic Games or religious festivals in antiquity can be considered as SIT
as well (Douglas et al, 2002: 4). According to Aggarwal, Bubsy and Huang,
the key characteristics of SIT can be listed as follows:
• SIT is motivated by a new desire to engage in new or existing interests
in novel or familiar location,
• SIT is the opposite of mass tourism,
• SIT is undertaken for a specific or distinct purpose,
• SIT emanates from the desire to deliver a more sustainable form of
tourism,
• SIT involves flexible delivery, market segmentation and advances in
technology (Aggarwal et al, 2018: 4).
According to Brotherton and Himmetoğlu, the special interest tourists’
have several attributes. Those are listed below:
• Constituting a minority of the travel population,
• They are usually from middle to high economic income groups,
• They are generally less price sensitive compared to general interest
tourists,
• They tend to be sophisticated and experienced travelers,
• They have high expectations related to the event and activity. But do
not care that much about the accommodation,
• Adventurous, allocentric and do not like the follow the majority,
• Have no specific social obligations for their travel. They dont need to
be “socially acceptable” with their travels,
• They are able to choose alternative destinations for their travels
(Broterthon and Himmetoğlu, 1997:18).
22 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
Aviation enthusiasts’ traveling to destinations for reasons mentioned
above, fits every definition of the SIT. These individuals possess a deep
passion for aviation, which fuels their desire to explore specific destinations
and immerse themselves in their interest. With their specialized knowledge,
they have an ability to identify unique aircraft, grasp the significance of
aviation history, and participate in niche aviation events. This passion driven
travel not only contributes to the local economy but also gives rise to distinct
preferences and needs, such as seeking accommodations close to airports or
prioritizing visits to places with aviation significance. Furthermore, their
involvement in local and global communities of fellow enthusiasts fosters
vibrant events and gatherings.
In recent years, the travel rates among avgeeks, aviation enthusiasts, have
notably increased. This surge can be attributed to factors like easy access to
flight information online, strong online aviation communities, affordable
air travel options, and the desire to experience aviation-related events and
attractions. As a result, avgeeks are traveling more frequently to witness
airshows, visit aviation museums, and connect with fellow enthusiasts,
contributing to the growth of tourism. This increase can be seen through
the attendee numbers of some popular airshows:
Dubai Air Show
72.000 (2017)
84.043 (2019)
104.000 (2021)
Paris Air Show
322.000 (2017)
500.000 (2019)
Canceled Due to
Pandemic (2021)
Farnborough
Air Show
73.000 (2018)
Canceled Due to
Pandemic (2020)
80.000 (2022)
Sources: dubaiairshow.aero, farnboroughairshow.com, siae.fr.
In conclusion, the population of avgeeks is steadily growing, and their
enthusiasm for traveling to various destinations and aviation events is on the
rise. It is evident that greater attention should be directed toward catering
to the needs and interests of avgeeks in the field of tourism, both within the
industry and in academic research.
4. Türkiye’s Potential for the Aviation Enthusiasts
Türkiye holds significant appeal for aviation enthusiasts due to its unique
position at the crossroads of Europe, Asia, and the Middle East. This strategic
location means that its airports, especially in Istanbul, witness a diverse array
of aircraft from numerous global airlines. The recently inaugurated Istanbul
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 23
Airport, intended to be one of the world’s busiest in terms of passenger
traffic, is a testament to the country’s expanding aviation footprint. Prior to
this, Atatürk Airport served as a bustling hub teeming with aviation activity.
Furthermore, other cities like Ankara, Izmir, and Antalya also boast major
airports that see a mix of domestic and international carriers. All these factors
combined make Türkiye a rich tapestry of aviation activity, providing ample
opportunities for enthusiasts to indulge their passion.
For spotters, Istanbul has always stood as a hub given its strategic
location. The Atatürk Airport used to be the preferred spot due to runway
17R/35L’s clear visibility from an accessible public route. This encouraged
many spotters to converge near this area with hopes of enjoying visual
contact with flying aircraft. However, following the shutdown of Atatürk
Airport and the inception of Istanbul Airport was not a letdown for the
spotters. The new airport offered spotters a dedicated lounge. Moreover,
Istanbul Airport hosts some of the rarest airlines and aircraft. For example,
The Tehran to Istanbul route is notably busy, bringing a lot of Iranian
aircraft to the tarmac. Due to sanctions imposed on Iran after the Islamic
Revolution, the country has been unable to acquire new aircraft for a long
time, meaning many of their planes are older and rarer models. For Western
enthusiasts who may find traveling to Iran challenging, Istanbul offers the
best opportunity to photograph these unique aircraft. Beyond this, Istanbul
Airport also hosts airlines from around the globe, ensuring a rich diversity
of aircraft models and designs. Türkiye also has a great selection of aviation
museums. Some of the most important museums of Türkiye are listed below:
4.1.1. Istanbul Air Force Museum (Yeşiköy-Istanbul)
After the end of World War I, there were initiatives to create an aviation
museum, in Türkiye by gathering kinds of aircraft including planes built
by Germans. However, many of these planes suffered damages either
during transportation or in the War of Independence which caused a delay
in establishing the museum. In 1960 General Irfan Tansel, who was the
Chief of Air Force at that time revived the idea. As a result, Türkiye’s first
air museum was opened in Izmir Cumaovası in 1971. However, due to its
remote location and other logistical issues, the museum needed relocation.
By 1978, after considering factors like location and visitor potential, the
decision was made to relocate near the Air Force Academy. Construction
for the new museum began in 1977 and was completed in 1983, with
interiors designed by Mimar Sinan University and the Istanbul Provincial
Culture, Display and Monuments Directorate. The updated Air Museum
was inaugurated on Oct. 16, 1985, by Chief of Air Staff General Halil
24 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
SÖZER. In the aircraft hangar and outdoor area, various aircraft and
helicopters used by the Turkish Air Force are on display. In the Memorabilia
Hall, there are personal items belonging to individuals synonymous with
aviation history. The Engine Section houses various engines from propellerdriven and jet aircraft. The Weapons Hall displays various weapons used
throughout aviation history and those in use today, along with information
related to the development of aerobatic teams in Türkiye. In the Clothing
Hall, imitations of uniforms worn by aviators from the Ottoman era to the
present day are presented to visitors. The museum also includes a library
(available to authorized researchers), a conference (cinema) hall, a cafeteria,
and a souvenir sales section (Istanbul Air Force Museum, n.d).
4.1.2. M.S.Ö Air and Space Museum (Sivrihisar- Eskişehir)
The M.S.Ö. Air and Space Museum, known as M.S.Ö Hava ve Uzay
Müzesi in Turkish, is situated within the Sivrihisar Aviation Center in
Eskişehir, Türkiye. It is open to the public every day except for Mondays,
and admission is free of charge. The museum boasts a collection of both
airworthy historical aircraft and static displays. As for its location, the
museum is directly linked to the western apron at the Sivrihisar Aviation
Center. This allows airworthy aircraft to easily exit the hangars and perform
display flights. To enter the museum, visitors use the B gate of Sivrihisar
Aviation Center. The museum itself comprises four hangars, housing a wide
range of exhibits that span from engines to dioramas to various aircraft.
Additionally, the museum building houses the Aeronautical Information
Service office and a museum store. The museum’s collection of airworthy
aircraft includes notable examples such as the North American P-51
Mustang “Ferocious Frankie” with serial number 44-13704, the Douglas
DC-3 “Turkish Delight” with serial number 2204, the North American
T-6 Texan “Happy Hour” with serial number SA079, the Boeing-Stearman
Model 75, the Antonov An-2 with serial number 17805, and the Cessna
195. Furthermore, the museum serves as a venue for aviation-related events,
including the Women and World Aviation Symposium, which was scheduled
for March 2020 (Msomuseum, n.d.).
4.1.3. Ankara Air Force Museum (Etimesgut-Ankara)
The Ankara Air Force Museum is a military aviation museum operated
by the Turkish Air Force. It is located in Etimesgut, Ankara, covering an
area of 64.321 m2 (692.350 square feet). The museum displays a range of
military aircraft, including MIG series planes, and features indoor exhibits
related to the history of aviation in Türkiye and the world. Visitors can
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 25
also explore cockpits of the Lockheed T-33 and Northrop F-5 aircraft. The
museum is open every day except Mondays, from 9:00 AM to 4:30 PM local
time. It was inaugurated on September 18, 1998, in the presence of Sabiha
Gökçen, Türkiye’s first female combat pilot and Atatürk’s adopted daughter
(ankarahavamuzesi, n.d.). Türkiye also hosts several air shows. Those shows
are listed below:
4.2.1. Teknofest (Various Locations)
Teknofest, Türkiye’s sole aerospace and technology festival, is coorganized by various pivotal national technology entities. Launched in
2018 at Istanbul Airport, the festival encompasses technology competitions,
air shows, concerts, and other events to foster technological interest and
highlight Türkiye’s technological transformation. In its inaugural year,
it attracted 4333 teams and 20.000 participants across 14 categories. By
2019 at Istanbul Atatürk Airport, participation grew to 17.373 teams and
50.000 competitors from 122 countries in 19 categories. In 2020, hosted
by Gaziantep Middle East Fair Center, numbers rose to 20.197 teams and
100.000 participants across 21 categories from 84 countries. The 2021
edition at Atatürk Airport saw 44.912 teams and 200.000 participants from
111 countries in 35 categories. In 2022, Teknofest Black Sea at Samsun
Çarşamba Airport featured 40 tech competitions, with over 154.000
teams and 600.000 participants from 107 countries. That same year, an
international edition in Azerbaijan’s Baku Crystal Hall had 1010 teams and
5636 competitors across 10 categories (Teknofest, n.d).
4.2.2. Istanbul Air Show (Atatürk Airport- Istanbul)
The Istanbul Airshow, a biennial event hosted in Istanbul, Türkiye,
focuses on the civil aviation markets in Eurasia and the Middle East. This
prominent exhibition has been organized by AIREX since 1996. The
Eurasian market presents several notable challenges, including significant
investments in Türkiye’s civil aviation and airport sectors, alignment with
global aviation and airport regulations, the privatization of state-owned
airline and terminal operations, the emergence of private airlines, aircharter, and air-taxi companies, a growing trend of private aircraft usage for
business and general purposes, ongoing airport construction, renovation,
and modernization efforts, evolving financing and management models, the
imperative to enhance training facilities for various aviation roles, and the
rising number of air travelers to and from the region (Istanbul Air Show,
2022, May, 9).
26 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
In conclusion, Türkiye holds immense potential for aviation enthusiasts,
offering a diverse range of experiences and attractions. Istanbul, as a major
aviation hub, boasts two international airports where avgeeks can observe a wide
array of aircraft from around the world. The country’s rich aviation history is
celebrated in various aviation museums, which house impressive collections of
aircraft and aviation artifacts. Additionally, Türkiye hosts the biennial Istanbul
Airshow and Teknofest drawing aviation enthusiasts and professionals from
across the region. The country’s geographical diversity, from bustling cities to
serene coastal regions, provides unique plane-spotting opportunities.
5. Conclusions and Suggestions
This paper has explored the growing phenomenon of aviation enthusiasts’
involvement in the realm of special interest tourism. Into the motivations,
experiences, and contributions of these passionate individuals who seek to
immerse themselves in the world of aviation. Throughout the examination,
it has become evident that aviation enthusiasts are a formidable force in
the tourism industry, contributing to the economic and cultural aspects of
destinations they visit. As seen, their pursuit of aviation-related experiences
goes beyond mere hobbyism; it forms an integral part of their identity and
passion. By engaging in aviation-centric tourism activities, these enthusiasts
not only satisfy their curiosity and deepen their knowledge but also foster a
sense of community among themselves. Furthermore, aviation enthusiasts
have proven to be valuable assets to local economies, often flocking to
aviation museums, airshows, and aviation-related events. Their presence
generates revenue, supports businesses, and aids in the preservation of
aviation heritage. As such, tourism stakeholders and destinations should
recognize and harness the potential of this niche market. In the future, the
role of aviation enthusiasts in special interest tourism is likely to expand. The
advent of new technologies, the resurgence of air travel, and the continual
evolution of the aviation industry will provide enthusiasts with even more
opportunities to engage with their passion. However, it is crucial for the
tourism industry and aviation community to collaborate effectively to ensure
that these enthusiasts’ unique needs and interests are met.
Upon analyzing the results obtained during the research, it can be inferred
that aviation enthusiasm can be categorized as a special interest tourism
activity. For future studies, direct interviews with the participants can be
conducted using both qualitative and quantitative methods, which can help
gather qualitative data in accordance with the participants’ opinions. These
data can be utilized in the tourism industry to influence and motivate tourists
to participate in such activities.
Burhanettin Zengin / Uğur Zeren | 27
References
Ankara Air Force Museum, (n.d). https://ankarahavamuze.hvkk.tsk.tr/.
Aggarwal, S., Bubsy, G. & Huang, R. (Eds.). (2018). Special Interest Tourism:
Concepts, Contexts and Cases. United Kingdom: CABI.
Brotherton, B. & Himmetoğlu, B. (1997). Beyond destinations: special interest
tourism. Anatolia, 8:(3), 11-30. DOI:10.1080/13032917.1997.968711
8
Crouch, T. D. (2002). A dream of wings: Americans and the airplane. New York:
W.W. Norton & Co.
Douglas, N., Douglas, N. & Derrett, R. (Eds.). (2002). Special interest tourism.
London: Wiley.
Dubai Air Show, (n.d). www.dubaiiarshow.aero.
Farnborough Air Show, (n.d). www.farnboroughairshow.com.
Fopp, M. A. (1997). Air and space museums come to age, Museums International, 265:(3), 4-42.
Fusco, P. (2018). The crowd pleasers: A history of airshow misfortunes from 1910 to
the present, Skyhorse: Delaware.
Hallion, R. (2003). Taking flight: inventing the aerial age from antiquity through
the first world war. New York: Oxford University Press.
Imperial War Museum, (n.d). IWM Duxford Aircraft and Vehicle List. https://
www.iwm.org.uk/sites/default/files/publicdocument/IWMDuxford_
Aircraft_Vehicles_List.pdf.
Istanbul Air Force Museum, (n.d). History. https://istanbulhavamuze.hvkk.tsk.
tr/ Custom/istanbulHavaMuzeEN/198.
Istanbul Air Show, (n.d). www.istanbulairshow.com.
Kavanagh, G. (1988). Museum as memorial: The origins of the imperial war
museum. Journal of Contemporary History, 23(1), 77–97.
Khianthongkul, K., Bunyavejchewin, P., & Saisaeng, B. (2023). Antonov an225 Mriya: The world’s largest aircraft destroyed-why? Kasetsart Journal
of Social Sciences, 44(2), 537–544.
Lichter-Marck, R. (2016). Eyes aloft: The sublime obsession of plane spotting.
The Virginia Quarterly Review, 92(4), 52–63.
List of aviation museums. (2023, October 9). In Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/ List_of_aviation_museums.
M.S.Ö Museum, (n.d). https://msomuseum.com/.
Musee Air Espace, (n.d). History of The Museum. https://www.museeairespace.fr/ en/museums-history/.
National Air and Space Museum. In Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/
National_Air_and_Space_Museum.
28 | Can Aviation Enthusiasm Claim a Spot in Special Interest Tourism?
Obrazcova, T. (n.d.). History of Paris Air Show. https://50skyshades.com/
news/ events-festivals/history-of-paris-air-show.
Rittichainuwat, B. N. (2018). Special interest tourism. 3rd Edition. Newcastle:
Cambridge Scholars.
Smithsonian Air and Space Museum. (n.d.). History. https://airandspace.si.edu/
about/ history.
Teknofest, (n.d). www.teknofest.org.
Volan, D. (1969). The history of the ground observer corps (Order No. 6913439).
(Doctoral Dissertation, University of Colorado).
Bölüm 3
A Review on The Use of Nuclear Energy in
Cruises
Kursad Ozbay1
Mehmet Sarıısık2
Abstract
Aim
it is crucial to use available resources correctly and consistently while
producing and consuming energy. This study examines the possible benefits
of using nuclear energy in cruise ships, which require high energy due to their
large scale and numbers of guests.
Method
The study is a review prepared by conducting literature research.
Findings
Since nuclear energy produces more power than water, hydrogen, solar, and
wind energy generation systems and produces almost zero carbon dioxide
emissions, it has the capacity to fill the gap caused by the depletion of fossil
fuels. Besides clean and renewable energies, the use of nuclear energy and
power generation is inevitable.
Results and Suggestions
The use of nuclear energy in such ships could provide important opportunities,
primarily because it offers long-distance navigation and easy storage.
Originality
Making use of nuclear energy in the determination of sustainable tourism
goals should be priority in the development plans of all nations.
1
Limaş Port Management, Kocaeli, Türkiye,
[email protected]
2
Sakarya University of Applied Sciences, Sakarya, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1812
29
30 | A Review on The Use of Nuclear Energy in Cruises
1. Introduction
Most developed countries have grown economically and socially in the
last two decades thanks to tourism (MacNeill & Wozniak, 2018). Cruise
ship tourism, which is within the scope of marine tourism, is the fastestgrowing segment of this industry. The word cruise denotes traveling,
wandering, watching (shipping), and sea cruising, among other meanings
(Dictionary of Maritime Terms, 2020). Cruise is used here in reference to
cruise tourism for vacation purposes, accommodation, certain standards of
size and comfort, resting in a “floating hotel,” and making international
visits (Dilek et al., 2015). A cruise ship evokes the image of a “wandering
island” and contains many activities found in large cities. With their many
room options, recreation areas, and restaurants where you can experience
the flavours of different countries, cruise ships are priority holiday options
among many age groups (Zheng et al., 2019). As the size and passenger
capacities of cruise ships increase, the recreational activities offered also
diversify.
In the beginning, travel by ship was accepted as a preferred way of life
for the elite. After the Second World War, the decrease in the number of
such cruises and the increase in passenger planes caused a loss of commercial
value in ships. However, the middle of the 20th century brought about a
tremendous revival. Since the beginning of 1990, the sector has continued to
increase disproportionately in developing countries (MacNeill & Wozniak,
2018). Considering its share of international growth, cruise tourism can be
seen as a sub-sector of sustainable tourism. Cruise ship operating companies
have broadened their target audiences to appeal by turning to different
markets and recreations. Given that people of all ages, from children to the
elderly, may patronize cruise ships, different options and times, high-quality
service offerings, prices, and routes have been provided to attract these guests.
As a result, there has been an annual tourism growth of 8% globally: cruise
tourism hosted 8.5 million passengers between 1980 and 1997 (Wood,
2000) alone. From 2003 to 2014, worldwide cruise demand increased from
12 million passengers to 21.6 million passengers across 410 cruise lines.
The total revenues of the ships have exceeded 37.1 billion dollars (Sun et
al., 2011; Clia, 2014). European tourists played an active role in cruise
tourism in 2013, when 30% of the total passengers consisted of Europeans,
and 31.2 million tourists visited 250 port cities via cruise lines on routes
that include stopovers throughout Europe and the Baltic Sea. The result
was a trade economy consisting of 16 billion dollars of direct expenditure
within the scope of cruise tourism (CLIA, 2014). The Mediterranean and
Kursad Ozbay / Mehmet Sarıısık | 31
European fleets consist of 166 large and small cruise ships serving a total of
3.86 million passengers (Paoli et al., 2017).
2. Literature Review
2.1. Nuclear Energy
Energy needs and consumption are at the forefront of national
development in many countries. Because energy and industrial products
are the most important and vital gains of production, it is imperative to
supply the energy needed by the people and the economy in a continuous,
timely, reliable, cheap, and clean way and to produce alternative energy
sources to meet increasing demands (Pamir, 2012). While there have been
positive developments in the field of physics and chemistry for several
centuries, our examination of the structure of the atomic nucleus is only
one century old. Following Crookes’s ionization of gas with an electric
discharge in 1879, electronics were identified as the source of electricity in
1897, and penetrating X-rays were discovered in 1895, as were gamma rays
in 1896. The determination of the properties of the radioactive element by
Curie in 1898 accelerated the developments related to energy. Along with
this, energy security problems also arose. Breit and Wigner provided the
theoretical explanation of slow neutron processes in 1936. Measuring the
distribution of fast and thermal neutrons and explaining the behaviour in
terms of elastic scattering, chemical bonding effects, and thermal motion in
target molecules, the existence of nuclear energy was revealed (Murray &
Holbert, 2019).
2.2. Structure of Nuclear Energy
Due to the weight of the atoms in uranium, it stores quite compactly.
Uranium’s heavy particles have a natural tendency to want to separate and
reduce themselves to smaller volumes. The energy that emerges when atoms
scatter during division is called nuclear energy (Encyclopaedia Britannica,
2019). If the number of nuclei that can be disintegrated in the structure
and the distribution of these nuclei within themselves and the number of
neutrons released from disintegration are kept under control, continuous
and controlled energy can be achieved, as in nuclear power plants. In such
plants, it is possible to produce electrical energy in a controlled manner in
line with the need. Since atoms hit other nuclei during this splitting event to
become stable, they also activate them and cause them to split. In this way,
they can provide a high amount of continuous energy.
32 | A Review on The Use of Nuclear Energy in Cruises
2.3. Uses of Nuclear Energy
Modular reactors, developed in small structures to meet various energy
needs, have started to become a reality. Increasing global energy demands
due to population growth and economic expansion, increasing urbanization
and industrialization, and higher demands necessitate better use of existing
energy resources. Studies continue for changes in strategic energy needs and
the creation of new energy sources. Currently, about 20 small reactor designs
are being developed in 10 developing countries around the world: namely,
India, Argentina, China, France, South Korea, Italy, Japan, the United States,
South Africa, and the Russian Federation. These countries have focused
on developing micro-scale applications of nuclear energy. Recently, many
applications have emerged regarding portable and portable nuclear reactors.
A small yet safe reactor called NuScale produces 60MW of electricity.
Thanks to its integrated and modular design and cooling system, the reactor
can accommodate many positive features at the same time. Its core can be
changed after as long as 24 months (Geoffrey et al., 2019). Figure 1 shows
other valuable areas of nuclear application, including medicine, agriculture,
food safety, consumer products, scientific research, space studies, military
vehicles, and industry. In Figure 1, the main usage areas of nuclear energy
are given.
Figure 1. Nuclear Energy Usage Areas
Reference: (Web I, 2019)
Kursad Ozbay / Mehmet Sarıısık | 33
The development of small-sized reactors has brought with it the problem
of licensing, and modular design licenses have been started to be granted for
reactors defined as advanced reactors producing up to 300MW of electrical
power (Alam et al., 2020). There are many driving forces in the development
of such reactors. High flexibility in meeting energy needs, power generation
for a wider range of users and applications, seeking alternatives to fossil fuels
nearing the end of their life, meeting energy needs with the characteristics of
increasing natural and passive safety and performance, low capital coverage,
suitability for cogeneration and non-electrical applications, options for
physically less developed remote regions (which can be easily coupled with
the systems infrastructure), and hybrid energy systems, including renewable
resources, have spurred the trend of combining nuclear and alternative
energy sources (Alam et al., 2020). The emergence of new designs to meet
safe and economically viable needs greatly increases the demand for 300KW
nuclear power reactors (Iaea, 2018).
2.4. Nuclear Power Systems on Cruises
When designing a cruise ship, the reactor must have a dedicated area
for installing such components as the high-strength steel reactor vessel,
heat exchangers, steam generators, steel pipes for the transfer of hot and
cold water, durable pumps, and various valves (Schøyen & Jensen, 2017).
Because the system produces high levels of heat and radiation, the protection
of the crew and guests is of vital importance. More than 100 tons of lead
shields are placed around each reactor system.
A pressurized water reactor with two basic structures is used—one as the
main and the other as the secondary system—for the propulsion systems that
will work with nuclear energy to be used in the cruise ships (Invernizzi et al.,
2017). The primary system circulates normal water and consists of pipelines,
pumps, and steam generators, which are the contents of the reactor. The
water is continuously circulating as the heat produced in the reactor is
transferred to the water under high pressure to cool the reactor and prevent
it from heating at the same time. This water is pumped back into the reactor
for heating and recycled by steam generators. In steam generators, heat from
the water in the primary system is transferred to the secondary system to
form steam. The secondary system is isolated from the primary system by
means of separators so that the water in the two systems does not mix.
In the secondary system, steam is directed to the main propulsion
turbines, which drive the steam generators and propellers to rotate the
turbine alternators that supply electricity to the ship. After the steam passes
34 | A Review on The Use of Nuclear Energy in Cruises
through the turbines, it is condensed into the water fed back to the steam
generators by feed pumps and converted back to water (Simonsen et al.,
2019). For this reason, the primary and secondary structures are closed-loop
systems in which the water is circulated and regenerated primarily hot and
then cold. Since there is no situation that requires the creation of air and
oxygen for combustion, it is possible for cruise ships running on nuclear
power generation systems to operate independently for a long time. The
system needs only water, which is immediately accessible to cruise ships by
default (Iaea-Tecdoc-1854, 2018). The above-mentioned system is shown
in Figure 2.
Figure: 2 Nuclear Powered Ship Power Systems
Reference: (Web II, 2022)
The energy-generating parts of nuclear-powered ships continue to be
sources of radiation even after the ships have completed their service and the
plutonium rods have been removed from them. Fusion rods that are inactive
should not be abandoned to nature but should continue to be stored in
dedicated containers. Since the water used for the cooling of the core in the
ship is exposed to radiation, it should not be released into the environment.
Therefore, the pipes in the system should be separated from the other
materials in the same way (Sanders & Sanders, 2019).
2.5. Nuclear Energy and Cruise Ship Applications
The use of nuclear energy in cruise and commercial ships provides
flexibility in ship design because of its small footprint. Because the ship
requires less refuelling, it can continue on its way for a long time without
Kursad Ozbay / Mehmet Sarıısık | 35
stopping at ports. For commercial ships, on-board nuclear energy systems
are simple, safe, and compact, allowing extra room for transport (Hirdaris
et al., 2014). The first generation of nuclear-powered ships has come a long
way in terms of safety (Magwood, 2001). People’s trust can be gained by
high security levels, increased experience, advances in nuclear energy control,
sound engineering practices, and lessons from negative experiences (Freire
& Andrade, 2015). However, security measures should not be neglected.
Today, fossil fuels have established themselves in the world and continue to
be the most widely used energy source. Nuclear-fuelled ships will be able to
provide the same confidence in the future. The use of low-enriched uranium
on NS Savannah, seen in Photo 1, provided more reliability (Armellini et
al., 2018) and made it the new standard of shipping in the 1950s when it
was built (Lange, 1990). The world’s first nuclear-powered surface ship,
which entered service in 1959, served until 1989 and was discontinued over
its hull thinning due to ice erosion. As a result of engineering calculations
under normal conditions, the ship, which was designed for a reactor life
of 100,000 hours, was deemed appropriate to be used for more than 30
years. It has travelled more than one million nautical miles in this period of
use, thus demonstrating that nuclear-powered marine engines have higher
operational reliability than their diesel counterparts (Gravina et al., 2012).
Photo: Nuclear ship 01 Savannah
Reference: (Web III, 2019)
A cruise ship needs to be refuelled on average every eight months, but
there is no need for inspection, maintenance, or replacement of the core
inside a typical commercial nuclear ship reactor. When the characteristics of
the Anthem of the Seas cruise ship are examined, we find that the ship requires
4 x 4694 = 18,776 horsepower at full load. Converted into megawatts, it
puts out approximately 14MW. Since the NuScale modular reactor produces
36 | A Review on The Use of Nuclear Energy in Cruises
60MW of energy, it can be said that even the world’s largest cruise ship,
Symphony of the Seas, can fulfill its energy needs.
3. Conclusion
The increase in global greenhouse gases due to carbon dioxide emissions,
the ever-increasing population rate, the use of fossil fuels by ships, and the
consumption of hydrocarbon fuels intensify today’s search for energy in
different areas. For the sake of our collective future, hydrocarbons must be
reduced. Besides clean and renewable energies, the use of nuclear energy and
power generation is inevitable.
Since nuclear energy produces more power than water, hydrogen, solar,
and wind energy generation systems and produces almost zero carbon
dioxide emissions, it has the capacity to fill the gap caused by the depletion
of fossil fuels. Although it is used for defence power in military ships,
submarines, and aircraft carriers today, one should not be surprised to see
nuclear reactors being used in cruise, commercial, and container ships in
the near future. Enhanced security measures and well-established peaceful
engineering measures are the most important practices for its success.
For the use of nuclear-fuelled ships and cruise ships, nations should come
together and provide the necessary support by basing their peaceful use of
nuclear power on a universal legal procedures and rules. Countries should
prepare for the development of nuclear energy by establishing common areas
for clear and joint reflection on the requirements of the world’s future fuels.
Targets should be set to pave the way for tourists and guests to benefit from
recreation areas in accordance with the rules and frameworks of international
law for nuclear ships to dock at ports and navigate the seas. Although the
initial investment cost of nuclear energy is high at the moment, it guarantees
a long ship life (at least 30-40 years). For this reason, the service life of the
cruise ships and other ships to be produced should be well calculated, and
designs should be made that can benefit economically from all of the energy
for years. Making use of nuclear energy in the determination of sustainable
tourism targets should be among the priority targets in the development
plans of all nations.
Kursad Ozbay / Mehmet Sarıısık | 37
References
Alam, S. B., Almutairid, B., Kumarc, D., Shakhawat H., Tanimf, S. H., Jaradatg,
S., Goodwinb, C. S., Atkinsone, K. D. & Parksa, G. T. (2020). Neutronic
Feasibility Of Civil Marine Small Modular Reactor Core Using Mixed
D₂O + H₂O Coolant. Nuclear Engineering And Design, 359, 110449.
Armellini, A., Daniotti, S., Pinamonti, P. & Reini, M. (2018). Evaluation Of
Gas Turbines As Alternative Energy Production Systems For A Large
Cruise Ship To Meet New Maritime Regulations. Applied Energy, 211,
306–317.
CLIA, (2014). The Cruise Industry. Contribution of Cruise Tourism to the
Economies of Europe, Retrieved 2020, January 11, from https://www.
researchgate.net/publication/319145571_The_economic_revenues_and_
the_emergy_costs_of_cruise_tourism.
Denizcilik Terimleri Sözlüğü (2020). Retrieved 2020, January 13, from http://
denizcilik.terimleri.com
Dilek, E., Kaygalak, S., Türksoy, S. & Timur, A. (2015). Kruvaziyer Turizmi:
İzmir Merkez Liman Olabilir Mi?. Batman University Journal of Life
Sciences, 5/2, 33-56.
Freire, L. O. & Andrade, D. A. (2015). Historic Survey On Nuclear Merchant
Ships. Nuclear Engineering And Design, 293, 176–186.
Geoffrey, A. B., Aydogan, F. & Koerner, C. L. (2019). Economic Viability Of
Light Water Small Modular Nuclear Reactors: General Methodology
And Vendor Data. Renewable And Sustainable Energy Reviews, 103,
248–258.
Gravina, J., Blake, J. I. R., Shenoi, A., Turnock, S. & Hirdaris, S. (2012). Concepts For A Modular Nuclear Powered Containership. 17th International
Conference On Ships And Shipping Research, Napoli, Italy.
Hirdaris, S. E., Cheng, Y. F., Shallcross, P., Bonafoux, J., Carlson, D., Prince, B.
& Sarris, G. A. (2014). Considerations On The Potential Use Of Nuclear
Small Modular Reactor (SMR) Technology For Merchant Marine Propulsion. Ocean Engineering, 79, 101–130.
Iaea-Tecdoc-1854 (2018). Deployment Indıcators For Small Modular Reactors,
Vienna: International Atomic Energy Agency.
Invernizzi, D. C., Locatelli, G. & Brookes, N. J. (2017). How Benchmarking
Can Support The Selection, Planning And Delivery Of Nuclear Decommissioning Projects. Progress İn Nuclear Energy, 99, 155-164.
Lange, R.S., (1990). Theme Study – Large Vessel NS Savannah. U.S. Department Of The Interior, Washington: History Division, NPS.
MacNeill, T. & Wozniak, D. (2018). The Economic, Social, And Environmental
Impacts Of Cruise Tourism. Tourism Management, 66, 387-404.
38 | A Review on The Use of Nuclear Energy in Cruises
Magwood, W.D., (2001). Report To Congress On Small Modular Nuclear Reactors. United States Of America Department Of Energy.
Murray, R & Holbert, K. (2019). An Introduction To The Concepts, Systems,
And Applications Of Nuclear Processes. Nuclear Energy 8th Edition.
Pamir, N. (2012). Enerji Politikaları Ve Küresel Gelişmeler. Ankara: TMMOB
8. Enerji Sempozyumu, “Küresel Enerji Politikaları Ve Türkiye” Bildiriler
Kitabı - 1. Cilt
Paoli, C., Vassallo, P., Dapueto, G., Fanciulli, G., Massa, F., Venturini, S. &
Povero, P. (2017). The Economic Revenues And The Emergy Costs Of
Cruise Tourism. Journal of Cleaner Production, 166, 1462-1478.
Sanders, M. C. & Sanders, C. E. (2019). A World’s Dilemma ‘Upon Which
The Sun Never Sets’: The Nuclear Waste Management Strategy (Part II):
Russia, Asia And The Southern Hemisphere. Progress İn Nuclear Energy,
110, 148–169.
Schøyen, H. & Jensen, K. S. (2017). Nuclear Propulsion İn Ocean Merchant
Shipping: The Role Of Historical Experiments To Gain Insight into Possible Future Applications. Journal Of Cleaner Production, 169, 152-160.
Simonsen, M., Gössling, S. & Walnum, H. J. (2019). Cruise Ship Emissions in
Norwegian Waters: A Geographical Analysis. Journal Of Transport Geography, 78, 87–97.
Sun, X. Jiao, Y. & Tian, P. (2011). Marketing Research And Revenue Optimization For The Cruise Industry: A Concise Review. International Journal
of Hospitality Management, 30, 746-755.
The Editors of Encyclopaedia Britannica, (2019). Nuclear Energy, (2019, December 30).
Wood RE. (2000). Caribbean Cruise Tourism. Globalization At Sea. Annals of
Tourism Research, 27/2, 345–70.
World Nuclear Association, (2019). Registered in England And Wales, Company Number 01215741.
Zheng, J., Zhang, H., Yin, L., Liang, Y., Wang, B., Li, Z. Song, X. & Zhang,
Y. (2019). A Voyage With Minimal Fuel Consumption For Cruise Ships,
Journal Of Cleaner Production, 215, 144-153.
Internet references
Web I (2019). Retrieved 2019, December 28, from http://www.nukleer.web.tr/
temel_konular/faydalar.html.
Web II (2022). Retrieved 2022, January 13, from https://www.world-nuclear.
org/information-library/non-power-nuclear-applications/transport/nuclear-powered-ships.aspx
Web III (2019). Retrieved 2019, December 30, from https://maritime.org/
tour/savannah/pur
Bölüm 4
Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak
Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım ve Turistik
Çekicilik Açısından Önemi
Turgut Türkoğlu1
Nurullah Kart2
Hüseyin Pamukçu3
Özet
Amacı
Geleneksel sohbet toplantıları, toplumsal birlik ve beraberliği simgeleyen,
katılımcıların bilgi ve deneyimlerini paylaştıkları, eğlendikleri, bir arada hoş
vakit geçirdikleri geleneksel bir kültür unsurudur. Sözlü kültürün taşıyıcısı
olan geleneksel sohbet toplantıları, bu özellikleri sayesinde toplumsal
ilişkilerin gelişmesi, ihtiyaçların giderilmesi, gelecek nesillerin, içinde
bulunduğu toplum ile bir bütünlük kazanması ve hayata hazırlanması gibi
çeşitli kazanımları bulunmaktadır. Araştırmanın amacı, farklı bölgelerde farklı
isimlerle anılan ve bir eğlence biçimi olan sohbet toplantıları arasında yer alan
Sandıklı yarenlerinin tarihinin, içeriğinin, işleyişinin, sosyal, kültürel, turistik
özelliklerinin tespit edilmesi ve kültürel belleğin aktarımı ile genç nesillerin
gelişimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesidir.
Araştırma Yöntemi
Araştırma kapsamında Sandıklı yarenlerine katılım gösteren yerel halk ile yarı
yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Yapılan görüşme sonucunda
elde edilen bulgular betimsel analize tabii tutulmuştur.
1
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı,
Türkiye,
[email protected]
2
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Türkiye,
[email protected]
3
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1813
39
40 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
Bulgular
Araştırma kapsamında gerçekleştirilen görüşmelerde Sandıklı yarenlerinin,
geleneksel sohbet toplantılarının bir çeşidi olması sebebiyle Orta Asya
dönemine uzandığı, bölge halkı arasında birlik ve beraberlik duygusunu
artırdığı, bölge kültürünün yeni kuşaklara aktarılmasında etkili olduğu
ve gençler için bir nevi eğitim yeri vazifesi gördüğü öne çıkan bulgular
arasındadır.
Sonuç ve Öneriler
Sandıklı yarenlerinin, sosyo-kültürel etkisi göz önüne alındığında kültürel
miras değerlerin yaşatılması ve aslına uygun olarak aktarılması açısından
sürdürülebilirliği önem taşımaktadır. Özellikle gençlerin kültürel değerlerini
tanıması, aidiyet ve kültürel kimlik kazanması açısından gençlerin Sandıklı
yarenlerine katılması teşvik edilmelidir.
Orijinalliği/değeri
Geleneksel sohbet toplantıları Anadolu’nun ve Türki Cumhuriyetlerin farklı
bölgelerinde farklı içerik ve isimler ile gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada da
Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinde düzenlenen Sandıklı yarenleri üzerinde
durulmuştur. Literatürde Sandıklı yarenlerini betimsel yönüyle ele alan ve
kültürel açıdan değerlendiren bir çalışmanın olmaması çalışmayı özgün
kılmaktadır.
1. Giriş
Somut olmayan kültürel miras (SOKÜM); toplulukların, grupların ve kimi
durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları
uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar,
gereçler ve kültürel mekanlar anlamına gelmektedir (UNESCO, 2003).
Masallar, fıkralar, maniler, türküler, adetler, ritüeller, inançlar, yeme içme
alışkanlıkları, sofra adabı, giyim kuşam, el sanatları gibi değerler ve unsurlar
bir toplumun tarihini, inanışlarını, yaşam tarzını yansıtarak onun kültürel
zenginliğini oluşturmaktadır. Bu sayede ait olduğu toplumun geçmişinden
gelerek bugününü şekillendirmekte ve toplumsal hafızayı oluşturmaktadır.
Yanı sıra SOKÜM unsurları ve taşıdığı anlamlar, toplumların inançlarını,
geleneklerini, adetlerini, milli kültürünü yansıtarak onların özgünlüğünü
ortaya koymaktadır (Aksu, 2004). Bu durum bir toplumun milli bir dünya
görüşüne sahip olmasını ve kendi benzersiz kimliğini oluşturmasını, dünya
kültür hazinesinin ise renklenmesini, zenginleşmesini sağlamaktadır. Bu
nedenle kültürel miras değerlerinin korunması, bir toplumun köklerini
sürdürmesi ve kültürel devamlılığını sağlaması açısından büyük önem
taşımaktadır. Söz konusu koruma yaklaşımlarına ilişkin bireysel, toplumsal,
ulusal ve uluslararası çeşitli sorumluluklar bulunmaktadır. Uluslararası
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 41
boyutta yer alan bu sorumlulukların yerine getirilebilmesi noktasında
da çeşitli kuruluşlar faaliyet göstermekte ve bu faaliyetlerden birisi de
UNESCO tarafından 2003 yılında imzalanan Somut Olmayan Kültürel
Mirasın Korunması Sözleşmesi olmaktadır. İlgili sözleşme kapsamında,
sözleşmeye taraf ülkelerin kendi topraklarında yer alan ve SOKÜM
değeri taşıyan unsurlarını tespit etme, koruma, yaşatma ve aktarma adına
birtakım sorumlulukları bulunmaktadır. Sözleşmeye taraf ülkelerden olan
Türkiye, sahip olduğu kültürel miras unsurlarına yönelik tespit ve envanter
çalışmalarını yerine getirmekte, özverili çalışmaları ile Somut Olmayan
Kültürel Miras Temsili Listesine kayıt ettirmektedir.
Toplumsal birlik ve beraberliği simgeleyen SOKÜM unsurlarından
birisi de 2010 yılında Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi’ne
kaydedilen geleneksel sohbet toplantılarıdır. İnsan yaşamını çeşitli yönleriyle
etkileyen ve bireyin kişiliğinin oluşumuna katkı sağlayan sohbet toplantıları,
hoş vakit geçirme, değerlere, toplum kurallarına ve törelere destek verme,
kültürel değerleri gelecek kuşaklara aktarma, toplumsal ve kişisel baskılardan
kurtulma gibi önemli işlevlere sahiptir (Uygur, 2019: 187-189). Bu tür
toplantılar, bireyler arasında anlam paylaşımını güçlendirmekte, toplumsal
bağları pekiştirmekte ve sosyo-kültürel hayatın sürdürülebilirliği noktasında
rol almaktadır.
Geleneksel sohbet toplantıları, farklı coğrafi bölgelerde çeşitli isimlerle
anılmakta ve her bölgenin kültürel özelliklerine göre şekillenmektedir. Bu
bağlamda, Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinde yaren adıyla bilinen sohbet
toplantıları, özgün bir kültürel miras değerini temsil etmektedir. Bu çalışma,
Sandıklı’da düzenlenen yaren adlı sohbet toplantılarının tarihini, içeriğini,
işleyişini, sosyal ve kültürel özelliklerini, kültürel belleğin aktarımı ile genç
nesillerin gelişimi üzerindeki etkilerini, turizm ile ilişkisini ele almaktadır.
Bu incelemenin, geleneksel sohbet toplantılarının sadece bireysel değil,
aynı zamanda toplumsal düzeydeki önemini vurgulaması ve bu etkinliklerin
toplumun kültürel zenginliğine olan katkısının anlaşılması yardımcı olacağı
düşünülmektedir.
2. Literatür Taraması
2.1. Geleneksel Sohbet Toplantıları
Geleneksel sohbet toplantıları, SOKÜM ulusal envanterinde “toplumsal
uygulamalar, ritüeller ve festivaller” grubuna dâhil edilen ve temelde
sohbet ve eğlenceye dayalı kültürel aktiviteleri içeren önemli bir geleneksel
uygulamadır (Mete, Candeğer ve Koca, 2017: 100). Bu toplantılar, Türk
boyları arasında ve Anadolu’da uzun bir geçmişe dayanan “toy ve şölen”
42 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
geleneğinin devamı olarak görülmekte ve bu gelenek günümüzde de canlılığını
korumaktadır (Ekim, 2012: 98; Ekim, 2015: 75). Türk kültüründeki sohbet
toplantıları, özellikle sonbahar ve kış aylarında yoğunlaşan etkinlikler olarak
bilinmektedir (Çakır, 2013: 151-152). Bu zaman aralığının seçilmesindeki
nedenler arasında, insanların çalışma şartlarının bu dönemlerde daha rahat
olması, özellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşan kırsal bölgelerdeki insanların
iş yoğunluğunun azalması ve boş vakitlerinin artması, günlerin kısa ve
gecelerin uzun olması, ayrıca mevsim şartlarına bağlı olarak dış mekânlarda
gerçekleştirilen eğlence aktivitelerinin sınırlı olması gibi faktörler etkili
olmaktadır (Atlı, 2016a: 280).
Sözlü kültürün karakteristik özelliklerini taşıyan sohbet toplantıları
birtakım kurallara sahip olmakla birlikte bu kurallar içeriğin ve işleyişin
aksamadan gerçekleşmesi, toplantıların ifade ettiği kültürel alt metinlerin
aslını koruyarak yaşatılması ve aktarılması konusunda önem taşımaktadır
(Atla, 2015; 2016a). Toplantılara vaktinde katılım, toplantı sırasında
birliği ve huzuru bozacak davranışlardan kaçınılması, telefon kullanımının
sınırlanması ve makam-mevki ayrımının gözetilmemesi, toplantının ev
sahibine, büyüğüne hürmet edilmesi gibi kurallar, sohbet toplantılarının
geleneksel yapılarına bağlı olarak şekillenmiştir. Sohbet toplantıları, bölgesel
bir eğlence etkinliği olmanın ötesinde, aynı zamanda bölge halkının
değerlerini koruma ve yaşatma fonksiyonu taşımaktadır. Toplantı sırasında
riayet edilen kurallar ile bireyler arasındaki uyumu ve saygıyı pekiştirirken,
aynı zamanda bölge kültürünün önemli unsurlarının nesilden nesile
aktarılmasına olanak sağlanmaktadır. Ayrıca, geleneksel sohbet toplantıları
genç nesillere geleneksel normları, örf ve adetleri öğretme ve kültürel
mirası canlı tutma açısından eşsiz bir fırsat sunmaktadır. Bu bağlamda,
toplantıya katılan gençler, kendisinden önceki kuşakların sahip olduğu bilgi
ve deneyimlerle hem kendi kimliklerini güçlendirmekte hem de bölgesel
kültürlerinin devamlılığını sağlama noktasında rol üstlenmektedirler.
Geleneksel sohbet toplantıları bölgeden bölgeye bir takım farklılıklar
göstermekle birlikte genel olarak katılımcıların hoş sohbetlerde bulunmasını,
yöresel lezzetlerin paylaşılmasını, bilmecelerin, manilerin ve türkülerin
söylenmesini, fıkraların anlatılmasını, sosyal, güncel ve bölgesel konuların
istişare edilmesini içermektedir (Durmaz, 2018: 132; Aksakal, 2019: 296).
Toplantıların zengin içeriği, katılımcılarına geleneksel değerlerin yanı sıra
güncel ve bölgesel meselelere ilişkin bilgileri ve farklı bakış açılarını da
edinme imkânı sunmaktadır. Toplantılarda yapılan hoş sohbetler, yöresel
yemeklerin paylaşılması gibi etkinlikler, sadece kültürel değerleri yaşatmakla
kalmaz, aynı zamanda katılımcıları bir araya getirerek birlik ve beraberlik
duygusunu pekiştirmektedir. Bu etkileşim, toplumun dayanışma ruhunu
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 43
güçlendirmekte ve bölge halkının birbirlerine olan bağlılığını artırmaktadır.
Dolayısıyla geleneksel sohbet toplantıları, geleneksel bir eğlence biçimi
olmanın ötesinde önemli bireysel ve toplumsal çıktıları olan çok yönlü bir
kültürel miras unsurudur.
Sohbet toplantılarında güncel konuların ve bölge sorunlarının tartışılması,
katılımcılara toplumsal meselelere duyarlılık kazandırmakta ve bir arada
çözüm arayışlarına katılımlarını teşvik etmektedir. Bu durum, topluluk
içindeki dayanışma ve birlik duygusunun güçlenmesine katkı sağlamaktadır.
Toplantılarda yaşanan bu deneyimler, genç katılımcılar için ise eğitici bir
ortam sunmaktadır. Yaparak, yaşayarak öğrenme temelinde gerçekleşen
bu etkileşimler, sevgi, saygı, dayanışma, sorumluluk, yardımseverlik,
güven, özgüven, hoşgörü, sabır gibi temel değerlerin öğretildiği bir zemin
oluşturmaktadır. Gençler, bu toplantılarda toplumlarına daha iyi uyum
sağlama, önceki nesillerin yaşam tecrübelerinden öğrenme fırsatı bulma,
kendilerini ifade etme becerilerini geliştirme ve özgüvenlerini artırma şansına
sahip olmaktadırlar. Bu nedenle, sohbet toplantıları, sadece geleneksel bir
etkinlik olmanın ötesinde, bireysel ve toplumsal gelişmeye katkı sunan bir
eğitim alanı olarak da görülebilmektedir.
Farklı coğrafi bölgelerde varlığını sürdüren sohbet toplantılarından
bazıları geleneksel özelliklerine bağlı kalmayı sürdürürken, bazıları ise zaman
içinde çeşitli değişikliklere uğramıştır. Sahip olduğu gelenekleri koruyarak
bu gelenekler çerçevesinde icra edilen sohbet toplantıları geleneksel
ritüellere ve kültürel normlara sıkı sıkıya bağlı bir şekilde devam ederek
bölgesel kimliğin ve geleneklerin korunmasına odaklanmakta, katılımcılarına
geçmişle bugün arasında köprü kurma fırsatı sunmaktadır. Ancak, özellikle
kentleşme, göç hareketleri ve geleneksel yaşam tarzlarının değişimi gibi
durumlar bu toplantıların içeriğini ve işleyişini etkileyebilmekte, toplumların
yeni dinamiklere uyum sağlama çabasıyla birlikte sohbet toplantılarının
geleneksel öğeleri değişime uğrayabilmektedir. Bu gibi durumlar karşısında
kendi değerinden uzaklaşan ve farklı bir hâl alan sohbet toplantılarının bazı
bölgelerde ise uygulama alanının kalmaması sonucunda unutulmaya yüz
tuttuğu veya unutulduğu görülmektedir (Arslan, 2010: 79; Atlı, 2016a:
273; Atlı, 2016b: 62).
3. Yöntem
Araştırmanın amacı, eğlence, hoş vakit geçirme, eğitim ve kültürel
aktarım görevi gören geleneksel sohbet toplantılarının bir çeşidi olarak
Sandıklı yarenlerinin tarihi, içeriği, işleyişi, gelenekleri, sosyo-kültürel
etkileri ve özellikleri, kültürel belleğin aktarımı ve genç nesillerin gelişimi
44 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, turizm kapsamında incelenmesidir. Bu
doğrultusunda konu ile ilgili derinlemesine ve kapsamlı cevaplar alabilmek
amacıyla Sandıklı yarenlerinin düzenlenmesinden sorumlu olan yarenler
ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Sandıklı yarenlerine
katılım gösteren ve yarenlerin yapısı, içeriği, işleyişi hakkında bilgi ve
deneyim sahibi olan kişilere ulaşabilmek adına kartopu örnekleme yöntemi
tercih edilmiştir. Araştırma soruları ilgili literatür taramasına dayalı olarak
geliştirilmiştir.
Sandıklı yarenleri ile ilgili yapılan görüşmelerin kayıt altına alınacağı ve
kişisel bilgilerin üçüncü taraflar ile paylaşılmayacağı konusunda bilgilendirme
yapılmıştır. Yapılan görüşme sonucunda ses kaydına alınan veriler metin
haline getirilmiş ve betimsel analize tabii tutulmuştur. Katılımcılara ait
demografik bulgular ise tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1. Katılımcılara Ait Demografik Bulgular
Katılımcı
Yaş
Yarenlik Süresi
Görüşme Süresi
(dk)
K1
65
48
41
K2
60
40
17
K3
43
6
24,45
K4
37
1
42
K5
41
17
47
K6
42
5
21
K7
38
4
26
K8
37
6
22
Tablo 1’de görüldüğü üzere Sandıklı yarenlerinde görev alan 8 yaren
ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeye katılan
yarenlerin yaş ortalaması 45 olmakla birlikte her bir katılımcının yarendeki
görev alma süresi farklılık göstermektedir. Yaren gecelerini yeni ve eski
yarenlerin bakış açılarıyla bir arada değerlendirebilmek adına farklı deneyim
süresine sahip yarenler ile görüşme gerçekleştirmek tercih edilmiştir.
4. Bulgular
4.1. Sandıklı Yarenlerinin Genel Özellikleri İlgili Bulgular
• Yaren kültürü nerede ve ne zaman ortaya çıktı?
• Hangi dönemlerde/mevsimlerde düzenlenir?
• Hangi sıklıkla yapılır?
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 45
• Yaren meclisinde kimler bulunur?
• Kimler, nasıl yaren olabilir?
• Kimler katılım sağlar?
• Geçmişten bugüne ne gibi değişimler yaşamıştır?
Sohbet toplantılarının tarihi Orta Asya’ya kadar uzanmakta. Orta Asya’da
ortaya çıkan sohbet toplantıları Anadolu’da ve Türki cumhuriyetlerde olmak
üzere farklı bölgelerde icra edilmekte. Geniş bir coğrafyada aktif olarak
sürdürülen ve sürdürülmeye çalışılan bu toplantılar isim olarak farklılıklar
gösterebilmekte. Türkiye üzerinden örnek verilecek olursa Şanlıurfa’da sıra
gecesi, Elazığ’da kürsü başı, Balıkesir’de barana, Ankara’da ferfene, Sandıklı,
Akşehir, Simav, Çankırı’da yaren, Adıyaman’da harfane diye geçer ama her
birinin içeriğine bakıldığında benzerlik taşıdığı da görülmektedir. Çünkü her
biri ortak bir kültürün uzantısı olan bu sohbet toplantıları ortak amaçları ve
değerleri taşıyarak günümüze kadar gelmiştir.
Sandıklı’nın geçmişine bakıldığı zaman yaren diye bir oluşum yok, gezek
kültüründen beslenmiştir. Afyonkarahisar bölgesindeki gezeklerin de 150200 yıl öncesine kadar uzandığı söylenebilmektedir. Aslında bu tarih daha
eskiye gitmektedir çünkü gezek adı altında bölgesel veya kapsamlı toplantılar
düzenlenmese de aile üyelerinin ve yakın arkadaşların haftada, ayda belirli
sürelerde insanların bir araya gelip vakit geçirdikleri mahalle odaları, köy
odaları olduğu bilinmektedir. Bu konuda net bilgiler olmadığı ve afaki
tahminlerde bulunmamak için konuyu eldeki verilere dayandırarak sınırlamak
daha uygun olacaktır. Afyonkarahisar bölgesinde eskiden mahalle odalarında,
köy odalarında sadece sohbet amaçlı, oyun amaçlı, türkü amaçlı toplantıların
yanı sıra dini gezekler, cenaze gezekleri, düğün gezekleri gibi belirli bir
konuya yönelik çeşitli sohbetler, gezekler tertip edilirdi. Günümüzde nadir
de olsa bu tür gezekler bölgede düzenlenebilmektedir. Örneğin Sandıklı’da
“onsekizler” diye bir grup vardı, onlar haftada veya ayda bir birisinin evinde
buluşurlar yemek yerlerdi. O dönemlerde tabi televizyon yok, radyo yok,
uzun kış gecelerinde vakit geçirmek için bu gibi çeşitli oyunlar oynanır, hoş
sohbetler yapılır, türküler söylenirdi. Yüzük saklama oyunu olurdu, halen köy
meclislerinde devam edenler bulunmakta. Tabi günümüzde daha organize,
daha geniş bir katılımcı kitlesi ile gerçekleştiriliyor, o dönemlerde mahalle
odalarında, köy odalarında oynanan oyunlar ve diğer icra unsurları bir araya
getirilerek, birleştirilerek, şekillendirilerek yarenlerde hayat buluyor. Sandıklı
yaren meclisi olarak bu işin biraz daha kompozisyonu yapılmış, hepsi tek çatı
altında toplanmış oldu. Bu sayede kaybolmuş geleneklerin her biri için ayrı
gece yapmaya gerek kalmıyor, Yunus Emre’siyle, orta oyunuyla, folkloruyla,
46 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
türküsüyle, kıyafetleriyle, sohbetiyle, kılıç kalkanıyla her biri 3-4 saatlik yaren
gecesinin içinde hayat buluyor.
Yarenler Ekim ayı gibi başlar ve Mayıs’a kadar devam eder. Tabi Ramazan
ayıyla ilintilidir, ramazan ayında yaren yapılmaz. Ramazan’ın yanı sıra 6
Şubat 2023’de yaşanan depremlerden sonra da yaren geceleri düzenlenmedi,
dönem bu şekilde kapandı. Genel itibariyle Ekim-Mayıs tarihleri arasında
haftada bir diye karar alınır ama Sandıklı, turizm bölgesi olduğu için bazen
haftada birkaç gece düzenlenebilmektedir. Tabi yaren meclisinin bir geliri
olmaması sebebiyle bu yoğunluk fiziki ve maddi açıdan biraz yorucu oluyor,
yine de yarenlik fedakârlık olduğu için bu durum bir zahmet değil de bir
sorumluluk olarak kabul ediliyor ve memnuniyetle, yarenlerin gönüllü
katılımıyla gerçekleştiriliyor. Diğer bölgelerdeki sohbet toplantılarına
bakıldığı zaman, tabi bu konuda farklılıklar olmakla birlikte, haftanın
belirli gününde belirli bir kişinin evinde veya sosyal tesis gibi halk açık
yerlerde de toplantılar gerçekleştirilmekte. Sandıklı yarenleri ise Osmanlı
mimarisinin izlerini taşıyan ve 2006 yılında satın alınarak gerekli restorasyon
işlemlerinden sonra halka açılan kültür evinde yapılmaktadır. Bu binanın
alımı, restorasyonu ve faaliyete başlaması da hem maddi açıdan hem çeşitli
prosedürlere, siyasi gerekçelere bağlı olarak zorluklar yaşattı. Nihayetinde
tamamlanan bu binada yarenlerin kendi arasında gerçekleştirdiği toplantılar
ve halka açık olarak gerçekleştirilen yaren geceleri eksiksiz şekilde icra
edilmektedir.
Yaren meclisi, Oğuz boyunu temsilen 24 kişiden oluşmaktadır ve her bir
yaren bir Oğuz boyunu temsil etmektedir. Devletin büyüğü, ailenin büyüğü
olarak da sembolize edilebilen yaren ağası meclisin önemli bir üyesidir.
Yaren ağası gün görmüş, meclisin sevk ve idaresinden sorumlu olabilecek,
yarenleri bir arada tutabilecek kişilerden seçilir. Tabi halk arasında “ağanın eli
tutulmaz” ve “ağalık vermeyle olur” şeklinde ifadeler vardır, yani ekonomik
durumu biraz yerinde olan birisi tercih sebebidir. Mesela bir berbere,
hamama, lokantaya girildiği zaman orada hesap ödeyecek yaren varsa o
yarenin hesabını ağa verir, ağa varken yarenin kendi hesabını ödemesi bir
nevi hakaret gibi olur. Yaren ağası gerek maddi durumuna gerek kendi
isteğine ve müsaitliğine göre yılda bir veya birkaç kere bütün yarenlerin,
yaren ailelerinin katılım sağlayacağı piknik gibi bir etkinlik düzenler. Bu bir
mecburiyet değil, yapmazsa veya yapamazsa kimse buna itiraz edemez ama
ağanın kendi tercihine göre yapılabilir. Ayrıca yaren gecelerinin, misafirlere
sunulacak ikramlar, hediyeler gibi ihtiyaçları arasında eksik kaldıysa bunu da
ağa temin eder. Yaren ağasının bu şekilde, yaren topluluğunun sorumluluğu
taşıyabilecek, karşılayabilecek birisinin olması gerekir. Ekonomik durumdan
daha önemlisi ise ağanın sözü geçen, oturaklı, ağır başlı, görmüş geçirmiş
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 47
denilir, tecrübeli birisinin olması önemlidir. Çünkü o meclisin düzeni ağanın
sorumluluğundadır. Yarenliğin sadece yaren gecelerini değil, yarenler arası ve
bölgedeki sosyal ilişkileri de içermesi sebebiyle ağanın bu konularda da yol
gösterici olması, gençlere ışık tutacak birisinin olması gerekiyor. Tabi birisi
çıkıp ben ağa olayım demez veya siyasi bir bağı var diye beklentiye girilmez,
sorumluluğu taşıyacağı düşünülen kişiye teklif edilir. Mecliste bulunanlar da
saygı duyar, itiraz etmezler. Gönüllülük esasına dayalı bir şeydir ama birisi
ağa seçildikten sonra o kişinin sözü çiğnenmez. Adından anlaşılacağı üzere
en üst makam mertebedir, yarenlikte bütün sistem onun emir ve talimatları
doğrultusunda yönetilir, yönetimdeki en tepe noktadır.
Bir diğer yaren olarak yaren çavuşu gecenin sevk ve idaresinden
sorumludur. Yaren çavuşu burada ağadan aldığı direktifleri uygulayan,
özellikle yaren gecelerinde geceyi koordine eden, yöneten, misafirleri oyuna
dahil eden, yaren gecesindeki etkinliklerde hangi yarenlerin hangi görevde
yer alacağını belirleyen kişidir. Yaren çavuşu, yaren ağasının yanında oturur,
yaren ağası iştirak edemediği zamanlarda sorumluluğu kendisi alır ve onun
yerine oturur. Yiğit başı ise daha çok yarenlerin eğitimiyle, düzeniyle ilgilenir.
Meclise yeni katılan yarenlere yol gösterir, onların meziyetleri doğrultusunda
hangi görevlerde iştigal edebileceği üzerinde durur ve buna göre onları eğitir,
yönlendirir, meclisin erkanını, işleyişi öğretir, neler yapılması ve yapılmaması
gerekli, nelere dikkat etmek gerekli, bu gibi konulardan sorumludur. Yiğit
başı yaren gecesi esnasında da yarenleri takip ederek oluşabilecek eksiklikleri
önleyerek koordinasyonu sağlamaya çalışır. İşte birisi çayı sesli karıştırırsa
ona işaret eder veya kahvelerin, yemeklerin ikramında aksaklık olmaması için
koordine eder gibi. Sofranın kurulması sırasında gerekli hazırlıkları, sofra
kaldırıldıktan sonra da temizliği kontrol eder. Malum kalabalık bir ortam
ve sürekli hareket, hizmet, icra halinde olunduğu için gözden kaçan şeyler
olabilmekte, yiğit başı bu noktada bir nevi kontrol mekanizması görevi
görmekte. Hem hatıra olması hem de yaren gecesinin gerçekleştirildiği
kültür evinin internet sitesinde yer alması amacıyla fotoğraf ve video kayıtları
da yapar. Diğer kişiler ise düz yarenden oluşmaktadır. Son olarak da yaren
gecesinde enstrümanları ile gelen, türkü faslında görev alan 3-4 kişilik
sazende ekibi bulunmakta. Sazende ekibi önceleri bir ücret mukabilinde
iştirak eden kişilerden oluşuyordu. Ancak sazende ekibinden bazı kişiler,
çeşitli yerlerde göreve başlaması ile yaren gecesine katılamadılar. Yarenler
arasında bu eksikliği giderebileceğini söyleyenler sayesinde artık sazende
ekibi de yarenler arasından seçiliyor. Türkü söylenmesinin ve enstrüman
çalınmasının yarenler arasında icra edilmesi tabi yarenlerin sahip olduğu
meziyetleri ortaya koymasını sağlamakta, bu meziyetlere sahip gençlerin
48 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
de bir sorumluluk duygusu ile meclise katılım göstermesine ve devamlılık
sağlamasına bir vesile olmakta.
Oğuz boylarını temsil ettiği için 24 sayısına önem veriliyor, bu sayının
altına düşülmemekle birlikte üstüne çıkılabiliyor. Çünkü yarenler arasında
farklı yaş gruplarında ve kamu, özel sektör, ticaret gibi farklı iş kollarında
görev yapanlar bulunmakta. Örneğin halk oyunları, orta oyunları, başta
Yunus Emre olmak üzere tiyatral gösteriler gibi etkinlikler belirli sayıdaki ve
meziyetteki yaren ile gerçekleştiriliyor. Tabi herkesin meziyeti ve yatkınlığı
farklı olduğu için herkes her alanda hizmet edemez. Konu sadece oyunlar
ile de sınırlı değil, kahve pişirimi, sofranın hazırlanması, ellerin yıkanması
gibi birçok konuda yarenler aktif hizmette bulunuyor. Hatta yaren esnasında
Sandıklı ağzı ile konuşulduğu için dışarıdan gelen misafirler konuşmaları veya
yöresel deyişleri anlayamayabiliyor, bunun için de yaşça büyük yarenlerden
veya bölge halkından gelen katılımcılardan birisi misafirlerin arasında yer
alıyor. Birisinin eksikliğinde işleyişin aksamaması gerektiği için o eksikliği
dolduracak bir başka yarene ihtiyaç oluyor. Bu sebeple hem yeni yarenlerin
katılması hem de deneyimli yarenlerin mümkün mertebe katılması önem
taşıyor. Yiğit çavuşunun eğitim ve yetiştirme görevi burada da önem taşıyor,
çünkü yaren gecesine hangi yarenin hangi konuda destek sağlayacağını ve
hangi yarenin bu görevi yerine getirebileceğini kestirerek düzeni sağlıyor, bu
sayede gecenin işleyişi sorunsuz şekilde devam edebiliyor. Yaren gecesinin
hem eksiksiz şekilde işlemesi hem de uzun süreli olabilmesi için de yeni
yarenlerin yetişmesi gerekiyor.
Yaren meclisine yeni bir yarenin katılması için belirli bir süreç gerekiyor.
Sandıklı kültür derneğinin yönetim kurulu bulunmakta. Bu kurul yarenlik
meclisinin dışındaki bir oluşum, derneğin işleyişi ve düzeni ile ilgili
konularda görev yapmakla birlikte yaren seçiminde de söz sahibi. Hukuki
bir birim olarak derneğin yönetim kurulunun yanı sıra geleneksel boyutuyla
da yaren meclisi yeni yarenlerin belirlenmesinde karar verici olmakta. Her
biri birbirini destekleyen iki yapı olduğu için ayrıma gidilmeden anlatılması
mümkün.
Öncelikle, herkes yaren olamıyor. Yaren olmanın birisi açık ve birisi
kapalı olmak üzere iki kuralı vardır. Açık kural; yarenin gönlü, kapısı ve
alnı açık olur. Kapalı kural ise; yaren eline, beline, diline sahip olandır.
Yani her kişi yaren olamaz, er kişi yaren olur. Birisinin gelip yaren olmak
istiyorum demesi yeterli değildir, sizi o meclise tavsiye eden, size kefil olan
birisinin olması gerekiyor. Yaren meclisine katılım olacağı zaman öncesinde
mecliste/kurulda istişare edilir, yaren meclisinden birisinin referans olacağı,
tavsiye edeceği birileri varsa bahsedilir. Tabi bu da tek başına yeterli olmaz,
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 49
tavsiye edilen kişi; kim olduğu, kişiliği, ahlakı, alışkanlıkları, ne işle meşgul
olduğu, hangi çevrelerde bulunduğu gibi konular üzerine araştırılır. Eğer
hakkında bir olumsuzluk varsa, içki gibi kötü alışkanlıkları varsa, meclise
söz getirecekse, meclis huzurunu kaçıracak ve burada verilen eğitimden pay
çıkarmayacak birisi olduğu yönünde kanaat getirilirse o kişi meclise alınmaz.
Yarenliğin en önemli kuralı eline, beline, diline sahip olmaktır. Ayrıca yaşının
biraz daha oturaklı olması gerekiyor ki, hani yaren meclisinde herhangi bir
hatada bulunulmasın, nasıl hareket edileceği bilinsin ve meclisin itibarına
halk arasında bir zarar getirmesin, diğer yarenler üzerinde olumsuz bir etki
bırakmasın. Çünkü üzüm üzüme baka baka kararır denir.
Telafi edilemeyecek bir durum olmadığı takdirde gençlerin bu meclise
katılması teşvik edilmeye çalışılıyor. Yaren meclisinin aynı zamanda bir
eğitim ocağı olması, gençlerin kendi insanı arasında kendi kültürünü
tanıması ve burada sorumluluk alarak, alışkanlık haline getirdiği yanlışlarını,
eksiklerini düzeltebilmesi konusunda kendisine yol gösterebilmekte. Bu
sebeple yönetim kurulunun uygun gördüğü kişiler ve yönetim kurulu
başkanı yarenlik hakkında konuşur, kendisinin bu konudaki görüşleri ve
katılım göstermek isteyip istemeyeceği sorulur. Ayrıca yaren adayının ne
gibi yeteneklerinin bulunduğu, yaren meclisine hangi konularda katkı
sağlayabileceği üzerine de konuşulmaktadır. Her iki taraf da hemfikir olursa
aday pasif olarak yaren meclisinde yer almaya başlar. Yaren meclisine katılan
adaylar oturup kalkmasını, konuşma adabını, yaren gecelerindeki işi ve
işleyişi, yaren meclisindeki usul ve erkanı gözlemliyorlar, takip ediyorlar,
öğreniyorlar. Sofranın kurulması, temizlik işlerinin yapılması, yaren gecesi
hazırlanırken mekânın düzeninin belirtilen şekilde sağlanması gibi işlerde
yardımcı oluyorlar. Bu konular önemli, neden? Eskiden büyüklere su
getirilirken su bitene kadar beklenilir, büyüğün yanından ayrılırken de bir
anda arkayı dönüp gidilmez, birkaç adım geri geri gidilirdi. Yarende de
böyledir, ağaya bir büyük olarak saygı gösterilir, diğer yarenlere ve misafirlere
saygı gösterilir. Bu gibi toplumsal değerlerin, saygı ifadelerinin yaşatılması
için gayret ediliyor. Ayrıca temizlikten düzene her işte yardımcı olarak
nefislerini köreltiyorlar. Bu değerleri kabul etmesi ve uygulaması gerekiyor
ki yaren ahlakını ve kültürünü yaren gecesinde olduğu gibi günlük hayatında
da sergileyebilsin ve kendi evlatlarına, çevresine aktarabilsin.
Yaren adayının yaren meclisine ve işleyişine alışması, yarenler ile uyum
sağlaması, gidişata göre yapılan değerlendirmeler derken bu süreç ortalama
bir yıl gibi bir süre alıyor. Yaren kültürünü daha çok kişiye aktarmak, daha
kalabalık bir ekip ile kültürün ve bölgenin tanıtımını sağlamak ve gençlerin
kahve, kıraathane, sosyal medya gibi zamanlarını verimsiz, boşa harcayacakları
yerlerden uzaklaştırmak amacıyla son zamanlarda bu süre uzun tutulmamaya
50 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
çalışılıyor. Tabi burada karşı tarafın, yani yaren adayının da gayreti, hedefleri
çok önemli. Kendi değerlerini benimseyen, kültürüne değer veren birisi için
bu süreç çok kolay ilerliyor ve toplumun sahip olduğu ancak, unutulmaya
başlanan değerlerin sahiplenilmesi ve yaşatılması daha kolay oluyor.
Yeni ve genç yarenler bunları öğrendikten sonra folklor oyunlarına, orta
oyunlarına, Yunus Emre’nin tanıtımına, tiyatro oyunlarına, benzer şekilde
yatkın oldukları alanı da göz önünde bulundurarak yavaş yavaş görev almaya
başlıyorlar. Ayrıca çıraklık evresi geçtikten sonra şed kuşanma töreni oluyor.
Şed töreni de ahilik döneminde olduğu gibi, ustasına “çırağımız artık usta
oldu, kıyafetimizi giydirelim, kuşağımızı takalım ve yaren meclisimize
alalım” deniliyor. Bu şekilde el verircesine bir silsile takip ediliyor. Yarenler
arasında toplumun her kesiminden insanlar var, burada bir ayrım veya
ayrıcalık gözetilmiyor. Eczacı, temizlik görevlisi, kamu dairelerinde ve özel
şirketlerde müdürlük yapan kişiler… Yarene girerken hiçbir görevin önemi
olmuyor, sadece herkes kendi dünyasındaki bilgi ve tecrübelerini ortaya
koyuyor, onların bilgi ve tecrübesi ile diğer yarenler de bilgileniyor. Herkes
kendi konumuna, durumuna göre de yardımda bulunuyor, çünkü yarenler
arasında sıkı bir bağ vardır.
4.2. Yaren Gecesinin İşleyişi İle İlgili Bulgular
• Nasıl başlar, devam eder ve biter?
• Hangi etkinlikler gerçekleştirilir, neler yenir ve içilir?
• Ne gibi kuralları bulunur?
• Hangi konular üzerinde konuşulur?
• Yaren meclisi kendi arasında neler konuşur?
Ekim ayında yaren geceleri başlamadan önce yarenler birkaç kere bir araya
gelir ve yıl içerisinde ne yapılacağı, hangi hazırlıkların yapılacağı, yarenlerin
görevleri belirlenir, yeni yarenler ve yaren adayları hakkında konuşulur.
Dönem boyunca belirli bir gün, etkinlik, tören veya belirli bir misafir grubu
varsa bunlar üzerinde durulur. Sandıklı’yı ve Sandıklı yarenlerini daha
güzel şekilde tanıtabilmek adına neler yapılabileceği üzerinde istişare edilir.
Dönemin başlamasıyla haftada bir veya talebe göre birkaç kere düzenlenen
yaren geceleri işleyiş ve içerik açısından benzerlik taşımakla birlikte gelen
misafir grubuna göre farklı uygulamalara da yer verilebilmektedir.
Yaren gecesinin düzenleneceği gün yarenler evinden, işinden çıkıp gelir.
Düzenin sağlanması ve hazırlıkların tamamlanması için saate riayet edilir.
Yaren gecesinin düzenlendiği kültür evine gelmeye başlayan misafirler
dinlenmek ve gösteri saatini beklemek üzere orta kata çıkarılır, gelen yarenler
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 51
ise üst kata çıkar. Yaren meclisin yapıldığı yerde giyinme odası vardır, orada
yöresel kıyafetler giyilir. Kıyafet olarak depme don ve poş giyilmekte, kuşak
bağlanmakta. Daha önce, kıyafetlerin neden simli, gösterişli şeyler olmadığı
yönünde sorular da geldi ama yarenler yörük olduğu için yörüklerin kendi
giyimine dikkat ediliyor. Yörükler bir gün bir dağda, bir gün diğer dağda,
maddiyattan yana da bir gösterişleri olmuyor. Koyunları vardır, o koyunların
yününü keser, yapağını yapar ve çorabını örüp giyer. Yarenler de yaren
gecesine yaz kış o çoraplarla, kıyafetlerle katılır. Poşu sürekli boynundadır,
abdest alınca veya terleyince yüzünü siler. Kuşağı vardır, dedelerimiz kuşağı
takarken bir ucunu merdivenin trabzanına bağlar, döne döne bağlarmış.
Hem yöresel bir giyim eşyasıdır hem ağır işler yaparken bel incinmesin diye
takılı olurdu. Haliyle bu giyim şekli yaren gecelerinde de tercih edilmektedir.
Misafirler orta katta beklerken kendilerine içeride ilk olarak neler yapılacağı
hakkında kısa bir bilgi verilir. Yarenler hazır olduktan ve yaren meclisinin son
kontrolü yapıldıktan sonra ağadan müsaade alınarak misafirler yukarı kata
çıkarılır. Misafirler yaren odasına davet edilirken palto, ceket gibi kendisine
yük olabilecek eşyaları askıya asılır ve telefonlarını bırakmaları istenir. Bu kural
kimisine başta zor gelebiliyor, çünkü artık birçok iş telefondan yapılıyor, iş gibi
zaruri şeyler olmasa da oyun, sosyal medya gibi birçok alışkanlıklar insanları
telefona bağımlı hale getiriyor. Bu ayrılık da insanları bazen şaşırtıyor ama o
gecenin sonunda misafirlerin fikirleri sorulduğunda telefondan uzakta geçen
üç, üç buçuk saatin ardından bir rahatlık hissettiklerini, zamanın gayet keyifli
ve akıcı şekilde geçtiğini itiraf ediyorlar. Misafirler yaren odasına geldikten
sonra öncelikle selamlaşma faslı yapılır. Bazı bölgelerde bu fasıl herkesin
birbiriyle selamlaşmasını içerdiği için uzun sürebilmekte ama Sandıklı
yarenlerinde kısa tutulmaya çalışılır. Bu arada yarenlerin hepsi de ayakta
durur ve gelen konukları bekler. Orta tarafta ağa vardır, ağanın yanında
da yarenler sıra olmuş bir şekilde misafirleri karşılamak için bekler. Her
yaren, misafirini kolundan tutar ve ağanın karşısına getirir, misafir sağ elini
göğsüne götürerek “selamun aleykûm yarenler” der. Yarenler de “Aleykûm
selam misafirim” dedikten sonra yaren çavuşu o misafiri misafirler için tertip
edilmiş yere götürür. Misafir de diğer yarenler gibi içeri giren misafirleri
karşılamak için ayakta bekler ve selamlamaya katılır. Son misafir alındıktan
sonra ağa, misafirlere buyur eder ve misafirler rahat bir şekilde oturur.
Misafirler oturduktan sonra yarenlere de buyur edilir ve yarenler de oturur.
Bu oturma esnasında yarenler ağanın oturduğu şekilde oturmaya gayret eder,
tabi yarenler gecenin düzenlenmesinden sorumlu olduğu için sürekli otur
kalk yapmak zorundadır, bu sebeple her an bu oturuşa riayet edemeyebilir.
Tabi burada bu uygulamanın sembolik anlamı, yani ailenin, meclisin büyüğü
olan kişiye gösterilen saygıyı yansıtmak amacı öne çıkmaktadır.
52 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
Selamlaşma ve yerleşme safhası bittikten sonra yaren çavuşu ağaya
“müsaade ederseniz dua ile gecemizi açalım” der ve ağa müsaade verdikten
sonra dua edilir, gece açılır. Gece açıldıktan sonra Sandıklı’nın yöresel
türküleri, halk oyunları sergilenir. Süre uzun olduğu için sonrasında bir ara
verilmesi gerekir. Ara vermeden önce yemek ikramı olur, yemek ikramının
öncesinde de ağadan başlamak üzere konukların elleri yıkanır. Yarenler
ellerinde ibrikleri ve teşleri ile, omuzlarına attıkları havluları ile misafirlerin
elini yıkamasına yardımcı olur. Yemekten önce el yıkamak sünnet-i
seniyyedir, sünnet olduğu için hassasiyet gösterilen bir konudur. Hem de bir
nefis terbiyesidir. Yarenler arasında asgari ücretle çalışanlar olduğu gibi farklı
kurum ve kuruluşlarda farklı mertebelerde görev yapanlar da bulunmaktadır.
Hali vakti yerinde olan yaren de sırası geldiğinde benim mesleğim, gelirim
şu, zenginim demeden misafirin önünde eğilir ve elini yıkamasına yardım
eder. Bu yönüyle de insanların, mesleğine ve gelirine aldanmaması yönünden
yarenin nefsini terbiye eder. Gelen kişinin de görevine, konumuna bakılmaz,
gelen kişi her kimse misafirdir ve baş üstünde yeri vardır.
Yarenlerin bir kısmı ellerin yıkanmasına yardımcı olurken biz kısmı da
sofrayı hazırlar. Sofrada Sandıklı’nın meşhur, yöresel yiyeceklerinden olan
mercimekli bükme ve vişne hoşafı ikram edilir. Daha önceden Sandıklı’nın
meşhur yemeklerinden olan sac eti ikram edilirdi ancak maddi külfeti olduğu
ve yaren odasının düzenli geliri, desteği olmadığı için mercimekli bükme ve
vişne hoşafı hazırlanıyor. Vişne hoşafını eskinin çentikli kaplarında ve ahşap
kaşıklarla ikram edilir, bu da geçmişi hatırlattığı için misafirlerin hoşuna
gidiyor. Çünkü geçmişte Anadolu’nun neresinde olunursa olunsun kullanılan
eşyalar benzerlik taşırdı, malum farklı üretimler yok, olsa dahi maddiyat yok.
Şimdi her ürünün birçok çeşidi çıkıyor, insanlar da birbirinden farklılaşmak
istediği için en farklı, en şatafatlı olanı elde etmek istiyor. Gençler bu ayrımı
bilmeyebilir ama yaşı yeten misafirler bu tahta kaşıkları, çentikli kapları
görünce ilgi göstermekte. Sofra hazırlıkları tamamlandıktan sonra yiğit başı
kontrol eder ve uygun görürse ağadan “soframız hazır, müsaade ederseniz
misafirlerimizi sofraya alalım” diyerek olur istenir ve ağa “misafirlerimiz
buyrun, sazendelerimiz buyrun, yarenlerimiz buyrun” diyerek sofraya buyur
eder. Burada yine ağaya hürmet edilir ve o sofraya oturmadan yarenler de
oturmaz veya kalkmaz, o yemeğe başlamadan yarenler de başlamaz. Bu,
geleneksel aile yapısında büyüğe gösterilen saygının bir yansımasıdır. Çünkü
ailenin büyüğüne karşı bir saygı duyulur, sofra saati bellidir, aile üyeleri aile
büyüğü ile oturur ve hep birlikte yemek yenir. Yaren meclisinde de bu saygı
ve birlik duyguları aktarılmaya, hatırlatılmaya çalışılır.
Yemek yedikten sonra dua edilir. Sofra kaldırılır ve yiğit çavuşu temizliği
kontrol eder. Duadan sonra da yaren çavuşu, ağadan 10-15 dakikalık ara ister
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 53
ve bu sırada kimin ne ihtiyacı varsa giderilir, sonrasında programın ikinci
kısmına başlanır. Bu ara esnasında yarenler kahve ikramı için mangalları
hazırlar ve katılımcılar toplandıktan, meclis ortamı tekrar kurulduktan sonra
orta yere getirilir. Çiğ kahveler kavurulur, soğutulur, çekilir ve mangal ateşinde
üç kahve yapılır, ağaya ve iki yanındaki misafirlere ikram edilir. Yarenler
diğer misafirler için kahveleri hazırlamış olur ve herkese kahve ikramı yapılır.
Kahve ikramında kullanılan fincanların bir yanında “Sandıklı yarenlerimize
hoşgeldiniz” yazar, diğer tarafında da derneğin amblemi vardır. Fincan
tabağında ise Dede Korkut’un ders verir nitelikteki “kız anadan öğrenir sofra
düzmeyi, oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi” sözü yazılıdır. Kahveler
içilirken Sandıklı, yaren, yarenlik veya benzeri konularda sorusu olan varsa
soruları cevaplanır, eğer böyle bir durum söz konusu değilse Sandıklı’nın
tarihi, kültürü gibi ilgili konular hakkında misafirlere bilgiler verilir. Kahve
faslı bittikten sonra iki bin yıllık bir tarihi bulunan ve Sandıklı yarenlerine
mahsus olan kılıç kalkan gösterisi yapılır. Kılıç kalkan oyunu biraz tehlikeli
olduğu için oyun öncesinde alan genişletilir. Sandıklı şivesiyle, ağzıyla
yürütülen tiyatral gösterilere, halk oyunlarına yer verilir. Halk oyunlarında,
türkülerde, deyişlerde yöresel renklere ağırlık verilmekte.
Yaren gecesinde sergilenen gösterilerden birisi de Yunus Emre’nin
tiyatralidir. Bilindiği üzere Türkiye’nin on sekiz farklı yerinde Yunus Emre’nin
kabrinin veya makamının olduğundan bahsedilir. Yunus Emre’nin Osmanlı
kayıtlarında burada olduğu ispatlanmış ama yine de farklı bölgelerde de
bulunduğu üzerinde durulmakta. Elde kesin bir sonuç olmasa dahi bu
bölgenin Yunus Emre ile özdeşleştiğini ve halk üzerinde bir etkisi olduğunu
misafirlere anlatmak gerekiyor. Yunus Emre’nin dünya görüşü, eserleri,
ilahileri, sözleri göz önüne alındığında da insana ders verebilecek birçok
yönü bulunmakta. Bu sebeple tiyatral gösterilerde Yunus Emre ve hocası
Tapduk Emre canlandırılır, onun sözlerine değinilir, bu sayede hem tanıtımı
yapılır hem misafirlerin pay çıkarması sağlanır. Bazı yaren gecelerinde
Yunus Emre’nin ilahilerinden birkaç tanesi söylenebilir. Sonrasında tekrar
halk oyunları, türküler denirken seyirlik oyunlara, orta oyunlarına geçilir.
Televizyon çıkmadan önce de mahalle odalarında köy odalarında seyirlik
oyunlar düzenlenirdi. Tabi bu yer verilen oyunlar tiyatral gösteri gibi sadece
oturulup seyredilecek oyunlar değil, misafirlerin de iştiraki sağlanır. Böyle
olunca misafirler oradaki topluluğun önüne çıkıyor, oyunlar da Sandıklı
ağzıyla yürütüldüğü için Sandıklı’da kullanılan sözleri, tekerlemeleri
söylemeleri istenir. Tabi herkes beceremez, sonuçta bölgesel bir ağız, herkesin
tanık olduğu bir durum değil. Beceremedikleri zaman da oyunun neşesi
artar. Orta oyunlarında küçük cezalar da vardır. Şiir okumak, şarkı söylemek,
hikâye anlatmak veya kültürel bir anısını anlatmak gibi herhangi bir yeteneği
54 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
varsa buna yönelik ceza veriliyor. Aslında içeriğini düşününce bunun cezadan
ziyade ödül olduğu görülmekte, çünkü insanlar kendisini ispatlamak için
fırsat buluyor. Misafirler de bundan keyif alıyor, memnun kalıyorlar, sonraki
gecelerde aile üyelerini, arkadaş çevresini getirmek istiyorlar. Misafirlerin de
katıldığı bu oyunların sonunda yetenekli olanlara çam sakızı çoban armağanı
diyerek Sandıklı’nın yöresel ürünlerinden hediyeler verilir. Patatesli ekmek,
haşhaş ezmesi, leblebi helvası olarak da bilinen tahta helva, Sandıklı’da termal
seralar var, orada yetişen domatesler gibi Sandıklı’nın yerel tatlarından ikram
edilir. Leblebi verilir. Leblebi Çorum’a has derler ama Evliya Çelebi’nin de
seyahatnamesinde geçmektedir, ilk leblebiciler piri diye bahsedilen kişi ilk
leblebi imalatını burada yapmıştır, kabristanı da Sandıklı’dadır. Üzerinde
Sandıklı yarenlerini hatırlatması amacıyla fotoğraf bastırılmış bardaklardan
verilir. Misafirlerin durumuna, yaklaşımına göre tekrar türküler söylenebilir,
sorular cevaplandırılır veya diğer gösteriler sergilenebilir. Ancak katılımcılar
turist gibi, öğrenciler gibi, kamu görevlileri gibi belirli bir grupsa gecenin bir
yerinden sonra dinlenmeleri gerekebiliyor, haliyle geceyi bitirmek gerekiyor.
Yaren çavuşu gecenin sonuna gelindiğini belirtir, son olarak bir Sandıklı
türküsü söylenir, gecenin bir hatırası olarak ve derneğin internet sitesine
eklemek adına fotoğraf alınır. Yarım hilal şeklinde durulur, herkes vedalaşarak
misafirler uğurlanır.
Yaren gecesi misafir grubuna da bağlı olarak gece yarısı, 12-1 gibi bitiyor.
Yaren gecesi bittikten ve misafirler uğurlandıktan sonra yarenler gerekli
düzenlemeleri, temizliği yapar ve tamamladıktan sonra bir arada oturur,
sohbet edilir. Öncelikle gecenin değerlendirmesi yapılır. Örneğin folklor
gösterisi esnasında birinin kaşığı düşer veya birisi ritmi bozar, yemek, kahve
hazırlığında bir aksaklık olur, kahvenin şekeri az olur, bunun sebebi sorulur,
yapan kişi sebebini izah eder. Gecenin bu şekilde bir değerlendirmesi yapılır,
nelere dikkat edilmesi gerektiği belirtilir. Bir sonraki programda neler
yapılacağı, hangi misafirlerin katılım sağlayacağı ve misafirlere göre nasıl
bir hazırlık yapılacağı üzerinde durulur. Örneğin protokol gelecekse nasıl
bir yaren gecesi yapılması gerekiyor? Veya gelecek misafirler bir okuldan
genç, öğrenci arkadaşlar ise biraz daha eğlence ağırlıklı, bir yandan da bir
şeylerden ders çıkarabilecekleri içeriklerin hazırlanması gerekir. Yanı sıra
yarenliğe yeni kabul edilen veya yaren olmak isteyen kişilere tavsiyelerde
bulunulur, özellikle yaren çavuşunun ders niteliğinde sohbetleri olur, yaren
meclisinde nelere dikkat edileceği gibi konulara değinilir. Yaren meclisinde
durumu iyi olmayan, bir derdi, sorunu olan veya yaren meclisinde olmasa da
bölge halkından, esnafından birisinin sıkıntısı olan olabiliyor. Eğer mecliste
bulunanların elinden gelen bir şey varsa o sorun çözüme kavuşturulana kadar
üzerinde durulur. Veya yarenler arasında gece ile ilgili bir sorunu, şikâyeti
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 55
olan, sonraki yarenler için tavsiyesi olan varsa bu da dile getirilmektedir.
Bu şikâyetler ile ilgili olarak da günlük bir örnek olması amacıyla; bir
yaren yolda giderken diğerine selam vermiştir ancak dönüş gelmemiştir,
bu konudan bahsedilir. Meclistekiler bunun gerekçesini sorar, bir de ceza
verir. Bu ceza tabi yıpratıcı veya kınayıcı bir şey değildir. Yarenlerden veya
bölge halkından birisinin iaşe, odun vb. ihtiyacı vardır, bir sorunu vardır,
o ihtiyacı ve sorunu gidermekle görevlendirilir. Yani buradaki ceza yine
yaren meclisi ve bölge halkı için yapıcı, insanın yükünü hafifletici ve sosyal
bağları güçlendirici, iyiliğe teşvik edici bir yaklaşım olmaktadır. Yaren kelime
anlamı itibariyle biliyorsunuz dost arkadaş demektir. Dolayısıyla dostluk ve
arkadaşlık grubudur, topluluğudur ve dostluk, arkadaşlık meclisine gelinir.
Yaren meclisinde yapılan işlerin, alınan kararların da bu yönde bir çıktısı
olması, topluma fayda sağlaması gerekmektedir. Haliyle dışarıdan bakıldığı
zaman yardımseverliğin öne çıktığı, garibin ve yoksulun gözetildiği yönünde
bir izlenim oluyor. Ancak yaren meclisi siyaset üstü bir topluluktur, seçim
zamanları dahil hiçbir zaman hiçbir şekilde siyaset konuşulmaz, herkes kendi
istediği şekilde oyunu kullanır ve bu bir sohbet konusu olmaz, yaren meclisinin
de bu konuda bir yönlendirmesi olmaz. Çünkü yaren gecelerindeki en temel
kural saygı ve hoşgörüdür. Tartışmalı, ayrımcı veya olumsuz konulardan
uzak durulmaktadır.
4.3. Yarenlerin Etkileri İle İlgili Bulgular
• Yarenlerin gençler üzerindeki etkisi nedir?
• Yarenlerin sosyal ve kültürel etkisi nedir?
• Yarenlerin tanıtım etkisi nedir?
Yarenler arasında sıkı bir gönül bağı vardır. Yaren geceleri dışında aile
dostlukları inşa ediliyor, kültür evinde toplanıp sonraki geceler için hazırlıklar
yapılıyor, yeni oyunlar, gösteriler deneniyor, sohbetler ediliyor. Yarenlerin
sorunları paylaşılıyor, mutluluklarına ortak olunuyor. Bir cenaze, düğün
veya eşya taşıma gibi insanın insana ihtiyaç duyduğu günlerde yaren meclisi
sürekli birbirinin yanında olmaktadır. Birinin bir eksiği, yanlışı varsa gece
gibi örtülmektedir. Bir hadis-i şerifte de biriniz birinizin günahını, ayıbını
örterse Allah da kıyamette onun ayıbını örter diyor, yarenler de birbirinin
yanlışına set, doğrusuna, hayrına yol olmaya çalışmaktadır. Tabi sadece
yarenlerin değil, bölge halkının da eksiklerinin ve ihtiyaçlarının karşılanması
noktasında her bir elden gayret gösterilmektedir. Sonra bu ne oluyor? Bölge
halkı içinde dostluk bağının kurulmasına, halkın birbirine güvenmesine,
sahip çıkmasına yol açıyor. Yaren geceleri özellikle gençler açısından da
önemli katkılar sağlıyor.
56 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
Yaren meclisi bir sohbet ve eğlence meclisi olmasının yanı sıra eğitim
ocağıdır ve en temel amacı gençleri, zamanlarını verimsiz ve boşa geçirdikleri
yerlerden, kötü alışkanlıklardan uzak tutabilmektir. Bugün yaren meclisindeki
yaşça büyük olan kişiler de kendi baba ve dedeleri ile mahalle odalarına gider,
orada 70’li yaşlardaki insanlarla oturup kalkar ve o dönemin hayat anlayışını,
ahlakını, adabını henüz çocuk yaşta öğrenirmiş. Bugün, yarenler de kendi
çocuklarını getirerek yaren kıyafetini giydirmekte ve o birikimi henüz
küçük yaşta kazanmasını istemekte. Bu yüzden özellikle gençlerin gelmesi
ümit ediliyor, aileleri de bu yönde teşvik ediliyor. Çünkü bir insan özellikle
çocukluğunda yaşadığı şeyi unutmaz ve hoşuna giderse devamını getirir.
Gençlerin gelmesinin, katılım göstermesinin bir diğer önemli sebebi de bu
kültürü devam ettirecek kişilerin yetişmesi. Çünkü bugün yarenlik yapan
insanlar bu kültürü, meclisi bir yaşa, bir yere kadar yaşatabilir, devamının
gelmesi gerekiyor.
Herkes yaren olamayacağı için yaren kıyafetinin de bir ayrıcalığı oluyor.
İnsanlar o kıyafeti giymeyi hak etmiş olan kişiye takdir ile bakıyor ve o
kişinin belirli bir duruşu olduğunu, hangi camia ile iç içe bulunduğunu,
kimlerin yanında yetiştiğini biliyor ve “bu arkadaş temiz birisidir, kimseye
zararı dokunmaz” şeklinde bir intiba ile yarene güven duyuyor. Yaren
kıyafetini giyen kişinin bu ayrıcalığı kendisinin de hissetmesi ve hem yaren
meclisinde hem özel hayatında buna göre hareket etmesi gerekiyor. Çünkü
yaren, yarenliğe kabul edildikten sonra özel bir grubun üyesi oluyor. Onun
yapacağı bir yanlış veya insanlar üzerinde bırakacağı olumsuz izlenim haliyle
yaren meclisine sirayet edecektir. Bu sebeple yarenlerin birbirini ikaz etmesi,
kusurunu örtmesi ve iyiliklere teşvik etmesi yönünde bir anlayış hâkim.
Yarenlerden olsun olmasın, yaren meclisine katılan ve toplum arasında itibar
gördüğünü hisseden, hayatının daha dolu ve verimli geçtiğini, ait olduğu
toprak, kültür ve toplum ile yakınlaştığını hisseden genç de bir sonraki
toplantıya daha istekli gelmek ve çevresindeki insanları da getirmek istiyor.
Yanı sıra bu meclisin bir birlik, beraberlik, dostluk meclisi olduğunu, işin
önemini ve ciddiyetini bilmeyen gençler bile gelip katılmak isteyebiliyor.
Mesela okullarında bir folklor ekipleri olabiliyor, aileleri de bu ekipte yaptıkları
gösterileri yaren meclisinde de sergilemelerini isteyerek getirebiliyor. Tabi
yaren meclisine kendi hünerini göstermek için gelen gençler, gecenin kalan
kısmında orta oyunlarını, eğlenceleri görünce memnun oluyor, kendi rızası
ile gelmek istiyor. Çocukların katılımını artırmak, özgüvenlerini sağlamak
adına kabul ediliyor ve gönülleri hoş edilmeye çalışılıyor. Bu sayede yaren
geceleri, gençlere kendi kültürel kimliklerini keşfetme ve yaşatma fırsatı
sunuyor. Ayrıca gençlerin iletişim becerilerini geliştirmelerini, yaşıtları ve
büyükleri ile nasıl konuşacağını, oturup kalkacağını öğrenmesini sağlıyor.
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 57
En önemlisi ise gençlerin sorumluluk duygusuna sahip olmaları noktasında
yaren geceleri önemli bir yere sahip oluyor.
Yarenlerin, gençlerin gelişimini ve kültürel birikimini sağlamasının yanı
sıra yaren kültürünün ve bölgenin tanıtımı üzerinde de olumlu etkilere sahip.
Sandıklı turizm bölgesi olduğu için yaren gecesine gelen misafirlerin önemli
bir kısmı münferit veya grup halindeki turistlerden oluşuyor, şehir hayatında
göremeyecekleri bir mekân ve etkinlikler ile farklı deneyimler sunuluyor.
Oynanan oyunların ardından misafirlere hediye olarak verilen Sandıklı’nın
yöresel ürünleri de bölge tanıtımında etkili oluyor. Yunus Emre ve hocası
Tapduk Emre’ye ait ilahiler, tiyatral gösteriler de Anadolu irfan anlayışında
yeri olan bir şahsiyetin dimağlarda yer etmesini sağlıyor. Kısacası yarenleri
ziyarete gelen bölge halkı olsun, öğrenciler olsun veya bölge dışından gelen
misafirler olsun hem bölge kültürünü tanımakta hem de geçmişteki yaşam
şekli ve insan ilişkilerini, yani Anadolu kültürünü tanımakta.
4.4. Yaren ve Turizm İlişkisinin Nasıl Değerlendirilebileceğine Dair
Bulgular
• Yaren gecelerine turistlerin katılımı oluyor mu?
• Ziyaretçiler yaren esnasında gerçekleştirilen etkinliklere katılım
sağlıyor mu?
• Yaren gecelerine katılan turistlerin/ziyaretçilerin geri bildirimleri nasıl
oluyor?
Yaren gecelerinde aktif olarak görev yapan 25-30 kadar yaren bulunmakta,
her yaren her etkinlik gecesinde müsait olamayacağı için dönüşümlü katılım
sağlanabilmektedir. Misafirlerin sayısı da gelen gruba göre değişmekle
birlikte 40-50’ye kadar ulaşmaktadır. Bu misafir grupları bölgeden veya
yakın bölgelerden gelebilmekle birlikte öğrenci grupları, STK üyeleri, kamu
görevlileri ve turist kafileleri olabilmektedir. Sandıklı’nın termal turizm
bölgesi olması sebebiyle turist sayısı da yoğun olmakta. Yaren meclisinin
rüştü zamanında ispat edildiği için bölgeye turist grupları geldiği zaman
yaren gecesi talep ediyorlar. Yaren geceleri normalde Ekim-Mayıs ayları
arasında, haftada bir kere düzenlenirken bu talepler doğrultusunda haftada
2-3 kere düzenlenebilmekte. Örneğin kalabalık bir turist grubu geldiğinde
veya peş peşe gruplar geleceği zaman haftanın farklı günlerinde yarenler
talep ediliyor, yarenler arasında konuşulup karar veriliyor ve yarenlerin de
rızası ile düzenleniyor. Oteller de müşterilerine sunabileceği bir eğlence,
tematik bir faaliyet arayışında olduğu için yaren gecesi talep ediyorlar.
Bunun yanında en önemli tanıtım tabi ağızdan ağıza oluyor, gelip memnun
kalan insanlar kendi çevresine tavsiye ediyor. Önceki ziyaretlerinde otelin
58 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
etkinliği olarak gelen ve sonraki ziyaretlerinde kendi, bireysel olarak gelen
misafirler de var. Benzer şekilde grup olarak bölgeye gelecek olan ve bu
ziyaretleri öncesinde iletişim kurup yaren gecesi tertip edilmesini talep
eden ve gruplar halinde gelen misafirler de mevcut. Tabi bu gibi durumlar
bir ücrete mukabil oluyor ancak, bu ücret gelir kapısı olarak değil, haftada
birkaç kere düzenlenecek olan yarenlerin ihtiyaçlarını, ikramlarını karşılamak
ve geriye kalırsa derneğin ihtiyacını karşılamak amacıyla talep ediliyor.
Bunun dışında yaren meclisinin herhangi birisinden herhangi bir amaçla
maddi beklentisi veya ticari ilişkisi olmuyor. Yani yaren bittikten sonra o
ücreti yarenler arasında bölüşme gibi bir durum söz konusu değil, yarenlik
gönüllülük esasına dayalıdır ve geçmişten gelen kültürel bir sorumluluk ile
hareket ediliyor. Yarenler de bu konuda bilinç ve sorumluluk duyduğu için
canla başla gayret gösteriyor, misafirlerin memnun ayrılmasını, kültürlerini
başarılı bir şekilde tanıtabilmeyi, insanlara geçmiş yaşamın sadeliğini ve
huzurunu hatırlatmayı arzu ediyorlar.
Artık evlerin içi eşyalarla, şehirler de binalarla dolmaya başladı, nüfus
bir yandan artıyor ve huzur kalmıyor. Böyle olunca insanda geçmişe, sade,
sakin hayata dair bir özlem artıyor. Turizm penceresinden de bakınca
insanlar gösterişli otellerde, restoranlarda vakit geçirmek yerine alternatif
peşinde olabiliyor. Yaren gecelerinde de dış mekân yerine kültür evinin
bir katı kullanılıyor ve otel, balo salonlarında olduğu gibi gösterişli masa
sandalyeler yok, yer sedirleri kullanılıyor. Böyle olunca insanlar ortamı çok
daha samimi ve huzurlu buluyor ve eğlenceye, gece boyunca icra edilen
etkinliklere katılım göstermekten çekinmiyor. Türküler söyleyebiliyor,
orta oyunlarına katılabiliyorlar. Yaren gecelerinde konuşulan konular da
genellikle katılımcıların ilgi alanlarına, kişisel deneyimlerine ve toplumsal
olaylara dayanıyor. Katılımcılar, komik hikâyeler anlatabilir veya espriler
paylaşabilirler. Bu sayede misafirlerin yaren meclisi ile daha da yakınlaşması,
kendilerini rahat hissetmeleri sağlanıyor. Ayrıca, öncelikle Sandıklı yöresine
ait türküler, oyunlar, gösteriler sergilenmekle birlikte farklı bölgelere ait bu
kültürel değerlere de yer verildiği olmakta. Bu sayede misafirler bir başka
şehirde ve hiç bilmedikleri bir etkinlikte kendi yöresel değerlerinden birisini
görüp işittiğinde farklı bir mutluluk, memnuniyet oluyor. Buradaki amaç
uzun vadede Türkiye’nin farklı bölgelerinden farklı kültürel renkleri bir araya
getirmek ve misafir profiline göre kendilerine sunmak, farklı deneyimler
yaşatmak. Yaren gecesinin sonuna gelindiğinde ve misafirlerin görüşleri
sorulduğunda herkesin memnun kaldığı, özellikle telefondan uzakta geçen
birkaç saatin insanların rahatlattığı, geçmiş günleri hatırladıkları belirtiliyor.
Kimi misafirler ise kendi bölgelerinde bu tür bir etkinliğin olmadığını ve
böylesi bir etkinlik düzenlemek için ne yapılması gerektiğini öğrenmek istiyor.
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 59
Bu da yarenlerin misafirler üzerinde gerçekleştirmek istediği amaçlarını da
başardığını göstermekte.
4.5. Yaren Kültürünün Korunması ve Aktarılması İçin Yapılması
Gerekenlere Dair Bulgular
Bir kültürün aktarımı, o kültürü benimseyen, sahiplenen gençleri ile
mümkündür. Haliyle yaren kültürünün de aktarımı için en önemli şey
gençlerin katılımı ve sevgisidir. Ancak gençleri bulmak, onları her hafta en
azından bir yaren gecesinde ağırlamak tabi kolay değil, çünkü 12 yıllık bir
eğitim sistemi mevcut ve eğitimlerine devam etmeleri gerekiyor. Sanayide,
herhangi bir sanat ve zanaat alanında ustaların çırak bulmakta zorlanması
gibi yeni ve genç yarenleri bulmak da zor olabiliyor. Zorunlu eğitimde bir
nebze katılım sağlanabilirken üniversite dönemine gelen gençlerin bölgeden
uzaklaşması o yaş grubunun kendi kültüründen uzaklaşmasına da yol
açabiliyor. Bu durum karşısında bir şey yapılamaz ancak, bir gün o meclise
gelinmesi, insanların kendi kültürlerinin lezzetini alması ümidiyle yaren
gecelerine devam ediliyor. Yine de bir genç, özellikle üniversite çağında
evinden, köyünden, ilçesinden uzaklaşıyorsa bu kültürel bilinci okullarda
aşılamak veya unutulmamasını sağlamak mümkün olabilir. Mesela edebiyat
fakülteleri, halk bilimi, folklor bölümleri, radyo sinema televizyon, turizm
bölümleri bu konu için çok müsait. Teorik ve uygulamalı araştırmalarıyla
gençler birçok bölgenin kültürel değerlerini tanıyabilir ve okul içi, okul dışı
projelerle de bunları başkalarına tanıtabilir.
Eğitim çağındaki gençlerin bahsedilen durumundan dolayı yaren kültürü,
yaren meclisinde bulunan ve hayatını bir düzene koymuş insanlarla yaşatılmaya
devam ediliyor. Yarenlerle ilgili kurulan federasyon çatısı altında farklı gruplar
bir araya geliniyor ve ülkenin farklı bölgelerindeki farklı organizasyonlara
gidiliyor. Bu gezilerde yaren ve diğer sohbet toplantılarına da yer, zaman
ayrılıyor. Bu fırsat ne kadar verimli kullanılabilirse tanıtım da o kadar başarılı
oluyor. Ancak tanıtım faaliyetlerinin başarılı olabilmesi için yarenlere,
sohbet toplantılarına mahsus, sadece bu konuya özel organizasyonların
düzenlenmesi gerekiyor. Bu sayede yaren kültürünün ne demek olduğu,
neden önemli olduğu, kime ne kazanımlar sunduğu gibi konularda yeterli
düzeyde tanıtım yapılması mümkündür ve gereklidir. Çünkü insanlar sohbet
toplantısının ne olduğunu bilmiyor, yöresel kıyafetleriyle bir ekip gördüğü
zaman halk oyunları ekibi diye düşünebiliyor. Bir başka temaya sahip
organizasyonların içerisinde yer verilecekse de yeterli zamanın, mekânın,
fırsatın tanınması gerekiyor. Yoksa yarenler, sohbet toplantıları bir etkinliğin
dinlenme arasında veya kenarda tahsis edilen bir çadırın altında 5-10 dakika
sahnelenen bir gösteri sanatı haline gelir ve hiçbir anlamı, tanıtımı, kazanımı
60 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
olmaz. Sohbet toplantılarının Türkiye’nin her köşesinde olması gerekiyor.
Gençlerin kahvelerden, oyun salonlarından alınarak bir kültürün parçası
konumuna getirilmesi ve kendi insanını tanıması gerekiyor. Örf ve adetlerin,
geleneklerin yarınlara daha güzel şekilde aktarılması gerekiyor. Dolayısıyla
bu gecelerin daha fazla gerçekleştirilmesi gerekiyor. Zaten yaren gecelerine
gelen misafirler arasında geceyi çok beğendiğini ve kendi yaşadıkları yerde
bu tür etkinliklerin olmadığını söyleyenler oluyor. Aslında Türkiye’nin farklı
bölgelerinde farklı isimlerle bu toplantılar gerçekleştiriliyor, kimisi biliniyor
kimisi bilinmiyor. Ama geçmişe nazaran artık birçoğu unutulmuş durumda,
insanlar da geçmiş yaşama özlem duyduğu için böylesi geceleri, etkinlikleri
görmek, onlara katılmak istiyor.
Hani “taş yerinde ağırdır” diye bir söz var, açık bir alanda yapılan gösteri
ile kendi geleneğine, amacına göre düzenlenmiş bir odada yapılması çok farklı
sonuçlar ortaya koyuyor. Ayakkabılarını çıkarıp giren, yer sedirlerine oturan
bir misafir henüz gecenin başındayken samimiyeti hissedebiliyor ve kendisini
adapte edebiliyor. Bu ayrıcalığı ve deneyimi sunabilmek için misafirlerin
kültürün kendi mekânına gelmesi gerekiyor, böylece kültür, kendi mekânı
ile birlikte sergilenmiş ve birlikte korunmuş oluyor. Ayrıca yarenler turizm
çekiciliği oluşturmak, daha çok turist çekmek amacıyla sıradan bir ürün
haline getirilirse, her misafir grubunun talepleri doğrultusunda bir içerik
hazırlanırsa anlamı, kıymeti kalmaz. Birkaç saatliğine kiralanmış eğlence,
gösteri organizasyonuna dönüşür. Yarenlerin bu konudaki dik duruşu yaren
geleneğini bozulmaktan koruyor. Ve gönüllülük burada önemli bir değer.
Örneğin bazı bölgede yapılan sohbet toplantıları bozuldu, çünkü orada
iş ticarete döküldü. Sandıklı’da da turistik amaçlı bir talep olduğunda ve
haftada birkaç gece yaren düzenlenmesi gerektiğinde masrafları karşılamak
ve misafirlere ikramda bulunabilmek için ücret talep ediliyor. Ama orada
gelenek ticarete dönüştü ve eğlenmek için icra edilen toplantıda sürekli
talepkâr olunmaya başlandı. İşin içine maddiyat girerse biter. Yerel
yönetimlerin ve eli açık vatandaşların, iş adamlarının bu konuda destek
vermesi gerekiyor, bunun için de öncelikle bu kültürü sahiplenmeleri, gelip
katılım göstermeleri gerekiyor. Yerel yönetimler kurumsal sorumluluk olarak
ister istemez destek vermek zorunda kalıyor ama bir iş adamının gelip de “ne
kadar güzel bir topluluk, etkinlik, kültürümüzü devam ettiriyorsunuz, bu
da benim desteğim olsun”, şeklinde bir yaklaşımı şimdiye kadar yaşanmadı.
Örneğin, yaren gecelerinin düzenlendiği kültür evinin inşası yapılırken
masrafları karşılayabilmek, inşayı tamamlayabilmek adına halk oyunu
ekibi ile birlikte köylere veya yakındaki diğer yerlere gidilerek düğünlere
gidiliyordu. Ve buradaki asıl amaç kişilerin kazancı yerine kültür evinin
masrafı olduğu için normal fiyatın çok altında bir fiyat talep ediliyordu.
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 61
Bu maddi ihtiyacın olmadığı zamanlarda da çeşitli düğünlere, etkinliklere
katılım sağlanması adına yaren meclisine davetler yapıldı ancak burada
ticari bir faaliyet olduğu için kabul edilmedi. Ancak yarenlerin bu kültür
evi adına gösterdiği fedakârlık karşısında birtakım suiistimaller oldu, o
yöresel kıyafetlerin ağırlığı ve sıcaklığına, sergilenen oyunların yoruculuğuna
karşı cüzi miktarda alınan ücrete dahi çok denildiği oldu. Böyle bir tutum
ile karşılaşınca bu tür yerlere, etkinliklere gidilmekten vazgeçildi. Sandıklı
yaren meclisi olarak böyle bir tutum ve duruş sergilenirken farklı bölgelerde
olduğu gibi dejenere olma durumu tabi korkutan bir durum. Bu yüzden
yerel imkânlarla destek verilmesi lazım, çünkü yapılan iş sadece bir eğlenme,
eğlendirme işi değil ve kolay bir iş de değil. Ayrıca derneğin yakıt, elektrik,
su, temizlik gibi temel giderleri, misafirlere yapılan ikramların ve verilen
hediyelerin giderleri var, bunlar da dernek bünyesinde karşılanmaya
çalışılıyor. Eğer karşılanamazsa ve karşılamak adına iş ticarete dönerse, bir
nevi “para alan emir alır” durumuna gelir ve parayı veren kişiler bir sahiplik
duygusuyla yönlendirmeye, çeşitli taleplerde bulunmaya çalışır, yaşatılmaya
çalışılan kültürün doğası, doğallığı bozulur. Bahsedilen veya benzer şekilde
yürütülen yerler artık sohbet odalarını gelir kapısı yaptığı için geleneği,
kültürü bugüne göre yorumlamaktan da çekinmiyor. Tabi bu topluluklar
bir gelir kapısı sağlamak adına elverişli konumda. Herhangi bir etkinliğe
sadece halk oyunu için dahi gidilse kazanç sağlanabilirken orta oyunu veya
diğer gösteriler de eklenirse önemli paralar kazanılır, o topluluğun üyeleri
de memnuniyetle gider. Ama bu gibi bir durumda ne olur? Artık ticari
bir duygu, yaklaşım yaşanır, insan içinde bulunduğu, temsil ettiği kültürü
benimsemekten uzaklaşır. Yaren odası olarak kimse kendi veya bir yakınının
düğünlerine, törenlerine dahi yaren ekibi çağırıp da hatır gönül adına gösteri
yapmadı, böyle bir teklifte bulunmadı. Yarenlerin ortak gayesi de sahip
olunan kültürü bir menfaat beklentisi olmadan ve dışarıya bağlı kalınmadan
yaşatmak, sonraki nesle aktarmaya çalışmaktır.
Maddi kaynakların yanı sıra bu kültürel değeri doğru şekilde yaşatmak,
tanıtımını yaparken sadece yaren kültürünü değil bölgeyi de tanıtmak
gerekiyor. Misafirlere takdim edilen hediyelerde de hangisinin nereye özgü
olduğu, nasıl yapıldığı anlatılıyor. Örneğin tahta helvanın başka bir yerde
bulunamayacağı anlatılıyor veya dernek başkanı tarafından yazılmış Sandıklı
evlerini, sokaklarını, kültürünü anlatan kitaplar veriliyor. Bölgenin termal
açıdan zengin olduğu ve Yunus Emre’si ile bilindiği belirtiliyor. Böyle olunca
yaren geceleri sadece yaren meclisinin değil, bölgenin de bir tanıtım elçisi
oluyor. Sandıklı Kültür Evi’nin bahçesinde de Sandıklı’nın Hisar Kalesi,
Ulu Pınar’ı, Akdağ’ın Koca Yaylası gibi bölgeleri ve oralarda bulunan atları,
kuyusu, çeşmesi, mermer güvercini gibi değerleri üç boyutlu çalışarak
62 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
tasarlandı, süslendi. Yaren gecesine gelen kişiler bu sayede Sandıklı’yı da az
çok tanıma, hiç değilse nelere sahip olduğunu bilme imkânı buluyor.
5. Sonuç ve Öneriler
2014 yılında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili
Listesi’ne dahil edilen geleneksel sohbet toplantıları, Afyonkarahisar’ın
Sandıklı ilçesinde yaren ismi altında düzenlenmektedir. Kökeni Orta Asya’ya
dayanan, Anadolu kültürü ile şekillenen, ahiliğin izlerini taşıyan Sandıklı
yarenleri geleneklerini koruyarak yaşatılmaya devam etmektedir. Kelime
anlamı olarak dost, arkadaş anlamı taşıyan yarenliğin bu anlamının karşılığını
bulduğu ve gerek kendi arasında gerekse bölge halkı üzerinde önemli bir bağ
oluşturduğu belirlenmiştir. Ayrıca bölge halkının ihtiyaçlarının giderilmesi,
gençlere yol gösterilmesi, içinde bulundukları kültürü tanıması, kültürel
miras değeri taşıyan yarenlik kültürünün aktarılması açısından da katkıları
bulunmaktadır.
Sandıklı yarenleri, Sandıklı ilçesinin termal turizm bölgesi olması
sayesinde çeşitli şehirlerden misafirleri ağırlamaktadır. Turistlerin yanı sıra
Afyonkarahisar’dan, çevre il ve ilçelerden öğrenci, STK üyeleri, özel ve kamu
kurum yetkilileri gibi çeşitli misafir gruplarının da ziyaret yeri olmaktadır.
Bu yönüyle hem yaren gecelerinin ve kültürünün hem de Sandıklı ilçesinin
tanıtımında olumlu bir etkiye sahip olmaktadır. Sandıklı yarenleri, sahip
olduğu kültürel yapının korunarak aktarılması açısından başarılı bir örnek
oluşturmaktadır. SOKÜM değeri olarak yarenlerin çeşitli festival ve
etkinliklerde sahne gösterisi adı altında kısa süreli uygulamalarının yerine;
kültür ve mekân bütünlüğünü sağlamak adına kendi yerinde icra edilmesi
ve tanıtımının artırılması, bu sayede diğer illerde kaybolan, kaybolmaya
yüz tutan sohbet toplantılarına örnek teşkil etmesi sağlanmalıdır. Başta
yerel yönetimler olmak üzere siyasi mercilerin de bu konuda destek olması
beklenmektedir. Sandıklı yaren meclisi olarak şehirler arası etkinliklere
katılım sağlandığı belirtilmekle birlikte bu etkinliklerin sayısının, niteliğinin,
etki alanının artırılması gerektiği görülmektedir. Ayrıca Orta Asya’da
başlayıp Anadolu’da ve Türki cumhuriyetlerde yaşatılan bir geleneğin
sadece şehirlerarası değil, ülkeler arası bir dostluk meclisi olarak hayat
bulması, festivallerinin düzenlenmesi, Kazakistan, Özbekistan gibi diğer
Türk ülkelerindeki meclislerle gidiş gelişlerin yapılarak sohbet meclislerinin
birbirine misafir olması ve bu sayede bölgenin, bölge kültürünün tanıtılması,
turistik hareketliliğin artması sağlanabilir.
Yapılan görüşmeler sonucunda ortaöğretim ve lise düzeyi eğitim
kurumlarından öğrenci gruplarının yaren gecelerine misafir olarak katılım
Turgut Türkoğlu / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu | 63
sağladığı belirlenmiştir. Özellikle halk bilimi, güzel sanatlar, turizm gibi yaren
kültürü ile ilişki kurulması mümkün olan bölümlerin öğrencileri başta olmak
üzere üniversite öğrencilerinin bu gibi etkinliklere katılımı teşvik edilmelidir.
Ayrıca Sandıklı yarenlerinin ve diğer sohbet toplantılarının gençler ve bölge
halkı üzerindeki etkilerinin belirlenmesine yönelik nitel ve nicel çalışmaların
yapılması önerilmektedir.
64 | Somut Olmayan Kültürel Miras Unsuru Olarak Sandıklı Yarenlerinin Kültürel Aktarım...
Kaynakça
Aksakal, E. (2019). Türk kültüründe eril mekân örneği; Köy odaları. Folklor/
Edebiyat Dergisi, 25(98), 291-308.
Aksu, H. (2004). Osmanlı sonrası Türk el sanatlarının dirilişi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları El Sanatları Dergisi, (1).
51-55.
Arslan, M. (2010). Kula’da eğlenerek öğreten bir sosyal kurum: Yaren. Motif
Akademi Halkbilimi Dergisi, 3(6), 70-80.
Atlı, S. (2015). Somut olmayan kültürel mirasa bir örnek: Balıkesir Pamukçu
erfene sohbet toplantıları. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(40).
7-25.
Atlı, S. (2016a). Erzincan-Kemaliye (eğin) sıra gezme sohbet toplantıları ve
eğin fasıl grubu. Karadeniz Araştırmaları Dergisi, (51), 273-300.
Atlı, S. (2016b). Geleneksel sohbet toplantılarının Türkiye’deki yayılma sahası
ve günce durumu, Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaren Sempozyumu Bildirileri, Çankırı Karatekin Üniversitesi Yaran Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi, Çankırı, 02-04 Nisan 2016, 59-81.
Çakır, Ö. (2018). Çankırı’da yârân sohbetlerinin edebî cephesi yahut yârân edebiyatı. Çankırı Karatekin Üniversitesi Karatekin Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1(1), 151-20.
Durmaz, U. (2018). Bereket, eğitim, eğlence üçgeninde bir köy seyirlik oyunu:
Hibibim. Milli Folklor, (118), 130-144.
Ekim, G. (2012). “Sohbet” toplantılarında, topluluğun kuruluşuna yönelik gerçekleştirilen ilk toplantı ve önemi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(1), 97-110.
Ekim, G. (2015). Toplu çalıp söyleme geleneğinin yaşatıldığı “sohbet toplantılarında” sıra sahibinin belirlenme ritüeli. Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Dergisi, (7), 75-83.
Mete, F., Candeğer, Ü., Koca, T. (2011). Somut olmayan kültürel miras: Ferfene
(Ankara örneği). Milli Folklor Dergisi, (114), 100-111.
Uygur, H. K. (2019). Ankara ferfene günlerinin toplumsal cinsiyet bağlamında
işlevsel olarak değerlendirilmesi. Milli Folklor Dergisi, (123), 177-192.
Bölüm 5
Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda
Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Necdet Hacıoğlu1
Meliha Sena Yıldırgan2
Ebru Arıcı3
Aziz Gökhan Özkoç4
Orhan Batman5
Özet
Turizm sektöründe turistlerin odak noktaları zamanla değişmektedir.
Özellikle covid-19 salgınının ardından konaklama tercihlerinde meydana
gelen değişimler dikkat çekmektedir. Covid-19 ile gelen izole tatil
kavramı beraberinde farklı konaklama tiplerinin de tercih edilmesini
getirmiştir. Bungalov tipi işletmelerin günlük, haftalık ya da daha uzun
süreli kiralanabilmesiyle ve özellikle doğal güzellikleri ile ön plana çıkan
destinasyonlarda bulunmasından dolayı kısa sürede vazgeçilmez konaklama
faaliyetlerinden birisi haline gelmiştir. Hem büyük şehirlerde hem de daha
küçük yerleşim birimlerde oldukça popüler hale gelmiştir. Özellikle Sapanca
bölgesinde 12 ay boyunca aktif olarak hizmet veren bungalovlar gerek
mimari özellikleri ile gerek içinde bulunduğu doğal alanlar nedeniyle ilgi
görmektedir. Ancak bu ilgi de belli başlı sorunları ortaya çıkartmaktadır.
Bu çalışmada ise Sapanca’da faaliyet gösteren bungalovlarda yaşanan
1
İstanbul Gelişim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Turizm Rehberliği
Bölümü, Türkiye,
[email protected]
2
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği
Ana Bilim Dalı, Türkiye,
[email protected]
3
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği
Ana Bilim Dalı, Türkiye,
[email protected]
4
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Ana Bilim
Dalı, Türkiye,
[email protected]
5
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Ana Bilim
Dalı, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1814
65
66 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
yönetsel sorunlara odaklanılarak bu sorunlara çözüm önerilerinin getirilmesi
hedeflenmiştir.
Amaç
Çalışmanın amacı, Sapanca’da bulunan bungalov işletmelerinde yaşanan
yönetsel sorunların belirlenmesi ve belirlenen sorunlara yönelik çözüm
önerileri getirmektir. Bu araştırmanın, bungalov işletmelerinde yaşanan
yönetsel sorunları belirlemesi ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri
getirerek hem alanyazına hem de söz konusu işletmelere katkı sunması
beklenmektedir.
Yöntem
Çalışmanın amacı doğrultusunda yorumlayıcı paradigma ekseninde, nitel
veri toplama metotlarından görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırma evreni,
Sapanca yöresindeki bungalov işletmeleridir. Çalışmanın örneklemini ise,
Sapanca yöresinde ulaşılan 14 bungalov işletmesi yöneticisi oluşturmaktadır.
Veri analizi MAXQDA 2020 programı aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
Bulgular
Elde edilen verilerden ulaşılan bulgulara göre; Sapanca’daki bungalov
işletmelerinin en fazla sorun yaşadığı konular, rezervasyon ve yerel
yönetimlere yönelik sorunlardır. Bunun yanında kısmen nitelikli personel
konusunda sorunlar yaşandığı görülmektedir. Belirtilen diğer temalarda ise
işletmelere özgü belli başlı sorunların yaşandığı ve genel manada çok fazla
sorunla karşılaşılmadığı bulgusuna ulaşılmıştır.
Sonuç ve Öneriler
Çalışmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda, yerel yönetimler alt
yapı çalışmalarına odaklanmalı, bölgenin doğal yapısı imkân veriyorsa
yenilenebilir kaynaklardan enerji üretmek düşünülebilir, ardından bölgedeki
dolandırıcılık faaliyetlerini azaltmak için tüm bungalov işletmelerine tek
bir web sitesi üzerinden iletişim sağlanabilir, personel konusunda turizm
fakültelerine başvurulabilir. Staj vb. yönlendirmeler sayesinde personelin
nitelik sorunu ortadan kalkmış olacaktır. Belgelendirme konusunda ise bir
takip sistemi oluşturulabilir. Belirli aralıklar ile belge hakkı verilen işletmeler
çeşitli denetimlere ve yönergelere tabii tutulabilir şeklinde çözüm önerileri
getirilmiştir.
Orijinalliği/Değeri
Sapanca’da bulunan bungalov işletmeleri özelinde yönetsel sorunların
incelendiği bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu durum çalışmanın özgün
değerini yansıtmaktadır.
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 67
1. Giriş
Doğaseverlerin doğa içerisinde konaklama yapmak amacıyla seyahat
etmeleri ve yaşanan Covid- 19 salgını sonrasında turistlerin kalabalıktan
uzak destinasyonlarda tatil yapabilmeleri için doğada konaklama işletmeleri
mevcuttur. Bu konaklama işletmelerine en güzel örnek gündemde olan ve
çok tercih edilen bungalovlardır (Kıvılcım ve Aydın, 2022). Bungalov tipi
işletmelerin günlük veya haftalık olacak şekilde kiralanması ile oluşan bu
yeni konaklama çeşiti hem büyük şehirlerde hem de nispeten daha küçük
yerleşim birimlerinde turizm yoğunluğunu artırmaktadır (Yıldırgan ve
Bilgiçli, 2021). Özellikle Sakarya İli Sapanca İlçesi’nde bulunan bungalov
evler turistlerin sıklıkla konaklamak için tercih ettiği yerler haline gelmiştir.
Covid-19 pandemisi ile bungalov tipi işletmelere olan yönelim artış
göstermiştir (Yenişehirlioğlu ve Salha, 2020). Bungalov konaklama
işletmeciliği gelen misafirlere kişiselleştirilmiş hizmet sunarak, son dönemde
turizm sektörüne yeni bir soluk getirmiştir (Emir ve Kurgun, 2019). Bundan
dolayı bungalov işletmeciliğine dair yapılacak çalışmalar önem arz etmektedir.
Çalışma, “Sapanca’daki bungalov işletmeciliğinde yaşanan sorunlar nelerden
oluşmaktadır?” sorusu ile ortaya çıkmıştır. Buradan hareketle çalışmada,
Sapanca’da bulunan bungalov işletmelerinde yaşanan yönetsel sorunların
tespit edilmesi ve belirlenen sorunlara yönelik çözüm önerileri getirilmesi
amaçlanmıştır.
İlgili alanyazında bungalov evlerin tercih edilmesindeki faktörleri
inceleyen (Kıvılcım ve Aydın, 2022), villa, müstakil ev, bungalov gibi
konaklama yerlerinin çoğunlukla kısa süreli kiralanması yoluyla oluşan
turistik talebi Sapanca destinasyonu üzerinden araştıran (Yıldırgan ve
Bilgiçli, 2021), ev pansiyonculuğuna ilişkin uygulama sorunlarını inceleyen
(Emir ve Kurgun, 2019) çalışmalar yer almaktadır. Fakat Sapanca’da
bulunan bungalov işletmeleri özelinde sorunların incelendiği bir çalışmaya
rastlanılmamıştır. Yapılacak mevcut çalışma ile bu konudaki literatüre katkı
sağlanması hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra, çalışmadan elde edilen
bulgular ve sonuçlar neticesinde bungalov işletmelerindeki sorunlara yönelik
çözüm önerileri getirilerek, işletmecilere katkı sağlanması beklenmektedir.
2. Literatür
2.1. Bungalov Kavramı ve Özellikleri
Herhangi bir mekânın fiziki, beşerî ve kültürel potansiyeli, bahsi geçen
destinasyonda bulunan ve ön plana çıkmış olan turistik faaliyetleri ve
konaklama çeşitlerini büyük oranda etki etmektedir. Temel anlamda belirgin
68 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
olan turistik konaklama türleri arasında otel, motel, tatil köyü, pansiyon,
karavan, bungalov, çadır-kamping ve oberj bulunmaktadır (Ceylan ve Yakut,
2021). Türk Dil Kurumu’na göre ahşap tek katlı ev olarak açıklanan bungalov
evler, genellikle Hindistan’da veranda ile çevrili ev şeklinde ifade edilmektedir
(TDK, 2023). “Bungalov” kelimesi Hintçe’ den türemiştir. Hintçe “bangla”
ifadesinden ortaya çıkan bungalov kelimesi, 17. yüzyılda kullanılmaya
başlanmıştır. İlk olarak bungalov; Hindistan’da bulunan çamurlu duvarları,
sazdan çatısı olan ve verandadan meydana gelen bambudan inşa edilmiş
kulübeler şeklinde tanımlanmıştır. Ardından Hindistan’da artan sömürgecilik
faaliyetleri sebebi ile yerli bungalovlar inşa edilmiş ve daha kalıcı konaklama
yerleri hale getirilmiştir.
1850-1851 yılları arasında ilk bungalov İngiltere’de inşa edilmiş
ve ilk kez turistik merkezlerde tatilcilerin konaklama faaliyeti olarak
değerlendirilmesine fırsat verilmiştir. Ardından 1869 yılına kadar çeşitli
tatil köylerinde öncü olması sebebiyle bungalovlar inşa edilmiş ve zamanla
farklı biçimlerde tasarlanmıştır (Levell vd., 2021). 1915-1919 yıllarına
gelindiğinde Amerika’nın California eyaletinde adından söz ettiren bungalov
evleri inşa edilmeye başlandığı ilk dönemlerde bölgenin kültürel değerlerini
yansıtan ilkel evler olarak tasarlanmıştır. İç dizaynının da bulunduğu bölgenin
kültürel desenlerini yansıtacak şekilde yapılması, bölgede yaşayan bireyler
tarafından satın alınarak bahçe, bağ evi, tarla evi şeklinde kullanılmasını
sağlamıştır. Özellikle savaş yıllarında maddi imkânsızlıklar ve göçmenlerin
gelmesiyle birlikte bungalovlara olan ilgi artmıştır. Normal bir evin
maliyetinin yarısından daha az bir fiyata inşa edilebilen bu evler, uzun bir
süre göçmenlerin tercih ettiği konutlar olarak değerlendirilmiştir. Ardından
çoğunlukla ahşaptan yapılması ve taşınabilirliği sebebi ile deniz kenarı, orman
gibi turizm faaliyetleri bakımından değerli alanlara taşınması ile kısa sürede
bungalov evlerine verilen değer gözle görünür oranda artmıştır. Günümüzde
ise bungalovlar turizm faaliyetlerindeki gelişmeler sayesinde turizmde eşsiz
konaklama tercihlerinden birisi haline gelmiştir. (Faragher, 2001).
Kırsal bölgelere inşa edilen bungalovlar genellikle doğa ile iç içe olan
mekânlarda olması tercih edilmektedir. Dolayısıyla deniz kenarı, orman,
dağ vb. alanlara konumlandırılmaktadır. Bungalov evlerinin özelliği yapısı
bakımından bulunduğu çevre ile uyum içerisinde olmalıdır. Dışarıdan
bakıldığında inşa edildiği bölgedeki doğal alanın görüntüsünü bozmamalıdır.
Dolayısıyla bulunduğu mekânı tamamlayıcı nitelikte inşa edilmelidir
(Faragher, 2001).
Günümüzde ise birçok ülkede konaklama tercihleri bungalovların
bulunduğu doğal alanlara, kırsal kesimlere doğru yönelmiştir. Hem
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 69
şehirleşmeden uzaklaşmak hem de diğer lüks işletmelere göre daha uygun
fiyatlandırma seçeneklerinin bulunması kırsal alanlarda bulunan konaklama
işletmelerine olan rağbeti arttırmıştır. Bu sebeple bu alanlarda bulunan dağ
evi, taş evler, ahşap evler, kulübeler, bungalov vb. konaklama alanı olarak
tercih edilmektedir (Poruțiu vd., 2021).
1134 sayılı turizm tesislerinin niteliklerine yönelik açıklamalara yer
verilen yönetmelikte belirtildiği üzere, kırsal turizm tesisleri şeklinde
ifade edilen bungalov evler, kamping sınıfında yer almaktadır. Yayınlanan
yönetmelik gereğince kırsal turizm tesisleri; en az beş odası bulunan, köy evi,
çiftlik evi, dağ evi veya yayla evi tesisleri olarak ifade edilmektedir. Tesislerde
konaklayanlara, bölgenin mutfak kültürünü yansıtan, doğal içerikli yiyecekiçecekleri tüketebilme fırsatı sunan tesisler buna ek olarak yöresel mimari
yapı ve dekorasyonlarını da sergileme imkânı bulmaktadır. Kampingler
olarak ayrıştırılan bungalov evlerin büyüklükleri ve sayıları bakımından
birtakım sınırlamalar mevcuttur. Bir bungalov en fazla 20 m2 büyüklüğünde
olmak durumundadır. Buna ek olarak aynı bölgede peş peşe en fazla 30
adet bungalovun bulunmasına izin verilmektedir. Bungalov evlerin yer
aldığı konumun girişinde gelen müşteriler ile doğrudan ilgilenmek adına bir
resepsiyon yer almaktadır. İlaveten yeme-içme hizmeti vermek için de bir
restoran bulunmaktadır. Bungalovların içerisinde misafirlerin kullanımına
sunulan bir mutfak yer almamaktadır (Resmî Gazete, 2019).
Kırsal turizm tesisi olarak ifade edilen bungalovlar, bulundukları yörede
turistler için bir çekicilik unsuru olmakla beraber az gelişmiş ya da gelişmekte
olan destinasyonların gelişimine gözle görünür oranda katkı sağlamakta,
kırsal alanları yerel halk ve turistlerin buluşma noktaları haline getirerek
bölgeyi toplumsal, ekonomik ve hatta sosyal anlamda geliştirmektedir
(Ötügen, 2010). Bu ve buna benzer yapılar, bölgeye gelen misafirlere
huzur ve dinginlik vermesi gibi farklı yönleriyle destinasyonların tercih
edilebilirliğini arttırmaktadır (Brebbia ve Maugeri, 2007).
Çoğunlukla doğal alanlara inşa edilmiş olan bungalovlar, turistlerin
bölgedeki endemik bitki ve hayvan türlerini gözlemlemesine, doğal alanlara
olan ilgi ve alakalarını arttırmalarına ve benzersiz deneyimler kazanmalarına
olanak tanımaktadır (Ötügen, 2010). Ayrıca, gastronomik açından değerli
olan bölgenin yerel mutfak kültürünün ön plana çıkmasını, tanıtılmasını
sağlamaktadır (Chuang, 2009).
2.2. Sapanca’daki Bungalov İşletmeciliği
Turistik destinasyon olarak Sapanca gölü ve yakın çevresine bakıldığında,
bölgenin ulaşım ve haberleşme imkânlarının son derece gelişmiş olması,
70 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
büyük yerleşim yerlerine yakınlığı ve doğası gereği bölgenin önemli bir
çekim merkezi olduğunu göstermektedir. Tüm bunların yanında gelişmiş ve
çeşitlendirilmiş konaklama imkanları ile de Sapanca bir turistik destinasyon
olarak da ön plana çıkmaktadır (Zengin ve Çevrimkaya, 2022). Yalnızca villa
ve bungalov tipi butik konaklama işletmeleri sayesinde ulaşılan 4.000 yatak
kapasitesi Sapanca halkı için istihdam, ekonomik gelir, misafirler ile yerel halk
arasındaki kültürel etkileşim, âtıl toprakların değerlendirilmesi ve özellikle
Sapanca ilçesinin ulusal ve uluslararası imajı bakımından pozitif sonuçları
da beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte, ilçe genelinde kontrolsüz
bir bungalov yapılaşması, rastgele birçok yerin bungalov yatırımına
yönlendirilmesi, çevre, altyapı, nitelikli işgücü, sağlık ve güvenlik gibi
konularda birçok soruna da ev sahipliği yapmıştır. Bu açıdan ilçede yer alan
Sapanca Villa ve Bungalov İşletmecileri Derneği (SAVİBU) artan konaklama
gereksinimini faydaya dönüştürmek ve Sapanca turizmini sürdürülebilirlik
anlayışı içerisinde ileriye taşımak için gösterilen gayrete güzel bir örnek olarak
değerlendirilebilir (Yıldırgan ve Taşçıoğlu, 2023). Tablo 1’de SAVİBU üyesi
konaklama işletmelerinin sayısal dağılımı verilmiştir.
Tablo 1.Sapanca’da Örgütlü Düzeydeki Bungalov, Villa, Glamping İşletmeleri (2023)
Tesis Tipi
Adet
Bungalov
759
Villa
155
Glamping
53
Toplam
967
Kaynak: Yıldırgan ve Taşçıoğlu, 2023.
Sapanca’da faaliyet gösteren farklı tipteki Basit Konaklama Tesisi Belgeli
toplam 967 işletme bulunmaktadır. Bu işletmelerin oda kapasitesi ise 1630
olarak görülmektedir. Halen inşaat aşamasında olup faaliyete geçmeye
hazırlanan tesisler de dikkate alındığında bu sayının 1200 civarında olacağı
ön görülmektedir. Bunların dışında örgütlü olmayan işletmelerle birlikte
Sapanca’da 1500’ün üzerinde bu kapsamda işletme olduğu bilinmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu verilere bakıldığında ise
Sapanca’da faaliyet gösteren toplam 382 tesisin 19’u Turizm İşletme Belgeli
iken, 363’ü Basit Konaklama Tesisi Belgeli olarak görülmektedir (www.ktb.
gov.tr).
2.3. İlgili Araştırmalar
Yenişehirlioğlu ve Salha’ya (2020) göre, pandemi öncesi dönemdeki
tatillerinde otel tercih eden kişilerin büyük oranda otellerden uzaklaşarak
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 71
glamping, hobbit evleri kamping veya bungalov gibi kalabalıktan uzak ve
bireysel zaman geçirerek sosyal mesafeyi koruyabilecekleri destinasyonlara
yöneldikleri ifade edilmektedir. Otel gibi büyük ve daha kapsamlı konaklama
işletmelerinde konaklamak yerine daha az kişinin bulunduğu, sosyal
mesafenin kolaylıkla uygulanabileceği veya bütünüyle insanlardan uzak
zaman geçirilebileceği destinasyonlara kaydığı görülmektedir. Özellikle
yazlıklar, tatil amaçlı günlük, aylık ya da haftalık olarak kiralanabilen daireler,
bungalov ve çadır gibi iç işleyişinin bir çalışan tarafından yapılmadığı
temizlik faaliyetleri, yeme-içme ve sosyal mesafe gibi faktörlerin tümüyle
kişilerin kendi tarafından yönetildiği konaklama seçeneklerine bir eğilim
olduğu belirtilmektedir. Aynı zamanda Kale ve diğerlerine (2022) göre,
Covid-19 pandemisinin yıkıcı etkilerinin azalmasına karşılık, katılımcıların
büyük çoğunluğunun hala bungalov vb. küçük işletmelere yönelik tatil
planları yaptığı görülmüştür.
Olcay ve Turhan’a (2017) göre, işletmeden işletmeye bungalov evlerin
iç mimarisi, dizayn ediliş tarzı kullanılan eşyalar farklılaşmaktadır. Bazı
işletmelerde yemek alanları, duş vb. hizmetler ortak kullanım alanları olarak
tasarlanmışken bazı işletmelerde bu hizmetler bireysel, sadece konaklayan
kişi ya da kişilere özgü hizmetler olarak sunulmaktadır.
Cohen (1982) çalışmasında Güney Tayland’da bungalov turizmini
incelemiştir. Çalışmada bölgedeki bungalov işletmelerinin bazı sorunlarına
değinilmiştir. Öncelikle bungalov işletmelerinde yerli halkın istihdam
edilmediğini öne sürmüştür. Ayrıca lüks otellerin sunduğu hizmeti
sunamadığı ve bu konuda özellikle alt yapı eksikliklerinin olduğunu
belirtmiştir. Bungalov evler konusunda bir diğer problem ise bungalovların
turistlerin uğrak yeri olan destinasyonlara inşa edilmesidir. Bunun sonucunda
çoğunlukla geleneksel orta sınıf turistlere hitap ettiği düşünülmektedir.
Ancak daha seçici ve zengin olan turistler kalabalık destinasyonlar yerine
insanlardan uzak ve kimsenin deneyimlemediği turistik ve doğal alanları
tercih etmektedir şeklinde belirtmiştir. Son olarak bu çalışmada lüks oteller
yerine daha fazla bungalov tatil köyünün inşa edilmesi ve bu tatil köylerinin
de lüks otelleri aratmayacak personel ve hizmete sahip olmasını, verilen
hizmetin kalitesinin arttırılması gerektiğini, kırsal kesimlere inşa edilen
bungalovların öncelikle yöre halkı tarafından kabul görmesini ve uyumlu
bireylerin yaşadığı yerlere inşa edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Kıvılcım ve Aydın (2022) çalışmalarında bungalov evlerinin konaklama
faaliyeti olarak tercih edilmesinde etkin olan unsurları irdelemiştir. Çalışmada
bungalov işletmelerinde çalışan personelin tutum ve davranışlarının samimi
olması, sunulan hizmetin kalitesi ile hijyen kurallarına verilen önem
72 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
işletmelerin turistler tarafından tercih sebepleri arasında belirleyici faktörler
olarak yer almaktadır. Bununla birlikte bungalov işletmesinin sahip olduğu
sosyal medya hesaplarının bilinirliği ve fenomen kişiler tarafından ziyaret
edilip edilmediği, daha önce işletmeyi deneyimlemiş olan kişilerin yorumları
da turistlerin bungalov işletmeleri arasında yaptıkları tercihleri etkileyen
faktörler içerisinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Turistlerin konaklama
tercihlerini yaparken dikkat etmediği özellikler ise bungalovların mimari
yapıları, işletmenin sunduğu gıda ürünlerinin doğal/organik olup olmaması,
yeni yerler keşfetme isteği gibi faktörlerdir.
Emir ve Kurgun (2019) çalışmalarında Bartın ilinin Amasra ilçesinde
yapılan ev pansiyonculuğu ve ortaya çıkan sorunları incelemiştir. Amasra’da,
bir ailenin sürekli olarak ikamet ettikleri bir evin belirli odalarını bölgeye
gelen turistlere kiralaması ile ortaya çıkan ev pansiyonculuğu, bölgenin
önemli ekonomik kaynaklarından birisi haline geldiği belirtilmiştir. Çalışma
sonucunda, bölgedeki pansiyonculuk faaliyetlerinin turizm sektörü içerisinde
daha iyi bir konuma gelebilmesi için kontrollerin arttırılması, pansiyon
işletmelerinin Amasra Belediyesi, Amasra Kaymakamlığı ve Bartın İl Kültür
ve Turizm Müdürlüğü ile bağlantı halinde olunması ve birlikte çalışmaları,
bölge halkının pansiyonculuk konusunda bilgilendirilip teşvik edilmesi,
ev pansiyonculuğunda “Her Misafiri Evinde Gibi Ağırla” prensibinin
yaygınlaştırılması konuları ön plana çıkartılmıştır.
Yıldırgan ve Bilgiçli (2021) çalışmasında Sapanca’da bulunan bungalov,
müstakil ev vb. konaklama alanlarının kısa süreli olarak kiralanması
sayesinde meydana gelen turistik talebi) incelemiştir. Çalışmada Sapanca
bölgesindeki bu turistik talebin genel özellikleri, ev sahibi veya işletmelerin
konutları kiralama işlemini yaparken herhangi bir güvence altına almadıkları,
oluşabilecek sorunlara karşı ev sahiplerinin çözüm önerilerinin olmadığı ve
komşuluk değerlerine önem verilmediği gibi olumsuzluklara dikkat çekmiştir.
Ev sahibi ve işletmecilerin turizm pazarında var olmak ve rekabet üstünlüğü
sağlamak amacıyla ürün çeşitlendirmesine gittiği ancak bu da konutların
amaç dışı kullanımlara sebebiyet verdiği ortaya çıkmıştır.
Pathiranaa ve diğerleri (2021) ise çalışmasında Sri Lanka’da çay
turizmi faaliyetleri esnasında konaklama ihtiyacını karşılamak amacıyla
bungalovların kullanılmaya başlanması ve bu süreçte karşılaşılan sorunlara
değinilmiştir. Bungalovlarda konaklama faaliyetleri başlatıldıktan sonra
bölgenin turizm gelirlerinin arttığını, bungalov işletmelerinin sağladığı
finansal girdiler bölgenin ekonomik sürdürülebilirliğini meydana getirdiğini,
farklı ülkelerden gelen misafirlerin bungalovlarda konaklayarak bölgedeki
turizm faaliyetlerine katılmak istediğini belirtmiştir. Ancak bungalovlar
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 73
konusunda kaynak eksikliğinin var olduğu, ulaşım açısından zor bölgelerde
yer aldığı, bungalov işletmelerinde nitelikli personellerin bulunmadığını ve
var olan personellerin de turizm sektörü konusunda deneyimsiz ve bilinçsiz
olduğunu ileri sürmüştür.
3. Yöntem
Araştırma yöntemi olarak, hedef kitlenin özellikleri ve çalışmanın konusu
göz önünde bulundurularak çalışmada nitel araştırma yöntemi tercih
edilmiştir. Nitel araştırma yöntemi, olgu ve olayların bütüncül bir şekilde doğal
bir ortamda görüşme gözlem ve belge analiziyle incelendiği ve sözcüklerle
ifade edildiği araştırma türüdür (Yıldırım ve Şimşek, 2013; Gürbüz ve Şahin,
2018). Araştırmanın sorusu Sapanca’daki bungalov işletmeciliğinde yaşanan
yönetsel sorunlar nelerden oluşmaktadır? şeklindedir.
Araştırma evreni, Sapanca yöresindeki bungalov işletmeleridir. Çalışmanın
örneklemini ise, Sapanca yöresinde ulaşılan 14 bungalov işletmesi yöneticisi
oluşturmaktadır. Çalışmanın örneklemini oluşturmada tesadüfi olmayan
örnekleme metotlarından birisi olarak bilinen kolayda örnekleme yöntemi
kullanılmıştır. Hız, maliyet ve örneklemin kolay ulaşılabilir olmasından
dolayı bu örnekleme yöntemi seçilmiştir. Kolayda örnekleme, ana kütle
içerisinden belirlenecek örnek kesimin araştırmacı tarafından tespit edildiği
tesadüfî olmayan örnekleme metodudur (Malhotra, 2004; Aaker vd., 2007;
Zikmund, 1997). Veriler, katılımcılardan yarı yapılandırılmış mülakat
tekniği ile toplanmıştır. Yarı yapılandırılmış mülakat; araştırmacının genel
bir çerçeveye sahip olduğu, fakat görüşmenin gidişatına göre farklı soruların
üretilerek, detaylı ve farklı boyutlarda verilerin elde edilmeye çalışıldığı
veri toplama metotudur (Altunışık vd., 2010). Yarı yapılandırılmış
mülakatlardan alınan veriler içerik analizi ile açıklanmıştır. İçerik analizinde
alınan veriler öncelikle kavramsallaştırılarak gruplanır ve verileri açıklayan
temalar oluşturulur (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Çalışmada nitel veri analiz
programlarından MAXQDA 2020 kullanılarak elde edilen sözel veriler
sistematik hale getirilmiş ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Bu bağlamda
elde edilen bulgular 8 farklı ana tema altında sunulmuştur.
3.1. Görüşme Formunun Hazırlanması ve Uygulanması
Bu araştırmada katılımcıların değerlendirmelerine yönelik verilere
ulaşabilmek için yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak görüşmeler
gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kullanılan görüşme formu Sakarya Uygulamalı
Bilimler Üniversitesi Etik Kurulu tarafından 09.06.2023 tarihli ve
E-26428519-044-86515 sayılı karar ile onaylanmıştır. Bu bağlamda alanyazın
incelenmiş, turizm alanında uzman 2 akademisyenden de görüş alınarak
74 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
bungalov işletmecisi 14 katılımcıya 16 adet soru yöneltilmiştir. Soruların
içeriği bungalov işletmelerinde yaşanabilecek rezervasyon, personel, maliyet,
güvenlik, belgelendirme, yerel halk, yerel yönetimler ve tanıtım sorunlarından
oluşmaktadır. Katılımcılarla gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşmeler
araştırmacılar tarafından bizzat gerçekleştirilmiştir.
Görüşmeler, 17.07.2023-31.07.2023 tarihleri arasında yüz yüze ve
yaklaşık 20 dakikalık sürelerle gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler esnasında
katılımcı işletmecilerden görüşmelere yönelik ses kaydı alınıp alınamayacağı
sorulmuş ve 8 işletmeciden ses kaydı yöntemi ile 6 işletmeciden ise not
tutma yöntemi ile veriler kayıt altına alınmıştır. Alınan notlar düzenlenmiş
ve ses kayıtları deşifre edilerek bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Daha
sonraki aşamada ise MAXQDA 2020 programı vasıtasıyla “kodlar” ve
“temalar” oluşturularak analize tabii tutulmuştur. Verilerin kodlamasında
keşifsel kodlama kullanılmıştır. Keşifsel kodlama katılımcıların yanıtlarından
elde edilen veriler doğrultusunda yapılan kodlamadır (Yıldırgan ve
Taşçıoğlu, 2023). Analizin ilk aşamasında görüşmeler esnasında alınan
ses kayıtlarının ve tutulan notların her biri bilgisayar ortamına aktarılmış
ve word dosyası olarak kaydedilmiştir. Daha sonra deşifre edilen metinler
araştırmacılar tarafından dikkatle okunmuş, okumalar tamamlandıktan
sonra word dosyaları MAXQDA 2020 programına aktarılmıştır. Bu
aşamada öncelikle katılımcıların soru formlarında bungalov işletmelerinde
yaşanan yönetsel sorunlara dair kullandıkları sözcükler ve cümleler detaylı
bir şekilde incelenmiştir. Bu incelemeler neticesinde çözümlemeler yapılarak
ifade ettikleri anlamlara göre kodlanmıştır. Kod güvenliğini sağlamak
adına kodlama işlemi bir defaya mahsus olacak şekilde değil, tekrarlanarak
gerçekleştirilmiştir. Kodlardan yola çıkarak kodları belirli başlı kategoriler
altında sınıflandırabilecek temalar meydana getirilmiştir. Son aşamada ise bu
veriler oluşturulan temalar sayesinde düzenlenerek bulgular oluşturulmuş ve
ardından yorumlanmıştır.
3.2. Geçerlik ve Güvenirlik
Nitel bir araştırmada geçerlik ve güvenirliği olumsuz yönden etkileyen
faktörleri azaltmak veya ortadan kaldırmak hedefiyle araştırmacılar tarafından
çeşitli tedbirler alınabilir (Yıldırım ve Şimşek, 2013; Aydın, 2014). Bu
bağlamda mevcut çalışmada araştırmacı üçgenlemesi kullanılmıştır. Yani
birden fazla araştırmacı kullanılmıştır. Katılımcıların ifadelerine yönelik
küçük açıklamalar ve araştırmacılar tarafından alan notları alınmıştır veya
doğrudan alıntılar yapılmıştır. Uzman görüşünün alınması, katılımcı teyidinin
alınması, veri toplama süreci ve aracının belirtilmesi, veri analiz sürecinin
belirtilmesi, çalışma grubunun seçim şeklinin belirtilmesi, bulguların yorum
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 75
yapılmaksızın aktarılması, veriler arasındaki uygunluğun kontrol edilmesi
şeklinde geçerlik ve güvenirliğe yönelik tedbirler alınmıştır.
4. Bulgular ve Tartışma
Sapanca bölgesinde faaliyet gösteren bungalov işletmelerinin yöneticileri
ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşme sonucunda
elde edilen veriler MAXQDA 2020 programında Kelime Bulutu ve KodAlt Kod Bölümler modeli kullanılarak görselleştirilmiştir ve ardından
yorumlanmıştır. Sapanca bölgesinde bulunan bungalov işletmelerinin
sorunları doğrultusunda belgelendirmeye yönelik sorunlar, güvenliğe yönelik
sorunlar, maliyete yönelik sorunlar, personele yönelik sorunlar, rezervasyona
yönelik sorunlar, tanıtıma yönelik sorunlar, yerel halka yönelik sorunlar ve
yerel yönetimlere yönelik sorunlar şeklinde kodlama cetveli oluşturulmuştur.
Ardından temalara uygun bir biçimde alt kodlar meydana getirilmiştir.
Bulgular, kod alt kod bölümler modelleri içerisinde katılımcıların doğrudan
ifadelerine yer verilerek sunulmuştur.
Belgelendirmeye Yönelik Sorunlar
Şekil 1. Belgelendirmeye Yönelik Sorunlara Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
76 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Sapanca bölgesinde bulunan bungalov işletmelerinin belgelendirmeye
yönelik sorunlarına Şekil 1’deki Kod-Alt Kod Bölümler modelinde yer
verilmiştir. Ulaşılan verilere göre genel olarak görüşme yapılan bungalov
işletmelerinin belgelendirme sorunu yaşamadıklarını ve gereken belgeleri
eksiksiz bir biçimde tamamladıkları görülmektedir. Ek olarak bölgedeki
bungalov işletme sayısının artması sebebi ile belgelendirme faaliyetlerinin
bir denetim altında yapılması gerektiği belirtilmiştir. Son olarak turizm
işletmelerini kapsayan yeni düzenlemeler, belgeler vb. prosedür konusunda
sorun yaşadıklarını ya da ilerleyen süreçte yaşayabilecekleri belirtilmiştir.
Bunun temel sebebi kısa süreli konaklama işletmeleri ile uzun süreli
konaklama işletmelerinin prosedür açısından farklılıklara sahip olması ve
zamanla ilgili bakanlıklar tarafından istenilen belgelerin değişmesi şeklinde
ifade edilmiştir.
Güvenliğe Yönelik Sorunlar
Şekil 2. Güvenliğe Yönelik Sorunlar Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Sapanca bölgesinde bulunan bungalov işletmelerinin güvenliğine
yönelik sorunlarına Şekil 2’deki Kod-Alt Kod Bölümler modelinde yer
verilmiştir. Sonuç olarak güvenlik bakımından misafirler ile ilgili işletme
içerisinde genellikle pek sorun yaşamadıkları görülmektedir. İşletmeler
güvenlik kameraların ve müşteri bilgilerinin polise bildirilmesi ile güvenlik
konusunda müşteriden kaynaklı meydana gelebilecek sorunları ortadan
kaldırdıklarını belirtmişlerdir. Ek olarak işletme kaynaklı güvenlik sorunları
olursa da işletmeler tarafından misafirlere ek konaklama süresi, para iadesi
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 77
gibi hakların tanındığı görülmektedir. Bunun dışında müşterilerin işletme
içerisinde yer alan eşya vb. maddelere zarar vermesi durumunda ücret iadesi
gibi uygulamaların yapıldığı belirtilmiştir.
Maliyete Yönelik Sorunlar
Şekil 3. Maliyete Yönelik Sorunlara Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Bahsi geçen bölgede bulunan bungalov işletmelerinin maliyete yönelik
sorunları Şekil 3’teki Kod-Alt Kod modelinde yer almaktadır. Yapılan
görüşmeler ışığında Sapanca bölgesinde bulunan bungalovların maliyet
açısından genel anlamda sorun yaşamadığı görülmektedir. Görüşme yapılan
14 işletmenin 13 tanesi maliyet açısından sorun yaşamadığını belirtmiştir.
Sadece bir işletme zaman zaman mali sorunlar yaşadıklarını, genel anlamda
vergi, fatura vb. ödemelerin çok fazla olduğunu belirli aralıklarla da işletmenin
bundan olumsuz etkilendiğini ifade etmiştir.
78 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Personele Yönelik Sorunlar
Şekil 4. Personele Yönelik Sorunlara Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Sapanca’da bulunan bungalov işletmelerinin personele yönelik sorunları
Şekil 4’deki Kod-Alt Kod Bölümler modelinde yer almaktadır. Bu bağlamda
işletmelerin birçoğunun personel tedariki konusunda eş, dost, akraba ve
tanıdıklar vasıtasıyla seçimler yaptığı görülmektedir. Yapılan görüşmeler
neticesinde 9 işletme personellerini tavsiye, akraba ve tanıdık vasıtasıyla
tedarik ettiğini belirtmiştir. 2 işletme personele ihtiyaç duymadıklarını
ve temizlik vb. işlerini kendileri yaptıklarını söylemiştir. Geriye kalan 2
işletme ise çeşitli sitelere ilan vererek personellerini tedarik ettiklerini
söylemiştir. Genellikle yakın çevreden temin edilen personelin nitelik
açısından donanımlı olmadığını ancak işletmenin personeli geliştirmeye
çalıştığı açıkça belirtilmiştir. Personellerin yabancı dil konusunda genellikle
yetilerinin olmadığı ve ihtiyaç durumunda işletme sahibinin veya ortağının
devreye girdiği görülmektedir. Ek olarak tesis içerisinde İngilizce veya
Arapça bilen bireylerin bulunduğu ya da yabancı dile gerek duymadıklarını
belirtmişlerdir.
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 79
Rezervasyona Yönelik Sorunlar
Şekil 5. Rezervasyona Yönelik Sorunlar Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Bahsi geçen bölgede bulunan bungalov işletmelerinin rezervasyona yönelik
sorunları Şekil 5’teki Kod-Alt Kod modelinde yer almaktadır. Sonuç itibari
ile iletişime geçilen işletmelerin hepsi rezervasyon konusunda dolandırıcılık,
kaparo ödememe durumu gibi sorunlar ile karşılaştıklarını belirtmişlerdir.
Son dönemde sahte bungalov işletmelerinin oluşturduğu sahte rezervasyonlar
sebebi ile işletmeyi arayan bir müşteriyi ikna etme, işletmenin bu konuda
güvenilir bir konaklama tesisi olduğunu hissettirme konusunda sorunlar
yaşadıkları açıkça ifade edilmiştir. İşletmeler bu sorunları SAVİBU (Sapanca
Villa ve Bungalov İşletmecileri Derneği) internet sayfasından işletmelerini teyit
edebilecekleri, görüntülü arama yaparak konaklama alanlarının gösterilmesi
ve işletmeye PR amacıyla gelen sosyal medya fenomenlerinin hesaplarında
işletme hakkında oluşturdukları içerik, paylaşım ve etkileşimler yoluyla
çözmeye çalıştıkları belirtilmiştir. Buna rağmen işletmelerin sezon dışında
da genel anlamda doluluk oranlarının iyi olduğu, zaman zaman azalmalar
olsa da çoğunlukla bu oranlarda büyük kayıplar yaşamadıkları belirtilmiştir.
Kaparo ödeme konusunda ise müşterilerin fiyat fark etmeksizin rezervasyon
yaptırmak için ödeme yapmak istemedikleri ifade edilmiştir. Ancak bölgede
bulunan dolandırıcılık faaliyetlerinden dolayı işletmelerin rezervasyon alırken
ön ödeme istemeleri aksi taktirde rezervasyon işlemini gerçekleştirmeyecekleri
işletmeler tarafından müşterilere belirtildiği görülmektedir.
80 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Tanıtıma Yönelik Sorunlar
Şekil 6. Tanıtıma Yönelik Sorunlar Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Şekil 6’daki Kod Alt Kod Bölümler modelinde bölgedeki bungalov
işletmelerinin tanıtımlarına yönelik sorunları belirtilmiştir. Bu kapsamda
işletmeler genellikle Google üzerinden verilen reklamlar, sosyal medya
reklamları- sosyal medya aracılığı ile tanınmış olan kişileri ağırlama ve
memnuniyet odaklı tanıtım faaliyetleri sürdürdüklerini ifade etmişlerdir.
Görüşme yapılan işletmelerin hepsi Instagram üzerinden tanıtım faaliyetlerini
aktif bir biçimde sürdürdüklerinden ve memnuniyet üzerine kurdukları
tanıtım uygulamasından bahsetmiştir. Bunun yanında 5 işletme ek olarak
Google reklamı verdiğini ve 3 işletme de acenteler ile çalıştığını belirtmiştir.
Genel hatları ile değerlendirildiğinde ise tanıtım konusunda problemlerinin
olmadıklarını ancak daha farklı pazarlama kanalları geliştirilirse bu kanalları
kullanıma açık olduklarını da belirtmişlerdir. Buna ek olarak acenteler
vasıtasıyla yapılan tanıtım faaliyetlerinin yetersiz olduğunu ve bunun yerine
gelen müşterilerin memnun ayrılmalarını sağlayarak bu müşterilerin de farklı
bireylere etkileşimde bulunmaları yani tavsiye ve öneri usulünün acente ile
yapılan reklam anlaşmalarından hem daha hesaplı hem de işletme için daha
verimli olduğunu açıkça belirmişlerdir.
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 81
Yerel Halka Yönelik Sorunlar
Şekil 7. Yerel Halka Yönelik Sorunlara Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Şekil 7’de bungalov işletmelerinin yerel halka yönelik sorunlarına
değinilmiştir. İşletmeler çoğunlukla işletmeye gelen misafirlerin halk ile ilişkisi
bakımından ilgi sorunları yaşadıklarını belirtmişlerdir. Yerel halkın sadece
yabancı turistlere ya da bölgede sayıca fazla bulunan Arap asıllı turistlere
ilgi göstermesi ve odaklanması işletmeye gelen misafirlerin yerel halk ile
yaşadığı sorunlar olarak ifade edilmiştir. Bir de bungalov işletmelerinin
halkın daimî olarak konakladığı alanlara yakın olması sebebi ile misafirlerin
yüksek sesli müzik dinlemeleri de yerel halk ile misafirler arasında sorunlara
neden olduğu görülmektedir. İşletme ile yerel halk arasında ise çoğunlukla
bir sorun olmadığı, işletmenin yerleşim yerlerine yakın olması gerginliklere
sebebiyet verebileceği ve işletmelerin yerel halka karşı sergiledikleri tutum ve
davranışların bu konuda önemli olduğu belirtilmiştir.
82 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Yerel Yönetimlere Yönelik Sorunlar
Şekil 8. Yerel Yönetimlere Yönelik Kod Alt Kod Bölümler Modeli
Şekil 8’de bungalov işletmelerinin yerel yönetimlere ilişkin sorunları
belirtilmiştir. Bu hususta hemen hemen her işletme bölgenin alt yapı ve üst
yapısına ilişkin sorunlarını dile getirmiştir. Bölgede elektrik ve su sorunlarının
sık sık yaşandığını ve yerel yönetimlerin bu sorunlara herhangi bir çözüm
üretemediğini belirtmişlerdir. Ayrıca yerel yönetimler tarafından düzenli
olarak kontrollerin olmadığını işletmelerin çok serbest bir sistem içerisinde
faaliyet gösterdikleri konusu da sorun olarak dile getirilmiştir. Son olarak
bu konuda işletmeler tarafından, birçok bölgede çöp toplama işlemlerinin
düzenli aralıklarla gerçekleştirilmediğinin ve yerel yönetimlerin çöp toplama
konusunda yeterli özeni göstermediği belirtilmiştir.
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 83
Şekil 9. Katılımcı Yanıtlarına Yönelik Kelime Bulutu
Şekil 9’da yer alan kelime bulutu oluşturulurken edatlar/bağlaç vb.
kelimeler bulutuna eklenmemiştir. Kelime bulutunda diğer ifadelere nazaran
daha büyük punto ile yazılmış olan kelimeler görüşmeler neticesinde
katılımcıların en çok vurguladığı ifadeleri göstermektedir. Buna göre
ortaya çıkan kelime bulutu incelendiğinde sorun, rezervasyon, personel,
yerel, yabancı, dolandırıcılık, belgelendirme, SAVİBU, reklam gibi ifadeler
belirginleşmiştir. Yani kod alt kod modellerinden görüleceği üzere işletmelerin
en fazla sorun yaşadıkları konular dolandırıcılık, rezervasyon, alt yapı ve
personel konularıdır. Kelime bulutunda da bu kelimelerin ön plana çıkmış
olması ile de işletmelerin temelde dolandırıcılık, rezervasyon, personel gibi
konularda problem yaşadığı yorumu yapılabilir.
5. Sonuç ve Öneriler
Turistik destinasyonların en belirgin ve akılda kalan yönlerinden birisi
şüphesiz mevcut destinasyonda bulunan ve misafirlerine eşsiz deneyimler
sunan konaklama faaliyetleridir. Konaklama türü yapılan turizm faaliyetinin
kalitesini, ilgi çekici olmasını ve destinasyonun çekiciliğini arttıran unsurlar
arasında yer almaktadır. Sapanca bölgesinde aktif konaklama türlerinden
birisi olan bungalov işletmeleri buna örnek olarak verilebilir. Kendine
has mimarisi, peyzaj özellikleri ve otantik olması sebebi ile görsel anlamda
ön planda olan bungalov işletmeleri Sapanca bölgesinin genel anlamda
konaklama işletmeleri arasında ön plana çıkmaktadır. Görsel niteliğinin
olması ve dikkat çekici yapıları ayrıca Sapanca’nın eşsiz doğal güzelliklerine
uyumlu olarak inşa edilmesi bu tarzdaki işletmelerin tercih edilmesini
84 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
arttırarak bölgede popüler işletme türleri arasında yer almasını sağlamıştır.
Ancak günümüzde bu kadar yaygın olması ve bölgenin turizm faaliyetlerinde
belirleyici bir faktör olarak değerlendirilmesi işletme içerisinde de birçok
sorunu beraberinde getirmiştir. Bölgedeki bungalov işletmelerinin genel
anlamda yönetsel sorunlarını ortaya çıkartmak ve bu sorunlara çözüm
önerileri oluşturmak amacı ile yapılan görüşmelerde farklı temalar altında
katılımcılara sorular yöneltilmiştir. Alınan cevaplar doğrultusunda bahsi
geçen konularda belli başlı sonuçlara ulaşılmıştır.
Belgelendirmeye yönelik sorunlar;
Bölgedeki bungalov işletmelerine belgelendirmeye yönelik sorunları
tespit etmek amacıyla birtakım sorular sorulmuş ve bungalov işletmelerinin
belgelendirme hususunda işletmeyi kurarken çok büyük sorunlarla
karşılaşmadıkları tespit edilmiştir. Ancak ilerleyen süreçte çıkartılan yeni yasa
ve zorunluluklar durumun seyrini değiştirmiştir. Anlık olarak mevcut dönem
içerisinde sorun yaşamadıklarını belirten işletme sahipleri ilerleyen süreç için
aynı fikirde olmadıklarını özellikle son çıkartılan bungalov vb. konaklama
işletmelerinin sahip olduğu geçici konaklama işletmesi belgesinin yeterli
olmayacağı durumu tüm işletmeleri zor duruma düşürdüğü görülmüştür.
Buna ek olarak bölgedeki bungalov işletmelerinin kısa sürede sayılarının
oldukça artması sebebiyle işletme sahipleri açısından mevcut durumda
sorunlar oluşturmamasına karşın, işletmeciler geleceğe yönelik sorunlar
yaşayabileceklerini belirtmişlerdir. Bu sebeple bir bungalov işletmesinin
faaliyet verebilmesi için gerekli olan dokümanların kolaylıkla her işletmeye
verilmemesi gerektiği ve verilse dahi denetimin yapılması gerektiğinin altı
çizilmiştir.
Güvenliğe yönelik sorunlar;
Güvenlik konusunda bungalov işletmelerinin büyük çoğunluğunun
güvenliği tehdit eden herhangi bir unsur ile karşılaşmadığı kanısına
varılmıştır. Turizm işletmelerinin her akşam düzenli olarak misafir listelerini
polis, jandarma gibi kurumlara bildirmesi işletmeleri güvenlik açısından
oluşabilecek tehditlerden uzak tutmaktadır. Ek olarak işletmede mevcut
konaklayan misafirlerden kaynaklı oluşan, işletmenin ve misafirlerin
güvenliğini tehdit eden durumlarda doğrudan polis ile iletişime geçildiği açıkça
ifade edilmiştir. İşletmelerin neredeyse hepsinin güvenlik kamerası sistemine
sahip olması da oluşabilecek sorunların çözüm sürecini hızlandırmakta ve
misafirlere güven vermektedir. Son olarak misafirlerin kasti olarak işletmeye
verdikleri maddi zararlar da müşteriye yansıtıldığı ve bu zararın karşılandığı
sonucuna varılmıştır.
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 85
Maliyete yönelik sorunlar;
Sapanca bölgesinde bulunan bungalov işletmelerinin maliyet açısından
çoğunlukla sorun yaşamadığı sonucuna varılmıştır. Gerek sezon dışında
gerek aktif sezonda doluluk oranlarının işletmenin kâr elde edebileceği
konumda olduğu açıkça ifade edilmiştir. Sadece ilerleyen süreçte artan vergi
fatura vb. ödemeler işletme yöneticilerini kaygılandırmaktadır. İşletmeciler
mevcut doluluk oranının ilerleyen süreçte ihtiyaç ve gereken ödemeleri
karşılayamayacağı öngörüsünde bulunmaktadırlar. İşletmelerde, daimî
olarak maliyet sorunu yaşanmasa da aralıklı olarak artan fiyatlar konusunda
işletmenin olumsuz etkilendiğini söyleyebiliriz.
Personele yönelik sorunlar;
Sapanca’da bulunan bungalov işletmelerinin personele yönelik sorunları
temelde personelin tedarik edilmesi ve personelin niteliği konusundadır.
Bu tarz konaklama işletmeleri 7/24 hizmet vermediği ve sürekli olarak
resepsiyon, temizlik gibi hizmetlerinin bulunmaması yani daimî olarak
çalışan personelin olmaması işletme açısından geçici süreçlerde personel
tedarikini zorlaştırmaktadır. Bulunan personel de turizm işletmeleri açısından
deneyime sahip olmayan çoğunlukla eş, dost ya da akraba önerisi ile işe
alınan kişilerden oluştuğu için personelin deneyimi ve niteliği konusunda
belirli kriterler oluşturtulamamaktadır. Buna ek olarak Sapanca bölgesi
turist profili açısından değerlendirildiğinde çoğunlukla Arap misafirlerin
çoğunlukla konaklamayı tercih ettiği bir bölgedir. Dolayısıyla Arap turistler
ile işletme içerisinde iletişime geçmek için yabancı dile ihtiyaç vardır.
İşletmeler personellerinin yabancı dil yetilerinin olmadığını kısmi olarak bu
konuda sorun yaşadıklarını belirtmişlerdir. Ancak bazı işletmelerde işletme
sahibinin İngilizce ve Arapça bilmesi bu durumu kısmi olarak çözmektedir.
Rezervasyona yönelik sorunlar;
Bungalov işletmelerinde yaşanan diğer sorunlar rezervasyona yöneliktir.
Burada başlıca problemlerden birisi ise bölgede sıklıkla karşılaşılan
dolandırıcılık faaliyetleridir. Sapanca bölgesi bungalov işletmeleri ile
ünlü destinasyonlardan birisidir. İrili ufaklı işletmeler özellikle doğal
alanlara yakın konumlarda hizmet vermektedir. Bölgede işletmelerin
sayılarının fazla olmasını fırsat bilen kişiler bu konuda dolandırıcılık
yapmakta, sahte rezervasyon ve kaparo almaktadır. Özellikle sosyal medya
üzerinden potansiyel turist profilindeki kişiler ile iletişime geçmekte hayali
rezervasyonlar yapmaktadır. Bu kısa sürede yaygınlaşmış ve bölgede
işletmecilerin en çok yakındığı sorunlardan birisi haline gelmiştir. Duruma
kendilerince çözüm üretmeye çalışan işletmeler, görüntülü arama yaparak
86 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
ya da SAVİBU derneği aracılığı ile işletmelerini teyit ettirerek doğru
müşteri kitlesine ulaşabilmektedir. Bu da hem zaman kaybına, rezervasyon
için fazladan çaba harcamalarına ve zaman zaman müşteri kaybına
sebebiyet vermektedir. Ek olarak kaparo ödemesi de müşteriler tarafından
alınamamaktadır. İşletmeler de belirtilen ücret ödenmediğinde rezervasyon
yapamadıklarını karşı tarafa belirttiklerinde bir de psikolojik şiddet ile
karşılaştıkları tespit edilmiştir.
Tanıtıma yönelik sorunlar;
Bölgedeki bungalov işletmelerinin birçoğunun reklam ve tanıtım
faaliyetlerini instagram üzerinden yaptığı tespit edilmiştir. İkinci sırada
ise Google reklamları ve acente satış ve tanıtımları gelmektedir. Burada
sorun reklam faaliyetlerinin kısıtlı olması, acente reklamlarının yeteri kadar
etkileşim oluşturmadığıdır. Dolayısıyla birçok işletmede ek ücret ödememek
adına kendi yöntemleri ile (sosyal medya araçları ile) reklam ve tanıtım
faaliyetlerini yürüttüğü saptanmıştır. Bu da aslında verimliliği düşürmekte ve
sıradanlaşmaya sebebiyet vermektedir. Reklam ve tanıtım araçları sayesinde
daha özgün içerikler üretilmesi işletmenin satışlarını arttıracaktır. Ancak
bunu da alanında uzman PR şirketleri vb. kurumlar tarafından yapılması
gerekmektedir.
Yerel halka yönelik sorunlar
İşletmeler yerel halk ile genel olarak değerlendirildiğinde sorunlar
yaşamamaktadır. Bunun yanında yöre halkının yaşadığı yerlere daha yakın
alanlarda bulunan işletmeler genellikle gürültü konusunda çevrede ikametgâh
edenler ile problem yaşamaktadır. Ek olarak bölgede sayıca Arap turistin fazla
olması etraftaki satıcıları odak noktasını değiştirdiği görülmektedir. Yerli
turiste uygulanmayan fiyatlar Arap turistlere uygulandığı için bölge esnafının
yerli turisti hizmet odağının dışına çıkartarak sadece Arap turistlere hizmet
verme eğiliminde olduğu ifade edilmiştir. Bu da bungalov işletmelerine
gelen misafirlerin yerel halktan oluşan esnaf ile yaşadığı sorunlar olarak
görülmektedir.
Yerel yönetimlere yönelik sorunlar
Bungalov işletmeleri yerel yönetimler ile birçok sorun yaşamaktadır.
Öncelikle bunların başında alt yapı eksikleri ve çevre düzenlemesi gelmektedir.
Bölgenin elektrik ve suyunun yeterli olmaması işletmelerde zaman zaman
kesintilere sebebiyet vermektedir. Bu da uzun vadede müşteri kaybına,
konaklama açısından kesinti yaşayan misafirlere +1 gün kesintinin telafi
edilmesi için opsiyon tanınmasına ve gelir kaybına sebebiyet vermektedir.
Çevre düzenlemesi bakımından temizlik faaliyetlerinin az olması işletmelerin
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 87
ve bölgenin tercih edilebilirliğini düşürmekte ve müşteri kaybına sebebiyet
verebilir. Bu da işletmeleri olumsuz yönden etkileyen bir durumdur.
Sonuç olarak bungalov işletmeleri yukarıda belirtilen konularda sorunlar
yaşamaktadır. Bu sorunların yaşanmaması ve çözüme kavuşturulması için
öncelikle yerel yönetimler alt yapı çalışmalarına odaklanmalı, bölgenin
doğal yapısı imkân veriyorsa yenilenebilir kaynaklardan enerji üretmek
düşünülebilir. Ardından bölgedeki dolandırıcılık faaliyetlerini azaltmak için
tüm bungalov işletmelerine tek bir web sitesi üzerinden iletişim sağlanabilir. Ya
da bir telesekreter yöntemi kurulabilir. Böylece işletmelerin teyit edilebilirliği
kolaylaşacaktır. Ayrıca her müşteriyi işletmenin varlığını kanıtlamak için
SAVİBU derneğine yönlendirmek durumunda kalınmayacaktır. Personel
konusunda turizm fakültelerine başvurulabilir. Staj vb. yönlendirmeler
sayesinde personelin nitelik sorunu ortadan kalkmış olacaktır. Belgelendirme
konusunda ise bir takip sistemi oluşturulabilir. Belirli aralıklar ile belge hakkı
verilen işletmeler çeşitli denetimlere ve yönergelere tabii tutulabilir. Böylece
denetimsiz belgelendirme konusunda meydana gelebilecek sorunlar ortadan
kalkacaktır.
88 | Sapanca’da Faaliyet Gösteren Bungalovlarda Yaşanan Yönetsel Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Kaynakça
Aaker, D.A., Kumar, V. & Day, G.S., (2007). Marketing Research, Danvers:
John Wiley & Sons,
Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktaroğlu, S. ve Yıldırım, E. (2010). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Sakarya Yayıncılık, Sakarya.
Bungalow (2023). Bungalov en nedir? Nasıl Yapılır?. https://www.bungalow.
com.tr/blog/bungalov-ev-nedir-nasil-yapilir/ Erişim Tarihi: 22.01.2023.
Ceylan, M. A. ve Yakut, M. (2021). Türkiye’de turistik konaklama türlerine
ve dağılışına coğrafi bir bakış. Turkish Academic Research Review, 6(2),
697-724.
Chuang, H. T. (2009). The rise of culinary tourism and ıts transformation of
food cultures: the national cuisine of Taiwan. The Copenhagen Journal of
Asian Studies, 27(2), 84-108. https://doi.org/10.22439/cjas.v27i2.2542
Emir, G. Ve Kurgun, O.A. (2019). Ev pansiyonculuğunda yaşanan uygulama
sorunları: amasra örneği, Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7(2),
1038-1059.
Faragher, J. M. (2001). Bungalow and ranch house: the architectural backwash of california. The Western Historical Quarterly, 32(2), 149.
doi:10.2307/3650771
Gürbüz, S. & Şahin, F. (2018). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
Sapanca INFO (2022). Sapanca turizminin geleceği onlara emanet; “SAVİBU”.
https://www.sapanca.info/savibu/. Erişim Tarihi: 21.01.2023.
Kale, A., Güler, O. ve Şimşek, N. (2022). Covid-19 tedbirleri sonrası yerli turistlerin tatil tercihleri ve beklentileri üzerine bir durum araştırması, Journal of Gastronomy Hospitality and Travel.
Kıvılcım, B. ve Aydın, E. (2022). Turistlerin bungalov evleri tercihinde önemli
olan unsurlar: Çamlıhemşin örneği. Journal of Academic Tourism Studies,
3(2), 16-24.
Kültür ve Turizm Bakanlığı (2023). Sapanca’daki basit konaklama işletme ve turizm işletme belgeli tesis sayıları. https://www.ktb.gov.tr/genel/searchhotelgenel.aspx?lang=tr Erişim Tarihi: 20.01.2023
Levell, N. J., Hassan, S., Nashawaty, M., Mohammed, T. O., Mahmoud, A., &
Hoenig, L. J. (2021). The first dermatologist to own a bungalow: Sir
Erasmus Wilson. Clinics in Dermatology, 39(5), 927-929.
Malhotra, N. K. (2004), Marketing Research an Applied Orientation. New Jersey: Pearson Prentice Hall,
Olcay, A. ve Turhan, U., (2017). Türkiye’de glamping hizmeti veren işletmelerin
sahip ve yöneticilerinin “yeni turizm trendi glamping” ile ilgili görüşleri
Necdet Hacıoğlu / Meliha Sena Yıldırgan / Ebru Arıcı / Aziz Gökhan Özkoç / Orhan Batman | 89
(Muğla ve Antalya Örneği). Gaziantep University Journal of Social Sciences,
16 (4), 980-996.
Ötügen, E. (2010). Eco tourism and Caravan Tourism. International Symposium
on the Biology of Rare and Endemic Plant Species. Ankara: Orta Doğu Teknik Üniversitesi.
Pathiranaa, A.P.R.P., Assellab, A.P.N., & Gnanapalac, W.K.A.C. (2021) Repurposing Tea Estate Bungalows As An Accommodation Option For Tea
Tourism With Special Reference To Nuwara Elıya District, Sri Lanka.
Poruțiu, A., Tirpe, O.P., Oroian, C., Mihai, V.C., Chiciudean, G.O., Chiciudean, D., & Poruțiu, C. (2021). Analysis on tourists’ preferences for
rural tourism destinations in Romania. Societies,11(3), 92: https://doi.
org/10.3390/soc11030092
TDK, (2023). “Bungalov nedir?” https://sozluk.gov.tr/. Erişim Tarihi:
22.01.2023
Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelik (2019 Haziran). Resmî
Gazete
(Sayı:
30791).
Https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/06/20190601-16.pdf.
Yenişehirlioğlu, E. ve Salha, H. (2020). Covid-19 pandemisinin türkiye iç turizmine yansımaları: değişen talep üzerine bir araştırma. İstanbul Ticaret
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19(37), 355-368.
Yıldırgan, R., ve Bilgiçli, İ. (2021). Turizmde kısa süreli konut kiralama: sapanca destinasyonu üzerine bir araştırma. Türk Turizm Araştırmaları Dergisi,
5(3), 1687-1703.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri.
Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yıldırgan, R. Ve Taşçıoğlu, H. (2023). Sapanca’daki bungalov işletmecilerinin
sürdürülebilir turizm ve çevre tutumları üzerine bir araştırma. Journal of
Tourism & Gastronomi Studies, 11 (2), 969-990.
Zengin, B. ve Çevrimkaya, M. (2022). Turizm boyutu ile sapanca (İ. Koç, F.Ç.
Boz, H. Sarıaltın, T. Uslu Eds.). Dünden Bugüne Sapanca içinde, Ankara:
Nobel Akademik Yayıncılık.
Zikmund, W. G. (1997), Business Research Methods. Orlando: The Dryden Press.
Bölüm 6
Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli
Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
Zeynep Yener1
Berna Ercan2
Gülçin Özbay3
Aziz Gökhan Özkoç4
Özet
Günümüzde ekonomik şartlar ve başka birçok nedenden dolayı kadınlar
iş hayatının bir parçası olmaktadır. Kadın çalışanların iş hayatları boyunca
kariyer basamaklarını tırmanırken karşılarına birtakım engeller çıkmaktadır.
Amacı: Bu çalışmanın amacı Sakarya iline bağlı otel işletmelerindeki kadın
çalışanların üst yönetime geçmekte karşılaştıkları kariyer engellerini tespit
etmektir.
Araştırma Yöntemi: Bu araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır.
Araştırmanın örneklemi Sakarya ilinde faaliyet gösteren 3, 4 ve 5 yıldızlı
otellerde çalışan 126 kadından oluşmaktadır. Kadın çalışanlardan mülakat
tekniği ile veriler alınmıştır. Örneklem grubundan alınan veriler, SPSS veri
tabanına aktarılarak her bir kariyer engelinin frekans sıklığına bakılmıştır.
Bulgular: Analiz sonuçlarına göre otel işletmelerinde çalışan kadınların
kariyer engellerinden en yüksek ikili rol yaklaşımı, cam yürüyen merdiven
ve bambu perde engelleri çalışan kadınların üst yönetime geçememeleri
nedeniyle maruz kaldıkları engeller olarak ortaya çıkmıştır.
1
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Anabilim
Dalı, Türkiye,
[email protected]
2
Munzur Üniversitesi, Pertek Sakine Genç Meslek Yüksekokulu Otel Lokanta ve İkram
Hizmetleri, Türkiye,
[email protected]
3
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları,
Türkiye,
[email protected]
4
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1815
91
92 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
Sonuç ve Öneriler: Otel işletmelerinde kadının çalışmasının aile bütçesine
katkı ve kadının işteki yerini ikinci planda görmeleri, erkek çalışanların
kadınlara oranla hızlı bir şekilde yükseldikleri ve kadınların ekonomik ve
sosyal yaşamdan ayrı tutulmasını isteyen kişiler nedeni ile kadınların çalışma
hayatından uzak tutulmaya çalışıldıkları yapılan araştırma sonucunda ortaya
çıkmıştır.
Orijinalliği/değeri: Bu çalışma otel işletmelerinde çalışan kadınlara on
kariyer engelini bir araya getirerek mülakat yolu ile yapılmış ilk çalışmadır. Bu
çalışmanın sonuçlarından kadın çalışanlar ve lisans ve lisansüstü öğrencileri
yararlanabilir.
1. Giriş
Sanayileşme süreciyle birlikte tarım toplum düzeninin değişmesi,
kadının ev ekonomisi için yaptığı çalışmanın ücretli çalışmaya dönüşmesi,
çalışma hayatında kadının yerini almasına zemin hazırlamıştır (Yorgun,
2010). Günümüzde kadınlar maddi özgürlük düşüncesi, eğitim düzeyinin
yükselmesi, teknolojik kolaylıklar vs. gibi durumlardan ötürü iş hayatındaki
yerlerini almışlardır. Kadınların iş yaşamında psikolojik, sosyolojik ve
ekonomik beklentilerine nazaran dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise
kadınların çalışma hayatındaki konumudur (Tahtalıoğlu, 2016). İş dünyasında
son yirmi yılda kadın çalışan sayısı sürekli olarak artış göstermiştir ancak
üst düzey yönetici pozisyonlarındaki kadın sayısında yeterli derecede artış
gözlemlenememektedir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2010-2011
yılında yayınlanan “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporuna göre, raporun
uygulandığı 139 ülke arasında Türkiye cinsiyet eşitsizliği açısından 126’ıncı
sırada, Kadınların ekonomik yaşama katılımı açısından 131’inci sırada,
Eğitim yaşamına katılma açısından 109’uncu sırada, politik yaşama katılma
açısından ise 99’uncu sırada yer almaktadır. Bu bulgulara da dayalı olarak
Türkiye’deki kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama katılmalarında çeşitli
engellerin bulunduğu gözlenmektedir (https://www.weforum.org). Yapılan
araştırmalar sonucunda kadın çalışanların üst yönetime geçememelerinin
nedenlerinden biri de son yıllarda sıkça kullanılan cam tavan sendromu olarak
açıklanmaktadır. (Mızrahı ve Aracı-2010). Bu öğrenilmiş çaresizlik durumu
olan cam tavan sendromunun ortaya çıkardığı sosyolojik ve psikolojik
durumlar literatürde çeşitli terimlerle adlandırılmıştır. Kadın çalışanlarda
oluşan cam tavan sendromu örgüt iklimiyle birlikte kişilerin kendi kendilerine
koymuş oldukları psikolojik engellerden de kaynaklanmaktadır (Kazar,
2016). Bu çalışmada kadınların yönetime katılmasındaki toplumsal cinsiyet
ayrımcılığının oluşturduğu engeller araştırılmış, konaklama işletmelerinde
çalışan kadınların bu engellerden hangilerine maruz kaldığı ölçülmüş, ortaya
çıkan terimler ve ölçüm sonuçları çalışmanın devamında aktarılmıştır.
Zeynep Yener / Berna Ercan / Gülçin Özbay / Aziz Gökhan Özkoç | 93
2. Literatür Taraması
2.1. Kariyer Engelleri
Medeniyetin başlangıcından günümüze kadar olan zaman diliminde
kadınların sanayi devriminden önce de bazı mesleklerde faaliyet gösterdiği
görülmektedir. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda kadınların düzenli
olarak ücretli işçi statüsüne girmesinin sanayi devrimiyle başladığı çeşitli
literatür kaynaklarında görülmektedir (Korkmaz, 2016).
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların çalışma hayatına katılmasıyla
ilgili pek çok yenilik getirilmiş ve haklar kazandırılmıştır. Bu yenilik ve
haklar kullanılmaktan ziyade sadece korundukları için de kadınların çalışma
yaşamına aktif olarak katılmaları 1950li yıllar ve sonrasında başlamıştır
(Kocacık ve Gökkaya, 2005). Kadınların iş hayatına katılımlarının önemi
çeşitli kaynaklarda belirtilse de Türkiye’de kadın istihdamı günümüze kadar
çözülemeyen bir sorun olarak kalmaya devam etmiştir. Bu nedenle kadınların
işgücüne katılma oranları düşük yüzdelerle artmaya devam etmektedir
(Durmaz, 2016).
Teknolojik gelişmeler, yaşam koşullarının değişimi ve kültürel yaşamın
değişmesi kadınların çalışma yaşamına daha çok katılmaya başlamasına neden
olmuştur. Kadınların ev hanımlığının da iş hayatına eklenmesi birçok sorunu
da beraberinde getirmiştir. Kadınlar çalışma hayatının sağladığı olumlu
ekonomik gelişmelerin yanında ev yaşamıyla çalışma hayatındaki çatışmalar
sonucundaki sorunlar ortaya çıkmıştır. Kadın çalışanların ev hanımı olarak
sahip oldukları sorumluluklarına, iş koşullarının olumsuzluğu ve toplum
baskısının da eklenmesi sonucunda daha zor bir hal almaya başlamıştır
(Ünlü, 2014).
Günümüzde ise her gün değişen yaşamsal ihtiyaçlar, ailedeki ekonomik
sorunlar, maddi özgürlüğe sahip olma düşüncesi gibi durumlar kadınların
iş dünyasına katılmalarına neden olmuştur. Ancak yapılan araştırmalara
göre bazı kaynaklar kadınların iş hayatında başarılarına değinmiş olsa da
bazı kaynaklarda kadınların iş hayatında henüz bir başarı yakalayamamış
olmalarından bahsedilmektedir. Kadın çalışanlar mesleki yönden ve eğitim
açısından daha bilgili olsalar bile yönetimde erkek çalışanlardan daha fazla
görev almaktadırlar (Perçin vd., 2008).
Yapılan çalışmaların sonucunda kadın çalışanların erkek çalışanlara oranla
alt düzey kadrolarda daha fazla yer aldığı, üst yönetime yükselemedikleri
görülmektedir. Kadın çalışanların üst yönetim kadrolarına geçememelerinin
psikolojik birçok farklı nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenler literatürde kadın
çalışanların örgüt ve toplumsal baskılar sonucunda kendilerinin oluşturmuş
94 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
oldukları cam tavan adı altında birleşmiş engeller olarak açıklanmaktadır
(Karcıoğlu ve Leblebici, 2014).
Cam Tavan kavramı Amerikalı bilim adamı Dr. David J. Schwartz’ın
pire deneyinden gelmektedir. Dr.Schwartz pireleri yüksekliği 30 cm. olan
ve üzeri cam kapakla kapalı bir fanusun içine koyar ve fanusun zeminini
ısıtmaya başlar. Zemin ısıtıldıktan sonra zıplayarak kaçmaya çalışan pireler
cam kapağa çarparak tekrar fanusun içine düşerler. Tekrar zıplarlar ve tekrar
cama çarparak fanusun içine düşerler. Daha sonra cam kapak alınır ve fanusun
tabanı tekrar ısıtılmaya başlar ancak pireler 30 cm. den yukarıya zıplayamaz
çünkü zihinlerinde oradan yukarıya çıkamayacakları düşüncesi yerleşmiştir
(Öztürk ve Bilkay, 2016).
Kadın çalışanların üst yönetime geçememesindeki engeller literatürde
çeşitli kavramlarla açıklanmaktadır.
Bu kavramlar;
2.1.1.Cam tavan sendromu
Kadın çalışanların iş hayatlarında kariyerlerinde ilerlemelerini engelleyen
ve görünmeyen psikolojik engeller olarak açıklanmaktadır. Bu engeller
görünmediği için şeffaf olarak nitelendirilmiş ve cam tavan adını almıştır
(Kulualp, 2015).
2.1.2.Cam uçurum
İşletmelerde iflas veya kriz durumunda yönetime kadın çalışanların
getirilmesinde kullanılan bir kavramdır. Kadın çalışanlar önlerindeki engele
bakmaksızın cam tavanı kırmanın sevinciyle önlerine gelen tuzak teklifi kabul
eder ancak bu durum onların kariyerlerinde bir uçuruma yol açmaktadır
(Akbaş ve Taner, 2017).
Örneğin, kadınlar, erkek akranlarına kıyasla, istikrarsızlık ve kriz
zamanlarında veya skandalların ardından yönetsel veya siyasi liderlik
pozisyonları için daha arzu edilir olarak görülüyor. Bu tür atamalar, kadınları
daha yüksek başarısızlık, eleştiri ve psikolojik sıkıntı riskine, dolayısıyla
“görünmez” bir uçurumdan düşme tehlikesine maruz bırakır (Kulich ve
Ryan, 2017).
2.1.3. Cam yürüyen merdiven
Kadın çalışanların çoğunlukta olduğu mesleklerde erkeklerin yönetim
kadrolarına kadın çalışanlardan daha hızlı yükselmesi durumunu ifade eder
(Yıldız, 2017). Williams’a (1992) göre erkek yöneticiler hızlı bir şekilde
Zeynep Yener / Berna Ercan / Gülçin Özbay / Aziz Gökhan Özkoç | 95
cam yürüyen merdiven ile yükselirken kadınlar ise kendi mesleklerinde bile
erkeklerden daha az hatta çok daha yavaş yükselebilmektedirler. Örneğin,
sınıf öğretmenliği, ebelik, anaokulu öğretmenliği gibi meslekler kadınların
yoğunlukta olduğu meslekler olduğu halde bu mesleklerde dahi erkeklerin
hızlı bir şekilde terfi almaları söz konusudur.
2.1.4.Bambu perde
Kadınların alışılagelmiş kalıplarla sosyal ve ekonomik hayattan
uzak tutulmasıdır (Tan, 2008).Çelik ve Mavi (2019)’ye göre liderlik
potansiyellerinin olmadığı ya da iletişim yeteneklerinin yetersiz olduğu
düşüncesiyle kariyerlerinde yükselmeleri önüne konulan engellerdir.
2.1.5.Sindirella sendromu
Kadın çalışanların bir gün takdir edileceği düşüncesiyle hiçbir şey
yapmayarak terfi beklemesidir. Erkek çalışanlarla eşit hatta daha iyi eğitim
aldığını düşünen kadın çalışanlar üst yönetimden bir kariyer beklentisi
içerisine girmektedir. Ev hayatını, çocuklarını ve iş düzenini mükemmellik
içerisinde yürüttüğü düşüncesiyle bu çabasını birilerinin göreceği ve
ödüllendirileceği düşünülmektedir. (Yenici, 2018).
2.1.6.Yapışkan zemin
Yetenekli kadınların daha düşük seviyedeki işlerde çalıştırılmasıdır. Kadın
çalışanların ev ve çocuk sorumlulukları gibi görevleri nedeniyle kariyerlerinde
yükselememelerinin nedeni olarak açıklanmaktadır (Biner, 2022).
2.1.7.Tokenizm
Kadın çalışanları erkek çalışanlarla eşit göstermeye çalışılması durumudur
(Yıldız, 2017). Erkek egemen örgütlerin kadın çalışanlara yapılan ayrımcılığı
gizleyebilmek için kadınlara grupta sembolik olarak yer verilmesidir.
Mecburiyetten yer verme ya da ayrımcılığın gizlenmeye çalışılması olarak da
düşünülebilir (Bayat ve Pırıldar, 2021).
2.1.8.İmposter sendromu
Kadın çalışanların başarılı oldukları halde bu durumu çevrelerine
yansıtamadıklarını düşündükleri gizli başarısızlık korkusu olarak
açıklanmaktadır (Yenici, 2018). Bu sendromu Vachon (2014), kadınların
yeteneklerini gerçekte olduğundan daha kötü olarak değerlendirirken,
erkeklerin bulundukları durumdan daha iyi olduklarını düşünmesi durumu
olarak açıklamıştır. Kadınlar bu metaforda kendilerini küçümseyerek
kariyerlerini psikolojik olarak engellemektedir.
96 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
2.1.9.Kraliçe arı sendromu
Erkeklerin çoğunlukta olduğu işyerlerinde kadın yöneticilerin bulundukları
konumu kaybedebilecekleri düşüncesiyle kadın çalışanları engellemeye
çalışması durumudur. Bundan dolayı kadın çalışanların örgütteki hayatları
daha zor hale gelmektedir (Özkan, 2020).Üst yönetimde bulunan kadın
çalışanların yerlerini kaybetme korkusuyla alt kademelerdeki kadın çalışanları
ezmesi durumu olarak açıklanmaktadır (Karakuş, 2014).
2.1.10.İkili rol yaklaşımı
Kadınların aile ekonomisine katkı sağlamak için iş hayatına atılmaları
ancak ev sorumluluğuyla birleşince üzerlerindeki artan yük dolayısıyla
işyerlerini ikinci planda tutmaları olarak açıklanmaktadır. Bu kuramda iş-aile
çatışmasını nasıl yöneteceğini bilmeyen kadın çalışanların yüklerinin daha da
arttığı anlatılmaktadır (Karaca, 2007).
3. Yöntem
Araştırmanın amacı konaklama işletmelerindeki kadın çalışanların
üst yönetime geçememeleri nedeniyle karşılaştıkları kariyer engellerini
incelemektir. Kadınların kariyer gelişimlerinin en çok hangi engele maruz
kaldığını ölçmektir.
Araştırma Sorusu: Turizm sektöründe görev yapan kadınlar hangi
kariyer engelleriyle sıklıkla karşılaşmaktadır?
Araştırmada nitel yöntem kullanılmıştır. Nitel araştırma yöntemi doğal
bir ortamda algı ve olayların bütüncül bir şekilde doğal bir ortamda görüşme
gözlem ve doküman analiziyle incelendiği ve sözcüklerle ifade edildiği bir
araştırma türüdür (Yıldırım ve Şimşek, 2013; Gürbüz ve Şahin, 2018).
Çalışan kadınlara yapılandırılmış mülakat yapılarak toplanan veriler SPSS
programı ile analiz edilmiştir.
Araştırmanın evreni Sakarya ilinde bulunan otel işletmeciliğinde çalışan
tüm kadınları kapsamaktadır. Araştırmanın örneklemi Sakarya ilinde faaliyet
gösteren 3, 4 ve 5 yıldızlı otellerde çalışan kadınlardan oluşmaktadır. Çalışan
kadınlara demografik özellikleriyle beraber 1 den 5’e kadar derecelendirme
sistemiyle kadın çalışanların üst yönetime geçmelerindeki engelleri her
bir maddeyi puanlayarak sıralamaları istenmiştir. Mülakat 01.07.2022 ile
01.09.2022 tarihleri arasında uygulanmıştır. Bu doğrultuda 126 kişiye
ulaşılabilmiştir. Mülakatta kadınlara hangi kariyer durumlarıyla karşılaştıkları
sorulmuştur. Araştırma soruları araştırma kavramlarından elde edilmiştir.
Örneklem grubundan alınan ifadeler, SPSS veri tabanına aktarılarak her bir
kariyer engelinin sıklığına bakılmıştır.
Zeynep Yener / Berna Ercan / Gülçin Özbay / Aziz Gökhan Özkoç | 97
Araştırmanın dayandığı temel varsayımlar katılan kişilerin mülakat
sorularına samimiyetle ve gerçeği yansıtacak bir şekilde cevap vermişlerdir.
Örneklemi oluşturan kişiler gönüllü olarak seçilmiştir.
4. Bulgular
4.1. Katılımcıların Demografik Özellikleri
Araştırmaya toplam 126 kadın çalışan katılmıştır. Katılımcıların
demografik özelliklerine göre dağılımları tablo 1’de yer almaktadır.
Tablo 1. Katılımcıların Demografik Özellikleri
Değişken
Kategori
Medeni Durum Evli
Bekâr
Toplam
20 yaş altı
21- 30 yaş
Yaş
31-40 yaş
41 yaş ve üzeri
Toplam
Eğitim
İlköğretim
Lise
Durumu
Ön lisans
Lisans
Toplam
Aylık gelir
5500 TL ve altı
5501-10000 TL arası
10001 ve üzeri
Toplam
Çocuk Sayısı
0
1-2
3-4
Toplam
İşletme Statüsü 5 Yıldız
4 Yıldız
3 Yıldız
Toplam
Çalışılan
Housekeeping
Ön Büro
Departman
F&B
Muhasebe
Misafir İlişkileri
Satış
Diğer
Toplam
Turizm Eğitimi Evet
Hayır
Alma
Toplam
N
64
58
122
14
56
36
20
126
18
30
27
46
121
60
55
9
124
65
48
13
126
63
34
21
118
48
36
15
3
6
6
6
120
58
64
122
%
52,5
47,5
100
11,1
44,4
28,6
15,9
100,0
14,9
24,8
22,3
38,0
100
48,4
44,4
7,3
100
51,6
38,1
10,3
100
53,4
28,8
17,8
100
40,0
30,0
12,5
2,5
5,0
5,0
5,0
100
47,5
52,5
100
98 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
Medeni durum değişkeni açısından bakıldığında araştırmaya katılan
kadın çalışanların %52,5lik kısmının evli % 47,5lik kısmının bekâr olduğu
görülmektedir. Yaş grubu açısından incelendiğinde araştırmaya katılanların
büyük çoğunluğunun 21-30 (%44,4) yaş ikinci olarak ta 31-40 yaş
(%28,6) aralığında oldukları görülmektedir. Katılımcıların eğitim durumu
incelendiğinde çalışmaya en çok katılım gösterenlerin lisans düzeyinde
(%38,0) ikinci sırada ise lise düzeyinde (%24,8)olduğu gözlemlenmektedir.
Araştırmaya katılanların aylık gelirleri göz önünde bulundurulduğunda
katılım sağlayanların %48,4 ünün aylık gelirinin 5.500 TL(asgari ücret)
ve altı gelire sahip olduğu, %44,4 ünün 5501-10.000 TL arasında aylık
gelire sahip olduğu ve (%7,3)’lük kısmının ise aylık gelirinin 10.001 ve
15.000 TL arasında olduğu görülmektedir. Katılımcıların çocuk sayısı
değişkeni incelendiğinde katılımcıların (%51,6) büyük çoğunluğunun çocuk
sahibi olmadığı gözlemlenmektedir. Katılımcıların çalışılan işletme statüsü
değişkeni incelendiğinde çalışmaya katılanların %53,4’ünün 5 yıldızlı
konaklama işletmelerinde, (%28,8)’inin 4 yıldızlı konaklama işletmelerinde,
(%17,8)’inin ise 3 yıldızlı konaklama işletmelerinde çalıştıkları görülmektedir.
Çalışılan departman değişkeni incelendiğinde en fazla katılımcının House
keeping(%40,0) departmanında çalıştığı görülmektedir. Katılımcıların
turizm eğitimi alma değişkeni incelendiğinde ise %47,5’inin turizm eğitimi
aldığı, %52,5’inin ise turizm eğitimi almadığı görülmektedir.
4.2. Kariyer Engelleri Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
‘Ortalama, bir veri setindeki değerlerin hangi değer etrafında toplandığını
göstermektedir. Gözlemlerin ortalamadan ne kadar uzaklaştığının ortaya
koymak amacıyla standart sapma verileri kullanılmaktadır’ (Çiçek, 2018,
s.52). Kariyer engellerine ilişkin boyutları ve bu boyutlarda yer alan
maddelere ilişkin aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri Tablo 2’te
özetlenmiştir.
Zeynep Yener / Berna Ercan / Gülçin Özbay / Aziz Gökhan Özkoç | 99
Tablo 2.Kariyer Engelleri Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri
Kariyer
Engelleri
İfadeler
x̄
ss
Cam tavan
sendromu
1. Kadın çalışanlar, ataerkil toplum inancı, toplum 3,00
baskısı ve kültürel yaşantıları sebebiyle üst yönetime
geçemeyecekleri düşüncesiyle kendi kariyerlerine
engeller koymaktadırlar.
1,25
Cam uçurum
2. İşletmelerde iflas ve kriz dönemlerinde özellikle 2,65
kadın çalışanlar yönetime getirilmektedir.
1,23
Cam yürüyen
merdiven
3. Erkek çalışanlar, çoğunlukta olduğu işletmelerde 3,37
kadınlardan daha hızlı yükselirler.
1,16
Bambu perde
4. Kadın çalışanlar sosyo-kültürel sebeplerle çalışma 3,25
hayatından uzak tutulmaya çalışılmaktadır.
1,23
Sindirella
sendromu
5. Kadın çalışanlar, bir gün takdir edileceği 2,44
düşüncesiyle kariyerlerinde yükselmek için hiçbir şey
yapmayarak terfi beklemektedirler.
1,32
Yapışkan zemin 6. Yetenekli kadın çalışanlar, ev yaşamı ve çocuk 3,04
balımı gibi nedenlerden ötürü daha düşük seviyedeki
işlerde çalıştırılmaktadır.
1,30
Tokenizm
7. Kadın çalışanlar, erkek çalışanlarla eşit göstermeye 3,17
çalışılıp, erkek çalışanlar kayırılmaktadır.
1,26
İmposter
sendromu
8. Kadın çalışanlar, başarılı oldukları halde bu 2,94
durumu başarısızlık korkusu nedeniyle çevrelerine
yansıtamamaktadırlar.
1,27
Kraliçe arı
sendromu
9. Üst yönetime geçebilmiş kadın çalışanlar, yerini 2,77
koruyabilmek adına işletmedeki kadın çalışanlara
karşı kötü davranışlar sergilemektedirler.
1,25
İkili rol
yaklaşımı
10. Aile bütçelerine katkıda bulunmak için çalışan 3,81
kadınlar,
evlerindeki
sorumluluklarla
birlikte
zorlanmakta ve arada kalmaktadırlar.
1,10
Kadınların üst yönetime geçememe nedenlerine bakıldığında kariyer
engellerinden en çok ikili rol yaklaşımı engelinin(x̄=3,81; ss=1,10)
yüksek olduğunu, ikinci olarak kadınların cam yürüyen merdiven (x̄=3,37;
ss=1,16) kariyer engeli üçüncü olarak ise bambu perde (x̄=3,25; ss=1,23)
ile karşılaştıklarını söylemek mümkündür. Kadınların daha düşük olarak
algıladığı kariyer engelleri ise cam uçurum (x̄=2,65; ss=1,23)ve sindirella
sendromu(x̄=2,44; ss=1,32) algılarının düşük olduğu söylenebilir.
100 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
Sonuç ve Tartışma ve Öneriler
Çalışma Sakarya ilinde bulunan 3,4 ve 5 yıldızlı otellerde çalışan toplam
126 kadına mülakat tekniği uygulanmıştır.
Ortalama ve standart sapma değerlerine bakıldığında en yüksek kariyer
engeli olarak ikili rol yaklaşımı ortaya çıkmıştır.
İkili rol yaklaşımı aile yaşantısı ile iş yaşantısının bağdaştırılmaya çalışıldığı,
kadının çalışması ancak işteki konumunun kendisi açısından ikinci planda
görmesiyle kabul edilebilir olarak görülmekte ve kadını hem evde hem de
erkeğe tabi olarak kabul ederek bunu normal olarak değerlendirmektedir. Bu
nedenle hangi vasfa ve niteliğe sahip olursa olsun kadının birinci görevinin
ev içi sorumlulukları ve aile ihtiyaçlarının giderilmesi olarak görmektedir
(Erdem ve Şahin, 2008, s. 49).
Bu çalışmada da kadınlarla yapılan mülakatlarda kadınlar kendi
kariyerleriyle ilgili en fazla engelin ikili rol yaklaşımının olduğu kısaca
kadınlar, evlerindeki sorumluluklarla birlikte zorlanmakta ve arada kaldıkları
ortaya çıktığı için üst yönetime geçememe nedeni olarak görülmektedir.
Çalışmada ikinci yüksek algılanan ifade cam yürüyen merdivendir. Cam
yürüyen merdiven olarak tabir edilen bu durum kadınların, kadın mesleği
olarak görülen hemşirelik, öğretmenlik gibi çalışma alanlarında üst düzey
yönetici olma veya terfi alma yolunda kariyer basamaklarını normal bir
merdivenden çıkarken, erkeklerin daha kolay ve daha hızlı bir şekilde
yükselmesidir. (Başak, 2009).Erkekler yeni iş yerlerinde kadınlara göre daha
fazla sosyalleştirilmekte, teşvik edilmekte ve kadınlara nazaran daha hızlı
terfi ettirilmektedir (Kamberidou, 2010). Bu çalışmada da kadınlara yapılan
mülakatta otel işletmelerinde erkeklerin kadınlardan daha hızlı yükseldikleri
için kadınlar olarak üst yönetime geçememe nedeni olarak ifade edilmektedir.
Çalışmada üçüncü olarak yüksek algılanan ifade cam uçurum engelidir.
Kadınların sosyal ve ekonomik yaşamdan ayrı tutulmaları, kadınların sosyal
ve ekonomik hayata katılım şansı bulabilseler bile, aileleri ve erkek egemen
toplum sebebiyle yükselemediklerini vurgulamak için kullanılmaktadır. Tüm
bunlar nedeniyle dünyanın birçok yerinde kadınlar kurban rolüne düşmeyi
reddederek kendileri için fırsat yaratmakta ve girişimci olmaktadırlar. (Tan,
2018, s.550).
Yapılan mülakatlar sonucunda otel işletmelerinde çalışan kadınlar toplum
tarafından ekonomik ve sosyal hayata katılmamaları gibi bir düşüncenin üst
yönetim geçmek için bir engel olduğunu fark etmişlerdir.
“Turizm sektöründe görev yapan kadınlar hangi kariyer engelleriyle
sıklıkla karşılaşmaktadır?” Araştırma sorusunun cevabına bakıldığında
Zeynep Yener / Berna Ercan / Gülçin Özbay / Aziz Gökhan Özkoç | 101
otel işletmelerinde çalışan kadınların kariyer engellerinden en yüksek ikili
rol yaklaşımı, cam yürüyen merdiven ve bambu perde engelleri çalışan
kadınların üst yönetime geçememeleri nedeniyle maruz kaldıkları engellerdir.
Otel işletmelerinde çalışan kadınlarda aile bütçesine yardım ve kadının
işteki yerini ikinci planda görmesi, erkek çalışanların kadınlara oranla hızlı
bir şekilde yükseldikleri ve kadınların ekonomik ve sosyal yaşamdan ayrı
tutulmasını isteyen kişiler nedeniyle kadınların çalışma hayatından uzak
tutulmaya çalışıldıklarını yapılan mülakatlar sonucunda ortaya çıkmıştır.
Bunun neticesinde aile ve iş yaşamının erkek ve kadın açısından eşitlenmesi,
daha esnek çalışma saatleri, azaltılmış çalışma saatleri, işletmelerde personel
alımlarında önyargı yapılmaması, kadın ve erkeklere liyakat usulünce
davranılması, kadınlara ekonomik ve sosyal hayatta daha fazla yer verilmesi
gerekmektedir.
102 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
Kaynakça
Akbaş N. & Taner B. (2017). Yönetim ve Cinsiyet: Cam Uçurumun Ötesi. LEÜ
Sosyal Bilimler Dergisi, 8, (193-204).
Başak, S. (2009). Cam Tavanlar, KÖK Araştırmalar KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, XI(2),119- 132.
Bayat İ. & Pırıldar B. (2021). Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığının Yarattığı Engeller: Çalışma Yaşamında Var Olmaya Çalışan Kadın. Ankara Hacı Bayram
Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 23(3), 745-762.
Biner S. (2022). Çalışma yaşamında cam tavan sendromu: Trakya üniversitesi idari
personel örneği. (Yüksek Lisans Tezi, 630115). Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim
Dalı, Edirne.
Çelik C. & Mavi G. (2019). Kadın Yöneticilerde Cam Tavan Sendromu ve Cam
Uçurum Olgusu. E. Kaygın (Ed.) ve Y. Zengin (Ed.). Kariyer Temel Kavramlar, Yönetimi, Güncel Konular İçinde (237-257). Eğitim yayınevi,
Konya.
Çiçek, E.U. (2018). Tanımlayıcı İstatistikler. (Ed. Ş. KALAYCI) SPSS Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistik Teknikler (içinde). Ankara: Dinamik
Akademi.
Durmaz Ş. (2016). İşgücü Piyasasında Kadınlar ve Karşılaştıkları Engeller. Ahi
Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2(3),37-60.
Erdem, Z. & Şahin, L., (2008), Ev Hizmetlerinde Yabancı İşgücü İstihdamı,
Kamu-iş Dergisi, 10(2), 43- 78.
Gürbüz, S. & Şahin, F. (2018). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
Kamberidou, I. (2010). The “GlassEscalator” & “GenderFatigue”: GettingGenderBack On TheAgenda ,The 5th International Conference on Interdisciplinarity in Education ICIE’10 June 17-19, Tallinn, Estonia, 89-98.
Karaca, A. (2007). Kadın yöneticilerde kariyer engelleri: cam tavan sendromu üzerinde uygulamalı bir araştırma. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi
(217549), Konya.
Karakuş H. (2014). Kraliçe Arı Sendromu-Pembe Taciz. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(1), 334-356.
Karcıoğlu F. & Leblebici Y. (2014). Kadın Yöneticilerde Kariyer Engelleri: Cam
Tavan Sendromu Üzerine Bir Uygulama. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Dergisi, 28(4), 1-20.
Kazar E.N. (2016). Uluslararası kuruluşlar açısından çalışma hayatında toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları ve Türkiye’de çalışma hayatında yansımaları.
Zeynep Yener / Berna Ercan / Gülçin Özbay / Aziz Gökhan Özkoç | 103
(Yüksek Lisans Tezi), Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Yalova.
Kocacık, F. & Gökkaya, V. B. (2005). Türkiye’de Çalışan Kadınlar ve Sorunları. CÜ İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, 6(1), 195-219.
Korkmaz, H. (2016). Yönetimde Kadın Ve Cam Tavan Sendromu. Central And
Eastern European Online Library (2).
Kulich C. & Ryan M.K. (2017), TheGlassCliff. Oxford ResearchEncylopedia Of
Business and Management.
Kulualp H.G. (2015). Stratejik İnsan Kaynakları Yönetiminde Cam Tavan Sendromu Engellerini Aşmak. Kamu-İş. 14(1), 99-123.
Mizrahi, R. & Aracı, H. (2010). Kadın Yöneticiler ve Cam Tavan Sendromu
Üzerine Bir Araştırma. Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 2(1),
149-156.
Özkan, E. (2020). Cinsiyete Dayalı Mesleki Ayrımcılık: Cam Tavan ve Kraliçe
Arı Sendromu. Sosyolojik Düşün, 5(2), 127-138.
Öztürk, Z. & Bilkay, T. A. (2016). Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunda Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri ve Cam Tavan Sendromu Algıları. Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(6), 89-102.
Tahtalıoğlu, H. (2016). Türkiye’de Yükseköğretim Kurumlarında Cam Tavan
Sendromunun Kadınlar Üzerindeki Etkileri. Niğde Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 9(2), 89-105.
Tan J. (2008). Breakingthe ‘BambooCurtain’ AndThe ‘GlassCeiling’: TheExperienceof WomenEntrepreneurs İn High-Techİndustries İn An Emerging
Market. Journalof Business Ethics, 547-564.
Tükeltürk, Ş.A. & Perçin, N.Ş. (2008). Turizm Sektöründe Kadın Çalışanların
Karşılaşmış Oldukları Kariyer Engelleri Ve Cam Tavan Sendromu: Cam
Tavanı Kırmaya Yönelik Stratejiler. Yönetim Bilimleri Dergisi (6:2).
Ünlü, B.A. (2014). Kadınların kariyer engelleri ile kariyer tatmini ve yaşam doyumu ilişkisi. (Yüksek Lisans Tezi). Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı (364900), Burdur.
Vachon, C. J. (2014). Tiaras, Queen Bees, İmpostorsAndThe Board Room: Lean
İn &Women İn CorporateGovernance. J. Bus. &Tech. L., 9, 279-292.
Williams, C. L. (1992). TheGlassEscalator: HiddenAdvantagesFor Men İn The
“Female” Professions. Socialproblems, 39(3), 253-267.
Yenici H. (2018). Yöneticilik sendromları ve cam tavan sendromunun örgütlerde
uygulanmasına (İstanbul vakıf üniversiteleri kadın akademik personeline) yönelik bir uygulama.. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi (736762).
Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2013). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
104 | Çalışan Kadınların Kariyer Engelleri: Sakarya İli Otel İşletmeleri Üzerinde Bir Araştırma
Yıldız, S. (2017). Toplumsal Cinsiyetin Şirketlere Yansımasında Ortaya Çıkan
Ayrımcılık Kavramlarının Ardılları Üzerine Bir Model Önerisi. Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18(1), 121-138.
Yorgun, S. (2010). Sömürü, Koruma Ve Pozitif Ayrımcılıktan Çalışma Hayatının Egemen Gücü Olmaya Doğru Kadınlar: 21. Yüzyıl ve Pembeleşen
Çalışma Hayatı. Sosyoekonomi, 168-190.
Bölüm 7
Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının
Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi:
Deneysel Bir Çalışma
Güliz Coşkun1
Eminsafa Dilmaç2
Özet
Amacı
Bu çalışmanın amacı 12-17 yaş aralığındaki kız öğrencilerin yaşadıkları boş
zaman engellerini tespit etmek ve bu yaş grubundaki kız öğrencilerin ‘wellness’
konusundaki farkındalığını artırıp içsel engelleri aşmalarını sağlamak için
etkili yöntemler geliştirmektir.
Araştırma Yöntemi
Araştırma deneysel nitelikte olup, nitel ve nicel yöntemler bir arada
kullanılmıştır. Güvenilir ve geçerli veriler elde etmek için veri üçgenlemesi
yöntemi kullanılarak mülakat, anket ve gözlemlere dayalı analiz teknikleri
uygulanmıştır. Araştırma grubu için farklı sosyo-ekonomik düzeylere ve
kişilik yapılarına sahip öğrencilerin seçilmesine özen gösterilmiştir. Elde
edilen nitel veriler, nVivo programı kullanılarak analiz edilecektir. Nicel veri
analizi SPSS paket programı kullanılacaktır. Ayrıca, eğitim sırasında çekilen
fotoğraflar ve videolar görsel analiz teknikleri ile incelenecek, araştırmacıların
notları ise nitel veri analiz programı ile değerlendirilecektir.
Bulgular
12-17 yaş aralığındaki kız öğrenciler boş zaman aktivitelerine katılmalarında
yaşanılan içsel engelleri aşma açısından eğitim programı olumlu etkiler
göstermiştir. Uygulanan eğitim programı sonucunda kız öğrencilerin
1
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Rekreasyon Yönetimi Bölümü,
Türkiye,
[email protected]
2
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Rekreasyon Yönetimi Bölümü,
Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1816
105
106 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
‘wellness’ kavramı konusunda farkındalığında artış göstermekle birlikte, içsel
engellerle baş etme konusunda da iyileşme görülmüştür.
Sonuç ve Öneriler
Proje kapsamında gerçekleşen teorik eğitim ve fiziksel aktivitelerin, fiziksel,
ruhsal, sosyal ve zihinsel açıdan kız öğrencilerin wellness düzeylerinin
gelişmesine katkı sağladığı, rekreasyon, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme
bilincinin oluşmasına olumlu fayda sağlayacağı söylenebilir. Bu bağlamda kız
öğrencilerinin wellness bilincinin artırılması amacıyla genç yaştan itibaren
rekreasyon eğitimlerinin verilmesi önerilmektedir.
Orijinalliği/değeri
Literatürde kız öğrencilerin wellness bilincini artırmaya yönelik yapılan
deneysel çalışmaların yeterli olmadığı gözlenmiştir. Bu araştırmanın deneysel
nitelikte olması ve literatürdeki önemli bir boşluğu doldurması, araştırmanın
özgün değerini ortaya koymaktadır.
1. Giriş
Türk toplumunda son yıllarda boş zaman etkinliklerine artan ilgi,
rekreasyon sektörünün büyümesine ve toplumun rekreasyon farkındalığının
artmasına zemin hazırlamıştır. Yerel yönetimler, spor etkinliklerini teşvik
etmek adına parklar düzenlemektedir. Buna ek olarak devlete ait sanat ve
mesleki eğitim merkezleri ile spor, kültür, sanat ve eğitim alanında etkinlik
tabanlı dersler sunarak kamusal rekreasyon alanında önemli adımlar atılmaya
başlanmıştır. Bunun yanı sıra Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından
2018 yılında hazırlanan raporlara göre, 2000 yılından 2018 yılına kadar
tiyatro salonu sayısı %600 artmış olsa da, seyirci sayısı sadece %190 artarak
2,5 milyondan 7,8 milyona çıkmıştır (TÜİK, 2018a). Opera ve bale salonu
sayısı iki katına çıkmıştır, ancak seyirci sayısındaki artış yaklaşık %45’tir
(TÜİK, 2018b). Sinema salonu sayısı altı katına çıkmış ve seyirci sayısı dört
kat artmıştır (TÜİK, 2018c). Bu raporlar, sosyal ve kültürel etkinliklere
katılımın, etkinlik sayısındaki artışla paralel olmadığını göstermektedir. Spor
kulüplerinin sayısı 2007’den 2014’e %53 artarken (TÜİK, 2014a), aynı
dönemde lisanslı sporcu sayısı %98 artarak, 1,621,349’dan 3,219,324’e
çıkmıştır (TÜİK, 2014b). Bu veriler, profesyonel olarak sporla uğraşan kişi
sayısında bir artış olduğunu göstermektedir. Sağlık Bakanlığı raporuna göre
ise, Türk toplumunda obezite oranı erkeklerde %20, kadınlarda %41, beş
yaşın altındaki çocuklarda %8,5 ve 6 ila 18 yaş grubunda %8,2’dir (Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, 2010). Türkiye’de obezite oranının önemli
bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, rekreasyonel
etkinliklere katılım oranındaki değişimle ilgili güncel istatistiklere ulaşmak
zorlu bir görev haline gelmektedir.
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 107
Bu bilgilere dayanarak, Türklerin boş zamanlarında daha az aktif
etkinlikleri tercih etmeleri, özellikle gençlerin bilgisayar veya telefon gibi
teknolojik aletlerle daha fazla zaman harcamaları, sedanter bir yaşam tarzını
benimsemelerine yol açmakta ve yüksek obezite oranlarının temel nedenleri
olarak kabul edilebilir. Bu durumun önüne geçebilmek adına özellikle
obezite oranının daha yüksek olduğu kadınlar ve gençlere yönelik fiziksel
aktivite içeren çeşitli boş zaman etkinliklerinin planlanması ve uygulanması
gerekmektedir. Türkiye’de yapılan bir çalışma, boş zaman aktivitelerine
yönelik engellerin kişilerin yaşam tatminini olumsuz etkilediğini
göstermiştir (Turan, Gülşen ve Bilaloğlu, 2019). Diğer yandan, boş
zaman etkinliklerine katılan kişilerin yaşamlarından daha fazla tatmin elde
ettikleri gözlemlenmektedir (Yerlisu, Ağyar ve Bahadır, 2012). Bu nedenle,
rekreasyon etkinliklerine katılımı sınırlayan engellerin tanımlanması ve
azaltılması, daha mutlu ve sağlık bilincine sahip bir toplumun oluşması
açısından büyük öneme sahiptir.
Crawford ve Godbey (1987), boş zaman etkinliklerine katılımındaki
ana engelleri içsel, kişilerarası ve yapısal faktörler olarak üç ana kategoride
incelemiştir. İçsel engeller, kişinin kendi psikolojisiyle ilgili engellerdir.
Kişilerarası engeller, insanlar arasındaki ilişkilerden kaynaklanan engellerdir.
Yapısal engeller ise insanların etkinliklere katılımını sınırlayan fiziksel
faktörlerdir. Boş zaman engelleri teorisi ortaya atıldığından bu yana farklı
ülkelerden birçok araştırmacının ilgisini çekmiştir. Literatürde boş zaman
engellerinin cinsiyet, (Adam, Hiamey ve Afenyo, 2015; Brown, Brown,
Miller ve Hansen, 2001; Coble, Selin ve Erickson, 2003; Koca, Henderson,
Aşçı ve Bulgu, 2009) ve motivasyon (Hubbard ve Mannell, 2001; Koçak,
2017b) gibi değişkenlerle birlikte incelendiği görülmektedir.
İnsanların iş ve sosyal sorumlulukları dışında kalan zamanlarını
değerlendirmesi, yaşam kalitesi açısından büyük bir öneme sahiptir.
Bireylerin yaşam kalitesi artmadığı sürece, toplumun genel yaşam kalitesinin
geliştiğinden söz etmek mümkün değildir. Toplum, sonuçta bireylerin
bir araya gelmesiyle şekillenmektedir. Bu nedenle, Türk ailelerinin boş
zamanlarını nasıl değerlendirdikleri, aktif bir yaşam sürdürebilmeleri için
karşılaştıkları engelleri tanımlamak ve çözüm önerileri sunmak için detaylı
ve kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Özellikle daha önceki çalışmalar,
kadınların bu konuda daha fazla zorluk yaşadığını göstermektedir. Kadınları
bu konuda bilinçlendirmek ve küçük yaşlardan itibaren boş zamanlarını
daha verimli bir şekilde değerlendirebilmeleri için rehberlik etmek, sadece
kendi yaşam kalitelerini artırmakla kalmayıp aynı zamanda yetiştirecekleri
çocukların yaşam kalitesini de olumlu yönde etkileyebilir.
108 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
Bu bilgiler çerçevesinde bu araştırmanın 12-17 yaş aralığındaki kız
öğrencilerin yaşadıkları boş zaman engellerini tespit etmek ve bu yaş
grubundaki kız öğrencilerin ‘wellness’ konusundaki farkındalığını artırıp
içsel engelleri aşmalarını sağlamak için etkili yöntemler geliştirmektir.
2. Literatür Taraması
2.1. Türk Toplumunda Boş Zaman Aktivitelerine Katılımı ve
Engeller
Türk toplumunda, yapılandırılmış boş vakit aktiviteleri gelişmiş ülkelerde
olduğu kadar yaygın değildir. Çeşitli çalışmalar, Türkler arasında en yaygın
boş zaman etkinliğinin evde televizyon izlemek gibi kapalı mekânlarda pasif
olarak yapılan aktiviteler olduğunu desteklemiştir (Ekinci, Kalkavan, Üstün
ve Gündüz, 2014; Erkip, 2009; Gürbüz ve Henderson, 2014; Hacıoğlu,
Avcıkur, Ilban ve Sapar, 2005). Üniversite öğrencileri arasında tercih edilen
en yaygın boş zaman etkinlikleri ev içi aktiviteler, spor, sosyal etkinlikler,
kültürel aktiviteler, eğitici etkinlikler, açık hava rekreasyonu ve turizm ve
seyahat faaliyetleri gelmektedir (Gürbüz ve Henderson, 2014).
Türkiye’de boş zaman etkinliklerine ilişkin yapılan çalışmaların çoğunluğu
öğrencileri dikkate almıştır. Öğrencilerin karşılaştığı boş zaman etkinlikleri
engelleri arasında tesis eksikliği, maddi sıkıntılar gibi yapısal engeller
öne çıkmaktadır (Gürbüz ve Henderson, 2014). Diğer bir çalışmada ise
öğrencilerin içsel ve kişilerarası engellerin, yapısal engellere göre daha baskın
olduğu bulunmuştur. İlgi eksikliği en yaygın içsel engel olarak sıralanırken,
sosyal çevre eksikliği ve arkadaş eksikliği bu sıralamayı takip etmektedir.
Yapısal engeller arasında ise tesis eksikliği ve zaman sıkıntısı en son sıralarda
yer almaktadır (Demirel ve Harmandar, 2009). Engellerin ciddiyeti, kişilerin
yaşadığı bölgeye veya şehre göre değişebilir. Ülke genelinde yapılan bir
araştırma, doğu bölgelerinde yaşayan öğrencilerin daha fazla engel yaşadığını
göstermektedir (Ayhan vd., 2018). Ayrıca boş zaman etkinliğinin içeriği
de dikkate alınması gereken bir faktördür. Örneğin, bisiklet ve rafting gibi
beceri gerektiren etkinliklere katılmada daha önce deneyim sahibi olmanın
olumlu bir etkisi olduğu gözlenmiştir (Albayrak, Caber ve Crawford, 2007).
Gelir düzeyi ise öğrencilerin etkinliklere katılımını etkileyen önemli bir diğer
faktördür (Ekinci vd., 2014; Özşaker, 2012). Üniversitelerin öğrencilere boş
zaman etkinlikleri için sunulan imkânların yetersiz olduğu yapılan çalışmalar
tarafından desteklenmiştir. Spor salonu üyeleri arasında yapılan bir çalışma,
fiziksel aktivitelere katılımdaki temel engellerin içsel olduğunu göstermiştir
(Koçak, 2017a). Spor salonlarına giden insanların kişilerarası ve yapısal
engellerle karşılaşmamaları beklenirken, engelleri daha iyi anlayabilmek için
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 109
boş zaman etkinliklerine katılmayan kişilerin davranışlarının incelenmesi
gerekmektedir. Boş zaman etkinliklerine katılanlar ve katılmayanlar arasında
yapılan bir çalışma, boş zaman etkinliklerine katılım engellerinin uygun
arkadaş bulamama ve ilgi eksikliği olarak ortaya çıktığını göstermiştir (Kara
ve Özdeoğlu, 2017). Ayrıca, düşük gelir seviyesine sahip bireylerin boş zaman
etkinliklerine erişimlerinin sınırlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Ustun,
Ersoy ve Bişgin, 2017). Türkiye’de milli parkları ziyaret etmek yaygın bir
boş vakit etkinliği olmasına rağmen, bu konuda yapılan araştırmalar sınırlı
olduğu dikkat çekmektedir. Çetinkaya ve diğerlerinin (2018) tarafından
Antalya’da yapılan bir çalışmada, Türklerin milli parkları ziyaret ederken
en büyük engellerin bilgi eksikliği, tesis eksikliği, ulaşım ve maddi sorunlar
olduğunu tespit edilmiştir. Ayrıca evli bireylerin bekâr bireylere, 65 yaş ve
üzerindekilerin gençlere ve düşük eğitim seviyesine sahip olanların yüksek
eğitim seviyesine sahip olanlara göre daha fazla engel yaşadığı bulguları da
vurgulanmıştır. Sonuç olarak, Türkiye’de yaşayan bireyler, faaliyetlerine,
yaşadıkları yere ve gelir düzeylerine bağlı olarak içsel, kişilerarası ve yapısal
engellerle karşılaştığı söylenebilir.
Turan, Gülen ve Bilaloğlu (2019), işçi ve memur olarak çalışan
190 kadının yaşam doyumu ile boş zaman engelleri arasındaki ilişkiyi
inceledikleri çalışmanın sonuçlarına göre, boş zaman engelleri ile yaşam
doyumu arasında negatif bir ilişki olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, yaşam
doyumu ile birey psikolojisi, bilgi eksikliği ve ilgi eksikliği alt boyutlarında
düşük ve negatif bir ilişki olduğu gözlemlenirken, tesis eksikliği, arkadaş
eksikliği ve zaman eksikliği alt boyutlarında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
Bu sonuçlar, kadınların boş zamanlarını etkileyen faktörlerin, ilgi eksikliği
ve bireyin psikolojik durumundan kaynaklandığını göstermektedir. Kaya
(2011), beş farklı üniversitede gerçekleştirdiği araştırmada, üniversitedeki
tesis ve olanakların yetersizliği nedeniyle öğrencilerin rekreatif etkinliklere
katılmadığını bulmuştur. Serdar (2021) tarafından yapılan çalışmada fitness
merkezini kullanan bireyler üzerinde yaptığı çalışma sonuçlarına göre,
bireylerin serbest zaman aktivitelerine katılımını engelleyen en önemli
faktörün “tesis” olduğu oraya çıkmıştır. Demirel ve Harmandar (2009)
ve Koçak (2017) katılımcıların serbest zaman aktivitelerine katılımlarını
engelleyen en önemli faktörün diğer benzer şekilde tesis eksikliği olduğu ifade
edilmiştir. Emir, Küçük Kılıç, Gürbüz ve Öncü’nin (2022) Türk kadınlarının
serbest zaman aktivitelerine katılımını incelediği çalışma, en önemli serbest
zaman engelinin para, tesis, sosyoekonomik seviye, etnik yapı ve cinsiyetle
ilişkilendirilen “yapısal engeller” olduğunu gösterirken, en az önemli faktörün
ise insan ihtiyaçları, geçmiş deneyimler ve tutum ve inançlarla ilişkilendirilen
“kişiler arası engeller” olduğunu ortaya koymuştur. Akyol ve Akkaşoğlu
110 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
(2020), üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada, boş
zaman etkinliklerine katılımı etkileyen en önemli faktörün tesis donanımının
yetersizliği olduğunu vurgularken, diğer önemli etkenlerin sağlık problemleri,
etkinlik zamanının uygun olmaması ve ev yakınında imkânların bulunmaması
olduğunu tespit etmişlerdir. Bu çalışmalar, boş zaman aktivitelerine katılımı
engelleyen faktörlerle ilgili bulguları destekler niteliktedir ve daha önceki
çalışmaların sonuçlarını doğrular niteliktedir (Çolakoğlu, 2005; Emir, 2012;
Gürbüz, Karaküçük ve Sarol, 2010; Öztürk, 2016).
2.2. Boş Zaman Engelleri ve Cinsiyet
Boş zaman aktivitelerine katılımın önündeki engeller konusunda
önemli bir değişkenin cinsiyet olduğu bilinmektedir. Çerez’in (2014) kadın
polislerin rekreasyon etkinliklerine katılımları ve boş zaman engellerini
incelediği çalışmasında 68 kadın polisten veri toplanmıştır. Araştırma
sonuçlarına göre, kadın polislerin haftada 4 saatten az bir süreyi aktivitelere
ayırabildiği gözlenmiştir. Haftalık rekreasyon aktivitelerine katılım süresine
göre bakıldığında ise evli kadınların haftada 5 saatten fazla katılım oranının
bekarlara göre daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Yılmaz ve Ulaş’ın
(2016) 8 katılımcıyla gerçekleştirdiği nitel çalışmada, kadınların rekreatif
aktivite alanlarında spor yaparken fiziksel ve çevresel uygun koşullara
sahip olmamalarının kadınların bu tür aktivitelere sınırlı katılımına neden
olduğunu belirtmiştir. Aktivite alanlarının fiziksel ve çevresel olarak uygun
olmamasının, kadınların bu aktivitelere sınırlı katılımına neden olduğu
sonucuna varılmıştır. Ekinci ve diğerlerinin (2014) katılımcıların boş
zaman engellerini cinsiyetlerine göre incelediği çalışma, “bilgi eksikliği”,
“arkadaş eksikliği” ve “zaman” alt boyutlarında anlamlı farklılıklar olduğunu
göstermiştir. Bu sonuçlara göre, çalışmaya katılan kadın katılımcıların
boş zaman etkinlikleri ve bu etkinliklerden sağladığı faydalar konusunda
yeterince bilgi sahibi olmadıkları, arkadaş ve zaman eksikliği yaşadıkları
sonucuna varılmıştır. Solakumur, Özen, Yıldız ve Ünlü’nün (2019)
üniversite öğrencilerinin boş zaman engellerini incelediği çalışmanın
sonuçlarına göre, cinsiyet ve bölüm değişkenine göre ölçek alt boyutlarında
istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur. Bu sonuçlara göre, çalışmaya
katılan kadın katılımcıların boş zaman etkinlikleri ve katkılarından yeterince
faydalanamadıkları, tesis ve hizmetlerden yararlanamadıkları, zaman ve ilgi
eksikliği yaşadıkları söylenebilir.
İçsel engeller genellikle kendine güven sorunundan kaynaklanır ve
verilen derslerde kız öğrencilerin belli hareketleri yapabildiklerini görmeleri
içsel engelleri aşmalarına yardımcı olacaktır. Ödül sistemi ile de bu
desteklenecektir. Böylece kız öğrenciler günlük hayatlarında da özgüven
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 111
artışıyla birlikte aktivitelere katılma oranları artacak. Hatta kendi aralarında
aktivite düzenleyebilecek hala geleceklerdir.
2.3. Rekreasyon Farkındalığı
Rekreasyon amaçlı yapılan spor aktivitelerinin bireyler üzerinde sosyal,
psikolojik, fiziksel ve zihinsel çeşitli olumlu etkileri bulunmaktadır. Bireyin
gelişimi için özellikle ortaokul ve lise yaşlarının rekreasyonel aktivitelere
katılımla değerlendirilmesi oldukça önem arz etmektedir. Bireyler rekreasyon
aktivitelerine katılırken çeşitli engellerle karşı karşıya kalabilirler. Bunun
yanında katılımı etkileyebilecek bir diğer unsur ise rekreasyon farkındalığıdır.
Bireyin katıldığı aktiviteden olumlu bir rekreasyon deneyimi yaşayabilmesi
için etkinliğin kendisine sağlayacağı risk veya faydaların farkında
olması gerekmektedir. Bu faydalar haz/eğlence, sosyal/başarı ve kendini
gerçekleştirme boyutları etrafında toplanabilir (Ekinci ve Özdilek, 2019).
Katılımcı öncelikle aktivitenin kendisine sağlayacak potansiyel katkısının
farkında varmalıdır (Barnett, 2005). Bilişsel bir süreç olan farkındalığın
çeşitli rekreasyon eğitimleri ile arttırılmasını sağlamak bireyde bilinç disiplini
oluşturacaktır. Katılacağı aktivitenin kendisine nasıl bir yarar sağlayacağını
bilmeyen bir kişi aktiviteye katılım sürecinde yeterince motivasyona sahip
olamayacağı söylenebilir. Özellikle ortaokul ve lise çağındaki öğrenciler için
rekreasyon fayda farkındalığının artırılması çeşitli rekreasyon eğitimleri ile
teorik ve uygulama alanında desteklenmelidir.
Bu araştırmada bağımsız değişken eğitim programı olup, bağımlı
değişkenler ise wellness farkındalığı ve içsel engellerle baş etme becerileridir.
Bu bağlamda araştırma hipotezleri aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
H10: 12-17 yaş aralığındaki kız öğrenciler boş zaman aktivitelerine
katılmalarında engel yaşamamaktadır.
H1: 12-17 yaş aralığındaki kız öğrenciler boş zaman aktivitelerine
katılmalarında içsel, kişilerarası ve yapısal engelleri yaşamaktadır.
H20: Uygulanan eğitim programı sonucunda kız öğrencilerin ‘wellness’
kavramı konusunda farkındalığında bir değişiklik olmamıştır.
H2: Uygulanan eğitim programı sonucunda kız öğrencilerin ‘wellness’
kavramı konusunda farkındalığında artış olmuştur.
H30: Uygulanan eğitim programı sonucunda kız öğrencilerin içsel engellerle
baş etme becerileri bir değişiklik olmamıştır.
H3: Uygulanan eğitim programı sonucunda kız öğrenciler içsel engellerle
baş etme becerileri artmıştır.
112 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
3. Yöntem
Bu araştırma deneysel nitelikte olup nitel ve nicel yöntemler bir arada
kullanılmıştır. Toplanan verinin güvenilirlik ve geçerliliğini sağlamlaştırmak
adına veri üçgenlemesi yöntemi kullanılmak suretiyle mülakat, anket
ve gözlemlere dayalı analiz tekniği uygulanmıştır. Veri üçgenlemesi
bir veri toplama yöntemi ile toplanan verilerin güçlendirilmesi ve bu
verideki eksikliklerin başka yöntemlerle toplanan verileri ile tamamlaması
tekniğidir (Creswell, 2007). Nitel yöntem kullanılması araştırılan konunun
derinlemesine incelenmesine olanak vermekle birlikte nicel yöntem verilerin
sayısal olarak test edilebilmesine imkân vermiştir. Ayrıca deneysel yöntem
sayesinde katılımcıların zaman içerisinde boş zaman engelleri, rekreasyon
farkındalığı ve motivasyon açısından değişimlerini gözlemlemek daha da
kolaylaşacaktır.
3.1. Veri Toplama Araçları
Araştırmanın veri toplam sürecinde kullanılan anket formu üç kısımda
oluşmaktadır. Birinci kısmın amacı boş zaman engellerini ölçme amaçlı
sorulardan oluşmaktadır. Bu kısımdaki sorular Alexandris ve Carroll (1997),
Hubbard ve Mannell (2001), ve White (2008) tarafından oluşturulan
ölçek Türkçeye uyarlanarak uygulanmıştır. Boş Zaman Engelleri Ölçeği 13
ifadeden yer almaktadır.
İkinci kısımda ise Ekinci ve Özdilek (2019) tarafından geliştirilen
Rekreasyon Fayda Farkındalığı Ölçeği (RFÖ) kullanılmıştır. Ölçekte
toplam 41 ifade vardır. Ayrıca RFÖ Haz/Eğlence, Sosyal/Başarı ve Kendini
Geliştirme olmak üzere 3 alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçeklerde ters
puanlanan ifade bulunmamaktadır. Ölçeğe verilen cevap 1’den 7’ye kadar
1=kesinlikle katılmıyorum, 7=kesinlikle katılmıyorum şeklinde olmak üzere
7’li likert tipi üzerinden değerlendirilmektedir.
Anket formunun üçüncü kısmında ise araştırmacılar tarafından geliştirilen
demografik bilgiler formu yer almaktadır. Bu kısımda katılımcıların devam
ettikleri okul, yaş, kardeş sayısı, ailenin aylık geliri gibi sorular yer almaktadır.
3.1. Verilerin Toplanması
Araştırmanın birinci safhasında Sakarya’nın Sapanca ilçesinde bulunan
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile iletişime geçilmiş ve gereken izinler alınmıştır.
Daha sonra bölgede bulunan Sapanca Anadolu Lisesi ve Kemalettin Sami
Paşa Ortaokulu’nun müdürleri ve rehberlik öğretmenleri ile iletişime
geçilmiştir. Her bir okulun rehberlik öğretmeninden çalışmaya katılmaya
aday olabilecek öğrenciler seçmeleri istenmiştir. Öğrenci seçiminde farklı
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 113
ekonomik ve sosyal yapıları farklı olan ailelerden gelen öğrencilerin seçilmesi
istenmiştir. Öğrenci seçimindeki bir diğer kriter de kişilik yapısı olarak
belirlenmiş ve çalışmaya hem dışadönük hem de içedönük kişilerin katılımı
teşvik edilmiştir. Ayrıca çalışmaya katılacak öğrencilerin birbirlerini yakından
tanımaması hususuna da dikkat edilmiştir. Rehberlik öğretmenleri listeyi
oluşturduktan sonra aileleri tarafından izin formu doldurulan öğrenciler ile
görüşülmüştür.
Her bir öğrenci ile süresi 10 ila 20 dakika arasında değişen mülakatlar
yapılmıştır. Mülakatlarda öğrencilerin fikirlerini daha özgürce ifade
edebilmeleri için yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmıştır. Bu
teknik ile mülakatı yapan kişi birkaç standart soru sorduktan sonra,
katılımcının ifadelerine göre mülakatı yönlendirilmiştir. Yarı yapılandırılmış
mülakat tekniğinde önceki çalışmalar temelinde kuramsal sorular sorulmuş
ve daha sonrasında da katılımcıların kendilerini ifade etmelerine olanak
verilmiştir. Ayrıca mülakat için gelen her bir katılımcıya anket uygulanmıştır.
Mülakatların tamamlanmasından sonra veriler araştırmacılar tarafından
transkript edilmiş ve 10 lise 5 ortaokul öğrencisi olmak üzere 15 öğrenci
kontrol grubu için 15 öğrenci de deney grubu için seçilmiştir.
Veri toplamanın ikinci aşamasının amacı, kız öğrencilere boş zamanlarını
daha etkili bir şekilde değerlendirmenin önemini anlatmak ve içsel engelleri
aşmaları için kullanılacak stratejileri belirlemektir. Bu çerçevede, deney
grubundaki öğrencilere 14 haftalık bir eğitim programı uygulanmıştır.
Eğitimler, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde
gerçekleştirilmiştir. Öğrencilere haftada iki saat olmak üzere toplamda 28
saatlik bir eğitim verilmiştir. Programın ilk üç haftasında, uzmanlar tarafından
boş zamanın etkili bir şekilde değerlendirilmesi, wellness, aktif ve sağlıklı
yaşamın faydaları ve doğru beslenme konularında teorik bilgi sunulmuştur.
Geri kalan 11 hafta boyunca, Turizm Fakültesi bünyesinde kurulan spor
salonunda öğrencilere uygulamalı fiziksel aktivite dersleri verilmiştir.
Fiziksel aktivite eğitimi kapsamında, doğru nefes alma, ısınma, soğuma,
açma-germe, bel, karın ve kalça egzersizleri, denge, ritim, kuvvet, çeviklik,
dayanıklılık, koordinasyon, kondisyon hareketleri, hafif ağırlıklarla çalışma
gibi evde yapabilecekleri fiziksel egzersizler öğretilmiştir. Ayrıca, bazı
haftalarda dışarıdan gelen uzman eğitmenlerin katılımı ile modern dans,
halk oyunları, savunma sporları ve yoga konularında başlangıç seviyesinde
eğitimler sunulmuştur.
Eğitimler sırasında, öğrenciler iki araştırmacı tarafından gözlemlenmiş
ve gözlemler aynı gün kayda alınmıştır. Ayrıca, gözlem için video ve
fotoğraf çekimleri yapılmıştır. Program sona erdiğinde, çalışmada ele alınan
114 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
değişkenler açısından anlamlı bir farkın olup olmadığını değerlendirmek
amacıyla kontrol ve deney grubundaki öğrencilerle anketler ve mülakatlar
yeniden yapılmıştır. Programı düzenli olarak tamamlayan her öğrenciye
katılım belgesi sunulmuştur.
3.2. Verilerin Analizi
Elde edilen nitel veriler, nVivo programı kullanılarak analiz edilecektir. Boş
zaman engelleri ve farkındalık konularındaki literatüre dayalı olarak temalar
belirlenip, nitel veri bu temalara göre sınıflandırılacak ve analiz edilecektir.
Nicel veri analizi için ise, eğitim verilen grup ile eğitim almayan grup SPSS
paket programı aracılığıyla istatistiksel analizle karşılaştırılacaktır. Kontrol
ve deney grupları arasında boş zaman engelleri ve farkındalık değişkenleri
açısından anlamlı bir farklılık olup olmadığını ölçmek için bu iki grup arasında
ortalama analizi yapılacaktır. Ayrıca, eğitim sırasında çekilen fotoğraflar ve
videolar görsel analiz teknikleri kullanılarak incelenecek, araştırmacıların
notları ise nitel veri analiz programlarıyla değerlendirilecektir.
4. Bulgular ve Tartışma
Araştırmanın bu bölümünde, rekreasyon aktivitelerine katılım
konusundaki engelleri ve rekreasyon farkındalık ortalamalarını incelemek
amacıyla kontrol ve deney gruplarının analizleri sunulmaktadır. Tablo 1’de
deney ve kontrol grubunun rekreasyonel aktivitelere katılımdaki engel ve
rekreasyonel fayda farkındalığı ortalamaları yer almaktadır.
Tablo 1. Deney ve Kontrol Grubu Karşılaştırılması
Engel Ortalaması
Farkındalık
Ortalaması
Ön Test
2,45
5,99
Son Test
2,15
5,75
Ön Test
2,18
5,78
Son Test
1,97
5,23
Deney-Kontrol Grubu Karşılaştırma
Deney Grubu
Kontrol Grubu
Tablo 1’de deney ve kontrol grubunun ortalamaları karşılaştırılmaktadır.
Rekreasyon aktivitelerine katılıma yönelik engeller incelendiğinde, deney
grubunun ön test ortalaması x̄=2,45 ve kontrol grubunun x̄=2,18’dir. Bu
sonuç, deney grubunun araştırmadan önce rekreasyon aktivitelerine katılım
engelleri konusunda daha yüksek bir seviyede olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, deney grubunun son test engel ortalaması x̄=2,15 ve kontrol
grubunun x̄=1,97’dir. Bu sonuç, rekreasyon aktivitelerine katılımdaki
engellerin kontrol ve deney grubu arasında anlamlı bir farklılık göstermediğini
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 115
işaret edebilir. Ancak, henüz ön analize tutulan nitel bulgu ve gözlemler bu
sonucun aksini belirtmektedir.
Daha önce yapılan çalışmalarda kadınların erkeklerden daha fazla engel
yaşadıkları ortaya çıkmıştır (Solakumur vd., 2019). Bu bağlamda bu çalışma
kadınların boş zaman engelleriyle baş etme konusunda rekreasyon eğitiminin
faydalı olabileceğini ortaya koymaktadır. Daha önce ortaokul öğrencileri
arasında yapılan diğer bir çalışmada kız öğrencilerin eğitim programı
sonucunda erkeklere nazaran daha iyi gelişim gösterdikleri saptanmıştır
(Caldwell vd., 2004). Bahsedilen çalışmadaki öğrenci sayısının fazla olması
ve uzun sürmesi uygulanan programın başarısı açıdan olumlu sonuçlar ortaya
koymakla birlikte, bu çalışmada uygulanan eğitim programının etkisinin
zayıf olabileceğini de gösterebilir.
Rekreasyon farkındalık ortalaması açısından incelendiğinde, deney
grubunun ön test ortalaması x̄=5,99 ve kontrol grubunun x̄=5,78’dir. Bu
bulgu, deney grubunun kontrol grubuna göre daha yüksek bir rekreasyon
farkındalığına sahip olduğunu göstermektedir.
Deney grubu rekreasyon farkındalığı son test x̄=5,75, kontrol grubu ise
x̄=5,23’tür. Bu bulgular, her iki grubun rekreasyon farkındalık ortalamasında
bir düşüş olduğunu ancak uygulamalı eğitim sonrasında deney grubunun
kontrol grubuna göre daha yüksek bir farkındalık düzeyine sahip olduğunu
ortaya koymaktadır. Daha önce yapılan çalışmalar Türk insanlarının
rekreasyon aktivitelerine katılımlarının düşük olduğunu göstermiştir (Ekinci
vd., 2014; Erkip, 2009; Gürbüz ve Henderson, 2014; Hacıoğlu, Avcıkur,
İlban ve Sapar, 2005). Bu çalışmada da hem deney hem de kontrol grubunda
rekreasyon farkındalığının düşük çıkması bu çalışmaları destekler niteliktedir.
Diğer taraftan yakın zamanda yapılan bir çalışmaya göre liseye giden kız
öğrencilerin rekreasyon farkındalığı erkeklerden daha yüksek çıkmıştır
(Cöhçe vd., 2022). Öğrencilerin rekreasyon farkındalıklarının azalmasının
sebebi olarak programın süresinin yetersiz olması, özellikle lise öğrencilerinin
programa katılımlarında istikrarın sağlanamaması gösterilebilir. Engel
ortalamalarındaki azalma ise program kapsamında sağlanan imkânların
yeterli ve verilen eğitimin bu yönde etkili olduğu söylenebilir.
Araştırmanın ilerleyen aşamasında nicel verilerin detaylı bir analizi
gerçekleştirilecektir. Ayrıca, mülakatlar, gözlemler ve görsel içeriklerin
analizi tamamlanarak daha genellenebilir sonuçların elde edilmesine olanak
sağlanacaktır. Mülakatlar sonucunda öğrencilerin rekreasyon hakkında
sınırlı bilgiye sahip olduğu ve çoğunluğunun düzenli rekreasyon aktivitesi
yapmadığı tespit edilmiştir. Ancak, gerçekleştirilen sağlıklı ve dengeli
beslenme eğitimi ile uygulamalı fiziksel aktivite eğitiminin ardından yapılan
116 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
mülakatlarda, öğrencilerin beslenme alışkanlıklarının kısmen düzenlendiği
gözlemlenmiştir. Ayrıca, eğitim sonrasında rekreasyon aktivitelerine yönelik
farkındalıklarının arttığı, bu aktivitelerin fiziksel, sosyal ve psikolojik faydaları
hakkında bilgi sahibi oldukları görülmüştür. Nitel görüşmelerden elde edilen
bulgular arasında, bazı öğrencilerin hayatlarında plan ve programın daha
fazla yer tuttuğu, çeşitli içsel engellerle başa çıkabilme düzeylerinin arttığı
ve sosyalleşme, iyi hissetme ve kendini gerçekleştirme duygularının hâkim
olduğu bulunmaktadır.
5. Sonuç ve Öneriler
12-17 yaş arasındaki kız öğrencilere uygulanan sportif rekreasyon eğitimi
sonucunda öğrencilerin eğitim programından önce rekreasyonel aktivitelere
katılımda daha çok engel yaşadıkları ve uygulama eğitimin ardından
yaşanılan engellerin düştüğü sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç uygulanan
eğitim programının rekreasyon aktivitelerine katılımdaki engellerin ortadan
kaldırılması açısından etkili olduğunu göstermektedir.
Deney grubunun eğitim öncesinde daha yüksek farkındalığa sahip
olup program sonrasında rekreasyon farkındalık düzeylerinin düştüğü
görülmektedir. Bu durumun nedeninin eğitim programının rekreasyonel
farkındalık yönünden yetersiz olması veya deney grubunun eğitimlere
istikrarlı bir biçimde gelip yeterince odaklanmaması ile açıklanabileceği
düşünülmektedir. Fakat bu durumun sebebinin farklı araştırmalar ile
araştırılması önem arz etmektedir.
Sportif rekreasyon eğitimi almayan kontrol grubunun da rekreasyon
aktivitelerine katılımdaki engel ve farkındalık düzeylerinde düşüş meydana
gelmiştir. Bunun yanı sıra boş zaman aktivitelerine katılım önündeki engel
açısından deney grubunda kontrol grubuna nazaran daha fazla bir düşüş
olduğu gözlenmiştir. Bu sonuç ise eğitim programının çalışmanın hedefleri
doğrultusunda yeterli olduğunu göstermektedir.
Bu sonuçlara ek olarak araştırmanın mülakat ve gözlem verilerine göre
12-17 yaş aralığındaki kız öğrencilere uygulanan eğitim programının,
rekreasyon aktivitelerine katılımın önündeki engel açısından özellikle
deney grubundaki öğrencilerin içsel, kişilerarası ve yapısal engelleri daha
etkili bir şekilde aşabildiği gözlenmiştir. Nicel verilerin aksine uygulanan
eğitim programının sonucunda kız öğrencilerin ‘wellness’ kavramına
yönelik farkındalıklarında pozitif bir artış meydana geldiği ve bu durumun
öğrencileri sağlıklı yaşam tarzına, beslenme alışkanlıklarına ve esenliklerine
daha fazla dikkat etmelerine teşvik ettiği düşünülmektedir. Ayrıca yeterince
sosyal olmayan ve içe dönük öğrencilerin, bu program sayesinde sosyal
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 117
esenlik düzeylerinde artış olduğu gözlenmiştir. Fiziksel aktivite yeterliliği
düşük olan öğrenciler ise programın sonucunda kas kuvveti, dayanıklılık,
çeviklik ve hız gibi fiziksel parametrelerde iyileşme göstermişlerdir. Ayrıca
öğrenciler, eğitim süresince okul stresinden uzaklaşmışlar ve ruhsal açıdan
rahatlamışlardır. Bu da eğitim programının çıktıları arasındadır.
Bu sonuçlar, rekreasyon, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme
konularındaki eğitim programlarının kız öğrencilerin fiziksel, ruhsal, sosyal
ve zihinsel esenliklerini geliştirmeye katkı sağlayabileceğini göstermektedir.
Özellikle içsel ve dışsal engelleri aşma becerilerinin geliştirilmesi, rekreasyon
farkındalığının artırılması ve fiziksel aktivitenin teşvik edilmesi, genç kızların
daha sağlıklı ve dengeli bir yaşam tarzına yönlendirilmesine yardımcı olabilir.
Aykırı davranış gösteren ve sosyal ortamlarda uyum sağlamakta
zorluk çeken öğrenciler için farklı oryantasyon programları düzenlenerek
öğrencilerin içsel ve kişilerarası engelleri aşmalarına yardımcı olunabilir.
Öğrencilere, sosyal etkileşim becerilerini geliştirme ve sosyal aktivitelerde
daha fazla yer alma fırsatı sunulabilir. Fiziksel aktivite bakımından çeşitli
sporlarda yetenekleri olan öğrencilere, ilgili branşlarda profesyonel destek
sağlanabilir. Bu destek, öğrencilerin fiziksel yeteneklerini daha fazla
geliştirmelerine ve spor yapmaya olan ilgilerini sürdürmelerine yardımcı
olabilir. Benzer araştırmalarda aileler daha fazla programa dâhil edilebilir ve
aile ile öğrencilerin birlikte etkin vakit geçirmesi sağlanabilir. Ailelerin bu tür
programlara daha aktif katılımı, öğrencilerin sosyal destek sistemini ve aile
içi iletişimi güçlendirmelerine olanak tanıyabilir. Araştırma değişkenleri veya
katılımcı grubu özellikleri farklılaştırılarak benzer araştırmalar yapılabilir.
Bu, daha geniş bir veri yelpazesi oluşturarak bu tür eğitim programlarının
etkilerini daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye olanak sağlayabilir.
118 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
Kaynakça
Adam, I., Hiamey, S. E., & Afenyo, E. A. (2015). Leisure constraints in the
university setting in Ghana. Annals of Leisure Research, 18(1), 145-158.
Akyol, C., & Akkaşoğlu, S. (2020). Gençlerin boş zamanlarında rekreasyon
faaliyetlerine katılım engelleri üzerine bir araştırma (A research on the
obstacles for participations in recreation activities of youth in leisure
time). Journal of Tourism & Gastronomy Studies, 8(3), 2072-2089.
Albayrak, T., Caber, M., & Crawford, D. (2007). Leisure constraints and the
pursuit of adventure activities in Turkey. Anatolia: An International Journal of Tourism and Hospitality Research, 18(2), 243-254.
Alexandris, K., & Carroll, B. (1997). An analysis of leisure constraints based on
different recreational sport participation levels: Results from a study in
Greece. Leisure Sciences, 19(1), 1-15.
Ayhan, C., Ekinci, N. E., Yalçın, I., & Yiğit, Ş. (2018). Investigation of constraints that occur during participation in leisure activities by high school
students: A sample of Turkey. Education Sciences, 8(2), 86.
Barnett, L. A. (2005). Measuring the ABCs of leisure experience: Awareness,
boredom, challenge, distress. Leisure Sciences, 27(2), 131-155.
Brown, P. R., Brown, W. J., Miller, Y. D., & Hansen, V. (2001). Perceived constraints and social support for active leisure among mothers with young
children. Leisure sciences, 23(3), 131-144.
Caldwell, L. L., Baldwin, C. K., Walls, T., & Smith, E. (2004). Preliminary
effects of a leisure education program to promote healthy use of free
time among middle school adolescents. Journal of leisure Research, 36(3),
310-335.
Coble, T. G., Selin, S. W., & Erickson, B. B. (2003). Hiking alone: Understanding fear, negotiation strategies and leisure experience. Journal of Leisure
Research, 35(1), 1-22.
Cöhce, B., Duygun, S., Öztürk, E. N., & Kırşanlıoğlu, A. E. (2022). Lise öğrencilerinin rekreasyonel farkındalık düzeylerinin incelenmesi. Anatolıa
Socıal Research Journal, 1(1), 52-62.
Crawford, D. W., & Godbey, G. (1987). Reconceptualizing barriers to family
leisure. Leisure sciences, 9(2), 119-127.
Creswell, J.W. (2007) Qualitative Inquiry and Research Design. Choosing Among
Five Approaches (2. Basım), Thousand Oaks, CA: Sage.
Çerez, M. (2014, Eylül). Antalya merkez emniyet teşkilatında çalışan kadın polislerin rekreasyon etkinliklerine katılımları ve boş zaman engelleri. Uluslararası Toplumsal Cinsiyet ve Spor Sempozyumu, Ankara, Türkiye, 4
- 05 Eylül, s.1.
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 119
Çetinkaya, G., Yildiz, M., & Özçelik, M. A. (2018). Why do so few local people visit national parks? Examining the constraints on Antalya’s national
parks in Turkey. Advances in Hospitality & Tourism Research (AHTR): An
International Journal of Akdeniz University, Tourism Faculty, 6(1), 92-110.
Çolakoğlu, T. (2005). Üniversite öğretim elemanlarının boş zaman alışkanlıklarını değerlendirmeleri üzerine bir araştırma. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 25(1), 247-258.
Demirel, M., ve Harmandar, D. (2009). Üniversite öğrencilerinin rekreasyonel
etkinliklere katılımlarında engel oluşturabilecek faktörlerin belirlenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 6(1), 838-846.
Ekinci, N. E., & Ozdilek, C. (2019). Investigation of university students’ awareness of recreational activities. International Online Journal of Educational
Sciences, 11(2), 53-66.
Ekinci, N. E., Kalkavan, A., Üstün, Ü. D., ve Gündüz, B. (2014). Üniversite
öğrencilerinin sportif ve sportif olmayan rekreatif etkinliklere katılmalarına engel olabilecek unsurların incelenmesi. Sportif Bakış: Spor ve Eğitim
Bilimleri Dergisi, 1(1), 1-13.
Emir, E., Küçük Kılıç, S., Gürbüz, B., ve Öncü, E. (2022). Türk kadınlarının
serbest zaman aktivitelerine katılımı: engeller ve kolaylaştırıcılar. Türkiye
Klinikleri Journal of Sports Sciences, 14(1).
Emir, E., Öncü, E., ve Gürbüz, B. (2012, Aralık). Rekreatif etkinliklere katılımın önündeki engellerin belirlenmesi: üniversite öğrencileri örneği
Examination of constraints to leisure activities in turkish university students. In Proceedings of the 12th International Sport Sciences Congress,
Denizli, Türkiye.
Erkip, F. (2009). Leisure in the Turkish context: A preliminary account. World
Leisure Journal, 51(4), 275-281.
Gürbüz, B., & Henderson, K. A. (2014). Leisure activity preferences and constraints: Perspectives from Turkey. World Leisure Journal, 56(4), 300-316.
Gürbüz, B., Karaküçük, S. ve Sarol, H. (2010, Kasım). Rekreasyonel aktivitelere katılımın önündeki algılanan engel farklılıklarının incelenmesi. 11.
Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, Antalya.
Hacıoğlu, N., Avcikurt, C., Ilban, M. O., & Sapar, V. (2005). Leisure preferences of residents in Nevsehir, a historical city in central Turkey. World Leisure Journal, 47(3), 17-27.
Hubbard, J., & Mannell, R. C. (2001). Testing competing models of the leisure
constraint negotiation process in a corporate employee recreation setting. Leisure sciences, 23(3), 145-163.
Kara, F. M., & Özdedeoğlu, B. (2017). Examination of relationship between
leisure boredom and leisure constraints. Sport Sciences, 12(3), 24-36.
120 | Kız Öğrencilerde Wellness Farkındalığının Artırılması ve Aktif Yaşam Tarzının Geliştirilmesi...
Kaya, A. M. (2011). Üniversite öğrencilerinin rekreatif faaliyetlere yönelik tutumları ve boş zaman motivasyonlarının bazı değişkenler açısından incelenmesi. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Cumhuriyet Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sivas.
Koca, C., Henderson, K. A., Asci, F. H., & Bulgu, N. (2009). Constraints to
leisure-time physical activity and negotiation strategies in Turkish women. Journal of Leisure Research, 41(2), 225-251.
Kocak, F. (2017b). The relationship between leisure constraints, constraint negotiation strategies and facilitators with recreational sport activity participation of college students. College Student Journal, 51(4), 491-497.
Koçak, F. (2017a). Leisure constraints and facilitators: Perspectives from Turkey. European Journal of Physical Education and Sport Science, 3(10), 32-46.
Özşaker, M. (2012). Gençlerin serbest zaman aktivitelerine katılamama nedenleri üzerine bir inceleme. Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilim
Dergisi, 14(1), 126-131.
Öztürk, H. (2016). The obstacles affecting shopping center employees’ participation in recreational activities. Journal of Social Sciences, 47(1), 41-48.
Serdar, E. (2021). Serbest zaman engelleri ile ilgilenim arasındaki ilişki: fitness
merkezi katılımcıları üzerine bir araştırma. Spor Bilimleri Araştırmaları
Dergisi, 6(1), 49-61.
Solakumur, A., Özen, G., Yıldız, N.O. ve Ünlü, Y. (2019). Üniversite öğrencilerinin boş zaman engellerinin incelenmesi (Bartın ili örneği). Türkiye Spor
Bilimleri Dergisi, 3(1), 33-41.
Turan, E. B., Gülşen, D. B. A., ve Bilaloğlu, M. (2019). Kadın Çalışanların Yaşam Doyumu İle Boş Zaman Engelleri Arasındaki İlişki: Akdeniz Üniversitesi Örneği. Gaziantep Üniversitesi Spor Bilimleri Dergisi, 4(1), 104-114.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı. “Türkiye’de Obezitenin Görülme Sıklığı”.
https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/obezite/turkiyede-obezitenin-gorulme-sikligi.html, Erişim: 10 Ekim 2019.
Türkiye İstatistik Kurumu. “İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına ve yıllara göre
spor kulübü sayısı”, 2007 – 2014 http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_
id=1087, Erişim: 10 Ekim 2019.
Türkiye İstatistik Kurumu. “Opera ve bale salonu, koltuk, oynanan eser ve seyirci sayısı”. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1086, Erişim: 10 Ekim
2019.
Türkiye İstatistik Kurumu. “Sezon yılına göre tiyatro salonu, oynanan eser ve
seyirci sayısı “. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1086, Erişim:
10 Ekim 2019
Türkiye İstatistik Kurumu. “Sinema, gösterilen film ve seyirci sayısı”. http://www.
tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1086, Erişim: 10 Ekim 2019.
Güliz Coşkun / Eminsafa Dilmaç | 121
Türkiye İstatistik Kurumu. “Yıllara göre federasyonlara bağlı lisanslı sporcu sayısı, 2007-2014”. http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=1087, Erişim: 10 Ekim 2019.
Ustun, U. D., Ersoy, A., & Bisgin, H. (2017). An investigation on perceived
constraints of teachers in relation to leisure activities. Turkish Journal of
Sport and Exercise, 19(2), 157-161.
White, D. D. (2008). A structural model of leisure constraints negotiation in
outdoor recreation. Leisure sciences, 30(4), 342-359.
Yerlisu, L. T., Ağyar, E., ve Bahadır, Z. (2012). Yaşam tatmini, serbest zaman
motivasyonu, serbest zaman katilimi: beden eğitimi ve spor öğretmenleri
üzerine bir inceleme (Kayseri ili örneği). Spormetre Beden Eğitimi ve Spor
Bilimleri Dergisi, 10(2), 53-59.
Yılmaz, A. ve Ulaş, M. (2016). Kadınların rekreatif alanlarda fiziksel aktivite
yapma amaçları ve karşılaştıkları sorunlar. Hacettepe Journal of Sport Sciences, 27(3), 101-117.
Bölüm 8
Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda
Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
Gülin Yetim1
Ümit Şengel2
Özet
Amacı
Çalışma İstanbul’da belirlenen yapılarda gerçekleştirilen restorasyon
çalışmalarının başarısı üzerine bir inceleme yapılmasını amaçlamaktadır.
Araştırma Yöntemi
Nitel araştırma yöntemlerinde yararlanılarak veriler elde edilmiştir. Veri
toplama aracı olarak gözlem ve fotoğraf kullanılmıştır.
Bulgular
Araştırmaya göre restorasyonun yapılan eserlerin hem dış cephe hem de içi
yapı elemanları bakımından aslında uygun olmayan bazı sonuçları olduğu
tespit edilmiştir.
Sonuç ve Öneriler
Elde edilen görsellerin bazıları yapıların eski görüntüleriyle karşılaştırılarak
restorasyonların aslına uygunluğuyla ilgili değerlendirmeler yapılmış ve
başarısızlık durumları ortaya konulmuştur.
Orijinalliği/değeri
Bütün toplumların ortak değeri olan kültürel miraslar tarihle ve medeniyetlerle
ilişkili olarak geçmişten bugüne gelmeyi başarabilmiş önemli eserlerdir. Bu
eserleri koruma ve geleceğe aktarabilme bilinci her toplumun hedeflerinden
biridir. Ekolojik sebeplerin yanında doğal afetler, savaşlar, insan kaynaklı diğer
faktörler bu eserlerin yok olmasına ve tarihten silinmesine sebep olmaktadır.
1
Bağımsız Araştırmacı, Türkiye,
[email protected]
2
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm Rehberliği, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1817
123
124 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
Bu eserleri geri kazanabilmenin en önemli metodu doğru restorasyondur.
Ancak gelişen teknoloji, araştırma ve iletişim özgürlüğüne rağmen bazı
restorasyon çalışmalarının başarısız olduğu görülmektedir. Bu çalışma yanlış
restorasyon çalışmalarının ortaya çıkardığı zararlara dikkat çekmektedir.
1. Giriş
Kültürel miras; geçmiş kuşaklar tarafından, döneminin kriterlerini
(mimari anlayış, teknoloji) taşıyan, gelecek nesillerin yararına inşa edilen
ve korunarak günümüze kadar aktarılan evrensel değerlere sahip eserler/
yapılardır (Hafstein, 2012). Kültür varlıkları, tarihi dönemlere ait sosyal
yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan
varlıklardır ve bunlar soyut, somut ve doğal miraslar olarak üç kategoride
ele alınmaktadır. Kültürel miras bağlamında soyut miraslara bölgelere göre
değişen diller, gelenekler, danslar folklor veya nevruz gibi örnekler verilebilir
(Hou vd., 2022). Somut miraslar taşınabilir ve taşınamaz olarak ikiye ayrılır.
Tablo ve heykeller taşınabilir, antik tiyatrolar ve anıtlar taşınamaz eserlere
örnek olarak verilebilir (Dönmez ve Yeşilbursa, 2014). Doğal miraslar,
coğrafi oluşumlar ve biyolojik çeşitlilik gibi etkenlerden oluşan, kültürel
önem taşıyan miraslardır. Türkiye’den Kapadokya ve Adıyaman’daki nemrut
dağı bu miraslara örnektir (Murzyn-Kupisz, 2010). Bu sınıflandırmaya
sualtı miraslarını da eklenebilir. Batık alanları, su altında bulunan yerleşke ve
yapılar da dâhil edilebilir (Bideci, 2014).
Kültürel miras içerisinde tarihi yapılar oldukça önemli bir yere sahiptir.
Bu yapılar geçmişten izler taşır ve insanlara geçmiş dönemlerdeki yaşayış
biçimi ile ilgili çok değerli bilgiler sunar. Bütün uygarlıkların ortak mirası
olan bu değerli eserler ve doğal varlıklar korunmalı, gelecek nesillere
aktarılmalı ve tüm dünyaya tanıtmalıdır. Tüm dünyada tarihi bilincin
insanlığa aktarılmasında bu ölçülerde bir çalışma sistemi oluşturulmalıdır
(Hall vd., 2016). Kültürel mirasın ve bu bağlamda tarihi yapıların korunması
ile ilgilenen önemli kurumların başında UNESCO gelmektedir. UNESCO
(2023) Türkiye Millî Komisyonu’na göre kurum 16 Kasım 1945 de Paris’te
kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, UNESCO’nun 20 kurucu üyesi arasında
yer almaktadır. Türkiye’de 77 kültürel, 4 karma ve 3 doğal olmak üzere
toplam 84 miras elemanı koruma altına alınmıştır.
Büyük öneme sahip dünya tarihi ve kültürel mirasın elemanları olan
yapılar (özellikle somut) çeşitli nedenlerle bozulmakta, yıkılmakta veya
yok olmaktadır. Eserlerin tahribatında başta insanlar olmak üzere doğal
afet, savaş vb. faktörler sebep olabilmektedir. İlgili somut kültürel miras
eserlerinin topluma geri kazandırılması için yapılabilecek başlıca işlemlerden
bazıları arkeolojik kazılar, restorasyon ve konservasyon gibi işlemlerdir
Gülin Yetim / Ümit Şengel | 125
(Vecco, 2010). Buradaki en temel unsur ise eserlerin mümkün olduğunca
aslına uygun bir şekilde yenilenerek geleceğe taşınmasıdır.
Kültürel mirasın sürdürülebilirliğiyle ifade edilen faaliyetlerden en
önemlisi restorasyondur. Restorasyon işlem amacı itibariyle önemli bir
olaya, duruma, döneme şahitlik etmiş tarihi yapıların, özüne en yakın olarak
orijinal malzemeleri ve döneminin yapılış tekniği kullanılarak, yapılabilecek
en az müdahale ile eserin özünü kaybetmeden onarılması ve topluma uzun
vadede geri kazandırılmasıdır (Öztürk vd., 2021). Restorasyonun tarihi
yapılarda önemi çok büyüktür. Yapılacak restorasyon çalışmasının olumlu
ve olumsuz sonuçları kültürel mirasın korunması ve geleceğe aktarılması
birbiriyle bağlantılıdır.
Restorasyon yalnızca yapılardaki hasar görmüş küçük detayların
onarılması değil, aynı zamanda büyük müdahalelerde gerektirebiliyor. Bu
çalışmaların doğruluğunun kanıtlanmış verilere, eserlerden alınan izlerle,
aksonometrik çizimlerle, fotoğraf gibi belgelere dayanarak doğru malzeme
ve teknikler ile yapılması şarttır. Bu süreçte yapıların hasar alma nedenleri
araştırılıp teşhis konulduktan sonra, bozulmanın engellenmesi ve yapının
korunması için gereken müdahaleler yapılmalıdır. Restorasyonla yenilenen
eserlerin geleceğe taşınması sürecinde ise turizm aktif bir rol üstlenmekledir
(Kler, 2009). Bununla birlikte, turizmin sürdürülebilirliği konusunda
da kültürel varlığı korumanın önemli bir payı vardır. Bu bilgiler ışığında,
çalışmada kültürel mirasın ve turizmin sürdürülebildiği için önemli bir yer
sahip olan restorasyon süreçlerinin başarısızlığı sonucu ortaya çıkan olumsuz
görüntünün incelenmesi amaçlanmaktadır.
2. Literatür Taraması
Kültürel mirasın korunması ve bu kapsamda gerçekleşen restorasyon
ve konservasyon işlemlerinin durum analizine ilişkin zengin bir literatür
mevcuttur. Bu makalelerin yoğunlaştığı konular itibariyle rezervasyon ve
restorasyon çalışmalarının olumlu veya olumsuz katkıları veya bu bağlamdaki
sonuçlarına yoğunlaştığı görülmektedir. Bununla birlikte ilgili çalışmaların
turizme katkılarına ilişkin çalışmaların gerçekleştiğine de rastlanmaktadır.
Tüm dünyayı ilgilendiren evrensel niteliğe sahip tarihi, doğal veya
kültürel sitlerin/geleneksel değerlerin dünyaya tanıtılması gerekmektedir.
Dünyanın bu evrensel değerlere sahip çıkması gerektiğinden, bu bağlamda
bir kültür bilincinin oluşturulması, önemsenmesi gereken konulardan
biridir. Bu bağlamda dünyanın her bir noktasında unutulmuş veya unutulma
tehlikesi olan, yok olmuş veya yok olmaya yüz tutmuş mirasların korunması
veya yeniden kazanılması oldukça önemlidir. Restorasyon işlemi özellikle
126 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
geleneksel ve eski dönem mimari yapıların yeniden kazanılmasında kritik bir
öneme sahiptir. Bu bilgiler ışığında, 1972 yılında UNESCO’nun Paris’teki
toplantısında Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair Sözleşme’nin
kabulüyle kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaların karşılık bulmaya
başladığı söylenebilir. Burada ifade edilen kültürel mirasla ilgili çalışmalarda
zaman zaman anıt kavramının da kullanıldığına rastlanmaktadır. Avrupa
Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi’ne göre anıt tarihsel, sanatsal,
arkeolojik, sosyal, bilimsel ve teknik gibi bazı unsurlar bakımından önem
taşıyan dikkate değer bina veya diğer yapılar veya tamamlayıcı kısımlarını
açıklamak için kullanılan kavramdır (Madran ve Özgönül, 2005). Anıt eserler
kültürel mirasın doğal elemanlarından olup bu yapıların da restorasyonunun
istenilen düzeylerde yapılması oldukça önemlidir.
Dünyanın ortak mirası olan eserlerin korunması ve onarılması tüm
milletlerce edinilmiş ortak bir amaç olmasının yanında, tarihi yapıların
onarılması bağlamında yapılması gereken çalışmaların bilincinde olunması
da önemli bir durumdur. Bu bağlamda önemli bir yeri olan restorasyon
sürecinde planlanan ile uygulanan sırasında uyuşmazlıklar olabilmektedir. Bu
durum herhangi bir ülkeye özgü olmayıp dünyanın birçok yerinde benzerdir.
Tarihi ve sanatsal değeri olan eserler bazen restorasyon sürecinin sonunda
daha çok hasar alıp orijinalliğini kaybedebilmektedir (Ünver, vd., 2014).
Dolayısıyla restorasyon çalışmalarının en önemli kriteri aslına uygunluk olup,
yapıların maksimim düzeyde orijinalliklerinin korunması hedeflenmektedir.
Restorasyon süreci önemli bir işlem olduğundan, restorasyona
başlanmadan önce ilgili kurumlardan izinlerin alınması gerekmektedir.
Onarılmak istenen yapının görselleri alınmakta, rölövesi, restitüsyon
ve restorasyonun projeleri hazırlanarak kurumlara sunulmaktadır. Bu
prosedürlerin tamamlanmasıyla birlikte restorasyon süreci gerçekleşmektedir.
Restorasyonun başarısı ile doğrudan ilgili olan çağdaş restorasyon ilkeleri
aşağıda verilmektedir (Tellioğlu ve Satıcı, 2023);
• Sağlamlaştırma
• Bütünleme
• Yenileme
• Yeniden yapma
• Temizleme
Restorasyon ilkelerinin bir veya birkaçının ihlal edildiği durumlarda
sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlardan en kritik olanı ise yapıların
veya eserlerin aslına uygun olmadan restore edilmesidir. Konuyla ilgili
Gülin Yetim / Ümit Şengel | 127
uzmanların görüşlerin alınmaması veya görüşleri alınsa bile, belli niteliklere
sahip olmayan kişilerin, uygun olmayan prosedür ve gerekli koşulların
sağlanmadığı araştırmaların bu sorunu derinleştirdiği söylenebilir. Dünyanın
birçok noktasında aslına uygun olmayan ve restorasyonları yapılan tarih, sanat
veya mimari eserlere rastlamak mümkündür. Bu kısımda bu değerlendirmeye
uygun bazı eserler aşağıda verilmektedir.
Orijinal
Restorasyon/Konservasyon
Görsel 1-2-3-4. İspanya’nın Palencia Kentindeki Tarihi Bir Binanın Restorasyondan
Örnekler
Görsel 5-6-7. İspanya’da İsa Freskinin Orijinal, Eskimiş ve “Restore Edilmiş” Hali
128 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
Görsel 8-9. İzmir Foça’da Cenevizlilerin İnşa Ettiği Kalenin Restorasyonu
Fotoğraf 1. Kötü ve İyi Retorasyon ve Konservasyon Örnekleri
Kaynak: (Erbil, 2014; Yılmaz, 2014; Arkeofili, 2018; TheLocal, 2020)
Restorasyon veya konservasyon işlemlerinin olumlu veya olumsuz
pek çok örneğine rastlamak mümkündür. Fotoğraf 1’deki Görsel 1-2-34’te İspanya’dan Palencia’nın kentinin en sembolik binalarından birinin
restorasyon çalışmalarının sonuçları dört görsel olarak yer almaktadır. Bu
görseller yapılan işlemin ne kadar kötü olduğunu gözler önüne sermektedir.
Görsel 5-6-7’de ise bir İsa freski yer almaktadır. Görselde İsa freskinin
orijinal, eskimiş ve restore edilmiş(!) halini gösteren üç farklı fotoğraf yer
almaktadır. En son fotoğraf İsa freskinin çok başarısız ve aslından oldukça
farklı bir onarım gördüğünü ortaya koymaktadır. Görsel 8-9’da ise başarılı
bir restorasyon öne çıkmaktadır. İzmir Foça’daki Osmanlı Ceneviz Kalesinde
yapılan çalışma aslında uygun ve başarılı kabul edilen bir onarımdır. Eserlerin
yapısına aykırı mermer, çimento gibi malzemelerin kullanılması onarımın
yanlış ilerlemesine ve özgünlüğün bozulmasına neden olabilmektedir. Bu
örnekte doğru araştırma ve gerekli malzemelerin tahsis edilmesi sayesinde
başarılı bir eser ortaya çıkmıştır.
Türkiye açısından da restorasyon en önemli konulardan biridir. Çünkü;
ülke, tarihin ilk dönemlerinde bu yana insanlığa ve pek çok medeniyete
ev sahipliği yapmış Anadolu coğrafyası üzerinde kurulmuştur. Paleolitik
dönemle başlayan Anadolu insanlık tarihi, Neolitik dönemle devam etmiş
ve tarihin farklı dönemlerinde de bölgede yerleşim süreçleri devam etmiştir.
Tarih boyunca Hititler, Urartular, Frigler, Lidyalılar gibi uygarlıklara ev
sahipliği yapmış Anadolu, aynı zamanda yakın sayılabilecek coğrafyalarda
kurulan Mısır, Mezopotamya, Akdeniz ve Yunan medeniyetleriyle de güçlü
ilişkiler içerisinde olmuştur. İlerleyen dönemlerde ise Selçuklu devleti ve
dünyanın iki büyük imparatorluğu olan Roma ve Osmanlı imparatorluklarına
ev sahipliği yapmıştır.
Gülin Yetim / Ümit Şengel | 129
Anadolu’nun tarihi geçmişi ve bu coğrafyadaki uygarlıklar, Türkiye’yi
kültürel miras/anıtsal mimari açısından en gözde ülkelerden biri haline
getirmektedir. Bu zenginliğe rağmen, ilgili zenginliklerin zaman içerisinde
tahrip olduğu ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı görülmektedir.
Yaşanan süreçte doğal veya yapay pek çok faktörün rol oynadığı söylenebilir.
Bu bağlamda ülkede restorasyon kritik bir işleve sahiptir. Cumhuriyetin ilk
dönemlerin yaşanan krizler nedeniyle koruma ve restorasyon çalışmaları
istenilen düzeylerde olmasa da ilerleyen dönemlerde bu konulara yönelik
çalışmaların ağırlık kazandığı görülmektedir. Bu bağlamda Cumhuriyet
tarihine bakıldığında Ayasofya, Sultan Ahmed, Manisa Muradiye Camii,
Edirne Selimiye, Üç Şerefeli Camii, Beylerbeyi Camii ve Konya Mevlana
Türbesi restorasyonları Cumhuriyet döneminde Mimar Kemalettin
tarafından yapılan ilk örnekler olarak ifade edilebilir (Binan, 2005). Bu
çalışmaların kamu otoritelerince denetleniyor olması başarıyı doğrudan
etkilemektedir.
3. Yöntem
Bu çalışmanın amacı restorasyonu yapılan tarihi binalardaki restorasyon
kaynaklı sorunları tespit etmektir. Dünyanın giderek tek tipleştiği bir
ortamda, kültürel miras sağladığı farklılıklar ve ortaya koyduğu büyük
zenginlik nedeniyle son yılların en değerli olgularından biri haline gelmiştir.
Zamana direnen yapıların zaman zaman çeşitli sebeplerle tahrip oldukları
bilinmektedir. Bu tahribatları en aza indirmek veya ortadan kaldırmak
için koruma ve onarım süreçlerine tabi olmaları gerekmektedir. Yanlış
restorasyonların önüne geçmek, tüm kamuoyunun üzerinde durması gereken
bir konudur. Bu bilgiler ışığında, bu çalışmanın toplumsal farkındalığı
canlandırması bakımından önemli olduğu düşünülmektedir.
Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden yararlanılmıştır. Veri toplama
aracı olarak gözlem ve doküman incelemesinden faydalanılmıştır. Gözlem
önemli veri toplama araçlarından biri olmasına rağmen objektif olamama
gibi bir risk içermektedir. Bu nedenle gözlem yapıldığında mümkün oldukça,
gözlenen nesne, özne, olay veya olguların kayıt altına alınması gerekmektedir.
Kayıt sürecinin belli kriterleri olmasına rağmen, gözlenen unsurun bina
olması konuyla ilgili araştırma sürecini etkileyecek kriterleri azaltmaktadır.
Bu bağlamda araştırmacılar gözlemledikleri binaların fotoğraflarını çekerek
veri toplama süreci için hem veri hem de kanıt elde etmişlerdir.
Çalışmanın veri toplama sürecinin ilk aşamasında bir restoratör/
akademisyenden İstanbul’da kötü restorasyonun etkilerinin gözlemleneceği
3 yapının bilgisi istenmiş ve bu bağlamda 2 aşamada veri toplanacak yapılar
130 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
belirlenerek, araştırmaya dâhil edilen yapılara ziyaretler gerçekleşmiştir.
11 Eylül 2022 tarihinde yapılar ziyaret edilerek restorasyonlar fotoğrafla
kayıt altına alınmıştır. Akabinde doküman incelemeleri yapılarak yapıların
orijinal görünmelerini içeren veriler elde edilmiştir. Restorasyon öncesi ve
sonrası süreç gözlem ve doküman incelemesi sonucu elde edilen veriler
ışığında karşılaştırılmış ve kötü restorasyonların doğurduğu sonuçlar tespit
edilmiştir. İlgili tespitler bulgular kısmında raporlanmış ve sonuç kısmında
tartışılmıştır.
4. Bulgular ve Tartışma
Bulguların elde edilmesinde kullanılan fotoğraf sonucu elde ilen görsellerin
bazıları yapıların dokümanlardan elde edilen görselleriyle karşılaştırılarak
değerlendirmeler yapılmaktadır. Üç farklı yapının restorasyon çalışmaları
neticesinde ortaya çıkan olumsuz durumlar bulgularda raporlanarak,
çalışmanın amacına uygun sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.
Restorasyon Öncesi
Restorasyon Sonrası
Müze Olarak Kullanılan Hamam
Restorasyonda Mermer Kullanımı
Gülin Yetim / Ümit Şengel | 131
Yenilenmeden 1 Sene Sonraki Tahribatlar
Kullanılan Malzemelerin Özgünlüğü
Bozması
Fotoğraf 2. Selimiye Hamamı-Üsküdar/İstanbul
Tarihi hamam 3 yıl süren çalışma sonucu restore edilip 2021 yılında
yeniden topluma kazandırılmıştır. Günümüzde taş yapı içinde müze olarak
hamam bulunuyor. Ahşap yapı içinde kütüphane ve bahçesi de restore
edilerek, restoran olarak kullanıma açılmıştır. Mekân içerisinde kullanılan
malzemelerin, cam platform, prizler ve kapatılmaya çalışılan bölgeler yapının
aslından çok uzaklaşmasına ve orijinalliğini yansıtamamasına sebep olmuştur.
Hedeflenen amaç güzel olsa da restorasyonun henüz yeni olduğu dönemde
tekrar bozulmaların oluşması tespit edilmiştir.
Atik İbrahim Paşa Camii Dış Cephe
Atik İbrahim Paşa Camii İç Bölüm
Restorasyonu
Restorasyonu
Fotoğraf 3. Atik İbrahim Paşa Camii-Fatih/İstanbul
132 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
Fotoğraf 3 İstanbul Fatih’teki Atik İbrahim Paşa Camii restorasyonunu
göstermektedir. Yapıyla ilgili kaynaklar caminin 1492 yılında yapıldığını
belirtmektedir. Ancak 1492-93 tarihi caminin kitabesinden anlaşıldığı üzere
binanın yapımına başlanan tarihtir. Kitabeye göre yapıtın 1494-95 yıllarında
bitmiş olduğu düşünülmektedir. Eminönü’nde bulunan bu camiyi ziyaret
sürecinde yapının restorasyonunda vahim hatalar gözlenmiştir. İç bölüm
restorasyonunda sorunların olduğu açık olmasına rağmen, dış kapı ve son
cemaat yerinin pimapen camla kaplanmış olması yapıyı aslından ve tarihi
görüntüsünden oldukça uzaklaştırmıştır.
Üsküdar Ahmediye Camii Eski Görüntü
Restorasyon Sonrası Yeni Görsel
Taş Üstüne Kaplanmış Duvar
Avlunun Dış Kenar Görüntüsü
Fotoğraf 4. Ahmediye Camii-Üsküdar/İstanbul
1722 yılında yapılmış Üsküdar’daki Ahmediye camiinin restorasyon
görselleri Fotoğraf 4’te yer almaktadır. Cami ibadete açık cemaat tarafından
kullanılmaya devam etmektedir. Ancak çok başarısız bir restorasyonun
yapıda kullanıldığı gözlenmektedir. Özellikle beyaza boyanan ahşap kapısı ve
taş duvarlar üzerine yapılan beyaz renkli kaplamalar yapıyı özgünlüğünden
olabildiğince uzaklaştırmıştır. Bu örneklerle caminin 1722’de yapıldığını
söylemek imkânsız bir hale gelmektedir.
Gülin Yetim / Ümit Şengel | 133
5. Sonuç ve Öneriler
Kültürel yapıların restore edilmesinin ortak amacı geleneksel yapıyı ortaya
koyan öğeler taşıması ve geleceğe aktarılmasını sürdürebilmektir. İstanbul
birçok tarihi esere ev sahibi yapmakta ve dönem dönem eserler onarıma ve
bakıma alınmaktadır. Ancak, gün geçtikçe yapıların onarılmasından ziyade
bozulmaları ve yok olmalarını önlemek ve onları korunmasını sağlanması
kamuoyunda öncelikli hedef olmakta ve bunun devamlılığının olması
önem taşımaktadır. Türkiye turistik açıdan oldukça önemli ülkedir. Yalnızca
mevsimselliğin büyük oranda azaldığı ülkede, tarihi yapıların ve kültür
turlarının bunda payı çok büyüktür. Bu bağlamda durumun devamı için
eserlerin yapısının bozulmaması onların topluma ve turizme kazandırılması
için daha büyük hassasiyet gerektiren çalışmalar yapılmalıdır.
Tarihi eserlerin ve mimari yapıların restorasyon süreci ve sonrasında
sürdürülebilirliklerinin sağlanması sürecinde özellikle görsel medyanın
gücünden yararlanılabilir. Çünkü medyanın gücü gün geçtikçe artıyor ve
bunun yaratacağı olumlu sinerjinin kültürel mirasın korunmasına katkı
sağlayacağı düşünülmektedir. Sadece Türkiye’de değil diğer pek çok ülkede
de kültürel yapılara verilen değerin dünyaya doğru yansıtılabilmesi için
başarılı restorasyonların artması ve bu konuda çeşitli çalışmaların yapılması.
Doğal afet gibi etkenlere yeteri kadar engel olunamasa da eserlerin hasar
görmesine ve yok olmasına sebep olan yapay afetlerin veya diğer etkenlerin
önüne geçilmesi için toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Yapılan çalışmanın sonuçları bazı eserlerin restorasyon sonrasında farklı
amaçlar için kullanıldığı ortaya koymuştur. Örneğin bir tarihi hamam
kütüphaneye çevrilebilmektedir. Kütüphanede öğrencilere kaynak, internet
ve yemek sağlanması iyi niyetli bir proje olsa da yapılan bu restorasyon başarısı
olması ve aslına uygun olmaması gibi durumlar söz konusu olmaktadır.
Eserler restorasyon sonrasında çık kısa bir zamanda bile, restorasyonun
başarısızlığı nedeniyle hasar almakta ve olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
Restorasyonlardaki başarısız sonuçların gözlendiği önemli bir konu
ise tarihi mekanların restorasyonun, tarihte kullanılan malzemelere aykırı
olabilecek yapı malzemelerinin kullanılmasıdır. Örneğin bir camiinin
restorasyonunda ahşap kapı ve pençelerin yerine pvc/plastik kapı ve
pencerelere rastlamak mümkündür. Zaman zaman Kültür ve Turizm
Bakanlığının ilgili birimleri veya vakıflar konuyla ilgili aykırılık kararları
almasına rağmen bu durum sürmektedir. Yapılardaki süslemeler, taş duvarlar
veya diğer orijinal bölgeler boyanmakta veya elektrik tesisatları ile deforme
hale getirilebilmektedir. Farklı nitelikteki tarihi yapılar için benzer şekilde
çok farklı yanlış restorasyon örnekleri vermek mümkündür.
134 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
İstanbul gibi dünyadaki önemli turizm destinasyonlarından olan bir
şehrin çok sayıda kültürel mirasa ev sahipliği yaptığı bilinen bir durumdur.
Bu durum, restorasyon çalışmalarını İstanbul için çok önemli bir faaliyet
haline getirilmektedir. İstanbul’da bulunan binlerce yapı ve eserin restorasyon
işlemleri sayesinde yok olmaktan kurtulacağı söylenebilir. Bu konuda kamu
otoriteleri ve özellikle Sivil Toplum Kuruluşlarının sorumluluk alarak hassas
tercihler yapmaları, onarımları yapacak firmaların araştırılarak konuyla ilgili
deneyimli firmaların tercih edilmesi, uzmanlarla ve doğru yöntemlerle,
gerekli çalışmaların yapıldığı ve restorasyon işlerinin geciktirilmeden
zamanında yapılması sağlanmalıdır. Konuyla ilgili başarılı sonuçların
üretilmesi hem kültürel mirasın hem de turizmin sürdürülebildiğine önemli
katkılar sağlayabilmektedir.
Restorasyon durumunda bir araya gelip çalışmalar yapacak olan
restoratörler, mimarlar, inşaat mühendisleri, arkeologlar vb. alanlarda
eğitimin önceliğe alınması, proje için geçici değil kalıcı çözümlerin
bulunması, ayrılacak olan bütçenin doğru belirlenmesi ve doğru kullanılması
ve daha fazla restorasyon hatasının önüne geçilmesi bu çalışma kapsamında
önerilebilecek önemli çıkarımlardır.
Gülin Yetim / Ümit Şengel | 135
Kaynakça
Arkeofili. (2018). İspanya’da 500 Yıllık Heykelin Restorasyonuna Tepki. https://arkeofili.com/ ispanyada-500-yillik-resmin-restorasyonuna-tepki/.
Erişim: 15.09.2023
Bideci, Ç. (2014). Turizm ürün farklılaştırılmasında sualtı kültürel miras alanlarının turizm ürünü olarak kullanımı, Replika Gemi Batığı projesi: Side örneği
[Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. Akdeniz Üniversitesi.
Binan, C. (2005). Cumhuriyet döneminde Türkiye’de mimari koruma üzerine
yorumlar. Sinan Genim’e Armağan, 25, 197-208.
Dönmez, C., ve Yeşilbursa, C. C. (2014). Kültürel miras eğitiminin öğrencilerin somut kültürel mirasa yönelik tutumlarına etkisi. Ilkogretim Online, 13(2), 425-442.
Hafstein, V. T. (2012). Cultural heritage. A companion to folklore, 500-519.
Hou, Y., Kenderdine, S., Picca, D., Egloff, M. ve Adamou, A. (2022). Digitizing intangible cultural heritage embodied: State of the art. Journal on
Computing and Cultural Heritage (JOCCH), 15(3), 1-20.
Kler, B. K. (2009). Tourism and restoration. J. Tribe (Ed.), İçinde Philosophical
issues in tourism, (pp. 117-134), Bristol: Channel View publications
Madran, E., ve Özgönül, N. (2005). Kültürel ve doğal değerlerin korunması. Ankara: TMMOB Mimarlar Odası.
Murzyn-Kupisz, M. (2010). Sustainable approaches to natural environment and
cultural heritage. Two sides of the same coin?. Economic and Environmental Studies, 10(4), 379-397.
Öztürk, S., Işınkaralar, Ö., ve Yılmaz, D. (2021). Restorasyon çalişmalari sonrasi yerel halkin algi ve tutumlari (Kayseri Kalesi Örneği). Doğu Coğrafya
Dergisi, 26(45), 183-194.
Tellioğlu, S., ve Satıcı, B. (2023). Tarihi Yapılarda Restorasyon Tekniklerine
Göre Uygulanacak Malzemelerin Belirlenmesi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler Dergisi, 6(1), 37-49.
Thelocal. (2020). Spain laughs (and groans) at yet another botched art restoration. https://www.thelocal.es/20201110/a-grotesque-cartoon-spain-laughs-and-groans-at-yet-another-botched-art-restor ation, Erişim:
15.09.2023
UNESCO. (2023). UNESCO Dünya Mirası Listesi. UNESCO Türkiye Millî
Komisyonu, https://www.unesco.org.tr/Pages/125/122/UNESCO-D%C3%BCnya-Miras%C4%B1, Erişim: 26.08.2023
Ünver, H., Yamaçlı, R., ve Tokman, L. Y. (2014). Mimari Tasarımda Restorasyon ve Ulaşılabilirlik: Akreditasyon İhtiyacı. Düzce Üniversitesi Bilim ve
Teknoloji Dergisi, 2(2), 295-306.
136 | Kültürel Miras Bağlamında Tarihi Yapılarda Restorasyon Sorunu: İstanbul’da Bir İnceleme
Vecco, M. (2010). A definition of cultural heritage: From the tangible to the
intangible. Journal of cultural heritage, 11(3), 321-324.
Yılmaz, E. T. G. (2014). Restorasyon Böyle Yapılır. https://www.arkitera.com/
haber/restorasyon -boyle-yapilir/, Erişim: 15.09.2023
Erbil, Ö. (2014). Restorasyon Böyle yapılır. http://mimdap.org/2014/11/restorasyon-boyle yapylyr/, Erişim: 15.09.2023
Hall, C. M., Baird, T., James, M., ve Ram, Y. (2016). Climate change and cultural heritage: conservation and heritage tourism in the Anthropocene. Journal of Heritage Tourism, 11(1), 10-24.
Bölüm 9
“Visit Afyon” Mobil Uygulamasının
Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
Zeynep Utkan1
Melisa Ateş2
Özet
Amacı
Bu çalışmanın amacı, “VisitAfyon” adlı mobil uygulamanın içerik açısından
incelenerek, destinasyonun turizm potansiyeli doğrultusunda eksik yönlerinin
saptanması ve buna yönelik uygulama içerik önerilerinin geliştirilmesidir.
Araştırma Yöntemi
Çalışmada, betimsel analiz araştırma yöntemi kullanılmıştır. Mevcut
mobil uygulamada elde edilen veriler ilk olarak sistematik ve açık biçimde
betimlenmiştir. Sonrasında segmentasyonlarına göre irdeleyici bir şekilde
incelenen Visit Afyon mobil uygulaması değişiklikler ve ihtiyaçlar paralelinde
yenilikler kazandırılması ve turistler tarafından tercih edilebilirliğini
arttırılması için Mockitt Design programı üzerinden mobil uygulama tasarım
modeli sunulmuştur.
Bulgular
Çalışmada VisitAfyon mobil uygulaması inceleme sonucunda uygulamanın
logosunun yalnızca Afyonkarahisar Kalesi olduğu ve pembe rengin ağırlıkta
olduğu görülmektedir. Uygulamanın kategorileri incelendiğinde Yakınımda,
Etkinlik, Görmelisin, Alışveriş, Müzeler ve Konaklama kategorilerinden
oluştuğu tespit edilmiştir. Bu kategorilerin dışında uygulamanın ara yüzünde
Termal Başkenti, Gastronomi Şehri, Mili Mücadeleye Tanıklık Eden Kent,
Afyon Sucuğu, Gizemli Frigya Turundaki Yerel Lezzet Durakları, Lokumun
En İyileri, Hediyelik Eşya Dükkanları şeklinde sıralandığı görülmektedir.
1
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Türkiye,
[email protected]
2
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm Rehberliği, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1818
137
138 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
Sonuç ve Öneriler
Bu çalışma sonucunda mevcut uygulamada yer alan kategoriler ve ara yüz
irdeleyici olarak incelenmiştir. Uygulamanın genel bağlamda karmaşık
olduğu, bazı turistik çekicilerin eklenmediği saptanmıştır. Uygulamanın
turistlerin kullanımına yönelik daha anlaşılır ve istek ihtiyaçları doğrultusunda
daha kolay rehber olması niteliğinde güncelliğini koruyarak uygulamanın
geliştirilebilmesi için birtakım önerilerde bulunulmuştur. Uygulama içeriğinin
“Afyonkarahisar”, “Tarih ve Kültür”, “Termal Başkenti”, “Gastronomi”,
“Rekreasyon Alanları”, “Doğa”, “Konaklama”, “Alışveriş”, “Tur Rotaları”
ve “Bize Soru Sor” ve “Sık Sorulan Sorular” şeklinde kategorize edilmesi
önerisinde bulunulmuştur.
Orijinalliği/değeri
Bu çalışmanın yapılması mevcut olan VisitAfyon uygulamasının geliştirilmesini
sağlayacaktır. Çalışma turistlere, turistlerle etkileşimde olan yerel halka ve
turizm sektöründeki paydaşlara, destinasyon yöneticilerine yol gösterici olma
niteliğindedir. Böylelikle Afyonkarahisar destinasyonunun tanıtımının ve
tercih edilebilirliğini arttırmaya yönelik olan bu çalışma, turizm alan yazınına
da farklı açılardan katkıda bulunacaktır.
1. Giriş
20. yüzyılın sonlarından itibaren hızla gelişen iletişim ve teknoloji etkisi
ile insan, değişen tüketim kalıpları, alışkanlıkları ve teknolojik gelişmeler ile
sıkı bir ilişki içerisinde olmaya başlamıştır (Civelek ve Dalgın, 2013). 21.
yüzyılın başlangıcında kullanımı etkin hale gelen mobil cihazlar ve internet
sayesinde sosyal, fiziksel ve sanal alanların mevcut yakınlaşması, insanların
çevreleriyle etkileşim kurma biçimlerinde bir değişikliği de beraberinde
getirmiştir (Bloem, Van Doorn ve Duivestein, 2009). Giderek artan insan
sayısı, teknoloji desteğinin avantajlarından yararlanmakta ve hayatın büyük
bir bölümüne entegre olan akıllı cep telefonları sayesinde, bilgiye erişimde bir
dönüşümü yaşamaktadır (Siewiorek, 2012). Akıllı telefonların kullanımıyla
birlikte artan mobil uygulamalar aracılığıyla farklı coğrafyalardaki
insanlar diğer insanlarla kolayca iletişim kurabilmekte ve bilgi alışverişi
yapabilmektedir. Ayrıca, bu platformlar aracılığıyla haber, eğlence ve eğitim
gibi çeşitli içeriklere erişim de mümkün olmaktadır (Saraçaydın, 2019;
Eröz ve Doğdubay, 2012). Küresel bir noktadan bakıldığında faal olarak
akıllı telefon kullanıcı sayısının 6,92 milyar olduğu bu da dünya nüfusunun
%85,88’inin akıllı telefona sahip olduğunu göstermektedir (Statista, 2023).
Turizm sektörü, her geçen gün değişen teknolojik gelişmeler ve yenilikler
paralelinde, dünya turizm pazarındaki mevcut trendlere yüksek dinamizm
ve esneklik göstermektedir. Başlangıçta turizmde mobil cihazlar esas olarak
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 139
bilgi alma, rezervasyon ve ödeme amacıyla kullanılırken, akıllı telefonlar ile
mobil performansın artmasıyla, geliştirilen mobil uygulamalar kullanıcıların
spesifik ihtiyaçlarının dikkate alındığı bir dizi bilgi ve hizmet erişimine
imkân sağlamaktadır (Wang, Xiang ve Fesenmaier, 2014; Tairov, 2017).
Geliştirilen mobil turizm uygulamaları ile turistlerin istek ve ihtiyaçlarına
göre erişebilecekleri bilgiyle, seyahat öncesi teorik bir alt zemin oluşturarak
yer ve zaman sınırı olmaksızın vakıf olmaları mümkün olabilmektedir.
Destinasyon bazında oluşturulan mobil uygulamalar, seyahat öncesi birkaç
ekran dokunuşuyla turistler için istenilen yolculuğu sistematik hale getirerek
işlevsellik katmaktadır.
Türkiye turizminde özellikle termal turizm ve gastronomi turizminin
önemli lokomotiflerinden biri olan Afyonkarahisar ili coğrafi konum ve
sahip olduğu doğal ve kültürel turizm çekicikleriyle turizm gelişimine katkısı
yüksek orandadır. Bu çalışmada destinasyonun turistik faaliyetlerini tek bir
noktada buluşturan mevcut bir mobil uygulama örneği olan “VisitAfyon”
uygulamasının eksik yönleri saptanmış ve Afyonkarahisar destinasyonunun
turizm potansiyelinin incelenip geliştirilmesine yönelik öneriler sunulmuştur.
Mobil uygulamanın daha çok turist ve yerel halk etkileşimi kapsamında
geliştirilmesi, hem ulusal hem de küresel düzeyde destinasyon tanınırlığını
ön plana çıkartacak ve destinasyonu daha akıllı hale getirerek turistik deneyim
öncesi soru işaretlerini gidererek destinasyonu ziyaret edecek olan turistler
için daha irdeleyici bir alt zemin oluşturacaktır.
2. Kavramsal Çerçeve
Günümüzde yaşanan küreselleşme, bilgi ve iletişim teknolojilerinde
yaşanan değişimler şehirler, ülkeler ve işletmeler arasında rekabetin
oluşmasına neden olmuştur. İnsanların istek ve ihtiyaçlarında meydana gelen
değişiklikler hem işletmelerin hem de destinasyonların bu değişime kayıtsız
kalmalarını imkânsız bir hale getirmiştir ve ayak uydurmak için farklı yollar
aramaya yöneltmiştir (İşbilir Yüceışık ve Özer, 2019: 139). Bu değişime
ayak uydurmaya çalışan sektörlerden bir tanesi de turizm sektörüdür. Turizmi
en çok etkileyen faktörler arasında teknoloji alanında yaşanan gelişmeler
gelmektedir. Teknolojide yaşanan gelişmelerin hızı, turizm arzını oluşturan
ürün ve hizmet sunucuları açısından hayati önem taşımaktadır (Sarı ve
Kozak, 2005: 249).
Destinasyon tanıtımı, destinasyon imajı oluşturma ve destinasyona
turistleri çekme açısından turizm talebinin en önemli unsurlarından bir
tanesidir. Destinasyon tanıtımında kullanılan araçlar ve yöntemler oldukça
önem arz etmektedir. Bu araçların doğru seçilmesi ve etkili kullanılması da
140 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
bu araçların önem düzeyini daha da artırmaktadır (Güllü, 2018: 38). Mobil
uygulamalar da destinasyon tanıtımında önemli bir araç kullanılmaktadır.
Turistler mobil turizm uygulamalarını seyahatlerini planlarken, seyahatleri
sırasında ve sonrasında kullanmaktadır. Mobil uygulamalar sayesinde
turistler seyahat öncesinde gidecekleri destinasyon hakkında bilgi
edinebilmekte, tur rotalarını belirleyebilmekte ve rezervasyon işlemlerini
de gerçekleştirebilmektedir (Eris, 2021: 127). Turistler seyahat esnasında
farklı promosyon teklifleri, mobil rehberlik hizmeti, yol tarifi, festival, şenlik,
konser, tiyatro gibi faaliyetler hakkında bilgi sağlama, turistik çekicilikler
hakkında bilgi alma ve önemli kurumların iletişim bilgilerine erişme gibi
birçok hizmetten faydalanabilmektedir. Seyahat sonrasında ise, ziyaret
ettiği yerler hakkında geri bildirimde bulunma, gezemediği yerlerin listesini
çıkarma ve geri bildirimler sayesinde destinasyondaki güncel gelişmelerden
haberdar olma şansı yakalayabilmektedir (Erdem vd., 2020: 2).
Türkiye’de olan mobil uygulamaların kullanımının da gittikçe
yaygınlaştığı görülmektedir. Yazılı basın reklamlarında kampanya ve bilgilere
ulaşma olanağı sağlayan QR kodlar yer almaktadır. Bunların yanı sıra
özellikle toptan pazarlama olanaklarına sahip büyük seyahat acentelerinin
ve zincir otellerinin de mobil uygulamalar geliştirdikleri ve reklamlarında
bu uygulamaları da kullanıma sundukları görülmektedir (Şanlıöz vd., 2013:
254). Destinasyonların tanıtımı bazında da birçok mobil uygulamalar
(Visiturfa, Visitafyon, Visitizmir, Bir Nefes Çanakkale vb.) bulunmaktadır.
Afyonkarahisar ili tanıtım faaliyetleri açısından incelendiğinde, destinasyonda
yer alan paydaşların (yerel yönetim, yerel halk, turizm işletmeleri vb.),
tanıtım faaliyetleriyle hedef pazar belirlenmesi arasında net bağları kurmadığı
tespit edilmiştir (Kırova vd., 2023: 334). Paydaşlar arasında yer alan yerel
halkın turistlerle olan iletişimi destinasyonların tanıtımında önemli bir
rol oynamaktadır. Yerel halkın turistlerle olan iletişimsizliği, misafirperver
olmayışı hem destinasyon imajının olumsuz olmasına hem de tekrar ziyaret
etme ve turistlerin çevresine tavsiye etmelerinde olumsuz bir etki yaratacaktır.
Yerel halk, çevrelerine hâkim olmaları ve bölgedeki sosyal, ekonomik ve
çevresel dinamikler hakkında bilgi sahibi olmaları nedeniyle, bölgenin günlük
yaşantısını ve eşsiz özelliklerini en iyi şekilde anlayan kişilerdir. (Tayfun,
2002). Yerel halk ve turistler arasındaki etkileşim kaliteli turizm deneyimleri
yaratmaktadır. Turistlerin ziyaret ettikleri bölgelerde yerli halkla güçlü bir
etkileşim içinde olmaları, bölgenin gerçek kültürünü, geleneklerini ve yaşam
tarzını daha derinlemesine anlamalarına yardımcı olmaktadır. Yerel halk,
turistlere misafirperverlikleriyle özgün bir deneyim sunmakta, geleneksel
el sanatları, yerel lezzetler ve folklorik etkinlikler ile kültürel miraslarını
paylaşmaktadırlar. Bu tür etkileşimler, turistlerin sadece bir ziyaretçi olarak
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 141
değil, yerel halkla iç içe bir misafir olarak hissetmelerini sağlamaktadır. Bunun
yanı sıra yerel halk da turistlerle olan etkileşimlerinde farklı kültürleri, düşünce
biçimlerini ve yaşam tarzlarını anlama fırsatı bulmaktadırlar. Bu etkileşimler,
topluluklar arasında anlayış ve saygı temelinde kurulan köprülerin inşasına
yardımcı olmakta ve yerel halkın da dünya çapında farkındalık kazanmasına
katkı sağlamaktadır (Kozak ve Taşçı, 2005; Kastenholz vd., 2013).
Sonuç olarak, yerel halk ve turistler arasındaki etkileşim, kaliteli turizm
deneyimlerinin oluşmasında kritik bir rol oynamaktadır. Bu etkileşimler,
kültürel ve sosyal alanda karşılıklı anlayış ve saygının gelişmesine, ekonomik
ve sosyal açıdan kalkınmaya ve sürdürülebilir turizm uygulamalarına katkı
sunmaktadır. Bu nedenle, turizm sektörü paydaşları arasındaki sağlıklı ve
olumlu etkileşimin teşvik edilmesi, turizm destinasyonlarının daha çekici ve
unutulmaz hale gelmesini sağlamaktadır.
Destinasyonda bulunan yerel halk ile turist arasındaki iletişim ve gerçekleşen
sosyal etkileşimler turistik ortamı hazırlayan en önemli kriterlerden birisidir
ve turizm gelişimini doğrudan etkilemektedir (Şentürk, 2019). Yerel halkın
turizme, turiste karşı olan tutumu, algısı ve değerlendirme boyutu başarılı bir
şekilde kalkınma, mevcut faaliyetler, pazarlama, geleceğe yönelik programları
tamamlama ile planlama ve politika konularının şekillendirilmesi gibi pek
çok faktörde önemli rol oynamakta ve aynı zamanda hizmet kalitesini önemli
derece de etkilemektedir (Yousapronpaiboon ve Johsan, 2013; Avcıkurt,
2015: 97). Ev sahibi toplumun turistlere yönelik genel bakışı turistlerin
destinasyonu tekrar ziyaret edip ya da etmeyecekleri konusunda önemli bir
etmendir (Nicholas vd., 2009).
2.1. İlgili Çalışmalar
Destinasyon tanıtımında bir araç olarak mobil uygulamalar önemli bir
rol oynamaktadır. Bu kapsamda yerli ve yabancı literatür incelenerek turizm
sektöründeki destinasyon bağlamında mobil uygulamalar ile ilgili yapılan
çalışmalara yer verilmiştir.
Kuo, Huang, Thang ve Hung (2019), turistlerin mobil turizm uygulamalarına yönelik destinasyonlarını ziyaret etme niyetlerini ölçmek için bu
uygulamaları nasıl kullandıklarına ilişkin bir değerlendirme yaptıkları 630
uygulama kullanıcısına yönelik yapılan çalışma sonucunda, e-hizmet ortamı
ve e-ağızdan ağıza iletişimin, turizm uygulamalarını benimseme ve turizm
destinasyonlarını ziyaret etme niyetlerini belirlemede önemli rol oynadığını
ortaya çıkartmışlardır.
Erdem, Kayran Şanlı ve Şeker (2020) tarafından “Visiturfa Gezi
Rehberi” mobil uygulamasını 13 akademisyen ve 4 profesyonel turist rehberi
142 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
tarafından görüşme metinlerine dayanılarak yapılan içerik analizi ve betimsel
analiz ışığında yapılan çalışma sonucunda, en önemli sorunlar arasında
eksik bilgilendirme olduğu ve yapılacak müdahaleler ile güncelleştirmeler
sayesinde destinasyonu ziyaret eden turistlerin deneyim kalitesini artıracak
potansiyele sahip olduğunu saptamışlardır.
Eris (2021), İzmir’in akıllı turizm uygulaması olan “visitizmir”i
incelediği çalışmada, turizm işletmeleri ve şehir yöneticilerinin daha ayrıntılı,
kişiselleştirilmiş, bilgi ve iletişim teknolojileriyle bütünleşik hizmetler
sunmaya başladığı, ancak akıllı turizm destinasyonu olma yolundaki çalışma
uygulamalarına yeni başladığı ve yolun başında olduğu sonucuna ulaşmıştır.
3. Yöntem
Araştırmanın amacı, Afyonkarahisar Valiliği tarafından geliştirip turistlere
sunulan “Visit Afyon” adlı mobil uygulamanın içerik açısından incelenerek,
destinasyonun turizm potansiyeli doğrultusunda eksik yönlerinin saptanması
ve buna yönelik uygulama içerik önerilerin geliştirilmesidir. Çalışmada,
betimsel analiz araştırma yöntemi kullanılmıştır. Betimsel analiz doğrudan
alıntılara yer verilerek elde edilen verilerin ilk olarak sistematik ve açık
biçimde betimlenmesi, daha sonra ise yapılan betimlemeler açıklanır ve
yorumlanarak, neden-sonuç ilişkileri ele alınarak ortaya çıkan temaların
ilişkilendirilmesi, anlamlandırılması ve ileriye dönük tahminlerde bulunarak
bazı sonuçlara erişilmesidir (Yıldırım ve Şimşek, 2011: 224). Visit Afyon
mobil uygulaması segmentasyonlarına göre irdeleyici bir şekilde incelenmiş,
değişiklikler ve ihtiyaçlar paralelinde yenilikler kazandırılması ve turistler
tarafından tercih edilebilirliğinin arttırılması için Mockitt Design programı
üzerinden mobil uygulama tasarım modeli sunulmuştur.
4. Bulgular ve Tartışma
Görsel 1’de VisitAfyon uygulaması logosuna yer verilmiştir. Uygulama
logosu incelendiğinde, logoda Afyonkarahisar Kalesi’nin olduğu ve
pembe rengin ağırlıkta olduğu görülmektedir. Renkler insanların zihinsel,
fiziksel ve duygusal olarak etkilemektedir ve tüketicilerin satın alma, tercih
etme kararlarında da etkili olabilmektedir (İçli ve Çopur, 2008). Logoda
kullanılan Afyonkarahisar kalesi tek başına yeterli değildir, Afyonkarahisar
termal turizm, gastronomi turizmi potansiyeline sahip bir destinasyondur.
Bundan dolayı logoda bu unsurlarda sentezlenerek daha dikkat çekici bir
görüntü oluşturulabilir.
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 143
Görsel 1. Visitafyon Uygulaması Logosu
VisitAfyon uygulama kategorileri Görsel 2’de yer almaktadır. Kategoriler
incelendiğinde, Afyonkarahisar’da gerçekleştirilen/gerçekleştirilecek olan
etkinlikler, görülmesi gereken yerler, alışveriş yerleri, müzeler, konaklama
ve bireylerin konumlarına göre yakınında olan yerler hakkında kategoriler
bulunmaktadır. Uygulamada yer alan kategoriler yeniden düzenlenerek
birtakım öneriler getirilmiştir. Bu kategoriler “Afyonkarahisar”, “Tarih ve
Kültür”, “Termal Başkenti”, “Gastronomi”, “Rekreasyon Alanları”, “Doğa”,
“Konaklama”, “Alışveriş” ve “Tur Rotaları”, “Bize Soru Sor” ve “Sık Sorulan
Sor” şeklinde sınıflandırılabilir. Bu kategoriler alt kategorilere de ayrılabilir.
Görsel 2. Visitafyon Uygulama Kategorileri
Görsel 3’te VisitAfyon uygulamasının ara yüzüne yer verilmiştir.
Uygulamanın ara yüzü incelendiğinde, Termal Başkenti, Gastronomi
Şehri, Mili Mücadeleye Tanıklık Eden Kent, Afyon Sucuğu, Gizemli Frigya
Turundaki Yerel Lezzet Durakları, Lokumun En İyileri, Hediyelik Eşya
Dükkanları şeklinde sıralandığı görülmektedir. Uygulamanın ara yüzünde
ilk olarak dikkat çeken hususun verilen turistik çekiciliklerin bütünleşik bir
yapıda olmadığı, şehirdeki turistik ürünlerin eksik ve güncel olmadığı aynı
zamanda kullanıcılar için karmaşık bir kategorileşmenin söz konusu olduğu
saptanmıştır. Bu durum paralelinde;
144 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
Birinci sırada yer alan “Termal Başkenti” temasının içeriğinin yetersiz
olduğu burada tüm konaklama işletmelerinin karışık bir şekilde sıralandığı
görülmektedir. Bu karışıklığı gidermek ve daha hedefe yönelik bir temanın
oluşturulması için Termal Başkenti içerisinde “Termal Oteller” “Kaplıcalar”
ve “Hamamlar” şeklinde yüzeysel olmayan alt kategoriler şeklinde sıralanması
uygulamaya daha açıklık getirecektir. Uygulamada hiç yer verilmeyen hamam
kategorisinin eklenmesi geleneksel Türk hamamının uzandığı tarihsel yapısı
ile hem kültürel hem de mimari yapısıyla orijinal motifleri barındırmasıyla
(Bozok, 2005) şehrin turistik bileşenleri arasında yer almasının önemli
bir husus olduğuna dikkat çekmektedir. Termal başkenti içerisinde
yer alan otellerin yanı sıra diğer konaklama işletmelerinin yer alacağı
konaklama işletmelerinin “Konaklama” teması bünyesinde yer verilmesi ve
Afyonkarahisar destinasyonundaki diğer konaklama işletmelerinin konuma
göre uygulama temasına sentezlemek, uygulama kullanıcılarına daha geniş
bir ürün yelpazesi sunulmasını sağlayacaktır.
Görsel 3. Uygulama Teması I
İkinci sırada yer alan gastronomi kapsamında Musakka, Salim Usta, Aşcı
Bacaksız, İkbal Lokantası, Mihrioğlu Konağı, Afyon Kale Konak, Numan
Usta, Nur Lokantası, Osmanlı & Hacıbey Lokantası şeklinde lokanta
işletmelerine yer verilmiştir. Burada yer alan tarihi işletmelerin yanı sıra diğer
yiyecek içecek işletmeleri de eklenerek “Afyon Lezzet Durakları” şeklinde
ayrı bir tema olarak değerlendirilmesi önerilmektedir. Gastronomi şehri
kapsamında yer alan temada ise, “Afyon Sucuğu”, “Lokumun En İyileri”
ve destinasyona özgü keşkek, ağzı açık, haşhaş, bükme, patatesli ekmek vb.
“Yöresel Lezzetler” şeklinde kategorize edilip tek bir segmentte toplanması
uygulamayı daha irdeleyici ve sistematik hale getirmektedir.
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 145
Görsel 4. Uygulama Teması II
Uygulama ara yüzünün üçüncü sırasında yer alan “Gizemli Frigya
Turu” ve bir altında yer verilen “Frigya Turundaki Yerel Lezzet Durakları”
kategorilerinin “Gizemli Frigya Turu” çatısı altında tek segmentte destinasyon
bazında toplanması VisitAfyon kullanıcıları için daha anlaşılır uygulamayı da
daha bütünleşik kılacaktır.
Görsel 5. Uygulama Teması III
146 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
Uygulama ara yüzünün dördüncü sırasında “Milli Mücadeleye Tanıklık
Eden Kent” yer almaktadır. Bu bölüm altında Kocatepe Anıtı, Yüzbaşı Agah
Efendi Şehitliği, Büyük Taarruz ve Mustafa Kemal Atatürk Anıtı, Albay
Reşat Çiğiltepe Şehitliği, Yıldırım Kemal Şehitliği, Anıtkaya Şehitliği, Hava
Şehitliği ve Giresunlular Şehitliği noktaları yer almaktadır. Bu kategorinin
“Başkomutanlık Tarihi Milli Parkı” şeklinde değiştirilmesi önerisinde
bulunulabilir. Ayrıca bu kategori altında Şuhut Atatürk Evi, Şuhut Kurtuluş
Savaşı Şehitliği ve İstiklal Tanıtım Merkezi gibi noktalar da eklenebilir.
Görsel 6. Uygulama Teması IV
VisitAfyon uygulamasına yönelik önerilen yeni ara yüz Görsel 7’de
sunulmaktadır. Uygulamaya kafa karışıklığına mahal vermeyecek bir ara yüz
ve kullanıcıların dikkatini çekebilecek bir yazı eklenecektir. Sol üst köşede
tüm turistik çekiciliklerin sıralandığı bir panel ve güncel hava durumu bilgisi
bulunacaktır. Uygulamanın alt bölümünde ise uygulama kullanımına kolaylık
ve işlevsellik katacak “Konum” “Bildirimler” “Beğendiklerim” ve “Kullanıcı
Girişi” şeklinde segmentler yer alacaktır. “Konum” bilgisi ile Afyonkarahisar
destinasyonundaki turistik çekim merkezlerine harita üzerinden erişim
sağlanacaktır. “Beğendiklerim” segmentinde turistler uygulamada
beğendikleri turistik çekicilikleri ekleyebileceklerdir. Uygulamaya eklenen
“Bildirimler” özelliği sayesinde uygulamada yapılan güncellemeler ve
eklemeler hakkında bilgilendirme bildirimleri, ayrıca soru sor butonundan
sorulan sorulara gelen cevaplar direkt olarak kullanıcılara bildirim olarak
düşecektir. “Kullanıcı Girişi” segmentinde ise kullanıcıların uygulamaya
üyelik girişi ve diledikleri zaman çıkış yapılabilecek bir özellik eklenmesiyle
uygulama sistematiklik kazanacaktır.
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 147
Görsel 7. VisitAfyon Uygulamasına Önerilen Yeni Ara Yüz
VisitAfyon uygulamasına yönelik önerilen kategoriler Görsel 8’de
yer almaktadır. Kullanıcıların panele bir dokunuşuyla tüm kategoriler bir
dizi şeklinde yer alacaktır. Afyonkarahisar ilinin tüm turistik çekicilikleri
“Afyonkarahisar”, “Tarih ve Kültür”, “Termal Başkenti”, “Gastronomi”,
“Rekreasyon Alanları”, “Doğa”, “Konaklama”, “Alışveriş”, “Tur Rotaları”
ve “Bize Soru Sor” ve “Sık Sorulan Sorular” şeklinde kategorize edilmiştir.
Örneğin “Afyonkarahisar kategorisine tıklandığı zaman şehrin tarihçesini
içerecek kısa ve öz “Genel Bilgi”, “İlçeler”, “Nüfus”, “İklim”, “Coğrafi
Konum” ve Önemli Noktalar (hastane, banka, eczane, emniyet, kütüphane
vb.) bilgiler yer alacaktır. Uygulama içeriğinde yer alacak olan “Bize Soru
Sor” aracılığıyla turistler aklındaki soru işaretlerini giderme ve merak ettiği
başka hususları da öğrenme fırsatı yakalayacaktır. Turistlerin sorduğu
cevaplara kullanıcı olan yerel halk cevap verebilecek ve destinasyona ait
spesifik bilgileri paylaşabilecek ayrıca turistik deneyim öncesi her iki taraf
için de güzel bir turizm deneyimi kazandıracaktır. “Sık Sorulan Sorular”
bölümünde ise belirli dönemlerde en fazla sorulan sorular cevapları ile
148 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
birlikte sıralanacak ve bu liste gelen sorular bağlamında güncellenecektir.
Böylelikle turist ile yerel halk arasında da iletişim rahatlıkla kurulabilecektir.
Atsız (2022) tarafından yapılan çalışmada da bu durum desteklenmiştir.
Çalışmada Konya ve Çanakkale destinasyonlarının akıllı şehir ve destinasyon
uygulamalarını karşılaştırılmıştır ve çalışma sonucunda “Çanakkale
Gezisi AR” ve “Bir Nefes Çanakkale” uygulamalarının ortak sorununun
gelen turiste yönelik yeterince bilgilendirilmenin yapılmaması, “Konya”
uygulamasında destinasyonda yaşayan halka ve gelen ziyaretçilerin yaşam
kalitesini artırmaya, istek ve ihtiyaçlara cevap verme olanağının yüksek
olduğu ancak akıllı turizm destinasyonu bağlamında değerlendirildiğinde
konaklama, güvenlik, sağlık, bankacılık, kültür-sanat gibi alanlarda oldukça
sınırlı kaldığı sonucuna ulaşmıştır.
Görsel 8. VisitAfyon Uygulamasına Önerilen Kategoriler
Uygulama genel itibariyle değerlendirildiğinde, Afyonkarahisar ilinin
tanıtımı için gerekli bir uygulama olduğu ancak birtakım eksikliklerin olduğu
tespit edilmiştir. Ayrıca uygulamanın tanıtımının yeterli yapılmaması,
destinasyon tanıtımı konusunda da sorun teşkil etmektedir. Bu eksiklikler
iyileştirilerek uygulama daha iyi bir duruma getirilebilir ve destinasyon
tanıtımında önemli bir rol oynayabilir.
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 149
5. Sonuç ve Öneriler
Bu çalışmada, Afyonkarahisar destinasyonunun tanıtımı için geliştirilen
VisitAfyon mobil uygulamasına yönelik bir değerlendirme yapılarak
VisitAfyon mobil uygulama içeriğinin iyileştirilmesine yönelik önerilerde
bulunulmuştur. VisitAfyon mobil uygulaması Afyonkarahisar Valiliği
tarafından destinasyonun tanıtımına yönelik geliştirilen bir mobil uygulamadır.
Uygulamanın 2019 yılında oluşturulduğu, sadece aynı yıl uygulamada
iyileştirmeler yapıldığı tespit edilmiştir. Uygulama içeriğine yönelik yapılan
değerlendirme sonucunda öncelik olarak eksik olan turistik çekicilikler ve
güncel olmayan bilgilerin yer aldığı görülmektedir. Destinasyonu tercih
edecek turistler açısından bir dezavantaj oluşturacak olan bu durum turistleri
yanlış yönlendirebilir ve destinasyona karşı turistlerin aidiyet ve güven
duygusunun azalmasına mahal verebilir. Mobil uygulamalarda görülen en
büyük eksiklik uygulamanın içeriğinin yetersiz olmasıdır ve VisitAfyon
uygulamasında da bu durum yaşanmaktadır. Cavia ve López (2013)
tarafından yapılan çalışmada da bu durum desteklenmiştir. Yapılan çalışmada
İspanyol destinasyon uygulamalarının bir örneği, uluslararası destinasyonlar
ve ticari markalardan oluşan iki karşılaştırmalı örnekle birlikte incelenmiştir.
Çalışma sonucunda mobil uygulamaların sağladığı kaynakların yetersiz
kullanıldığı, spesifik olmayan içeriklerin olduğu ve etkileşimli seçeneklerden
yoksun olduğuna ulaşılmıştır.
Uygulama içeriğinde mevcut olan kategoriler turistler için anlaşılır ve
daha hedefe yönelik şekilde kullanılabilecek boyutta tekrar kategorize edilip
alt kategoriler eklenmiş olup, ekseriyete olarak farklı kategorilerin eklenmesi
önerisinde bulunulmuştur. Bu kategoriler “Afyonkarahisar”, “Tarih ve
Kültür”, “Rekreasyon Alanları”, “Tur Rotaları”, “Bize Soru Sor” ve “Sık
Sorulan Sorular” şeklindedir. Önerilen kategorilerden ilki “Afyonkarahisar”
dır. Bu kategoride öncelikle il hakkında kısa ve öz olan genel bilgi, ilçeleri,
ilin nüfusu, coğrafi konumu, iklimi ve turistlerin ihtiyaçları doğrultusunda
gereksinim duyacakları önemli noktalar (hastane, emniyet, eczane, banka vb.)
olan bilgiler yer alacaktır. İkinci öneri olan “Tarih ve Kültür” kategorisinde
Frig kültürü, Frigya Afyonkarahisar Bölgesinde görülmesi gereken noktalar
(Ayazini ve çevresi, İhsaniye bölgesi), Afyonkarahisar kalesi ve destinasyonda
yer alan müzelerden (Afyonkarahisar Müzesi, Yumurta Müzesi, Güzel
Sanatlar Fakültesi İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi) bahsedilmelidir. Bir
diğer kategori önerisi “Rekreasyon Alanları”dır. Bu kategori içerisinde
Akarçay, Suçıkan parkı (Dinar), Afyonkarahisar Motor Sporları Merkezi,
Masal Dünyası parkı, parklar ve lunaparklar yer almalıdır ve bu noktalar
hakkında kısa bilgiler verilmesi destinasyonu tercih edecek turistlere de
yol gösterecektir. “Doğa” kategorisi bir başka kategori önerisidir. Doğa
150 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
kategorisinde Afyonkarahisar’da yer alan Akdağ Tabiat parkı, 26 Ağustos
Tabiat parkı, Emre gölü, Eber gölü, Karamık gölü, Acıgöl Kuş Cenneti gibi
çekiciliklere değinilebilir.
Mevcut mobil uygulamada yer alan “Alışveriş” kategorisi birtakım
iyileştirmeler yapılarak düzenlenebilir. Örneğin mevcut alışveriş kategorisinde
yalnızca alışveriş merkezleri ve bedestene yer verilmiştir. Alışveriş kategorisi
giyim ve hediyelik eşyalar şeklinde alt kategorilere ayrılarak turistlerinde
ihtiyaçlarına yönelik kolaylıkla ulaşabilecekleri işletmeler bulmalarına
olanak sağlayacaktır. Yerel halkı turizm gelişim sürecine dahil etmek, turizm
gelişimi hakkında görüş ve önerilerini almak, fikir alışverişinde bulunmak ve
gelecekteki turizm gelişmesini teşvik yönünde karşılıklı fikir alışverişi yapmak
yerel halkın karar merkezlerini etkileyebilmesi ve kendilerini turizmin bir
parçası olarak hissetmeleri açısından oldukça önemlidir (Alaeddinoğlu,
2007).
Mevcut mobil uygulamada eksik görülen bir diğer nokta ise tur rotalarının
olmayışıdır. Destinasyona gelecek olan turistler seyahat acenteleri vasıtasıyla
ya da turist rehberi olmadan gezmek isteyebilir, münferit olarak tur rotası
oluşturabilir. Böylelikle uygulamada yer alacak olan tur rotaları sayesinde
turistler kendi tercihlerine uygun olan bir rota seçebilirler. VisitAfyon
mobil uygulamasında iki ya da üç tane tur rotası oluşturulabilir. Bunlardan
ilki Frigya Afyonkarahisar Bölgesi’dir. Bu rota Ayazini ve çevresi, İhsaniye
ve Kayıhan bölgesinden oluşmaktadır. İkinci tur rotası da Başkomutanlık
Tarihi Milli Parkı’dır. Bu rota kapsamında da Kocatepe Atatürk Anıtı,
Şuhut Atatürk Evi ve şehitlikler yer almaktadır. Üçüncü bir rota olarak da
Afyonkarahisar merkezi verilebilir. Bu kapsamda Afyonkarahisar Kalesi, Ulu
Cami, Mevlevihane, Millet Hamamı, Taşhan, Anıt Park ve konaklar dahil
edilebilir.
Konuyla ilgili gelecekte çalışma yapacak araştırmacılar, destinasyon
tanıtımında önemli bir araç olan mobil uygulamaların oluşturulması ve
geliştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilebilir. Benzer şekilde iki
farklı destinasyonda var olan mobil uygulamalar karşılaştırılabilir. Böylelikle
eksiklikler giderilebilir ve iyileştirmeler yapılabilir. Çalışma turistlere,
turistlerle etkileşimde olan yerel halka ve turizm sektöründeki paydaşlara,
destinasyon yöneticilerine yol gösterici olma niteliğindedir. Böylelikle
Afyonkarahisar destinasyonunun tanıtımının ve tercih edilebilirliğini
arttırmaya yönelik olan bu çalışma, turizm yazınına da farklı açılardan
katkıda bulunacaktır.
Zeynep Utkan / Melisa Ateş | 151
Kaynakça
Alaeddinoğlu, F. (2007). Van halkının turisti ve turizmi algılama şekli. Coğrafi
Bilimler Dergisi, 5(1), 1-16.
Atsız, N. (2022). Akıllı turizm destinasyonu kapsamında Konya ve Çanakkale.
Kamu Yönetimi Enstitüsü Sosyal Blimler Dergisi, 2(3), 239-272.
Avcıkurt, C. (2015). Turizm Sosyolojisi Genel ve Yapısal Yaklaşım. Ankara: Detay
Yayıncılık.
Bloem, J., Van Doorn, M. & Duivestein, S. (2009). Past, Present and Future
of the Third Media Revolution. J. BLOEM, M. VAN DOORN. ve S.
DUIVESTEIN içinde. Me the media-rise of the conversation society (1-50 ),
Amsterdam: Uitgeverij kleine Uil.
Cavia, J. F. & López, M. (2013). Communication, destination brands and mobile applications. Communication & Society, 26(2), 95-113.
Civelek, M. ve Dalgın, T. (2013). Turizm pazarlamasında sosyal medya, turizm
işletmeleri üzerine bir araştırma: Muğla örneği. 14. Ulusal Turizm Kongresi (s. 266-282). Kayseri: Erciyes Üniversitesi Turizm Fakültesi Yayınları.
Erdem, A., Şanlı Kayran, S. C. ve Şeker, F. (2020). Mobil turizm uygulaması
olarak Visiturfa Gezi Rehberi’nin değerlendirilmesi. Avrasya Turizm Araştırmaları Dergisi, 1(1), 1-12.
Eris, T. (2021). Akıllı turizm kapsamında İzmir’in akıllı turizm uygulamalarının incelenmesi: ‘Visitizmir’ örneği. International Journal of Contemporary
Tourism Research, Özel Sayı, 126-134.
Güllü, K. (2018). Destinasyon tanıtımında yerel yönetimlerin rolü: Belediyelerin web siteleri üzerine bir araştırma. Reforma, 3(79), 38-51.
İçli, G. E. ve Çopur, M. E. (2008). Pazarlama iletişiminde renklerin rolü. Trakya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(1), 22-33.
İşbilir Yüceışık, N. ve Özer, Ç. (2019). Destinasyon pazarlaması ve kapsamı. B.
SUNA içinde. Destinasyon yönetimi ve pazarlaması (s.139-162), Ankara:
Detay Yayıncılık.
Kastenholz, E., Carneiro, M. J., Eusebio, C. & Figueiredo, E. (2013). Host–
Guest Relationships in Rural Tourism: Evidence from Two Portuguese
Villages, An International Journal of Tourism and Hospitality Research,
24(3), 367-380.
Kırova, S., Sel, Z. G. ve Tepeci, M. (2023). Destinasyon pazarlaması: Afyonkarahisar termal turizm örneği., Yönetim ve Ekonomi, 30(2), 321-341.
Kozak, M. & Taşçı, A. D. (2005). Perceptions of foreign tourists by local service
providers: The case of Fethiye, Turkey. International Journal of Tourism
Research, 7(4-5), 261-267.
Kuo, T. S., Huang, K. C., Thang, N. Q. & Hung, N. P. (2019). Adoption
of mobile applications for ıdentifying tourism destinations by travellers:
152 | “Visit Afyon” Mobil Uygulamasının Geliştirilmesine Yönelik Bir İnceleme
An ıntegrative approach. Journal of Business Economics and Management,
20(5), 860-877.
Nicholas, N. L., Thapa, B. & Ko, Y. J. (2009). Residents’ perspectives of a
worldheritage site: the pitons management area, st. Lucia. Annals of Tourism Research, 36(3), 390-412.
Sarı, Y. ve Kozak, M. (2005). Turizm pazarlamasına internetin etkisi: Destinasyon web siteleri için bir model önerisi. Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, 9,
248-271.
Siewiorek , D. (2012). Generation smartphone. IEEE Spectrum, 49(9), 54-58.
Statista. (2023). Number of Smartphone Mobile Network Subscriptions Worldwide
from 2016 to 2022, with Forecasts from 2023 to 2028. https://www.statista.
com/statistics/330695/number-of-smartphone-users-worldwide/ Erişim:
Eylül 2023.
Şanlıöz, H. K., Dilek, S. E. ve Koçak, N. (2013). Değişen dünya, dönüşen pazarlama: Türkiye turizm sektöründen öncü bir mobil uygulama örneği.
Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 24(2), 250-260.
Şentürk, B. (2019). Edremit İlçesi Yerel Halkının Turizm Gelişimine Yönelik
Algısı. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi. Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Tairov, I. (2017). Tourism Mobile Applications – Development Benefits and
Keyfeatures, 7th Internatıonal Conference on Applıcatıon of Information and
Communıcatıon Technology and Statıstıcs in Economy and Education. Sofia:
UNWE.
Tayfun, A. (2002). Turist yerli halk etkileşimi üzerine bir araştırma. Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(1), 1-12.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri.
İstanbul: Seçkin Yayıncılık.
Yousapronpaiboon, K. & Johnson, W. C. (2013). Out-patient service quality
perceptions in private thai hospitals. International Journal of Business and
Social Science, 4(2), 57-66.
Wang, D., Xiang, Z. & Fesenmaier, D. (2014). Smartphone use in everyday life
and travel. SAGE Journals, 55(1).
Bölüm 10
Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve
Ardılları
Bayram Akay1
Özet
Amacı: Bu çalışmanın amacı araç kiralama ve araç paylaşımı çalışmalarında
hangi öncüllerin ve sonuçların daha çok çalışıldığını tespit etmektir. Bu
amaçla Scopus veri tabanındaki araç kiralama ve paylaşımı konulu makaleler
öncül ve sonuç değişkenleri açısından incelenmiştir.
Araştırma Yöntemi: Araştırmada 1952-2022 yılları arasındaki 125 araç
kiralama ve 1978-2022 yılları arasındaki 348 araç paylaşımı ile ilgili makaleler
üzerinde içerik analizi yapılmıştır.
Bulgular: Araç kiralama ve araç paylaşımı ile ilgili ile çalışmalar çevresel
faktörler, seyahat davranışı, yönetimsel faktörler, iş modeli ve farklı
metodolojik yaklaşımlarla ilişkili değişkenler öne çıkmaktadır. Ayrıca bu
çalışmalarda örgütsel, müşteri ve sosyal faktörler gibi sonuçların ortaya çıktığı
görülmüştür. Araç paylaşımı ile ilgili yayınlarda en verimli ülke Çin iken araç
kiralama yayınlarında Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Sonuç ve Öneriler: Araç paylaşımı araştırmalarında mevcut çerçeveyi daha da
pekiştirmek için kültürel farklılıklar, iş hacmi, ulaşım modu/türü incelenebilir.
Araç kiralama araştırmalarında çevresel faktörlere ve sürdürülebilirliğe
değinilebilir. Hem araç paylaşımı hem de araç kiralama araştırmalarında
kiralama davranışı, inovasyon, girişimcilik, kıyaslama ve kümelenme üzerine
çalışmalar yapılabilir.
Orijinalliği/değeri: Çalışma ile araç kiralama ve araç paylaşımı konusundaki
akademik çalışmalara genel bir perspektif sunması nedeniyle literatüre önemli
bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
1
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu,
Turizm İşletmeciliği, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1819
153
154 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
1. Giriş
Araç paylaşımı üzerine yapılan araştırmaların, araç kiralama araştırmalarına
kıyasla uzun bir geçmişi yoktur. Robeson (1952), halk sağlığı hemşirelerinin
ABD’deki kırsal alanlara taşınması için araç kiralama hizmetlerini tanıtmıştır.
Hyatt (1953), Hertz, Avis ve ulusal araç kiralama işletmelerini karayolu
taşımacılığındaki önemini incelemiştir. İsviçre’de 1948’den beri araç paylaşımı
mevcut olmasına rağmen ilk akademik çalışma olarak (Green (1978),
Britanya’da araç paylaşımının olası fayda ve zararlarını değerlendirmek için
bir literatür taraması yapmıştır. Vincent ve Wood (1979), Britanya’da araç
paylaşımının son durumunu ve potansiyelini araştırmıştır. Daha sonraki
yıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika’da araç paylaşımının geçmişi, bugünü
ve geleceği incelenmiştir (Shaheen vd., 1998; Shaheen vd., 1999; Orski,
2001).
Son yıllarda ulaşım, işletme, yönetim, çevre ve enerji gibi çeşitli alanlarda
araç paylaşımı üzerine araştırmalar artmıştır (Nansubuga ve Kowalkowski,
2021). Bu çalışmalar araç emisyonları (Chapman vd., 2020), küresel ısınma
(Ding vd., 2019), düşük maliyetli kiralama ve yeşil kalkınma (Dong vd.,
2020), kentsel sürdürülebilirlik (Roblek vd., 2021), trafik sıkışıklığı, park
sorunları (Ke vd., 2019), hava kirliliği (Nijland ve Meerkerk, 2017) ve iş
modellerine (Meijer vd., 2019; Sarasini ve Langeland, 2021) odaklanmaktadır.
Araç kiralama araştırmaları ise seyahat, hizmet kalitesi (Zhang vd, 2014),
mobilite, sürdürülebilirlik, rekabet, fiyatlandırma (Wei-Chiang vd., 2007),
gelir yönetimi (Geraghty ve Johnson, 1997; Beatriz vd., 2017), talep
tahmini (Zhu, 2006; Menezes ve Uzagalieva, 2013), lojistik yönetimi (Fink
ve Reiners, 2006; Haensel ve Schmidt, 2012) ve filo planlaması (Pachon,
2006) konuları üzerinedir. Şehir ulaştırması ve turizm ulaştırmasında araç
paylaşımı ve araç kiralama yaygın uygulamalar olmakla birlikte, bu konuda
henüz bir bilgi sentezi sunulmamıştır. Bu çalışmada, farklı dinamiklere sahip
araç paylaşımı ve araç kiralama araştırmalarının öncüllerini ve sonuçlarını
belirlemek için içerik analizinin yanı sıra bibliyometrik analiz yapılmıştır.
2. Literatür Taraması
Araç kiralama, ABD’de büyük firmaların taşıma araçlarını kiralaması ile
başlayan, 1960’lı yıllarda İngiltere ve Almanya ile birlikte tüm Batı Avrupa
Ülkelerinde, daha sonra ise Japonya ve tüm Uzakdoğu ülkelerine yayılan
yeni bir iş kolu modelidir (Güneş, 2005). Araç kiralama işletmeleri daha çok
havaalanı veya anakentlerde büyük kiralama acenteleri ve çok sayıda yerel
şubeler olarak hizmet vermektedir (Borba, 2007). Araç kiralamada kiraya
veren ve kiralayan olarak iki taraf vardır. Araç kiralama hizmeti, kısa dönemli
Bayram Akay | 155
ve uzun dönemli olmak üzere iki temel sınıflandırmadan oluşmaktadır. Kısa
dönemli araç kiralama günlük ve bir yıldan az kiralamaları içermektedir.
Uzun dönemli araç kiralama ise finansal ve operasyonel kiralama hizmetidir.
Son yıllarda motorlu araç sayısındaki büyük artış ve yolcu hacmindeki
sürekli büyüme, özellikle büyük şehirlerde trafik ve park sorunları ile
kişisel otomobil sahibi olmanın masrafları 2000 senesinde araç paylaşım
işletmelerinin doğmasına neden olmuştur (Loose vd., 2006). Araç
paylaşımında Robin Chase ve Antje Danielson kentli sürücülerin araba
sahibi olmak yerine, saatlik/gecelik kiralama ihtiyaçlarının olduğunu görerek
bu pazar sorununu çözmüşlerdir (Craig vd., 2008).
Araç paylaşımının geleneksel araç kiralamadan farkı tüketicinin araca
erişimini sağlayan ağ, kısa süreli kiralama, benzin ve sigorta dâhil fiyatlarla
kiralama sağlamasıdır. Bunlara ek olarak araç paylaşımının öncelikli
amacı araba sahibi olmanın alternatifi olmasıdır. Özellikle havaalanı ve
şehir merkezi acentelerinde olduğu gibi aracın kontrolü için personel
gerektirmez ve 24 saat minimum kiralama zorunluluğu yoktur. Sonuç
olarak, kiralama firmaları iş seyahati, turizm ve ikame araç sağlarken araba
paylaşım operatörleri yerel sakinlerin kısa süreli seyahatlerine hitap etme
eğilimindedir (Brown, 2005).
3. Araştırmanın Yöntemi
Günümüzde internetin ve sosyal medya kullanımının hızla gelişmesi
nedeniyle veri madenciliği önemli veri toplama yöntemlerinden biri haline
gelmiştir. Araştırmacılar için sanal yorumlar, forumlar, seyahat blokları, web
siteleri, sosyal medya siteleri yaygın bir veri toplama yöntemidir (Kim vd.,
2017; Doğan vd., 2016). Bu çalışma 10.08.2023 tarihinde Scopus veri
tabanındaki sadece makaleler araç kiralama (car rental, rent a car, vehicle
rental) ve araç paylaşımı (carsharing) kelimeleri sadece makale başlığında
arama yapılarak gerçekleştirilmiştir. 1952-2022 yıllarını kapsayan 125
araç kiralama ve 1978-2022 yıllarını kapsayan 348 araç paylaşımı ile ilgili
makaleler nitel içerik analizi yapılarak incelenmiştir.
4. Araştırmanın Bulguları
Şekil 1’de araç kiralama analında 1952-2006 yılları arasında en düşük
yayın sayısı görülürken 2007 yılından sonra artış görülmüş, 2017 yılında
11 yayın sayısına ulaşmıştır. İnişli çıkışlı bir süreç geçiren araştırma alanı
geçmişten günümüze 2023 yılına kadar 125 yayın sayısına ulaşmıştır.
156 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
Şekil 1: Araç Kiralama Araştırmalarının Yıllara Göre Dağılımı
Araç kiralama alanında en çok makale yayın yapan on ülke sırası ile ABD,
Çin, Hindistan, Avustralya, İspanya, Hollanda, Portekiz, Tayvan, Fransa
ve Hong Kong olmuştur. Araç kiralama faaliyetinin başladığı ülke olması
sebebiyle ABD bu alanda en çok yayına sahip ülke konumundadır.
Şekil 2: Araç Kiralama Araştırmalarının Ülkelere Göre Dağılımı
Araç kiralama araştırmalarında en üretken yazar olan Oliveira, B. B. (5
makale), Carravilla, M. A. ve Oliveira, J. F. 4’er adet makale yayınlamıştır.
Oliveira, B. B ise araç kiralama alanındaki fiyatlandırma ve rezervasyon
problemleri konusunda çalışmalar yapmış olup çalışmalarını sırası ile 20142018-2019-2021 yıllarında yayınlamıştır.
Bayram Akay | 157
Şekil 3: Araç Kiralama Araştırmalarının Yazarlara Göre Dağılımı
Araç paylaşımı alanında 1978-2011 yılları arasında en düşük yayın sayısı
görülürken, 2016 yılından sonra artış görülmüş 2017 yılında yayın sayısı
25’e ulaşmıştır. Bu tarihten günümüze doğru artarak 2022 yılında 73 yayın
ile ciddi bir artış görülmüştür
Şekil 4: Araç Paylaşımı Araştırmalarının Yıllara Göre Dağılımı
Araç paylaşımı alanında en çok makale yayınlayan ülkeler sırası ile
Çin, İtalya, ABD, Almanya, İngiltere, Hollanda, Güney Kore, Avustralya,
Kanada ve Fransa gelmektedir. Çin’in araç paylaşımı alanında en çok yayına
sahip ülke olmasında dünyanın en kalabalık (nüfusu 1 milyar 426 milyon)
158 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
ülkesi olmasından ve Beijing, Shanghai, Chongging, Tianjin, Guangzhou,
Shenzen gibi dünyanın en kalabalık şehirlerin trafik sorunlarının çözümüne
odaklamasından kaynaklanabilir. Türkiye’de de kalabalık şehirlerde (İstanbul,
Ankara, İzmir, Antalya) araç paylaşımı geliştirilebilir.
Şekil 5: Araç Paylaşımı Araştırmalarının Ülkelere Göre Dağılımı
Araç paylaşımı araştırmalarında en üretken yazar olan Diana, M. 10 adet,
Turon, K. 8 adet ve Axhausen, K. W. 6 adet makale yayınlamıştır.
Şekil 6: Araç Paylaşımı Araştırmalarının Yazarlara Göre Dağılımı
Bayram Akay | 159
Araştırma öncülleri, arabulucu- moderatör değişkenler ve sonuçları
Literetürde araç paylaşımı çalışmaları değişik metodolojik yaklaşımlar
kullanarak çevresel faktörlere, seyahat davranışlarına, yönetimsel faktörlere,
işletme modellerine odaklanmıştır. Bununla birlikte, önceki araştırmalar
araç paylaşımının benimsemesinde kültürel farklılıklar, iç hacmi, ve ulaşım
modunu gözden kaçırmış olabilir. Bu bağlamda, mevcut çerçeveyi daha
da pekiştirmek için kültürel farklılıklar, iş hacmi, ulaşım modu/türünün
moderatör ve arabuluculuk etkileri incelenebilir (Kim ve Jan, 2021;
Yu vd., 2016; Acheampong ve Siiba, 2020). Literatürde şimdiye kadar
yapılan araştırmalar, araç kiralamanın birçok itici gücünü ortaya çıkarmıştır
(seyahat davranışı, iş modeli, yönetsel faktörler). Ancak araç paylaşımındaki
gibi çevresel faktörlere ve sürdürülebilirliğe değinilmemiştir (Nancy vd.,
2021). Hem araç paylaşımı hem de araç kiralama araştırmalarında kiralama
davranışı, inavasyon, girişimcilik, kıyaslama ve kümelenme üzerine çalışmalar
yapılabilir.
Son yıllarda araç paylaşımı işletmeciliği yeşil avantajları nedeniyle
popülerlik kazanmıştır (Sai vd., 2020). Araç paylaşımı özel araç sayısını, trafik
sıkışıklığını (Li vd., 2021), araç emisyonunu (Jung ve Koo, 2018), enerji
tüketimini (Akimoto vd., 2022) ve karbon salınımını (Silvestri vd., 2021)
azaltmaya yardımcı olur. Tüm bunlar çevre ve şehir sürdürülebilirliğine katkı
sağlayan önemli unsurlardır (Roblek vd., 2021). Literatürde araç kiralama ve
çevre ilişkisi konuları ihmal edilmiştir. Araç kiralama ve çevre ilişkisi üzerine
araştırmalar yapılabilir.
Araç paylaşımı yalnızca insanların çeşitli seyahat ihtiyaçlarını karşılamakla
kalmayıp aynı zamanda insanların tercihlerini, mutluluğunu ve yaşam tarzını
da bir dereceye kadar etkilemiştir (Hu vd., 2020). İyi tasarlanmış araç
paylaşım hizmetleri şehir sakinleri için sürdürülebilir ve esnek hareketlilik
çözümü sağlar (Svennevik vd., 2021). Bu hizmetlerin benimsenmesinde
güvenlik, tüketici bilinci, çevreye duyarlılık ve eğitim seviyesi etkili olmaktadır
(Jenn vd., 2018). Araç kiralamada seyahat davranışları olarak kullanıcı
motivasyonu (araç özellikleri, kaçış-rahatlama, ego geliştirme ve yenilik) ve
deneyim (kaçış, keşif, sosyalleşme ve manzara) ön plana çıkmaktadır.
160 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
Şekil 7: Araç Paylaşımı ve Araç Kiralama Araştırmalarının Kavramsal Çerçevesi
Araç paylaşımının ortaya çıkışı ve gelişimi ile birlikte yöneticiler araç
tahsisi, fiyatlandırma, talep belirsizliği, covid-19, araç teslimi ve alımı, talep
tahmini, stok kontrolü ve filo yönetimi gibi çeşitli sorunlarla karşılaşmıştır
(llgen ve Höck, 2018). Araç yer değiştirme işlemlerini benimseyerek,
bölgelerdeki arz-talep boşlukları azaltılabilir (Li vd., 2022). Sektör en iyi
fiyatlandirma için otomobil üreticileri kazan kazan strtejisi uygulayabilir
Bayram Akay | 161
(Liang vd., 2021), talep tahmini için doğrusal trend modeli, sabit büyüme
modeli ve regresyon modeli kullanılabilir (Cocca vd., 2020). Araç kiralamada
ise hizmet kalitesi, filo planlama, gelir yönetimi, talep tahmini, lojistik ve
gelir yönetimi gibi yönetimsel fatörlerle karşılaşılmaktadır. Araç paylaşımı,
klasik araç kiralamanın evrimi olan iş modelidir (Cocca vd., 2020). Bu yeni iş
modelleri, farklı mobilite çözümleri sunan yeni oyuncularla dolu bir sektöre
dönüştürmüştür (Gilibert ve Ribas, 2019). Bunlar yolculuk paylaşımı, tek
yönlü araç paylaşımı, gidiş-dönüş araç paylaşımı, B2C, B2B, P2P ve şarj
istasyonu işletmeleridir.
5. Sonuç ve Öneriler
Araştırmada araç kiralama ve araç paylaşımı çalışmalarında hangi öncüllerin
ve sonuçların daha çok çalışıldığı incelenmiştir. Ayrıca yıllara göre yayın
sayısı, en çok yayın yapılan ülke ve yazar gibi araştırmaların bibliyometrik
analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçları araç paylaşımı çalışmalarının değişik
metodolojik yaklaşımlar kullanarak çevresel faktörlere, seyahat davranışlarına,
yönetsel faktörlere ve işletme modellerine odaklandığını göstermektedir.
Ancak araç paylaşımının benimsemesinde kültürel farklılıklar, iş hacmi ve
ulaşım türü gözden kaçırılmıştır. Bu bağlamda mevcut çerçeveyi daha da
pekiştirmek için kültürel farklılıklar, iş hacmi, ulaşım modu/türü incelenebilir.
Literatürde şimdiye kadar yapılan araştırmalar, araç kiralamanın birçok itici
gücünü ortaya çıkarmıştır (seyahat davranışı, iş modeli ve yönetsel faktörler).
Ancak araç paylaşımındaki gibi çevresel faktörlere, sürdürülebilirliğe
değinilmemiştir (Nancy vd., 2021). Hem araç paylaşımı hem de araç kiralama
araştırmalarında kiralama davranışı, inovasyon, girişimcilik, benchmarking,
kümelenme üzerine çalışmalar yapılabilir.
Araç kiralama alanında yayın sayısı 125’e ulaşmış ve istikrarlı bir büyüme
göstermemiştir. Araç kiralama turizmin önemli bir parçası olmasına rağmen
üzerinde çok fazla durulmamaktadır. Araç paylaşımı alanında araştırmalar
günümüze doğru artarak önemli bir büyüme (348 makale) göstermiştir.
Araç paylaşımı trafik sıkışıklığı, park sorunu, hava kirliliği, sürdürülebilirlik,
CO2 emisyonları gibi kentlerdeki şehir ulaşımı sorunlarının çözümünde yeni
bir ulaşım seçeneği haline gelmiştir (Ke vd., 2019; Nijland ve Meerkerk,
2017). Araç kiralama alanında en çok makale yayınlayan ülkeler ABD,
Çin, Hindistan, Avustralya, İspanya, Hollanda, Portekiz, Tayvan, Fransa
ve Hongkong iken araç paylaşımı alanında ise Çin, İtalya, ABD, Almanya,
İngiltere, Hollanda, Güney Kore, Avustralya, Kanada ve Fransa ön sıralarda
yer almaktadır. Araç kiralama konusunda en üretken yazarlar Oliveira
Beatriz Brito, Carravilla Maria Antónia ve Oliveira José Fernando iken araç
paylaşımında Diana Marco, Turon Katarzyna ve Axhausen W. Kay’dır.
162 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
Araç paylaşımı ve araç kiralama araştırmalarında algılanan risk, algılanan
fayda, sürüş mesafesi ve seyahat maliyeti gibi dört aracı değişken kullanılmıştır.
Bu, gelecekteki araştırmalarda daha fazla aracı değişkenlere odaklanılması
gerektiğini göstermektedir. Yeşil hizmet (Low vd., 2001), yeşil ulaştırma
(Shah ve Shah, 2022) ve yeşil tüketim (Codini vd., 2018) gibi değişkenler
aracı değişken olarak kullanılabilir. Ayrıca, araç paylaşımı ve araç kiralama ile
sonuçları arasındaki ilişkide yeşil imaj ve yeşil memnuniyet gibi değişkenler
aracı olarak kullanılabilir.
Araç paylaşımı ve araç kiralama literatüründe moderatör değişkenlerin
sınırlı kullanıldığı bulunmuştur. Gelecekteki araştırmalarda coğrafi dağılım,
araç türü, çevre bilinci ve yaşam tarzı moderatör değişken olarak kullanabilir
(Sweet ve Scott, 2021). Araştırmada örgütsel faktörler; çevresel performans,
talep yönetimi, işletme performansı ve çalışan performansı müşteriye yönelik
faktörler; müşteri memnuniyeti, deneyim, kabullenme, hizmet kalitesi
ve imaj sosyal faktörler; enerji tasarrufu, enerji verimliliği, hava kirliliğini
azaltma ve özel araç kullanımını azaltma olarak saptanmıştır. Gelecekteki
çalışmalarda araç paylaşımı ve araç kiralamanın sonuçlarının daha fazla
vurgulanması gerekir. Önceki çalışmaların sonuçları her iki hizmet hakkında
çok sınırlı bir iç görü sağlamıştır. Gelecekteki araştırmalar, rekabet avantajı,
müşteri bağlılığı, firma karlılığı ve sosyal performans gibi sonuçları içerebilir.
Bayram Akay | 163
6. Kaynakça
Acheampong, R. A. & Siiba, A. (2020). Modelling the determinants of car-sharing adoption intentions among young adults: the role of attitude, perceived benefits, travel expectations and socio-demographic factors, Transportation, 47(5), 2557-2580.
Akimoto, K., Sano. F. & Oda, J. (2022). Impacts of ride and car-sharing associated with fully autonomous cars on global energy consumptions and
carbon dioxide emissions”, Technological Forecasting and Social Change,
174, 1-27.
Beatriz B. O., Maria, A. C. & José F. O. (2017). Fleet and revenue management
in car rental companies: A literature review and an integrated conceptual
framework, Omega, 71, 11-26.
Borba, D. (2007). Marketing Plan for Action Rent a Car A Brazilian Car Rental
Brand, http://www.actioncriacoes.net/marketing, Accessed: 12 Agustos
2023.
Brown, S. (2005). Role of Car Sharing Transportation Sustanainability, Canada:
Vancouver.
Chapman, D. A., Eyckmans, J. & Van Acker, K. (2020). Does Car-Sharing Reduce Car-Use? An Impact Evaluation of Car-Sharing in Flanders, Belgium, Sustainability, 12, 8155.
Cocca, M., Teixeira, D., Vassio, L., Mellia, M., Almeida, J. M. & Couto, A. P.
(2020). On Car-Sharing Usage Prediction with Open Socio-Demographic Data, Electronics, 9, 72.
Codini, A. P., Miniero, G. & Bonera, M. (2018). Why not promote promotion
for green consumption? The controversial role of regulatory focus, European Business Review, 5, 554-570.
Craig, S.; Phil, M. & Meerman, S. D. (2008). Tuned In: Uncover the Extraordinary Opportunities That Lead to Business Breakthroughs, Hoboken, USA:
John Wiley Inc.
Ding, N., Pana, J., Zhanga, Z. & Yang, J. (2019). Life cycle assessment of car
sharing models and the effect on GWP of urban transportation: A case
study of Beijing, Science of The Total Environment, 688, 1137-1144.
Doğan, S., Güngör, M. Y. & Tanrıverdi, A. (2016). Content analysis of online
consumer reviews: a case study on food & beverage enterprises in Kuşadası, International Refereed Journal of Marketing and Market Researches,
l9, 1-22.
Dong, X., Cai, Y., Cheng, J., Hu, B., & Sun, H. (2020). Understanding the
Competitive Advantages of Car Sharing from the Travel-Cost Perspective, Int. J. Environ. Res. Public Health, 17, 1-28.
164 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
Fink, A. & Reiners, T. (2006). Modeling and solving the short-term car rental
logistics problem, Transportation Research Part E: Logistics and Transportation Review, 42(4), 272-292.
Geraghty, M. ve Johnson, E. (1997). “Revenue Management Saves National
Car Rental”, INFORMS, 27(1), 107-127.
Gilibert, M., & Ribas, I. (2019). Synergies between app-based car-related shared
mobility services for the development of more profitable business models, Journal of Industrial Engineering and Management, 12(3), 405-420.
Green, G. K. (1978). Car-sharing and car-pooling - a review, TRRL Suppl Rep.
358.
Güneş, İ. H. (2005). Finansal Kiralama İşlemlerinde Kiracının Muhasebe Kayıtları, Mevzuat Dergisi, 18, 80-95.
Haensel, A., Mederer, M. & Schmidt, H. (2012). Revenue management in the
car rental industry: A stochastic programming approach, Journal of Revenue Pricing Management, 11, 99–108.
Hu, B., Sun, Y., Sun, H., & Dong, X. A (2020). Contrastive Study on Travel
Costs of Car-Sharing and Taxis Based on GPS Trajectory Data, Int. J.
Environ. Res. Public Health, 17, 1-28.
Hyatt, M. R. (1953). There’s a Car in The Picture, Challenge, 1 (9), 55-58.
Ilgen, S. & Höck, M. (2019). Literature review of the vehicle relocation problem in one-way car sharing networks, Transportation Research Part B.,
120, 193–204.
Jenn, A., Laberteaux, K. & Clewlow, R. (2018). New mobility service users’
perceptions on electric vehicle adoption, International Journal of Sustainable Transportation, 12(7), 526-540.
Jung, J. & Koo, Y. (2018). Analyzing the Effects of Car Sharing Services on
the Reduction of Greenhouse Gas (GHG) Emissions, Sustainability, 10,
539.
Ke, H., Chai, S. & Cheng, R. (2019). Does car sharing help reduce the total
number of vehicles? Soft Computer, 23, 12461–12474.
Kim, H., Chio, H. K., Kim, K. J. & Park, E. (2017). From owning to sharing:
understanding the emergence of social sharing services, Program: electronic library and information systems, 51(2), 102-115.
Kim, H. & Jan, U. I. (2021). Consumption value factors as determinants of use
intention andbehavior of car-sharing services in the Republic of Korea,
Innovation: The
European Journal of Social Science Research, https://doi.
org/10.1080/13511610.2021.1890551.
Li, X., Gao, J., Wang, C. & Huang, X. (2022). Data-Driven Approach for Vehicle Relocation in Car-Sharing Services with Balanced Supply-Demand
Ratios, Int. J. ITS Res. 20, 75–89.
Bayram Akay | 165
Li, Y; Long, J. C. & Yu, M. (2021). A time-dependent shared autonomous vehicle system design problem, Transportation Research Part C: Emerging
Technologies, 124, 11-26.
Li, J., Ma, M., Xia, X. & Ren, W. (2021). The Spatial Effect of Shared Mobility
on Urban Traffic Congestion: Evidence from Chinese Cities, Sustainability, 13(24), 1-19.
Low, K. M., Lamvik, T., Walsh, K. & Myklebust, O. (2001). Manufacturing a
Green Service: Engaging the TRIZ Model of Innovation, IEEE Transactions On Electronics Packaging Manufacturing, 24(1), 10-17.
Loose, W.; Mohr, M. & Claudia, N. (2006). Assessment of the Future Development of Car Sharing in Germany and Related Opportunities, Transport
Reviews, 26 (3), 365-382.
Meijer, L. L. J., Schipper, F. & Huijben, J. C. (2019). Align, adapt or amplify:
Upscaling strategies for car sharing business models in Sydney, Australia,
Environmental Innovation and Societal Transitions, 33, 215-230.
Menezes, A &Uzagalieva, A. (2013). The Demand of Car Rentals: a Microeconometric Approach with Count Models and Survey Data, Review of
economic analysis, 5(1), 25-41.
Nancy, D. C., Pérez-Sánchez, J., Gómez-Déniz, E., & Boza-Chirino, J. (2021).
Skewed Regression to Study Rental Cars by Tourists in the Canary Islands. Journal of Risk and Financial Management, 14: 541.
Nansubuga, B. & Kowalkowski, C. (2021). Carsharing: a systematic literature
review and research agenda, Journal of Service Management, 32(6), 55-91.
Nijland, H. & Meerkerk, J. (2017). Mobility and environmental impacts of car
sharing in the Netherlands, Environmental İnnovation and Societal Transitions, 23, 84-91.
Orski, C. K. (2001). Car sharing, Transportation Quarterly, 55(4), 13-15.
Pachon, J., Iakovou, E. & Chi, I. (2006). Vehicle fleet planning in the car rental
industry, Journal Revenue Pricing Management, 5, 221–236.
Robeson, K.A. (1952). Car rental for public health nurses in rural areas, Public
Health Nursing, 44 (3), 132-133.
Roblek, V.; Meško, M. & Podbregar, I. (2021). Impact of Car Sharing on Urban
Sustainability, Sustainability, 13, 1-19.
Sai, Q., Bi, J. & Chai, J. (2020). Optimal Model for Carsharing Station Location Based on Multi-Factor Constraints. Algorithms, 13, 43.
Sarasini, S. & Langeland, O. (2021). “Business model innovation as a process
for transforming user mobility practices, Environmental Innovation and
Societal Transitions, 39, 229-248.
Shah, R. T. & Shah, T. T. (2022). Innovative m-car rental service quality in India, International Journal of Innovation Science, 14 (4), 588-607
166 | Araç Kiralama ve Araç Paylaşımının Öncülleri ve Ardılları
Shaheen, S., Sperling, D. & Wagner, C. (1999). Carsharing and partnership
management: An international perspective, Transportation Research Record, 1666, 118 – 124.
Shaheen, S., Sperling, D. & Wagner, C. (1998). Carsharing in Europe and
North America: Past, present, and future, Transportation Quarterly, 52(3),
35 – 52.
Silvestri, A., Foudi, S., Galarraga, I. & Ansuategi, A. (2021). “The contribution
of carsharing to low carbon mobility: Complementarity and substitution
with other modes, Research in Transportation Economics, 85, 100-108.
Svennevik, E., Dijk, M. & Arnfalk, P. (2021). How do new mobility practices
emerge? A comparative analysis of car-sharing in cities in Norway, Sweden and the Netherlands, Energy Research & Social Science, 82, 102-135.
Sweet, M. N. & Scott, D. M. (2021). Shared mobility adoption from 2016 to
2018 in the Greater Toronto and Hamilton Area: Demographic or geographic diffusion? Journal of Transport Geography, 96, 103-119.
Vincent, R.A. & Wood, K. (1979). Car-sharing and carpooling in Great Britian: the recent situation and potential, United Kingdom Transport & Road
Research Laboratory Report, 893, 121-144.
Wei-Chiang, H., Young-Jou, L., Ping-Feng, P. & Shun-Lin, Y. (2007). An improved support vector model in car-rental revenue forecast, Journal of
Statistics and Management Systems, 10:3, 427-437.
Zhang, M., Xie, Y., Huang, L. & He, Z. (2014). Service quality evaluation of
car rental industry in China, International Journal of Quality & Reliability
Management, 31(1), 82-102.
Zhu, J. (2006). Using turndowns to estimate the latent demand in a car rental
unconstrained demand forecast. Journal of Revenue Pricing Management,
4, 344–353.
Bölüm 11
Düzce Destinasyonunun Yeni Trend
Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından
Değerlendirilmesi
Mehmet Akif Öncü1
Taner Kömür2
Zeynep Kömür3
Özet
Amaç
Bu araştırmada, Düzce destinasyonunun apiturizm potansiyelinin belirlenmesi
ve apiturizm kapsamında ileride yapılacak çalışmalara yol gösterici öneriler
geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Çünkü apiturizmin, bölgeye özgü arı
ürünleri, uygun doğa ve iklim koşullarına sahip olan destinasyonlar için kırsal
kalkınmanın itici bir gücü olarak kullanılabilme potansiyeli bulunmaktadır.
Yöntem
Apiturizm, Düzce’de aktif olarak yapılmamaktadır. Bu sebeple Düzce
destinasyonundaki apiturizm potansiyelinin ortaya çıkarılması için literatür
taraması yapılmış, ilgili resmi kurum ve kuruluşların resmi internet
siteleri incelenerek istatistiki ve teknik verilere ulaşılmış ve son olarak
destinasyonda apiturizm konusunda bilgi ve yetki sahibi olan kurum
yetkilileri ile görüşülmüştür. Örneklemin belirlenmesinde amaçlı örnekleme
yöntemlerinden ölçüt örnekleme yöntemi kullanılmıştır.
Bulgular
Düzce destinasyonunda arıcılık faaliyetlerinin, tescilli Yığılca arısı, üretimi
yapılan arı ürünlerinin ve zengin doğası ile apiturizmin uygulanması açısından
yeterli potansiyelin olduğu ortaya çıkarılmıştır.
1
Düzce Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Türkiye,
[email protected]
2
Düzce Üniversitesi, Gölyaka Meslek Yüksekokulu, Türkiye,
[email protected]
3
Düzce Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1820
167
168 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Sonuç ve Öneriler
Araştırma sonucunda destinasyonda apiturizm faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi
için ilgili paydaşlar tarafından bir yol haritası belirlenmesi gerektiği tespit
edilmiştir. Araştırma sonuçları ışığında bu yol haritasına katkı sağlamak için
bölgenin apiturizm potansiyeli değerlendirilmiş, destinasyon yöneticilerine
ve sektör temsilcilerine çeşitli öneriler sunulmuştur.
Orijinallik
Apiturizm, kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesinin argümanlarından biri
olmaya adaydır. Bu araştırma, literatürde apiturizm ile ilgili olası boşluğun
doldurulması ve apiturizme yönelmek isteyen destinasyonlar açısından
bir rehber olunmasına katkı sağlaması açısından önemlidir. Buna ek olarak
araştırma, Düzce destinasyonunun sahip olduğu apiturizm potansiyelinin
kırsal kalkınmada kullanılabileceğini göstermiştir.
1. Giriş
Turizm sektörü, dinamik bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle zaman içinde
toplumun değişmesi ve gelişmesi ile bireylerin önceliklerine ve ihtiyaçlarına
bağlı olarak turizm anlayışında çeşitli eğilimler oluşmaktadır. Son zamanlarda
önem kazanan eğilimlerden biri doğayla iç içe ve yöresel değerlerin
tatilin merkezinde olduğu sürdürülebilirliğin değerinin arttırıldığı turizm
faaliyetleridir. Bu sebeple doğa temelli gerçekleştirilen arıcılık faaliyetleri,
doğaya verilen önemin de anlaşılmasına fayda sağlamasıyla sürdürülebilir bir
özelliğe sahiptir.
Bununla birlikte kitle turizminin toplum ve çevre üzerindeki olumsuz
yansımasına ilişkin farkındalığın oluşturulması, alternatif turizm türlerine
olan talebi artırmaktadır (Gülbahar, 2009). Toplumun sağlıklı beslenmesi,
doğayı korumaya ilişkin gelişen ve günden güne artan farkındalıkları, doğa
temelli turizm türlerinin önem kazanmasını sağlamıştır (Çoban ve Karakuş,
2019). Doğa temelli turizm türleri, doğadaki kaynakların ve doğal çevrenin
korunması, yerel halkın turizmden ekonomik anlamda fayda sağlaması
ve sürdürülebilir turizmin uygulanmasına katkı sağlaması sebepleriyle
destinasyonlar açısından hayati öneme sahiptir (Hacıoğlu ve Avcıkurt,
2011). Türkiye’de doğa temelli turizm imkânları açısından oldukça zengin
bir ülkedir. Başta Doğu Karadeniz Bölgesi olmak üzere Karadeniz Bölgesinin
tümü, Akdeniz ve Ege Bölgeleri sahip oldukları flora ve fauna çeşitliliği,
benzersiz doğal güzellikleri ve yaylalarıyla doğa temelli turizm bakımından
ciddi bir potansiyele sahiptir (Şimşek, 2023).
Türkiye, sahip olduğu eşsiz doğal güzellikleri, bitki örtüsü ve iklimi
ile arıcılık konusunda ve arı yetiştiriciliği ile arı kovan sayısı bakımından
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 169
da dünyada ilk sıralarda yer almaktadır (Çevrimli, 2019). Söz konusu
özellikleri sebebiyle arıcılık faaliyetleri sadece tarımsal alanda değil turizm
sektörü açısından da katkı sağlama potansiyeline sahiptir. Genellikle tarım
turizminin bir türü olarak anılan apiturizm (arı turizmi), arıcılık sektörünü
geliştirerek üretimin çoğaltılmasına katkı sağlaması, insanlarda farkındalık
oluşmasını sağlayarak arı ürünlerinin sağlık amaçlı kullanımının artırılması
ve doğaya sahip çıkma kültürünün geliştirilmesi amaçları açısından büyük
önem arz etmektedir.
Arı ürünlerinin turizmde bir pazarlama aracı olarak kullanılabilir
hale getirilmesi ancak arı ürünleri konusunda insanların farkındalığının
ve bilincinin artırılması ve arıcılık işletmelerinin turizm döngüsüne
kazandırılmasına yönelik çalışmalar ile gerçekleştirilebilir. Apiturizm, kırsal
kalkınmanın gerçekleştirilmesinin argümanlarından biri olmaya adaydır.
Fakat bugüne kadar apiturizme ilişkin yeterli çalışma yapılmamıştır. Bu
araştırma, literatürde apiturizm ile ilgili olası boşluğun doldurulması
ve apiturizmi uygulamak isteyen destinasyonlara rehber olunmasına
katkı sağlaması açısından önemlidir. Dolayısıyla bu araştırmada, Düzce
destinasyonunun apiturizm potansiyelinin belirlenmesi ve apiturizm
kapsamında ileride yapılacak çalışmalara yol gösterici öneriler geliştirilmesi
amaçlanmaktadır. Çünkü apiturizm, bölgeye özgü arı ürünlerini uygun doğa
ve iklim koşullarına sahip olan destinasyonlar için kırsal kalkınmanın itici bir
gücü olarak kullanabilme potansiyeline sahiptir.
2. Literatür Taraması
2.1. Apiturizm Kavramı
Apiturizm kavramı ile ilgili çeşitli tanımlar yapılmıştır. Kırsal alanları
görme, tarımsal alanlarda vakit geçirme aktivitelerini içermesi ve doğayı
koruma farkındalığı sebebiyle doğa temelli bir turizm türü olarak ele
alan çalışmaların (Saner vd., 2018; Şeker, 2020; Baycar vd, 2021; Çukur
ve Çukur, 2021; Kılıç ve Güler, 2021; Şahin ve Aydın, 2021; Uzun vd,
2022; Yılmazer, 2022; Dönmez ve Helvacıoğlu, 2023; Şimşek, 2023)
yanı sıra sunduğu apiterapi uygulaması ve sağlığa faydalı diğer arı ürünleri
sebebiyle sağlık turizmi kapsamında inceleyen çalışmalar (Suna, 2018;
Baycar vd., 2021; Şahin ve Aydın, 2021; Yılmazer, 2022; GEKA, 2023;
Metin ve Koçyiğit, 2023) bulunmaktadır. Apiturizm, sahip olduğu çeşitli
özellikleriyle farklı turizm türlerini bir arada uygulama imkânı veren bir
kavramdır. Bu kapsamda; sadece arı ya da bal odaklı değil, birçok turizm
işletmesini de birleştirici bir özelliğe sahiptir. Yiyecek-içecek işletmeleri,
konaklama işletmeleri bunlardan bazılarıdır (Aliyeva vd., 2019). Ayrıca
170 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
eğitim kurumları, tıp merkezleri, kozmetik ve bakım ürünleri üreticileri de
bu kapsamda yer almaktadır.
Apiturizm; arıcılık ile başlayıp insan yaşamının sorumlu davranışı,
seyahat, eğitim deneyimlerini kapsayan bir turizm türüdür. Bu turizm
türü, yeşil ekonominin bir unsuru olarak turizm sektöründe ortaya çıkmış
ve gelişmektedir (Korosec, 2016). Dolayısıyla apiturizm; arı kültürünü
benimseyen niş bir kitlenin, hayatlarını daha sağlıklı devam ettirmek ve
tedavi olmak maksadıyla arıların yaşamını sürdürdüğü doğal çevreyi ziyaret
ettiği ve bu çevrede konakladığı süreç içerisinde oluşan faaliyetlerin tümüdür
(Suna, 2018). Saltık vd. (2019)’e göre; ilham alma, gelişim ve seyahat
etme gibi amaçlarla gerçekleştirilen arıcılık faaliyetlerinin sürdürülebilir
seyahat yaklaşımıyla bir araya getirilmesi sonucunda oluşan sürdürülebilir
turizm çeşididir. Bu kapsamda arıcılık müzesi, bal üretim, yapım ile tadım
atölyeleri ve çiçek bahçelerinin gezip görülmesi ve arı ve bal ürünlerinin satışı
yapılmaktadır. Kılıç ve Güler (2021) ise apiturizmi, alternatif ve sürdürülebilir
turizm kapsamında incelemişlerdir. Bu bakımdan ele alındığında; bal üretimi,
doğal zenginliklerin korunmasıyla turizm geliri elde edilmesini de sağlayan bir
turizm çeşididir. Bal ürünlerinin satılması için satış noktalarının oluşturulması,
apiterapi masaj mekanları, bal yapım atölyeleri, çiçek bahçeleri, festivaller,
bal hasat ve bal tadım aktiviteleri, yarışmalar, workshoplar, eğitime yönelik
etkinlikler ve arıcılık müzesi apiturizm kapsamında sunulan unsurlardır.
Apiturizmin genel olarak fonksiyonları ise Şekil 1’de gösterilmiştir.
Şekil 1. Apiturizmin Fonksiyonları
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 171
Eğitim fonksiyonu; arıların dünya için önemi hususunda farkındalık
oluşturmaktır. Eğitim kapsamında arıcılıkta yapılan faaliyetler, arı ürünleri,
arıcılık ile ilgili oyunlar, sağlık konusunda apiterapi uygulamaları ve bunların
olası etkileri hakkında bilgiler verilmektedir (Arih ve Korosec, 2015).
Bu bağlamda doğada bal üretim aşamaları, bal çeşitliliği, bu kaynakların
insanlık için önemi, korunması gerektiği ve sağlıklı yaşamdaki yerinin önemi
vurgulanmaktadır (Wos, 2014). Burada sadece yetişkinlere hitap eden değil
aynı zamanda arıcılık konusunda eğitim verilmesi yoluyla çocuklara ve
gençlere de hitap edilen eğitimlerden bahsedilmektedir.
Seyahat fonksiyonu; arıcılık faaliyetlerinin yapıldığı destinasyonların
benzersiz değerlerini görmek maksadıyla seyahat etmektir. Seyahatin amacı,
ziyaret edilen destinasyonda bal çeşitlerinin tadına bakmak, bal ve diğer arı
ürünlerini satın almak, arı kovanlarını görmek ve arıcılık ile ilgili etkinliklere
katılmaktır (Wos ve Bien, 2013).
Sağlık fonksiyonu; propolis, arı sütü, polen, bal mumu gibi arı ürünleri ile
beraber arı havası soluma, bal masajı gibi apiterapi uygulamaları ile tedavi
tekniklerini içermektedir (Şimşek, 2023; Wos and Bien, 2013).
Sosyal fonksiyonu; turizm sektörü ile arıcılık üretimini birleştirerek yerel
halka fayda sağlamaktadır. Turistler, arı üreticilerinin bilgisi ve deneyiminden
faydalanmaktadır. Bu yönüyle kırsalda yaşayan halka yarar sağlamakta, tarım
turizmi ve ekoturizm aktivitelerinin çeşitlenmesini desteklemektedir (Wos,
2014; Şimşek, 2023).
Apiturizm kapsamında seyahat eden bir turistin deneyimleyeceği turistik
ürünler ise şunlardır (Wos, 2014):
• Arıcılık faaliyeti yapan işletme ziyareti ve bal üretiminin öğrenilmesi,
• Balla pişirilen yemeklerin ve balmumundan bal yapımının öğrenilmesi,
• Bal üretimi yapan bitki bahçelerinin gezilmesi,
• Arı müzesi ziyaretinin gerçekleştirilmesi,
• Apiterapi kapsamında tedavi olunması,
• Arı ve arıcılık hakkında eğitimler verilmesidir.
2.2. Apiturizmin Türkiye’de Gelişimi
Arıcılık, Türkiye’de son zamanlarda ciddi gelişim gösteren bir sektör
konumuna erişmiştir. Türkiye; floral ve kovan miktarının zengin olması,
çeşitli iklim alanlarının varlğı, tarıma açık olmayan alanların çokluğu, tarımsal
mücadele ilaçlarının azlığı, arı gen kaynakları bakımından zenginliğe sahip
172 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
olması ile gezginci ve sabit arıcılığa elverişli olması gibi özelliklere sahiptir.
Bunların yanı sıra T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uygulanan Bal
Ormanı Eylem Planıbirlikte, 296 bal ormanın kullanıma açılması arıcılığın
daha avantajlı bir konuma ulaşmasını sağlamıştır (Sancak vd., 2013).
Arıcılık ve turizm kavramlarını birleştiren apiturizm; dünyada Slovenya,
Almanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Ukrayna, İspanya ve Litvanya gibi
ülkelerde uygulanmaktadır. Bu uygulamalar; arıcılık ile ilgili gerçekleştirilen
faaliyetleri gidip yerinde görme, bal tadımı, arıcılık müzesi ziyareti, apiterapi
uygulamaları ve bal mumu yapımını kapsamaktadır (Burucu, 2021). Bu
ülkeler aynı zamanda apiturizm yatırımı ve tanıtımı konusunda istikrarlı olarak
gelişmektedirler (GEKA, 2020). Bal üretilmesi, arı kovanı adedi, zengin
bal çeşitliliğine sahip olma özellikleri ile dünyada ilk sıralarda yerini alan
Türkiye’de ise apiturizm kapsamındaki faaliyetler daha yeni başlamaktadır
(Dönmez ve Helvacıoğlu, 2023). Apiterapi uygulamaları (arı ürünleri
ile tedavi) bazı sağlık kuruluşlarının özel bölümlerinde sunulmaktadır.
Apiterapi, Türkiye’de Sağlık Bakanlığının onayladığı bir apiterapi biriminde
veya apiterapi uygulama merkezinde bu alanda uzmanlık sertifikasına sahip
tabiplerce uygulama imkânı bulmaktadır. Fakat yurtdışında ise ziyaretçilerin
arı kovanlarını gözleyebildikleri, arı havası ve arı sesinin tedavi amaçlı
kullanıldığı odaları bulunan arı masajı gibi hizmetlerin sunulduğu apiturizm
tesisleri bulunmaktadır (GEKA, 2020).
Dünyada apiturizm faaliyeti gerçekleştiren ülkeler, üzerinde çeşitli
etkinliklerin yapılabileceği arı rotaları oluşturmuşlardır. Apiterapi merkezleri,
arıcılık müzesi, bal çeşitleri ve arı ürünlerinin satışa sunulduğu işletmeler,
çeşitli çiçek bahçelerinden oluşan floralar ve hem çocuk hem de yetişkinlere
yönelik olarak aktivite düzenleme ve bal yapım atölyeleridir (Wos, 2014).
Türkiye’de ise son yıllarda az sayıda gerçekleşen apiturizm örneği olmaya
aday yerlerden biri Bursa’dadır. Bu ilde faaliyet göstermekte olan bir çiftlikte
“arı sevme alanı” vardır. Kovan içindeki hayatı gözlemleme ve arıları sevme,
şeffaf ve dışı yumuşak dokuya sahip kovan sayesinde mümkün olmaktadır
(TRT Haber, 2019).
Türkiye’de apiterapi turizm tesisinin kuruluş işlemleri için “Geleneksel ve
Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” geçerlidir. Bu yönetmeliğe göre
böyle bir işletme iki şekilde hizmete açılabilir. Birincisi, en az 10 uzman hekim
kadrosuyla bir tıp merkezi şeklinde açılabilir. İkincisi, ise apiterapi turizm tesisi
olarak açılmasıdır. Bu şekilde açıldığında 10 doktora ihtiyaç bulunmadığından
konaklama tesisi bünyesinde bir poliklinik olarak açılmaktadır. Bu durumda
2 apiterapi uzmanı kadrosu bulunması gerekmektedir. Ayrıca konaklama
tesisi içerisinde böyle bir poliklinik için hasta bekleme salonları ve acil
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 173
müdahale odası da bulunması gerekmektedir. (Geleneksel ve Tamamlayıcı
Tıp Uygulamaları Yönetmeliği, 2015). Dolayısıyla eğer bir konaklama
işletmesi apiturizm kapsamında faaliyet göstermek istiyorsa tesisin kuruluş
aşamasında yönetmelikte belirtilen şartları sağlayan düzenlemeleri yapması
ve aşağıdaki şekilde belirtilen adımları izlemesi gerekmektedir.
Şekil 2. Apiterapi turizm tesisi yatırım süreci
2.3. Apiturizmin Düzce’de Gelişimi
Düzce; % 50’nin üzerindeki ormanlık alanları, coğrafi yapısı ve bitki
örtüsü açısından arıcılık konusunda avantaja sahiptir. Destinasyondaki
kestane ağacının tarihi bir geçmişi bulunmaktadır. Bununla birlikte bölgeye
özgü bir arı ekotipinin varlığı, bölgenin arı ve arıcılık çalışmalarının
gelişimine elverişli niteliklere sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Bölgede
bulunan Yığılca arısı ise kışa dayanıklı, bölgesine çok iyi uyum sağlayabilen
ve diğer ekotiplerin yaklaşık üç katı kadar bal verimliliğine sahip olan bir arı
türüdür (Düzce Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2023).
Tarım ve Orman Bakanlığının hazırlayarak kamuoyunun bilgisine sunmuş
olduğu Türkiye Arıcılık Haritası verilerine göre Düzce’de sırasıyla en fazla
üretimi yapılan bal çeşitleri şunlardır: kestane, ıhlamur, orman gülü, çiçek,
174 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
kekik, pürendir. Türkiye’de coğrafi işaretli 22 adet bal çeşidi bulunmaktadır.
Bu ballardan birisi, 06.09.2021 tarihinde tescillenmiş olan Düzce Kestane
Balıdır (Türkiye Arıcılık Haritası, 2023). Buna ek olarak Düzce’de 5’i
Akçakoca’da olmak üzere toplam 13 adet bal ormanı bulunmaktadır (ogm.
gov.tr, 2023). Öte yandan Düzce Üniversitesinin özverili çalışmalarıyla
2009’da açılan Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama
Merkezi (DAGEM), Yığılca arısına ilişkin araştırmalar yürütmekte ve bu
kapsamda arıcılığın bölgede bilime daha uygun ve verimli olacak şekilde
gelişmesine katkı sağlamaktadır (Düzce Ticaret Borsası, 2020).
DAGEM, yaptığı başarılı çalışmalarla birçok ilke imza atmış bir araştırma
ve uygulama merkezidir. 2011 yılında arıcılık konusunda hazırladığı proje
ile Türkiye’ye ilk Avrupa Girişimcilik ödülünün alınmasını sağlamıştır. Bu
projenin amacı, yöreye has eşi bulunmayan gen kaynağının bölgede yaşayan
halkın sosyoekonomik olarak gelişmesinde bir güç olarak kullanılması
ve halkın girişimcilik özelliğinin ortaya çıkarılmasıdır (DAGEM, 2023).
2011 ile 2018 arasında gerçekleştirilen “Arı Biziz Bal da Bizdedir” isimli
Türkiye’nin arı-çocuk projesinin amacı; arı ve çevre farkındalığı oluşturma,
bal haricindeki arı ürünlerinin sağlık için kullanılması, arı sevgisinin daha
yaygın hale gelmesi, arının polinasyon ve sürdürülebilir çevre için ne kadar
değerli olduğunun anlaşılmasıdır. Bununla birlikte kestane propolisi üretimi
yapan ilk ve tek merkezdir (DAGEM, 2023). 2019 yılında ilk arı zehri
çalıştayı düzenlenmiş ve arının sağlık ve kozmetikte birçok kullanım alanının
bulunduğunun altı çizilmiştir (DAGEM, 2023). DAGEM; astım, bronşit,
amfizem ve KOAH gibi çeşitli hastalıkların tedavi edilmesi maksadıyla
apiair’e (kovan havası) ilişkin dünyadaki ilk bilimsel altyapıyı meydana
getirmiş ve bilimsel çalışmaların gerçekleştirilmesine de ön ayak olmuştur
(DAGEM, 2023).
DAGEM, apiturizm konusunda ise şu açıklamayı yapmıştır: “Son günlerde
apiturizm oldukça popüler hale gelmiştir. Yığılca Hoşafoğlu köyündeki
DAGEM arılığı; Avusturalya, Kore, Amerika, Çin, Makedonya, Romanya,
Yunanistan ve Suudi Arabistan olmak üzere çok sayıda yabancı misafire ev
sahipliği yaptı. Bu ziyaretçiler, farklı ırk ekotipleri görmek, arı ve arı ürünleri
ile tedavi olmak için ülkeler arası gezmektedir. Bizim Merkezimizi de özellikle
kas hastaları, arı zehiri ile tedavi için aramaktadır. Bu nedenle apiterapi (arı
ve arı ürünleri ile tedavi) ve apiair (kovan içi havanın solunması ile tedavi)
konularında faaliyetlere başlanacaktır. Bu faaliyetler kapsamında Düzce’ye
özellikle çok sayıda kas hastası ve astım hastasının gelmesi bekleniyor.
Apiturizm, hem doğa turizmi, hem de sağlık turizmi kavramlarının yanında
Düzce için de yeni bir sektör olarak yerini alacak. Düzce doğal güzellikleri,
şelaleleri ve gen kaynakları ile turizm açısından son derece avantajlı bir
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 175
konumdadır. Bu nedenle özellikle apiterapinin de içerisinde yer aldığı sağlık
turizmi açısından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. DAGEM olarak Bölgesel
Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi kapsamında
apiterapi ve apiturizm faaliyetlerini yaygınlaştırma çalışmalarımıza başladık.
Çok yakında KOAH ve astım hastalarının ormandaki kovan havasında
şifa bulması için gerekli çalışmalarımızı da tamamlamış olacağız” (Düzce
Organize Sanayi Bölgesi, 2023).
Tablo 1. Düzce’de Arıcılık İstatistikleri, 2020- 2022
Düzce
2020
2021
2022
713
713
744
58.473
63.943
65.903
Bal üretimi (ton)
523
693
531
Balmumu üretimi (ton)
21
21
16
Bal Verimi (Kg/Kovan)
9
10,8
8,1
İşletme Sayısı
Kovan Sayısı (adet)
Kaynak: T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Arıcılık İstatistikleri, 2023.
Tablo 1’de ise Düzce’de arıcılık ile ilgili olarak işletme sayısı, kovan sayısı,
bal üretimi, bal mumu üretimi ve bal verimi gibi istatistikler yer almaktadır.
Tablo incelendiğinde işletme sayısı ve kovan sayısında artış olduğu fakat bal
üretimi, bal mumu ve bal veriminde düşüş olduğu görülmektedir. Bunun
sebebi, 2022 yılında bal üretimin yapıldığı aylarda yağışın bir önceki yılın
aynı dönemine göre daha fazla olmasıdır. Bal üretimini yapan arılar, yağmurlu
havada kovandan çıkmamaktadırlar. Arı, dışarı çıkmayınca daha önce yaptığı
kovan içerisinde balı da yemektedir. Yağmur, çiçeklerdeki nektarları da yıkayıp
temizlemektedir. Arı yağmurlu hava sonrasında kovandan çıksa da çiçeklerde
nektar bulamamakta ve bu durum da bal üretim miktarının dolayısıyla bal
veriminin düşmesine sebep olmaktadır.
176 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Tablo 2. Arıcılık İşletme ve Kovan Sayılarının İlçelere Göre Dağılımı, 2020- 2022
İşletme
Sayısı
2022
2021
2020
Merkez
235
20.700
20.300
18.400
Akçakoca
159
11.943
14.805
14.200
Yığılca
128
13.702
8.182
6.950
Gölyaka
70
5.690
6.300
5.900
Çilimli
46
6.015
6.002
5.653
Cumayeri
37
3.803
3.402
2.985
Gümüşova
29
2.000
2.702
2.400
Kaynaşlı
42
2.050
2.250
1.985
744
65.903
63.943
58.473
İlçe Adı
TOPLAM
Kaynak: T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Arıcılık İstatistikleri, 2023.
Tablo 2’de Düzce’de arıcılık işletmelerinin ve bu işletmelerde bulunan
kovan sayılarının ilçelere dağılımına ilişkin istatistikler yer almaktadır. Tablo
incelendiğinde en fazla işletme ve kovan sayısının il merkezinde bulunduğu
onu sırasıyla Akçakoca, Yığılca, Gölyaka ve Çilimli’nin izlediği görülmektedir.
Tablo 3. Turizm İşletmesi Kuruluşunda Verilen Kırsal Kalkınma Hibe Destekleri
Hibe
Oranı
Hibe
Tutarı
(TL)
Destek
Yılı
Kırsal kalkınma
ekonomik yatırım
% 50
700.000
2016
Kırsal kalkınma
ekonomik yatırım
% 50
650.000
2016
İşletme Adı
Faaliyet
Alanı
Destek türü
Toptepe
Çiftlik Evi
Konaklama
İşletmesi
Otantik
Bahçe
Restoran
Kaynak: Düzce İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden alınan veriler derlenerek bu tablo
yazarlar tarafından oluşturulmuştur.
Tablo 3’te ise turizm işletmesi kuruluşunda verilen kırsal kalkınma hibe
destekleri yer almaktadır. Görüleceği üzere kırsal kalkınma projelerine verilen
hibe desteği sadece tarım sektörüne değil turizm sektörüne de verilmektedir.
Tablo incelendiğinde, 2016 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından
2 turizm işletmesinin kuruluş aşamasında % 50 hibe desteği verildiği
görülmektedir.
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 177
3. Yöntem
Çalışmada, betimsel ve gerçekçi bir anlam çerçevesi oluşturmak ve konuyu
kendi özgün doğallığında işlemek ve katılımcıların fikir ve tecrübeleriyle
mevcut durumu ortaya koyabilmek için nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır
(Yıldırım ve Şimşek, 2011).
3.1. Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Bu araştırmanın evreni, Düzce’de apiturizm potansiyelinin
değerlendirilmesi konusunda bilgi sahibi olan kurum ve kuruluş yetkilileri
oluşturmaktadır. Amaçlı örneklemde, araştırmayı yapanlarca çalışma
için uygun olduğu düşünülen belirli özellikleri olan katılımcılar tercih
edilmektedir (Gürbüz ve Şahin, 2018). Destinasyonda çeşitli kurum ve
kuruluşlar hizmet vermektedir. Söz konusu kurumlardan bazıları amaçlı
örnekleme yöntemlerinden ölçüt örneklemesi kullanılarak apiturizm
faaliyetleri konusunda bilgi ve yetki sahibi olduğu düşünülerek seçilmiştir. Bu
kapsamda; Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama
Merkezi, Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi, İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri
ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır.
3.2. Veri Toplama Süreci
Bu çalışmada yol haritası olarak nitel araştırma yöntemi uygulanmıştır.
Temel veri toplama aracı olarak görüşme yöntemi kullanılmıştır. Örnek
olay kapsamında görüşme formu yarı yapılandırılmış formatta hazırlanmış
ve gerektiğinde katılımcılara ilave sorular sorularak konunun detaylarına
inilmeye çalışılmıştır.
Görüşme, bir açıdan yüz yüze anket yöntemine benzese de bu yöntemde
katılımcıların cevabına göre ilave sorularla derinlemesine bilgi alınması
mümkün olmaktadır. Görüşme sırasında katılımcının davranış, tutum, jest
ve mimikleriyle anlattığı bilgilere ilişkin ipuçlarına erişilebilir (İslamoğlu ve
Alnıaçık, 2016). Bu araştırmada ise 5 kişiyle yüz yüze görüşmeler yapılmıştır.
Katılımcıların görüşme kapsamında 6 açık uçlu soruya verdikleri cevaplar,
izin alınarak ses kaydı yapılmıştır.
Araştırmanın görüşme formu, “Düzce destinasyonunda apiturizm
potansiyelinin ortaya çıkarılması ve öneriler geliştirilmesi” ana teması dikkate
alınarak hazırlanmıştır. Görüşme soruları hazırlanırken, Uzun vd. (2022)
yapmış oldukları çalışmadaki sorulardan yararlanılmış ve yazarlar tarafından
özgün bir soru eklenerek araştırmanın görüşme formu oluşturulmuştur.
178 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Çalışma kapsamında görüşülmesi gereken katılımcılar telefonla aranarak
randevu alınmış, bu tarihlerde katılımcıların görev yaptıkları işyerlerine
gidilerek yüz yüze görüşülmüştür. Araştırma verileri, yukarıda isimleri
belirtilen kurum yetkilileri ile yapılan görüşmeler ve konuya ilişkin yapılan
literatür taramasıyla ulaşılan bilgilerin derlenmesiyle elde edilmiştir.
3.3. Verilerin Analizi
Katılımcılarla yapılan her görüşmenin ses kaydı alınmış ve bu kayıtlar
yazılı doküman haline dönüştürülmüştür. Katılımcılar, K1, K2…..K5
biçiminde kodlanarak verilerin analizinde aynı kodlar kullanılmıştır. Verilerin
toplanması sırasında araştırma sorularına verilen cevaplar ile eğer yeni bir
bilgiye erişilemiyorsa yapılan araştırma, doygunluk sağlamış demektir
(Morse, 1995). Bu araştırmada da alınan yanıtlar, belirli bir görüşmeden
sonra kendini tekrar ettiği ve yeni verilere ulaşım sağlanamadığından çalışma
5 kişi ile tamamlanmıştır. Bu katılımcıların yaşı, cinsiyeti, öğrenim durumu,
mesleği, bu meslekte kaç yıl çalıştığına ilişkin tanımlayıcı istatistikler
sunulmuştur.
Görüşme formundaki sorular, 6 tema olacak şekilde hazırlanmıştır.
Görüşme yapılan kişilerden elde edilen veriler kullanılarak betimsel analiz ve
içerik analizi yapılmıştır.
4. Bulgular ve Tartışma
Tablo 4’te katılımcılar K1, K2…K5 biçiminde kodlar verilerek
gösterilmiştir. Görüşme yapılan kişilerin meslekleri, yaşı, cinsiyeti, öğrenim
durumu ve mesleki deneyim yılını gösteren bilgiler bulunmaktadır.
Katılıcıların çoğunluğunun (3 kişi) erkeklerden oluştuğu görülmektedir.
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 179
Tablo 4. Katılımcıların Profili
Öğrenim Mesleki
durumu Deneyim
Kod
Kurum ve Meslek
Yaşı
Cinsiyeti
K1
Düzce Üniversitesi Arıcılık
Araştırma Geliştirme ve Uygulama
Merkezi
Merkez Müdürü
48
Kadın
Lisansüstü
22
K2
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
İl Müdürü
45
Kadın
Lisans
20
K3
İl Tarım ve Orman Müdürlüğü
Şube Müdürü
45
Erkek
Lisansüstü
20
K4
Düzce Üniversitesi Geleneksel ve
Tamamlayıcı Tıp Merkezi
Apiterapi Hekimi
47
Erkek
Lisansüstü
22
K5
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
35
Erkek
Lisans
10
Görüşülen kişilerin çoğunluğu (4 kişi) 45 yaş ve üzerinde olmasını
yanı sıra hepsinin en az lisans mezunu olduğu görülmektedir. Araştırmaya
katılan kişilerin tümü, kamu kurumu yetkililerinden oluşmaktadır. Araştırma
kapsamında sorulan 6 soruya verilen cevapların düzenlenmiş şekli aşağıdadır.
Tablo 5. Apiturizm Kavramına İlişkin Katılımcıların Görüşleri
Tema 1 – Apiturizm Kavramı (16)
Kodlar
Arı ürünlerini deneyimlemek (5)
Bal üretim sürecini görmek (4)
Doğa ve sağlığın birleşimi (3)
Alternatif tıp tedavisi (3)
Sürdürülebilirlik (1)
Tablo 5’te katılımcıların apiturizm kavramına ilişkin değerlendirmeleri, 5
kodda toplanmıştır. Kodlamaların % 31’i arı ürünlerini deneyimlemek, % 25’i
bal üretim sürecini görmek, % 19’u doğa ve sağlığın birleşimi, % 19’u alternatif
tıp tedavisi ve % 6’sı ise sürdürülebilirlik olarak yer almaktadır.
Apiturizm kavramına yönelik katılımcı söylemleri şu şekildedir:
K1: Yerli veya yabancı misafirlerin arı ve arıcılık ürünleri ile ilgili farklılıkları
görmek, onları test etmek, yaşamak, arılıkta bir gün geçirmek, çocukların gelip
arıların dünyasıyla ilgili yeni keşiflerde bulunması; farklı ırkları, eko tipleri, farklı
üretim çeşitlerini görmek, tanımak ve doğayla iç içe bir gün geçirmektir.
180 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
K5: Apiturizm, bir bölgede o bölgeye has özellikleri bulunan arı ve arıcılık
ürünleri ve alternatif tıbbi tedavi yöntemleri ile yapılan ziyaretleri içerir. Özellikle
arıcılık, sürdürülebilirlik açısından çok değerli olması açısından önemlidir. Arı
ve arıcılık ürünleri, insan ve çevre sağlığı açısından çok önemli ürünler olduğu
için her gün insanlar açısından popülerliği artan bir alandır. Bu alanda özellikle
sağlık açısından önemli çalışmalar yapılmakta ve insanlar alternatif sağlık
arayışları nedeniyle bu ürünlerin üretildiği alanlara gitmekte veya bu ürünlere
ulaşmak için farklı araçları kullanmaktadır.
Tablo 6. Türkiye’de Apiturizm Alanlarına İlişkin Katılımcıların Görüşleri
Tema 2 – Türkiye’deki apiturizm alanları (8)
Alt Temalar
2.1. Yasal faaliyet yok
Kodlar
Yasal faaliyet yok (4)
2.2. Apiterapi uygulamaları
• Apiturizm firması yok (3)
• Yeterli farkındalık yok (1)
2.3. Apiterapi tedavi değildir
Apiterapi uygulamaları (2)
2.4. Markalaşan bal türleri
Apiterapi tedavi değildir (1)
Markalaşan bal türleri (1)
Tablo 6’da katılımcıların Türkiye’deki apiturizm alanlarına ilişkin
değerlendirmeleri, 4 alt temada toplanmıştır. Kodlamaların % 50’si yasal
faaliyet yok, % 25’i apiterapi uygulamaları, % 13’ü apiterapi tedavi değildir ve
% 12’si markalaşan bal türleri alt temasında yer almaktadır.
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 181
Tablo 7. Düzce’nin Apiturizm Potansiyeline İlişkin Katılımcıların Görüşleri
Tema 3 – Düzcenin apiturizm potansiyeli (28)
Alt Temalar
Kodlar
Kurumsal çalışmalar (18)
3.1. Kurumsal çalışmalar
3.2. Özgün değerler
• DAGEM’in çalışmaları (5)
• DAGEM’in Yığılca uygulama alanı (3)
• Yığılca arısının tescillenmesi (3)
• DÜGETAM’ın çalışmaları (2)
• Dünyada ilk Apiair çalışması
• Balköy Projesi
• Kırsal kalkınmaya % 50 destek
• Yığılca’nın izole bölge ilanı
• Kozmetik ürün çalışmaları
Özgün değerler (10)
Elverişli orman alanları (4)
Orman gülü florası (2)
744 arıcılık işletmesi olması
19.500 ana arı üretimi
Yığılca arısına yurtdışının ilgisi
Arı havası ve yogası uygulama imkânı
Tablo 7’de katılımcıların Düzce’nin apiturizm potansiyeline ilişkin
değerlendirmeleri, 2 alt temada toplanmıştır. Kodlamaların % 64’ü kurumsal
çalışmalar, % 36’sı özgün değerler alt temasında yer almaktadır.
Düzce’nin apiturizm potansiyeline yönelik katılımcı söylemleri şu
şekildedir:
K1: Apiturizm konusunda Düzce’de bir potansiyel var. Öncelikle üniversiteye
bağlı arıcılık merkezinin olması ve arıcılık merkezinin ekibi tarafından yapılan
çalışmalar sonucunda Düzce Yığılca arısının tescilli bir arısının olması önemli bir
şans. İkinci olarak kestane balı tescillenmesi ve orman gülünün olması önemli bir
şans. Diğer ülkelerden bilim insanlarıyla sohbet ettiğimizde karşımıza şu çıkıyor:
Ben, orman gülünü, orman gülü florasını görmek istiyorum, tansiyon düşürücü
etkisiyle ilgili bilgi almak istiyorum. Veya sadece Yığılca arısını görmek için
Avustralya, Kore ve Amerika’dan ziyaret eden yabancı akademisyenler ve arıya
merakı olan insanlar olduğunu biliyorum. Burada farklı bir ırk olması, farklı bir
bitki çeşitliliği, bal çeşitliliği olması; diğer ülkelerdeki hem akademik platformdaki
kişilerin hem de arı veya arıcılığa meraklı olanların ve turizm firmalarının
ilgisini çekiyor.
K3: Düzce, konumu itibariyle avantajlı bir bölgededir. Düzce’nin arazisinin
yarısı orman ve bu da arıcılığa yatkınlığını artırıyor. Arıcılık potansiyelinin artması
da apiturizmin gelişmesine olanak sağlayacaktır. Arı ürünlerinin kirlilik yaratan
182 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
ve çevreyi bozan bir etkisi yok. O yüzden apiturizmin artmasının Düzce’nin
dezavantajı olacağını düşünmüyorum. Yığılca’da bal ormanı var. Arı için özel
oluşturulmuş bölgedir. Arı otu ekiyorlar oraya. Projeyle arıcılığa uygun orman
alanı tahsis edildi. Balköy projesi, 4 yıllık bir projedir. Tarım İlçe Müdürlüğü
ve Yığılca Kaymakamlığı ortak projesidir. İlimizde bal tadım ve yapım atölyesi
yoktur. İlimizde apiturizm ile ilgili en uygun yer DAGEM’e aittir. Onların
yerleşim düzeni, eğitime ve çocuklara yönelik organizasyonları oluyor. Arı zehri ile
ilgili çalıştay düzenlediler. Ulusal düzeyde arıcılık ile ilgili eğitim verdiler. Orada
bu tip bir apiturizm merkezi oluşturulabilir. Balköy projesi de apiturizm merkezi
olmak için adaydır. Arıcılık işletmelerinin kendisi var. Ziyaretçiler, arıcıların
kendisine gidilerek bal üretiminin nasıl yapıldığını yerinde görüp kendileri de
deneyebilirler. İlimizde 12 işletme 19.500 ana arı üretip satabiliyor. Ana arı, bir
kovanın herşeyidir. Tüm yumurtaları yıl boyunca ana arı üretiyor.
Tablo 8. Destinasyonda Sunulabilecek Apiturizm Ürünlerine İlişkin Katılımcıların
Görüşleri
Tema 4 – Destinasyonda sunulabilecek apiturizm ürünleri (43)
Alt Temalar
Kodlar
Tarım ürünleri (31)
4.1. Tarım ürünleri
4.2. Sağlık ürünleri
4.3. Diğer turizm ürünleri
• Kestane ve çiçek balı (4)
• Propolis (4)
• Arı poleni (4)
• DAGEM’in Yığılca sahasını ziyaret (3)
• Bal mumu (3)
• Bal üretimini denemek (3)
• Bal üretimini izlemek (3)
• Orman gülü balı (2)
• Arı sütü (2)
• Balköy sahasını ziyaret
• Doğal bal ile köy kahvaltısı
• Kestane ağacı nektarı
Sağlık ürünleri (8)
Bağışıklık güçlendirici programlar (2)
Kozmetik ürünler (2)
Apiterapi (2)
GETAT uygulamaları
Arı havası ve yogası uygulanması
Diğer turizm ürünleri (4)
Apiturizm rotası etkinlikleri
Sarıkaya mağarası
Prusias ad Hypium Antik Tiyatrosu
Şelaleler
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 183
Tablo 8’de katılımcıların destinasyonda sunulabilecek apiturizm ürünlerine
ilişkin değerlendirmeleri, 3 alt temada toplanmıştır. Kodlamaların % 72’si
tarım ürünleri, % 19’u sağlık ürünleri ve % 9’u ise diğer turizm ürünleri alt
temasında yer almaktadır.
Destinasyonda sunulabilecek apiturizm ürünlerine yönelik katılımcı
söylemleri şu şekildedir:
K1: Ziyaretçiler, çocuklarıyla gelip kovandan kendi balını alıp kahvaltısını
yapabilir. Çocuklar çok meraklı oluyor, arı doğal çevre için çok önemli, arıyı
tanıyacaklar. Çocuklara yönelik faaliyetler yapılabilir. Çocukların, en çok sevdiği
şey kovanda arıyı görmektir. Bu faaliyetlerden sonra ziyaretçiler destinasyondan
ayrılırken buraya özgü kestane balı, orman gülü balını satın alıp gidebilir. Bunlar,
yöremize özgü özel ürünlerdir. Ya da çok kıymetli olan Yığılca ana arısını alabilir.
K3: Turizm dediğimiz, birilerinin gezip görmesi için bir yerde farkındalık
yaratılmasıdır. Turistlerin belli ürünleri görmesi gerekiyor. Turistin kendi
arıcıysa balı veya bal mumu alabilir. Arıcılık konusunda eğitim alabilir. Kestane
ağaçlarındaki nektardan faydalanabilir. Arıcı değilse yalnızca gezmeye geliyorsa
bal, propolis ve polen gibi arı ürünleri için ziyaret edebilir. Arıcılık nasıl yapılır gibi
turizm türü ise Yığılca’da Balköy ve Yığılca’daki DAGEM arılığına gidebilir.
184 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Tablo 9. Apiturizmin Geliştirilmesi Önerilerine İlişkin Katılımcıların Görüşleri
Tema 5 – Apiturizmin geliştirilmesine yönelik öneriler (42)
Alt Temalar
5.1. Kurumsal Çalışmalar
5.2. Akademik Çalışmalar
5.3. Pazarlama Çalışmaları
Kodlar
Kurumsal Çalışmalar (17)
Orman gülü balı tescillenebilir (2)
Yatırım destek oranı artırılabilir (2)
Arı çiftlik yatırımları teşvik edilir (2)
Apiturizm yatırımları teşvik edilir (2)
Balköy projeleri artırılabilir (2)
Paydaşların işbirliği sağlanabilir (2)
KTKGB temalarına apiturizm eklenmesi
İl yöneticileri ön ayak olabilir
Apiturizm AR-GE tesisi kurulabilir
Başarılı ülkelere keşif gezisi
Yurtdışı ile işbirliği protokolü
Akademik Çalışmalar (13)
Kongre ve paneller (3)
Yerel halk bilinçlendirme kampanyası (3)
Arıcılık işletmeleri eğitimi (3)
Arı ürünleri faydaları (2)
Apiturizm potansiyeli tespiti (2)
Pazarlama Çalışmaları (12)
Arı ürünleri tanıtım çalışması (3)
Apiturizm rotası belirlenebilir (2)
Düzce GETAT uygulamaları tanıtımı
Bal üretimi deneyiminin tanıtımı
Apiterapi kampı (enerji kampı gibi)
Camdan bal üretim merkezi
Arı mayayı hikayeleştirme
Apiturizmin turizm fuarlarında tanıtımı
Düzce, apiturizmde rol model olabilir
Tablo 9’da katılımcıların apiturizmin geliştirilmesine ilişkin
değerlendirmeleri, 3 alt temada toplanmıştır. Kodlamaların % 40’ı kurumsal
çalışmalar, % 31’i akademik çalışmalar ve % 29’u ise pazarlama çalışmaları alt
temasında yer almaktadır.
Apiturizmin geliştirilmesine yönelik katılımcı söylemleri şu şekildedir:
K2: Sağlıklı yaşam merkezi projesi kapsamında Yığılca, pilot bölge seçilerek
apiterapiye girmeden bir projeye başlayabiliriz. Sonra proje kabul görürse
apiterapiyi ekleyip onun için belgeleri de sonrasında hazırlayabiliriz. Tüm
kurumlar bir araya gelirse ancak başarılı olabiliriz. Yığılca’ya bir şekilde ivme
kazandırılmış olur. Projeyi başlatırız, projenin güzel bir lansmanını yaparız
sonrasında. Bunu da Türkiye’de belki ilk biz yapabiliriz… Apiturizm konusunda
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 185
çok güzel bir Ar-Ge tesisi kurulabilir… Apiturizmi iyi yapan ülkelere keşif
gezisi yapılabilir. Biz o ülkelere gidelim dönelim ve daha iyisini yapalım aynısını
değil. Onlarla entegre olarak çalışabiliriz… Camdan bal üretim merkezi
kurulabilir. Balköy, bir destinasyon olup orada gezi yapılabilir, onun içine farklı
aktiviteler ilave edilebilir… Arı maya ile ilgili önce çocuklara sonra ise turizmin
geliştirilmesine yönelik bir hikayeleştirme yapabiliriz… Turizm fuarlarında,
destinasyon olarak gidilen her yerde bu konuda tanıtımlar yapılabilir, onunla ilgili
paneller düzenlebilir… Enerji kampları, yoga kampları, spor kampları yapılıyor.
Destinasyonda apiturizm kampı da düzenlenebilir.
K3: Arıcılık potansiyeli yüksek illere yatırımın destek oranı %50 den %70 e
çıkarılabilir. Bu hibe destekleri otele veya pansiyona kırsal kalkınma kapsamında
verilebiliyor. Apiturizm odaklı projeler hazırlanırsa Bakanlığımız onaylar.
Teşviklerin bir kere değil orta vadeli uzun süreli örneğin 5 yıl boyunca verilmesi
gerekiyor. Ancak o zaman yatırımların önünü açabiliriz… Arı ürünleri ile ilgili
tanıtımların artırılması gerekiyor. Özellikle bölgeye has kestane balının boğaz
yollarına faydalı olduğu önce bilimsel çalışmalarla sonra reklamlarla ön plana
çıkarak bir tanıtım çalışması yapılabilir… Apiturizmin gelişmesi için Türkiye
genelinde bir eğitim kampanyası yapılabilir. İnsanların arıyı sadece sokan bir
varlık olmadığı, arıların çok nadir hırçınlaştığı noktasında bir farkındalık
çalışması yapılabilir.
Tablo 10. Apiturizmin Destinasyona Katkısına İlişkin Katılımcıların Görüşleri
Tema 6 – Apiturizmin destinasyona katkıları (18)
Alt Temalar
Kodlar
Yöresel ürün satışı artar (12)
6.1. Yöresel ürünler satılabilir
6.2. Destinasyon tanınırlığı artar
Kestane balı (3)
Propolis (3)
Arı poleni (3)
Arı sütü (2)
Köy kahvaltısı
Destinasyon tanınırlığı artar (6)
Ziyaretçi sayısı artar (3)
Turizm geliri artar (3)
Tablo 10’da katılımcıların apiturizmin destinasyona katkısına ilişkin
değerlendirmeleri, 2 alt temada toplanmıştır. Kodlamaların % 67’si yöresel
ürünler satılabilir, % 33’ü destinasyon tanınırlığı artar alt temasında yer
almaktadır.
186 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Apiturizmin destinasyona katkısına yönelik katılımcı söylemi şu
şekildedir:
K3: Arıcılık, kırsal kalkınmanın en önemli parçalarından biridir. Herkes
ormanları ve araziyi kullanarak arıcılık yapabilir. Çünkü arıcılık çatısı olmayan
ve yatırım gerektirmeyen bir işletmedir. O yüzden yerel halkın ve bölgenin
kalkınmasında önemli bir noktadır. Arı ürünleri de bozulmayan ürünlerdir.
Balın kullanım ömrü yoktur, dolaba koymaya gerek yoktur. Sermaye gerektirmez,
az kovanla başlayıp zamanla kovan sayısını artırırsınız. Ahır veya kümes yapmak
zorunda değilsiniz. Ve arıcılık geliştikçe yerel halkın ve bölgenin gelişmesine
kalkınmasına katkısı olacaktır, doğal olarak da apiturizmin gelişmesine katkı
sağlayacaktır. 744 arıcımızdan 10 tane, turizm kapsamında faaliyet göstermek
isteyen işletme çıkabilir. Çünkü burada atçılık ile ilgili örnekler var. İnsanlar,
at çiftliklerine gidip atların üzerinde çocuklarıyla fotoğraf çektiriyorlar, atların
üzerinde binicilik yapıyorlar ve bir etkinlik oluyor. Benzer bir şey arı için de
olabilir.
5. Sonuç ve Öneriler
Günümüzde büyük şehirlerdeki trafik yoğunluğu, iş stresi, gürültü
kirliliği gibi olumsuz faktörlerden uzaklaşmak isteyen insanlar; doğaya,
sağlıklı yaşama ve dolayısıyla kırsala yönelmektedirler. Kırsal hayatta yeni
yaşam şekline uyum sağlayan insanlar, aynı zamanda sağlıklı beslenmenin,
temiz havanın, sessizliğin, insanların dışında doğada yaşayan canlıların
farkına varma fırsatını bulmaktadırlar. Böylelikle sadece kendi için
değil gelecek nesiller için de yaşanabilir bir dünya bırakmanın bilincine
varmaktadır. Dolayısıyla kırsal turizmin bir türü olan apiturizm; sadece
bu faaliyette bulunan ziyaretçilere fayda sağlamakla kalmamakta çevreyi
koruma bilincinin ve doğanın insanlar için öneminin anlaşılmasında
farkındalık oluşmasına da katkı sağlamaktadır.
Düzce destinasyonundaki apiturizm potansiyelinin ortaya çıkarılması için
literatür taraması yapılmış, ilgili resmi kurum ve kuruluşların internet siteleri
incelenerek istatistiki ve teknik verilere ulaşılmış ve son olarak destinasyonda
apiturizm konusunda bilgi sahibi olan kurum yetkilileri ile görüşülmüştür.
Araştırmanın sonucu olarak Düzce’nin apiturizm potansiyeli Tablo 11’da
özetlenmiştir.
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 187
Tablo 11. Düzce Destinasyonu Apiturizm Potansiyeli
No
Sunulan Ürün/Hizmet
1
Arı ürünleri
Kestane balı, çiçek balı, Propolis
damla, propolis sprey, arı poleni, arı
sütü, arı zehri, bal mumu.
2
Orman gülü balı, Sağlık
Bakanlığına başvurularak tıbbi bal
olarak tescillenebilir
Hizmetin sunulduğu bölge/kurum/
işletmeler
Arı Yetiştiricileri Birliği
Yığılca ve Gölyaka Bal Birlikleri
DAGEM
Özel sektör işletmeleri
Düzce, orman gülü florası bakımından
zengin bir destinasyondur.
Arıcılık işletmelerinin kullanımı için
yeterli sayıdadır.
Altınçay, Akçakoca Bal Koridoru,
Şifalısu, Akkaya Köyü, Düzce,
Kurugöl, Gölyaka, Unluk yaylası,
Darıyeri, Melen Kaplandede, Düzce
Dağdibi, Yığılca, Balköy
4
Apiturizm yatırımı (konaklama
ve arıcılık işletmeleri) için uygun
alanlar
Bal ormanlarına yakın alanlar
DAGEM Arılığına yakın alanlar
Balköy proje bölgesine yakın alanlar
5
2022 Arıcılık İstatistikleri
Arıcılık İşletme Sayısı
Kovan Sayısı
Bal üretimi
Yıllık ana arı üretimi
744 işletme
65.903 kovan
531 ton
19.500 ana arı
6
Arıcılık kursları
Ana Arı ve Arı Sütü Üretimi, Arı
Zehri Üretimi, Teknik Arıcılık ve Yeni
Nesil Arı Ürünleri Üretim Kursları
Bal Ormanları (13 adet)
3
DAGEM
Halk Eğitim Merkezi
Kaynak: Orman Genel Müdürlüğünün Bal Ormanları, Düzce Üniversitesi, Düzce
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün resmi internet sitelerinden faydalanılmış ve
katılımcıların görüşleri ile yazarların gözlemleri sonucunda bu tablo oluşturulmuştur.
Tablo 11’de belirtilen kavramlardan polenin; antibakteriyel, yüksek irtifa
hastalığının belirtilerini azaltan ve kanamayı durduran etkileri bulunmaktadır.
Arı sütünün; antialerjik, antibakteriyel, antioksidatif ve antiviral etkilerine
ilave olarak hücre yenilenmesi-metabolizması ve üretimi üzerinde etkileri
vardır. Propolis; bağışıklığı uyarıcı, bakterisit, bakteriostatik, antiinflamatuar,
hipotansif madde olarak çok çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Arı zehri
ise deri hastalıkları, romatizma ve sırt ağrıları tedavisinde kullanılmaktadır
(Düzce Üniversitesi GETAT, 2023).
188 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Öte yandan araştırma kapsamında ortaya çıkarılan sonuçlar ışığında
destinasyonun apiturizm potansiyelinin değerlendirilmesi için destinasyon
yöneticilerine ve sektör temsilcilerine çeşitli öneriler sunulmuştur:
Apiturizm yatırımlarının planlanması: Düzce; % 50’nin üzerindeki
ormanlık alanları, coğrafi yapısı ve bitki örtüsü açısından arıcılık konusunda
avantaja sahiptir. Destinasyondaki kestane ağacının tarihi bir geçmişi
bulunmaktadır. Bununla birlikte bölgeye özgü bir arı eko tipinin varlığı,
bölgenin arı ve arıcılık çalışmalarının gelişimine elverişli niteliklere sahip
olduğunu kanıtlamaktadır. Düzce destinasyonu, Tablo 11’de belirtilen
potansiyeli sebebiyle apiturizm yatırımı için uygun yerlerden birisidir.
Bu yatırımların gerçekleştirilmesinde destinasyonda bulunan 13 adet bal
ormanı göz önünde bulundurulabilir. Destinasyona yapılacak olası turizm
yatırımları, bal ormanları yakınlarındaki hazine arazileri içinde planlanabilir.
Bu noktada 3 farklı yatırım seçeneği uygulanabilir. Birincisi bal ormanları
yakınında bulunan hali hazırdaki arıcılık işletmelerine entegre edilecek
konaklama işletmeleri planlanabilir. İkincisi bal ormanları yakınında arıcılık
işletmelerinden ayrı konaklama işletmeleri kurulabilir. Böylelikle bal
ormanlarında arıcılık yapılan işletmelerin apiturizm etkinlikleri kapsamında
ziyaret edilmesi sağlanabilir. Bu turizm yatırımları için kırsal kalkınma projeleri
hazırlanırken arıcılık işletmeleri ve bal ormanlarına yakınlığı vurgulanabilir.
Bununla birlikte apiturizm için potansiyel ziyaretçilerin bölgeye ve yerel
halka olası katkılarından bahsedilebilir. Üçüncüsü ise şelaleler, rafting bölgesi
ve Prusias ad Hypium Antik Tiyatrosu gibi destinasyon çekiciliklerine
yakın yerlerdeki arıcılık işletmelerinin apiturizm etkinliklerine katılması
sağlanabilir. Böylelikle bu alanları ziyaret eden turistlerin aynı zamanda
yakınında bulunan arıcılık işletmelerini de ziyaret etmesi ve arı ürünlerini
satın alması sağlanabilir.
Orman gülü balının tıbbi bal olarak tescillenmesi: Destinasyonda
orman gülü bitkisi yetiştiği için orman gülü balı üretimi yapılabilir. Bal
kodeksine göre üretimi ve tüketimi yasak bir baldır. Çünkü orman gülü
balı fazla dozda alındığında kalp hızını yavaşlatarak tansiyonun düşmesine
sebep olabilmektedir. Orman gülü balı konusunda hangi hastalığa ne
kadar kullanılması gerektiği ile ilgili çalışma yapılıp Sağlık Bakanlığına bu
balın üretim ve satış izni alınabilir. Orman gülü balı, standardize edilebilir
ve bal üzerine hangi hastalıklarda ne kadar tüketilmesi gerektiği yazılırsa
satışa sunulabilir. Örneğin diğer adı deli bal olan orman gülü balı; üretim
merkezine gelir toksin miktarı ölçülür, yüksekse seyreltilir, belirli bir orana
düşürülür, üretim sırasında bütün balların toksin miktarı aynı çıkarılabilir.
Böylelikle Sağlık Bakanlığından izin alınırsa Türkiye’de ve dünyada ürün
üretilebilir. Şu anda Türkiye’de yasak olan bir bal türünün, ciddi kazanç
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 189
sağlayan tıbbi bir bal olarak satışa sunulması sağlanabilir. Eğer bu balın
üretimine başlanırsa destinasyona önemli ekonomik katkısı olabilir. Bu balın
tanınırlığının artması, destinasyon imajına olumlu katkı sağlayabilir.
Etkinlik Programı Oluşturma: Apiturizm kapsamında bir etkinlik
programı hazırlanabilir. Destinasyonu ziyaret eden turistlerin arıcılık
işletmelerinde bal üretimini görmeleri, bal hasadı yapmaları ve bu
turistlere arı ürünlerinin satışa sunulmasına yönelik bir çalışma yapılabilir.
Arıcılık işletmeleri ziyaretinin ardından misafirler, rahatsızlıklarına uygun
olacak şekilde Düzce Üniversitesi GETAT Merkezindeki alternatif tıp
yöntemlerinden birini tercih edebilirler. GETAT Merkezinde sunulan başlıca
ürünler ve kısaca faydaları şunlardır: rahatlama, kas tedavisi için Hacamat
kupa uygulaması, uyku sorunları ile psikolojik problemler için hipnoz tedavisi,
eklem ağrıları için sülük tedavisi, yorgunluk ve hücre yenileme için ozonterapi,
cilt problemleri için mezoterapi uygulamalarıdır. Bunların yanı sıra fitoterapi,
apiterapi, müzik terapi, larva ve akupunktur uygulamaları da bu merkezde
sunulmaktadır.
Arı Kovanı Müzesi: Deneyim turizminin uygulandığı bir Arı Kovanı
Müzesi kurulabilir. Bu müzenin destinasyondaki çekiciliklere yakın bir
yerde kurulması ziyaretçi sayısının artmasını sağlayacaktır. Müze, şu şekilde
tasarlanabilir: Ziyaretçi, bir arı gibi kovanı gezer. Çiçek heykelinin içine çiçek
özütü, küçük polenler ve nektarlar konulabilir. Ziyaretçi, oradan nektarı
alıp eliyle altıgen peteklerin içine doldurur ve üzerini kapatır. Böylelikle
kendini bal üretimine katkı sağlayan bir arı gibi hissedebilir. Eğer bu şekilde
tasarlanabilirse daha fazla turistin ve yerel haklın ziyaret etmek istediği
başarılı bir kovan müzesi olabilir. Aksi takdirde sadece arı müzesi yapılırsa bu
müzede sergilenecek ürünler sınırlı olabilir ve insanlarda bir merak oluşması
sağlanamayabilir. Müze çıkışında ziyaretçilere bölgeye özgü kestane balı,
çiçek balı, propolis, arı sütü, arı poleni, bal mumu gibi arı ürünlerinin satış
noktaları oluşturulabilir. Bunlara ek olarak destinasyona özgü dünyada eşi
benzeri bulunmayan Yığılca bal arısı simgeleştirilerek destinasyon imajı
oluşturulmasında kullanılabilir. Bu amaçla Yığılca bal arısını sembolik
olarak temsil eden hediyelik eşya türleri tasarlanarak turistlerin beğenisine
sunulabilir.
Arıcılık Festivali Düzenlenmesi: Destinasyonda Temmuz veya Ağustos
ayında 3 günlük bir arıcılık festivali düzenlenebilir. Festivalin düzenlenmesi
için festival düzenleme komitesi kurulabilir. Planlamanın ve organizasyonun
başarılı, verimli olması için bu komitede şu paydaşlar bulunabilir: Düzce
Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü,
Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi
190 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
(DAGEM), Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi
(DÜGETAM), Düzce, Yığılca, Gölyaka’da bulunan Belediyeler, Ticaret
Odaları ve Ziraat Odaları, Düzce Arı Yetiştiricileri Birliği, Yığılca ve
Gölyaka bal birlikleridir. Festivalin gerçekleştirilmesi için Kültür ve
Turizm Bakanlığından yerel etkinliklere hibe desteği başvurusu yapılarak
katkı sağlanabilir. Ya da komitede bulunan kurumların sağlayacakları
desteklerden faydalanılabilir. Öncelikle ilk yıl il bazında gerçekleştirilebilir.
Sonraki yıllarda ise Belediyeler, Ticaret Odaları ve Ziraat Odalarının çevre
illerdeki bağlantılarını kullanarak yapacakları istikrarlı tanıtım çalışmalarıyla
geliştirilerek festivalin ulusal bazda yapılması planlanabilir.
Tanıtım Çalışmaları: Apiturizm faaliyetleri; sahip olduğu özellikleriyle
diğer turizm türlerine kolaylıkla entegre edilerek turistler için bir çekicilik
oluşturulabilir. Destinasyona özgü apiturizm ürünlerinin sosyal medya, web
siteleri vs. çeşitli mecralarda duyurulmasıyla destinasyonun tanınırlığının
artması sağlanabilir. Bu bağlamda destinasyon paydaşları tarafından ortak
tanıtım çalışmaları gerçekleştirilebilir. Yani destinasyonun sahip olduğu
tüm mecralar, merkezi yönetim ve yerel yönetim yetkililerinin alacağı
kararla duyuru yapılması ve tanıtım çalışmaları kapsamında bal birliklerinin
kullanımına açılabilir.
Eğitim: Merkezi ve yerel yönetimler, arı yetiştirici birlikleri, bal birlikleri
başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği ile destinasyonda
apiturizm alanında çalışması planlanan kişilere gerekli eğitimlerin verilmesi
gerekmektedir. Bununla birlikte bu kişilere destek verilebilir, yurtdışında
apiturizm konusunda adını duyurmuş önde olan turizm destinasyonlarına
bilinçlenme ve aydınlanmanın sağlanması için seçilen kişiler keşif gezilerine
gönderilebilir. Apiturizm konusunda geliştirilen projeler uygulanırsa
Düzce’nin destinasyon imajına olumlu katkı sağlanabilir.
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 191
KAYNAKÇA
Aliyeva, Z. N., Baiburiyev, R. M., Lorant, D. D., Shagyrbay, A. S. ve Kaliaskarova, Z. K. (2019). problems and prospects of development of apıtourısm ın kazakhstan. Bulletın Of Natıonal Academy Of Scıences Of The
Republic Of Kazakhstan, 6(382), 45–53.
Arih, K. ve Korosec, T. (2015). Api-tourism: transforming Slovenia’s apicultural traditions into a unique travel experience. Sustainable Development and
Planning VII, 193, 963–974. doi:10.2495/sdp150811.
Baycar, A., Kardeş, M. ve Sağdıç, O. (2021). Turizmde Bal ve Arıcılığın Kullanımı (Apiturizm), 5-7 November 2021, Siirt, Türkiye.
Burucu, V. (2021). Ürün Raporu, Arıcılık. Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü.
Çevrimli, M. B. (2019). Assessment of the effects of subsidies to the beekeeping
sector in Turkey on the number of hives and amount of honey produced.
Veteriner Hekimler Derneği Dergisi, 90(2), 115-121.
Çoban, O. ve Karakuş, Y. (2019). Doğa temelli alternatif turizm türleri. (Ed.) Ş.
Aydın ve D. Eren, Alternatif Turizm içinde (ss. 101–126), Ankara: Detay
Yayıncılık.
Çukur, F., & Çukur, T. (2021). Muğla ili arıcılık potansiyelinin apiturizm açısından değerlendirilmesi. Tarım Ekonomisi Dergisi, 27(2), 113-122.
Dönmez, N. A., & Helvacıoğlu, F. (2023). Apiturizmin geliştirilmesi kapsamında apirota oluşturulmasına yönelik bir araştırma: Marmaris Örneği.
Seyahat ve Otel İşletmeciliği Dergisi, 20(1), 41-56.
Gülbahar, O. (2009). 1990’lardan günümüze türkiye’de kitle turizminin gelişimi ve alternatif yönelimler. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, 14(1), 151–177.
Gürbüz, S. & Şahin, F. (2018). Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri. (5. Baskı),
Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Hacıoğlu, N. ve Avcıkurt, C. (2011). Turistik ürün çeşitlendirmesi (2. bs.), Ankara: Nobel Yayınları
İslamoğlu, H. ve Alnıaçık, Ü. (2016). Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri, 5.
Baskı. İstanbul: Beta Yayıncılık.
Kılıç, B., & Güler, E. G. (2021). Turist rehberlerinin arıcılık turizmine yönelik
bilgi ve algı düzeylerinin tavsiye niyetine etkisi: Türkiye örneği, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, 10(4), 813-823.
Korosec, T.A. (2016). Api Turizmi, Api Sağlık, Api Terapi, Muğla Arıcılık ve
Çam Balı Kongresi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi.
Metin, E., & Koçyiğit, M. (2023) Arı Ürünlerinden Apilarnil, Apiair Ve Balmumu’nun Sağlığımız İçin Önemi içinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp.
192 | Düzce Destinasyonunun Yeni Trend Olan Apiturizm Potansiyeli Açısından Değerlendirilmesi
Morse, J. M. (1995). The significance of saturation. Qualitative health research, 5(2), 147-149.
Saltık, A.I., Tekin, B. ve Mert, N. (2019). Doğu Karadeniz bölgesi apiturizm
(arıcılık turizmi) potansiyelinin incelenmesi ve bir api-rota önerisi. Eurasian Academy of Sciences Eurasian Education & Literature Journal 3: s.
264-273.
Sancak,K., Zan Sancak, A. ve Aygören, E., (2013). Dünya ve Türkiye’de Arıcılık. Arıcılık Araştırma Dergisi, 5:10, 7-13.
Suna, B. (2018). Api Turizm’in Türkiye’deki Yeri ve Önemi. Uludağ Arıcılık
Dergisi, 18(1), 42-51.
Şahin, Ö., & Aydın, A. (2021). Kültürel, gastronomik ve turistik değer: Muğla’da arıcılık ve özel Muğla arıcılık müzesi örneği. Türk Turizm Araştırmaları Dergisi, 5(1), 459-473.
Şeker, İ. T. (2020). Sivas ilinin api-turizm potansiyelinin incelenmesi. Yönetim,
Ekonomi ve Pazarlama Araştırmaları Dergisi, 4(5), 364-373.
Şimşek, M. (2023). Apiturizm içinde Turizm Alanında Çok yönlü araştırmalar
(s. 75-89), İstanbul: Özgür yayınları.
Uzun, B., Dalgın, T. Ve Çeken, H., & Özer, Ç. (2022). Arı turizminin kırsal kalkınma üzerindeki etkisi: marmaris örneği. Asya Studies, 6(22), 179-192.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri,
Ankara: Seçkin Yayıncılık.,
Yılmazer, B., & Saraç, Ö. Ü. Ö. Apiturizmin Sapanca Destinasyon İmajı Üzerindeki Muhtemel Etkileri. 20. GELENEKSEL Turizm Sempozyumu.
Wos, Barbara. (2014). Api-tourism in Europe. Journal of Environmental and
Tourism Analyses, 2(1), 66–74.
Wos, B. ve Bien, W. (2013). Apitourism as a form of sustainable development.
Research Bulletin Leisure and Tourism, 1(11), 83–90
İnternet Kaynakları
Düzce Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Coğrafi İşaretli Ürünler, Düzce Kestane
Balı, https://duzce.ktb.gov.tr/TR-325094/duzce-kestane-bali.html, Erişim: Ağustos 2023.
Düzce Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Yığılca Arısı ve Balı, https://duzce.ktb.
gov.tr/TR-211575/yigilca-arisi-ve-bali.html, Erişim: Ağustos 2023.
Düzce Organize Sanayi Bölgesi, Üniversitenin bölgesel kalkınma ve ihtisaslaşma
çalışması.
https://duzceosb.org.tr/detay/universitenin-bolgesel-kalkinma-ve-ihtisaslasma-calisma, Erişim: Ağustos 2023.
Düzce Ticaret Borsası (2020). Düzce Ticari Hayatı ve Üretim Durumu Raporu,
https://www.duzcetb.org.tr/Dosyalar/DUZCE-PANAROMASI-VE-EKONOMIK-GOSTERGELERI-RAPORU.pdf, Erişim: Ağustos 2023.
Mehmet Akif Öncü / Taner Kömür / Zeynep Kömür | 193
Düzce Üniversitesi (2023). Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi, Apiterapi, https://duzce.edu.tr/akademik/merkez/dugetam/e9d8/apiterapi, Erişim: Ağustos 2023.
Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi, https://
duzce.edu.tr/akademik/merkez/dagem/e123/urunlerimiz, Erişim: Ağustos 2023.
Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi, https://
duzce.edu.tr/akademik/merkez/dagem/a8ed/dagem-tarafindan-gerceklestirilen-lkler, Erişim: Ağustos 2023.
Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi, https://
duzce.edu.tr/duyuru/d2a0/duzce-apiturizm-faaliyetleri-dagem-ile-dunyaya-tanitiliyor, Erişim: Ağustos 2023.
Güney Ege Kalkınma Ajansı- GEKA (2020). Muğla İli Apiterapi Turizm Tesisi Yatırımı, Ön Fizibilite Raporu. https://www.yatirimadestek.gov.tr/pdf/
assets/upload/fizibiliteler/mugla-ili-apiterapi-turizmi-on-fizibilite-raporu2020.pdf, Erişim: Ağustos 2023.
T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2015). Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği. Ankara: T.C. Sağlık
Bakanlığı.
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Bal Ormanları, https://www.ogm.gov.tr/tr/ormanlarimiz/bal-ormanlari#InplviewHash4b1c8e34-b7f2-4a42-89bc-da5892ac49d9=SortField%3Dilce-SortDir%3DAsc-FilterField1%3Dil-FilterValue1%3DD%25C3%25BCzce, Erişim: Ağustos 2023.
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Arıcılık araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Arıcılık İstatistikleri, https://arastirma.tarimorman.gov.tr/aricilik/Link/2/Aricilik-Istatistikleri, Erişim: Ağustos 2023.
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Türkiye Arıcılık Haritası, https://balharitasi.
tarimorman.gov.tr/, Erişim: Ağustos 2023.
TRT Haber (2019). Arıların kovan içindeki yaşantısı “apiturizm” ile öğreniliyor,
https://www.trthaber.com/haber/yasam/arilarin-kovan-icindeki-yasantisi-apiturizm-ile-ogreniliyor-416230.html, Erişim: 2023 Ağustos.
Bölüm 12
İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin
Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri (Latin
Amerika Örneği)
Özlem Küçük1
Özet
Aşırı sıcaklar ve değişen yağış rejimi, yaşamı, tarımsal verimliliği, biyolojik
çeşitliliği, modern kentsel alanları ve kırsal bölgeleri olumsuz etkilerken, gıda
ve su güvenliğini tehdit etmektedir. İklim değişikliğinin Amazon yağmur
ormanlarına etkisi ise daha yıkıcı ve belirgindir. Latin Amerika’nın, nüfusu ve
ekonomisi en büyük ülkesi olan Brezilya’nın toplam yüzölçümünün % 40’ını
Amazon ormanları oluşturmaktadır. Kuzey’de Guiana Yaylaları, batıda And
Dağları, güneyde Brezilya’nın merkez platosu ve doğuda Atlantik Okyanusu
ile çevrelenmiş Amazon, hem dünyanın en önemli oksijen kaynaklarından biri
hem de biyolojik çeşitliliğin ve endemik türlerin kalbidir. Ancak Brezilya, 19601980 yılları arasında Amazon’daki ormanların temizlenmesini sığır eti üretimi,
çiftçilik ve kerestecilik için teşvik etmiştir. Bu makalede, odak noktası olarak
Latin Amerika bölgesinin seçilmesinin nedeni 16. Yüzyıldan günümüze yeraltı
kaynakları çıkarılan bölgenin, dünyanın en zengin bireylerinden bazılarına ev
sahipliği yaparken, yaygın olarak fakir kalmış olmasıdır. İkinci Dünya Savaşı’nın
ardından ABD ile Sovyet Rusya arasında, bağımsızlığına henüz kavuşan
ulusların fakir kalmaması için iki farklı kalkınma konsepti yarışmaktaydı.
1960’ların başında ABD, Latin Amerika’ya mali desteğini ve ilgisini artırdı.
Zira savaş sonrası yıllarda Latin Amerika’da gelişen milliyetçilik akımı ve
komünizme yakınlaşma, ABD için siyasi, ekonomik ve güvenlik tehdidi olarak
algılanmaktaydı. Latin Amerika, uluslararası finans kurumlarından en çok
kalkınma kredisi alan bölge olurken, neoliberal politikaların uygulanmasına
öncülük etmiştir. Günümüzde Latin Amerika ülkelerinin çoğunluğunun
ekonomisi tarım, madencilik ve turizme dayalıdır. Latin Amerika, sömürge
döneminden beri başta şeker, kakao, tütün ve çivit (indigo) olmak üzere tarım
ürünleri ihraç ederken küresel talep nedeniyle artan soya fasulyesi, sığır eti ve
domuz eti üretimi için ormanların temizlenmesine göz yummaktadır.
1
Kocaeli Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1821
195
196 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
1. Giriş
Latin Amerika’da maden zenginliği üzerindeki kontrol, 2000’lerde
bölgenin geniş çaplı olarak sola doğru siyasi kaymasıyla maden politikalarını
derinden değiştirerek son derece politik bir konu haline geldi. Yüksek
bakır üreticisi konumundaki Şili, 1990’lı yıllarda madencilik sektörüne
yönelik kolaylaştırıcı düzenlemelerin ardından madencilik alanında yabancı
yatırımları cezbetmişti. Ancak 2017 yılına gelindiğinde Şili çevre koruma
hususunda kararlı gelişmelere sahne oldu. Böylece Şili’de doğal sit alanları
2018’in başlarında tarihi bir genişlemeyle Şili Patagonyası Parklar Ağı yaklaşık
4,5 milyon hektar, yani yaklaşık olarak İsviçre büyüklüğüne ulaşmıştır
Nitekim ülke, böylesine kapsamlı bir ağ oluşturduğu için Uluslararası Arazi
Koruma Ağı’nın “Koruma Vizyonerleri” ödülünü kazandı. Böylece, serbest
piyasaların neoliberal kalkınma modelinden sonra, Latin Amerika’da devlet
son zamanlarda en azından petrol, gaz ve metalik mineraller açısından,
merkezi konumunu yeniden ele geçirmiş görünmektedir (Hogenboom,
2012; Tomaselli, 2017).
Diğer yandan 2021 yılında yapılan Şili devlet başkanlığı seçimlerinde,
doğal çevreyi koruyacağını, sosyal hakları genişleteceğini ve ormanları talan
eden madencilik endüstrisine karşı çıkacağını iddia eden genç solcu aday
Gabriel Boric kazanmıştır (BBC, 2021). 1970’lerde başlayan neoliberal
dönüşüm beraberinde doğrudan yabancı yatırımlar başta Latin Amerika
ile sonra Güney ve Doğu Asya bölgelerine akmaya başlamıştır. Dolayısıyla
Latin Amerika bölgesinde doğrudan yabancı yatırım 2002 ile 2010 arasında
% 172 artarak 1990-2001 arası dönemden yüzde 66 daha yüksek seviyelere
ulaşmıştır. Neo liberalizmin doruk yıllarında ABD menşeli şirketler bu
sürece öncülük ederken, neoliberalizme karşı seslerin yükseldiği dönemde
diğerlerinin yanı sıra Brezilya ve Rus şirketleri Latin Amerika’da rekabetçi
bir konumda yer almaya başlamışlardır. 2002-2010 yılları arası ulus ötesi
sermaye yatırımının en yüksek olduğu ülkeler Brezilya, Meksika, Şili, Peru,
Kolombiya ve Arjantin olmuştur. Venezuela, Bolivya ve Meksika dışında
ekonomilerin geri kalanı da sermaye girişlerinde ortalama yüzde 217 ile
önemli bir artış sağlamıştır (López, Vértiz ve Olavarria, 2015).
Amazon, eşsiz kaynaklara ve biyolojik çeşitliliğe sahip dünyanın en büyük
bölgesidir. Brezilya Amazonları, Brezilya topraklarının yaklaşık yüzde 59’unu
temsil ederken diğer yandan en büyük tropikal orman yalnızca Brezilya’ya ait
değildir. Kalanı sekiz ülke arasında uzanan Amazon’un yüzde 40 (2,4 milyon
kilometrekare) ise şöyle dağılmıştır; Peru (yüzde 10), Kolombiya (yüzde 7),
Bolivya (yüzde 6), Venezuela (yüzde 6), Guyana (yüzde 3), Surinam (yüzde
2), Fransız Guyanası (yüzde 1,5) ve Ekvador (yüzde 1,5). Brezilya, Latin
Özlem Küçük | 197
Amerika’nın en kalabalık ve en büyük ülkesidir. Aynı zamanda bölgenin en
büyük ekonomisine sahiptir. Dünyanın en önemli demir üreticisinden biri
konumundaki Brezilya’da Amazon ormanlarında yasadışı ve hızla genişleyen
madencilik faaliyetleri zaman içinde daha fazla dikkat çekmiştir (Borges de
Lima ve Buszynski, 2011).
Tarım, Latin Amerika ve Karayip ülkelerinin çoğunluğu için ekonomik
olarak önemli bir sektördür ve 2015-17’de GSYİH’nın ortalama %4,7’sini
tarım oluşturmuştur. Arjantin hariç tüm Latin Amerika ve Karayip ülkelerini
içeren bu istatistik, 1996-98 dönemine göre %1.4 daha düşüktür. Ancak,
2015-17 döneminde Ekvador’da %10, Guatemala’da %13,6 ve Guyana’da
%20,2 gibi tarımın toplam GSYİH içindeki payının Latin Amerika
ülkelerine göre büyük ölçüde azaldığını görülmüştür. Latin Amerika ülkeleri
soya fasulyesi, domuz eti, mısır, kümes hayvanları, hayvan yemi, şeker,
kahve ve meyve ve sebzenin başlıca ihracatçılarıdır. Sektör geçim açısından
özellikle önemlidir. 2018 yılında Latin Amerika ve Karayip bölgesindeki
toplam işgücünün %14,1’i tarımda istihdam edildi. 1990’dan 2014’e kadar
Latin Amerika’daki kırsal yoksulluk neredeyse yüzde 20 oranında azaldı.
Dünya Bankası’na göre bu başarının sırrı kamu politikalarından koşullu
nakit transferi de içeren sosyal koruma programlarına geçiştir. Ayrıca
bölgedeki ekonomik kriz ve durgunluk dönemlerinde tarım, “tampon”
görevi görmüştür. Ancak yoksulluğu azaltma yönündeki olumlu eğilim
son yıllarda değişmiştir. 2015 yılından bu yana kırsal ve kentsel yoksullar
arasındaki uçurumun kapatılmazken ve yoksulluğun diğer boyutları (temel
kamu hizmetlerine erişim) dikkate alındığında yoksulluk açığı daha da
büyümüştür. Zira kamu hizmetlerini yürüten kamu iktisadi kuruluşlarının
sayısı ve yetkileri azaltılmıştır. Ayrıca, yetersiz beslenen insanların sayısı
2017’de üst üste üçüncü yılda da artarak 39,3 milyona ulaştı. Üstelik Latin
Amerika önemli bir tarımsal ürün ihraççısı konumundayken, yoksulların
ihraç edilen bu ürünlere ulaşma durumu ortadan kalkmıştır (OECD-FAO,
2019).
Nitekim 21.yüzyılın başında Brezilya’da Amazon ormanları hızla
yanmaya başlamıştır. 2019 yılında çıkan yangın nedeniyle olağan üstü hal
ilan edilirken, ülke yakın tarihinin en kötü yılının 2019 olmadığı, 2005’te
yılın ilk sekiz ayında 142.000’den fazla yangın görüldüğü ilgili haberde
kaydedilmiştir (BBC, 2019). Büyük sığır çiftliklerine yönelik genişleme
Brezilya’da ormansızlaşmayı teşvik eder görünüme gelmiştir. Zira 1995 yılına
gelindiğinde Brezilya’da yeni ormansızlaşan Amazon topraklarının neredeyse
yüzde 90’ının geniş mera kullanımı için ayrıldığı tahmin edilmiştir. Brezilya
Amazonunda ormanların temizlenmesi ile açılan meralarda büyükbaş
hayvancılığının artmasıyla, Brezilya son yıllarda dünyanın en büyük sığır
198 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
eti ihracatçısı olarak öne çıkmıştır. Ormansızlaşan Amazon bölgesinde soya
fasulyesi ekimi de artmıştır (Wertz-Kanounnikoff, Kongphan-Apirak and
Wunder, 2008).
Aynı zamanda, Euronews’da Brezilya: Amazonlar da, artan orman
yangınları nedeniyle olağanüstü hal ilan etti şeklinde haber yayınlanmıştır.
Euronews’un haberinde; Yangınlar, yüksek yayılma riski nedeniyle yılın
bu zamanında yasa dışı olmasına rağmen, normal bir tarımsal “temizlik”
tekniği olarak kullanılır. Aynı zamanda bu durum yasadışı ormansızlaştırma
yöntemlerinden biridir. Brezilya’nın Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü
(INPE)’nün izleme sistemi, 2018’de 2.810 kilometrekareye kıyasla 2019’da
4.699 kilometrekarelik orman yangını kaydedildiğini yayınlamıştır. Brezilya
Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, ajansı ülkenin ticaret müzakerelerine zarar
veren “yalanlar” uydurmakla suçlamış ve eklemiştir; “Gerçekle uyuşmayan
bu tür haberler Brezilya’nın imajına büyük zarar veriyor,” demiştir. Aynı
zamanda Almanya, Amazon ormanlarını korumaya yönelik projeleri finanse
etmek için Brezilya’ya gönderilen fonları askıya alacağını duyurmuştur. Alman
büyükelçiliği gazeteye verdiği demeçte, kararın “Brezilya Amazon’unda
ormansızlaşmanın artmasıyla ilgili büyük endişeleri” yansıttığını ve kesintinin
Almanya’nın önemli bir donör olduğu Amazon Fonunu etkilemediğini
söylemiştir (Euronews, 2019).
O kadar ki, duruma kayıtsız kalmayan AB’nin, Brezilya’nın aşırı sağcı
lideri Jair Bolsonaro’ya yönelik olarak Latin Amerika ile yapılan serbest ticaret
anlaşmasına son verileceğini duyurmasıyla Bolsonaro, Amazon yangını
söndürmek üzere orduya görev vermiştir. Brezilya’nın aşırı sağcı lideri Jair
Bolsonaro, AB ülkelerinin Latin Amerika ile serbest ticaret anlaşmasını iptal
edeceği tehdidinin ardından Amazon ormanları yangınlarını söndürmek için
acil önlem olarak orduyu devreye sokmuştur (Yıldız, 2019).
Büyük bir karbondioksit deposu olan Amazon yağmur ormanları,
küresel iklimde hayati bir rol oynamaktadır. Ancak yakın zamanda yapılan
araştırmalar, yangınların ve ağaç kesimlerinin bölgenin emdiğinden daha
fazla CO2 salmasına neden olduğunu göstermektedir. Veriler, Amazon’un
kritik eşiğe yaklaştığını ve ardından yağmur ormanlarının küresel iklim ve
biyolojik çeşitlilik açısından çok acı sonuçları doğuracağını göstermektedir
(Carrington, 2022).
Ocak 2019’da görevi devralan Jair Bolsonaro’nun Brezilya’nın başkanı
olarak kalması halinde Amazon yağmur ormanlarının çöküşünün kaçınılmaz
olacağı hususunda çevre aktivistleri ve akademisyenler uyarılarda bulunmuş,
ormanın korunması hususunda talep artmış ancak Bolsonaro eyleme
geçmemiştir. Zira göreve geldiği 2019 yılında Amazonda yaşayan Brezilya
Özlem Küçük | 199
Kızılderililerinin yaşadığı toprakları madenciliğe açma niyetini ifade etmiştir.
Üstelik madencilik faaliyetlerinin çevrenin korunması ve insan geçimi
üzerindeki olumsuz etkilerini göz ardı ederek böyle bir karara varmıştır.
Brezilya Amazonları’nda madenciliğin hızlı ve karmaşık gelişimi, küresel bir
çevresel risk oluşturmanın yanı sıra, tarihsel olarak yerel ekonomik çöküşe
neden olmuştur. Yangın, kuraklık ve arazi temizliğinin Amazon’u dönüşü
olmayan bir noktaya ittiğine dair kanıtlara rağmen, aşırı sağcı liderin katı
davranışları, ödüllendiren küresel pazarlara erişim nedeniyle güçlenen
tarımsal ticaret lobisini yatıştırmakla daha fazla ilgilendiği söylentilerine
neden olmuştur (Diele-Viegas et al., 2020: Watts, 2021).
Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, 2022 yılının Ekiminde solcu
rakibi Luiz Inacio Lula da Silva’ya karşı kaybettiği seçime itiraz etmiş ancak
tekrarlanan seçimi yine Silva kazanmıştı. Bolsonaro’nun dört yıllık aşırı
sağ yönetiminin ardından Brezilya’da solun iktidara dönüşünü çarpıcı bir
şekilde simgeleyen Silva, Brezilya’nın birlik ve beraberliğini, demokrasinin
gelişimine ve Amazon yağmur ormanlarının korunacağına dair taahhüt
vermişti (John, 2023). Nitekim 2022-2023 yılları arasında ormansızlaşmaya
ve kuraklığa neden olan yasa dışı ağaç kesimi çok yüksek denetim yapılarak
%22 oranında düşürülebilmiştir (Anadolu Ajansı, 2023).
Çalışmada Latin Amerika’da madencilik sektörünün ve iklim
değişikliğinin biyolojik çeşitlilik ve turizm üzerindeki etkileri ele alınmıştır.
Zira Latin Amerika’nın ekonomik, politik ve sosyal tarihi, doğal kaynakların
çıkarılmaya başlamasıyla şekillenmiştir. Bazı yazarlar, Latin Amerika’da
maden çıkarılmasına bir kıtanın beş yüz yıllık devam eden yağmalanması
derken, diğerleri ise bölgenin tarihi olarak bahseder. Yüzyılın başından
bu yana, şirketlerin ve sermayenin küreselleşmesi, gelişen uluslararası
emtia piyasası ile yeni madencilik tekniklerinin bir sonucu olarak bölgenin
madencilik endüstrileri daha da genişlemiştir. Çoğu Latin Amerika hükümeti
yatırımcıları ve şirketleri memnuniyetle karşıladığından, sözde madencilik
sınırı giderek geleneksel olmayan madencilik ortamlarına (ülkelere ve
bölgelere) doğru ilerlemektedir. 1990’lardan itibaren, neoliberal reformlar
beraberinde agresifleşen doğal kaynak çıkarma faaliyetleri söylenenin aksine
zayıf kalkınma sonuçları getirince tüm kıtada çatışmayı tetiklemiştir. Ancak
bu durum maden işi yapan şirketleri durdurmamış aksine daha önce yatırım
yapmanın çok zor ve tehlikeli olduğu düşünülen önemli maden yataklarına
sahip olan yerlerde bile artık faaliyet göstermeye başlamışlardır (van
Teijlingen ve Hogenboom, 2016).
200 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
2. İklim Değişikliği ve Biyolojik Çeşitlilik: Latin Amerika’da
Madencilik ve Turizm
Latin Amerika ve Karayipler (LAK) bölgesi, KOVID-19’un neden
olduğu sağlık ve ekonomik krizlerle mücadele ederken, aynı zamanda hızla
değişen iklimin olumsuzluklarından etkilenmektedir. İklim değişikliğinin
neden olduğu okyanus asitlenmesinin, deniz seviyesinin yükselmesinin,
tropikal kasırgaların ve sıcaklık değişikliklerinin, özellikle Karayipler’deki
Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri kıyılarındaki geçim kaynaklarını,
turizmi, sağlığı ve gıda ve su güvenliğini olumsuz etkilemesi beklenmektedir.
İklim değişikliğine bağlı olumsuzluklarla başa çıkabilmek için temiz enerji,
yeşil ulaşım, orman restorasyonu, denizlerin korunması, iklim açısından
akıllı tarım ve kentsel dayanıklılık dâhil olmak üzere yüksek etkili alanlar;
diğer çabalar, gelişmekte olan ülkelerde iklim yatırımlarını desteklemek
gerekmektedir (The World Bank, 2021).
Latin Amerika, genellikle geleceğe dönük topraktan çıkartılan değerler
olarak da adlandırılan ve küresel enerji dönüşümü için hayati önem
taşıyan önemli mineral rezervlerine sahiptir. Ancak Latin Amerika’daki
bu kaynakların geliştirilmesinin hükümetler ve vatandaşlar için ne anlama
geleceği belirsizdir. Küresel enerji geçişi, önemli mineral rezervleri ile
beklenmedik şekilde dönüşebilecek bir fırsat sunuyor. Hükümetlerin nihai
hedefi, kamu mallarını artıran ve sosyal ve çevresel etkileri en aza indirerek
sosyoekonomik kalkınmayı teşvik eden, iyi düzenlenmiş bir madencilik
sektörüdür. Ancak bunu başarmak için şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılım
çok önemli olacaktır. Nitekim bölgedeki çoğu ülke, çevresel etkilere dayalı
olarak madencilik projelerine karşı çıkmak da dâhil olmak üzere, doğal kaynak
yönetimi konusunda sürekli çatışmalarla karşı karşıyadır. Zira katı maden
politikalarından doğal, sosyal ve geçim çevresi etkilenen topluluklar en fazla
zarar görmektedir. Bunun nedeni ise demokratik uygulamaların eksikliği,
yetersiz istişare, yerel halkın demokrasi karşıtı uygulamalarla karşı karşıya
bırakılması ve sosyoekonomik faydaların eşitsiz dağılımı olarak sıralanabilir
(LTRC, 2022).
Dünyamıza yönelik en büyük beş tehdit arasında; Kara ve deniz
kullanımındaki değişiklikler, Doğal kaynakların doğrudan çıkarılması,
iklim krizi, kirlilik ve istilacı türler, bulunmaktadır. Güney Afrika’ya
denizciler tarafından getirilen kemirgenler, istilacı türlerin biyolojik çeşitlilik
üzerindeki insan kaynaklı etkilerinin sonuçlarına ilişkin tüyler ürpertici bir
uyarıdır. Özellikle denizlerdeki plastik kirliliği 1980’den bu yana on kat
artarken (deniz kuşlarının %44’ ünü etkilemektedir), hava, su ve toprak
kirliliği bazı bölgelerde artmaktadır. Bu durum, kirliliğin biyolojik çeşitlilik
Özlem Küçük | 201
kaybının dördüncü en büyük nedeni olarak seçilmesine yol açmıştır. 2019’da
Avrupa’daki sıcak hava dalgası Montpellier (Fransa’da) 43 C sıcaklık
ölçülmesinden iki yıl sonra, 2021’deki sıcak hava dalgası, Ağustos ayında
Sicilya’da sıcaklıkları 48,8 C’ye çıkararak Avrupa rekoru kırmış olmasına
neden oldu. 2023 yılında ise yaz boyunca İtalya Sicilya’da yangınlar baş
gösterdi. Karada yaşayan uçamayan memelilerin neredeyse yarısının (%47)
ve tehdit altındaki kuşların neredeyse dörtte birinin iklim krizinden olumsuz
etkilendiği gözlemlenmektedir (Greenfield ve Weston, 2021).
2.1. Biyoçeşitlilik. Korunan Alanlar ve Madencilik
Biyolojik çeşitlilik yabani flora ve faunanın sayısız türü ve çok çeşitli
ekosistem türleri (çöller, ormanlar, sulak alanlar, dağlar, göller ve nehirler
dâhil), dünyadaki çeşitli tarımsal ürünleri ve hayvan türlerini kapsamaktadır.
Bu nedenle biyoçeşitlilik, yeryüzündeki tüm yaşam formlarının çeşitliliğini –
farklı bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar ile bunların içinde yer aldığı
ekosistemleri ifade eden “yeryüzünde yaşam” anlamına gelir (Adler, R.,
Mansi, M., Pandey, R. and Stringer, 2017).
Biyolojik çeşitlilik, biyolojik dünyanın benzersizliğinden faydalanan
ve Dünya’daki tüm yaşam formları ile doğal süreçlerin çeşitliliğini de
yansıtan evrensel bir terimdir. Bu nedenle doğal sit alanları Brezilya’nın
biyolojik çeşitliliğinin korunması için hayati öneme sahiptir. Ancak doğal
kaynaklar üzerindeki ekonomik baskılar korunan alanların yasal statülerinin
değiştirilmesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Madencilik, Brezilya’daki en
acil çevresel tehditlerden biridir. Hâlihazırda korunan alanlar bünyesinde
98 × 105 ha kapsayan 12.697 proje planlanmaktadır. Bu arazinin yüzde
53’ünün ruhsatlandırılması ve işletilmesi, daha önce yasak olan alanlarda
madenciliğe izin vermeyi amaçlayan üç yasa tasarısı 2000’lerde gündeme
gelmiştir (Vıllén-Pérez, Mendes, Nóbrega, Gomes Córtes ve De Marco,
2018).
Korunan alanlar, biyolojik çeşitliliğe sahip yerlerin büyük ölçekli insan
faaliyetlerinden ve kalkınma projelerinden uzak tutulması ve küresel biyolojik
çeşitliliğin korunması için çok önemlidir. Hâlihazırda koruma alanlarında
19.937’den fazla tür koruma altındadır ve uluslararası koruma hedefleri,
önümüzdeki yıllarda bu türlerin kapsamını artırmayı amaçlamaktadır.
Bununla birlikte mineral bakımından zengin bölgelerde madencilik için
artan siyasal baskı korunan alanların küçülmesine ve madencilik için yapılan
altyapı (örneğin erişim yolları, maden işleme tesisleri ve limanlar) ve çıkarma
faaliyetleri nedeniyle biyolojik çeşitliliğin zarar görmesine neden olmaktadır
(Siqueira-Gay, Metzger ve Sánchez, 2022).
202 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
Avrupa Çevre Ajansı (European Environment Agency), Avrupa’nın
çevre ve iklim hedeflerine ulaşmak için veri ve bilgi sağlamaktadır. Bu
bağlamda Avrupa Yeşil Mutabakatı (EGD), Sekizinci Çevre Eylem Programı
(8. EAP) ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SDG’ler) ulaşılmasını
desteklemektedir. Birbiriyle bağlantılı beş tematik çalışma alanında eyleme
dönüştürülebilir bilgiler sunmaktadır: Bunlar, 1. biyolojik çeşitlilik ve
ekosistemler; 2. İklim değişikliğinin azaltılması ve uyum; 3. insan sağlığı
ve çevre; 4. Döngüsel ekonomi ve kaynak kullanımı; 5. Sürdürülebilirlik
eğilimleri, beklentiler ve çözümler (European Environment Agency, 2022).
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), hem hükümetlerden hem
de sivil toplum kuruluşlarından oluşan uluslararası bir kuruluştur. 1948’de
kurulan IUCN, dünyanın en büyük ve en kapsamlı çevre ağı haline gelmiştir.
1.300’den fazla üyesinin deneyiminden, kaynaklarından ve erişiminden ve
on binden fazla uzmanın girdilerinden yararlanır. IUCN, dünyanın doğal
kaynaklarının durumu ve onu korumak için gereken önlemler konusunda
küresel otoritedir (Pacheco-Fabig ve Coll, 2021).
Dünya yüzölçümünün çok küçük bir kısmını oluşturmasına rağmen, en çok
biyolojik çeşitliliğe sahip olan Ekvator, korunan orman alanlarının %13’ünü
madencilik sektörüne açmasıyla, 2016 yılından bu yana pek çok türün
neslinin tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. “Bosques Protectores”
olarak adlandırılan kuzeybatı dağlık bulut ormanlarında imtiyaz sağlanarak
değiştirilen madencilik kanunları çeşitli koruma alanlarındaki memelileri,
amfibileri, sürüngenleri, kuşları ve orkideleri tehdit etmektedir. Zira metal
madenciliğinin arama ve işletme aşamaları, öncelikle ormansızlaşma yoluyla
biyolojik çeşitliliği azaltmaktadır (Roy, Zorrilla, Endara, et al., 2018).
En büyük on küresel riskten biri günümüzün hızlı ve artan biyolojik
çeşitlilik kaybı ve ekosistem yıkımı olarak açıklanmaktadır. Adler ve diğerleri
(2018)’de Fortune Global Companies (En büyük gelire sahip şirketler
listesi) arasından 150 şirketin üretim faaliyetlerinin çevresel etkilerini
azaltmadaki sorumlulukları ile biyolojik çeşitliliğin korunması faaliyetlerine
nasıl katkı sunduklarını hususu araştırılmıştır. İncelenen 147 Fortune Global
şirketinden 28 şirket (yüzde 19) biyolojik çeşitlilik ve tehdit altındaki türler
konusunda sıfır puan aldı (rapor vermedi). Ayrıca 58 şirket (yüzde 39,4) 0
ile 10 arasında puan alırken, 22 şirket (yüzde 15) 11 ile 20 arasında puan
aldı. 11 şirket (yüzde 7,5) 21 ile 30 arasında puan alırken, 13 şirket (yüzde
8,8) 31 ile 40 arasında puan aldı, 8 şirket (yüzde 5,4) 41 ile 50 arasında puan
alırken 5 şirket (yüzde 3,4) 51 ile 60 arasında puan aldı ve sadece iki şirket
(yüzde 1,4) 60’ın üzerinde puan aldı. Aralığın 0-84 olduğu hatırlandığında
şirketlerin yüzde 90’ından fazlası endeksin orta noktasının altında puan
Özlem Küçük | 203
almıştır. Bu durum tanınmış şirketlerin bile üretim faaliyetlerinin sonucunda
oluşan çevresel etkileri görmezden geldiğini göstermektedir (Adler, Mansi
ve Pandey, 2018).
Aralık 2009’da Brezilya hükümeti sera gazlarına ilişkin taahhüdünü
tek taraflı olarak yasalaştırmaya karar verdi. Karbon emisyonlarını gönüllü
olarak azaltmaya yönelik bu yasal taahhüt, 2000’li yılların başından bu yana
Hindistan ve Çin gibi diğer büyük gelişmekte olan ülkelerdeki girişimlerine
benzemektedir. Örnek olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı
2006 yılında Brezilya’da toplam enerji kullanımının yüzde 44,5’ini
oluştururken, OECD ülkelerinde bu oran yüzde 6,1’di. Brezilya’nın karbon
emisyonlarını gönüllü olarak düşürmesi öncelikle ormansızlaşma oranlarının
azaltılması ile hidroelektrik enerji üretiminin ve biyoyakıtlarda dâhil olmak
üzere diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının genişletilerek birleştirilmesine
dayanmaktadır. Ancak zamanla görülmüştür ki, Brezilya’nın uluslararası
çevre liderliği konusundaki kararlılığı zayıf, belirsiz ve çoğu zaman çelişkili bir
görünüm sergilerken bu da ekonomik kalkınma öncelikleri ile çevre gündemi
arasındaki sorunlu ilişkiyi karşımıza çıkarmaktadır (Riethof, 2016).
Avrupa, iklim değişikliği ve küresel ısınmaya en duyarlı bölgedir. Bu
nedenle, Avrupa’da çevre mevzuatı ciddi yaptırımlar içermektedir. Diğer
yandan kamu yararına ortak kullanım alanlarını önemseyen ve parkları
bahçeleri, gölleri, ırmakları, nehirleri çevre polisleri koruyan ABD’de konut
güvenliği ve özel mülkiyet yasaları bireylerin lehinedir. Örneğin ABD’de
arazisinde yâda evinin altında maden çıkan mülk sahibi, serbestçe bir enerji
şirketiyle anlaşabilir ve toprağındaki yer altı kaynağının çıkarılması hususunda
ticari bir mukavele yapabilir. Ancak Avrupa’da yer altındaki kaynaklar devlete
aittir (Anderson, 2014).
Madencilik, yeraltı kaynakları beraberinde okyanuslar ve denizleri de içine
alan yeraltından yâda denizlerin diplerinden endüstrinin devamı için faydalı
mineralleri çıkartma işlemidir. Doğada bulunan Mineral, birkaç istisna
dışında, ayırt edici fiziksel özelliklere bir kimyasal bileşime veya moleküler
yapıya sahip olan inorganik bir maddedir. Bazı yerlerde mineral olarak bilenen
ancak bir organik madde olan kömür, en çok çıkarılan ve yakıldığında ürettiği
kükürt ve sülfür nedeniyle hava kirliliğine neden olan fosil yakıtlardan biridir.
Başta Koah olmak üzere pek çok hastalığın sebebidir. Çin, Kovid-19 salgını
öncesi neredeyse ülkenin elektriğinin %70’ini kömürden elde ediyordu.
Ancak 2021’de Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Tek Yol Tek Kuşak isimli
alt yapı projesinde Endonezya ve Vietnam gibi ülkelerin kömüre dayalı
enerji projelerine destek vermeyeceğini ve kendi ülkesinde de sürdürülebilir
enerjiye yönelik yatırımları hızlandırılacağını Birleşmiş Milletler Genel
204 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
Kurulu’ndaki konuşmasında ifade etmiştir. Diğer yandan akıllı telefonlar,
bilgisayarlar ve enerji depolayan bataryalar daha fazla madencilik anlamına
gelmektedir. Derin deniz madenciliği ise iki yüz (200) metrenin altındaki
okyanus alanında gerçekleştirilen madencilik anlamına geliyor. Bu büyük
ölçüde, yüksek iletken gerektiren teknolojilerde kullanılan bazı madenlerin ve
elektrikli arabaların akülerinde kullanılan minerallerin açığını kapatmak için
yapılmaktadır. Böylece, lityum, bakır, nikel, alüminyum, manganez, çinko
ve kobalt gibi minerallerin karasal kaynakların azalması ve bu madenlere her
geçen gün artan ihtiyaç, derin deniz madenciliğin sebebidir (BBC, 2021;
Çetin, Karakaya, ve Gençoğlu, 2021).
2.2. Küresel Tüketim ve Madencilik: Latin Amerika
Her gün artarak devam eden küresel tüketim, madencilik sektörünün ve
madencilik yapılan alanların genişlemesine neden olmaktadır. Gelişmekte
olan ülkelerde madenlere talep yaygınlaşmaktadır. Diğer yandan, madencilik
teknolojisindeki yenilikler, düşük tenörlü yataklardan minerallerin geri
kazanılmasını ekonomik olarak mümkün kılmaktadır. Aynı zamanda
yeni teknolojiler örneğin akülü otomobiller, rezerv tabanının %49’unun
Bolivya’nın tuz düzlüklerinde olduğu tahmin edilen lityuma olan talebin
artmasına yol açmaktadır. Diğer yandan, fosil yakıtı nükleer enerjiyle
değiştirmeyi amaçlayan politikalar ise uranyum madenciliğinin artmasına
neden olmaktadır (Bebbington, Bury ve Turner II, 2009).
Peru dünyanın en önemli gümüş, çinko, bakır, kurşun ve altın
üreticilerinden biridir. Aynı zamanda diğer doğal kaynaklara da (doğal gaz,
balıkçılık ve kereste dâhil) zengin bir şekilde sahip olan Peru fakir bir ülke
olmaya devam etmektedir. FAO için gıda güvenliği olmayan bir ülkedir.
1992 yılından 2004 yılına kadar Peru, yurt içi ve yurt dışından 10 milyar
ABD dolarının üzerinde yatırım çekmiştir. 2001 ile 2003 yılları arasında
madencilik Peru’daki toplam yabancı yatırımın yüzde 37’sini oluşturmuştur.
Madencilik, 2003 yılında Peru’nun tüm ihracatının yüzde 57’sini ve Gayri
Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 6,6’sını oluşturmuştur (The World Bank, 2005).
Portekizlilerin, altın zengini olan ve daha sonra Minas Gerais eyaleti olarak
anılacak olan bölgeye yerleştiği sömürge zamanlarından beri, madencilik
Brezilya ekonomisinin önemli bir parçası olmuştur. İki Dünya Savaşı
sırasında küresel jeostratejik önemi ve 1950’lerdeki kritik politika tercihleri,
yüzyılın geri kalanında Brezilya’nın hammadde (mineraller gibi) ihracatına
dayalı büyüme deneyimini şekillendirmiştir. Latin Amerika’daki diğer
birçok hükümet gibi Brezilya da 1970’lerde ve 1980’lerde ulusal sanayisini
geliştirmek için ithalata bağımlılığı azaltmayı amaçlayan ithal ikameci
Özlem Küçük | 205
sanayileşme politikaları uygulamıştır. Brezilya, Devletin ekonominin üretken
sektörlerinde güçlü bir girişimci rol üslenmesi ve madencilik endüstrisine
aktif katılımı teşvik etmesiyle madencilik endüstrisi gelişme göstermiştir.
2020 yılında dünyanın ikinci büyük demir cevheri üreticisi olan Brezilya,
aynı zamanda dünyanın lider niyobyum üreticisidir. GSYİH’sına katkıda
bulunan sektör, 2020 yılı için yaklaşık 43,7 milyar ABD doları değerinde
maden üretimiyle Brezilya için büyük bir gelir kaynağı olmuştur. Ayrıca
maden çıkarma faaliyetleri, 2019 yılında ülkenin GSYİH’sının yaklaşık
%2,4’ünü oluşturmuştur (OECD, 2022).
Latin Amerika ve Karayipler dünyadaki ormanların %25’ine ve biyolojik
çeşitliliğin %40’ına ev sahipliği yapmaktadır Dünyanın en büyük maden
endüstrisine sahip Kanada, 1990’ların başında Latin Amerika’ya yönelirken,
Kanadalı şirketlerin Latin Amerika’daki (ve Karayipler’deki) payı istikrarlı
bir şekilde büyüyerek 2004’te % 35’e ulaşmıştır. Latin Amerika’da
madencilik yatırımlarındaki artış, 1980’lerde ve 1990’larda Dünya Bankası
ve IMF tarafından bölgedeki ülkelere birbiri ardına uygulanan devasa yapısal
düzenlemelerin ardından gelmiştir. 1989’dan 2001’e kadar bölgedeki en
büyük 20 maden arama yatırımcısı arasında yedi Kanadalı şirket ile tüm
rakipleri arasında açık ara en büyüğü olmuştur. And dağlarının gölgesindeki
Latin Amerika ülkesi olan Peru’nun 2002-12 döneminde ekonomisinin
büyüklüğü neredeyse iki katına çıkmıştır. Öyle ki, Ollanta Humala hükümeti,
esasen madencilik endüstrilerinin Peru’ya mali katkısını sosyal politikanın
temel taşı şeklinde merkeze yerleştirmiştir. Ancak Peru’da 21.yüzyılın ilk on
yılının ortasında başlatılan ulusötesi sömürücü sermayeye karşı mücadele,
kırsala taşınarak yerli toplulukların ‘yeni’ toplumsal aktörler olarak siyasi bir
platform oluşturmasına neden olmuştur (Gordon ve Webber, 2008; Lust,
2016).
Böylece Azapagic vd. (2004), minerallerin insan yaşamı ve çok sayıda
endüstri için gerekli olmasına rağmen, bunları elde etmenin genellikle yüksek
çevresel etkilere sahip olduğunu ve aslında daha geniş ekonomik, sosyal,
demografik ve kültürel sorunları da gündeme getirdiğini ileri sürmektedir
(Azapagic vd., 2004).
Orta Meksika’da on altıncı yüzyılın ortalarında keşfedilen madenlerin
tümü, kölelerle desteklenen encomienda (kolonilerde yeni oluşan madencilik
ekonomisinin ihtiyacı olan işgücünün geliştirilmesine yönelik sistem)
emeğiyle çalıştırılıyordu. Bu sistem çok verimli olmamakla birlikte kol
gücüyle yüzeydeki gümüşlerin toplanması şeklindeydi ve yine de kârlıydı.
Birincisi, tamamen encomienda emeğinden oluşan bir iş gücü kullanarak
gümüş çıkarmanın mümkün olmasıydı. İkincisi, encomienda’nın işçileri,
206 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
çok verimli olmasa da, muhtemelen çok derin olmayan madenlerden
gümüş çıkarabiliyorlardı. 1550’li yıllara gelindiğinde İspanyol Krallığı,
encomienda’daki zorunlu çalıştırmayı ortadan kaldırmak için birçok
girişimde bulunmuştur. Ancak, maden işçilerine ücret ödenmesi zorunluluğu,
Meksika’daki ilk madenlerin kârlılığını tehdit etmekteydi (Chapa, 1981).
16.yüzyıldan günümüze Latin Amerika ülkelerinde madencilik, yerel
halkların itirazlarına rağmen artmaya devam etmiştir (Tablo 1).
Tablo 1. Seçilen Latin Amerika ülkelerinde 2021’de metal ve minerallerin üretim
sıralaması
Ülke
Çıkarılan Maden
Miktar (bin metrik ton)
Brezilya
Demir
240.000
Şili
Bakır
5.588
Peru
Çinko
1.600
Brezilya
Manganez
400
Peru
Kurşun
280
Şili
Molibden
49.4
Şili
Lityum
30.2
Meksika
Gümüş
5.6
Bolivya
Antimon
2.7
Bolivya
Tungsten
1.4
Meksika
Altın
0.1
Kaynak: Statista: https://www.statista.com/statistics/873848/
major-latin-america-countries-metal-mineral-production/
2021’de Brezilya, 240 milyon mt metal içeriği üretimiyle Latin
Amerika’nın en büyük demir cevheri üreticisi olmuştur. Buna karşılık
2021’de Şili, bölgedeki en büyük bakır üreticisidir ve aynı zamanda o yıl
üretilen yaklaşık 5.6 milyon ton bakırla dünya çapındaki bakır üretiminde
de lider olmuştur.
KPMG International Hollanda’da bulunan merkezi Amstelveen olan çok
uluslu bir profesyonel hizmetler ağıdır. Üç hizmet hattı vardır: danışmanlık,
mali denetim ve vergi. KPMG International Global Mining Outlook 2020
çalışmasında Latin Amerika’daki madencilik için önemli uyarıları olmuştur.
Latin Amerika’daki en büyük sektör riskleri şunlardır (KPMG, 2022):
• Yeni düzenlemeler de dâhil olmak üzere çevresel riskler
• Topluluk ilişkileri ve faaliyet göstermek için sosyal lisans
Özlem Küçük | 207
• Emtia fiyat riski
3. İklim Değişikliği, Küresel Ekonomi ve Turizm
İklim değişikliği (küresel ısınma) 1990’ların en görünür ve en tartışmalı
çevre sorunlarından biridir. 1988’de, belirli gazların emisyonlarının küresel
ısınmaya katkıda bulunduğuna dair giderek artan bilimsel kanıtların bir sonucu
olarak, bir grup bilim adamı ve çevreci, iklim değişikliğini yavaşlatmanın veya
tersine çevirmenin yollarını bulmak için derhal uluslararası bir eylem planının
oluşturulması çağrısında bulunmuştur. Küresel savaşın yavaşlatılmasını
sağlayacak teknik ve siyasi sorunların çözümünde uluslararası işbirliğinin
temelini oluşturacak iklim değişikliğine ilişkin bir çerçeve sözleşmesinin
oluşturulmasını önerilmektedir (Johnson, 2001).
Turizm sektörü iklim değişikliğine karşı oldukça hassastır ve aynı zamanda
küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonuna katkıda bulunmaktadır.
Bu nedenle turizmin geleceği için gerek sektörün sera gazı emisyonuna
katkısının azaltılması, gerekse tüm dünyada küresel ısınmanın azaltılması için
yoğun bir çaba söz konusudur. KOVID-19 salgını, 2020’de küresel sera gazı
emisyonlarının %7 oranında azalmasına yol açarken, UNWTO/ITF’nin Aralık
2019’da UNFCCC COP25’te yayınlanan son araştırmasına göre, turizmden
kaynaklanan CO2 emisyonlarının 2030 yılına kadar 2016 seviyelerine göre
%25 oranında artacağı tahmin etmiştir. Dünya Turizm Örgütü, turizmde
CO2 emisyonlarının ölçümü ve açıklanmasının güçlendirilmesi, turizm
işletmelerinin karbondan arındırılması sürecinin hızlandırılması ve turizm
sektörünün karbon giderme sürecine dâhil edilmesini üzerine çalışmaktadır.
Bu bağlamda, Glasgow Deklarasyonu, turizmde iklim eylemini hızlandırma
ve önümüzdeki on yılda emisyonları yarıya indirme ve mümkün olan en
kısa sürede 2050’den önce Net Sıfır emisyonlara ulaşma yönündeki küresel
hedefleri desteklemek için bir katalizör görevi görmektedir (UNWTO,
2022).
Turizm, dünyadaki karbon emisyonlarının yaklaşık %8’inden sorumludur.
Uçak uçuşlarından tekne gezilerine, hediyelik eşyalardan konaklamaya
kadar çeşitli aktiviteler turizmin karbon ayak izine katkıda bulunuyor. Bu
ayak izinin çoğunluğu yüksek gelirli ülkelerden gelen ziyaretçiler tarafından
yayılırken ABD’li gezginler listenin başında yer alıyor. Seyahat etmeye gücü
yeten insan sayısı arttıkça turizmin çevresel ayak izi de artacaktır (Tablo-2)
208 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
Tablo 2. Küresel Turizm Faaliyetlerinin Karbon Ayak İzleri
Faaliyet Alanları
Yüzdelik
Dilimi
Ulaşım (Uçak, Şehir içi kullanıma uygun dört çeker araç, küçük arabalar,
motosiklet, transit otobüsler, tren, tur otobüsü, feribot)
%49
Eşyalar (Giyim, kuşam ve diğer eşyalar)
%12
Yiyecek/içecek
%10
Tarım
%8
Hizmetler
%8
Konaklama
%6
İnşaat ve Madencilik
%6
Diğer
%1
Kaynak: Carbon Footprint of Tourism https://sustainabletravel.org/issues/
carbon-footprint-tourism/
Korona virüs salgını öncesi seyahat ve turizm (doğrudan, dolaylı ve
tetikleyen etkileri dâhil), 2014-2019 döneminde dünya çapında yaratılan
her 5 yeni işten 1’ini karşılarken 2019’da tüm işlerin %10,3’ü (334 milyon)
ve küresel GSYİH’nın %10,4’ü (10 trilyon ABD Doları) oluşturmuştur.
Öte yandan, uluslararası ziyaretçi harcaması 2019 yılında 1,9 trilyon ABD
Doları olarak gerçekleşmiştir. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC)
verilerine göre 2019 yılı ile kıyaslandığında küresel turizm gelirinde
ve seyahat oranlarında önemli bir toparlanma söz konusu olmuştur.
Şöyle ki 2019 seviyelerinin yalnızca %23 altında küresel turizm gelirleri
gerçekleşirken, 2021’e göre %22 artış söz konusu olmuştur. Böylece
2022’de Seyahat ve Turizm sektörü küresel GSYİH’ya %7,6 katkıda
bulunmuştur. Turizmde 2022’de 22 milyon yeni iş ortaya çıktı, 2021
ile karşılaştırıldığında %7,9’luk bir artışı temsil ederken 2019 yılına göre
yalnızca %11,4 altında kalmaktadır. Uluslararası ziyaretçi harcamaları bir
önceki yıla göre 2022’de %81,9 artarken yine de 2019 rakamlarının %40,4
gerisinde kalmıştır (WTTC, 2023; Tablo 3).
Özlem Küçük | 209
Tablo 3. Seyahat ve Turizmin Ekonomik Etkisi (2019 ve 2022 yılları yedi bölge
karşılaştırmalı)
Bölgeler
2019
Seyahat ve
Turizmin
GSYİH’ye
Toplam
Katkısı
(Milyar
ABD
Doları)
Kuzey
Amerika
%9,1
Avrupa
%9,3
Karayipler
%13,7
Afrika
%7
Latin
Amerika
%8,2
Orta
Doğu
%8,4
Asya
Pasifik
%9,8
2019
2022
2022
Seyahat ve 2022 yılında
2022 yılında
Turizmin
Seyahat Ve
Seyahat ve
İstihdama
Turizmin
Turizmin
Toplam
GSYİH
Ürettiği
Katkısı
İçindeki
Toplam
(Toplam
Değişimi
İş Sayısı
İstihdamın
(Milyar
Değişimi
Yüzdesi)
Dolar)
%11.3
+%17.3
+%18.4
26.2 Milyon
+ 3.6
+363.4
İş
Milyon İş
%9,9
+%9.2
+%40,1
37.9 Milyon
+2.9
+579.2
İş
Milyon İş
%15,6
+%12
+%33.2
2.8 Milyon
+0.3
+ 15.6
İş
Milyon iş
%5,6
+%13.3
+%37.6
25.1 Milyon
+2.6
+46
İş
Milyon iş
%8,3
+%17.7
+%33.5
17.1 Milyon
+2.5
+76
İş
Milyon iş
%9,9
+%14.5
+%46.9
7.5 Milyon
+0.9
+107
İş
Milyon iş
%9,9
+5.9
+7.5
184.3
+8.7
+111
Milyon İş
Milyon İş
2019/2022
2019’a
kıyasla
turizm ve
seyahatin
GSYİH’ye
toplam
katkısı
2019/2022
2019’a
kıyasla
turizm ve
seyahatin
İstihdama
toplam
katkısı
-%7.4
-%5.9
-%7.2
-%8.5
-%16.3
-%6.8
-%9.7
-%12.7
-%4.1
-%3.9
-%25.3
-%8.7
-%49.7
-%15.4
Kaynak: World Travel and Tourism Council, 2023 (https://wttc.org/research/
economic-impact)
Roosevelt Enstitüsü’nün sanayi politikası ve ticaret direktörü Todd N.
Tucker, “İklim krizi, 5.000 yıllık insanlığın yazılı tarihinde hiç denemediği
ölçekte ve hızda ekonomik dönüşüm gerektiriyor” demiştir. Mevcut
küresel ticaret sistemi, her yıl kanepeler, giysiler ve araba parçalarıyla
dolu on milyonlarca nakliye konteynırı tarafından yabancı fabrikalardan
Amerika Birleşik Devletleri’ne, genellikle şaşırtıcı derecede düşük fiyatlarla
aktarılmaktadır. Küçük (2020)’e göre, Birinci Dünya Savaşı’ndan güçlenerek
çıkan ABD, montaj hattına dayalı seri üretim ile büyük bir üretim fazlasına
sahipken bir taraftan dışa açık politikaları desteklerken diğer yandan üretim
fazlasını tüketime dayalı bir ekonomi üreterek desteklemiştir. Ancak bu durum
2000’li yılların başından itibaren ABD için bir iç mesele olmuş, denizaşırı
üretimi ve ticareti sorgulamaya yönelik bir iç hesaplaşma başlamıştır. Bu
210 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
hesaplaşma Çin ile girilen ticaret savaşı ile içinden çıkılmaz bir duruma
dönüşmüştür, zira Çin ABD ürünleri ile büyük bir rekabete girmiş daha
ucuza üretmeyi başarmıştır. Böylece, tüketicilerin bu ürünler için ödediği
fiyatlara, bunları üreten uzaktaki fabrikaların veya bunları okyanus boyunca
taşıyan konteyner gemilerinin ve kargo uçaklarının neden olduğu çevresel
zararlar dâhil edilmeye başlanmıştır. Son aylarda Amerika Birleşik Devletleri
ve Avrupa, yeşil enerji geçişini hızlandırmayı amaçlayan sübvansiyonlar,
tarifeler ve diğer politikaları önceleyerek uygulamaya koymuştur (Küçük,
2020; Swanson, 2023).
Turizm sektörü, madencilik sektörüne göre daha fazla iş yaratma
potansiyeline sahip olmasına rağmen, hangi sektörün istihdam ve yerel sosyal
kalkınma açısından daha sürdürülebilir olabileceği Latin Amerika ülkeleri
için büyük önem taşımaktadır. Turizm endüstrisi, turizmin geniş tabanlı
ekonomik faaliyetleri teşvik ettiği Hindistan, Brezilya ve Endonezya’da
güçlü ve çeşitli bağlantılar yaratma potansiyeline sahiptir. Turizm çok sayıda
yerel girişimciyi değer zincirine entegre etme kapasitesine sahiptir (Leonard,
2016).
Latin Amerika’da turizm sektörü, insani gelişim ve ekonomik büyümede
önemli bir rol oynamaktadır. 2021 yılında Meksika, yaklaşık 170 milyar
ABD doları ile seyahat ve turizm sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya
(GSYİH) en büyük toplam katkısına sahip Latin Amerika ülkesi oldu.
Brezilya, seyahat ve turizmin GSYİH’ya yaklaşık 104 milyar ABD doları
katkı sağlaması nedeniyle listede ikinci sırada yer almıştır. Latin Amerika
ve Karayip ülkelerindeki politik istikrarsızlıklara rağmen 2010-19 yılları
arasında bölgeye gelen uluslararası turist sayısında yaklaşık yüzde 60’lık bir
artış yaşanmıştır. Her ne kadar ABD Latin Amerika için turizmin ana kaynağı
olsa da korona virüs salgını bu trendde güçlü bir düşüşe neden olmuştur.
2021’de yaklaşık 40 milyon ABD vatandaşı Latin Amerika ve Karayipler’e
seyahat etmiştir (López, 2022).
Sürdürülebilir turizm, birçok gelişmekte olan ülke için önemli bir gelir
kaynağıdır ve başta Maldivler ve Saint Lucia gibi küçük Adalar olmak üzere
birçok küçük ekonominin toplam ihracatının %50’sini oluşturur. Farklı
ülkeler, ekonomik etki veya istihdam yaratma açısından turizmin nasıl ana
sektör haline geldiğini görmüştür. Ayrıca bu ekonomik aktivite birçok ülkede
ekonomik kalkınmanın iyileşmesine olanak sağlamıştır. Turizm gelişimi, bir
turistik destinasyondaki turistlerin artmasına katkıda bulunan altyapının,
hizmetlerin veya yoksulluğun iyileştirilmesi anlamına gelmektedir Turizm
büyümesi, bir ekonomide mal ve hizmetlerin artması, istihdamın artması
Özlem Küçük | 211
veya turizm sonucunda sermaye birikiminin artması olarak anlaşılmaktadır
(Pulido-Fernández ve Cárdenas-García, 2021).
Sömürge dönemlerinden bu yana Amazon bölgesi bir orman olarak tasvir
edilmiş ve cennet ve macera imgeleriyle ilişkilendirilmiştir. Son otuz yılda
artan çevresel farkındalık ve sürdürülebilir kalkınma seçeneği, bu vizyonu
biyolojik çeşitlilik kavramıyla ilişkilendirilen daha bilimsel bir vizyonla
tamamlanmasına yol açmıştır. Amazon bölgesi, fauna ve flora türlerinin ve
ormanların incelenmesini teşvik ederken küresel tatlı su rezervi için ekolojik
bir filtre görevi görmektedir. Kültür, bir yanda şu anda Amazon topraklarında
yaşayan canlı kültürler, yerli halklar ve milliyetler, diğer yanda arkeolojik
kalıntılar ve taş oymalarda mevcut olan ata kültürlerinin kalıntılarıyla iki
yönlü bir boyut kazanmaktadır. Bu kapsamda aşağıdaki turizm ürünleri
tespit edilmiştir: kuş gözlem rotası; tarımsal turizm rotası; ekoturizm rotası;
toplum turizmi rotası ve rekreasyon rotası Amazon içinde bulunmaktadır
(Victoria Reyes, 2010).
Turizm destinasyonları hem doğrudan (örneğin seyahat davranışı, seyahat
kapasitesi, destinasyon algıları, destinasyon çekiciliği) hem de dolaylı olarak
(örneğin azaltma politikaları, fiziksel çevresel, ekonomik ve sosyo-politik
değişim) bir çok faktörden giderek daha fazla etkilenecektir. Ortaya çıkan
birbiriyle ilişkili faktörler ve belirsizliklerden oluşan karmaşık sistem, karar
vericileri iklim değişikliğine uyum sağlayacak çözümler bulma gibi zor bir
görevle karşı karşıya bırakmaktadır.
Latin Amerika, büyük siyasi ve ekonomik ilerlemelere rağmen 2000
yılından bu yana küresel ortalamanın üç katından fazla her yıl dünyadaki
cinayetlerin yüzde 40’ından fazlasının sorumlusu olan, organize suçun
ve cinayetin yaygın olduğu bölgedir. 1990’ların ortasından bu yana en
önemli kamu sorunu olarak suç, demokrasiye geçişten günümüze en büyük
halk protestolarını bile tetiklemiştir. Zira Orta Amerika’da polise büyük
madencilik ve ormancılık projelerinden hisse verilmiştir. Nitekim Eylül
2013’te ABD Hazine Bakanlığı, aralarında büyük madencilik, tarım, inşaat
ve inşaat şirketlerinin de bulunduğu kaçakçılığa karışan bir dizi Honduras
şirketini listelenmiştir (Ungar, 2013).
Meksika’nın kötü şöhretli kiralık cinayet örgütü Zetas’ın orijinal güç
kaynağı devlettir: ilk olarak 1990’ların sonlarında elit Hava Aracı Özel
Kuvvetler Gruplarının (GAFE) 60 kadar üyesi tarafından kuruldu. Artık
gelişmiş eğitim ve teknolojilerini, ülkenin büyük petrol boru hatlarından
yararlanmak üzere hâlihazırda ekonomik faaliyetlere hâkim oldukları ABD
sınırındaki eyaletlerde kullanmaktadırlar. Zetas, ABD 7. Özel Kuvvetler
212 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
Grubu tarafından eğitildi ve 2000 ile 2005 yılları arasında örgüte 1.300
subay daha katıldı (Ungar, 2013).
Sonuç
Latin Amerika, dünyadaki doğal kaynakların %40’ından fazlasını
barındıran, doğal kaynakların çıkarılmaya başlanması ile ekonomik, siyasi
ve tarihi olarak şekillenmeye başlayan bölgedir. Latin Amerika, neoliberal
şekillenmenin erken sonuçlarını 1990’larda hisseden ve suç oranı artan
bir bölgedir, aynı zamanda. Demokrasi ile mücadelesi, son yıllarda yerli
hakların sorunu olmuştur. Zira Amazon ormanlarındaki hızlı kayıp, yerleşim
yerlerinin değişmesi, geçim kaynaklarının kökünden farklılaşması, yeni
tarımsal ekonomilerin ve hayvancılık endüstrisinin oluşmasının hem nedeni
hem de sonucudur. Sıradağlar ve platolar, yalnızca Latin Amerika ikliminin
ve hidrolojik döngüsünün değil, aynı zamanda büyük biyolojik çeşitliliğinin
de oluşmasında ve devamında belirgin bir rol oynamaktadır. Latin
Amerika, dünyadaki biyolojik çeşitliliğin büyük bir yüzdesini barındırır ve
iklim değişikliği, hâlihazırda meydana gelen biyolojik çeşitlilik kayıplarını
hızlandırabilir. 1990’ların sonu, çevresel sorumluluğun ve toplumsal
farkındalığın arttığı Amazon’un birçok yerli nüfusunun ormanlarını
savunarak petrol ve kereste sömürüsüne karşı ayaklanmalarına yol açtı; bu,
sayısız çevresel ve sosyal etkiye yol açtı ancak yerel ekonomide hiçbir iyileşme
yaratmadı. Bu durum, korona virüs salgını sonrası aşırı sağ yönetimlerden
sancılı şekilde sola doğru kaymaya başlangıç teşkil etmektedir. Bu kaygan
zeminde ormansızlaşma ve biyoçeşitlilik azalması yabani hayat turizmi ve
diğer alternatif turizm şekillerini olumsuz etkilemektedir. Turizm sektörü iklim
değişikliğine, biyolojik çeşitliliğin azalmasına, yabani hayatın yok olmasına
ve yerel kültürlerin yıkımına karşı aşırı hassastır. İklim değişikliği başta
Karayipler, Akdeniz olmak üzere Hint Okyanusu ve Pasifik Okyanusu’ndaki
birçok ada destinasyonunun sürdürülebilirliğini ve sürdürülebilir turizmi
tehdit etmektedir. Ancak düşündüğümüzden ve tahminlerimizden daha hızlı
ısınan dünyamız, Ege denizi adaları da tehdit altında olduğunu göstermiştir.
Bu sene Rodos’ta yaşanan yangın günlerce sürmüş çok büyük bir alanı kül
etmiştir. Ormanlar yılın sekiz ayı yangın tehdidi altındadır.
Meg 2: Çukur filminde okyanuslara kimyasal atık atan gemilerden,
yüksek iletken sağlayan mineralleri okyanus derinlerinden çıkaran kötü
niyetli büyük şirketlere kadar pek çok konu ele alınmıştır. Günümüzde
yeraltı ve okyanus derinliklerinde madencilik artarak büyüyen yüksek
teknoloji ürünlerinin bataryaları ve yüksek iletkenlik kazandıran dayanıklı
yapıları için gerekmektedir. Diğer yandan bu madenlerin büyük bir
kısmına sahip olan Latin Amerika ülkelerinde madencilik faaliyetleri
Özlem Küçük | 213
yer yer kontrolsüz ve yaygın şekilde doğal çevreyi ve yerlileri olumsuz
etkileyerek sürerken, Amazon ormanlarının biyoçeşitliliğine ve oradaki
yaşayan yerlilerin geçim kaynaklarına zarar vermektedir. Üstelik bölgede
korunan alanlara ilişkin mevzuat esnetilerek, daha fazla madencilik alanı
üretilmektedir. Diğer yandan uzun bir süredir yoksullukla mücadele eden
Latin Amerika için iklim değişikliği de, kontrolsüz madencilik ve tarım gibi
ekonomiye ve yaşama büyük zarar vermektedir. Latin Amerika ülkelerinin
madencilik, turizm ve tarım sektörünün sürdürülebilir geleceğini sağlamak
için kontrollü, planlı, çevreye duyarlı bir yeşil kalkınma sağlaması, biyolojik
çeşitliliği ve yağmur ormanlarını koruması dünyamızın geleceği için de
büyük önem taşımaktadır.
214 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
Kaynakça
Adler, R., Mansi, M., Pandey, R. Ve Stringer, C. (2017). United nations decade
on biodiversity: A study of the reporting practices of the australian mining industry. Accounting, Auditing & Accountability Journal, Vol. 30 No.
8, pp. 1711-1745. https://doi.org/10.1108/AAAJ-04-2015-2028.
Adler, R., Mansi, M. ve Pandey, R. (2018), Biodiversity and threatened species reporting by the top fortune global companies. Accounting, Auditing & Accountability Journal, 31(3), 787-825. https://doi.org/10.1108/
AAAJ-03-2016-2490.
Anderson, R. (2014). Kaya gazı üretimi her ülkede uygulanabilir mi? BBC News,
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/04/140407_kaya_gazi
Azapagic, A., Perdan, S. and Clift, R. (2004), Sustainable development in practice:
case studies for engineers and scientists. Wiley, New York, NY.
Bebbington, A.J., Bury, J.T. ve Turner II, B.L.(2009). Institutional challenges
for mining and sustainability in peru. Proceedings of the National Academy
of Sciences, 106(41), 17296 – 17301
Borges de Lima, I. ve Buszynski, L. (2011), “Local environmental governance, public policies and deforestation in amazonia”. Management of Environmental Quality, 22(3), 292-316. https://doi.
org/10.1108/14777831111122888.
Brazil: State of Amazonas declares state of emergency over rising number of
forest fires. Euronews (2019). https://www.euronews.com/2019/08/11/
brazil-state-of-amazonas-declares-state-of-emergency-over-rising-number-of-forest-fires
Brezilya Amazonları’nda 11 ayda ormansızlaştırma yüzde 22,3 azaldı. Anadolu Ajansı (10.11.2023). https://www.aa.com.tr/tr/yesilhat/dogal-yasam/brezilya-amazonlarinda-11-ayda-ormansizlastirma-yuzde-22-3-azaldi/1821643
Carrington, D. (2022). Fate of Amazon rests on Brazil election, say experts. The Guardian (30 September, 2022). https://www.theguardian.com/environment/2022/sep/30/fate-of-the-amazon-brazil-election
-bolsonanro-lula-da-silva
Chapa, J. (1981). Wage Labor in the Periphery: Silver Mining in Colonial Mexico. Review (Fernand Braudel Center), 4(3), 509–534. http://www.jstor.
org/stable/40240875
CNN (1 January 2023). Lula da Silva sworn in as Brazil’s president amid
fears of violence from Bolsonaro supporters. https://edition.cnn.
com/2023/01/01/americas/brazil-lula-da-silva-inauguration-intl/index.
html
Özlem Küçük | 215
Çetin, M. S. , Karakaya, B. ve Gençoğlu, M. (2021). elektrikli araçlar için lityum
iyon bataryaların modellenmesi. Fırat Üniversitesi Mühendislik Bilimleri
Dergisi, 33(2) , 755-763. DOI: 10.35234/fumbd.953296.
Diele-Viegas, L. Pereira, E. ve Rocha, C.(2020). The new Brazilian gold rush:
Is Amazonia at risk? Forest Policy and Economics, 119(102270):1-5. DOI:
10.1016/j.forpol.2020.102270.
Environmental Statement 2022. European Environmental Agency (2022).
EEA Report 05/2023. ISBN 978-92-9480-593-5.
Gordon, T., & Webber, J. R. (2008). Imperialism and resistance: Canadian mining companies in Latin America. Third World Quarterly, 29(1), 63–87.
http://www.jstor.org/stable/20455026.
Greenfield, P. Ve Weston, P. (2021). The five biggest threats to our natural world … and
how we can stop them. https://www.theguardian.com/environment/2021/
oct/14/five-biggest-threats-natural-world-how-we-can-stop-them-aoe
Hogenboom, B. (2012). Depoliticized and repoliticized minerals in Latin
America. Journal of Developing Societies, 28(2), 133–158. https://doi.
org/10.1177/0169796X12448755.
İklim değişikliği: Çin, ülke dışında yeni kömür santralleri inşa etmeme taahhüdünde bulundu. BBC (2021). https://www.bbc.com/turkce/
haberler-dunya-58649550
John, T. (2023). Lula da Silva sworn in as Brazil’s president amid fears of violence
from Bolsonaro supporters. CNN. https://edition.cnn.com/2023/01/01/
americas/brazil-lula-da-silva-inauguration-intl/index.html
Johnson, K. (2001). Brazil and the politics of the climate change negotiations.
The Journal of Environment & Development, 10(2), 178-206 .
KPMG International Global Mining Outlook (2020). https://assets.kpmg.com/
content/dam/kpmg/xx/pdf/2022/04/global-minning-outlook-2022.pdf)
Küçük, Ö. (2020). Kapitalizm ve tüketim temelinde yükselen tüketici hakları.
Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8(6) , 17631777. DOI: 10.18506/anemon.766277 .
Latin American Agriculture: Prospects and Challenges. (OECD-FAO, 2019).
OECD-FAO Agricultural Outlook 2019-2028 https://doi.org/10.1787/
agr_outlook-2019-en 9789264312463 (PDF) 9789264289253
(HTML) 9789264434684 (EPUB)
Leading travel destination countries in Latin America in 2022, by international tourist arrivals. Statista (2023). https://www.statista.com/statistics/305482/
latin-american-countries-with-the-most-international-tourist-arrivals/
Leonard, L. (2016). Mining and/or tourism development for job creation and
sustainability in Dullstroom, Mpumalanga. Local Economy, 31(1-2), 249263. https://doi.org/10.1177/0269094215621875.
216 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
López, A.M.(2022). Tourism in Latin America and the Caribbean - statistics &
facts. https://www.statista.com/topics/2068/travel-and-tourism-industry
-in-latin-america/#topicOverview
López, E., Vértiz, F., & Olavarria, M. (2015). Extractivism, Transnational Capital, and Subaltern Struggles in Latin America. Latin American Perspectives, 42(5), 152–168. http://www.jstor.org/stable/24574874
Lust, J. (2016). Social struggle and the political economy of natural resource extraction in peru. Critical Sociology, 42(2), 195–210. https://doi.
org/10.1177/0896920513501354.
Pacheco-Fabig, M. ve Coll, R. (2021). 19. International union for the conservation of nature (IUCN). Yearbook of International Environmental Law,
Volume 32, Issue 1, 2021, Pages 304–312, https://doi.org/10.1093/yiel/
yvac041.
Promoting Climate Change Action in Latin America and the Caribbean. The
World Bank (2021). https://www.worldbank.org/en/results/2021/04/14/
promoting-climate-change-action-in-latin-america-and-the-caribbean
Pulido-Fernández, J. I., & Cárdenas-García, P. J. (2021). Analyzing the bidirectional relationship between tourism growth and economic development. Journal of Travel Research, 60(3), 583-602. https://doi.
org/10.1177/0047287520922316.
Recent performance of the mining sector in Brazil. OECD (2022). In book:
Regulatory Governance in the Mining Sector in Brazil. https://www.
oecd-ilibrary.org/sites/d0409dfb-en/index.html?itemId=/content/
component/d0409dfb-en#chapter-d1e2808
Riethof, M. (2016). Brazil and the international politics of climate change: leading by example? Book Title: Provincialising nature: Öultidisciplinary
approaches to the politics of the environment in Latin America. Editor(s): Michela Coletta, Malayna Raftopoulos. Published by: University
of London Press,
Rising global temperatures are already affecting the tourism industry. World
Economic Forum (2023). https://www.weforum.org/agenda/2023/08/
temperatures-tourism-climate-impact/
Roy BA, Zorrilla M, Endara L, et al. (2018). New mining concessions could
severely decrease biodiversity and ecosystem services in ecuador. Tropical
Conservation Science. doi:10.1177/1940082918780427.
Siqueira-Gay, J., Metzger, J. P., Sánchez, L. E., & Sonter, L. J. (2022). Strategic
planning to mitigate mining impacts on protected areas in the Brazilian
Amazon. Nature Sustainability, 5(10), 853-860. https://doi.org/10.1038/
s41893-022-00921-9.
Özlem Küçük | 217
Swanson, A. (2023). Climate Change May Usher in a New Era of Trade Wars.
The New York Times. https://www.nytimes.com/2023/01/25/business/
economy/climate-change-global-trade.html
Şili’nin yeni devlet başkanı 35 yaşındaki solcu Gabriel Boric oldu. BBC (20 Aralık, 2021). https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59723166
The Amazon in Brazil is on fire - how bad is it? BBC (30 Ağustos, 2019). https://www.bbc.com/news/world-latin-america-49433767
The Future of Mining in Latin America. LTRC (2022). Ed. Caitlin Purdy Rodrigo Castillo. https://www.brookings.edu/wp-content/uploads/2022/07/
GS_07072022_LTRC-Future-Mining-Latin-America.pdf
Tomaselli, A.E. Chile, Yearbook of International Environmental Law. Volume 28,
2017, Pages 271–279, https://doi.org/10.1093/yiel/yvy056.
Transforming Tourism for Climate Action (2022). UNWTO. https://www.
unwto.org/sustainable-development/climate-action
Vıllén-Pérez, S., Mendes, P., Nóbrega, C., Gomes Córtes, L., & De Marco,
P. (2018). Mining code changes undermine biodiversity conservation in brazil. Environmental Conservation, 45(1), 96-99. doi:10.1017/
S0376892917000376.
Ungar, M. (2013). The rot within: Security and corruption in Latin America. Social Research, 80(4), 1187–1212. http://www.jstor.org/stable/24385656
van Teijlingen, K., & Hogenboom, B. (2016). Debating alternative development at the mining frontier: Buen vivir and the conflict around el mirador mine in ecuador. Journal of Developing Societies, 32(4), 382-420.
https://doi.org/10.1177/0169796X16667190.
van der Veeken, S., Calgaro, E., Munk Klint, L., Law, A., Jiang, M., de Lacy,
T., & Dominey-Howes, D. (2016). Tourism destinations’ vulnerability to climate change: Nature-based tourism ın vava’u, the kingdom
of tonga. Tourism and Hospitality Research, 16(1), 50-71. https://doi.
org/10.1177/1467358415611068.
Victoria Reyes, M. (2010). Tourism strategies for “advantaging” the Amazon
rainforest region: The Ecuador model. Worldwide Hospitality and Tourism
Themes, 2(2), 163-172. https://doi.org/10.1108/17554211011037859.
Visit our Research Hub for the latest EIR data. WTTC (2023). Economic Impact Research, https://wttc.org/research/economic-impact
Watts, J. (2021). Amazon rainforest ‘will collapse if Bolsonaro remains
president’ The Guardian (14 July 2021). https://www.theguardian.com/environment/2021/jul/14/amazon-rainforest-will-collapse
-if-bolsonaro-remains-president.
Wealth and Sustainability: The Environmental and Social Dimensions of the
Mining Sector in Peru. The World Bank (2005). Peru Analytical Advi-
218 | İklim Değişikliği ve Madenciliğin Turizmin Sürdürülebilir Geleceği Üzerine Etkileri...
sory Activity. http://icsidfiles.worldbank.org/icsid/icsidblobs/onlineawards/C3004/C-032_Eng.pdf
Wertz-Kanounnikoff, S., Kongphan-Apirak, M. and Wunder, S. (2008). Drivers of land-use change and deforestation. Report Title: Reducing forest
emissions in the Amazon Basin, Publisher: Center for International Forestry Research.
Yıldız, Z.(2019). Amazon ormanları yangını: AB ülkelerinden Brezilya’ya
yaptırım tehdidi sonrası ordu devrede. Euronews. https://tr.euronews.
com/2019/08/24/amazon-ormanlari-yangin-ab-ulkelerinden-brezilya-ya-yaptirim-tehdidi-sonrasi-ordu-devrede
Bölüm 13
İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Gökhan Aydıngün1
Muammer Mesci2
Özet
Turizm, insanlar arası kültürel, sosyolojik olarak iletişim kurulmasında
katkısı kadar ülkeler açısından da ekonomik bir getiri aracı olarak dünyada
önemli bir olgu olmuştur. Turistik faaliyetlerin gerçekleşmesinde turizm
talebi bakımından zamanla farklı motivasyon türleri çeşitleme söz konusu
iken turizm arzı bakımından doğal güzellikler ve bunları doğrudan etkilemesi
bakımından iklim önemli değişmez bir etken olmuştur. Sanayi devrimi ve
sonrası ekonomik faaliyetlerin fosil yakıt temelli iktisadi kalkınma yerkürede
insan yaşamının sürdürülebilirliği anlamında süreç içerisinde artan oranda
olumsuz etkileri olmuştur. İklim değişikliğinin bu olumsuz etkileri, bu
bağlamda ülkelerin elde edeceği turizm gelirlerine de olumsuz etkisinin
olması olasıdır. Turistik faaliyetlerin gerçekleşmesinde ve hareketliliğinde
ulaşımda özellikle havacılık sektöründe fosil tabanlı yakıt kullanımı iklim
değişikliği olgusunun olumsuz sonuçlarına etken oluşturmaktadır. İklim
şartları özelinde ekonomileri turizmden sağlanan gelirle sağlayan ülkelerin
iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından sosyo-ekonomik, siyasi,
toplumsal olarak doğrudan etkilenmeleri muhtemeldir. İklim değişikliğiyle
yerkürede turistik faaliyetler, evrimsel bir değişime uğrayarak devam
edecektir. Önemli olan husus, turizmden gelir sağlayan ülkeler açısından
var olan iklim değişikliği etkisine göre ülkelerin yeni turizm trendleri
bakımından mevcut turistik arz kaynaklarını uyumlu bir hale getirmeleri ya
da var olan kaynaklarını turizm piyasasında rekabet edilebilir hale getirmek
için iklim değişikliği temelli pazarlama stratejilerinin uygulanması turizmin
sektörel olarak sürdürülebilirliğine yardımcı olması açısından önem arz
etmesidir.
1
Düzce Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Türkiye,
[email protected]
2
Düzce Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu, Turizm İşletmeciliği ve
Otelcilik Bölümü, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1822
219
220 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Amacı
Bu çalışmada sonuçları itibariyle küresel bir sorun olması bakımından
iklim değişikliği ve turizme etkisi var olan bilimsel bilgiler ışığında ifade
edilmeye çalışılmıştır. İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarının turizm
olgusunun yeni trendlere evrimleşmesi bakımından vizyoner, proaktif
stratejilerin oluşturulması bakımından sektör paydaşlarınca dikkate alınması
amaçlanmıştır.
Araştırma Yöntemi
Bu çalışmada ikincil veriler kullanılmış olup iklim değişikliği ve turizme etkisi
konusunda bilimsel bilgilerden faydalanılmıştır.
Sonuç ve Öneriler
İklim değişikliğinin getirdiği olumsuz sonuçlar, küresel anlamda ikim
değişikliğinin turizme ve destinasyonlarının rekabet edebilirliklerini ve
sürdürülebilirliklerini doğrudan etkilemektedir. İklim çeşitli turist faaliyetlerin
yapılmasının sağlanmasında ve küresel turizm talebini etkilemede ana aktör
olarak turizm işletmelerinin maliyetlerini etkilemekte aynı zamanda mevsime
bağlı turizm faaliyetinin süresi ve kalitesi bakımından ülkeler arası rekabette
önemli bir etken olarak gözükecektir.
Orijinalliği/değeri
Bu çalışmayla turizm sektörü paydaşları açısından mevcut turizm arzı
imkânlarının iklim değişikliğinin getireceği olumsuzluklara karşı uyum
konusunda farkındalık yaratma yanı sıra turizm sektörüne yatırım yapacak
yatırımcılara stratejik bir bakış açısı getirmesi bakımından önem arz
etmektedir.
1. Giriş
Turizm, dünyada en hızlı gelişen ve büyüyen sektörlerden biri
olmuştur(Amelung ve Nicholls, 2014, s:228). Birleşmiş Milletler Dünya
Turizm Örgütü verilerine göre uluslararası turizm gelirleri 2018 yılında
1 trilyon 448 milyar Dolara seviyesine ulaşmıştır. Turizm gelirlerinin elde
edildiği mevcut yerler bakımından öncelikli olarak Avrupa, Amerika, Afrika
kıtası başta olmak üzere Asya-Pasifik ve Ortadoğu bölgelerinden ağırlıklı
olarak elde edildiği görülmektedir(TURSAB, 2018,s:1-3).Bu yerlerin
aynı zamanda iklim özellikleri bakımından orta kuşakta yer almaları,
turistik faaliyetlerin hava, iklim koşullarına ve doğal güzelliklere bağlı bir
tüketici motivasyonunu çekmesi bakımından da önemli cazibe merkezleri
olmalarıdır (Hein vd,2009,s:170). Bu düşünceden hareketle yapılan bilimsel
araştırmalar göstermektedir ki yerküredeki belirli bölgelerde uzun vadede
iklim değişikliği olgusu, kitle turizmi, kış turizmi gibi doğal güzellikler ve
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 221
hava koşullarına bağlı turistik faaliyetleri olumsuz anlamda etkileyeceği
öngörülmektedir.
Bunun bir sonucu olarak turizm gelirlerinin devamlılığı, turizmin
olgusunun sürdürülebilirliği özelinde küresel çapta olumsuzluklar yaşanması
olası gözükmektedir (Pandy ve Rogerson, 2021,s:445).Dünya Gayri Safi
Yurt İçi Hasılasının %10’unun turizm ve turizm temelli faaliyetlere harcandığı
düşünüldüğünde iklim değişikliğinin turizm faaliyetlerine etkisinin var olan
turistik cazibe merkezlerinde olan turist akımının değişmesine neden olacağı,
turistlerin daha çok iklim özellikleri nitelikleri bakımından istenen arzulanan
turistik destinasyonlara, yeni turizm cazibe merkezlerine doğru değişeceği
öngörülmektedir. Bunun bir sonucu olarak Dünya Turizm Gelirinden pay
alan ülkeler ve bölgeler bakımından değişikliklere yol açması bakımından
özellikle turizm gelirinin önemli bir yer alan ülke ekonomileri bakımından,
ülke içi gelir dağılımı dengesizlikleri ve sosyal, siyasi, ekonomik buhranlar
gibi kimi olumsuz sonuçları beraberinde getirmesi olası gözükmektedir
(Beritella vd, 2006,s:2). Sonuç itibariyle iklim değişikliğinin ana aktörü sera
gazı salınımında turizm sektörünün de olumsuz katkısı düşünüldüğünde
sera gazının salınımın azaltılmasına yönelik sektörel önlemlerin uzun vadeli
bir bakış açısı ile tüm sektör paydaşları tarafından benimsenmesi önemli bir
hususu oluşturmaktadır(Shani ve Arad, 2017,s:84).
2. Literatür Taraması
2.1. İklim Değişikliği
İklim değişikliği bulunduğumuz yerkürede farklı coğrafyalarda yaşayan
toplulukları ve bölgeleri etkileyen küresel bir sorun olmuştur. Bunda iklim
değişikliğinin dünyadaki toplulukları çevresel, ekonomik, sosyal yönden
etkilemesi ve yerküredeki medeniyetin baş aktörü insanoğlunun yaşamı
üzerinde ciddi bir sorun olarak doğrudan etkisinin olması önemli bir neden
olmuştur (Hirpa vd, 2020,s:464). Özellikle fosil yakıt temelli ekonomik
kalkınma modeli ve üretim biçiminin tercih edilmesi, ormanların ticari ve
iktisadi sebeplerle insan faaliyetleri sonucu yok edilmesi bu ciddi sorunun
nedenleri arasında sayılabilir (Hughes vd, 2021,s:12).İklim değişikliğini
etkileyen nedenleri fiilen azaltmak veyahut belli bir seviyede tutmaya
çalışmak bir yana insan kaynaklı karbon emisyonundaki hızlı artışa bir
tedbir alınamaması İklim değişikliği olgusunun bir sorun yumağı olarak
artarak devam etmesine neden olmaktadır (Gardiner, 2011,s:7).Eğer
önlem alınmazsa giderek insanoğlu yaşamı için daha büyük tehdit olacağı
düşüncesinden kaynaklanmaktadır (Mcevoy, 2007,s:5).Bu düşüncenin bir
eseri olarak uzun dönemde belirli bir bölgede ve zaman periyodu içinde hava
222 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
durumu değişikliklerinin bütünü olarak ifade edilen iklimin (Armstrong vd,
2018,s:8-9), özelliklerinin ortalamasının ve etkenlerindeki değişikliklerin
istatistiki ve matematiksel modellemeler yoluyla normal ölçütler üzerindeki
değişmelere ‘iklim değişikliği’ olarak tanımlanmaktadır (Schofield,
2011,s:81). İklim değişikliği, küresel olarak karşılaşılan büyük bir kriz değil
aynı zamanda insanlığın karşılaştığı en büyük kriz olarak görülmektedir
(Kelman, 2014,s:1).
İnsanoğlu varlığının yerkürede mevcudiyetinden bu yana insan ve
doğal şartlar arasında etkileşim her zaman var olmuş; bu etkileşim buzul
çağından bu yana süregelmiştir. İklim ve süregelen değişiminin bir sonucu
olarak insanoğlu doğal şartlara uyum sağlayarak ve yaşamı sürecinin
evrimleşmesi sonucu hayatta kalabilmiştir (Burroughs, 2005,s:1-37).
Sanayi devrimi ve sonrası yaşananlar iklim değişikliği konusunda mihenk
taşı görevini görmüştür. Çünkü Sanayi Devrimi öncesi insan oğlunun var
olan hayat seyrinin etkilerinin yerküre sıcaklığının 0,8°C ila 1,2°C aralığında
değişmesine neden olmasının yaşamsal tehlike sınırında olmamasından
kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda iklim değişikliği konusunda bilimsel
çalışmaların olgunlaşmaması bu olgu özelinde yerkürede yaşayan tüm
canlılar açısından özellikle insan için durumsal farkındalık oluşturmamıştır
(Brooke, 2014,s:462). Ancak iklim değişikliği farkındalığı sağlamak için
bilimsel verilerden elde edilen sonuçların insanın genel yaşam deneyimini
etkilemesinde ve çevreyi yorumlamasında kültürel ve bilişsel düşünsel dünya
yapısıyla özdeşleştirebildiği ölçüde ulusaldan yerele toplumsal sosyal hayattan
bireysel insan yaşamıyla alakalı hale gelebilir ve kamuoyu oluşturulmasına
zemin hazırlayabilir(Greschke ve Tischler, 2015,s:121).
İklim değişikliği konusunda ilk ampirik olmayan bilgiler ,19. yüzyılla
beraber Fransız doğa bilimci Joseph Fourier’in araştırmalarının bir sonucu
olarak yeryüzündeki iklimin, gelen güneş radyasyonu ile giden radyasyon
arasındaki ısı dengesi tarafından belirlendiği fikriyle öne sürülmüştür. Bu
tezi Claude Pouillet tarafından geliştirilmesi sonucu dünyamızı çevreleyen
gökyüzünün (atmosferin) uzaya giden radyasyon için soğurucu bir katman
görevi görebileceğini ve bu nedenle dünya yüzeyindeki sıcaklığın, aksi
durum dâhilinde önemli ölçüde daha yüksek olabileceğini fark edilmiştir.
Bu düşünce sistematiği atmosferin dünyadaki iklim olaylarını etkilemede
önemli bir rol oynadığı savıyla, İngiltere’de John Tyndall tarafından da
geliştirildi. Tyndall tarafından literatüre ’sera etkisi’ kavramı İsveçli fizik
profesörü Arrhenius’un yaptığı ampirik araştırmalar sonucunda küresel
çapta fosil tabanlı yakıt kullanımının zamanla atmosferdeki başta karbon
dioksit ve diğer zararlı gazlar dolayısıyla güneşten gelen ultraviyole ışınlarını
geri yansıtmasını engelleyeceğine dair araştırma verilerinin neticelenmiştir.
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 223
Atmosferdeki bağıl nem oranındaki değişmemesi varsayımı altında artan
karbondioksit konsantrasyonu nedeniyle hava ısınırsa, artan buharlaşma
nedeniyle atmosferdeki su buharı miktarının da artması muhtemel
olabilecektir.Bunun sonucu olarak yerkürede ek ısınmaya neden olacaktır.Bu
ısınma belli bir zaman aralığında insan oğlu için hayati öneme sahip zararlı
sonuçlara sebep olabilir (Bolin, 2007,s:4).
İklim değişikliğinin doğal yaşam üzerindeki etkileri ile çevre ve insan
toplulukları üzerindeki olumsuz etkisinin daha belirgin hale gelmesi ve
özellikle dünya çapında birçok kişinin hayatını ve geçimini etkileyen kayıp
ve zararlar, iklim değişikliğine uyum sağlanmasının bir zaruret olmasını
gerektirmektedir (Lu, 2011). İklim değişikliğine yönelik yapılan bilimsel
ve akademik araştırmalar göstermiştir ki insan kaynaklı sera gazı salınımın
yerküreyi olumsuz yönde etkileme olasılığı orantısal olarak (%95’lere varan
oranda) giderek artmaktadır (Perkins vd, 2020,s:249).
Gelecekte de iklim koşulları, nüfus, enerji kullanımı, ekonomik
gelişme, enerji kaynakları ve emisyonlar, tüketim kalıpları ve düzenleyici
politikalar gibi bir dizi insani değişken ve faktörden etkilenmeye devam
edebilecektir (Carey, 2014,s:360). Fosil tabanlı enerji kullanımının sanayide
kullanılmasının devam etmesiyle sanayi devrimi öncesi 0,8°C ila 1,2°C
aralığında olan küresel sıcaklık farkının zamanla 1,0°C üzerinde küresel
ısınmaya neden olduğu tahmin edilmektedir. Mevcut bu ısınma değerinin
artmaya devam etmesi durumunda küresel ısınmanın 2030 ile 2052 arasında
1,5°C’ye ulaşması muhtemel görünmektedir (Delmotte vd, 2018,s:34).
Sera etkisi dolayısıyla yerkürenin ısı değerindeki artışla beraber
kutuplardaki buzulların erimesi sonucu okyanus seviyesindeki artışa bağlı
olarak dünya genelindeki 600 milyondan fazla insanın yüksekliği 10
metre ya da daha az yükseklikteki yerlerde yaşaması ayrıca kıyıdan dünya
nüfusunun yüzde kırkının yaşaması dolayısıyla iklim değişikliğine bağlı
olarak kıyı taşkınları, aşırı yağışlar, fırtına ve kasırga gibi doğal felaketlerden
etkilenmeleri olasılığı artış gösterebilecektir (Leal vd, 2023,s:2-3).Bu artışlar
tarımsal üretimi insan yaşamını etkileyeceği gibi su kaynakları yakında
bulunan insan oğlunun kültürel birikiminin bir temsili somut dünya mirası
olan arkeolojik alanları da olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmaz olabilecektir
(Blankholm, 2009,s:17-24).
İklim değişikliği doğal ekosistemleri değiştirebilmekte; tarım, ormancılık
ve balıkçılığın üretkenliğini etkilemektedir. Sel, erozyon ve sulak verimli alan
kaybı riskini artırmasıyla beraber (O’Brien vd, 2006,s:50) özellikle büyük
oranda iklim, hava ve çevre koşullarıyla bağlantılı tarım, balıkçılık, enerji, alt
224 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
yapı ve turizm sektörlerinin en çok olumsuz yönde etkilenmesi muhtemeldir
(Kolokytha, 2010,s:1069).
Turizm sektörü, dünya çapında ulusal ve yerel ekonomilere önemli katkı
sağlayan en büyük ve en hızlı büyüyen (Scott ve Lemieux, 2010,s:146)
dünya küresel gayri safi yurt içi hasılasının %10,4’ünü ve istihdamın da
%10’unu tek başına sağlayan en önemli küresel ekonomik sektörlerden
biridir. Uluslararası turist akışı 1,1 milyara ulaşarak 2015 yılında 1,25 trilyon
ABD doları piyasa değerine ulaşmıştır. 2017’de 1,33 trilyon ABD doları
ekonomik seviyesine gelmiştir (Aygün ve Baycan, 2023,s:2905). Turizm
sektörü 1950’li yıllarda 25 milyon uluslararası turist hareketi mevcutken
2030 yıllarda bu hareketin 1,8 milyar uluslararası turist hareketine çıkacağı
tahmin edilmektedir (Glaesser vd, 2017,s:1).
Turizm hareketliliğinin oluşmasında turistin bulunduğu ortamda hissettiği
yabancılaşma hissi, sosyal ve iş hayatındaki rutinden kurtulma ihtiyacı, stres
seviyesindeki artış gibi sosyo-psikolojik etmenler; turisti; turistik faaliyete
iten etkenler olduğu gibi doğal güzellikler, iklim, rekreasyon ve kültürel
faaliyetlerde turisti turistik faaliyetlere katılımını sağlamada cezbeden onu
motive eden bir etkenlerde olabilmektedir (Beeton, 2006,s:36).Daha
sıcak iklimler genellikle rekreasyon ve eğlence için tercih edilen ortamları
oluşturur ve tatlı su, biyolojik çeşitlilik, plajlar veya manzaralar gibi doğal
kaynaklar turizm için vazgeçilmez ön koşullardır. Bu koşulların insan
eliyle küresel çevresel ve iklim değişikliğinin oluşması sonucu, biyolojik
çeşitliliğin kaybı yoluyla turizmin bu temellerini zayıflatmaktadır(Gössling
ve Hall, 2006,s:163).Bu bağlamda iklim değişikliğinin ekonomi üzerinde
oluşturabileceği birçok etki arasında turizm faaliyetleri üzerindeki etkisi talep
kısmında turizm destinasyonlarını seçiminde önemli bir etken olmakta, aynı
zamanda iklim değişikliğiyle eş değer orantılı olarak turizm arzı bakımından
da turist sayısında turizm gelirleri, ülkesel bazda ekonomik refah artışının
durağanlaşmasında ve bunun hane halkı gelirlerine etkisinde olumsuzluklara
yol açabilmektedir (Roson ve Sartori, 2014,s:213).
1990’ların ortalarından bu yana, turizm sektörü hakkındaki söylemler,
retorik olarak, sürdürülebilirlik fikirleri ve idealleri öznesinde ön planda
olmaktadır. Bu söylemde sürdürülebilir turizmi olgusunun iklim
değişikliğinden etkilendiğine dair bilimsel kanıtların da olması yadsınamaz
bir gerçekliktir (Weaver, 2011,s:5). Turizm faaliyetlerinden elde edilecek
gelir küresel iklim değişikliği özelinde sürekliliği devam edecektir. Burada
ülkesel ve yerel bazda turistik hizmet sağlayıcılarının düşünmesi gereken
asıl problem, harcanan paranın miktarından çok, bu harcamanın nerede
harcanacağına yönelik bir tahminde bulunarak (Berrittella vd, 2006,s:3-5) bu
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 225
doğrultuda proaktif planlama yapma ve eldeki imkânları çerçevesinde turizm
arzını iklim değişikliğine uyum sağlanmasına yönelik çaba ve faaliyetler içine
girmekle mümkün olabilecektir( Becken ve Hay, 2007,s:16-22).
2.1.1. İklim Değişikliği ve Turizm
Turizm ağırlıklı olarak açık hava etkinliklerine dayalı bir faaliyet
olarak endüstrinin gelişimi ve devamının sağlanması iklim koşulları ve bu
koşullardan etkilenen ekolojik çevreyle doğrudan bağlantılı bir sektördür
(Hao vd, 2021,s:2-3). Aslında iklim değişikliği ile turizm sektörü özelinde bu
etkileşim tek taraflı yalın bir ilişki değildir (Patterson vd, 2006,s:341-342).
İklim değişikliği ve turizm arasındaki bağlantı oldukça karmaşıktır. İklim
değişikliğinin olumsuz sonuçları bakımından turizmi ve küresel ekonomik
gelirin sağlanmasında olumsuzluklara yol açmakta, bu olumsuzlukların
oluşmasında turizm sektörünün de kayda değer bir katkısı söz konusudur
(Scott, 2021,s:2-3).
Özellikle turizm endüstrisi, ağır ve giderek artan bir şekilde başta hava
taşımacılığına bağımlı bir sektör olmuştur (Gössling vd, 2007,s:216).
Küresel çapta ulaşım imkânları bakımından hava yolculuğu, kara
taşımacılığındaki büyüme oranlarını geride bırakarak, uluslararası uzun
mesafeli turizmin gelişmesinde kilit faktörlerden biri olmaya devam edeceği
tahmin edilmektedir (Gössling ve Peeters, 2007,s:403-404). Ulaşımda fosil
tabanlı yakıtların kullanılması neticesinde iki farklı şekilde turizmin iklim
değişikliğine olumsuz etkisinden bahsedilebilir. Fosil tabanlı yakıtların
turistik faaliyette kullanılmasının (otel, ulaşım, vb.) yanı sıra seyahat için
özelikle uçakların ağırlıklı olarak kullanılması ve bunun sonucu olarak ozon
tabakasına zararlı gaz salınımının da artarak devam etmesi örnek olarak
verilebilir (Gössling, 2000,s:414-417). Aynı zamanda ulaşım haricinde
turistik faaliyetin geçekleştirilmesi için (konaklama, yemek, turistik faaliyetler)
fosil tabanlı yakıtların enerji kullanımından kaynaklanan çevre sorunlarına ve
iklim değişikliğine olumsuz etkisinden bahsetmekte mümkündür (Gössling,
2002,s:282-284).
Eğlence ve turizm amaçlı trafiğin, dünya çapında ve çevresinde seyahat
edilen yolcu kilometrelerinin neredeyse %50’sini oluşturmakta olduğu
yapılan bilimsel araştırmalar sonucu kanıtlanmıştır (Wolf vd, 2021,s:5).
226 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Şekil 1. Turizmle ilişkili bir dizi kilit alt sektörün, gelecekte önemli ölçüde artması
beklenen emisyonlar (Wolf vd, 2021,s:5)
Tatil yerine seyahatten kaynaklanan toplam enerji tüketiminin %90’nı
oluşturmaktadır. Uzun vadede turizm emisyonlarının 2035 yılına kadar
%150’nin üzerinde artacağı tahmin edilmektedir (Dubois vd, 2011,s:1031).
Var olan veriler kapsamında uzun vadede eğer önlem alınmazsa turizm
sektörü kaynaklı olumsuz etkilerin iklim değişikliğine olumsuz sonuçlarına
yansımasının artarak devam edeceği öngörülebilir.
Modern dünyamızda insanlık ,iklim değişikliğinin olumsuz etkisini
hissettiği bu zamanda insanlık tarihinin normal yaşam seyrini değiştiren
covid19’la beraber salgına karşılık alınan önlemler beraberinde endüstriyel
faaliyetlerin yok denecek kadar azalmasına (burada turizm sektörü de diğer
sektörler kadar olumsuz etkilenmiştir.) , ulaşımın ülkeler arası kesintiye
uğraması sonucuyla birlikte gözle görülür bir şekilde daha mavi gökyüzü
ile azalan sera gazı emisyonları ve ekolojik çevrenin kirlilik seviyelerinde
ölçülebilir düşmeleri de beraberinde getirmiştir(Heininen, 2022,s:26).
2.1.2. İklim Değişikliğinin Turizm Türlerine Sosyo-Ekonomik
Etkisi
Değişim hiçbir zaman tekdüze bir şekilde olmasa da, küresel çevre
her zaman zamana ve mekâna bağlı olarak bir değişmektedir. Yine de,
tüm değişimler, nihai olarak, benzer fiziksel ve sosyal süreçler aracılığıyla
birbirleriyle bağlantılıdır. Bununla birlikte, mevcut çevresel değişim
açısından en önemli olan şey, bunun doğal süreçlerden kaynaklanmaması,
daha ziyade doğal kaynakların tüketimiyle ilgili insan eyleminin doğrudan
bir sonucu olarak meydana gelmesidir. İnsanın çevre üzerindeki etkileri iki
şekilde küresel bir karaktere sahiptir. İlk olarak küresel, bir sistemin mekânsal
ölçeğini veya işleyişini ifade eder. Örneğin. iklim ve okyanuslar küresel bir
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 227
sistem özelliği taşımaktadır. İkinci olarak, bir değişiklik kümülatif ise, dünya
çapında bir ölçekte meydana gelirse veya toplam çevresel fenomenin veya
küresel kaynağın önemli bir bölümünü temsil eder. Örneğin çölleşme ya da
iklim değişikliği gibi… Turizm her iki değişim türü için de önemli kabul
edilmektedir (Hall ve Saarinen, 2015,s:1-2).
Turist, iklim ve hava durumu açısından en üst düzeyde konfor ve refah
sağlayan yerleri ziyaret etme, eğilimindedir. İklim, bir turistin destinasyon
seçimini etkilemesinde önemli bir unsur olarak turizm gelişiminde en değerli
doğal kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda iklim, bir
bölgenin doğal kaynakları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Özellikle
turizm talebi bakımından hava ve iklim durumunun, tatilin içsel bir deneyim
bileşeni olarak görüldüğü turist müşteri profilinde tatil destinasyonu
seçiminde ve seyahatin zamanlamasında merkezi bir motivasyon kaynağı
olarak görülmekte turistik harcamalarda ve tatil memnuniyeti hususlarında
belirgin bir etken olmaktadır (Scott vd, 2008,s:61-63).
Turizm arzı bakımından (yani planlamacılar, karar vericiler, paydaşlar,
vb.), hava ve iklim koşullarına bakıldığı zaman ise var olan talebe göre
zaman ve mekandaki iklim değişikliklerinin turist faaliyet kalıpları ve turizm
planlama projeleri ile eşleştirilmesi gerekir. İklim koşulları, ziyaretçilerin geliş/
gidişlerinin zamansal kalıplarını, turistlerin deneyimleri, turistin memnuniyet
derecesini, turistlerin ulaşımlarında kullandıkları taşıma araçlarına bağlı
olarak kullanılan yakıt türlerinin kullanımı gibi çeşitli faktörleri etkiler ve
altyapının verimliliğini ve yapılan turistik yatırımın geri dönüş rasyosunu
etkilemesinde önemli bir husustur (Olya ve Alipour, 2015,s:76).
Hava ve iklim, rekreasyonun doğal kaynak temelli turizm endüstrisinde
doğaya dayalı turizmin ayrılmaz kritik unsurlardandır. Hava durumu ve
rekreasyon arasındaki ilişki, tüm turizm türleri için evrensel olmamasına
karşın görece hava duyarlılığına haiz, belirli iklim tercihlerini ve eşiklerini
etkili bir şekilde belirlemek için her bir turizm segmentinde ayrı ayrı bir öneme
sahiptir (Hewer vd, 2015,s:401). Bu sebeple iklime duyarlı kitle turizmi
veya kış sporları turizmi gibi bazı belirli pazarlar(Berrittella vd, 2006,s:2),
iklim değişikliğine karşı özellikle çok hassastır (Fang vd, 2018,s:108).
Dünyada turizm faaliyetleri kapsamında iklimsel özellikler olarak orta
kuşakta bulunan destinasyonlar önemli bölgelerdir. İklim değişikliği ile
birlikte sıcaklık artışının küresel olarak orta kuşakta bulunan destinasyonların
ve bu destinasyonlarda bulunan turizm faaliyetleri olumsuz olarak etkilenmesi
görece daha fazla olacaktır (Ehmer vd, 2008,s:2). Pek çok turist için güneş,
deniz ve kum ile keyifli bir iklim arayışındadır ve bu özellikleri belirli bir
güvenilirlikle sağlayabilen destinasyonları tercih etmektedir. Açıkçası, çekici
228 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
ve güvenilir bir iklim, tüm destinasyonlar için kilit bir cazibe unsuru değildir;
bununla birlikte hava koşulları neredeyse her yerde günlük olarak turistik
faaliyetlerin seçimini etkilemektedir (Amelung ve Moreno, 2012,s:83-84).
Bu kapsamda kıyı turizminin turizm endüstrisine hâkim olduğu küçük ada
ülkeleri için, doğrudan, dolaylı ve teşvik edilen katkılar hesaplandığında,
turizmin ürettiği geliri genel olarak küresel ortalama olan %10,4’ün oldukça
üzerindedir. Küresel turizm geliri olarak hesaplandığında, Karayipler’in
dünya lideri olduğu 12 turizm bölgesini tanımlanmaktadır. 2017’de
bölgenin yerli ve yabancı turist geliri, 37 ayrı Afrika ülkesinin gayri safi yurt
içi hasılasını aşarak 31,8 milyar doları bulmuştur (Brett, 2021,s:568-570).
Kıyı turizmden gelir sağlayan ada ülkelerinin ekonomilerini canlılığını
sağlayan ticaret, sanayi gibi yatırımlara yönelik kaynakların olmaması
dolayısıyla gelir sağlanması bakımından bu ada ülkelerinde turizm en başlıca
ekonomik faaliyet olarak yapılması elzem bir durum teşkil etmiş, kıyı veya
deniz kenarı tatil endüstrisi, ada ülkeleri ekonomilerinde içinde ana aktör bir
sektör haline gelmiştir (Maddison, 2001,s:2).
Büyük ölçüde kıyıların estetiğine ve turistleri çekebilecek günlük
hava durumuna bağlıdır. Ancak artan küresel sıcaklıkların neden olduğu
deniz seviyesindeki yükselmeler kıyı turizmi için tehdit oluşturmaktadır.
Ayrıca mevsimsel değişimler, yağıştaki değişiklikler turistlerin deniz
tatili yapmaları için uygun zamanları etkilemektedir (Leal, 2022,s:213215).İklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle hava olaylarında beklenen
olumsuz artışlar sonucu turistik faaliyetlerin gerçekleştiği kıyı şeridindeki
turistik tesislerin zarar görmesi, sahillerdeki su yükselmesine bağlı doğal
güzelliklerin kaybolması (Belle ve Bramwell, 2005,s:340-341) aynı zamanda
sıcaklık artışlarına karşı oldukça hassas olan mercan resiflerinin ve su altı
canlılarının yok olmasına neden olmakta (Frojmovic vd, 2013,s:6), kıyı
turizmi destinasyonundaki rekreasyonel deneyimin değerini etkilemekte
ve dolayısıyla turizm talebini ve harcamalarını doğrudan etkileyen bir
etken olmaktadır (Arabadzhyan vd, 2021,s:2234-2235). Bu olumsuzluk
yanında turizm faaliyetinin gerçekleştiği ülkelerde ülke istihdamının büyük
çoğunluğu turizm ve bağlı diğer sektörlerde çalışanlar hane halkı geliri
bakımından olumsuz etkilenmekte işsiz kalma durumunda kalabilmeleri
olasıdır (Bhaskara vd, 2021,s:174-178).
İklim değişikliğinin en olumsuz yönü turistik faaliyetlerin ekonomik
olarak önemli olduğu bu yerlerde yapılamaması; ekonomisi turizme dayalı
ülkeler bazında ödemeler dengesine yönelik olumsuz sonuçları beraberinde
getirmesidir (Mackay ve Spencer, 2017,s:48-51). Ayrıca iklim değişikliği
senaryolarına dayalı tahminlere göre 100 milyondan fazla insan bulundukları
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 229
yerden göç etmek zorunda kalabilecektir. Doğal afetler, deniz seviyesinin
yükselmesine bağlı olarak ekonomileri turizme bağlı ada ülkelerinde yaşayan
ve turizmde istihdam edilen insanlar bulundukları yerlerden göç etmek
zorunda kalacaklardır. Ada sakinlerinin kültürel köklerinden de kopmalarına
sebebiyet vermesi bakımından iklim değişikliğinin sosyolojik bir olumsuzluk
boyutunu teşkil etmektedir (Leal, 2018,s:3-31).
İklim değişikliğinin turizm üzerindeki en doğrudan etkilerinden biride,
turizm mevsimselliğini ve bunun bir sonucu olarak turizm talebini ve turistin
seyahat etme alışkanlıklarını doğrudan etkilemesidir (Scott vd, 2004,s:106).
İklim değişikliğinin beraberinde getirdiği termik sıcaklıklar, kar mevcudiyeti
gibi bir turizm kaynağı üzerindeki doğrudan etkileri yoluyla ya da rakip
destinasyonları iklimsel olarak az ya da çok çekici hale getirme açısından, uzun
vadede yaz ve kış destinasyon tercihlerini değiştirmesi muhtemeldir(Hall,
2008,s:1-3). Düşük yağış veya yüksek sıcaklıklar nedeniyle karın olmaması,
karlı gün sayısının uzunluğu gibi etmenler kayak endüstri ve kış turizmi ve
sporları arz sağlayıcıları; kış sporları destinasyonları açısından en önemli ön
koşuldur (Rixen vd, 2011,s:229).Bu kapsamda iklim değişikliğinin kayak
sezonu ve kış turizmi üzerinde önemli ciddi olumsuzlukların yaşanacağı
öngörülmektedir. Örneğin Avusturya Alplerindeki 2°C’lik bir ısınmanın eski
kar örtüsünde %47-49 oranında bir azalmaya neden olacağı hesaplanmıştır
(Yu vd, 2009,s:554). Turizm, özellikle kayak turizmi özelinde Avusturya
gayri safi yurt içi hasılasına önemli katkısı söz konusudur. Bu katkının
%25’lik kısmının kış turizmi aktivitelerinin yapıldığı Tirol bölgesinden
karşılanmaktadır. Avusturya’nın 2015 yılı verilerine göre kış turizmi
doğrudan 4,5 milyar ABD doları katma değer sağlanmaktadır. Bu değer
ülkenin ekonomik gelir hasılasının %18’ini temsil etmektedir (Unger vd,
2016,s:475).
İklim değişikliğinin beraberinde getirdiği artan kış sıcaklıkları, kayak
sezonunun kısalmasına ve doğal kar güvenilirliği çizgisinin daha yüksek
rakımlara kaymasına neden olacaktır. Kar yoğunluğunun eksikliği, azalan kar
örtüsü ve kar derinliği ve azalan kar güvenilirliği, daha az sayıda ziyaretçinin
gelmesine neden olacak ve kış turizminden sağlanan gelirde azalmaya neden
olabilecektir. Bu nedenle kış mevsiminde kış turizmi destinasyonu olarak
özel bir öneme sahip kıta Avrupası’nda ve Alplerde ciddi ekonomik etkilere
neden olabilecektir(Pütz vd, 2011,s:357).Bunların başında daha alçak
yüksekliklerdeki kış turizmi için bulunan turistik tesislerin atıl kalmasına neden
olacaktır. Örneğin iklim değişikliğinin bir sonucu olarak doğal kar sınırının
1500 metreye çıkması durumunda Alpler bölgesinde bulunan telesiyejlerin
sadece %9’u kullanılabilecektir. Var olan telesiyejlerin kullanılamaması bir
yana yeni kar sınırına göre yeni telesiyej yatırımlarının yapılması da kış
230 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
turizminden gelir sağlayan ülkeler açısından ek maliyet, ekonomik külfeti de
beraberinde getirecektir (Elsasser ve Bürki,2002,s:254-255). Kayak sezonları
boyunca küresel sıcaklıkların artmaya devam etmesi halinde kış turizmi
endüstrisinin talepte yaklaşık %64’lük bir düşüş olacağı ön görülmektedir.
Bu öngörünün olumsuz ekonomik bir sonucu olarak kış turizmine bağlı
istihdam edilen kişi sayısında da düşüşlerin görülmesi muhtemel olacaktır.
Ekonomik anlamda işsizlik ve bireysel gelir kaybının bir sonucu olarak kış
turizmi faaliyetlerinin yapıldığı ülkelerde toplumsal olarak sosyo-ekonomik
olumsuzların baş göstermesi kaçınılmaz olacaktır (Leal, 2022,s:213-215).
İklim, doğa turizminin bağlı olduğu doğal ortamların doğasını ve
kalitesini tanımlayan fiziksel kaynakları ve biyoçeşitliliği de olumsuz
etkilemektedir. Dağ ve manzara ortamlarının doğal özelliklerindeki herhangi
bir değişiklik, bölgenin dağ ve tabiat parklarının algılanan çekiciliğini
azaltarak turizmi olumsuz etkileyebilmektedir. Örneğin, 1988 yazında
kuraklık koşulları nedeniyle Amerika’da Doğal ve Tabiat Milli Parkı’ndaki
yaygın orman yangınları sonucu bu alanlar mevsimlik ziyaretçi konaklama
yerleri normalden 4 hafta önce kapatılmasıyla sonuçlanmış. Yıllık ziyaretçi
sayısında %15’lere varan azalmalar görülmüştür. Orman yangınlarının
turizm gelirinde 60 milyon ABD dolarına varan kayıplarla sonuçlandığı
tahmin edilmektedir (Scott vd, 2007,s:570-579).
3. Sonuç ve Öneriler
İklim değişikliği her halükarda yerküredeki tüm ülkeleri ve toplulukları
etkileyecektir. Bu kapsamda iklim değişikliğine yönelik uygulanması
muhtemel önlem ve politikalar konusunda farklı sektörleri ve sektör
paydaşlarının bir araya gelip koordineli bir şekilde kolektif bir akıl
oluşturması elzemdir (Becken vd, 2020,s:1603-1605).Turizm gibi dünya
ekonomisinde önemli bir sektörün paydaşlarının ve politika yapıcılarının
da iklim değişikliği olgusunun sektöre verdiği olumsuzluklar karşısında
risklerin ve fırsatların giderek daha fazla farkına varması neticesinde ulusal
ve uluslararası bazda önlemler alınması gerekmektedir(Mansuroğlu vd,
2021,s:419).Çünkü iklim değişikliği ile beraber sıcaklıklardaki artışlara bağlı
olarak orta kuşaktaki turizm destinasyonlarına olan talepte ciddi azalmalara
yol açabilecektir. Aşırı sıcaklar turistlerin konforlarını azaltıcı bir nitelikte
olması yaz sezonun mevsimsel değişimiyle doğa ve tabiatta aşırı sıcaklarla
beraber yangınlar turistik cazibeyi azaltıcı bir etken olacaktır (Agnew ve
Viner, 2001,s:55). Özellikle görece sıcaklık seviyeleri düşük turizm talebi
seyrek olan yerlerde turizm faaliyetlerinde bir artış olması muhtemeldir.
Turizm faaliyetlerinin orta kuşaktan kutup dairesi çizgisine doğru kayması
bunun sonucu olarak turizm piyasasında turistik arz ve talep arasındaki
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 231
ilişkide görece çok büyük farklılıklar oluşacaktır. Bu farklılıklar ülkelerin
turizm gelirlerindeki değişimin bir sonucu olarak ekonomik, sosyo-kültürel
değişimlerin de vermiş olduğu kimi olumsuz sonuçları da küresel olarak
beraberinde getirebilecektir (Hamilton vd, 2005,s:245-254).
Turizmin iklime bağlı olumsuz etkileri daha çok sektörün ulaşıma
dayalı bir sektör olmasından kaynaklanmaktadır (Gössling ve Humpe,
2020,s:102194). Turizm sektörünün geleceği, mümkünse turizm
faaliyetlerini azaltmadan sera gazı emisyonlarını azaltmanın yollarını
bulmaya bağlıdır. Aynı şekilde, sürdürülebilir turizm kavramının gelecekteki
güvenilirliği, turizmin sera gazı emisyonlarını ve bunların küresel ısınmaya
katkısını azaltmanın yollarını bulmakla olacaktır. Ulaştırma sektörünün ve
özellikle havacılığın küresel ısınmaya katkısını azaltmak için hükümetlerin
emisyon ve yakıt vergileri kimi vergiler koyması, ulaşım imkanlarında
özellikle kara ulaşımda toplu taşımayı öne plana çıkaran hava ulaşımında
ise uçuş irtifaları ve koridorlarında değişiklikler yaparak hava trafik ve uçuş
yönetimine yönelik; kanuni ve yapısal düzenlemeler yapılması tedbirler
arasında düşünülmesi önemlidir (Gössling vd, 2007,s:242).
Küresel olarak ulaşım sektörünün iklim değişikliğine yönelik olumsuzluğu
önleminin farklı bir yöntemi de yenilebilir enerjinin başta ulaşım sektörü
olmak üzere turizmde etkin bir şekilde kullanılmasıyla mümkündür.
Yenilenebilir enerjinin turizm gelişiminde kullanılması üç farklı şekilde
olacaktır. İlk olarak turizmde yatırım yapılırken enerji kullanımına yönelik
yenilebilir enerji kullanılması çevresel kaliteyi yükseltecek, yenilebilir enerji
kullanımının turizm pazarında var olan turistik destinasyon imajının
oluşturulmasında, turizm talebini harekete geçirmede pazarlama unsuru
olarak doğrudan bir etki söz konusu olabilir (Hall vd, 2013,s:118). İkinci
olarak yenilebilir enerji kullanımı için yeni teknolojilerin kullanılması
gerekliliği turizm sektörünün sürdürülebilirliğine etkisi bakımından da
önemlidir. Son olarak da rekabet yoğun bir sektör olan turizmde yenilebilir
enerji kullanımı maliyetleri azaltmada kısıtlı kaynakların optimum kullanıma
etkisi bakımından da önemli bir etken olacaktır (Lu vd, 2019,s:1102).
İklimsel sürdürülebilir turizm faaliyetlerin gerçekleşmesinde hava ve
deniz taşımacılığı dışında farklı seçeneklerin kullanılması, turistik talebin
bulunduğu yerlere yakın turistik arz imkânlarının oluşturulması ve turistik
arz kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik faaliyetlerin
yapılması seçenek olarak düşünülebilir (Gössling, 2013,s:433). Karbon
salınımı azaltmaya yönelik hem turizm sektörü özelinde hem de diğer
sektörleri kapsayan ulusal ve uluslararası önlemler alırken turizm sektörünün
232 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
sosyo-ekonomik olumsuz etkilerini dikkate alınması da gerekebilir( Gössling
vd, 2008,s:433-442).
İklim değişikliğinin kış turizmine yönelik olumsuzlar göz önüne alındığında
var olan kış turizmi destinasyonlarının sürdürülebilirliği kapsamında yapay
kar pistlerinin oluşturulması, yapay kar üretimi, kar yağışını sağlamaya
yönelik sert teknolojik önlemler alınabilir. Bu önlemler beraberinde aşırı su
kullanımını, kar üretmek için kimyasal içerikli maddelerin kullanımı doğanın
da bozulmasını beraberinde getirmektedir. Kış turizmi özelinde var olan
kar örtüsünün olduğu yerlerde tesislerin kurulması ve yapılandırılması;
pazar ve gelir çeşitlendirilmesine yönelik stratejiler uygulanması, yerel halkı
bilinçlendirmeye yönelik faaliyetlerine önem verilmesi görece daha hafif iş
uygulamalarını yürürlüğe koymakta da farklı bir seçenek olarak düşünebilir
(Gössling ve Hall, 2006,s:305-307). Ayrıca kayak merkezlerinde kayak dışı
faaliyetlerin geliştirilmesi de örneğin yürüyüş parkurları, kültürel etkinlikler
düzenlenmesi kış turizmi sürdürülebilirliğine katkı sağlaması bakımından
önemli bir çözüm olarak düşünebilir (Dubois ve Ceron, 2006,s:18-20).
Özetlenecek olursa iklim değişikliğinin doğrudan turizme ve
destinasyonlarının rekabet edebilirliklerini ve sürdürülebilirliklerini doğrudan
etkilemektedir. İklim çeşitli turist faaliyetlerin yapılmasının sağlanmasında
ve küresel turizm talebini etkilemede ana aktör olarak turizm işletmelerinin
maliyetlerini etkilemekte aynı zamanda mevsime bağlı turizm faaliyetinin
süresi ve kalitesi bakımından ülkeler arası rekabette önemli bir etken olarak
gözükecektir. İklim değişikliği ile birlikte termal sıcaklık değerlerinde artışa
bağlı olarak günümüzde turizm faaliyetlerinde önemli yer edinen kimi
turistik destinasyonlar önemini yitirecek, mevsimsel olarak yeni turistik
destinasyon çekim merkezleri turizm piyasasında yerini alması muhtemel
olacaktır. Değişen bir iklimin turizm üzerindeki iklim kaynaklı çevresel
değişikliğin dolaylı etkileri arasında çevresel koşullar turizm için çok kritik
bir kaynak olduğu için, iklim kaynaklı çok çeşitli çevresel değişikliklerin
yerel ve bölgesel destinasyonda turizm üzerinde derin olumsuz etkileri
olabilecektir. Su mevcudiyetindeki değişiklikler, biyolojik çeşitlilik kaybı,
doğal güzelliklerin estetiğindeki olumsuz etkiler bunlar arasında sayılabilir.
İklim değişikliğinin beraberinde turizm geliri temelli ülke ekonomilerde uzun
vadede beklenen gelecekteki büyüme için olumsuz etkilere sahip olacaktır.
Ülkedeki gelir seviyesindeki düşme sosyal, siyasi, ekonomik çatışmalara yol
açması iklim değişikliğinin dolaylı toplumsal olumsuz etkilerine örnek teşkil
edebilir (Simpson vd, 2008,s:2).
Sonuç itibariyle iklim değişikliği ve turizm sektörüne yönelik etkilerine
yönelik politikalar belirlenirken, hükümet ve endüstri kuruluşlarındaki
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 233
temsilciler aracılığıyla dört farklı şekilde dâhil olabilir(Becken ve Clapcott,
2010,s:13-14):
(1) Turizm ilgili kararlar alınırken, ulusal iklim değişikliği politikası
çerçevesinde (örneğin, jenerik bir karbon vergisi, karbon emisyon vergisi
gibi) yeterince ve adil bir şekilde tüm paydaşları kapsamalıdır.
(2) Turizm politikaları belirlenirken, iklim değişikliği ile dolaylı olarak
ilgili konuları (örneğin biyolojik çeşitliliğin korunması) ele alan ulusal
politikada kalıcı çözümleri içeren eylem planları yürütmeye konulmalı ve
titizlikle uygulanmalıdır.
(3) Turizm için önemli olan doğal kaynakların kullanımına yönelik eylem
planlarında ulusal iklim değişikliği politikaları ve projeksiyonuna göre yön
verilmelidir.(Örneğin suyla ilgili mevzuat).
(4) Turizm, özellikle turizm sektörü için kendi “iklim değişikliği
politikalarını” geliştirilmeli stratejiler belirlenmelidir.(Örneğin, karbon
emisyonlarını içeren bir çevresel kalite planı, yenilebilir enerji kullanımının
turizm tesislerinde teşvik edilerek yatırım indirimlerinde bulunulması gibi…)
234 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Kaynakça
Agnew, M. D. & Viner, D. (2001). Potential impacts of climate change on international tourism. Tourism and hospitality research, 3(1), 37-60.
Amelung, B., & Moreno, A. (2012). Costing the impact of climate change on
tourism in Europe: results of the PESETA project. Climatic Change, 112,
83-100.
Amelung, B., & Nicholls. S. “Implications of climate change for tourism in
Australia.” Tourism Management, 41(2014), 228-244.
Arabadzhyan, A., Figini, P., García, C., González, M. M., Lam-González, Y.
E., & León, C. J. (2021). Climate change, coastal tourism, and impact
chains–a literature review. Current Issues in Tourism, 24(16), 2233-2268.
Armstrong, A. K., Krasny, M. E. & Schuldt, J. P. (2018). Communicating climate change: A guide for educators. New York: Cornell University Press.
Aygün O, A. ve Baycan, T. (2023). Assessing climate change impacts on tourism
demand in Turkey. Environment, Development and Sustainability, 25(3),
2905-2935.
Becken, S., & Clapcott, R. (2011). National tourism policy for climate change. Journal of Policy Research in Tourism, Leisure & Events, 3(1), 1-17.
Becken, S., & Hay, J. E. (2007). Tourism and climate change: Risks and opportunities. Bristol: Multilingual Matters.
Becken, S., Whittlesea, E., Loehr, J., & Scott, D. (2020). Tourism and climate
change: Evaluating the extent of policy integration. Journal of Sustainable
Tourism, 28(10), 1603-1624.
Beeton, S. (2006). Community development through tourism. Australia: Landlinks
Press.
Belle, N., & Bramwell, B. (2005). Climate change and small island tourism:
Policy maker and industry perspectives in Barbados. Journal of Travel Research, 44(1), 32-41.
Berrittella, M., Bigano, A., Roson, R., & Tol, R. S. (2006). A general equilibrium analysis of climate change impacts on tourism. Tourism Management, 27(5), 913-924.
Bhaskara, G. I., Filimonau, V., Wijaya, N. M. S., & Suryasih, I. A. (2020). The
future of tourism in light of increasing natural disasters. Journal of Tourism
Futures, 7(2), 174-178.
Blankholm, H. P. (2009). Long-term research and cultural resource management strategies in light of climate change and human impact. Arctic
Anthropology, 46(1-2), 17-24.
Bolin, B. (2007). A history of the science and politics of climate change. Cambridge: Cambridge University Press.
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 235
Brett, M. R. (2021). How Important Is Coastal Tourism for Island Nations?
An Assessment of African and Indian Ocean Islands. Journal of Coastal
Research, 37(3), 568-575.
Brooke, J. L. (2014). Climate change and the course of global history: A rough journey. Cambridge: Cambridge University Press.
Burroughs, W. J. (2005). Climate change in prehistory: The end of the reign of chaos. Cambridge: Cambridge University Press.
Carey, M. (2014). Science, models, and historians: toward a critical climate history. Environmental History, 2007 (12), 354-364.
Dubois, G., & Ceron, J. P. (2006). Tourism and climate change: Proposals for a
research agenda. Journal of Sustainable tourism, 14(4), 399-415.
Dubois, G., Peeters, P., Ceron, J. P., & Gössling, S. (2011). The future tourism
mobility of the world population: Emission growth versus climate policy. Transportation Research Part A: Policy and Practice, 45(10), 1031-1042.
Ehmer, P., Heymann, E., Just, T., Fuchs-Sobolew, & G.,Walter, N. (2008). Climate change and tourism: Where will the journey lead. Berlin: Deutsche
Bank Research.
Elsasser, H., & Bürki, R. (2002). Climate change as a threat to tourism in the
Alps. Climate research, 20(3), 253-257.
Fang, Y., Yin, J., & Wu, B. (2018). Climate change and tourism: A scientometric
analysis using CiteSpace. Journal of Sustainable Tourism, 26(1), 108-126.
Frojmovic, M., Graeff, J., & Mohammed, A. (2013). Planning and the Climate
Change in the Caribbean. Cambridge: Lincoln Institute of Land Policy.
Gardiner, S. M. (2011). A perfect moral storm: The ethical tragedy of climate change. Oxford: Oxford University Press.
Glaesser, D., Kester, J., Paulose, H., Alizadeh, A., & Valentin, B. (2017). Global
travel patterns: an overview. Journal of travel medicine, 24(4).
Gössling, S. (2013). National emissions from tourism: An overlooked policy
challenge?. Energy Policy, 59, 433-442.
Gössling, S. (2000). Sustainable tourism development in developing countries:
Some aspects of energy use. Journal of Sustainable Tourism, 8(5), 410-425.
Gössling, S. (2002). Global environmental consequences of tourism. Global environmental change, 12(4), 283-302.
Gössling, S., Broderick, J., Upham, P., Ceron, J. P., Dubois, G., Peeters, P., &
Strasdas, W. (2007). Voluntary carbon offsetting schemes for aviation:
Efficiency, credibility and sustainable tourism. Journal of Sustainable tourism, 15(3), 223-248.
Gössling, S., & Hall, M. C. (2006). Tourism and global environmental change.
Taylor & Francis.
236 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Gössling, S., & Hall, C. M. (2006). Uncertainties in predicting tourist flows
under scenarios of climate change. Climatic change, 79(3-4), 163-173.
Gössling, S., & Humpe, A. (2020). The global scale, distribution and growth
of aviation: Implications for climate change. Global Environmental Change, 65(2020), 102194.
Gössling, S., & Peeters, P. (2007). ‘It does not harm the environment!’An
analysis of industry discourses on tourism, air travel and the environment. Journal of Sustainable Tourism, 15(4), 402-417.
Gössling, S., Peeters, P., & Scott, D. (2008). Consequences of climate policy for
international tourist arrivals in developing countries. Third World Quarterly, 29(5), 873-901.
Greschke, H., & Tischler, J. (2015). Grounding global climate change: Contributions from the social and cultural sciences. Dordrecht: Springer.
Hall, C. M. (2008). Tourism and climate change: Knowledge gaps and issues. Tourism Recreation Research, 33(3), 339-350.
Hall, C. M., Saarinen, J. (2010). Tourism and change in polar regions: Climate,
environments and experiences. London: Routledge.
Hall, C. M., Scott, D., & Gössling, S. (2013). The primacy of climate change for sustainable international tourism. Sustainable Development, 21(2),
112-121.
Hamilton, J. M., Maddison, D. J., & Tol, R. S. (2005). Effects of climate change on international tourism. Climate research, 29(3), 245-254.
Hao, Y., Niu, X., & Wang, J. (2021). Impacts of haze pollution on China’s tourism industry: a system of economic loss analysis. Journal of Environmental Management, 295, 113051.
Hein, L., Metzger, M. J., & Moreno, A. (2009). Potential impacts of climate
change on tourism; a case study for Spain. Current Opinion in Environmental Sustainability, 1(2), 170-178.
Hewer, M. J., Scott, D., & Gough, W. A. (2015). Tourism climatology for camping: A case study of two Ontario parks (Canada). Theoretical and applied
climatology, 121, 401-411.
Heinnien, L. (2022). Climate Change and the Great Power Rivalry in the Arctic. Insight Turkey, 24(2), 25-38
Hirpha, H. H., Mpandeli, S., & Bantider, A. (2020). Determinants of adaptation strategies to climate change among the smallholder farmers in Adama
District, Ethiopia. International Journal of Climate Change Strategies and
Management, 12(4), 463-476.
Hughes, K. A., Convey, P., & Turner, J. (2021). Developing resilience to climate
change impacts in Antarctica: An evaluation of Antarctic Treaty System
protected area policy. Environmental Science & Policy, 124, 12-22.
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 237
Kelman, I. (2014). No change from climate change: vulnerability and small island developing states. The Geographical Journal, 180(2), 120-129.
Kolokytha, E. (2010). European policies for confronting the challenges of climate change in water resources. Current science, 98(8), 1069-1076.
Leal Filho, W. (2018). Climate change impacts and adaptation strategies for coastal
communities. Springer International Publishing.
Leal F, W. (2022). Will climate change disrupt the tourism sector?. International
Journal of Climate Change Strategies and Management, 14(2), 212-217.
Leal F, W., Tuladhar, L., Li, C., Balogun, A. L. B., Kovaleva, M., Abubakar, I.
R., & Donkor, F. K. K. (2023). Climate change and extremes: implications on city livability and associated health risks across the globe. International Journal of Climate Change Strategies and Management, 15(1), 1-19.
Lu, X. (2011). Provision of climate information for adaptation to climate change. Climate Research, 47(1-2), 83-94.
Lu, Z., Gozgor, G., Lau, C. K. M., & Paramati, S. R. (2019). The dynamic
impacts of renewable energy and tourism investments on international
tourism: Evidence from the G20 countries. Journal of Business Economics
and Management, 20(6), 1102-1120.
Mackay, E. A., & Spencer, A. (2017). The future of Caribbean tourism: Competition and climate change implications. Worldwide Hospitality and Tourism
Themes, 9(1), 44–59.
Maddison, D. (2001). In search of warmer climates? The impact of climate
change on flows of British tourists. Climatic change, 49(1-2), 193-208.
Mansuroğlu, S., Dağ, V., & Kalaycı Ö, A. (2021). Attitudes of people toward
climate change regarding the bioclimatic comfort level in tourism cities;
evidence from Antalya, Turkey. Environmental Monitoring and Assessment, 193, 1-16.
Delmotte, M.V., Zhai, P., Pörtner, H. O., Roberts, D., Skea, J., Shukla, P. R., &
Waterfield, T. (2018). Global warming of 1.5 C. An IPCC Special Report
on the impacts of global warming of, 1(5), 43-50.
Mcevoy, D. (2007). Climate Change and Cities. Built Environment, 33 (1), 5-9.
O’Brien, K., Eriksen, S., Sygna, L., & Naess, L. O. (2006). Questioning
complacency: climate change impacts, vulnerability, and adaptation in
Norway. AMBIO: A Journal of the Human Environment, 35(2), 50-56.
Olya, H. G., Alipour, H. (2015). Risk assessment of precipitation and the tourism climate index. Tourism Management, 50, 73-80.
Pandy, W. R., & Rogerson, C. M. (2021). Climate change risks and tourism in
South Africa: Projections and policy. Geo Journal of Tourism and Geosites, 35(2), 445-455.
238 | İklim Değişikliği ve Turizme Etkisi
Patterson, T., Bastianoni, S., & Simpson, M. (2006). Tourism and climate change: Two-way street, or vicious/virtuous circle?. Journal of Sustainable Tourism, 14(4), 339-348.
Perkins, D. R., Timm, K., Myers, T., & Maibach, E. (2020). Broadcast meteorologists’ views on climate change: A state-of-the-community review. Weather, Climate, and Society, 12(2), 249-262.
Pütz, M., Gallati, D., Kytzia, S., Elsasser, H., Lardelli, C., Teich, M., & Rixen,
C. (2011). Winter tourism, climate change, and snowmaking in the
Swiss Alps: tourists’ attitudes and regional economic impacts. Mountain
Research and Development, 31(4), 357-362.
Rixen, C., Teich, M., Lardelli, C., Gallati, D., Pohl, M., Pütz, M., & Bebi, P.
(2011). Winter tourism and climate change in the Alps: an assessment of
resource consumption, snow reliability, and future snowmaking potential. Mountain Research and Development, 31(3), 229-236.
Roson, R., & Sartori, M. (2014). Climate change, tourism and water resources
in the Mediterranean: a general equilibrium analysis. International Journal of Climate Change Strategies and Management, 2014 (6), 212-228.
Schofield, N. (2011). Climate change and its impacts–current understanding, future directions, Basin futures: Water Reform in the Murray-Darling Basin.
Canberra: Anu E-Press.
Scott, D., Gössling, S., & de Freitas, C. R. (2008). Preferred climates for tourism: case studies from Canada, New Zealand and Sweden. Climate Research, 38(1), 61-73.
Scott, D., Jones, B., & Konopek, J. (2007). Implications of climate and environmental change for nature-based tourism in the Canadian Rocky
Mountains: A case study of Waterton Lakes National Park. Tourism management, 28(2), 570-579.
Scott, D., & Lemieux, C. (2010). Weather and climate information for tourism.
Procedia Environmental Sciences, 1, 146-183.
Scott, D. (2021). Sustainable tourism and the grand challenge of climate change. Sustainability, 13(4), 1966.
Scott, D., McBoyle, G., & Schwartzentruber, M. (2004). Climate change and
the distribution of climatic resources for tourism in North America. Climate research, 27(2), 105-117.
Shani, A., & Arad, B. (2014). Climate change and tourism: Time for environmental skepticism. Tourism management, 44, 82-85.
Simpson, M. C., Gössling, S., Scott, D., Hall, C. M., & Gladin, E. (2008).
Climate change adaptation and mitigation in the tourism sector: frameworks,
tools and practices. Paris: UNEP.
Gökhan Aydıngün / Muammer Mesci | 239
Unger, R., A, B., Mailer, M., & Stampfl, P. (2016). Energy consumption and
greenhouse gas emissions resulting from tourism travel in an alpine setting. Mountain Research and Development, 36(4), 475-483.
Yu, G., Schwartz, Z., & Walsh, J. E. (2009). A weather-resolving index for assessing the impact of climate change on tourism related climate resources. Climatic Change, 95(3-4), 551-573.
Weaver, D. (2011). Can sustainable tourism survive climate change?. Journal of
sustainable Tourism, 19(1), 5-15.
Wolf, F., Filho, W. L., Singh, P., Scherle, N., Reiser, D., Telesford, J., ... & Kovaleva, M. (2021). Influences of climate change on tourism development
in small pacific island states. Sustainability, 13(8), 4223.
TURSAB (2018) Dünya Turizm İstatistikleri https://www.tursab.org.tr/assets/
assets/uploads/dunya-turizm-istatistik/unwto-2018-yilsonu-degerlendirmesi.pdf.
Bölüm 14
Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa
Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Erdem Baydeniz1
Nurullah Kart2
Hüseyin Pamukçu3
Mustafa Sandıkcı4
Özet
Bu çalışma, sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa etkisinde organik gıda
tüketim niyetinin aracılık rolünü incelemeyi amaçlamaktadır. UNESCO
Yaratıcı Şehirler Ağı’nın Gastronomi şehri olan Afyonkarahisar ilinde
gerçekleştirilen araştırmada, 10 Şubat - 15 Nisan 2023 tarihleri arasında
260 katılımcıdan çevrimiçi anket aracılığıyla veri toplanmıştır. Çalışma
verileri, istatistiksel analizler ve frekans analizi ile SPSS PROCESS Macro
ile değerlendirilmiştir. Bulgular, sağlık ve güvenliğin organik gıda tüketim
niyeti ile öznel iyi oluş üzerinde pozitif yönlü ve anlamlı bir etkisinin
olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca organik gıda tüketim niyetinin öznel iyi
oluş üzerinde pozitif yönlü ve anlamlı bir etkisinin olduğu belirlenmiştir.
Ek olarak, sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa etkisinde organik gıda
tüketim niyetinin aracılık rolü olduğu ve gastronomi şehirlerinde önemli bir
potansiyele sahip olduğunu ortaya çıkmıştır. Çalışmanın sonuçları, organik
gıda endüstrisi ve sağlıklı beslenme teşvikleri için önemli pratik ve teorik
çıkarımlar sunmaktadır.
1
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı, Türkiye,
[email protected]
2
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü,
Türkiye,
[email protected] *(Sorumlu Yazar)
3
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü,
Türkiye,
[email protected]
4
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü,
Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1823
241
242 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Amacı
Bu çalışma, sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa etkisinde organik gıda tüketim
niyetinin aracılık rolünü incelemeyi amaçlamaktadır.
Araştırma Yöntemi
UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’nın Gastronomi şehri olan Afyonkarahisar
ilinde gerçekleştirilen araştırmada, 10 Şubat - 15 Nisan 2023 tarihleri
arasında 260 katılımcıdan çevrimiçi anket aracılığıyla veri toplanmıştır.
Çalışma verileri, istatistiksel analizler ve frekans analizi ile SPSS PROCESS
Macro ile değerlendirilmiştir.
Bulgular
Bulgular, sağlık ve güvenliğin organik gıda tüketim niyeti ile öznel iyi oluş
üzerinde pozitif yönlü ve anlamlı bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca organik gıda tüketim niyetinin öznel iyi oluş üzerinde pozitif yönlü
ve anlamlı bir etkisinin olduğu belirlenmiştir. Ek olarak, sağlık ve güvenliğin
öznel iyi oluşa etkisinde organik gıda tüketim niyetinin aracılık rolü olduğu
ve gastronomi şehirlerinde önemli bir potansiyele sahip olduğunu ortaya
çıkmıştır
Sonuç ve Öneriler
Araştırmanın sonuçları, sağlık ve güvenliğin bireylerin öznel iyi oluşunu
olumlu yönde etkilediğini göstermektedir. Ayrıca, bu etkinin organik gıda
tüketim niyetinin aracılık rolüyle daha da güçlendiği belirlenmiştir. Bu
bulgular, organik gıda endüstrisi ve sağlıklı beslenme teşvikleri alanında
önemli implikasyonlara sahiptir. Özellikle, gastronomi şehirlerinde organik
gıda tüketim niyetinin öznel iyi oluşa olan olumlu etkisi vurgulanmıştır.
Bu, bu tür şehirlerin sürdürülebilir ve sağlıklı yaşam biçimlerini teşvik etme
potansiyeline işaret etmektedir. Gelecekteki araştırmalarda, benzer etkilerin
farklı coğrafi bölgelerde ve kültürel kontekstlerde incelenmesi önemlidir.
Ayrıca, organik gıda tüketim niyetinin diğer faktörlerle etkileşimini anlamak
için daha fazla çalışma yapılmalıdır. Bununla birlikte, sağlık ve güvenlik
faktörlerinin organik gıda tercihlerini nasıl etkilediğini daha detaylı şekilde
analiz etmek de önemlidir.
Orijinalliği/değeri
Bu çalışma, sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa olan etkisi üzerine yapılan
araştırmaların Afyonkarahisar ilindeki UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’nın
Gastronomi şehri olan bir lokasyonda gerçekleştirilmiş olmasıyla özgünlük
kazanmaktadır. Ayrıca, organik gıda tüketim niyetinin sağlık ve güvenlik ile
öznel iyi oluş arasındaki aracılık rolünün belirlenmesi, bu çalışmanın katkı
sağladığı bir diğer önemli yeni yön olarak öne çıkmaktadır.
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 243
1. Giriş
Hızla gelişen ekonomiyle birlikte, tüketicilerin tükettikleri gıdalardan
beklentileri tazeden güvenliye doğru dönüşmektedir (Smith ve Paladino,
2010). Tüketicilerin güvenli ve faydalı gıda tüketmenin öneminin farkına
varması nedeniyle doğal, kirlilikten arındırılmış ve sağlıklı gıda tüketimi
kavramı moda haline gelmiştir; bu da organik gıdalara olan talebin hızla
arttığı anlamına gelmektedir (Nagappan ve Getinet, 2015, Willer vd.,
2021). Dolayısıyla, tüketiciler gıda seçimlerinde daha güvenli, daha sağlıklı
ve daha yeşil seçenekleri tercih etmeye daha istekli olmaktadır. Bu da bu
tür gıdaların piyasa değerinde artışa yol açmaktadır (Jitrawang ve Krairit,
2019). Saleki ve Seydsaleki’ye (2012) göre organik gıda, sürdürülebilir
kalkınma ilkelerine bağlı kalarak hayvan refahını ve çevreyi gözeten yöntemler
kullanılarak üretilen, kullanımı güvenli, yüksek kaliteli ve besleyici gıda olarak
tanımlanmaktadır. Organik gıda, az sayıda zararlı kimyasal madde içermesi
ve genetiği değiştirilmiş bileşenler içermemesi nedeniyle gıda arzının çevre
üzerindeki etkisini azaltırken (Lockie vd., 2002), aynı zamanda tüketici için
herhangi bir sağlık tehdidi oluşturmamakta veya gereksiz kaynak israfına
yol açmamaktadır. Dolayısıyla, organik gıdalar pazarlamada yeşil, sağlıklı,
ekolojik ve çevre dostu ürünlerle eşdeğerdir (Mohamad vd., 2014).
Önceki çalışmalardan elde edilen bulgular, insan sağlığı, gıda güvenliği,
tutumlar, farkındalık ve fiyat primi ödeme istekliliğinin kişinin organik
gıda tüketim niyetini etkileyen faktörler olduğunu göstermiştir (Gabriel
vd., 2021). Tüketicilerin sürdürülebilirlik yönelimi, şüpheciliği ve çevreye
duyarlı satın alma davranışı da tüketicilerin organik gıda tüketim davranışını
etkilemede rol oynamaktadır (Siriattakul vd., 2019). Ancak, önceki
çalışmaların çoğu seçici bir pazara odaklanmadığından tüketicilerin organik
gıda tüketim davranışlarının anlaşılması hâlâ başlangıç aşamasındadır
(Wibowo vd., 2022). Bu nedenle, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde,
tüketicilerin organik gıda tüketim niyetini etkileyen rasyonel faktörler
hakkında bilimsel bilgiye şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda, bu
araştırma UNESCO Gastronomi Şehri Afyonkarahisar’a odaklanarak sağlık
ve güvenlik algısının organik gıda tüketim niyeti ve öznel iyi oluş üzerindeki
etkisini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Ayrıca sağlık ve güvenlik algısının
organik gıda tüketim niyeti üzerindeki etkisinde öznel iyi oluşun aracılık
rolünü incelemektedir.
244 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
2. Kavramsal/Teorik Çerçeve ve Hipotezlerin Geliştirilmesi
2.1. Sağlık ve Güvenlik Algısı Bağlamında Organik Gıda Tüketim
Niyeti
Günümüzde teknolojiler, pestisitler ve genetiği değiştirilmiş maddelerdeki
büyük gelişmeler, konvansiyonel (insan yapımı) üretime dayalı tarımı
yaygınlaştırmış ve bu durum tüketicilerin organik gıda arayışındaki çabasını
arttırmıştır (Hingston ve Noseworthy, 2018; Marette vd., 2021). Çünkü
günümüzde yaşan salgın hastalıklar ve yaygın sağlık problemleri, sağlığın
tüketiciler için önemli bir endişe kaynağı olmasına ve organik gıda tüketiminin
dünya genelinde yeni bir norm haline gelmesine yol açmıştır (Liu vd., 2021;
Tandon vd., 2021; Cavite vd., 2022). Yoğun sentetik bileşenler, büyüme
hormonları veya iyonlaştırıcı radyasyon olmadan yetiştirilen ve işlenen
organik gıdalar, tüketicilerce daha sağlıklı olarak görülmektedir (Ditlevsen
vd., 2019; Lin vd., 2021; Nei vd., 2017). Araştırmalar, tüketicilerin sağlıklı
kalmak ve diğer gıda ürünleriyle ilişkili sağlık risklerinden kaçınmak için
organik gıda ürünlerini tercih ettiğini göstermektedir (Doorn ve Verhoef,
2015; Cavite vd., 2022; Parashar vd., 2023). Ayrıca Diyabet ve kalp
rahatsızlıkları gibi yaşam tarzı hastalıklarının yüksek oranda görülmesi,
tüketicilerin gıda kalitesi ve güvenliğinin önemini fark etmelerini sağlayan
bir alarm oluşturmuştur (Roberfroid, 2002; Menrad, 2003). Bununla
birlikte, tüketiciler harcanabilir gelirlerindeki orantılı artış nedeniyle daha
iyi bir yaşam kalitesi elde etmek için organik gıda tüketmeye yönelmektedir
(Kriwy ve Mecking, 2012).
H1: Sağlık ve güvenlik algısının organik gıda tüketim niyeti üzerinde pozitif
yönlü anlamlı bir etkisi vardır.
2.2. Sağlık ve Güvenlik Algısı ile Öznel İyi Oluş
Organik beslenme, insanların yaşam kalitesinin yüksek tutulmasında
giderek daha önemli bir faktör haline gelmektedir. Yakın zamana kadar,
sağlıklı gıda konusu sadece belirli sağlık sorunları ortaya çıktığında dikkate
alınırken, sağlıklı ve organik beslenmenin insan yaşamının birçok yönü için
önemi ve faydaları hakkındaki bilgilerin yaygınlaşması ve erişilebilirliği,
organik gıda ürünleri satın almaya karar veren genç ve orta yaşlı insanların
sayısının artmasına neden olmuştur (Colovic ve Stojkovic, 2017; Colovic
vd., 2020). Organik gıdalar daha çevre dostu bir şekilde (Colom-Gorgues,
2009), pestisit ve herbisit kullanılmadan üretilmekte (Huber vd., 2011)
ve geleneksel gıdalara kıyasla çok daha fazla besin maddesi içermektedir
(Reganold ve Wachter, 2016). Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam tarzı ile doğru ve
sağlıklı beslenmenin önemi konusunda tüketici bilincinin artmasıyla birlikte
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 245
organik gıda veya “yeşil ürünlere” olan talebin de artması şaşırtıcı değildir.
Çok sayıda araştırmanın sonuçları, tüketicilerin organik gıdalara karşı genel
olarak olumlu bir tutum içinde olduklarını, çünkü organik gıdaların sağlık
açısından daha sağlıklı ve güvenli olduğuna ve geleneksel gıdalardan daha
fazla vitamin ve mineral içerdiğine inandıklarını göstermektedir. Sağlıklı
olması, pestisit ve gıda katkı maddesi bulunmaması, gıda güvenliği, lezzet ve
kalite gibi bireysel güdülerin tüketicilerin çoğunluğu için organik gıda satın
alma konusunda baskın nedenler olduğunu belirtmektedir (Chen, 2009;
Mondelaers vd., 2009; Haghiri vd., 2009). Bu doğrultuda organik gıdalara
yönelik sağlık ve güvenlik algısının öznel iyi oluş üzerinde de etkili olduğu
düşünülmektedir.
H2: Sağlık ve güvenlik algısının öznel iyi oluş üzerinde pozitif yönlü anlamlı
bir etkisi vardır.
H3: Organik gıda tüketim niyetinin öznel iyi oluş üzerinde pozitif yönlü
anlamlı bir etkisi vardır.
H4: Sağlık ve güvenlik algısının öznel iyi oluş üzerindeki etkisinde organik
gıda tüketim niyetinin aracılık rolü vardır.
Şekil 1: Araştırma Model Önerisi
3. Yöntem
Bu çalışmanın amacı, sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa etkisinde
organik gıda tüketim niyetinin aracılık rolünü incelemektir. Sağlık ve
güvenlik bağımsız değişken olarak ele alınırken, öznel iyi oluş bağımlı
değişken olarak kabul edilmiş ve organik gıda tüketim niyeti ise aracı
değişkenler olarak belirlenmiştir. Bu araştırma, UNESCO Yaratıcı Şehirler
Ağı’nın Gastronomi şehri olan Afyonkarahisar ilinde gerçekleştirilmiştir.
Veriler, kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak Afyonkarahisar’ı ziyaret
246 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
eden bireylerden elde edilmiştir. Çalışma verileri, 260 katılımcıdan çevrimiçi
anket aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmada, neden-sonuç ilişkilerini ortaya
çıkarmak amacıyla nicel araştırma tekniklerinden anket yöntemi kullanılarak
sayısal olarak ölçülebilir verilerin istatistiksel analizi yapılmıştır. Veriler,
10 Şubat - 15 Nisan 2023 tarihleri arasında Google Forms üzerinden
online anket yoluyla toplanmıştır. Ölçekler, 5’li Likert ölçeği formatında
hazırlanmıştır. Verilerin gözlem sıklığı ve yüzde dağılımını göstermek, ilişkili
değişkenleri bir kategori altında toplamak için frekans analizi uygulanmıştır.
Veri yapılarının doğruluğunu değerlendirmek için güvenilirlik ve geçerlilik
analizleri ile normal dağılım analizi için normallik testleri IBM SPSS programı
kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Aracı değişkenlerin etkilerini belirlemek için
ise Hayes (2009) tarafından geliştirilen PROCESS Macro kullanılmıştır.
Baron ve Kenny (1986) yöntemine dayanan PROCESS, dolaylı regresyon
katsayısını hesaplamaktadır.
Çevrimiçi anket formu iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde,
katılımcıların sosyo-demografik özelliklerini belirlemek için 5 soru
bulunmaktadır. İkinci bölümde ise organik gıda tüketim niyetini ölçmek
için Goetzke vd. (2014) tarafından uyarlanan 4 maddeden oluşan bir
ölçek kullanılmıştır. Sağlık ve güvenlik ölçütleri için Kähkönen vd. (1996)
tarafından geliştirilen 8 maddeden oluşan bir ölçek kullanılmıştır. Öznel
iyi oluş ölçümü için ise Ryan & Frederick (1997) tarafından geliştirilen 5
maddeden oluşan bir ölçek kullanılmıştır.
Bu çalışmanın sonuçlarına ulaşmak için, toplanan verilerin analizi ve
yorumlaması önemlidir. İstatistiksel analizler, araştırmanın amaçlarına
ulaşmak için kullanılan yöntemlerle birlikte yapılmıştır. Ayrıca, güvenilirlik
ve geçerlilik analizleriyle veri yapılarının doğruluğu da kontrol edilmiştir.
Bu çalışmanın önemi, organik gıda tüketimi ile öznel iyi oluş arasındaki
ilişkiyi sağlık ve güvenlik aracılığıyla anlamak ve bu alanda daha fazla bilgi
sağlamaktır. Ayrıca, Gastronomi şehri olan Afyonkarahisar’ın bu konudaki
potansiyelini ortaya çıkarmak ve sürdürülebilir bir beslenme ve yaşam
tarzı için önemli ipuçları sağlamaktır. Sonuç olarak, bu çalışma organik
gıda tüketim niyeti, öznel iyi oluş, sağlık ve güvenlik arasındaki ilişkileri
anlamak amacıyla gerçekleştirilen bir araştırmadır. Afyonkarahisar ilinde
yapılan bu çalışma, organik gıda tüketimini teşvik etmek, sağlık ve güvenlik
faktörlerinin rolünü vurgulamak ve sürdürülebilir bir beslenme ve yaşam
tarzını desteklemek için önemli bir katkı sağlamaktadır.
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 247
4. Bulgular
Tablo 1: Katılımcıların Bireysel Özelliklerine İlişkin Bulgular
Değişkenler
Cinsiyetiniz
Medeni Durum
Yaş
Eğitim Düzeyi
Gelir Algı Düzeyi
Kategori
N
%
Kadın
153
58,8
Erkek
107
41,2
Evli
142
54,6
Bekar
118
45,4
18-25 yaş
42
16,2
26-35 yaş
65
25
36-45 yaş
102
39,2
46-55 yaş
36
13,8
56-60 yaş
13
5
61 üstü yaş
2
0,8
İlköğrenim
20
7,7
Lise
66
25,4
Lisans
140
53,8
Lisansüstü
34
13
Çok Düşük
10
3,8
Düşük
24
9,2
Orta
91
35
Yüksek
99
38,1
Çok Yüksek
36
13,8
Katılımcıların %58,8’i kadın, %41,2’si ise erkek, medeni durumlarına
bakıldığında %54,6’sı evli %45,4’ü ise bekârdır. Katılımcıların yaş aralıkları
incelendiğinde en fazla katılımın; %39,2 ile 36-45 yaş aralığından olduğu ve
bu oranı %25 ile 26-35 yaş aralığının takip ettiği görülmektedir Katılımcıların
eğitim düzeyleri incelendiğinde %53,8’i lisans, %7,7’si ise ilköğretim
mezunudur. Katılımcıların gelir durumlarına bakıldığında %38,1’i yüksek
gelir algısına sahipken, %3,8’i düşük gelir algısına sahiptir (Bknz. Tablo 1).
248 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Tablo 2: Değişkenlere İlişkin Güvenirlik ve Geçerlilik Sonuçları
Faktör
Özdeğer Varyans KMO
Cronbach
Alpha
4,371
54,638
0,862
0,927
3,06
76,498
0,799
0,926
4,138
82,764
0,859
0,960
Sağlık ve Güvenlik
Organik gıdalar…
Çok sayıda vitamin ve mineral içerir 0,957
Besleyicidir
0,936
Düşük kalorilidir
0,924
Hiçbir katkı maddesi/yapay bileşen
0,626
içermez
Sağlıklıdır.
0,604
Düşük kimyasal kalıntılara sahiptir
0,579
(örn. pestisitler)
Tüketmek güvenlidir
Doğaldır
(örn.
değiştirilmemiş)
0,570
genetiği
0,555
Organik Gıda Tüketim Niyeti
Çevreye ve insana verilen zararı
azaltmak için organik gıda ürünleri 0,974
satın almak istiyorum.
Sağlığımı garanti altına almak için
organik gıda ürünleri satın almak 0,901
isterim.
Mümkün olduğunca organik gıda
0,821
ürünleri satın almayı planlıyorum.
Organik gıda ürünleri için daha fazla
0,790
ödemeye hazırım.
Öznel İyi Oluş
Organik gıda tükettiğimde kendimi…
Memnun hissediyorum
0,941
Rahatlamış hissediyorum
0,924
Sağlıklı hissediyorum
0,908
Fiziksel olarak enerjik hissediyorum
0,895
Zihinsel olarak uyanık hissediyorum 0,879
Tablo 2’deki KMO değerleri ve Bartlett’s testlerine ilişkin sonuçlara
bakıldığında, örneklemin faktör analizi için yeterli büyüklükte olduğu
(KMO>0,70; p=0,000) tespit edilmiştir. Yapılan faktör analizi sonucunda
sağlık güvenlik ölçeğinin toplam varyansın %54,638’ini, organik gıda
tüketim niyetinin %76,498’ini ve son olarak öznel iyi oluşun %82,764’ünü
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 249
açıklayan her bir değişken için tek boyut altında toplandığı görülmüştür.
Sağlık ve güvenlik Cronbach’s Alpha katsayısı 0,927 olarak; organik gıda
tüketim niyeti 0,926 olarak öznel iyi oluş ise 0,960 olarak hesaplanmıştır.
İlgili değişkenlerin faktör sonuçları incelendiğinde sağlık ve güvenlik
değişkeninin 0,555-0,957 arasında; organik gıda tüketim niyetinin 0,7900,974 arasında ve son olarak öznel iyi oluş değişkenin 0,879-0,941 arasında
olduğu belirlenmiştir.
Araştırmada organik gıda tüketim niyeti, öznel iyi oluş ve sağlık ve
güvenlik arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla Pearson Korelasyon testi
uygulanmış, elde edilen sonuçlar Tablo 3’te sunulmuştur. Değişkenler
arasındaki ilişkinin düzeyi, korelasyon katsayısının 0-0,29 arasında olması
durumunda zayıf; 0,30-0,64 arasında olması durumunda orta; 0,65-0,84
arasında olması durumunda güçlü; 0,85-1 arasında olması durumunda da
çok güçlü şeklinde yorumlanabilir (Ural ve Kılıç, s.244).
Tablo 3: Değişkenlere İlişkin Korelasyon Sonuçları
X
SS
Çarpıklık Basıklık OG
WEL
SG
Organik Gıda Tüketim
Niyeti (OG)
3,260 1,258 -0,330
-0,851
1
Öznel İyi Oluş (WEL)
3,829 1,188 -1,251
0,613
0,534** 1
-0,300
0,660** 0,538** 1
Sağlık ve Güvenlik (SG) 3,536 1,128 -0,660
Organik gıda tüketim niyeti ile öznel iyi oluş arasında pozitif yönlü, orta
düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu (r=0,534; p=0,000) belirlenmiştir.
Organik gıda tüketim niyeti ile sağlık ve güvenlik arasında pozitif yönlü,
yüksek düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu (r=0,660; p=0,000)
belirlenmiştir. Öznel iyi oluş ile sağlık ve güvenlik arasında pozitif yönlü,
orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu (r=0,538; p=0,000) belirlenmiştir.
Sağlık ve güvenlik (X) ve öznel iyi oluş (Y) arasındaki ilişkide organik
gıda tüketim niyetinin (M) aracılık rolü SPSS ve PROCESS makrosu ile test
edilmiştir (Hayes, 2009). Aracı rolünü test etmek için bootstrap katsayısı ve
5000 bootstrap örneği çıkarılmış ve güven aralığı %95 olarak belirlenmiştir.
250 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Tablo 4: Değişkenlere İlişkin Macro Process Analizi Sonuçları
Hipotezler
Etki
β
Araştırma Modeli
S.H.
t
p
R
R2
MSE F
p
Model 1
Sabit
H1
>OG
0,658 0,194 3,40
SG----
0,000*
0,736 0,052 14,106 0,000*
0,660 0,435 0,721 198,97 0,00*
Model 2
Sabit
1,825 0,205 8,902
0,000*
0,538 0,290 0,582 105,33 0,00*
H2
SG---0,567 0,055 10,263 0,000*
>WEL
Model 3
1,628 0,201 8,08
0,000*
H3
OG---0,298 0,063 4,71
>WEL
Sabit
0,000*
0,588 0,346 0,929 68,08
0,00*
Tablo 4’te ilk olarak sağlık ve güvenliğin organik gıda tüketim niyeti
üzerinde pozitif yönlü anlamlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir (β:
0,736; S.H: 0,052; %95 BootCI [BootLLCI: 0,509 → BootULCI: 0,674];
p<0,01; R2: 0,435) Model 1’deki β katsayısı anlamlıdır, p-değeri 0,001’den
küçüktür ve güven aralığı (BootCl) (0) sıfır içermez. R2 determinasyon
katsayısına göre sağlık ve güvenliğin organik gıda tüketim niyeti varyansının
%43,5’ini açıklamaktadır. Dolayısıyla H1 hipotezi kabul edilmiştir.
Sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluş üzerinde pozitif yönlü anlamlı bir
etkiye sahip olduğunu göstermektedir (β: 0,567; S.H: 0,055; %95 BootCI
[BootLLCI: 0,545 → BootULCI: 0, 695]; p<0,01; R2: 0,290) Model
2’deki β katsayısı anlamlıdır, p-değeri 0,001’den küçüktür ve güven aralığı
(BootCl) (0) sıfır içermez. R2 determinasyon katsayısına göre organik gıda
tüketim niyetinin öznel iyi oluştaki varyansın %29’unu açıklamaktadır.
Dolayısıyla H2 hipotezi kabul edilmiştir.
Üçüncü olarak, organik gıda tüketim niyetinin öznel iyi oluş üzerinde
pozitif yönlü anlamlı bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir (β: 0,298; S.H:
0,063; %95 BootCI [BootLLCI: 0,173 → BootULCI: 0,423]; p<0,01).
Model 3’teki β katsayısının anlamlı olduğu, p değerinin 0,05 ve 0,01’den
küçük olduğu ve güven aralığının (BootCl) (0) sıfır içermediği görülmüştür.
R2 determinasyon katsayısına göre organik gıda tüketim niyeti ile sağlık ve
güvenliğin öznel iyi oluştaki varyansın %34,6’sını açıklamaktadır. Dolayısıyla
H3 hipotezi kabul edilmiştir.
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 251
Son olarak, organik gıda tüketim niyeti değişkeninin aracılık etkisinin
istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığını test etmek için Sobel testi ve
Bootstrapping tekniği kullanılmıştır. Bir aracılık etkisinden tam olarak
bahsedebilmek için Sobel Testi z skorunun 1,96’dan yüksek ve p-değerinin
anlamlı olması gerekmektedir (Preacher ve Hayes, 2008). Bootstrapping
tekniği ile aracılık etkisinin derecesini belirlemek için p-değerinden ziyade
güven aralığı önemlidir. Bootstrap güven aralığı [BootLLCI → BootULCI]
(0) sıfır içermiyorsa aracılık etkisinin derecesi anlamlıdır (Preacher ve Hayes,
2008). Aracı etkiyi belirlemek için Hayes tarafından geliştirilen makro
Process kullanılmıştır. Process makrosu, a ve b yollarının anlamlılığını ve etki
düzeylerini ölçmekte ve ayrıca toplam, doğrudan ve dolaylı etkileri analiz
etmektedir. Toplam etki bağımsız değişkenden bağımlı değişkene giden
yol; doğrudan etki bağımsız değişkenin aracı değişken üzerinden bağımlı
değişkene giden yol; dolaylı etki ise toplam etki ile doğrudan etki arasındaki
farktır (Preacher ve Hayes, 2008).
Tablo 5: Aracılık Etki Sonuçları
Bootcamp
β
BootSE t
p
BootLLCI BootULCI
Doğrudan Etki
0,247
0,050
0,000*
0,148
0,346
Dolaylı Etki
0,264
0,039
0,192
0,345
Z Skor
5,102
4,9141
0,013*
Aracılık Etki Türü: Kısmi Aracılık
Tablo 5’te sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa etkisinde organik gıda
tüketim niyetinin aracılık etkisi analiz edilirken ilk olarak doğrudan ve dolaylı
etkiler hesaplanmıştır, Doğrudan etki (β: 0,204; BootSE = 0,050; %95
BootCI [BootLLCI: 0,148 → BootULCI: 0,346]) ile dolaylı etkisini [β:
0,264; BootSE = 0,039; %95 BootCI [BootLLCI: 0,192 → BootULCI:
0,345] olduğu belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, doğrudan etki %20
,5 olduğunda bootstrap güven aralığı (0) sıfırı içermez (Preacher ve Hayes,
2008: 884) ve Sobel Testi z puanı 1,96’dan yüksek ve anlamlıdır (z =
5,102 → p = 0,013). Böylece sağlık ve güvenliğin öznel iyi oluşa etkisinde
organik gıda tüketiminin kısmi aracılık rolüne sahip olduğu tespit edilmiştir.
Dolayısıyla H4 hipotezi kabul edilmiştir.
252 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Şekil 2: Araştırma Model Sonuçları
5. Sonuç, Tartışma ve Öneriler
Bu çalışmada, bireylerin sağlık ve güvenlik algısının öznel iyi oluşuna
etkisinde organik gıda tüketim niyetinin aracılık rolünü incelenmiştir.
Araştırma, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’nın Gastronomi şehri olarak
kabul ettiği Afyonkarahisar ilinde gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında
260 katılımcıdan elde edilen veriler değerlendirilmiştir.
Araştırmanın sonuçları, organik gıda tüketim niyetinin sağlık ve güvenlik
faktörleriyle pozitif yönlü bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir.
Katılımcıların organik gıda tercih etme niyeti, bu ürünlerin sağlık açısından
zengin olduğuna, besleyici olmalarına, düşük kalorili olmalarına, katkı
maddesi içermemelerine, düşük kimyasal kalıntılara sahip olmalarına ve doğal
olmalarına dayanmaktadır. Ayrıca, sağlık ve güvenlik faktörlerinin, bireylerin
öznel iyi oluşunu olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Organik gıdaların
sağlık açısından zengin, besleyici ve güvenli olduğuna olan inançlar, bireylerin
bu ürünleri tüketme niyetini artırmaktadır. Ayrıca, organik gıdaların doğal ve
katkı maddesi içermeyen yapısı, bireylerin kendilerini daha iyi hissetmelerini
desteklemektedir. Bununla birlikte, organik gıda tüketim niyetinin sağlık
ve güvenlik ile öznel iyi oluş arasında kısmi aracılık rolüne sahip olduğu
belirlenmiştir.
Sonuç olarak, Afyonkarahisar ilinin Gastronomi şehri olarak kabul
edilmesi ve organik tarımın teşvik edilmesi, sürdürülebilir bir beslenme
ve yaşam tarzını teşvik etmek adına önemlidir. Bu çalışma, organik gıda
tüketiminin bireylerin öznel iyi oluşunu artırabileceğini ve bu etkinin sağlık
ve güvenlik faktörleri aracılığıyla gerçekleşebileceğini vurgulamaktadır.
Gelecekteki çalışmaların, bu alandaki bulguları desteklemesi ve bu ilişkileri
daha derinlemesine anlaması açısından önemli olacaktır.
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 253
5.1. Teorik ve pratik çıkarımlar
Bu çalışma, organik gıda tercihlerinin bireylerin sübjektif iyi oluşları
üzerindeki etkilerini sağlık ve güvenlik faktörleri aracılığıyla incelemiş ve
önemli teorik çıkarımlar ortaya koymuştur. Öncelikle, bu sonuçlar tüketici
davranışları ve karar alma süreçleri teorileri açısından önemlidir. Sağlık
ve güvenlik algıları, tüketicilerin organik gıda tercihlerini etkileyen temel
belirleyiciler olarak öne çıkmaktadır. Bu, tüketici davranışları teorilerinde sağlık
ve güvenlik faktörlerinin daha fazla vurgulanması gerektiğini göstermektedir.
Ayrıca, araştırmanın bulguları, bireylerin organik gıda tercihlerini
şekillendiren sağlık ve güvenlik algılarına odaklanan pazarlama stratejilerinin
önemini vurgulamaktadır. Organik gıda üreticileri ve pazarlamacıları,
ürünlerinin sağlık yönlerini vurgulayarak ve güvenli olduklarına dair doğru
bilgilendirme yaparak, tüketicilerin ilgisini çekebilirler. Organik ürünlerin
doğallığı, besleyici özellikleri ve katkı maddesi içermemesi gibi özellikler,
sağlık ve güvenlik algılarını güçlendirmek için vurgulanmalıdır.
Çalışmanın pratik çıkarımları, organik gıda endüstrisi ve sağlıklı beslenme
teşvikleri için önemli rehberlikler sunmaktadır. İlk olarak, organik gıda
üreticileri, ürünlerinin sağlık ve güvenlik yönlerini vurgulamak suretiyle
tüketicileri cezbetmek için bu faktörleri öne çıkarmalıdır. Organik ürünlerin
doğallığı, besleyici özellikleri ve katkı maddesi içermemesi gibi özellikler
vurgulanarak sağlık ve güvenlik algıları güçlendirilmelidir. Ayrıca, sağlık ve
güvenlik algılarının organik gıda tercihini etkilediği göz önüne alındığında,
kampanyalar ve eğitim programları bu iki faktörü ön plana çıkarmalıdır.
Tüketicilere organik gıdaların sağlık açısından faydaları ve güvenliği hakkında
doğru bilgilendirme yapılması, organik gıda pazarının büyümesine katkıda
bulunabilir.
Son olarak, bu araştırma, Gastronomi şehri olarak kabul edilen bölgelerin
organik gıda tüketimini teşvik etme potansiyelini ortaya koymaktadır.
Bu bölgeler, organik tarım ve sürdürülebilir beslenme konusunda örnek
projeler geliştirerek hem ekonomik olarak kalkınabilirler hem de çevresel ve
sağlık açısından faydalar sağlayabilirler. Bu pratik çıkarımlar, organik gıda
sektörünün büyümesi ve tüketici sağlığının artırılması adına önemli bir
rehberlik sağlamaktadır.
5.2. Sınırlılıklar ve gelecekteki araştırmalara yönelik öneriler
Bu çalışmanın birkaç sınırlılığı bulunmaktadır. İlk olarak, verilerin
yalnızca Afyonkarahisar ilinde toplanmış olması, sonuçların genelleme
kapasitesini sınırlayabilir. Farklı coğrafi bölgelerde, farklı kültürel ve sosyal
yapılar altında benzer çalışmaların yapılması, sonuçların daha geniş bir
254 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
perspektife oturmasını sağlayabilir. İkinci olarak, verilerin çevrimiçi anketler
aracılığıyla toplanmış olması, yanıt verenlerin internet erişimine ve dijital
becerilere sahip olmasını gerektirir. Bu nedenle, çalışmanın örnekleminde
dijital bölünmeler olabilir. Bu durum, sonuçların belirli bir demografik
profili temsil etmesine neden olabilir. Üçüncü olarak, çalışmada kullanılan
ölçeklerin tamamının öz-bildirime dayalı olması, sübjektif algıları yansıtma
eğilimindedir. Objektif ölçüm yöntemlerinin de dâhil edilmesi, sonuçların
güvenilirliğini artırabilir.
Bu çalışmanın sonuçlarından yola çıkarak, gelecekte yapılabilecek
araştırmalara yönelik birkaç öneri sunulabilir. Öncelikle, farklı coğrafi
bölgelerde benzer çalışmalar yapılması ve sonuçların karşılaştırılması, organik
gıda tüketim niyetinin sağlık ve güvenlik algıları üzerindeki etkilerinin
genellemesini sağlayabilir. Ayrıca, organik gıda tercihlerinin demografik
faktörlere göre nasıl değiştiğini inceleyen çalışmalar, tüketici segmentasyonu
ve hedefleme stratejileri açısından önemlidir. Örneğin, yaş, cinsiyet, gelir
seviyesi gibi faktörlerin organik gıda tercihleri üzerindeki etkileri daha
detaylı bir şekilde araştırılabilir. Gelecekteki araştırmalar ayrıca, organik gıda
tercihlerinin çevresel etkilerini ve sürdürülebilirlik boyutunu da ele almalıdır.
Organik tarımın çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkileri ve tüketicilerin
bu faktörleri ne kadar önemsediği konusunda daha fazla bilgi edinmek
önemlidir. Son olarak, bu çalışma sağlık ve güvenlik faktörlerinin organik
gıda tercihlerindeki aracılık rolünü ele almıştır. Gelecekteki araştırmalar,
diğer potansiyel aracı değişkenleri de göz önünde bulundurarak bu ilişkileri
daha kapsamlı bir şekilde inceleyebilir. Bu öneriler, mevcut çalışmanın
sınırlılıklarını aşarak, organik gıda tercihleri ve tüketici davranışları alanında
daha kapsamlı ve geniş perspektifli araştırmaların yapılmasına katkıda
bulunabilir.
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 255
Kaynakça
Baron, R. M., & Kenny, D. A. (1986). The moderator-mediator variable distinction in social psychological research: conceptual, strategic, and statistical
considerations. J. Pers. Soc. Psychol, 51(6), 1173–1182.
Cavite, H.J., Mankeb, P. & Suwanmaneepong, S. (2022). Community enterprise consumers’ intention to purchase organic rice in Thailand: the moderating role of product traceability knowledge. British Food Journal, 124(4),
1124-1148. https://doi.org/10.1108/BFJ-02-2021-0148
Chen, M.F. (2009). Attitude toward organic foods among Taiwanese as related
to health consciousness, environmental attitudes, and the mediating effects of a healthy lifestyle. British Food Journal, 111(2), 165-178. https://
doi.org/10.1108/00070700910931986
Colom-Gorgues, A. (2009). The challenges of organic production and marketing
in Europe and Spain: innovative marketing for the future with quality and
safe food products. Journal of International Food and Agribusiness Marketing, 21(2-3), 166-190. https://doi.org/10.1080/08974430802589675
Colovic, M. & Stojkovic, M. (2017). Midlife crisis - external manifestations
and internal changes. Teme, 41(2), 315-336. https://doi.org/10.22190/
TEME1702315C
Colovic, M., Gadzic, A., Ilic, R. & Petrovic, M. (2020). Physical activity as
one of the most optimal ways of active fatigue elimination and overcoming midlife crisis. Facta Universitatis, Series: Physical Education and Sport,
18(1), 239-247. https://doi.org/10.22190/FUPES190630021C.
Ditlevsen, K., Sandoe, P. & Lassen, J. (2019). Healthy Food is nutritious, but
organic food is healthy becuase it is pure: the negotiation of healthy food
choices by Danish consumers of organic food. Food Quality and Preference, 71, 46-53. https://doi.org/10.1016/j.foodqual.2018.06.001
Doorn, J.V. & Verhoef, P.C. (2015). Drivers of and barriers to organic purchase behavior. Journal of Retailing, 91(3), 436-450, doi: 10.1016/j.
jretai.2015.02.003.
Gabriel, A. E., Abbyssinia, M., & Shehu F. G. Y. (2021). The willingness to consume organic food: A review. Food and Agricultural Immunology, 32(1),
78-104, https://doi.org/10.1080/09540105.2021.1874885.
Goetzke, B., Nitzko, S., & Spiller, A. (2014). Consumption of organic and functional food. A matter of well-being and health?. Appetite, 77, 96-105.
Haghiri, M., Hobbs, J.E. & McNamara, M.L. (2009). Assessing consumer
preferences for organically grown fresh fruit and vegetables in Eastern
New Brunswick. International Food and Agribusiness Management Review,
12(4), 81-100. https://doi.org/10.22004/ag.econ.92556
256 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Hayes, A. F. (2009). Beyond Baron and Kenny: Statistical mediation analysis
in the new millennium. Communication monographs, 76(4), 408-420. https://doi.org/10.1080/
Hingston, S.T. & Noseworthy, T.J. (2018). Why consumers don’t see the benefits
of genetically modified foods, and what marketers can do about it. Journal of Marketing, 82(5), 125-140, https://doi.org/10.1509/jm.17.0100
Huber, M., Rembiałkowska, E., Srednicka, D., Bugel, S. & Van de Vijver, L.
(2011), Organic food and impact on human health: assessing the status
quo and prospects of research. NJAS - Wageningen Journal of Life Sciences,
58(3-4), 103-109. https://doi.org/10.1016/j.njas.2011. 01.004
Jitrawang, P., & Krairit, D. (2019). Factors influencing purchase intention
of organic rice in Thailand. Journal of Food Products Marketing, 25(8),
805-828.
Kähkönen, P., Tuorila, H., & Rita, H. (1996), How information enhances acceptability of a low-fat spread. Food Quality and Preference, 7 (2), 87-94.
Kriwy, P., & Mecking, R. A. (2012). Health and environmental conscious-ness,
costs of behaviour and the purchase of organic food. International Journal
of Consumer Studies, 36(1), 30–37.
Lin, J., Li, T., & Guo, J. (2021). Factors influencing consumers’ continuous
purchase intention on fresh food e-commerce platforms: an organic foods-centric empirical investigation. Electronic Commerce Research and Applications, 50, 101103. https://doi.org/10.1016/j.elerap.2021.101103
Liu, C., Zheng, Y., & Cao, D. (2021). An analysis of factors affecting selection
of organic food: perception of consumers in China regarding weak signals. Appetite, 161(1), doi: 10. 1016/j.appet.2021.105145.
Lockie, S., Lyons, K., Lawrence, G., & Mummery, K. (2002). Eating ‘Green’:
Motivations behind organic food consumption in Australia. Sociologia
Ruralis, 42(1), 23-40. https://doi.org/10.1111/1467-9523.00200.
Marette, S., Disdier, A., & Beghin, J.C. (2021). A comparison of EU and US
consumers’ willingness to pay for gene-edited food: evidence from apples. Appetite, 159, 105064, doi: 10.1016/j.appet. 2020.105064.
Menrad, K. (2003). Market and marketing of functional food in Europe. J. Food Eng. 56(2–3), 181–188. https://doi.org/10.1016/
s0260-8774(02)00247-9.
Mohamad, S. S., Rusdi, S. D., & Hashim, N. H. (2014). Organic food consumption among urban consumers: Preliminary results. Precedia -Social and Behavioral Sciences, 130, 509-514. https://doi.org/10.1016/j.
sbspro.2014.04.059.
Mondelaers, K., Verbeke, W. & Van Huylenbroeck, G. (2009), Importance of health and environment as quality traits in the buying decision
Erdem Baydeniz / Nurullah Kart / Hüseyin Pamukçu / Mustafa Sandıkcı | 257
of organic products. British Food Journal, 111, 1120-1139. https://doi.
org/10.1108/00070700910992952
Nagappan, R., & Getinet, M. (2015). Plant based biopesticides: Safer alternative
for organic food production. Journal of Agricultural Science and Food Research, 6(2),1000e128. https://doi.org/10.4172/2471-2728.1000e128.
Nei, Y.Y., Liang, A.R. & Chen, D.J. (2017). Assessing the effects of organic-food short storytelling on consumer response. The Service Industries Journal,
7(15-16), 968-985. https://doi.org/10.1080/02642069.2017.1371144
Parashar, S., Singh, S. & Sood, G. (2023). Examining the role of health consciousness, environmental awareness and intention on purchase of organic
food: a moderated model of attitude. Journal of Cleaner Production, 386,
135553. https://doi.org/10.1016/j.jclepro.2022.135553
Reganold, J.P. & Wachter, J.M. (2016). Organic agriculture in the twenty-first
century. Nature Plants, 2, 1-8. https://doi.org/10.1038/nplants.2015.221
Rehder, L., Krautgartner, R., & Bolla, S. (2022). COVID-19 Boosts Organic
Food Sales in the EU. Berlin: United States Department of Agriculture
Foreign Agricultural Services.
Roberfroid, M.B., 2002, Global view on functional foods: European perspectives. British Journal of Nutrition, 88, 133-138.
Ryan, R. M., & Frederick, C. (1997). On energy, personality, and health: Subjective vitality as a dynamic reflection of well‐being. Journal of personality,
65(3), 529-565.
Saleki, Z. S., & Seydsaleki, S. M. (2012). The main factors influencing purchase
behaviour of organic products in Malaysia. Interdisiplinary Journal of Contemporary Research in Business, 4(1), 98-116. https://journal-archieves18.
webs.com/98-116.pdf.
Siriattakul, P., Thaiprayoon, K., & Harakan, A. (2019). Managing subjective
well‐being of organic food consumers through sustainability orientation,
environmental consciousness, and skepticism in Thailand: Mediating role
of organic food consumption. World Food Policy, 5, 92-109. https://doi.
org/10.1002/wfp2.12011.
Smith, S., & Paladino, A. (2010). Eating clean and green? Investigating consumer motivations towards the purchase of organic food. Australasian Marketing Journal, 18(2),93-104. https://doi.org/10.1016/j.
ausmj.2010.01.001
Tandon, A., Dhir, A., Kaur, P., Khushwa, S., & Salo, J. (2020). Behavioral reasoning perspectives on organic food purchase. Appetite, 154, 104786,
doi: 10.1016/j.appet.2020.104786.
Tandon, A., Jabeen, F., Talwar, s., Sakashita, M. & Dhir, A. (2021). Facilitators
and inhibitors of organic food buying behavior. Food Quality and Preference, 88, 104077. https://doi.org/10.1016/j. foodqual.2020.104077
258 | Organik Gıda Tüketicilerinin Öznel İyi Oluşa Etki Eden Etmenlerinin Belirlenmesi
Wibowo, S. F., Najib, M., Sumarwan, U., & Asnawi, Y. H. (2022), Rational
and moral considerations in organic coffee purchase intention: Evidence from Indonesia. Economies, 10(12), 308. https://doi.org/10.3390/
economies10120308.
Willer, H., Travnicek, J., Meier, C., & Schlatter, B. (2021), “The world of organic agriculture 2021-statistics and emerging trends.” Research Institute
of Organic Agriculture FiBL and IFOAM. Available from: https://www.
organic-world.net/yearbookl/yearbook-2021.html
Bölüm 15
Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak
Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Hikmet Can Çetin1
Alican Akçiçek2
Selda Uca3
Emrah Özkul4
Özet
Amacı
Çalışmada restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetimi üzerine
incelemelerde bulunarak sürdürülebilir mutfak yönetim süreçlerini,
uygulamalarını, değişkenlerini değerlendirmek ve buna yönelik durum tespiti
yapılarak sürecin geliştirilmesine ilişkin birtakım çıkarımlarda ve önerilerde
bulunmak amaçlanmaktadır.
Araştırma Yöntemi
Araştırmada restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetim
sürecine ilişkin bir çerçeve sunmak üzere derinlemesine bilgi ediniminin
hedeflenmesi nedeniyle nitel araştırma yönteminden yararlanılmıştır. Bu
doğrultuda sürdürülebilir yönetim yaklaşımını benimseyen birinci sınıf
restoran işletmelerinin mutfak çalışanları ile görüşmeler gerçekleştirilmiş ve
görüşmelerden elde edilen veriler durum çalışmasına dayanan tematik analiz
metodu ile çözümlenmiştir.
1
Kırklareli Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, Türkiye,
[email protected]
2
Kocaeli Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, Türkiye,
[email protected]
3
Kocaeli Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, Türkiye,
[email protected]
4
Kocaeli Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1824
259
260 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Bulgular
Çalışmada sürdürülebilir yönetim ile ilişkilendirilen olgular, sürdürülebilir
mutfak yönetimi için ihtiyaç duyulan temel gereklilikler, yetkinlikler, yürütülen
politikalar ve planlamalar, uygulamalar, kontrol süreçleri, sürdürülebilir
mutfak yönetim sürecinin sonuçları gibi konular üzerine çeşitli verilere
ulaşılmıştır. Söz konusu veriler çalışmanın bulgular kısmında yer alan temalar,
kategoriler, kodlar ve açıklamalar halinde sınıflandırılarak değerlendirilmiştir.
Sonuç ve Öneriler
Sürdürülebilir mutfak yönetim yaklaşımını benimseyen restoran işletmelerinin
mali, çevresel, sosyal ve yönetsel bakımlardan birtakım yararlı çıktılarının
bulunduğu ifade edilmiştir. Sürdürülebilir mutfak yönetiminin benimsenmesi
konusunda henüz yeterince gelişim göstermemiş olan restoran işletmelerinin
yatırım, zaman, iş gücü vb. unsurlar çerçevesinde incelenerek teorik ve pratik
bağlamda değerlendirilmesi üzerine birtakım önerilerde bulunulmuştur.
Orijinalliği/Değeri
Restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin gereklilikler,
yetkinlikler, planlamalar, politikalar, uygulamalar ve kontrol işlemleri gibi
unsurların sürdürülebilirlik sertifikası bulunan birinci sınıf restoranlar
üzerinden süreç yönetimi bağlamında ortaya konulması çalışmanın özgün
değerini oluşturmaktadır.
1. Giriş
Sürdürülebilir yönetim; kamu ve özel kuruluşlar tarafından çevre,
ekonomi, toplum gibi unsurların öne çıkarıldığı yönetsel faaliyetler bütünüdür
(Yoon vd., 2020). Bu kapsamda günümüzde maliyet kontrolü, marka imajı
gibi konular bağlamında stratejik fırsatlar barındıran sürdürülebilir yönetim
faaliyetlerinin çeşitli kurum ve kuruluşlar için önem taşıdığı bilinmektedir.
Söz konusu kurum ve kuruluşlar tarafından sürdürülebilir yönetim
metotlarının ve uygulamalarının benimsenmesine ilişkin birtakım politikalar
geliştirilmektedir (Wang vd., 2013). Ancak özellikle yiyecek-içecek
işletmeleri gibi alanlarda sürdürülebilir yönetim sürecinin gelişimine ihtiyaç
duyulduğu düşünülmektedir (Nyamogosa ve Obonyo, 2020; Van Bussel
vd., 2022). Nitekim Jang vd. (2017) tarafından yapılan çalışmada; restoran
işletmelerinde insan kaynağı, organizasyon yönetimi ve mali yapı gibi
bakımlardan stratejik öneme sahip olan mutfakların sürdürülebilir yönetim
bağlamında ele alınması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Bu doğrultuda
sürdürülebilir mutfak yönetim sürecine yönelik bir çerçeve geliştirmek,
sürdürülebilir mutfak yönetimi konusunda restoran uygulamalarına yönelik
bir bakış açısı oluşturmak, teorik ve pratik bağlamda konuya ilişkin saptama
ve önerilerde bulunmak için uzman görüşlerine dayanan bir alan araştırması
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 261
gerçekleştirmek faydalı olacaktır. Araştırmada, restoran işletmelerinde
sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin gereklilikler, yetkinlikler, planlamalar,
politikalar, uygulamalar ve kontrol işlemleri gibi unsurlar sürdürülebilirlik
sertifikası bulunan birinci sınıf restoranlar üzerinden süreç yönetimi
bağlamında incelenmekte, restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak
yönetimine ilişkin tanımlamalara, saptamalara, önerilere yer verilmekte;
ilgili konuda faaliyet gösteren uygulayıcılara bir yol haritası sunulmaktadır.
Tüm bunlar araştırmanın önemini ve özgün değerini ortaya koymaktadır.
Çalışmada restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetimi üzerine
incelemelerde bulunarak sürdürülebilir mutfak yönetim süreçlerini,
uygulamalarını, değişkenlerini değerlendirmek ve buna yönelik durum tespiti
yapılarak sürecin geliştirilmesine ilişkin birtakım çıkarımlarda ve önerilerde
bulunmak amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın literatür
taraması kısmında sürdürülebilir restoran ve mutfak yönetimi konularına
ilişkin alanyazın bilgilerine yer verilmiştir.
2. Literatür Taraması
Sürdürülebilir Restoran ve Mutfak Yönetimi
Sürdürülebilir yönetim; çeşitlilik ve üretim esaslarının sürekliliğini, insan
yaşamını daimî kılmayı ve insan ihtiyaçlarını karşılarken gelecek kuşakları
düşünerek hareket etmeyi hedeflemektedir (Higgings-Desbiolles vd., 2019).
Bu bağlamda çevreyi, ekonomiyi, toplumsal yapıyı korumak; geleceği inşa
etmek ve sürekliliği sağlamak için birtakım yönetsel faaliyetlerin uygulandığı
bir yaklaşım olarak da değerlendirilmektedir (Jang ve Lee vd., 2022).
Sürdürülebilir yönetim kapsamında kamu, vakıf ve özel işletmelerin hem
iç hem de dış süreçleri ele alınmaktadır. Günümüzde özellikle uluslararası
anlaşmalarda sıklıkla yer verilmesi ve önemli bir kıstas olarak görülmesi
nedeniyle iş modellerinde geniş bir yer tutmaya başlayan sürdürülebilirlik
yönetimi, bazı kurumlarda departman halinde bulunurken bazılarında ise
sadece yönetsel bir unsur olarak değerlendirilmektedir (Raab vd., 2018).
Bu çerçevede su ve karbon ayak izi, atık yönetimi, temiz enerji, yerel
tedarik, sorumlu üretim, mesleki eğitim, kadın ve genç istihdamı, sosyal
sorumluluk gibi olguların ve ölçütlerin öne çıktığı görülmektedir (Taş ve
Olum, 2020). Ancak sürdürülebilir yönetim uygulamaları işletmelerin veya
diğer kuruluşların ekonomik yapılarıyla yakından ilişkilidir. Bundan dolayı
sürdürülebilir yönetim faaliyetlerinin maliyet-fayda analizleri dahilinde ilgili
kurumların mali güçleri, hedefleri ve stratejileri çerçevesinde şekillenmesi
beklenmektedir (Tehrani vd., 2020).
262 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Sürdürülebilir restoran yönetimi; restoranların yiyecek-içecek üretim
ve tüketim süreçlerini verimlilik, çeşitlilik ve insan odaklılık esaslarına
dayandırmayı öngören yönetsel bir yaklaşımdır (Principato vd., 2018). Bu
yaklaşımda menü planlama, satın alma, depolama, ön hazırlık, servis ve
değerlendirme aşamaları göz önüne alınarak restoran yönetim değişkenleri
sürdürülebilirlik kıstaslarına uyumlu hale getirmek hedeflenmektedir
(Meneguel vd., 2022). Restoran işletmeleri türlerine göre farklılaşmakla
birlikte mutfak, servis ve bar alanlarını temele alan bir yapıya sahiptir. Bu
kapsamda sürdürülebilir restoran yönetimi tüm çalışan ve yöneticilerin
içerisine dahil olduğu bir süreç olarak değerlendirilmektedir (Filimonau
vd., 2022). Chou vd. (2018) çalışmalarında, restoran işletmeleri tarafından
sürdürülebilir yönetim sürecinin yürütülmesi için planlama, uygulama ve
değerlendirme aşamalarında birtakım sistemlerden ve uygulamalardan destek
alınması ve çeşitli standartlara sahip olunması gerektiğini ifade etmektedir.
Bunlar arasında yeşil nesil restoran kuruluşlarına ilişkin standartların
sürdürülebilir restoran yönetimi bakımından önem taşıdığı belirtilmektedir.
Literatürde sürdürülebilir restoran yönetim standartları ve uygulamaları
farklı şekillerde ele alınmış ve bu kapsamda birtakım sınıflandırmalar
yapılmıştır. Legrant vd. (2010) tarafından yapılan çalışmada; sürdürülebilir
yapı ve tasarım, araçlar ve ekipmanlar; su, enerji ve atık yönetimi, kurumsal
sosyal sorumluluk, sürdürülebilir yiyecek-içecek üretimi ve tüketimi gibi
konuların restoran işletmelerinin sürdürülebilirliği bakımından önem taşıdığı
ifade edilmektedir. Nitekim sürdürülebilir restoran yönetimi kapsamında
ele alınan politikalar, planlamalar ve uygulamalar da bu doğrultuda gelişim
göstermektedir (Kaya, 2022). Dolayısıyla sürdürülebilir restoran yönetimi;
bütüncül bir uygulama ağının planlandığı, yürütüldüğü ve denetlendiği bir
yapıyı içerisinde barındırmaktadır (Sarmiento ve El Hanandeh, 2018).
Restoran mutfakları; su ve karbon ayak izi, katı atık, enerji tüketimi,
insan kaynağı yönetimi, organizasyon yapısı, kadın ve genç istihdamı gibi
sürdürülebilirlik olgusuna ilişkin ölçütlerin yönetimine ihtiyaç duyulan
alanlar arasında önemli bir yer tutmaktadır (Karagiannis ve Andrinos, 2021).
Nitekim Halloran vd. (2018) tarafından yapılan çalışmada mutfaklarda menü
planlama sürecinden tüketim sonrası değerlendirme sürecine kadar olan
tüm aşamalarda söz konusu ölçütlerin her birini önemli birer kıstas olarak
değerlendirmenin ve süreçleri buna göre organize etmenin sürdürülebilir
mutfak yönetimi bakımından faydalı olacağı belirtilmektedir. Örneğin
günümüzde restoran mutfaklarında sürdürülebilir yönetime ilişkin çeşitli
sorunların bulunduğu bilinmektedir. Bunlar arasında altyapı, ekipman,
personel tutumu, ilişkiler gibi yönetsel ve çözümlenebilir konular önemli bir
yer tutmaktadır (Jang ve Lee, 2020). Ancak konuya ilişkin bilgi düzeyinin
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 263
düşük olması, ilgi ve mali kaynaklar bakımından çeşitli yetersizliklerle karşı
karşıya kalınması gibi nedenlerle söz konusu sorunlar henüz tam anlamıyla
çözümlenmemiştir (Jang, 2021). İlgili literatürde konuya ilişkin çerçeve
oluşturacak çeşitli yaklaşımlara yer verilmektedir. Nitekim Jacobs ve Klosse,
(2016) tarafından gerçekleştirilen çalışmada; sürdürülebilir mutfak yönetim
faaliyetlerinin planlama, uygulama ve değerlendirme süreçleri çerçevesinde
düzenlenmesi ile işletmelerin sistemlilik ve verimlilik açısından daha gelişmiş
bir yapıya sahip olacağı belirtilmektedir. Söz edilen bu üç üretim aşaması
restoran mutfaklarında yer alan menü planlama, satın alma, depolama, ön
hazırlık, servis gibi aşamaları içermektedir. Bahsedilen aşamalarda gereklilikler
ve yeterlilikler, planlamalar ve politikalar, uygulamalar ve kontroller gibi
unsurların organize edilmesi önem taşımaktadır. Bu bağlamda literatürde
işletmeci bilinci ve iradesi, yönetici ve personel eğitimi, planlama ve yatırım,
iş akış planı, müşteri bilinci ve talebi gibi unsurlar öne çıkmaktadır (Legrand
vd., 2010).
3. Yöntem
Araştırmada küresel ve yerel ölçekte meydana gelen çevresel,
ekonomik ve toplumsal sorunların çözümünde kritik bir rolü bulunduğu
düşünülen sürdürülebilirlik olgusu ele alınmaktadır. Sürdürülebilir
yönetim faaliyetlerinin söz konusu sorunların çözümü için çeşitli alanlarda
kullanıldığı bilinmektedir. Günümüzde sanayi, tarım ve hizmet sektörü gibi
pek çok alanda yaygınlaşan sürdürülebilir yönetim faaliyetleri kurumlar,
işletmeler ve toplum nezdinde giderek önem kazanmaktadır (Şahin vd.,
2018). Bu bağlamda yiyecek-içecek sektörünün önemli bir parçası olan
restoran işletmelerinde atık yönetimi, yerel tedarik, geleneksel ürünler ve
yöntemler, doğal ve dönüştürülebilir ürün kullanımı vb. konularda çeşitli
sorunlar yaşandığı bilinmektedir (Lin vd., 2022). Bunun yanında literatürde
sürdürülebilir restoran yönetimi bağlamında ele alınan alan araştırmalarının
gelişime açık olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla araştırma sonucunda
hem alanyazın hem de uygulama alanı için sürdürülebilir mutfak yönetim
sürecine ilişkin bir çerçeve oluşturmanın faydalı olacağı düşünülmektedir.
Araştırma kapsamında “Restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak
yönetimi nasıl gerçekleştirilebilir ve sürdürülebilir mutfak yönetimini
sağlamak için ne tür gerekliliklere, yetkinliklere, politikalara, planlamalara,
uygulamalara, kontrol işlemlerine ihtiyaç duyulmaktadır” sorularına cevap
aranmaktadır. Araştırmada restoran yönetim süreçlerini, değişkenlerini ve
uygulamalarını değerlendirmenin hedeflenmesi nedeniyle bir süreç, durum
veya olay konusunda uzmanlığı bulunan bireylerle görüşme gerçekleştirmeye
olanak sağlayan nitel araştırma yönteminin kullanımı tercih edilmiştir.
264 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Çalışmada uluslararası sürdürülebilir restoran işletmeciliği normları
bakımından yeterliliklere sahip birinci sınıf restoran işletmelerinin
sürdürülebilir mutfak yönetim sürecini açıklamak amacıyla durum çalışması
deseninden yararlanılmıştır. Nitekim durum çalışmaları; süreç, durum
veya olayların bir çalışma grubu çerçevesinde ele alınmasını içermektedir
(Heale ve Twycross, 2018; Schoch, 2020). Bu doğrultuda araştırmada
sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin sertifikaları bulunan birinci sınıf
restoran işletmelerinin mutfak çalışanları ile görüşme gerçekleştirilerek
sürece yönelik incelemelerde bulunulmuştur.
Araştırma kapsamında belirlenen hedeflerin dar bir şekilde tanımlanmış
olması ve bu doğrultuda homojen bir çalışma popülasyonuna ulaşılması
gibi nedenlerle yedi katılımcı ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda
restoran işletmelerinde baş aşçı, yardımcı baş aşçı, bölüm şefi, aşçı, aşçı
yardımcısı, bulaşıkçı gibi pozisyonlarda görev alan bireyler ile 30-60
dakika arasında farklılaşan görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler 1025 Temmuz 2023 tarihleri arasında İstanbul’da faaliyet gösteren restoran
işletmeleri ile yapılmıştır.
Görüşmelerden elde edilen veriler tematik analiz yöntemi ile
çözümlenmiştir. Tematik analiz; verilerin örüntü içerisinde, açık ve sistemli
bir yapıda düzenlenmesini sağlayan nitel yöntemli analiz metodudur. Bu
analiz metodu çerçevesinde verilerin kodlanması, temaların ve kategorilerin
oluşturulması, tema, kategori ve kodların düzenlenmesi, bulguların
tanımlanması ve yorumlanması gibi işlemler yürütülmektedir (Braun vd.,
2023). Çalışmada sürdürülebilir mutfak yönetim sürecinin daha açık,
sistemli, akılda kalıcı ve bir örüntü içerisinde ifade edilmesinin hedeflenmesi
nedeniyle tematik analiz yönteminden yararlanılmıştır.
Hayashi ve diğerleri (2019) tarafından yayımlanan çalışmaya göre
araştırma verilerinin geçerliğini ve güvenirliğini sağlamak amacıyla verilerin
araştırmacı yazarlar tarafından toplanması önem taşımaktadır. Bundan dolayı
araştırma kapsamında edinilen veriler araştırmacı yazarlar tarafından elde
edilmiştir. Ayrıca ses kayıt dosyaları depolanmış ve araştırmacılar tarafından
analiz edilmiştir. Bunun yanında sürdürülebilir restoran yönetimi konusunda
çalışmaları bulunan akademisyenlerden görüşme soruları üzerine uzman
görüşü alınmıştır.
Araştırma kapsamında gerçekleştirilen
yöneltilen sorular aşağıda yer almaktadır.
görüşmelerde
katılımcılara
Soru 1: Sürdürülebilir yönetimle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 265
Soru 2: Sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin temel gereklilikler ve
yetkinlikler nelerdir?
Soru 3: Restoran işletmenizin mutfak bölümünde sürdürülebilirliği
sağlamak için yürüttüğünüz politikalar ve planlamalar nelerdir?
Soru 4: Restoran işletmenizin mutfak bölümünde sürdürülebilir
yönetim uygulamaları ve kontrol süreçleri bakımından ne tür faaliyetler
yürütmektesiniz?
Soru 5: Restoran işletmenizde uyguladığınız sürdürülebilir mutfak
yönetim faaliyetlerinin ne tür sonuçları bulunmaktadır?
4. Bulgular
Bulgular kısmında yer verilen veriler nitel veri toplama yöntemlerinden
görüşme tekniği ile elde edilmiş ve tematik analiz metodu ile analiz edilmiştir.
Bu doğrultuda katılımcılara restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak
yönetim süreci kapsamında temel gereklilikler, yetkinlikler, politikalar,
planlamalar, uygulamalar, kontrol işlemleri gibi konular üzerine sorular
yöneltilmiştir. Elde edilen verilere dayanarak tematik analiz gerçekleştirilmiş
ve bunun sonucunda çeşitli bulgulara ulaşılmıştır. Bulgular kısmında yer
alan tablolar araştırmada ele alınan temaları ifade etmektedir. Söz konusu
tablolarda çeşitli kategoriler, kodlar ve açıklamalar yer almaktadır. Böylece
restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetim sürecine ilişkin
sistemli ve kolay anlaşılabilir bir çerçeve oluşturmak mümkün olmaktadır.
Tablo 1. Katılımcıların Demografik ve Mesleki Bilgileri
Kod
Mesleki Tanım
Yaş
Cinsiyet
Eğitim
Mesleki Deneyim
Süresi
1
Baş Aşçı
29
Erkek
Ortaöğretim
10-15 yıl
2
Yardımcı Baş Aşçı
36
Erkek
Ortaöğretim
10-15 yıl
3
Bölüm Şefi
34
Kadın
Yükseköğretim
5-10 yıl
4
Bölüm Şefi
30
Erkek
Yükseköğretim
10-15 yıl
5
Aşçı
41
Kadın
Ortaöğretim
20-30 yıl
6
Aşçı Yardımcısı
24
Erkek
Yükseköğretim
5-10 yıl
7
Bulaşıkçı
47
Kadın
İlköğretim
15-20 yıl
Tablo 1’de sürdürülebilir mutfak yönetim faaliyetlerinin yürütüldüğü
restoran işletmelerinde görev alan yedi adet mutfak çalışanına ilişkin bilgiler
yer almaktadır. Araştırma kapsamında belirlenen hedeflerin dar bir şekilde
tanımlanmış olması ve bu doğrultuda homojen bir çalışma popülasyonuna
266 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
sahip olunması gibi nedenlerle yedi katılımcı ile görüşme gerçekleştirilmiştir.
Gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda araştırmanın hedeflerine ulaşmasına
olanak sağlayacak düzeyde veri doygunluğuna ulaşıldığına kanaat
getirilmiştir. Tabloda katılımcıların mesleki tanımları, yaşları, cinsiyetleri,
eğitim düzeyleri ve mesleki deneyim sürelerine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
Bu doğrultuda baş aşçı, yardımcı baş aşçı, bölüm şefi, aşçı, aşçı yardımcısı,
bulaşıkçı gibi pozisyonlarda faaliyet gösteren çalışanlar ile görüşülmüştür.
Ayrıca katılımcılar; yirmi dört ile kırk yedi yaş aralığında, yüzde elli yedi
oranında erkek yüzde kırk üç oranında kadın cinsiyetine sahip, farklı eğitim
düzeylerine sahip, beş ile otuz yıl arası mesleki deneyim süreleri bulunan
bireylerden oluşmaktadır.
Tablo 2. Sürdürülebilir Restoran Kavramı ile İlişkilendirilen Olgular
Kategori
Çevreci
Yaklaşım
Yerel
Kalkınma
Yönetsel
Süreçler
Kod
Açıklama
Mevsimsellik
Gıda ürünlerinin mevsiminde tüketimi
Doğal Üretim
Zirai ilaç, kirli çevre vb. unsurlardan uzak doğal
gıda üretimi
Yerel Tedarik
Restoran bünyesinde kullanılan ürünlerin yakın
çevreden tedarik edilmesi
Geleneksel Ürünler
Geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlerin tercihi
ve ürün üretimi
Atık Yönetimi
Plastik, gıda, cam, karton vb. atıkların
yönetilmesi
Restoran işletmeleri tarafından yürütülen
Operasyon Yönetimi organizasyon ve operasyonların verimli ve
güvenli bir şekilde yönetilmesi
Tablo 2’de katılımcıların yanıtları doğrultusunda sürdürülebilir restoran
kavramı ile birtakım olguların ilişkilendirildiği görülmektedir. Sürdürülebilir
restoran kavramı ile ilişkilendirilen olgular arasında üç kategori ve altı
kod bulunmaktadır. Bunlardan çevreci yaklaşım kategorisi kapsamında
mevsimsellik ve doğal üretim; yerel kalkınma kategorisi kapsamında yerel
tedarik ve geleneksel ürünler; yönetsel süreçler kategorisi kapsamında ise atık
yönetimi ve operasyon yönetimi kodları yer almaktadır. Söz konusu kodlara
ilişkin açıklamalara tabloda yer verilmektedir.
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 267
Tablo 3. Sürdürülebilir Mutfak Yönetime İlişkin Temel Gereklilikler ve Yetkinlikler
Kategori
Eğitim ve
Bilinç
Davranışsal
Gereklilikler
Yatırım ve
Altyapı
Kod
Açıklama
Bilgi ve Bilinç
Düzeyi
Sürdürülebilir yönetime ilişkin teorik altyapıya,
pratik bilgilere ve bilince sahip olunması
Eğitim
Yatırımcı, yönetici, personel, müşteri vb. grupların
sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin eğitim
almaları
Personel
Yaklaşımı
İşletme personeli tarafından sürdürülebilir mutfak
yönetim sürecinin önemsenmesi ve uygulanması
İletişim ve
Anlayış
Sürdürülebilir mutfak yönetimi konusunda yatırımcı,
yönetici, personel ve müşteri arasındaki iletişimin ve
anlayışın yüksek olması
Yatırım ve
Yönetim İradesi
Yatırımcılar ve yöneticiler tarafından sürdürülebilir
mutfak yönetiminin uygulanması üzerine irade
geliştirilmesi
Ekipman ve
Alan
Doğal ve yerel üretim, atık yönetimi gibi süreçlerin
verimli bir şekilde yönetilmesi için yeterli düzeyde
ekipman ve alanın tahsis edilmesi
Katılımcılardan elde edilen veriler incelenerek sürdürülebilir restoran
yönetimine ilişkin temel gereklilikler ve yetkinlikler bağlamında birtakım
çıkarımlarda bulunulmuştur. Bu doğrultuda üç kategori ve altı kod
oluşturulmuş ve tabloda bu kodlara ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.
Tabloda eğitim ve bilinç isimli kategori çerçevesinde bilgi ve bilinç düzeyi,
eğitim kodlarına yer verilmişken, davranışsal gereklilikler kategorisi
kapsamında personel yaklaşımı, iletişim ve anlayış kodlarına yer verilmiştir.
Bunun yanında tabloda yer verilen yatırım ve altyapı kategorisi kapsamında
yatırım ve yönetim iradesi, ekipman ve alan gibi kodlar da yer almıştır.
Dolayısıyla sürdürülebilir mutfak yönetim sürecinin yürütülebilmesi için
ihtiyaç duyulan gereklilikler ve yeterlilikler katılımcılardan elde edilen veriler
ışığında Tablo 3’te açıklanmıştır.
268 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Tablo 4. Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Politikaları ve Planlamaları
Kategori
Kod
İş Yükü ve Akış
Planı
Sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin görev ve
sorumlulukların restoran çalışanlarının iş yükleri
arasına dahil edilmesi ve iş yürütme süreçlerinin
bir parçası haline getirilmesi
Menü Planlama
Menü planlama çerçevesinde ele alınan
değişkenlerin içerisine sürdürülebilirlik
olgusunun dahil edilmesi
İş Yönetim Planı
Eğitim Planı
İşletme Dışı
Süreç Geliştirme
Politikaları
Açıklama
Yöneticilerin ve personelin sürdürülebilir mutfak
Yönetici ve
yönetim uygulamaları ve denetimi konusunda
Personel Eğitimi
eğitilmesi
Mesleki Eğitim
Uygulayıcı ekibin mesleki eğitim almış olan
bireylerden seçilmesi veya kurum içi mesleki
eğitimlerin düzenlenmesi
Tedarikçi Tercih
Kriteri
Tedarikçi firmaların tercih edilme sürecinde
sürdürülebilirlik olgusunun değerlendirme kıstası
haline getirilmesi
İş Birlikleri
Kooperatif, dernek, kurum ve kuruluşlar ile
sürdürülebilir mutfak yönetimi kapsamında iş
birlikleri yapılması
Atıksız mutfak, yerel ürün tedariki, geleneksel
Ar-ge Faaliyetleri üretim metotları gibi konularda araştırma ve
geliştirmelerde bulunulması
İşletme İçi
Sıfır Atık
Süreç Geliştirme
Politikası
Politikaları
Terfi Kriteri
Atık miktarının azaltılması ve gıda bilimine
uygun bir şekilde değerlendirme faaliyetlerinin
yürütülmesi
Personelin sürdürülebilir mutfak yönetimine
ilişkin tutum ve davranışlarının terfi kıstası olarak
değerlendirmesi
Tablo 4’te katılımcıların restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak
yönetimini sağlamak için yaptığı planlamalar ve uyguladığı politikalara yer
verilmiştir. Bu bağlamda elde edilen veriler toplamda dört kategori ve dokuz
kod halinde sınıflandırılmıştır. Katılımcıların yanıtları doğrultusunda iş
yönetim planı, eğitim planı, işletme dışı süreç geliştirme politikaları, işletme
içi süreç geliştirme politikaları gibi kategoriler oluşturulmuştur. Söz konusu
kategoriler kapsamında ise iş yükü ve akış planı, menü planlama, yönetici
ve personel eğitimi, mesleki eğitim, tedarikçi tercih kriteri, iş birlikleri, arge faaliyetleri, sıfır atık politikası, terfi kriteri gibi kodlara yer verilmiştir.
Tabloda kategoriler kapsamında belirlenen kodlara ilişkin birtakım
açıklamalar yapılmıştır.
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 269
Tablo 5. Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Uygulamaları ve Kontrol İşlemleri
Kategori
Gıdaya Saygılı
ve Geleneksel
Üretim
İlişki ve İletişim
Yönetimi
Üretim Sürecinin Kontrolü ve
Değerlendirilmesi
Kod
Açıklama
Gıdaya Saygılı
Üretim
Gıdaya saygılı üretim ile atık miktarının
azaltılması
Geleneksel
Yemek Üretimi
Restoran menülerinde geleneksel yemeklere
yer verilmesi sonucunda yerel ürün tedariki ve
yerelin kalkınması
Yeniden
Değerlendirme
Gıda bilimi kurallarına uygun olan ürünlerin
yeniden değerlendirilmesi ve çeşitli alanlarda
kullanılması
Eğitim, operasyon ve süreç yönetimi konuları
Yöneticiçerçevesinde yönetici-personel ilişkilerinin
Personel İlişkileri
gelişmesi
Müşterilere
Aktarım
Sürdürülebilir mutfak olgusunun sözlü, simgesel,
uygulamalı vb. şekillerde müşterilere anlatılması
Üreten Yönetici
Yöneticilerin üretim ve uygulama süreçlerine
dâhil olarak daha verimli bir yönetim için
incelemelerde bulunması
Denetim
Üretim süreci, personel, uygulama alanı vb.
unsurların sürdürülebilir mutfak yönetimi
kapsamında düzenli bir şekilde denetlenmesi
Raporlaştırma
Sürdürülebilir mutfak yönetim sürecine yönelik
çeşitli değerlendirme ve geliştirme işlemlerinin
uygulanması amacıyla denetlenen unsurların
raporlaştırılması
Sürdürülebilir restoran yönetiminin uygulama ve kontrol aşamalarında
Tablo 5’te belirtilen unsurların önem taşıdığı katılımcılar tarafından ifade
edilmiştir. Bu kapsamda katılımcılar ile gerçekleştirilen görüşmeler ışığında
üç adet kategori ve sekiz adet kod oluşturulmuştur. Söz konusu kategoriler
arasında gıdaya saygılı ve geleneksel üretim, ilişki ve iletişim yönetimi, üretim
sürecinin kontrolü ve değerlendirilmesi gibi unsurlar yer almaktadır. Kodlar
ise gıdaya saygılı üretim, geleneksel yemek üretimi, yeniden değerlendirme,
yönetici-personel ilişkileri, müşterilere aktarım, üreten yönetici, denetim,
raporlaştırma gibi uygulamalar ve kontrol işlemleri çerçevesinde şekillenmiştir.
270 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Tablo 6. Sürdürülebilir Mutfak Yönetiminin Sonuçları
Kategori
Çevresel,
Ekonomik ve
Sosyal Fayda
Kültürel
ve Mesleki
Donanım
İşletme
Çekiciliği
Kod
Açıklama
Ekolojik Fayda
Atık yönetimi, yerel tedarik, mevsimsel tüketim
gibi süreçler ve tutumlar nedeniyle ekolojik
fayda sağlanması
Mali Fayda
İşletme ekonomisi ve makroekonomi arasında
yer alan tüm süreçlerde üretimin daha az
maliyet ile gerçekleştirilmesi
Müşterilerin
Bilinçlendirilmesi
Sürdürülebilirlik olgusunun müşterilere
aktarımı sonucunda toplumsal bilincin
gelişimine katkı sunulması
Yönetici ve
Personel Gelişimi
Yöneticilerin ve personelin teorik ve pratik
bilgi, yaratıcılık, duyarlılık vb. konularda
gelişim göstermesi
Kariyer Gelişimi
Sürdürülebilir yönetimle edinilen yetkinliklerin
çalışanlara pozisyonel bağlamda fayda sağlaması
İşletme İmajının
Gelişimi
Sürdürülebilirlik olgusunun toplumsal, ekolojik
ve ekonomik fayda yaratması nedeniyle
müşteriler, rakipler vb. gruplar arasında
işletmenin imajını geliştirmesi
Tercih
Edilebilirliğin
Artması
Restoran işletmesini ilk defa tercih edecek
olan müşterilerin tercih kararına olumlu yönde
etki etmesi veya daha önce ziyaret etmiş olan
müşterilerin yeniden ziyaret etmesine olanak
sağlaması
Katılımcı yanıtları çerçevesinde restoran mutfaklarında sürdürülebilir
mutfak yönetiminin sonuçları değerlendirilmiş ve Tablo 6’da yer verilen
kategoriler belirlenmiştir. Tablo; çevresel, ekonomik ve sosyal fayda,
kültürel ve mesleki donanım, işletme çekiciliği gibi kategoriler çerçevesinde
oluşturulmuştur. Bu üç tema kapsamında ekolojik fayda, mali fayda,
müşterilerin bilinçlendirilmesi, yönetici ve personel gelişimi, kariyer gelişimi,
işletme imajının gelişimi, tercih edilebilirliğin artması gibi kodlara yer
verilmiştir. Ayrıca tabloda söz konusu kodlara ilişkin birtakım açıklamalar
yapılmıştır.
5. Tartışma ve Sonuç
Sürdürülebilir mutfak yönetimi, temeli itibarıyla yönetsel süreç olarak
ele alınması gereken ve çeşitli unsurları içeren bir yapıya sahiptir. Bu yapı
içerisinde yatırımcı, yönetici, personel ve müşteri gibi unsurların yanı sıra
ekolojik, ekonomik ve sosyolojik gelişim süreçleri için yatırım, eğitim,
ilişkiler, yönetim ve üretim gibi unsurlar da bulunmaktadır. Tüm bu unsurlar
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 271
ve değişkenler restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetim sürecine
ilişkin verimlilik düzeyini şekillendirmektedir.
Çalışma kapsamında restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak
yönetim olgusunu ve sürecini açıklamak amacıyla sürdürülebilir mutfak
yönetiminin uygulandığı restoran işletmelerinin çalışanları ile görüşmeler
gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde katılımcılara sürdürülebilir mutfak
yönetim olgusu ve süreci üzerine uzman görüşleri doğrultusunda oluşturulan
birtakım sorular yöneltilmiştir. Yöneltilen sorular sürdürülebilir mutfak
yönetim sürecine ilişkin gereklilikler, yetkinlikler, politikalar, planlamalar,
uygulamalar, kontrol işlemleri ve süreç sonuçları gibi konuları kapsamaktadır.
Görüşmelerde elde edilen veriler nitel araştırma yöntemleri içerisinde
açık, sistemli ve kolay anlaşılır bir bulgu kümesinin oluşturulmasına
olanak sağlayan tematik analiz yöntemiyle çözümlenmiştir. Söz konusu
çözümlemeler sonucunda oluşturulan tema, kategori, kod, açıklama vb.
unsurların bir kısmı ilgili literatürde yer alırken bir diğer kısmı ise katılımcı
yanıtları doğrultusunda şekillenmiştir.
Katılımcıların sürdürülebilir restoran kavramını çevreci yaklaşım, yerel
kalkınma ve yönetsel süreçler kategorileri kapsamında mevsimsellik, doğal
üretim, yerel tedarik, geleneksel ürünler, atık yönetimi, operasyon yönetimi
gibi kodlar ile ilişkilendirdiği görülmüştür. Nitekim Wang ve diğerleri
(2013) tarafından yapılan çalışmada da yerel kalkınma ve süreç yönetimi
gibi olgular kapsamında geleneksel ve yöresel ürünlerin kullanımı, restoran
işletmelerinde planlı operasyon yönetimi gibi unsurların sürdürülebilir
restoran yönetimi ile yakından ilişkili olduğu belirtilmiştir.
Araştırmada ele alınan sürdürülebilir restoran yönetimine ilişkin
gereklilikler ve yetkinlikler çerçevesinde eğitim ve bilinç, davranışsal
gereklilikler, yatırım ve altyapı kategorileri bağlamında bilgi ve bilinç düzeyi,
eğitim, personel yaklaşımı, iletişim ve anlayış, yatırım ve yönetim iradesi,
ekipman ve alan gibi kodlar oluşturulmuştur. Bu doğrultuda Chou ve
diğerleri (2018) tarafından gerçekleştirilen çalışmada davranışsal gereklilikler
kapsamında personel yaklaşımı ve iletişimin önemi vurgulanırken Raab ve
diğerleri (2018) tarafından yapılan çalışmada restoran yöneticilerinin ve
çalışanlarının eğitim ve bilinç düzeyleri bağlamında sürece ilişkin teorik ve
pratik bilgilerinin önemine vurgu yapılmaktadır.
Çalışmada sürdürülebilir mutfak yönetim politikaları ve planlamaları
bağlamında iş yönetim planı, eğitim planı, işletme dışı süreç geliştirme
politikaları, işletme içi süreç geliştirme politikaları gibi kategorilere ve iş
yükü ve akış planı, menü planlama, yönetici ve personel eğitimi, mesleki
eğitim, tedarikçi tercih kriteri, iş birlikleri, ar-ge faaliyetleri, sıfır atık
272 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
politikası, terfi kriteri gibi kodlara yer verilmiştir. Jacobs ve Klosse (2016)
tarafından restoranlarda sürdürülebilir mutfak yönetimine ilişkin işletme
dışı süreçlerin tamamlayıcı bir unsur olarak önem taşıdığı ve bu kapsamda
tedarikçi tercihinin ve iş birliklerinin kritik unsurlar olduğu belirtilirken
Halloran ve diğerleri (2018) tarafından yapılan araştırmada ise iş yönetim
planı dahilinde iş yükü ve akış planı, menü planı gibi unsurların önem taşıdığı
ifade edilmiştir.
Sürdürülebilir yönetim uygulamaları ve kontrol işlemlerinin yürütülmesi
için gıdaya saygılı ve geleneksel üretim, ilişki ve iletişim yönetimi, üretim
sürecinin kontrolü ve değerlendirilmesi gibi kategoriler kapsamında
gıdaya saygılı üretim, geleneksel yemek üretimi, yeniden değerlendirme,
yönetici-personel ilişkileri, müşterilere aktarım, üreten yönetici, denetim,
raporlaştırma gibi kodlar oluşturulmuştur. Nitekim Jang ve diğerleri (2017)
tarafından gerçekleştirilen çalışmada yöneticilerin sürdürülebilir mutfak
yönetimindeki rolü kapsamında yönetici-personel ilişkileri ve üreten yönetici
gibi olgulara yer verilmiştir. Sarmiento ve El Hanandeh (2018) tarafından
yapılan çalışmada ise yöneticilerin ve personelin müşterilerle olan ilişkilerine
ve iletişim becerilerine dikkat çekilmiştir.
Son olarak sürdürülebilir mutfak yönetiminin sonuçlarına da yer verilen
görüşmelerde katılımcıların çevresel, ekonomik ve sosyal fayda; kültürel ve
mesleki donanım, işletme çekiciliği gibi kategoriler çerçevesinde ekolojik
fayda, mali fayda, müşterilerin bilinçlendirilmesi, yönetici ve personel
gelişimi, kariyer gelişimi, işletme imajının gelişimi, tercih edilebilirliğin
artması gibi kodlar üzerine yanıtlar verdiği görülmüştür. Higgins-Desbiolles
ve diğerleri (2019), 1991-2015 yılları arasında sürdürülebilir restoran
yönetimi üzerine yapılan araştırmaları incelemiş ve bu konuda çeşitli ekolojik,
ekonomik ve sosyolojik sonuçları ele alan çalışmalara yer verilmiştir. Söz
konusu çalışmalarda genellikle sürdürülebilir restoran yönetimi ile sağlanan
ekolojik ve mali faydalar incelenmiş olsa da restoran işletmelerinin iş akış
sürecine yönelik sonuçlarına da yer verilmiştir.
Sonuç olarak çalışmanın bulgular kısmında yer verilen temalar, kategoriler,
kodlar ve açıklamaların bir kısmı literatürde yer alırken bir diğer kısmı
görüşmeler sonucunda elde edilen verilere dayanarak oluşturulmuştur. Tüm
bunların ışığında restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetimine
ilişkin daha geniş bir yaklaşım ve daha detaylı bir çerçeve oluşturmak
mümkün hale gelmiştir. Dolayısıyla restoran işletmelerinde sürdürülebilir
mutfak yönetimi için araştırma kapsamında ele alınan unsurların organize
edilmesi ve yürütülmesi işletmeler açısından önem taşımaktadır. Bu
doğrultuda restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetim sürecine
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 273
ilişkin önerilerde bulunarak ilgili uygulama alanına ve literatüre katkı
sağlamak mümkün olacaktır.
6. Öneriler
Çalışmada restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetimi
konusunda literatürden ve araştırmadan edinilen bilgilere dayanarak söz
konusu süreçleri uygulayan veya inceleyen yöneticilere, personele ve
araştırmacılara ilişkin birtakım önerilerde bulunulmuştur.
Restoran işletmelerinde sürdürülebilir mutfak yönetim sürecini yürüten
veya yürütmek isteyen yöneticilerin bu yönetsel sürece sistematik bir düzlemde
yaklaşım göstermeleri, sürdürülebilir uygulamaları üretim sürecinin bir
parçası olarak değerlendirmeleri, sürdürülebilir yönetim sürecini geliştirecek
unsurlara yatırım yapmaları önerilmektedir.
Restoran mutfaklarının sürdürülebilir yönetim sürecinde personel
tarafından harcanan zaman, emek vb. unsurların çalışanlar için mesleki ve
etik bakımdan faydalı sonuçlara yol açacağı ve çalışanların sürdürülebilir
restoran yönetimine ilişkin duyarlı ve geliştirici bir tutum benimsenmesinin
tüm sürecin verimli bir şekilde yürütülmesi bakımından önem taşıdığı
bilinmelidir.
Yiyecek-içecek sektöründeki önemli sorunsallardan biri olan sürdürülebilir
mutfak yönetim sürecinin gözleme dayalı bir yöntem ile araştırılması,
temel süreçlerin yanında belirleyici etkileri ortaya koymak üzere çalışmalar
gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Bu kapsamda ar-ge faaliyetleri, iş
birlikleri, yönetici yaklaşımları, personel yaklaşımları vb. olguların restoran
mutfaklarında sürdürülebilir yönetim süreci üzerinde yol açtığı sonuçlar
incelenebilir.
274 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
Kaynakça
Braun, V., Clarke, V., & Hayfield, N. (2023). Thematic analysis: A reflexive approach. SAGE Publications.
Chou, S. F., Horng, J. S., Liu, C. H., & Gan, B. (2018). Explicating restaurant performance: The nature and foundations of sustainable service and
organizational environment. International Journal of Hospitality Management, 72, 56-66.
Filimonau, V., Coşkun, A., Derqui, B., & Matute, J. (2022). Restaurant management and food waste reduction: factors affecting attitudes and intentions in restaurants of Spain. International Journal of Contemporary Hospitality Management, 34(3), 1177-1203.
Halloran, A., Fischer-Møller, M. F., Persson, M. & Skylare, E. (2018). Solutions Menu-A Nordic guide to sustainable food policy. Nordic Council of
Ministers.
Hayashi Jr, P., Abib, G., & Hoppen, N. (2019). Validity in qualitative research:
A processual approach. The Qualitative Report, 24(1), 98-112.
Heale, R., & Twycross, A. (2018). What is a case study?. Evidence-based nursing, 21(1), 7-8.
Higgins-Desbiolles, F., Moskwa, E., & Wijesinghe, G. (2019). How sustainable
is sustainable hospitality research? A review of sustainable restaurant literature from 1991 to 2015. Current Issues in Tourism, 22(13), 1551-1580.
Jacobs, G., & Klosse, P. (2016). Sustainable restaurants: A research agenda. Research in Hospitality Management, 6(1), 33-36.
Jang H-W, Lee S-B. (2022). Protection motivation and food waste reduction
strategies. Sustainability. 14(3):1861.
Jang, H. W. (2021). How important is human service for sustainable restaurant
businesses?. Journal of Hospitality and Tourism Management, 48, 406-415.
Jang, H. W., & Lee, S. B. (2020). Serving robots: Management and applications
for restaurant business sustainability. Sustainability, 12(10), 3998.
Jang, Y. J., Zheng, T., & Bosselman, R. (2017). Top managers’ environmental
values, leadership, and stakeholder engagement in promoting environmental sustainability in the restaurant industry. International Journal of
Hospitality Management, 63, 101-111.
Karagiannis, D., & Andrinos, M. (2021). The role of sustainable restaurant practices in city branding: The case of Athens. Sustainability, 13(4), 2271.
Kaya, E. (2022). Sürdürülebilir mutfak uygulamalarına bir örnek: Ankara Fine
Dining restoranlarında gıda atıkları (Yüksek lisans tezi). Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Legrand, W., Sloan, P., Simons-Kaufmann, C. & Fleischer, S. (2010), “A review
of restaurant sustainable indicators”, Chen, J.S. (Ed.) Advances in Hospi-
Hikmet Can Çetin / Alican Akçiçek / Selda Uca / Emrah Özkul | 275
tality and Leisure (Advances in Hospitality and Leisure, Vol. 6), Emerald
Group Publishing Limited, Bingley, pp. 167-183.
Lin, Y., Marjerison, R. K., Choi, J. & Chae, C. (2022). Supply Chain Sustainability during COVID-19: Last Mile Food Delivery in China. Sustainability, 14(3), 1484.
Lipinski, B., Hanson, C., Lomax, J., Kitinoja, L., Waite, L. & Searchinger, T.
(2013). Reducing Food Loss and Waste Creating a Sustainable Food Future. Washington DC.: World Resources Institute and United Nations Environment Programme.
Meneguel, C. R. D. A., Hernández-Rojas, R. D. & Mateos, M. R. (2022). The
synergy between food and agri-food suppliers, and the restaurant sector
in the World Heritage City of Córdoba (Spain). Journal of Ethnic Foods,
9(1), 1-13.
Nyamogosa, H. M., & Obonyo, G. O. (2022). Sustainable business strategies
for fast-food restaurant growth: fast-food restaurant managers’ perspectives in Lake Region economic block, Kenya.
Principato, L., Pratesi, C. A., & Secondi, L. (2018). Towards zero waste: An
exploratory study on restaurant managers. International Journal of Hospitality Management, 74, 130-137.
Raab, C., Baloglu, S., & Chen, Y. S. (2018). Restaurant managers’ adoption of
sustainable practices: An application of institutional theory and theory of
planned behavior. Journal of foodservice business research, 21(2), 154-171.
Sarmiento, C. V., & El Hanandeh, A. (2018). Customers’ perceptions and expectations of environmentally sustainable restaurant and the development
of green index: The case of the Gold Coast, Australia. Sustainable Production and Consumption, 15, 16-24.
Schoch, K. (2020). Case study research. Research design and methods: An applied
guide for the scholar-practitioner, 245-258.
Şahin, Z., Çankaya, F., ve Karakaya, A. (2018). Sürdürülebilirlik raporlarının
sektörlere ve yıllara göre analizi. Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler
Dergisi, (20), 17-32.
Taş, D., ve Olum, E. (2020). Yiyecek-içecek sektöründe sürdürülebilirlik ve yenilikçi yaklaşımlar. Türk Turizm Araştırmaları Dergisi, 4(3), 3082-3098.
Tehrani, M., Fulton, L., & Schmutz, B. (2020). Green cities and waste management: The restaurant industry. Sustainability, 12(15), 5964.
Van Bussel, L. M., Kuijsten, A., Mars, M. & van‘t Veer, P. (2022). Consumer’s
perceptions on food-related sustainability: A systematic review. Journal of
Cleaner Production, 130904.
Wang, Y. F., Chen, S. P., Lee, Y. C., & Tsai, C. T. S. (2013). Developing green
management standards for restaurants: An application of green supply
276 | Restoran İşletmelerinde Sürdürülebilir Mutfak Yönetim Süreci Üzerine Bir Durum Çalışması
chain management. International journal of Hospitality management, 34,
263-273.
Yoon, B., Chung, Y., & Jun, K. (2020). Restaurant industry practices to promote healthy sustainable eating: a content analysis of restaurant websites
using the value chain approach. Sustainability, 12(17), 7127.
Bölüm 16
Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik
Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu1
Ali İnanır2
Özet
Araştırmanın amacı
Bu araştırma, Batman ilindeki restoranların gelecekte yeşil restoran olabilmeye
yönelik sürdürülebilir turizm uygulamalarının araştırılmasını amaçlamaktadır.
Araştırma yöntemi
Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veriler görüşme yöntemi
ile toplanmıştır. Bu bağlamda ilde yer alan 12 restoranın sahibi/yöneticileri ile
yarı yapılandırılmış görüşme formu ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde
edilen veriler MAXQDA Analiz Programı vasıtasıyla analiz edilmiştir.
Bulgular
Görüşme gerçekleştirilen işletmelerin yeşil restoran olabilmeye yönelik
sürdürülebilirlik çerçevesinde uygulamalara önem verdikleri veya
ilgilendiklerini tespit etmiştir.
Sonuç ve Öneriler
Araştırma sonuçlarına göre; ortaya konulan bu araştırma, yöredeki
restoranların gelecek de yeşil restoran olabilmesi konusunda yol gösterici
olması açısından önem arz etmektedir.
1
Batman Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Türkiye,
[email protected]
2
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Ağlasun Meslek Yüksekokulu, Seyahat Turizm ve
Eğlence Hizmetleri Bölümü, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1825
277
278 | Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
Giriş
Dünyada meydana gelen nüfus artışı, kaynakların bilinçsiz kullanımı gibi
etmenler doğal çevrede ciddi tahribata yol açmaya başlamıştır. Bu olumsuzluk
birçok sektörü etkilediği gibi özellikle doğal çevreyi tüketim amaçlı kullanan
sektörlerde ciddi yaralar açmıştır (McKinnon, 2015; Yazıcıoğlu vd., 2018;
Arıca ve Sabbağ, 2020). Konunun önemli muhatabı olan turizm sektörü de
gelişmelerden nasibini almıştır. Özellikle turizm sektörünün alt sektörlerinden
olan yiyecek içecek sektörü de gelişmeler karşısında olumsuzluklardan
etkilenmeme adına yeni stratejiler geliştirmeye başlamıştır.
Yiyecek içecek sektörü günümüzde gastronomi biliminin gelişimi ile
birlikte ciddi bir gelişim göstermeye başlamıştır. Bu gelişimin sağlanmasında
özellikle restoran işletmelerinin payı oldukça fazla yer tutmaktadır. Restoran
işletmeleri de faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması adına birçok
sektöre benzer şekilde artan rekabete bağlı olarak müşteri talebinin artması ve
müşteri memnuniyeti sağlama ihtiyacı gibi nedenlerden dolayı yeşil restoran
uygulamalarına yönelmiştir (Dutta vd., 2008; Deveau, 2009; Dipietro,
2013).
Sürdürülebilir yeşil uygulamalar konusunda restoranlar, tüketicilerin
sağlıklı beslenmesinin yanında çevrede meydana gelen gelişime duyarlı
bir şekilde hareket etmeye başlamıştır. Çevreye duyarlılık kaynakların israf
edilmeden korunmasını zorunlu hale getirmiştir. Bununla birlikte yerel
üretime destek sağlamak, kültürel değerlere karşı duyarlı hizmet anlayışını
benimsemek ve doğal ve organik gıdaların tüketimini teşvik etmek de yeşil
restoranların belli başlı uygulamalarındadır (Keşkekci ve Gençer, 2023). Bu
araştırma Batman ilindeki restoranların gelecekte yeşil restoran olabilmelerine
yönelik sürdürülebilir turizm uygulamalarını araştırmayı amaçlamaktadır.
Yeşil Restoranların Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
Yeşil restoranlar, menülerinde kırsal üretim mantığıyla yetiştirilmiş ve
ürünlerini yerel üreticiden tedarik etmiş, organik ürünlerin olduğu yemekleri
bulunduran bununla birlikte geri dönüşümün sağlanması, su kaynaklarının
tasarruflu kullanılması ve katı atıkların yönetilmesi gibi felsefeleri benimseyen
işletmeler olarak ifade edilmektedir (İpar vd., 2020). Yeşil restoranlar çevreye
karşı duyarlı diğer bir ifadeyle çevre dostu işletmelerdir. Bu işletmeler hem
çevreyi koruyan hem de ekonomik olarak büyümeyi ve gelişmeyi destekleyen
kuruluşlardır. Yeşil restoranların amacı da bireylerde çevre bilinci oluşturarak
işletmelerin sürdürülebilirliğini sağlamaktır (Çetinoğlu vd., 2017).
Dünyada yeşil restoranların sürdürebilirliği sağlayabilme adına
uygulayabileceği stratejileri ortaya koyan Yeşil Restoran Birliği (2007) bu
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu / Ali İnanır | 279
felsefenin uygulanabilmesi adına üç temel unsurdan bahsetmiştir. Bunlar;
yeşil eylem (enerji ve su verimliliği, geri dönüşüm, yeşil yapılar vb.), yeşil
gıdalar (organik ve yerel gıdaların tüketimi), ve yeşil uygulamalar (yeşile
bağış ve yeşil projeler) olarak ifade edilmiştir. Yeşil Restoran Birliği, sektöre
yeni giren veya mevcut restoranların yeşil sertifika alabilmesine yönelik yedi
kategoriden oluşan “Sertifikasyon Programı” geliştirmiştir. Bu program
kapsamında yeşil restoranlar (Wang vd., 2017):
1. Gıda ve hizmet tesislerinde enerji ve su verimliliği ile tasarrufunu
teşvik etmek,
2. Gıda hizmeti tesislerinin karbon emisyonunu azaltma adına yalnızca
sürdürülebilir enerji kaynaklarını kullanmasını teşvik etmek,
3. Atık çıktılarını azaltarak, geri dönüştürerek ve kalanları gıda hizmeti
veren tesisleri sıfır atık elde etmeye yönelik teşvik etmek,
4. Sürdürülebilir, organik ve yerel ürün üreten yerlerden ürün temin
etmek,
5. Biyo bazlı malzemelerden elde edilmiş ürünleri veya daha önce geri
dönüşüme tabi tutulmuş ve yeni ürün haline getirilmiş ürünleri
kullanmak,
6. Kirliliği ve kimyasal kullanımı azaltmaya yönelik tedbirler almak,
7. Yeni inşa edilen tesislerde mobilya ve inşaat malzemesi kullanımında
doğaya duyarlı ve çevresel açıdan sorumlu malzemeler kullanmaya
yönelik çalışmalar gerçekleştirmek zorundadır.
Genel olarak ele alınacak olursa yeşil restoranlar sürdürülebilir turizm
uygulamaları sırasında su tasarrufu, atıkların azaltılması ve geri dönüşüm,
yapıların inşa edilmesinde veya dekorasyonunda sürdürülebilir ve geri
dönüşüm malzemelerin kullanılması, sağlıklı, sürdürülebilir ve yerel
gıdaların kullanımı, yenilebilir enerji kullanımı, biyo bazlı veya geri
dönüştürülmek malzeme kullanımı, kimyasalların ve kirliliğin azaltılması ile
örgütlerin yeşil uygulamalar konusunda bilinçlendirilmesi ile ilgili çalışmalar
yürütmektedirler (Ham ve Lee, 2011). Ortaya konulan bu uygulamalar
restoranların ekonomik olarak büyümesine, rekabet avantajı elde etmesine,
operasyon giderlerinin azalmasına ve kurumsal itibarlarının gelişmesine
katkı sağlayacaktır (Tan, 2016).
Batman İli ve Turizm Potansiyeli
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan Batman ilinin kuzeyinde Muş,
batısında Diyarbakır, doğusunda Bitlis ve Siirt ile güneyinde Mardin illeri
280 | Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
bulunmaktadır. Genellikle dağlık ve engebeli bir coğrafyada bulunan il,
dünyada benzeri az bulunan bir doğa harikasıdır. İklimsel olarak karasal bir
iklim hüküm sürmektedir. İlde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı
geçer (Batman KTB, 2023).
Batman ili tarihi ve kültürel turistik çekicilikleri bakımından zengin
bir potansiyele sahiptir. Bu konuda Hasankeyf çok önemli bir değerdir.
Günümüzde sular altında kalan bu yerde Zeynel Bey Kümbeti, İmam
Abdullah Zaviyesi, Yol Geçen Hanı, Dicle Köprüsü, Ulu Cami, suyolları
ve harabeler gibi kalıntılar bulunmaktadır. Hasankeyf ’in yanı sıra Batman
Malabadi Köprüsü, Batman Memik Han Köprüsü ve On Kemerli Köprü gibi
önemli turistik değerleri vardır. Bunların yanında manastırlar (Mor Kiryos
Manastırı, Mor Aho Manastırı) ve kalelerde (Kozluk Kalesi, Pertukan Kalesi,
Bozikan Kalesi, Kandil Kalesi ve Rabat Kalesi) önemli turistik değerlerdir
(Çoban vd., 2017).
Batman ili, gastronomik değerler bakımından da oldukça zengindir.
Güneydoğu Anadolu’ya özel yemekler bu ilde pişirilmekte, çok nezih
ortamlarda konuklara ikram edilmektedir. Et ve süt ürünleri ile hamur
işleri Batman mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır. Nitekim
bol yağlı et yemekleri yapımında içli köfteler, taze ve kurutulmuş sumaklı
dolmalar, bumbar ve bağırsak dolmaları, tandır ekmeği, perde pilavı, ve
birbirinden leziz çorbalar Batman mutfağının vaz geçilmezleri arasındadır
(Batman KTB, 2023). Bu kapsamda oldukça fazla turistik değere ve yerel
gastronomik ürünlere sahip olan ve birçok turistin ziyaret ettiği Batman ilinin,
konuklarına daha etkin hizmet verebilmesi adına, gelecekte yeşil restoranlara
sahip olabilmesinin önem arz eden bir konu olduğu düşünülmektedir.
Yöntem
Araştırma için nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Nitel araştırma,
görüşme, doküman analizi veya gözlem gibi farklı nitel veri açığa çıkarmaya
yönelik, bakış açılarının ele alındığı, olay ve algıların gerçekçi ve bütüncül bir
şekilde ortaya konması nitel bir sürecin araştırılmasını ele alan bir araştırma
yöntemidir (Yıldırım & Şimşek, 2016). Bu çerçevede Batman ilinde yer
alan restoranların yeşil uygulamalarına dair detaylı bilgi sahibi olunacağı
öngörülmektedir. Araştırmada durum/vaka çalışması kullanılmıştır. Nitel
araştırma yöntemlerinden biri olarak bilinen durum/vaka çalışması ile
ilgili birçok düşünce vardır. Durum çalışmaları asıl ortam içerisinde neler
olduğuna bakma, bir sistematik ışığında verileri elde etme, analiz yapma ve
sonuçları ortaya koyma yolu olarak ele alınmaktadır (Aytaçlı, 2012).
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu / Ali İnanır | 281
Araştırmada katılımcılar Batman’da yer alan restoran yöneticileri olarak
belirlenmiştir. Bunun sebebi Batman ilindeki işletmelerin sürdürülebilirlik
çerçevesinde yeşil uygulamalara bakış açısını ortaya koymaktır. Bu çerçevede
amaçlı/yargısal yöntem ile örneklem kitlesi tespit edilmiştir. Katılımcılar
12 kişiden oluşmaktadır. Katılımcı sayısının 12 kişide yeterli görülmesinin
sebebi; bu sayıya ulaşıldığında elde edilen verilerin tekrara düşmesi ve konu
ile ilgili yörede etkin kişilere ulaşıldığının düşünülmesidir. Yarı yapılandırılmış
görüşme formu yardımıyla yapılan görüşmelerde 6 adet görüşme sorusu
kullanılmıştır. Bu kapsamda sorulan sorular aşağıda listelenmiştir.
1. Mutfaklarda kullanılan yapı malzemeleri ve enerji çevreye dikkat
ediyor mu? Dikkat ediyorsa ne gibi uygulamalar var?
2. İşletmeler sürdürülebilirlik açısından ne gibi uygulamalar yapıyor?
(Neye önem veriyor)
3. Mutfaklardaki ürünlerin atık yönetim organizasyonu hakkında neler
yapıyorsunuz?
4. İşletmenizin hijyen kuralları bakımından ne gibi akreditasyonları var?
Akreditasyon çalışmalarına katılıyor mu?
5. Tedarik yöntemlerinde çevreci uygulamalar var mı? Varsa nelerdir?
6. Personellere çevreci eğitimler verildi mi?
Analiz ve Bulgular
Batman ilinde yer alan restoranların yönetici/sahiplerinin yeşil
uygulamalarına yönelik yaptıklarını değerlendirmek için toplamda 12
katılımcı ile görüşme yapılmıştır. Katılımcılara dair demografik bilgiler Tablo
1’de verilmiştir.
282 | Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
Tablo 1. Demografik Bilgiler
Katılımcı
Kodu
Cinsiyet
Yaş
Eğitim
Durumu
İşletme Yılı
Yaptığı Görev
K1
Erkek
37
Ön lisans
10 yıl
Restoran Yöneticisi
K2
Kadın
46
Lise
14 yıl
Restoran Yöneticisi
K3
Bayan
30
Lisans
5 yıl
Restoran Yöneticisi
K4
Erkek
37
Lisans
10 yıl
Restoran Yöneticisi
K5
Kadın
41
Ön lisans
7 yıl
Restoran Sahibi
K6
Erkek
50
Lise
11 yıl
Restoran Sahibi
K7
Kadın
45
Lise
4 yıl
Restoran Sahibi
K8
Kadın
51
Lisans
13 yıl
Restoran Sahibi
K9
Erkek
61
-
16 yıl
Restoran Sahibi
K10
Erkek
29
Lisans
3 yıl
Restoran Sahibi
K11
Erkek
51
Ön lisans
15 yıl
Restoran Sahibi
K12
Erkek
63
Ortaokul
22 yıl
Restoran Sahibi
Görüşmeler çerçevesinde elde edilen veriler deşifre edilerek MAXQDA
programı ile analiz edilmiştir. Araştırmanın temel kavramlarını ortaya
çıkarmak için sözcük taraması yapılmıştır. Restoran sahipleri/yöneticilerinin
yeşil uygulamalara olan bakış açısının literatürle birlikte derinlemesine
incelenerek ana ve alt temalar elde edilmiştir.
Sürdürülebilir yeşil
uygulamalara yönelik ana temalar ve alt temalar belirlenirken birbirinden
bağımsız iki araştırmacı ve dört farklı uzman akademisyen tarafından ana
tema ve alt temalar karşılaştırılması neticesinde 2 ana tema ve 6 alt tema
ortaya çıkartılmıştır. Ana ve alt temalara dair bilgiler Tablo 2’nin içerisinde
verilmiştir.
Tablo 2. Ana/alt temalar
Ana tema
Alt temalar
Çevreye duyarlılık
Atık yönetimi
Yerel ekonomiye katkı
Sürdürülebilirlik
Gıda güvenliği
Eğitim
Standardizasyon
Denetim
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu / Ali İnanır | 283
Tablo 2 içerisinde yer alan tema ve alt temalara dair betimsel analizler
yapılmış, bu verilerin görsel halini alması için kelime bulutu/kod- alt kod
bölümler modeli tablosu ele alınmıştır. Restoran yöneticileri/sahiplerine
ilişkin anahtar kavramlarını belirlemek adına ilk olarak kelime frekans tablosu
verilmiştir. Veriler ekseninde sık tekrarlanan ve tek başına bir anlam ifade
etmeyen (yoksa, fakat, ama, bakalım, lakin, dolayısıyla, söz konusu, birlikte,
aslında, ancak ve ancak, ancak, ve, veya, ki bu gibi) sözcüklerin olduğu hariç
liste uygulanarak kelime bulutu sonuçlandırılmıştır.
Şekil 1. Kelime Bulutu
Şekil 1’de kelime bulutu analizinde sık tekrarlanan kodlar büyük puntolarla
ele alınmıştır. Punto boyutu büyüdükçe kelimenin tekrar sıklığı da aynı
oranda büyümektedir. Buna göre; enerji, gıda, işletme ve atık kelimelerinin
yoğun tekrarda olduğu görülmektedir.
284 | Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
Tablo 3. Restoranlarda yeşil uygulamalar ile ilgili kelimelerin frekans tablosu
Kelime
Sıklık
Enerji
27
Gıda
25
İşletme
23
Atık
21
Tasarruf
20
Çevre
16
Su
16
Tercih
15
Uygulamalar
15
Yerel
13
Doğal
12
Ölçekli
12
Tedarik
12
Hijyen
11
Restoranlar
11
Ürünler
11
Restoran yönetici/sahiplerinin sürdürülebilir yeşil uygulamalarla ilgili
ifade ettiği anlamı belirlemeye dair sorulan sorulara verilen yanıtlara ait
kelimelerin frekans tablosu belirtilmektedir (Bkz: Tablo 3). Buna göre; enerji,
gıda, işletme ve atık sözcüklerinin tekrara girdiği bulgusuna ulaşılmıştır.
Kelime tekrarları konuyla örtüştüğünü göstermektedir.
Tablo 4. Çevreye duyarlılık ana temasına yönelik kod-alt kod bölümler şekli
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu / Ali İnanır | 285
Tablo 4’deki kod-alt kod bölümler şeklinde çevreye duyarlılık ana
temasına dair kodlanma süreci ortaya çıkarılmış ve alt temalara dair katılımcı
ifadelerine öncelik verilmiştir. Çevreye duyarlılık (10) ana temasının en
çok tekrarlanan alt teması sürdürülebilirlik (7), atık yönetimi (5) ve yerel
ekonomiye katkı (1) alt teması ile sıralanmıştır. Bu konudaki katılımcı
görüşleri tabloda sunulmuştur.
Tablo 5. Gıda güvenliği ana temasına yönelik kod-alt kod bölümler şekli
Tablo 5’deki kod-alt kod bölümler şeklinde çevreye duyarlılık ana
temasına dair kodlanma süreci ortaya çıkarılmış ve alt temalara dair katılımcı
ifadelerine öncelik verilmektedir. Gıda güvenliği (12) ana temasının en çok
tekrarlanan alt teması standardizasyon (9), eğitim (4) ve denetim (2) alt
teması ile sıralanmıştır. Bu konudaki katılımcı görüşleri tabloda sunulmuştur.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Turizm sektörünün var olması için gereken konulardan biri de
sürdürülebilirlik çerçevesinde oluşan çevreci uygulamalardır. Bu uygulamalar
işletmelerin ve destinasyonların gelişimleri adına değerli parametrelerdir.
Turistler ziyaret ettikleri destinasyonlarda sürdürülebilir çerçevede gelişim
gördüğünde veya tersi bir durum gördüğünde çeşitli platformlardan yöre
hakkında duyurum yapabilmektedirler. Bu noktadan hareketle hazırlanan
araştırmada Batman ilindeki restoranların yeşil restoran olabilmeye yönelik
sürdürülebilir uygulamalarının araştırılması amaçlanmaktadır.
Araştırma sonuçlarına göre, işletmelerin yeşil restoran olabilmeye
yönelik sürdürülebilirlik çerçevesinde uygulamalara önem verdikleri veya
ilgilendikleri belirlenmiştir. İşletme sahipleri ve/veya yöneticiler enerjinin
286 | Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
değerli olduğunu ele almışlardır. Yapılan kelime bulutu tekrar sıklığında
enerji, işletme, gıda ve atık kelimeleri sık tekrar etmiştir.
Araştırmada ana kategoride olan çevreye duyarlılık açısından bakıldığında
sürdürülebilirlik uygulamaları bakımından işletmeler bakış açılarını ortaya
koymuşlardır. İşletmelerin gelecek için A sınıfı enerji ürünlerini kullanımı
gibi çevreye zarar vermeyecek ürünlerin tercihi de ön plana çıkmıştır.
Atık yönetiminde geri dönüşümün önemi vurgulanmıştır. Yerel ekonomi
çerçevesinde bu uygulamaların getirisinin olacağı da ele alınan önemli bir
konudur.
Araştırmada diğer ana kategoride gıda güvenliği yer almaktadır.
Standardizasyon sağlanması yönünde HACCP, ISO22000 vb.
sertifikasyonuna ve standartlaşmaya önem verilmesi göz önüne alınmıştır.
Eğitim konusunda personellerin uygun çalışma saatlerinde eğitime önem
verdikleri de diğer önemli konulardan biridir. Denetim konusunda gerek
kamu gerekse özel denetçilerin yoğunlukta olması vurgulanmıştır. Bu
çerçevede işletmelerin uygulamalara bakış açısı değerli görülmektedir.
Araştırma içerik olarak Batman ili bağlamında ele alınan işletmelerin
uygulamalarının İzmir’deki işletmelerle (Sünnetçioğlu ve Yılmaz,
2015) benzer olduğunu ortaya koymuştur. Yazıcıoğlu ve Aydın (2018)
araştırmasında çevresel duyarlılık, atık yönetimi ve gıda güvenliği temalarını
kullandıklarından dolayı bu çalışmayla benzeşmektedir. Araştırmadan elde
edilen sonuçlardan yola çıkarak ve araştırmaya konu olan restoranların
gelecekte yeşil restoran sertifikasına sahip olabilmesine yönelik daha kapsamlı
stratejiler geliştirebilmesi adına bir takım öneriler sunulabilir.
Araştırmaya konu olan restoranlar çevreye duyarlılık konusunda daha
kapsamlı çalışmalar gerçekleştirebilir. Özellikle kaynak israfının minimum
seviyeye indirgenmesi, yeşil yapıların oluşturulması, karbon emisyonunun
azaltılması, kirliliğin ve kimyasal kullanımının azaltılması gibi konularda
daha kapsamlı çalışmalar gerçekleştirebilirler. Bunun yanında tüketicilerin
daha organik ve sağlıklı beslenmesine yönelik yerel ekonomiye de katkı
sağlayabilecek ve yerel kültürü yansıtacak ürünlerin tüketilmesi konusunda
daha fazla çaba gösterebilirler.
Hasan Önal Şeyhanlıoğlu / Ali İnanır | 287
Kaynakça
Arıca, R. & Sabbağ, Ç. (2020). Customer to customer information production:
the evaluation of customer reviews in Tripadvisor on food and beverage service providers in Adıyaman. Journal of Tourism & Gastronomy Studies, 8(2), 729-745.
Aytaçlı, B. (2012). Durum çalışmasına ayrıntılı bir bakış. Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 3(1), 1-9.
Batman KTB (2023) http://www.batman.gov.tr/batman-mutfagi (Erişim Tarihi: 7.11.2023).
Batman KTB (2023) https://batman.ktb.gov.tr/TR-56576/cografya.html (Erişim Tarihi: 17.09.2023).
Çetinoğlu, D., Mesci, Z., & Mesci, M. (2017). Yeşil restoranların uygulanabilirliğine yönelik bir inceleme: Akçakoca örneği, Journal of Recreation and
Tourism Research, 4(Özel Sayı-1), 112-120.
Çoban, Ö., Dilek, S. E. & Harman, S. (2017). Batman ilinde turizm gelişiminin değerlendirilmesi. The Journal of Academic Social Science Studies, 56,
437-455.
Deveau, D. (2009). Fight the power. Foodservice and Hospitality, 41(11), 47–52.
Dipietro, R. B., Gregoy, S. & Jackson (2013). Going green in quick-service restaurants: Customer perceptions and intentions. International Journal of
Hospitality & Tourism Administration, 14(2), 139-156.
Dutta, K., Umashankar, V., Choi, G. ve & Parsa, H. G. (2008). A comparative
study of consumers’ green practice orientation in India and the United
States: A study from the restaurant industry. Journal of Foodservice Business
Research, 11(3), 269–285.
Ham, S. & Lee, S. (2011). US restaurant companies green marketing via
company websites: Impacton financial performance. Tourism Economics,
17(5): 1055-1069.
İpar, M. S., Babaç, E., & Kök, A. (2020). Yeşil nesil restoranlara yönelik müşteri yorumlarının içerik analizi ile değerlendirilmesi, Journal of Gastronomy
Hospitality and Travel, 3(2), 260-269.
Keşkekci, D. & Gençer, K. (2023). Sürdürülebilirlik kapsamında yeşil restoran
uygulamaları. Journal of Silk Road Tourism Research, 3(1), 17-25.
McKinnon, A., Browne, M., Whiteing, A. & Piecyk, M. (2015). Green logistics:
Improving the environmental sustainability of logistics. London: Kogan Page
Publishers.
Sünnetçioğlu, S. & Yılmaz, B. (2015). İzmir’deki restoran yöneticilerinin sürdürülebilir restoran işletmeciliği üzerine yaklaşımlarının değerlendirilmesi. Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(1), 94-114.
288 | Restoranların Yeşil Restoran Olabilmeye Yönelik Sürdürülebilir Turizm Uygulamaları
Tan, B. C., Fi, N. K. G., Harlam, Y. W. & Nguyen, L. TP (2016). What drive
the intention of restourant operators to go green. World Applied Sciences
Journal, 34(12), 1627-1638.
Wang, Y. F., Chen, S. P., Lee, Y. C. & Tsai, S. T. C. (2013). Developing green
management standards for restaurants: An application of green supply
Chain Management. International Journal of Hospitality Management, 34,
263-273.
Yazıcıoğlu, İ. & Aydın, A. (2018). Yeşil restoran uygulamaları üzerine nitel bir
araştırma: İstanbul örneği. Gazi Üniversitesi Turizm Fakültesi Dergisi, 1,
55-79.
Yazıcıoğlu, İ., Özata, E. & Yarış, A. (2018). Sürdürülebilir yiyecek içecek işletmeciliği: Ankara ilinde bir araştırma. Journal of Tourism and Gastronomy
Studies, 6(2), 350-368.
Yıldırım, A. Şimşek, H. (2016). Nitel Araştırma Yöntemleri: Sosyal Bilimlerde.
Ankara: Seçkin Yay
Bölüm 17
Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı?
Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Mehtap Çerkez Uçar1
Aslı Albayrak2
Özet
Amacı
Yapılmış olan araştırmanın amacı, İstanbul’daki yiyecek içecek işletmelerinde
çalışan kadın aşçıların çalışma hayatlarında boyunca cinsiyetleri dolayısıyla
karşılaştıkları sorunları ortaya koymaktır.
Araştırma Yöntemi
Çalışma evrenini İstanbul ilinde faaliyette olan yiyecek içecek işletmelerinde
çalışan kadın aşçılar oluşturmaktadır. Evrende yer alan kadın aşçıların
sayısına ilişkin herhangi bir kurumdan net bilgi alınamadığından örneklem
büyüklüğünün belirlenebilmesi için Örneklem Büyüklüğü tablosundan
yararlanılmış ve maksimum örneklem büyüklüğü olan 384 kadın aşçının
örnekleme alınması uygun görülmüştür. Ancak uzun veri toplama süreci
sonucunda ancak 236 kişiye ulaşılabilmiştir. Çalışmada nicel araştırma
yöntemlerinden anket tekniği kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan ankette
yer alan soruların hazırlanması esnasında daha öncelerde yapılmış olan
çalışmalardan yararlanılmış ve 33 önermeden oluşan Cinsiyet Ayrımcılığı
ölçeği kullanılmıştır.
Bulgular
Çalışma sonucunda kadın aşçıların sırasıyla cinsiyet ayrımcılığı, mesleki
olarak yetersiz görülme, duygusal baskı, baskı altında tutulma ve kadınların
ev işleriyle özdeşleştirilmesi konularında ayrımcılığa maruz kaldıkları
belirlenmiştir. Diğer taraftan kadın aşçıların maruz kaldıkları bu ayrımcılık
1
İstanbul Gelişim Üniversitesi, Gelişim Meslek Yüksekokulu, Aşçılık Programı, Türkiye,
[email protected]
2
İstanbul Gelişim Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları,
Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1826
289
290 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
türlerinin kadın aşçıların demografik özelliklerine göre farklılık gösterdiği
belirlenmiştir.
Sonuç ve Öneriler
Çalışma sonucunda kadın aşçıların önemli bir kısmının çalışma hayatları
boyunca cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıya kaldıkları belirlenmiştir. Kadın
aşçıların ayrımcılığa maruz kaldıkları konuların demografik özelliklerine
göre değiştiği belirlenmiştir. Çalışma sonucunda kadın aşçılara yönelik
ayrımcılıkların ortadan kaldırılabilmesi için hem işletme yöneticilerine hem
de yasal düzenlemeler için ilgili kuruluşlara öneride bulunulmuştur.
Orijinalliği/değeri
Bu çalışma verileri ve sonuçlarından hem cinsiyet ayrımcılığı üzerine hem
de Gastronomi üzerine çalışan akademisyenler yararlanabilir. Aynı zamanda
yiyecek içecek endüstrisi içerisinde yer alan yöneticiler ve çalışanlar çalışmadan
elde edilen verilerden yola çıkarak kadın aşçılara yönelik iş ortamının nasıl
düzenlemesi gerektiğine ilişkin bilgiler elde edebilir.
1. Giriş
Kadın var olduğu günden beri üretkenliği ön planda olan ve bazen para
kazanmak amacıyla bazen de herhangi bir gelir getirici kaygısı olmadan
çalışmaktadır. Önceleri ev işlerinin yapılması, çocukların bakılması gibi
geleneksel rolleri üstlenen, düşük ücretlerle ve/veya kayıt dışı çalışan kadınlar
günümüzde erkeklerle özdeşleştirilen işlerde de çalışabilecek hale gelişmiştir.
Özellikle Sanayi Devrimi sonrası bilim ve teknoloji alanlarda yaşanan
gelişmeler kadınların da erkeklerle eşit koşullarda eğitim almasına olanak
vermiş ve kadınlar erkeklerle eşit koşullarda çalışma hayatı çerisinde girmiştir.
Yetenekleri, becerileri, bakış açıları, olay ve durumları değerlendirmeleri ve
en önemlisi yaradılışı ve ruhu erkelerden farklı olan kadın mal ve hizmet
üreten işletmelerin üretim süreçlerine katkı sağlayan önemli bir insan kaynağı
haline gelmiştir (Albayrak, 2019).
Her ne kadar kadınlar çalışma hayatında yer edinmeye başlamış olsa da
çalışma hayatlarında erkeklere oranla daha fazla sorunla karşılaşmaktadır.
Bu sorunların önemli bir kısmı ise cinsiyetleri dolayısıyla kadınlarla ilgili
ön yargılardan oluşmaktadır. Bu durumun kültürel ve toplumsal boyutları
da olduğu unutulmamalıdır. Erkek çocuğunun kız çocuğundan daha üstün
olduğuna inanılan kültür ve toplumlarda erkekler kadına oranla daha üstün
olduklarına inanmaları çalışma yaşamlarına da yansımakta ve kendilerini
kadınlardan daha üstün görmelerine neden olmaktadır. Bu durumun
kadınlar çalışanlara yansıması ise kendini üstün gören, eğitimleri, bilgi,
beceri ve yetenekleri göz ardı eden erkeğin iş yerinde kadına karşı ayrımcılık
uygulaması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 291
Farklı özellikteki yiyecek içecek işletmelerini bünyesinde bulunduran
yiyecek içecek endüstrisi içerisinde farklı özelliklere sahip çok fazla sayıda
işletme bulunmaktadır. Bu işletmelerde de işin özelliğine bağlı olarak hem
kadın hem de erkekler istihdam edilmektedir. Ancak bugün kadın işi olarak
görülen yemek hazırlama işi bile erkek egemenliğine alınmış, iş çalışma
hayatına gelince pek çok eğitimli kadın aşçı olmasına rağmen mutfak
bölümünün egemenliğini erkek elinde tutmaktadır. Öyle ki bugün ‘kadından
aşçı olmaz’ görüşünü benimsemiş erkek aşçı ve akademisyenler bile söz
konusudur. Dolayısıyla kadınlar yetenek, beceri, bilgi ve birikimine göre
değil cinsiyetleri dolayısıyla önyargı ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. İşin
başında ortaya çıkan bu ayrımcılık endüstri içerisinde farklı noktalarda da
sürekli olarak kendisini göstermektedir (Albayrak, 2019: 142).
Kadın aşçıların cinsiyetleri dolayısıyla karşılaştıkları ayrımcılığın çok
çeşidi bulunmaktadır. Bazı mesleklerin kadın ve erkek cinsiyetlerine göre
ayrıştırılması, evlenme ve çocuk doğurma, terfiler ve ücretlerde kadınlara
erkeklerle eşit şans verilmemesi, taciz, aşağılanma, yeteneksiz ve bilgisiz
olduklarının düşünülmesi gibi sebeplerin kadınların iş performansını olumsuz
etkileyeceği önyargısı kadın çalışanların yaşamış oldukları cinsiyete dair
ayrımcılık biçimlerinden bazıları olarak örnek gösterilmektedir (Topoğlu,
2007).
Özetle, kadınların mutfaktaki bilgi, beceri ve yeteneğinden yararlanılmak
yerine toplumda kadınların yerinin evlerinin mutfağı, erkeklerin ise
profesyonel mutfak olduğu düşüncesi süregelmektedir (Druckman, 2010:
24). Ancak günümüzde geçmişe kıyasla çok daha fazla sayıda kadın yiyecek
işletmelerinde yer alan profesyonel mutfaklarda çalışmaktadır. Kadınlar
bu işletmelerde çalışırken de pek çok sorunla karşılaşmakta, cinsiyetleri
dolayısıyla oluşan ön yargılardan ötürü ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bu
ayrımcılık işe alma sürecinden başlayıp ücretlendirme, terfi, sosyal haklardan
yararlanma gibi neredeyse her alanda görülmektedir. Geçmişten bu güne
kadın aşçılar farklı türde pek çok ayrımcılığa uğramalarına rağmen konunun
yeterince ele alınmadığı düşünülmektedir. Bu nedenle çalışmanın hem kadın
aşçıların sorunlarını daha görünür hale getireceği hem de alan yazına katkı
sağlayacağı düşünüldüğünden önemli görülmüştür.
2. Türkiye’de Kadın Aşçılar
Günümüzde yiyecek içecek işletmeleri münferit olarak faaliyet gösteren
farklı restoranlardan konaklama işletmeleri içerisinde yer alan restoranlara
ve etnik restoranlardan toplu yemek hizmeti sunan restoranlara kadar çok
çeşitlilik göstermektedir. İlk münferit restoranlar Fransa’da 1765 yılında açılan
292 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Retorante isimli restoranken (Zencir, 2017: 5) ilk içecek işletmesi ise bugünkü
ismiyle kafe-bar olarak nitelendirilen ve kahve ile birlikte çeşitli alkolsüz
ve alkollü içeceklerin servis edildiği işletmeler olarak İtalya’da açılmıştır
(Pilcher, 2006: 38). Konaklama işletmeleri içerisinde yer alan yeme-içme
hizmetinin geçmişi ise çok eskiye dayanmaktadır. Çin kaynaklarında yapılan
betimlemelere göre milattan önceki dönemlerden var olan hanlarda insanların
konakladıkları süre içerisinde yeme ve içme ihtiyaçlarını karşılayacakları
birimlerin de olduğu (Maviş, 2003: 3), Roma döneminde şarap ve yemek
sunan restoranlar yer aldığı ve Asurlular döneminde ise kadınlar tarafından
işletilen birahaneler olduğu bilinmektedir (Gürsoy, 1995: 12). Anadolu’da
ise 13. yüzyılda kervansaraylarda yeme-içme hizmeti verildiği, 1550’de ilk
kahvehanenin açıldığı, 1600’lü yılların başından beri de köfteci, kebapçı, aşçı
gibi esnafın varlığı bilinmektedir (Yılmaz, 2007: 10). Anadolu’da bugünkü
anlamda alakart restoran olarak bilinen ilk ticari restoran ise 1879 yılında
açılmıştır (Bingöl, 2015: 44).
Tarihsel süreç içerisinde açılan bu yiyecek içecek işletmelerinin tamamında
erkek egemen yönetim ve çalışma sistemi söz konusudur. Kadınların
profesyonel mutfaklarda görünür olmalarının geçmişi ise 18. yüzyıla
dayanmaktadır (Bozok ve Korkmaz, 2019: 193). İlk kez Fransız kraliyet
ailesine yemek yaparak sunan kadın aşçı sayesinde kadınlar profesyonel
mutfaklara girmiştir (Fungai Zengei vd., 2014’ten aktaran Bozok ve
Korkmaz, 2019: 193). Sanayi Devrimi sonrasında ise her alanda olduğu
gibi profesyonel mutfaklarda çalışan kadın sayısı da artmıştır. Emek yoğun
özellik gösteren yiyecek-içecek endüstrisi farklı özelliklere sahip ve farklı
pozisyonlarda çalışan çok fazla sayıda kadın istihdam etmektedir. Her ne
kadar bu yiyecek içecek işletmelerinde çalışan kadınların sayısı tam olarak
bilinemese de yayınlanan çeşitli raporlarda (Field vd., 2017) endüstri
içerisinde çalışan kadın sayısının erkek sayısına göre daha fazla ve endüstri
içerisinde yarı zamanlı ve kayıt dışı çalışan kadınların da sayıca oldukça
fazla olduğu belirtilmektedir (World Travel and Tourism Concil, 2017).
Kadınlar bir taraftan erkeklere kıyasla daha dezavantajlı koşullarda çalışırken
bir taraftan da cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramakta, mesleki olarak
yetersiz görülmekte ve baskı altında tutulmaktadır.
Mutfak çalışanı kadınların çalışma hayatlarında karşılaştıkları ve en
belirgin sorunlardan biri cinsiyet ayrımcılığıdır. Cinsiyet ayrımcılığı kişinin
cinsiyetine bağlı olarak sahip olduğu özellikleri dolayısıyla iş yerinde
dezavantajlı duruma düşmesi olarak ifade edilmektedir (Arshad, 2020:
4137). Genel olarak değerlendirildiğinde kadınların profesyonel mutfaklarda
çalışabilecek fiziksel güce sahip olmadıkları, yetenek ve becerilerinin yeterli
olmadığı düşüncesi bir taraftan cinsiyetçi bir yaklaşımken bir taraftan bu
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 293
sebepler kadınların erkeklere göre daha düşük ücretler almalarına da neden
olmaktadır. Diğer taraftan kadınların daha duygusal oldukları, karar verme
konusunda yetersiz oldukları ve erkeklere oranla daha heyecanlı oldukları
düşüncesi de kadınların krizleri yönetemeyeceği görüşüne neden olmaktadır.
Kadın aşçıların endüstri içerisinde en sık karşılaştıkları sorunlardan
bir diğeri ise terfi ve ücretlendirmede erkeklerin kadınlara oranla daha
fazla avantajlı olmasıdır. Sektör içerisinde erkekler ve kadınlar aynı işi
yapmalarına karşın farklı (erkeklerden daha düşük) ücret uygulamaları ile
karşılaşmaktadırlar (Alparslan vd., 2015: 70). Diğer taraftan kadınların
aile içindeki rolleri terfi etmesi önünde de önemli bir sorun olarak
görülmektedir (Deniz, 2014: 63). Evinde anne, eş, kız çocuğu gibi rolleri
olan kadınların ailesini işten daha ön planda tutacakları ve ailede olan bir
sorunda işten hemen ayrılabilecekleri şeklindeki düşünceler kadınların terfi
etmesi önünde önemli bir sorun teşkil etmektedir (Kocacık ve Gökkaya,
2005; Demir, 2011). Kadınların terfi etmeleri önündeki bir diğer neden de
ev ve işteki sorumluluklarını aynı zamanda yürütemeyecekleri ve erkeklere
oranla daha duygusal bir yapaya sahip olmaları nedeniyle karar almada
net davranamayacağı düşüncesidir. Kadın aşçıların terfi etmesi önündeki
bu engeller de kadınların iş hayatında çoğunlukla beceri ve deneyim
gerektirmeyen, alt kademe işlerde çalıştırılmalarına neden olmaktadır.
Mobbing bireylerin çalıştıkları işletmelerde arkadaşları ya da üst
kademedekiler aracılığıyla sürekli veya belli aralıklarla uygulanan, baskı ve
kuşakma, psikolojik şiddet, taciz ve psikolojik taciz ile terör olarak ifade
edilmektedir (Atman, 2012; Bulut ve Göktürk, 2012). Yapılan çalışmalar
(Avcı ve Kaya, 2013; Yavuzer ve Çivilidağ, 2014) mobbingin özellikle hizmet
sektöründe daha yaygın olduğunu göstermektedir. Mutfak çalışanı kadınlar
erkeklerle aynı eğitimi almış olsalar bile kadınların kendileri kadar başarılı
olamadıklarına inanmakta aynı zamanda kendilerinin kadınlara göre karar
vermede daha yetenekli olduklarını düşünmektedirler. Bu nedenle mutfakta
çalışan kadınların yaptıkları işler daha fazla denetlenmekte, yetenekleri göz
ardı edilmekte, sorumluluk verilmemekte, görüş ve düşünceleri de dikkate
alınmamaktadır.
Kadın aşçıların çalışma hayatlarında karşı karşıya kaldıkları bir diğer
sorun ise mesleki olarak yetersiz görülmeleridir. Özellikle kadın ve erkeğin
toplumsal rolleri kadınların iş hayatında da ayrımcılığa maruz kalmalarına
neden olmaktadır. Kadınların yaşam alanının ev olarak görülmesi, toplum
yapısının ataerkil olması ve kadınların anne olabilmeleri, toplumsal cinsiyet
rolleri açısından kadınların birincil görevlerinin anne ve eş olmak, evle ve ev
işleriyle ilgilenmek olması kadınların sosyal, toplumsal ve siyasal hayattan
294 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
da soyutlanmalarına neden olmaktadır. Bu durum kadınların iş yaşamına da
yansımaktadır (Kartal, 2014: 36; Kılıç ve Öztürk, 2014: 127). Kadınlar ya
toplumsal cinsiyet rolleri ile işlerini bir arada götüremeyeceği düşüncesiyle
alt kademe işlerde çalıştırılmalarına neden olmaktadır (Aşık Akşit, 2014: 85).
Bununla birlikte kadınların genel fiziksel özelliklerinin erkeklere oranla daha
zayıf olması zaman zaman ağır ekipmanlarla çalışılması gereken mutfaklarda
çalışamayacakları düşünülürken aynı zamanda esnek çalışma saatlerine de
uyamayacakları düşünülmekte ve işe almada kadınların önüne önemli bir
sorun olarak çıkmaktadır (Yetiş ve Çalışkan, 2020: 113).
3. Yöntem
Bu çalışmanın amacı, İstanbul’daki restoranlarda çalışan kadın aşçıların
çalışma hayatlarında boyunca cinsiyetleri dolayısıyla karşılaştıkları sorunları
ortaya koymaktır. Bu ana amaç çerçevesinde elde edilen sonuçlardan
hareketle kadın aşçıların iş hayatlarında karşılaştıkları sorunların çözümüne
ilişkin önerilerde bulunulacaktır.
Çalışma evrenini İstanbul’da faaliyet gösteren restoranlarda çalışan kadın
aşçılar oluşturmaktadır. Evrende yer alan kadın aşçıların sayısının belirlenmesi
için Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul İl Turizm Müdürlüğü gibi farklı
kurumlara ulaşılmış olmakla birlikte herhangi bir veriye ulaşılamamış ve
dolayısıyla çalışma kapsamına alınacak kadın aşçı sayısı belirlenememiştir. Bu
nedenle çalışma kapsamına alınacak olan kadın aşçıların sayısının belirlenmesi
durumunda Yazıcıoğlu ve Erdoğan (2004: 49-50) tarafından ortaya konulan
Örneklem Büyüklüğü tablosundan faydalanılmıştır. Söz konusu tabloya göre
d= ± .05 örneklem hatası ve p = .05, q= .05 güven aralığı içerisinde evrenin
1 milyon ile 100 milyon olması halinde örneklem büyüklüğünün 384 olması
gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle çalışma kapsamına maksimum örneklem
büyüklüğü olan 384 kadın aşçının alınması uygun görülmüştür. Her ne
kadar örneklem büyüklüğü 384 olarak belirlense de gerek İstanbul’da faaliyet
gösteren restoranlarda çalışan kişi sayısına ulaşılamaması gerekse hem yüz
yüze hem de online olarak hazırlanan anket formuna katılımın oldukça az
olması nedeniyle araştırmacılar tarafından ancak 236 kişiye ulaşılabilmiştir.
Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden biri olan anket tekniği
kullanılmış, anket sorularının hazırlanmasında Kakşa (2022), Aşkın ve Aşkın
(2018), Çelik ve Şahingöz (2018), tarafından yapılmış olan çalışmalardan
yararlanılmıştır. İki bölümden oluşan anket formunun birinci kısmında
çalışma kapsamına alınan kadın aşçıların demografik özelikleriyle ilgili sorular
yer alırken ikinci bölümde ise kadın aşçıların çalışma hayatları boyunca
cinsiyetleri dolayısıyla karşılaştıkları ayrımcılıklara ilişkin 33 önermeden
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 295
oluşan ve beşli likert derecelendirme ölçeği ile değerlendirilecek olan ölçek
yer almaktadır. Anket toplama süreci sonrası elde edilen veriler SPSS 22.0
(Statistical Package for the Social Sciences 22.0) Programı aracılığıyla
istatistiksel analizlere tabi tutulmuştur.
4. Bulgular
Araştırmaya dâhil olan kadın mutfak çalışanlarının demografik
özelliklerine ilişkin betimleyici verilerin analizinde yüzde ve frekans
dağılımlarından yararlanılmıştır. Tablo 1’de araştırmaya dâhil edilen kadın
aşçıların demografik özelliklerine göre dağılımları yer almaktadır. Verilere
göre katılımcıların yarıdan fazlası (%53.8) 41-50 ya arasındayken yine
katılımcıların dörtte biri (%25.4) 21-30 yaş arasındadır. 51 yaş ve daha büyük
olanların oranı %3.9 iken 20 yaş ve daha küçük olanların oranı %1.3’tür.
Tablo 1. Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımı
DEĞİŞKENLER
N
%
Yaş
≤20
DEĞİŞKENLER
N
%
Öğrenim Görülen Alan
3
1.3 Turizm Mes. Lis.
42
17.8
21-30
37
15.7 Aşçılık
84
35.6
31-40
60
25.4 Gas. ve Mut. San.
93
39.4
41-50
127
53.8 Beslenme
17
7.2
≤1 yıl
18
7.6
≥51
9
Öğrenim Durumu
3.9 Meslekte Çalışılan Süre
Ortaöğretim
47
19.8 2-4 yıl
67
28.4
Ön lisans
69
29.2 5-7 yıl
64
27.1
111
47.0 8-10 yıl
51
21.6
Lisans
Lisansüstü
9
TOPLAM
236
3.9 ≥10 yıl
100.0 TOPLAM
36
15.3
236
100.0
Çalışma kapsamına alınan kadın aşçıların yarıya yakını (%47.0) lisans
mezunuyken bunu %29.2 oranıyla ön lisan mezunları, %19.8 oranıyla
ortaöğrenim mezunları ve %3.9 oranıyla lisansüstü mezunları takip
etmektedir. Katılımcılar öğrenim durumları açısından değerlendirildiğinde
katılımcıların üçte birinden fazlası (%39.4) Gastronomi ve Mutfak Sanatları
bölümünden mezunken yine üçte birinden fazlası (%35.6) Aşçılık bölümü
mezundur. Katılımcıların %17.8’i Turizm Meslek Lisesi mezunuyken ve
%7.2’si ise Beslenme Bölümü mezunudur. Katılımcıların %28.4’ü 2-4 yıldır
Aşçı olarak çalıştığını belirtirken %27.1’i 5-7 yıldır, %21.6’sı 8-10 yıldır,
%15.3’ü 10 sene ve daha fazla süredir ve %7.6’sı ise 1 sene ve daha az süredir
Aşçı olarak çalıştıklarını belirtmiştir.
296 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Kadın aşçıların demografik özelliklerine ilişkin veriler değerlendirildikten
sonra çalışma kapsamında kullanılan Cinsiyet Ayrımcılığı ölçeğinde yer alan
önermelerin arasında korelesyon olanları daha az sayıda boyuta indirebilmek
ve ilişkileri ifade eden boyutlara ayırabilmek için faktör analizi yapılmıştır.
Çalışma kapsamında kullanılan ve 33 önermeden oluşan Cinsiyet
Ayrımcılığı ölçeğinde yer alan önermelerle yönelik yapılan Faktör Analizi
neticeleri Tablo 2’de yer almaktadır. Faktör analizi neticesinde öncelikle
ölçekte yer alan önermelerin Faktör analizine uygunluğunu belirleyebilmek
için Bartlett Küresellik Testi’nin anlamlılığı ve Kaiser-Meyer-Olkin
katsayısının düzeyi incelenmiştir. Buna göre Bartlett testine ait p değerinin.
05 düzeyinde anlamlı olduğu görülmüştür. Diğer taraftan ölçekte yer alan
önermelerin birbiriyle ilişkisini değerlendiren KMO değeri incelenmiştir.
KMO değeri 0-1 arasında değer almakta ve 1 değerine yaklaştıkça önermeler
arasındaki ilişkinin mükemmel olduğunu göstermektedir. Tablo 2’de
görüldüğü üzere yapılmış olan faktör analizi neticesinde KMO değeri .846
olarak bulunmuştur. Bu değer ölçeğin ifade ettiği yapının faktör analizine
uygun olduğunu ifade etmektedir.
Ölçekte yer alan önermelerin ideal alt boyutlara ayrılabilmesi için
değişkenlerin özdeğerleri değerlendirilmiş ve özdeğeri 1’in üzerinde
olan faktörler anlamlı olarak değerlendirilmiştir. Ölçek bu açıdan
değerlendirildiğinde özdeğeri 1’den büyük olan 5 alt boyut elde edilmiştir.
Ölçekte yer alan önermelerin faktör yükleri .518 ve .819 arasında
değişmektedir. Bu değerlerin. 300’den yüksek değerde olması (Büyüköztürk,
2014, s. 474) yeterli düzeyde faktör yükü katsayısını ifade etmektedir. Bu
bilgiler doğrultusunda yetersiz faktör yükü sebebiyle faktör yapısını bozan
ve analiz kapsamı dışında tutulması gerekli bir ifadeye rastlanmamıştır.
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 297
Tablo 2. Ölçeğin Maddelerinin Faktör Yük Değerleri
FAKTÖRLER
1
2
3
4
Faktör 1: Cinsiyet Ayrımcılığı
İşyerinde uygunsuz davranışlarla karşılaşma
(sözlü/fiziksel taciz vs.)
.892
Kadın çalışanların, yeteneklerine göre daha
düşük konumlarda çalıştırılmaları
.867
Kadınların fiziksel olarak mutfakta çalışmak
için uygun olmadığının düşünülmesi
.840
İşyerinde olabilecek krizleri
yönetemeyeceğimin düşünülmesi
.805
Kadınlara erkeklere oranla daha çok mobbing
.801
yapılması
Yönetimin erkek egemen olması
.744
İşe almada öncelikle erkeklerin tercih edilmesi .738
Terfi ve atamalarda öncelikle erkeklerin tercih
.703
edilmesi
Ücret düzeyinin erkek çalışanlara oranla daha
.657
düşük olması
Çalışma saatlerinin esnek olmaması
.605
Faktör 2: Mesleki Olarak Yetersiz Görülme
Yaptığım işin gereğinden fazla denetlenmesi
.849
İşyerinde görüş ve düşüncelerimin dikkate
alınmaması
.801
Hatalarımın tekrar tekrar hatırlatılması
.783
İş tecrübemin şu anda yapılan göreve uygun
olmadığının düşünülmesi
.664
Bana uygun sorumlulukların verilmemesi
.602
Faktör 3: Baskı Altında Tutulma
Bağırılmaya veya azarlanmaya maruz kalma
.756
Yasal haklarıma yönelik talepte bulunmamam için baskı
yapılması
.644
Üstesinden gelemeyeceğim kadar iş yükü altında bırakılma
.639
Yetiştirilmesi veya yapılması çok zor işlerin verilmesi
.577
İşyerinde fazla mesai yapmamın istenmesi
.551
Faktör 4: Duygusal Baskı
İşyerinde dışlanma
.803
İşyerinde düşmanca davranılması
.712
İşyerinde yokmuşum gibi davranılması
.681
5
298 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Erkeklerin çeşitli ek ödemelerde kadınlardan
daha fazla yararlanması
.655
Hizmet içi eğitimden yararlanmada öncelikle
erkeklerin tercih edilmesi
.643
İşyerindeki eğitim ve kurs gibi programlardan
öncelikle erkeklerin yararlanması
.549
İş yerinde çocuğumun hastalığı gibi ailevi
önemli durumlarda izin verilmemesi
.518
Faktör 5: Kadınlar Ev İşleriyle Özleştirilmesi
Kadın olmam gereği karar almada duygusal
davrandığımın düşünülmesi
.708
Kadınların erkeklere göre mutfakta daha fazla
kaza yaptığının düşünülmesi
.695
Kadınların erkeklere göre daha sakar
olduğunun düşünülmesi
.641
Erkeklere kıyasla iyi/rahat iletişim
kuramadığımın düşünülmesi
.634
Ev işleri dolayısıyla mutfakta işlerimi
aksattığımın düşünülmesi
.605
Profesyonel mutfaklarda çalışan kadınların
erkeklere oranla daha fazla hasta olduğunun
düşünülmesi
.562
Özdeğer
14.938 5.264 1.973 1.357 1.125
Açıklanan Varyans
41.711 16.265 6.891 4.237 3.714
Açıklanan Toplam Varyans
Cronbach’s Alfa
KMO
Barlett Testi
72.818
0.946 0.891 0.874
0.83 0.791
.846
6340.019
p<.05
Kadın aşçıların çalışma hayatlarında cinsiyetleri dolayısıyla karşılaştıkları
ayrımcılıkları belirleyebilmek için yapılan faktör analizi sonucunda kadınların
en fazla karşılaştıkları ayrımcılığın Cinsiyet Ayrımcılığı olduğu belirlenmiştir.
Cinsiyet Ayrımcılığı boyutunun altındaki maddelerin faktör yükleri .605 ile
.892 arasında değişmektedir. Bu faktör toplam varyansa katkısı %41.711’dir.
Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutunda kadın aşçılar faktör yüklerine göre
sırasıyla uygunsuz davranışlarla karşılaşma, düşük konumlarda çalıştırılma,
fiziksel olarak yetersiz görülme, erkeklere göre daha fazla mobbing yapılması,
yönetimin erkek egemen olması, işe almada, terfi ve atamalarda erkeklerin
tercih edilmesi, ücretlerin erkeklere göre düşük olması ve çalışma saatlerinin
esnek olmaması sorunlarıyla karşılaştıklarını belirtmişlerdir.
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 299
Kadın aşçıların çalışma hayatlarında cinsiyetleri dolayısıyla ayrımcılığa
uğradıklarını ifade ettikleri ikinci dereceden önemli olan faktör ise Mesleki
Olarak Yetersiz Görülme faktörüdür. Mesleki Olarak Yetersiz Görülme
boyutunun altındaki maddelerin faktör yükleri .602 ile .849 arasında
değişmektedir. Bu faktör toplam varyansa katkısı %16.265’tir. Buna göre
kadın aşçılar çalışma hayatlarında işlerinin gereğinden fazla denetlenmesi,
görüş ve düşüncelerinin dikkate alınmaması, hatalarının sürekli
hatırlatılması, tecrübelerinin yetersiz görülmesi ve kendilerine uygun olacak
sorumlulukların verilmemesi nedeniyle mesleki olarak yetersiz görüldüklerini
ifade etmektedirler.
Kadın aşçıların çalışma hayatlarında ayrımcılığa uğradıklarını
düşündükleri üçüncü derecede önemli faktör Baskı Altında Tutulma’dır.
Baskı Altında Tutulma boyutunun altındaki maddelerin faktör yükleri. 551 ile
.756 arasında değişmektedir. Bu faktör toplam varyansa katkısı %6.891’dir.
Buna göre kadın aşçılar bağırılma ve azarlanma, yasal haklarını talep
etmemeleri için baskı altında tutulma, fazla ve yapılması zor işler verilmesi
ve fazla mesai yapılmasının istenmesi nedeniyle baskı altında tutulduklarını
belirtmektedirler. Diğer taraftan kadın aşçıların çalışma hayatlarında
ayrımcılığa uğradıklarını düşündükleri dördüncü dereceden önemli olan
faktör ise Duygusal Baskı faktörüdür. Duygusal Baskı boyutunun altında
yer alan maddelerin faktör yükleri .518 ile .803 arasında değişmektedir.
Bu faktörün toplam varyansa katkısı %4.237’dir. Kadın aşçılar cinsiyetleri
dolayısıyla iş yerlerinde umursanmadıklarını, düşmanca ve yokmuşlar gibi
davranıldığını, erkeklere daha fazla ek ödeme yapıldığını, hizmet içi eğitim,
diğer eğitim ve kurslardan erkeklerin daha fazla yararlandığını ve ailevi
durumlarda izin verilmediğini belirmektedirler.
Kadın aşçıların çalışma hayatlarında cinsiyetleri dolayısıyla karşılaştıkları
beşinci derecede önemli olan faktör ise Kadınların Ev İşleriyle
Özdeşleştirilmesi’dir. Kadınların Ev İşleriyle Özdeşleştirilmesi boyutunun
altında yer alan maddelerin faktör yükleri. 562 ile. 708 arasında değişmektedir.
Bu faktörün toplam varyansa katkısı %1.125’tir. Bu faktör altında yer
ala önermelere göre kadın aşçıların karar almada duygusal olduklarının
düşünülmesi, mutfakta erkeklere oranla daha fazla kaza yaptıklarının, sakar
olduklarının ve iletişim yeteneklerinin iyi olmadığının düşünülmesi, ev işleri
nedeniyle mutfaktaki işlerini aksattıkları ve erkeklere göre daha fazla hasta
oldukları düşüncesi yer almaktadır.
Katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin veriler değerlendirildikten
sonra veri setinin normal dağılım hipotezine uyup uymadığı çarpıklık ve
basıklık katsayılarına bakılarak belirlenmiştir. Çarpıklık ve basıklık değerleri
300 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
incelendiğinde çalışma verilerinin normal dağıldığı belirlenmiş ve bu nedenle
parametrik testlerin kullanılmasına karar verilmiştir.
Katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin veriler değerlendirildikten
sonra veri setinin normal dağılım hipotezine uyup uymadığı çarpıklık ve
basıklık katsayılarına bakılarak belirlenmiştir. Tablo 3’te faktör analizi sonucu
elde edilen boyutların çarpıklık ve basıklık değerleri yer almaktadır. Ross
ve Willson’a göre (2017: 13) çarpıklık ve basıklık değerlerinin ±3 arasında
olması verilerin normal dağıldığını göstermektedir.
Tablo 3. Değişkenlere Ait Basıklık ve Çarpıklık Değerleri
ÖLÇEĞE AİT DEĞİŞKENLER
Basıklık
Çarpıklık
Cinsiyet Ayrımcılığı
0,043
-0,575
Mesleki Olarak Yetersiz Görülme
0,118
-1,159
Baskı Altında Tutulma
0,081
-0,969
Duygusal Baskı
0,243
-0,968
Kadınların Ev İşleriyle Özdeşleştirilmesi
0,046
-0,895
Gözlem
Sayısı
236
Tablo 3’te yer alan ölçek değişkenlerine ait çarpıklık ve basıklık değerleri
araştırma verilerinin normal dağılım varsayımını yerine getirdiğini
göstermektedir. Bu nedenle araştırma hipotezlerinin analizinde parametrik
testlerin kullanılmasına karar verilmiştir.
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 301
Tablo 4. Katılımcıların Yaş ve Meslekte Çalışma Süreleri Açısından ANOVA Çıktıları
FAKTÖRLER
Yaş
≤20
21-30
31-40
Faktör 1:
Cinsiyet
41-50
Ayrımcılığı
≥51
F=
2.370
≤20
21-30
Faktör 2:
31-40
Mesleki
41-50
Olarak Yetersiz
≥51
Görülme
F=
1.714
≤20
21-30
31-40
Faktör 3:
Baskı Altında 41-50
Tutulma
≥51
F=
1.083
Ort.
3.25
2.85
3.58
2.64
2.77
p= .45*
2.19
3.41
3.15
3.01
2.27
p=
.041*
2.60
3.68
2.95
3.10
2.81
p= .37*
FAKTÖRLER Yaş
Ort.
≤20
21-30
31-40
Faktör 4:
41-50
Duygusal Baskı
≥51
F=
1.985
≤20
21-30
Faktör 5:
Kadınların
31-40
Ev İşleriyle
41-50
Özleştirilmesi ≥51
2.60
3.33
2.92
2.44
2.69
F= .857
p= .068
2.60
3.32
3.15
2.99
2.84
DEĞİŞKENLER
Meslekte
SS
Çalışılan
Süre
0.91 ≤1 yıl
1.22 2-4 yıl
0.88 5-7 yıl
1.34 8-10 yıl
1.29 ≥10 yıl
LSD=
3>1
F= 2.721
1.45 ≤1 yıl
0.94 2-4 yıl
1.01 5-7 yıl
1.23 8-10 yıl
1.36 ≥10 yıl
LSD=
2>1
F= 1.285
1.23 ≤1 yıl
0.75 2-4 yıl
1.48 5-7 yıl
0.97 8-10 yıl
0.37 ≥10 yıl
LSD=
3>4
F= 3,687
Meslekte
SS Çalışılan
Süre
1.30 ≤1 yıl
0.97 2-4 yıl
1.18 5-7 yıl
1.35 8-10 yıl
1.26 ≥10 yıl
F= 1.12
1.46 ≤1 yıl
0.87 2-4 yıl
0.98 5-7 yıl
1.28 8-10 yıl
1.34 ≥10 yıl
p= .564
F= 2.152
p< .05
Ort.
2.80
3.01
3.25
2.43
2.97
p=
.003*
2.71
3.22
3.05
2.44
3.10
p= .276
2.60
2.51
3.48
2.14
3.11
p= .006
SS
1.18
0.68
0.83
1.53
1.01
LSD=
3>2>5
1.18
0.72
1.98
1.33
0.90
LSD=
2>5>3
1.29
1.15
0.67
1.04
0.88
LSD=
3>5
Ort.
SS
2.84
2.03
3.21
2.55
2.39
1.68
0.92
0.95
1.35
1.77
p= 3.81
2.63
3.11
0.68
0.92
2.87
2.56
2.80
p=
.048*
1.24
1.88
0.28
LSD=
2>3
302 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Tablo 4’te kadın aşçıların faktör analizi sonucunda elde edilen alt
boyutlarla yaş ve eğitim aldıkları alanlara ilişkin fark analizi yer almaktadır.
Araştırmaya katılan katılımcıların cinsiyet ayrımcılığı ölçeği ve alt boyutlarına
yönelik katılım düzeylerinin yaş ve meslekte çalışma müddetlerine göre
farklılık gösterip göstermediğini belirleme adına Tek Yönlü Anova Testi
yapılmıştır. Katılımcıların Cinsiyet Ayrımcılığı (F= 2.370, p<.05), Mesleki
Yetersizlik (F= 1.714, p<.05), Baskı Altında Tutulma (F= 1.083, p<.05) ve
Kadınların Ev İşleriyle Özdeşleştirilmesi (F= 2.152, p<.05) alt boyutlarının
katılımcıların yaşlarına anlamlı bir farklılığın olduğu belirlenmiştir. Buna göre
31 ile 40 yaş arasında olan kadın aşçıların Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutuna
katılma düzeyleri 20 yaş ve daha küçük yaştaki katılımcıların Cinsiyet
Ayrımcılığı alt boyutuna katılma düzeylerinden daha yüksektir. 21-30 yaş
arasındaki katılımcıların Mesleki Olarak Yetersiz Görülme alt boyutuna
katılım düzeyleri ise 20 yaş ve daha küçük yaştaki katılımcılara göre daha
yüksektir. Diğer taraftan 31-40 yaş arasındaki katılımcıların Baskı Altında
Tutulma alt boyutuna katılım düzeyleri 41-50 yaş arasındaki katılımcılara
göre daha yüksektir. Kadın aşçıların duygusal baskı ve kadınların ev işleriyle
özleştirilmesi alt boyutlarına katılım düzeylerinin yaş gruplarına göre farklılık
göstermemektedir (p>.05).
Katılımcıların meslekte çalışma sürelerine ilişkin yapılan analizler
sonucunda katılımcıların Cinsiyet Ayrımcılığı (F= 2.721, p<.05), Mesleki
Olarak Yetersiz Görülme (F= 1.285, p<.05), Baskı Altında Tutulma (F=
3,687, p<.05) ve Kadınların Ev İşleriyle Özdeşleştirilmesi (F= 2.152,
p<.05) alt boyutlarının meslekte çalışma sürelerine göre anlamlı bir farklılığın
olduğu belirlenmiştir. Buna göre 5-7 yıl arası bir süredir çalışan kadın aşçılar
2-4 yıl arası çalışan kadın aşçılara ve 2-4 yıl arası çalışan kadın aşçılar ise 10
yıl ve daha fazla süredir çalışan kadın aşçılara göre Cinsiyet Ayrımcılığı alt
boyutuna katılım düzeyleri daha yüksektir. Mesleki Olarak Yetersiz Görülme
faktörü için 2-4 yıl arası bir süredir çalışan katılımcılar 10 yıl ve daha fazla
süredir çalışan katılımcılara göre ve 10 yıl ve daha fazla süredir çalışan
katılımcılar ise 5-7 yıl arası çalışan katılımcılara göre katılım düzeyleri daha
yüksektir. 5-7 yıl arası çalışan kadın aşçıların 10 sene ve daha fazla müddette
çalışan kadın aşçılara göre Baskı Altında Tutulma faktörüne katılım düzeyleri
daha yüksekken 2 ile 4 yıl arası çalışan katılımcıların 5ile 7 yıl arası çalışan
katılımcılara göre Kadınların Ev İşleriyle Özleştirilmesi faktörüne katılımları
daha yüksektir. Kadın aşçıların duygusal baskı alt boyutuna katılım
düzeylerinin öğrenim durumlarına göre farklılık göstermemektedir (p>.05).
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 303
Tablo 5: Katılımcıların Öğrenim Durumu ve Eğitim Alanı Grupları Açısından
ANOVA Çıktıları
DEĞİŞKENLER
FAKTÖRLER Öğr.
Durumu
Faktör 1:
Cinsiyet
Ayrımcılığı
Faktör 2:
Mesleki Olarak
Yetersiz Görülme
Faktör 3:
Baskı Altında
Tutulma
Faktör 4:
Duygusal Baskı
Faktör 5:
Kadınların
Ev İşleriyle
Özleştirilmesi
Ort.
SS.
Eğitim Alanı
Ort.
SS.
2.34
1.41 Turizm Mes. Lis.
2.44
1.59 Aşçılık
3.28
1.85 Gastronomi
2.36
1.39 Beslenme
p=
LSD=
F= 2.670
.044 3>2>4 F= 3.181
Ortaöğretim
2.86
1.43 Turizm Mes. Lis.
Ön Lisans
2.85
1.37 Aşçılık
Gas. ve Mut.
Lisans
2.87
1.17
San.
Lisansüstü
2.36
0.90 Beslenme
2.60
3.18
3.22
2.94
p=
.025*
2.63
2.87
1.20
0.89
0.77
0.95
LSD=
3>2>4
1.17
1.10
3.03
1.01
3.37
p=
F= .503
.734
Ortaöğretim
2.83
Ön Lisans
3.01
1.32
1.23
p=
.037*
2.41
2.99
1.15
LSD=
4>1,
4>2
1.27
0.97
Lisans
3.06
1.17
3.05
1.07
2.57
p=
F= .947
.447
Ortaöğretim
2,65
Ön Lisans
3.23
0.99
1.15
0.86
Lisans
0,72
Ortaöğretim
Ön Lisans
Lisans
Lisansüstü
Lisansüstü
3.07
Lisansüstü
2.43
0.90
p=
LSD
F= 1.866
.017 =2>3
Ortaöğretim
2.87
1.19
Ön Lisans
2.81
1.06
Lisans
Lisansüstü
F= 1.036
2.93
0.97
2.45
p=
.389
0.79
p< .05
F= 2.868
Turizm Mes. Lis.
Aşçılık
Gas. ve Mut.
San.
Beslenme
2.94
p=
F= 2.402
.068
Turizm Mes. Lis. 2.37
Aşçılık
3.28
Gas. ve Mut.
2.88
San.
Beslenme
2.10
p=
F= 3.945
.009*
Turizm Mes. Lis. 2.56
Aşçılık
2.90
Gas. ve Mut.
2.96
San.
Beslenme
2.67
p=
F= 1.592
.192
1.24
1.17
0.92
0.89
1.25
LSD=
2>3
1.24
1.11
1.06
1.05
304 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Tablo 5’te kadın aşçıların faktör analizi sonucunda elde edilen boyutlarla
öğrenim durumları ve eğitim aldıkları alanlara fark analizi yer almaktadır.
Araştırmaya katılan kadınların cinsiyet ayrımcılığı ölçeği ve alt boyutlarına
katılım düzeylerinin öğrenim durumları ve eğitim almış oldukları alanlara
göre farklılık gösterip göstermediğini belirleme adına Tek Yönlü Anova
Testi yapılmıştır. Katılımcıların Cinsiyet Ayrımcılığı (F= 2.670, p<.05) ve
Duygusal Baskı (F= 1.866, p<.05) alt boyutlarına öğrenim durumlarına
yönelik farklılığı istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Buna göre
Lisans öğrenim düzeyine sahip katılımcıların Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutuna
katılma düzeyleri ön lisans ve lisansüstü öğrenim düzeyine sahip katılımcıların
Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutuna katılma düzeylerinden daha yüksek ve ön
lisans öğrenim düzeyine sahip katılımcıların Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutuna
katılma düzeyleri lisansüstü öğrenim düzeyine sahip katılımcılardan daha
yüksektir. Çalışma kapsamına alınan kadın aşçıların ön lisans öğrenim
düzeyine sahip katılımcıların lisans öğrenim düzeyine sahip katılımcılara göre
Duygusal Baskı alt boyutuna katılma düzeyleri daha yüksektir. Kadın aşçıların
mesleki olarak yetersiz görülme, baskı altında tutulma ve kadınlar ev işleriyle
özleştirilmesi alt boyutlarına katılım düzeylerinin öğrenim durumlarına göre
farklılık göstermemektedir (p>.05).
Yapılan analizler sonucunda çalışmaya katılan kadın aşçıların Cinsiyet
Ayrımcılığı (F= 3.181, p<.05), Mesleki Olarak Yetersiz Görülme (F=
2.868, p<.05) ve Duygusal Baskı (F= 3.945, p<.05) alt boyutlarının
eğitim alınan alana göre farklılık gösterdiği istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur. Buna göre Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünden
mezun olan katılımcıların Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutuna katılma
düzeyleri Aşçılık ve Beslenme bölümlerinden mezun olan katılımcılara göre
daha yüksektir. Diğer taraftan Aşçılık bölümünden mezun olan katılımcıların
Cinsiyet Ayrımcılığı alt boyutuna katılma düzeyleri Beslenme bölümünden
mezun olan katılımcılara göre daha yüksektir. Beslenme bölümünde eğitim
alan katılımcıların Mesleki Olarak Yetersiz Görülme alt boyutuna katılıma
düzeyleri Turizm Meslek Lisesi ve Aşçılık bölümünde öğrenim gören
katılımcılara göre daha yüksektir. Çalışma kapsamına alınan kadın aşçılardan
Aşçılık bölümünde eğitim alan katılımcılar Gastronomi ve Mutfak Sanatları
bölümünde eğitim alan katılımcılara göre Duygusal Baskı alt boyutuna
katılma düzeyleri daha yüksektir. Bununla birlikte Gastronomi ve Mutfak
Sanatları bölümünde eğitim alan katılımcıların Duygusal Bakı alt boyutuna
katılma düzeyleri Beslenme bölümünde eğitim alan katılımcılara göre
daha yüksektir. Katılımcıların baskı altında tutulma ve kadınlar ev işleriyle
özleştirilmesi alt boyutlarına katılım düzeylerinin öğrenim durumlarına göre
farklılık göstermemektedir (p> .05).
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 305
5. Sonuç ve Öneriler
Günümüzde insanların artan gelir ve refah düzeyi, uluslararası sınırların
ortadan kalkması, daha çok kişinin daha uzun süreler seyahat etmesi, dışarda
yemek yemenin bir ihtiyaç haline gelmesi gibi nedenlerden dolayı yiyecek
içecek endüstrisinin hızla gelişmesine neden olmuştur. Bu durum yiyecek
içecek işletmelerindeki istihdamın da artmasına sağlamıştır. Ancak yiyecek
içecek endüstrisinin her alanında çalışan kadınlara yönelik bir ayrımcılığın
olduğu görülmektedir. Özellikle söz konusu işletmelerin arka kısmı olarak
da ifade edilen mutfak kısmında çalışan kadın aşçıların eğitim, yetenek, bilgi
gibi özellikleri bir kenara bırakılarak sadece kadın oldukları için belirli işleri
yapamayacaklarına inanılmaktadır. Bu ayrımcılık daha iş ilanında başlamakta,
çalışma koşullarında, ücret ve terfi olanakları gibi pek çok konuda devam
etmektedir.
Çalışma kapsamına alınan kadın aşçıların önemli bir kısmı orta yaşlı, lisans
mezunu ve 2-7 yıldır çalışmaktadır. Bununla birlikte katılımcıların yine önemli
bir kısmı Gastronomi ve Mutfak Sanatları ya da Aşçılık bölümü mezundur.
Çalışma sonucunda farklı özelliklere sahip olan kadınlar farklı açılardan ve
sadece cinsiyetlerinden ötürü ayrımcılığa maruz kaldıkları belirlenmiştir. Bu
ayrımcılık cinsiyetleri dolayısıyla sözlü ya da fiziksel olarak taciz edilmekten
bir çalışan olarak haklarını alamamaya, kadın evinde çalışır düşüncesinden
bağırılıp azarlanmaya kadar çok geniş bir skalada değerlendirilebilir. Şüphesiz
bunun tam tersi olduğu, kadın aşçılara gereken değerin verildiği işletmelerde
söz konusudur ancak kadın aşçıların bu sorunlarla sıklıkla karşılaştığı da
gerçektir.
Çalışma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde profesyonel
mutfaklarda çalışan 20 yaşından küçük, mesleğe yeni başlamış ya da
uzun süreli tecrübesi olmayanlar, üniversite düzeyinde öğrenime sahip ve
Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünden mezun olanlar daha fazla
uygunsuz davranışlarla karşılaşma, düşük konumlarda çalıştırılma, fiziksel
olarak yetersiz görülme, erkeklere göre daha fazla mobbing yapılması,
yönetimin erkek egemen olması, işe almada, terfi ve atamalarda erkeklerin
tercih edilmesi, ücretlerin erkeklere göre düşük olması ve çalışma saatlerinin
esnek olmaması sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Bu sonucun nedeni 20
yaşından küçük olan katılımcıların hem iş tecrübelerinin az olması hem
de iş hayatındaki tutum ve davranışlarını tam olarak netleşmemesinden
kaynaklanabilir. Bunula birlikte kadın aşçıların meslekte çalıştıkları süre
arttıkça daha az cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldıkları göstermektedir. Konu
ile ilgili hem Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı hem de Belediyelere bağlı
olan yiyecek içecek işletmeleri ücret uygulamaları, çalışma saatleri, ek ücretler,
306 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
terfi kriterleri açısından denetlenerek cinsiyet ayrımcılığı yapmayanlar
akredite edilirken yapan işletmelere belirli yaptırımlar uygulanabilir. Taciz
ve mobbingin engellenmesi için ise sadece kadın aşçılar için değil hangi iş
kolunda çalışırsa çalışsın tüm kadınları koruyacak yasalar çıkartılabilir.
Mesleki Olarak Yetersiz Görülme boyutu için 2-4 yıl arası bir süredir
çalışan katılımcılar 10 yıl ve daha fazla süredir çalışan katılımcılara göre
ve 10 yıl ve daha fazla süredir çalışan katılımcılar ise 5-7 yıl arası çalışan
katılımcılara göre katılım düzeyleri daha yüksektir. Bu sonuç mesleğe yeni
başlayan ve 10 yıldan daha uzun süredir çalışan kadınların daha fazla mesleki
olarak yetersiz görüldüklerini göstermektedir.
Mesleki Olarak Yetersiz Görülme boyutu için 21- 30 yaş arası, 2-4 yıl
arası ile 10 yıl ve daha fazla süredir çalışan ve Beslenme bölümünde eğitim
alan kadın aşçıların daha fazla işlerinin gereğinden fazla denetlenmesi, görüş
ve düşüncelerinin dikkate alınmaması, hatalarının sürekli hatırlatılması,
tecrübelerinin yetersiz görülmesi ve kendilerine uygun olacak sorumlulukların
verilmemesi sorunlarıyla karşılaşmaktadırlar. Bu sonuç iş yerinde çalışanların
Beslenme alanını aşçılıkla bağdaştıramamalarından, genç ve az tecrübesi olan
kadın aşçıların bilgi ve becerilerine güvenilmediğinden ve/veya bu kadın
aşçıları işyerinden uzaklaştırmak amacıyla yapılıyor olabilir. 20 yaş ve daha
küçük yaşta olan kadın aşçılar genellikle yiyecek içecek işletmelerinde alaylı
ya da orta öğrenim mezunu olarak çalışmaktadır. Ancak 21-30 yaş arası
katılımcıların önemli bir kısmı lisans ya da ön lisans mezunu ve aşçılık mesleğini
yapmak için gerekli eğitim kurumundan yetki almış kişilerdir. Dolayısıyla bu
kişilerden mesleki beklenti daha yüksektir. Üniversite düzeyinde öğrenime
sahip ve Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünden mezun olan kadın
aşçıların cinsiyet ayrımcılığına uğradıklarını düşünmelerinin nedeni bu
alanda üst düzey eğitim almış olmalarından ve meslekleriyle ilgili gerekli
unvan ve yetkiye sahip olduklarını düşünmelerinden kaynaklanıyor olabilir.
Diğer taraftan 10 yıl ve daha fazla süredir çalışan kadın aşçıların da yükselme
ihtimallerine karşı mesleki olarak dışlama ile onları yıldırma düşüncesi
ile yapılıyor olabilir. Bu konuda akademisyenler ve aşçılarla ilgili dernek
ve federasyonlar bir araya gelerek kadın ve erkek gözetmeksizin her bir
pozisyonun gerektirdiği yaş, tecrübe ve mezun olunan alan ile tanımlamalar
yapabilir, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bu iş tanımlarına uygun
çalışanların istihdam edilip edilmediği denetlenebilir.
Çalışma kapsamına alınan ve Aşçılık bölümünde eğitim alan kadın aşçılar
Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünde eğitim alan katılımcılara göre
daha fazla umursanmama, düşmanca ve yokmuşlar gibi davranılma, erkeklere
daha fazla ek ödeme yapılması, hizmet içi eğitim, diğer eğitim ve kurslardan
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 307
erkeklerin daha fazla yararlanması ve ailevi durumlarda izin verilmemesi
sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Yiyecek içecek işletmeleri içerisindeki
hiyerarşik yapının net olarak belirlenmesi ve karar alma süreçlerinin işleyişine
ilişkin haritaların oluşturulmasının umursanmama sorununu çözeceği
düşünülmektedir. Diğer taraftan hizmet içi eğitim, diğer eğitim ve kurslara
katılıma ilişkin çalışanlar arasında cinsiyet gözetmeksizin kimin mesleki
olarak eksiklikleri varsa onlara bu imkanların verilmesi sadece çalışanların
mesleki gelişimine değil aynı zamanda işletmenin istihdam kalitesine de
yansıyacaktır.
Elde edilen sonuçlara göre 31-40 yaş arasında olan ve 5-7 yıldır
profesyonel mutfaklarda aşçı olarak çalışan kadınlar bağırılma ve azarlanma,
yasal haklarını talep etmemeleri için baskı altında tutulma, fazla ve yapılması
zor işlerin verilmesi ve fazla mesai yapılmasının istenmesi nedeniyle baskı
altında tutulduklarını ifade etmektedirler. 31-40 yaş arası insanların yaptıkları
mesleklerde en fazla yükselme şansına sahip oldukları dönemdir. Çünkü bu
dönem hem yeterince deneyim kazanıldığı hem de insanların hala son derece
enerjik olduğu zamanlardır. Bu nedenle kadınlara bağırma/azarlama, fazla
ve zor işler verilmesi, fazla mesai yapmalarının istenmesi gibi davranışlarla
kadınların baskı altında tutulmaya çalışıldığı düşünülmektedir. İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesine göre yasalar önünde ve sosyal hayatta tüm insanlar
eşittir ve hiç kimse başa birinin kişilik haklarına saldıramaz. Dolayısıyla
bağırılma ve azarlanma, yasal haklarını talep etmemeleri için baskı altında
tutulma, fazla ve yapılması zor işlerin verilmesi ve fazla mesai yapılmasının
istenmesi gibi konular zaten sadece kadın aşçılar için değil tüm çalışanlar ve
insanlık için kabul edilemez bir hak ihlalidir.
Çalışma sonucunda elde edilen sonuçlardan bir diğeri ise 2-4 yıldır çalışan
kadınların daha fazla karar almada duygusal olduklarının düşünülmesi,
mutfakta erkeklere göre daha fazla kaza yaptıklarının, sakar olduklarının
ve iletişim yeteneklerinin iyi olmadığının düşünülmesi, ev işleri nedeniyle
mutfaktaki işlerini aksattıkları ve erkeklere göre daha fazla hasta oldukları
sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Bu sonuç ise beklenen bir sonuçtur. Nitekim
2-4 yıldır çalışanların mesleki tecrübeleri az olduğu için daha kolay kazalar
yapabilir, daha duygusal olabilir, mesleki iletişim kurma konusunda daha
çekingen davranabilirler.
Bu çalışmada bazı sınırlılıklar bulunmaktadır. Öncelikle çalışmada örneklem
belirleme yoluna gidilmiş ancak hedeflenen örnekleme ulaşılamamıştır.
Diğer taraftan zaman, maddi imkanlar gibi nedenlerle çalışma İstanbul ili
sınırlarında gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla elde edilen sonuçlar örneklemden
elde edilen verilerle kısıtlıdır. Diğer taraftan profesyonel mutfaklarda çalışan
308 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
kadın aşçıların maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılıklarını belirleyebilmek
için daha önceden yapılan çalışmalardan yararlanarak hazırlanan anket
formu kullanılmış, katılımcılara diğer sorunlarını ifade edebilecekleri açık
uçlu sorular sorulamamış, çalışma sonuçları katılımcıların anket sorularına
verdikleri cevaplarla sınırlı kalmıştır.
Son olarak, hem bu çalışmada hem de sınırlı sayıda da olsa daha önce
yapılmış olan çalışmalarda kadın aşçıların çalışma hayatlarında cinsiyetleri
dolaysıyla çeşitli ayrımcılıklara maruz kaldıkları ifade edilmiş ve bu sorunun
çözümü için önerilerde bulunulmuştur. Ancak hem bu çalışma hem de
benzer konularda daha önceden yapılmış olan çalışmalar sonucunda mutfakta
kadınların cinsiyetleriyle ilgili ayrımcılığa uğramamaları için yapılan öneriler
oldukça yersizdir. Çünkü yapılan işin cinsiyeti olmadığı gibi işi yapanın da
cinsiyetinin önemi yoktur. Önemli olan işin en iyi şekilde yapılmasıdır.
Mehtap Çerkez Uçar / Aslı Albayrak | 309
Kaynakça
Albayrak, A. (2019). Yiyecek içecek endüstrisinde kadının yeri ve sorunu. A.
Vatan içinde, Turizmde Kadın Olmak (141-160), İstanbul: Değişim
Yayınları.
Alparslan, A. M., Bozkurt, Ö. Ç. ve Özgöz, A. (2015). İşletmelerde cinsiyet
ayrımcılığı ve çalışan kadınların sorunları. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(3), 66-81.
Arshad, S. H. (2020). Gender discrimination and job satisfaction. International
Journal of Scientific Research and Management, 8(5), 4136-4150.
Aşık Akşit, N. (2014). Konaklama işletmelerinde cam tavan sendromu kavramsal bir değerlendirme. Uluslararası Hakemli Beşerî ve Akademik Bilimler
Dergisi, 3(9), 84-103.
Aşkın, E. Ö. ve Aşkın, U. (2018). Çalışma yaşamında kadına yönelik mobbing:
bankacılık sektöründe bir araştırma. Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 9(24),255-282.
Atman, Ü. (2012). İşyerinde psikolojik terör: mobbing. Sağlıkta Performans ve
Kalite Dergisi, 3(1),157-174.
Avcı, U. ve Kaya, U. (2013). Yıldırma algısı ve etkileri: hizmet sektöründe bir
araştırma. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi, 68(2),
1-25.
Bingöl, R. (2015). Restoran İşletmeciliği: Restoranlar ve Lokantalar Nasıl Yönetilir?. İstanbul: Timaş Yayınları.
Bozok, D. ve Korkmaz, M. (2019). Profesyonel mutfakta kadının yeri ve sorunu. A. Vatan içinde, Turizmde Kadın Olmak (ss. 191-206), İstanbul:
Değişim Yayınları.
Bulut, S. ve Göktürk, G. (2012). Mobbing: işyerinde psikolojik taciz, Bolu Abant
İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(1), 53-70.
Büyüköztürk, Ş. (2014). Deneysel Desenler: Öntest-Sontest, Kontrol Grubu, Desen
ve Veri Analizi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Çelik, M. ve Akar Şahingöz, S. (2018). İş yaşamında cinsiyet ayrımcılığı: kadın
aşçılar örneği. Journal of Tourism And Gastronomy Studies, 6(3),370-383.
Demir. M. (2011). İş yaşamında ayrımcılık: turizm sektörü örneği. Uluslararası
İnsan Bilimleri Dergisi, 8(1), 760-784.
Deniz, A. C. (2014). Çalışma yaşamında kariyer yönetimi kapsamında, kadınlara
yönelik cinsiyet ayrımcılığı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Yaşar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Druckman, C. (2010). Why are there no great women chefs?. Gastronomica,
10(1), 24-31.
Gürsoy, D. (1995). Yemek ve Yemekçiliğin Evrimi. İstanbul: Kurtiş Matbaacılık.
310 | Profesyonel Mutfaklarda Cinsiyet Handikap Mı? Kadın Aşçılar Üzerine Bir Araştırma
Field, E., Krivkovich, A., Kügele, S., Robinson, N. & Yee, L. (2023). Women in
the work place.
https://www.mckinsey.com/featured-insights/gender-equality/women-in-the-workplace-2017, Erişim Tarihi: 01.09.2023.
Kakşa, D. (2022). Mutfak çalışanı kadınlara yönelik ön yargılar ve cinsiyet ayrımcılığı. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Kartal, M. (2014). Emek piyasasında kadın çalışanlara yönelik cinsiyet ayrımcılığı:
Kahramanmaraş tekstil sektörü örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kılıç, D. ve Öztürk, S. (2014). Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı önündeki engeller ve çözüm yolları: bir ampirik uygulama. Amme İdaresi Dergisi,
47(1), 107-130.
Kocacık, F., ve Gökkaya, V. B. (2005). Türkiye’de çalışan kadınlar ve sorunları.
Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 6(1), 195- 219.
Maviş, F. (2003). Endüstriyel Yiyecek Üretimi, Ankara: Detay Yayıncılık.
Pilcher, J. M. (2006). Food in World History, New York: Routledge.
Ross, A. & Willson, V. L. (2017). Basic and Advanced Statistical Tests: Writing
Results Sections and Creating Tables And Figures. Rotterdam: Sense.
Topoğlu, S. (2007). Kadın istihdamında fırsat eşitsizliği toplumsal dışlanmışlık; Türkiye-AB karşılaştırması. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/
TEZ/43306.pdf, Erişim Tarihi: 10.08.2023.
World Travel and Tourism Concil. (2017). wttc.org//media/files/reports/policy%20research/gender_equality_and_youth_employment_final.pdf, Erişim Tarihi: 03.08.2023
Yavuzer, Y. ve Çivilidağ, A. (2014). Sağlık çalışanlarında iş yerinde mobbing
ile yaşam doyumu arasındaki ilişkide depresyonun aracı rolü. Düşünen
Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 27(2), 115-125.
Yazıcıoğlu, Y. ve Erdoğan, S. (2004). SPSS Uygulamalı Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Detay Yayıncılık.
Yetiş, Ş. A. ve Çalışkan, N. (2020). Turizm sektöründe kadın istihdamı: mevcut
duruma ilişkin bir değerlendirme. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 18(3), 105-119.
Yılmaz, Ö. ve Yılmaz. Y. (2013). Yiyecek İçecek İşletmeciliği, Ankara: Detay
Yayıncılık.
Zencir, E. (2015). Endüstri Devrimi ve Mutfaklara Etkisi içinde Gastronomi Tarihi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Bölüm 18
Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin
Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları, Ev ve
İşletmelerin Karşılaştırılması
Merve Sağlam1
Aleyna Aktemur2
Özet
Jeopolitik olarak bulunduğu konum itibariyle Mardin birçok şehir, kültür
ve toplum ile etkileşim halinde bulunmaktadır. Mardin’in bu kozmopolit ve
renkli yapısı mutfak kültürüne de yansımıştır. Bu nedenle köklü ve gelişmiş bir
mutfak kültürüne sahip olduğu bilinmektedir. Yöresel mutfaklar, kendilerine
has oluşumları, ürünleri, tat ve lezzetleri ile oluşturulmuş reçeteleri sayesinde
dikkat çekmektedir. Mardin tarihi yapısıyla uzun yıllardır turistlerin gözdesi
halinde olmakla birlikte ancak son yıllarda gastronomi turizminin gelişmesiyle
birlikte Mardin mutfağının da ön plana çıkabildiği gözlemlenmektedir.
Amacı
Bu çalışma kapsamında Mardin mutfak kültürünün sürdürülebilirliği, yöresel
lezzetlerin daha çok kitleye hitap edilen restoranlarda bulunma durumu ve
yapılış ve içerik farklılıkları üzerinden incelenmesi amaçlanmıştır.
Araştırma Yöntemi
Bu araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme
tekniği uygulanarak veri toplanmıştır. Toplanan verilerin analizi yapılmış ve
bulgular kısmında sunulmuştur.
Bulgular
Yapılan araştırma sonucunda Mardin yöresel ürünlerinin işletmeler tarafınfan
yeteri kadar kullanılmadığı belli ürünlerin bulunduğunu bazı ürünlerin ise
1
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları
Yüksek Lisans,
[email protected]
2
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları
Yüksek Lisans,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1827
311
312 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
sipariş üzerine yapıldığını ve bu ürünlerin yapılışlarında farklılıklar olduğunu
görülmüştür.
Sonuç ve Öneriler
Çalışmada elde edilen bulgulara göre, yöresel ürünlerin birçoğunun
restoranlar tarafından yapılmadığı, tüm restoranların benzer ürünleri çıkardığı
görülmüştür. Ürünlerin tamamının yapılmamasına sebep olarak, tüketicilerin
talepleri, maliyet kontrolü ve zahmetli yapım aşamaları gösterilmektedir.
Ayrıca elde edilen bulgular, Mardin’in yöresel yemeklerinin zaman içinde
birtakım değişikliklere uğradığını göstermektedir. Bu değişiklikler işletmelerin
ve ev hanımlarının tercihlerinden ve yeni tatlar denemek istemelerinden
kaynaklanmaktadır. Ancak bu değişiklikler genellikle yemeklerin asıllarını
koruyarak gerçekleşmiştir.
Birçok yemeğin orijinal tarifinde kuzu eti kullanılırken günümüzde dana
eti kullanılmaya başlanmıştır. Sebze ağırlıklı yemeklerde ise sebze çeşitleri
ve pişirme yöntemlerinde değişiklik yapılmıştır. Yapılan tüm değişiklikler,
maliyetlerden ve tüketicilerin tercihlerinden kaynaklanmaktadır.
Yöresel ürünlerin orijinal halinin korunması için Türk Patent Kurumu
tarafından tescillendirilip, orijinal reçeteleri belirlenmesi ürünlerin
korunmasına ve tanıtılmasına olanak sağlayabilir. Restoranlar yöresel
yemeklere menülerinde yer verirken orijinal standart reçetelerine uygun
hazırlamaları ürünlerin korunmasına destek olacaktır.
Orijinalliği/Değeri
Araştırma, yöresel ürünlerin ticari bir amaç için üretilmeye başlandıktan
sonra değişim yaşayıp yaşamadığını anlamak açısından önemlidir. Ayrıca bu
çalışma, Mardin’in yöresel mutfak kültürünün gelecekteki evrimini anlamak
ve korumak için önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Literatür taraması
sonucunda yöresel yemeklerin ticari işletmelerde yaşadığı değişimleri
karşılaştırmalı olarak inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
1.Giriş
Yöresel mutfaklar, yöresel ürünler toplumların tarihsel geçmişini yansıtan
önemli oluşumların arasında yer almaktadır. Yöresel mutfak, bir toplumun
kendine has özelliklerini, yaşayış şeklini, gelişimini ve tarihini içinde
barındırmaktadır. Tarih boyunca yöresel ürünler kuşaklar arasında öğrenilerek
günümüze kadar gelmiştir. Bugün dahi bu yemeklerin yapımının öğrenildiği
ilk kaynak aile büyükleridir. Ancak bu ürünlerin yapım aşamalarının uzun
ve zahmetli olması, yemek yapımına ayrılacak vaktin sınırlı olması gibi
nedenler bireyleri daha kolay ulaşılan yiyeceklere yöneltmiştir. Toplumların
değişen yaşam şartları göz önüne alındığında gelenekselden kopuş yaşandığı
düşünülebilir. Son yıllarda gastronomi turizminin gelişmesiyle birlikte yöresel
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 313
olanın önemi artmış ve korunması yönünde bilinç oluşturulmaya çalışılmıştır.
Gastronomi turizmi, şehirlerin veya destinasyonların yöresel ürünlerini ön
plana çıkarmasına yönelik atılan adımlardan biridir (Aksoy ve Sezgi, 2015).
Destinasyonlar ise bu turizm bağlamında bölgelerindeki yöresel ürünleri ön
plana çıkararak tercih edilme oranlarını artırmaya çalışırlar. Yöresel lezzet
odaklı işletme sayılarının gün geçtikçe artması bunun bir göstergesi olarak
görülebilir. Mardin bu konuda son yıllarda hızla ilerleme kaydeden şehirler
arasında yer almaktadır. Gastro turistler gitmek istedikleri yerlerin yöresel
ürünlerini deneyimleme amacıyla yola çıkan kişilerdir ve araştırmalarını
buna yönelik yaparak seçerler (Güllü ve Atasoy, 2020).
‘Güneydoğu Anadolu bölgesinde tarımın doğduğu Mezopotamya olarak
bilinen coğrafyada konumlanmış olan Mardin verimli toprakları sayesinde
çok fazla yöresel ürüne sahiptir. Bu avantajlı durum farklı din ve etnik
kökenlerin varlığıyla daha da perçinlenmiş ve ortaya zengin ve köklü bir
mutfak kültürü çıkmıştır’ (Iflazoğlu ve Yaman, 2020,8). Bu çalışmada mutfak
kültürü açısından zengin olan Mardin ilin yöresel ürünleri literatür taraması
yapılarak belirlenmiş ve bu ürünlerin evlerdeki ve ticari işletmelerdeki
yapılışlarıarasındaki farklara bakılarak ürünlerin geleceğe nasıl aktarıldığı
üzerine bir inceleme yapılmıştır.
2. Literatür Taraması
2.1. Mutfak Kültürü
Kültür kelimesi Türk Dil Kurumu’nda (TDK, 2022) ‘Tarihsel,
toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler
ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal
ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü’
olarak tanımlanmaktadır. Bir toplumun kültürünü oluşturan birçok etken
bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları sosyolojik yaşam, bölgenin coğrafi
konumu, tarihi ve geçmişi olarak sıralanabilir. Aslan-Ceylan (2017)’ın
aktardığına göre; ‘Toplumların maddi ve manevi değerlerinin, yaşam
tarzlarının, gelenek ve göreneklerinin oluşturdukları bütüne “kültür” adı
verilir’. (s. 3). Solmaz ve Altıner (2018) ise kültürü çoklukla, bir toplumun,
bir etnik grubun veya bir milletin düşünsel, sanatsal, teknik ve felsefi
ürünlerini ve varlıklarını içeren, bu topluluğun, etnik grubun veya milletin
diğerlerinden ayıran özgün karakteristik özelliklerinin toplamı olarak
tanımlamaktadır.
Yapılan kültür tanımlarında sayılan bileşenlerle iç içe olan bir diğer
kavram ise mutfak kültürüdür. Sahip olunan kültürel özellikler, uzun
süreçlerin sonucu olan birikimler toplumların geçmişi, şimdisi ve geleceğine
314 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
dair sunduğu bilgilerle birlikte mutfak kültürünü de tanıtmaktadır. Mutfak
kültürü toplumların her bileşenini içinde barındırmakta ve bütün bunların
doğrultusunda şekil alıp, toplumun yapı taşlarını oluşturan önemli noktalara
sahiptir. Yaşam alanlarının belirlenmesi amacıyla yürütülen mücadeleler,
komşuluk ilişkileri, ticaret rotaları, düğünler ve göçler sonucu meydana gelen
yer değişiklikleri gibi etkenler, çeşitli toplumların birbirlerini etkilemesine
katkıda bulunarak farklı mutfak kültürlerinin oluşmasına sebep olmuştur
(Aslan-Ceylan, 2017). Mutfak kültürü bir kültürün ve geleneğin en uzun süre
yaşayan parçasıdır. Bir başka deyişle, bir toplumun çok farklı kimliklerinin
bir arada kaynaştığı ve milli duyguların en çok hissedildiği mutfaklar, günlük
yaşam biçimlerinin, dini inançların, alışkanlıkların, gelenek ve göreneklerin
bir aynasıdır (Sormaz vd., 2016). Mutfak kültürü, sosyo-kültürel açıdan hem
belirli bir ulusun veya kültürün özgün bir kimliğini yansıtan hem de farklı
ulusları birbirine yakınlaştıran bir araç olarak işlev görmektedir. Yiyecek
hazırlama, dağıtma ve tüketme süreçleri, toplumsal ilişkilerin egemen tipini
herhangi bir toplum içinde yansıtmaktadır (Savgın ve Zengin, 2019).
Dünya üzerinde ekonomik, sosyal, kültürel, tarihi, coğrafi konum, iklim
şartları açısından farklılara sahip toplumların var olması yeme-içme şekilleri,
ritüelleri bakımından birçok farklı mutfak kültürünün oluşmasını sağlamıştır.
Su kaynaklarına yakın bölgelerin mutfak kültürü balıkçılık ve deniz ürünleri
üzerineyken su kaynaklarına uzak bölgelerin kültürleri daha çok çiftçilik ve
hayvancılık üzerine kuruludur. Verilen bu örnek mutfak kültürü farklılığına
dair en basit örnek olarak görülebilir.
Türk mutfak kültürüne baktığımızda ise coğrafi olarak kritik bir noktada
olması, şehirlerin kozmopolit yapıda olması, kervan yollarının üstünde yer
alması bugün dünya üzerinde önemli mutfakların arasında ilk üçe girmesini
sağlayan köklü bir mutfak kültürüne sahip olmasını sağlamaktadır. Türkiye
coğrafi konum açısından ülkede bulunan yedi bölgede farklı mevsimlerin
yaşanmasına olanak sağlar. Ayrıca her bölge farklı özelliklere sahip olduğu
için farklı kültürler oluşmuştur. Güler (2010)’e göre; Türk toplumu
yemek çeşitleri, tadı ve özelliği bakımından zengin bir kültüre sahiptir.
Bu zenginliğin ortaya çıkmasında Türk toplumunun göçebe geçmişe
sahip olması, kendi kültürünü koruyarak farklı medeniyetlerle tanışması,
coğrafya, din ve beslenmeye önem veren bir topluluk olması gibi faktörler
etkili olmuştur (Seyitoğlu ve Çalışkan, 2014). Türk mutfağını Türkiye’de
yaşayan kişilerin beslenmelerinde kullandıkları besinler, bu besinlerin içeriği,
hazırlama yöntemleri, korunması, kullanılan araç-gereçler, yeme içme
kuralları ve mutfak kapsamında gerçekleşen tüm uygulamalar bütünü olarak
açıklayabiliriz. 2.2.Yöresel Mutfak Kültürü
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 315
Yöresel mutfaklar bulundukları bölgelere has ürünlerden oluşan mutfak
türü olmakla birlikte bölgenin kültürünü, yaşayışını anlamamızı sağlamaya
yardımcı olmaktadırlar. ‘Yöresel mutfak, belirli bir yöreye özgü yiyecek
ve içeceklere değinirken, bunların belli yerel özellikleri taşıdığını ve belirli
bir bölgeye ait olduğunu anlatmak için kullanılan bir kavramdır. Yöresel
mutfak kavramının içerisinde yiyecek ve içeceklerin yanı sıra bölgeye has
pişirme teknikleri, kullanılan araç gereçler, adetler gibi çeşitli bileşenler de
yer almaktadır’ (Şengül ve Türkay, 2022, s.2). Anadolu’nun coğrafi bölgeleri
ve iklimlerinden etkilenen yöresel yiyecekler, bu bölgelerde özgün mutfak
kültürlerinin oluşmasına katkıda bulunmuştur (Işın ve Yalçın, 2020).
Yöresel yemeklerin yöresel halkın geleneksel sunumlarıyla sergilenmesi,
bölge kültürünü vurgulamak ve turistlerin ilgisini çekmek için önemlidir. Bu
lezzetlerin standart tariflere uygun bir şekilde hazırlanması ve özgün bir şekilde
sunulması, turistik destinasyonların çekiciliğini artırabilir ve yerel ekonomiye
katkı sağlayabilir. Yöresel yemeklerin etkili bir şekilde pazarlanması, bölgede
tercih edilme oranını yükseltebilir ve sürdürülebilir kalkınma fırsatları
sunabilir (Kargıglıoğlu ve Ayyıldız, 2018). Yöresel mutfak, belli bir bölgenin
özelliklerinden ve belli bir destinasyondaki topluluğun mirasından üretilen
ürünler olarak tanımlanmaktadır. Potansiyel turistleri cezbetmede çeşitli
faktörler önemli rol oynamaktadır ve bunlardan biri de yerel mutfaklardır
(Kaur, Lakhera ve Kumar, 2022). Yöresel yemekler, turistlerin seyahat
motivasyonlarında belirgin bir yere sahiptir ve belirli bir coğrafi bölgeye
veya yöreye özgü olarak üretilen, hazırlanan, tüketilen, sunulan ve tadı farklı
olan yiyeceklerdir (Saatçi, 2019). Yöresel ürünler üretildikleri bölgeye özgü
tat, aroma ve bileşim gibi özellikleri taşırlar (Bayat, 2020: 2642).
Yöresel mutfaklar bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Bu
durumun temel sebebi her bölgenin kendine has sosyolojik ve kültürel
farklılıklarının olmasıdır. Ayrıca yöresel mutfakların ortaya çıkmasında etkili
olan faktörler genel olarak aşağıdaki gibi sıralanabilir (Şengül ve Türkay,
2022):
• Yöreye has yiyecek ve içecek ürünleri
• Dini Etkiler
• Milli Etkiler
• Gelenek ve görenekler
• Yeme içme alışkanlıkları
• Mevsimsel özellikler
• Coğrafi özellikler
316 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
• Tarihsel Birikim
2.3 Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği
Mutfak kültürü uzun yıllar öncesinden süregelen geleneklerin sonucu
olarak ortaya çıkan ve kültürel miras olarak, kuşaktan kuşağa aktarılan önemli
bir öğedir (Kaya ve Yaman, 2021). Mutfak kültürü bir bölgenin kültürünün
yansıtılmasında en önemli parçalardan biridir. ‘Yeryüzünde ekonomik, sosyal,
kültürel, coğrafi konum ve iklim açısından farklı birçok toplumun bulunması,
mutfak ile ilgili bu kuralların toplumlar arasında değişmesine ve birbirinden
farklı beslenme kültürlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır’(Aslan-Ceylan,
2017, s.3). Toplumlar birbirleri ile kültürel etkileşim halindedir. Bu etkileşim
sırasında birbirlerine kültürlerini aktarırlar ve ne yazık ki bu aktarım sırasında
birçok kültür unutulma, yok olma noktasına gelmektedir. Bu durumu
önlemek amacıyla mutfak kültürlerinin sürdürülebilirliği çalışmalarına önem
verilmelidir. Özellikle kırsal kesimde bazı yemeklerin tariflerinin kaybolması,
yeni neslin bu yemekleri tanımaması anlamına geliyor. Yiyecek ve içeceğin
uluslararası alanda tanınmasında ulusal yemek kültürünün korunması ve
yemek kültürünün sürdürülebilirliği büyük önem taşımaktadır (Çekal ve
Doğan, 2021). Mutfak kültürünün sürdürülebilirliğine katkı sağlayan bazı
faaliyetler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri gastronomi turizmi ve
coğrafi işaretlerdir.
Gastronominin gelişimiyle birlikte ortaya çıkan Gastronomi Turizmi,
yerel ürünleri ait oldukları bölgede deneyimleme motivasyonu ile yola çıkan
turistlerin yapmış olduğu seyahatler olarak açıklanabilir. Aksoy (2015) ve
Sezgi (2015)’in, Akgöl (2012)’den aktardığına göre:
Gastronomi turizmi genel anlamda insanların yiyecekler ve bu yiyeceklerle
ilgili deneyimlerini tanımlayan bir kavramdır.’ Oldukça yeni olan bu kavram,
ilk defa 1998 yılında Lucy M. Long tarafından farklı kültürleri yiyecek
yoluyla ifade etmek amacıyla literatüre kazandırılan bir terimdir. Long,
gastronomi turizmini, ‘bilinenden farklı bir mutfak kültüründeki yiyeceklerin
tüketilmesini, hazırlanmasını, sunulmasını ve mutfağını, öğün sistemlerini,
yeme biçimlerini keşfetmek amacıyla gerçekleştirilen turizm şekli’ olarak
tanımlamıştır (Aksoy ve Sezgi, 2015, s..81).
Gastronomi turizminde, unutulmaya yüz tutmuş mutfak kültürlerinin,
yöresel ürünlerin/lezzetlerin hak ettiği değeri görmesi, korunması ve
geleceğe taşınması için atılmış önemli adımlardan biridir. Aynı zamanda,
gastronomi turizmi, mutfak kültürlerinin korunmasını, tanınmasını ve
gelecek nesillere aktarılmasını destekler ve sürdürülebilirliğini sağlar
(Karaca ve Yıldırım, 2020). Toplumların yemek yeme alışkanlıklarının
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 317
evrimi ve yemek sosyalizasyonunun artan önemi, turizm faaliyetlerindeki
canlılığın temel nedenlerinden biridir. Gastronomi turizmi, son yıllarda
turistik destinasyonların cazibesinin önemli ve hızla büyüyen bir bileşeni
haline gelmiştir. Bu turizm çeşidi, yiyecek üreticilerini, yemek festivallerini,
restoranları ve belirli özel yiyecek yerlerini ziyaret etmenin yanı sıra özel
bir yemeği tatmanın, üretim ve hazırlık süreçlerini gözlemlemenin veya
ünlü bir şefin elinden özel bir yemeği yemenin ve belirli bir yemeğin
hazırlık süreçlerini görmeyi içerir (Sormaz vd., 2016). Gastronomiyi turizm
endüstrisi içinde çekici kılan faktörlerden biri, yeme ve içmenin turistler için
en sevilen üç aktivite arasında yer almasıdır. Ayrıca, her yaş grubunun keyif
alabileceği interaktif bir keşif odaklı etkinlik olarak deneyimlendirilir (Yentür
ve Demir, 2022).
Mutfak turizmi, yerel kültürün ve bir bölgenin tanıtımının hayati bir
parçasıdır (Kaur, Lakhera ve Kumar, 2022). Yiyecek ve içecek ile turizm
arasındaki bu bağlantı, bölgesel kalkınmayı desteklerken, yerel kimliği,
kültürü ve finansal koşulları güçlendirir. Dolayısıyla, gastronomi turizmi
daha aktif bir şekilde teşvik edilmeli ve sürdürülmelidir (Sormaz vd., 2015).
Gastronomi turizmi, köklü tarihi, yemek kültürü ve spesifik lezzetleri bulunan
yerlere yapılmaktadır. Türkiye’de birçok bölge bu özellikleri barındırdığı için
gastronomi turizmi amacıyla seyahat edilebilmektedir. Bu kriterlere bakıldığı
zaman genelde Güneydoğu Anadolu Bölgesi özelde ise Mardin gastronomi
turizmine elverişli bir destinasyon durumundadır. Gerek kültürel tarihi gerek
yemek tarihi olarak köklü yapıya sahip olan Mardin bugün turizm açısından
önem arz etmektedir. Bu çalışmada da turizm çekiciliği oluşturabilecek
yöresel lezzetlerin işletmelerde yer alışı sırasında uğradığı değişimlerin
incelenmesi yukarıda sayılan kriterler ölçüsünde önemlidir.
Coğrafi işaret kavramı, ‘bir malın belirli bir kalite, itibar veya diğer
özelliklerinin kökeni bulunduğu coğrafi bölgeye atfedilmesi’ olarak
tanımlamaktadır (Usta ve Şengül, 2022, s.606). Coğrafi işaret kavramı, yerel
ürünlerin korunması, belirli yasalarla koruma altına alınması (Doğancılı,
2020) ve bölgede yaşayan insanların bu ürünlerden faydalanmasını sağlamak
amacıyla doğmuştur. Coğrafi işaretler, belirli bir il, bölge ile bütünleşen,
diğerlerinden ayıran ve o il, bölge veya bölgenin ürününü ifade eden,
kendine özgü bir kültür oluşturan işaret veya adlar olarak tanımlanmaktadır.
Coğrafi işaretlerin ürün grupları tarım, el sanatları, sanayi ürünleri, doğal
ürünler ve madencilik ürünleridir. Coğrafi işaretli ürünler çeşitli yönlü
faydaları olan sosyal, kültürel ve ekonomik ürünlerdir (Yazıcıoğlu vd., 2019;
Işın ve Yalçın, 2020; Saatçi, 2019). Coğrafi işaretler tarımsal ürünlerin ve
gıda maddelerinin marka değerini korumak, tarım ve gıda endüstrilerinin
318 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
sürdürülebilir kalkınmasını teşvik etmek için kullanılmaktadır (Zhu, Zhu ve
Sun, 2023).
2.4. Mardin Mutfak Kültürü
Mardin ilinin adının kökenine ilişkin farklı görüşler mevcuttur. Bazı
araştırmacılar, ismin Süryanice “Merdo”, Ermenice “Mardi” veya “Marde”
adlı kavimden türediğini savunurken, diğerleri Orrhoei (Urfa) ile Mardani
Arap kabileleri arasında yer aldığı bilinen ve Yunanlıların Mygdone olarak
adlandırdığı kabile isminden türediğini öne sürmektedir (Aydın vd., 2000).
Bu tarihsel bağlama ek olarak, Mardin’in coğrafi ve kültürel özellikleri de
dikkate değerdir. Mardin, tarihsel olarak Fırat ve Dicle nehirlerinin sularını
kullanan verimli topraklarda bulunmasıyla bilinir. Bu bölgeler, tarım
faaliyetlerinin doğduğu “Bereketli Hilal” olarak adlandırılır (Gürbüz vd.,
2017; Bozkurt vd., 2019). Aynı zamanda, tarihi ticaret yollarının ve kültürel
ilişkilerin kesiştiği önemli bir bölgedir (Sarı, 2010). Mardin, farklı inançlar
ve dil gruplarının buluştuğu, çeşitli kültürlerin etkileşimde bulunduğu nadir
şehirlerden biridir (Akbıyık, 2014).
Doğu Anadolu Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve Suriye ile komşu olan Mardin
ayrıca Pers, Roma, Bizans, Abbasi gibi birbirinden farklı medeniyetlere de ev
sahipliği yapmıştır (Bozkurt vd., 2019). Mardin, günümüzde de birçok etnik
grubun bir arada yaşadığı topraklara ev sahipliği yapmaya devam etmektedir
(Gürhan, 2017). Geçmişinde ve bugününde bu denli çeşitli medeniyete ev
sahipliği yapan Mardin ili, bu çeşitliliğin izleriyle farklı kendine has bir kültür
oluşturmuştur (Bozkurt vd., 2019).
Mardin’in bu zengin tarihsel ve kültürel mirası, yemek kültüründe
de kendini gösterir. Zubaida ve Tapper (2003)’e göre Mardin mutfağı
“Mezopotamya Mutfağı” olarak kabul edilmelidir. Bu, Türkiye, Suriye, Irak
ve İran mutfaklarının Mezopotamya topraklarının gastronomik özelliklerine
ev sahipliği yaptığını ve Mardin mutfağının da bu bölgelerin geleneklerinden
etkilendiğini göstermektedir. Ayrıca, yöre halkının sürekli seyahat etmesi
ve farklı yerlerden yeni ürünler getirmesi, Mardin mutfağını “tüccarların
mutfağı” olarak da adlandırılmasına neden olmuştur (DİKA, 2011; Yarış,
2014). Bu zengin mutfak geleneği, Mardin ilinin yer aldığı Güneydoğu
Anadolu bölgesinin genel mutfak kültürüyle de uyum içindedir. Bu bölge,
Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Şırnak, Siirt, Adıyaman gibi diğer
illerin yöresel lezzetleriyle de tanınmış bir bölgedir (Dilsiz, 2010). Yerel
mutfaklar, özgün tatlar, çeşitli yemek türleri ve tariflerle ön plana çıkar ve
kültürel etkileşimlerin bir sonucu olarak zenginleşir. Ayrıca, yerel mutfaklar,
uluslararası mutfaklar aracılığıyla farklı kültürlerin etkisiyle gelişir ve aynı
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 319
zamanda şehirlerin sofistike damak zevklerine uyum sağlayarak kalite ve
zarafet kazanır (Iflazoğlu ve Yaman, 2020).
Güneydoğu mutfağına bakıldığında özellikle Arap toplumlarıyla büyük
ölçüde etkileşim halinde olduğu görülmektedir. Bu bölge aynı zamanda
yıllardır coğrafi konum açısından önemli kesişim noktasıdır. Ticaret yolları,
sınırı olan ülkeler, toplumunun kozmopolit yapısı bölgenin kültürünün çok
yönlü ve köklü olmasında büyük etkiye sahiptir. Bölgenin mutfak kültürüne
bakıldığında baharatın, etin, unlu mamullerin, tahıl ve bakliyatın ön planda
olduğunu görürüz. Özellikle kebap çeşitleri, bulgurdan yapılan içli köfte,
çiğ köfte gibi ürünler, et ağırlıklı yemekler yörenin ülke genelinde tanınmış
yemeklerinden bazılarıdır (Arslan, 2010; Aslan-Ceylan, 2017).
Güneydoğu Anadolu bölgesinin diğer illeri gibi Mardin de birçok
kültürden etkilenmiş, karma bir mutfağa sahiptir. Yemeklerinde acı-ekşi, tatlıekşi gibi birkaç tat birlikte kullanılmaktadır. Bölgedeki ürünlerin yemeklerde
kullanılması, bölge mutfağının çeşitli yemeklerini zenginleştirmiştir.
Yoğurdu pişirerek et, sebze ve tahılla birleştirerek hazırlanan yemek türleri
oldukça yaygındır (Aksoy ve Sezgi, 2015). Farklılık olarak gördüğümüz
diğer noktalar ise, kuruyemişlerin, meyvelerin ve meyve kurularının
yemeklerde kullanılmasıdır. Buna sebep olarak bölge halkının yazın tüketilen
ürünleri kış mevsiminde de kolayca tüketilebilmesiiçin farklı yollar aramaları
gösterilebilir. Yağ olarak sarı yağ olarak da bilinen sade yağ kullanılmaktadır.
Bunun yanı sıra eskisi kadar tercih edilmese de kuyruk yağı tüketimi de
fazladır. Mardin’de zeytinyağı üretimi yapılmasına rağmen kullanımı azdır
(Aksoy ve Sezgi, 2015. Dilsiz, 2010). Kullanılan ürünlerin çoğu zor pişen
ürünlerden oluştuğu için yemeklerin yapım aşamaları uzun saatler almaktadır.
Bölge genelinde olduğu gibi Mardin’de de aroma verici olarak sıklıkla soğan,
sarımsak, salça, baharat, kuru nane ve maydanoz kullanılır.
‘Mardin’de, yörenin en meşhur yemekleri daha çok köylerde yapılmakta
olup, et ve süt ürünlerine hemen hemen tüm yemeklerde rastlanmaktadır.
Sebzenin beslenme kültüründe yeri çok azdır. Tüketilen sebzelerin çoğu kışa
hazırlık için kullanılmaktadır.’ (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2005: 295).
Mardin’e ait önemli içecekler başında mırra gelmektedir. Bir çeşit kahve
olan mırranın hazırlaması uzun ve zordur. Hem Müslümanların hem de
Hristiyanların bu kahveyi özel günlerde ikram ettikleri bilinmektedir. Uzun
yıllardır yapılan ve genellikle yaz aylarında tüketilen diğer bir içecek ise
meyan kökü şerbetidir. Sarbağ’aSabbağ’a (2015) göre:
Kimilerine ağır gelen bir yapısı olsa da yöre halkı tarafından çokça tercih
edilmektedir. Midyat üzümleri (mezrone ve kerkuş), Midyat kavunu, Yeşilli
kirazı, Mardin bulguru ve Derik zeytini Mardin’e özgü tarımsal ürünler
320 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
arasındadır. Ayrıca buğdaya bağlı üretilen bulgurun, üzümden elde edilen
ürünlerin (pekmez, şarap, pestil, sucuk, kuru üzüm vb.), karpuz ve kavun
çekirdeklerinden elde edilen çerezlerin, bademden üretilen imlebbesin
(badem şekeri) ve sucuğun, tandır ekmeği ve peksimetin, Süryani ve Mardin
çöreklerinin, süt ve et (özellikle kırmızı) ürünlerinin Mardin mutfağında
oldukça ön planda olduğu bilinmektedir (s. 292).
Mardin Sembusek, Mardin Irok, Mardin Kebabı, Mardin Firkiye ve
Alluciye (TÜRKPATENT, 2023), Mardin İkbebet, Mardin İncasiyye,
Mardin Kaburga Dolması ve Mardin Kibe yemekleri ile Mardin Harire,
Mardin Kiliçe Çöreği, Midyat Acuru Mardin İmlebbes, Ömerli Kafroki
Üzümü, Midyat Kavunu, Midyat İnciri ve Mardin Bulguru coğrafi işaret
alan ürünler arasındadır.
Mardin birçok yöresel lezzete ev sahipliği yapmaktadır. Bu ürünlerden
çalışma içerisinde incelenmiş olanları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
No.
1.
Yemek İsmi
Kaburga Dolması
2.
Kibe
3.
4.
Sembusek
İncasiyye
5.
Acin
6.
7.
Alluciye
Doboo
8.
Irok(kızartılmış)
9.
10.
İkbebet(haşlanmış)
Alo Mıhşi (Hindi Dolma)
11.
12.
Kitel Raha/ Kitel İKbar
Mardin Usulü Dolma
13.
Kar’iyye
14.
Selcemiye
Açıklayıcı Bilgiler
Kuzu kaburganın içi etli bademli pilav ile
doldurulup hazırlanır.
İşkembenin
parçalar
halinde
doldurulup
pişirilmesidir.
Lahmacunun kapalı hali olarak adlandırılabilir.
Kuzu eti, siyah erik, kuyruk yağı, soğan ve pekmez
karışımı ile yapılır.
Bulgur, kıyma ve baharatlar yoğurulup üzerine
yumurta kırılması ile yapılır.
Kuzu eti, papaz eriği ve yeşil soğan ile yapılır.
Kuzu but, badem, tarçın, salça, soğan, sarımsak,
maydanoz ve baharatlarla hazırlanan bir Süryani
yemeğidir.
Hamuru, bulgur, et ve baharatlardan yapılır. İç
harcı ise kıyma ve baharatlardan oluşur.
Irokla hemen hemen aynı yapılıp haşlanır.
Tüm hindinin etli bademli iç pilav ile
doldurulmasıyla yapılır.
Süryanilere özgü içli köfte olarak bilinir.
Dolma harcı kuyruk yağı ve parça et ile hazırlanıp
sebzeler sumak suyu ile pişirilir.
Kabak, pirinç ve etin baharatlar, salça ve sumak ile
pişirilmesidir.
Beyaz şalgam, kuzu eti, soğan, nohut, kıyma ve
pirinçle hazırlanır.
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 321
15.
Dahudiyet
16.
17.
Firkiye
Kişkek
18.
Döşimerki
19.
20.
Merge
Kinneberli pilav
21.
Yoğurt Çorbası
22.
Şiişe Çorbası
23.
Lebeniye
24.
Harire
25.
26.
27.
28.
29.
Helevetil Cibné
Zingil
Löziye
Kahiye
Imtabbaka
Kuzu eti, çiğköftelik et, kuru soğan, domates
salçası, pirinç, nohut, ile hazırlanan yuvarlamalı
yemektir.
Kuzu eti, çapla, kabak ve yeşil soğanla hazırlanır.
Kuzu eti, buğday ve nohut uzun süre pişirilerek
hazırlanır.
Şehriyeli bulgur pilavının kuzu eti hazırlandığı
halidir.
Haşlanan hindi etinin yufka ile servisidir.
Şehriyeli bulgur pilavının kinneber bitkisi ile
pişirilmesidir.
Kavrulmuş kıyma ve badem ile servis edilen
yoğurtlu çorbadır
Şiişe bulguru, salça, kuru soğanla yapılan
zeytinyağlı çorbadır.
Dövme buğday, yoğurt ve pekmez ile hazırlanan
soğuk çorbadır.
Un, su ve pekmez karışımdan oluşan bir çeşit
tatlıdır.
Sadeyağ, un ve peynirden hazırlanan bir tatlıdır.
Kızartılmış hamurdan yapılan şerbetli bir tatlıdır.
Mardin bademinden yapılan bir çeşit kurabiyedir.
Yufkalı, peynirli şerbetli bir tatlıdır.
Zerde ve sütlacın ayrı pişirilip karıştırılmasıyla
yapılan bir çeşit tatlıdır.
Kaynak: Toprak, (2015); Yarış, (2014).
3. Araştırma Yöntemi
Bu araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış
görüşme tekniği uygulanarak veri toplanmıştır. Toplanan verilerin analizi
yapılmış ve bulgular kısmında sunulmuştur. Görüşmeler yöresel yemekleri
büyüklerinden öğrenen orta yaş ve üstü 12 ev hanımıyla ve en çok yöresel
ürün sunumunun yapıldığı Eski Mardin’deki 10 işletmenin şefiyle yapılmıştır.
Görüşme yapılan ev hanımları, tesadüfi yöntemlerden kolayda örnekleme
ile seçilmişlerdir. Katılımcılara, demografik sorular dışında yöresel yemekler
başlığı altında 6 soru sorulmuştur.
Çalışmanın evrenini Mardin’e ait tüm yöresel ürünler/yemekler
oluşturmaktadır. Yapılan literatür çalışmaları sonucunda elde edilen bilgiler,
Mardin yöresel yemeklerini sunan ticari işletmeler ve ev hanımları çalışmanın
örneklemini oluşturmaktadır.
322 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
4.Bulgular
Araştırma kapsamında elde edilen bulgular Mardin’e ait yöresel
yemeklerin Eski Mardin’de yer alan işletmeler ürünleri yapma içerik ve
yöntemleri ve ev hanımlarının evlerde yapma şekli v hjıoe yöntemlerine dair
bilgileri sunmaktadır. Araştırma kapsamında daha çok ana yemekler üzerine
durulmuş olup birkaç yöresel tatlı incelenmiştir. Ancak tatlı olarak her
işletmede farklı ürünler sunulduğu için çalışmaya dahil edilememiştir. Çalışma
boyunca birçok işletme ile görüşme yapılmış olsa da işletmelerin bazıları tarif
vermemiş olup bazılarının yapımı diğer işletmelerle benzediği için yapılan
tüm görüşmeler dikkate alınmamıştır. Bulgular Eski Mardin’de yer alan 6
işletme temsilcisi ve 12 ev hanımından alınan verilere dayandırılmıştır.
Yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler doğrultusunda yöresel
yemeklerin neredeyse hepsinde belirli farklılıklar oluştuğu gözlemlenmektedir.
Ancak bu farklılıklar çok dikkat çekici ya da köklü değişiklikler değildir.
Yemeklerin asılları korunarak yeni dünyaya uyarlanmaya çalışılmıştır. Diğer
taraftan bazen maliyetlerden dolayı bazen tercihlerden dolayı işletmeler
değişim yoluna gitmek zorunda kalmıştır. Çalışma kapsamında yalnızca her
işletmede ortak olarak bulunan ürünler ele alınmış olup ev hanımlarıyla da
bu yemekler üzerine görüşme yapılmıştır.
Yapılan değişikliklere yemek bazında bakacak olursak ilk olarak kaburga
dolmasını ele alalım. Kaburga dolmasının asıl yapılışında erkek kuzunun sağ
kaburgası kullanılır. İçerisine Mardin’e ait badem konulur ve fırında pişirilir.
Ancak bazı işletmeler kuzunun yağlı olmasından kaynaklanan ağırlığı
istemedikleri için kuzu yerine daha az yağlı olan dana kaburgayı tercih
etmektedirler.
Dobo yemeğine bakıldığında, yıllardır yapılan şekli kuzu butun içerisine
badem ve bol sarımsağın yerleştirilip dışına salçalı sade sosun sürülmesiyle
tencere ya da fırında pişirilmesidir. Ancak şeflerin kendi yorumlarını katmasıyla
birlikte kimi kutu tamamen kesip kullanıyor, kimi yalnızca içindeki kemiği
çıkarıyor kimi ise üzerine derin çizikler atarak yapıyor. Dobo yemeğinde de
aslında kuzu but kullanılır ancak zamanla dana but da kullanılır olmuştur.
Irok (kızartılmış içli köfte) yemeğine bakıldığında, dışında çekilmiş
çiğköftelik et kullanılır ve iç harcı da bol soğan, kıyma ve baharattan oluşur.
Ancak zamanla maliyeti düşürmek ya da daha kolay yapabilmek için püre
patates kullanmaya başlamışlardır. Kullanılan baharatlar artmış, ceviz
konulan seçenekleri ortaya çıkmıştır. Toplumların etkileşimini gördüğümüz
bir nokta olan Mardin’de aslında olmayan salçalı ırok yapımıdır. Mardin’de
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 323
daha sade yapılırken diğer bölgelerle etkileşim sonucu Irok hamuruna salça
konulmaya başlanmıştır.
İkbebet ise Irok yemeğinin kızartılmak yerine haşlanarak yapılan
versiyonudur. Ancak bazen kullanılan bulgur çeşitleri değişmektedir. En
temel fark ise İkbebet’in dış hamuruna et ya da patates konulmayıp Irok’dan
daha sade ve daha uzun süre yoğurulmasıdır. İkbebet yemeği fazla değişiklik
yaşamamış yemeklerdendir. Yalnızca kişilerin kendi isteklerine göre içine
kattıkları değişmektedir.
Mardin Güveci; kuzu pirzola ya da kuşbaşı et kullanılarak yapılan bir
yemektir. Zamanla dana eti ya da süt danası kullanılmaya başlanmıştır. Sebze
olarak işletmelerde patlıcan, biber, domates, sarımsak kullanılırken evlerde
yapılan halinin içinde patlıcan olmadığını görmekteyiz.
Mardin Ekşili Dolma yemeği de çok değişikliğe uğramayan yemeklerden
biridir. Yalnızca kişilerin kendi isteklerine göre içine kattıkları ya da
çıkardıkları malzemeler değişmektedir. Temel özelliği sadece sumak suyu ile
pişirilmesidir.
5. Sonuç, Tartışma ve Öneriler
Son yıllarda yöresel mutfakların kültürel değerlerinin anlaşılmasıyla
birlikte bu alanda birçok çalışma yürütülmektedir. Mardin ve yemek başlığı
altında yapılan çalışmalara bakıldığında konunun birçok açıdan incelendiğini
görmekteyiz. Gürhan (2017) çalışmasında Mardin ilini toplumsal değişime
ve yemek kültürüne sosyolojik bir bakış açısıyla incelemiştir. Bu çalışmayla
Mardin mutfağının toplumsal değişime etkisi ortaya konularak toplumsal
değişmenin de yemek kültürü üzerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Iflazoğlu ve Yaman (2020) ise çalışmalarında gastronomi urizminde
yöresel mutfaklarının yer alma durumunu, Mardin ilinin yöresel
yemeklerinin ticari işletmelerde bulunma halleri ile incelemişlerdir. Çalışma
sonucunda Mardin’e ait 34 yöresel yemekten 14’ünün hiç yer almadığını
ortaya koymuşlardır. Ayrıca Toprak (2015) ise çalışmasında Mardin yöresel
yemeklerini inceleyerek detaylı yapılışları ile aktarmıştır.
Bu çalışmada incelenen Mardin mutfağının sürdürülebilirliği kapsamında
yöresel yemeklerin restoranlarda bulunma durumu ve orijinal yapılışlarına
göre farklılıkları da benzer çalışmalardan biridir. Çalışma bulgularının
sonuçlarına göre, yöresel ürünlerin birçoğunun restoranlar tarafından
yapılmadığı, tüm restoranların benzer ürünleri çıkardığı görülmüştür.
Ürünlerin tamamının yapılmamasına sebep olarak, tüketicilerin talepleri,
maliyet kontrolü ve zahmetli yapım aşamaları gösterilebilmektedir. Ayrıca
324 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
elde edilen bulgular, Mardin’in yöresel yemeklerinin zaman içinde birtakım
değişikliklere uğradığını göstermektedir. Bu değişiklikler işletmelerin
ve ev hanımlarının tercihlerinden ve yeni tatlar eklemek istemelerinden
kaynaklanmaktadır. Ancak bu değişiklikler genellikle yemeklerin asıllarını
koruyarak gerçekleşmiştir. Yemekler, yeni dünyanın getirdiklerine uygun
olarak yenilenmeye çalışılmıştır.
Örneğin, kaburga dolması geleneğinde kuzu yerine dana kaburgası
kullanılması veya Dobo yemeğinde kuzu yerine dana etinin kullanılması gibi
değişiklikler, maliyetlerden ve tüketicilerin tercihlerinden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca şeflerin yaratıcılığı, yemeklerin sunumu ve hazırlanma şekillerini
farklılaştırmıştır. Irok yemeği, özgün malzemeleri olan çiğköfte yerine
püre patates ve daha fazla baharat kullanımıyla farklılaşmıştır. Ayrıca, başka
bölgelerden etkilenerek salçalı ırok yapımı ortaya çıkmıştır. İkbebet yemeği
ise sade ve uzun süre yoğrulmuş bir hamur olarak korunmuş, ancak içerisine
kişisel tercihlere göre bazı malzemeler eklenmiştir. Mardin Güveci, et türü ve
sebzeler açısından bazı değişikliklere uğramış, patlıcanın bazı versiyonlardan
çıkarılması gibi farklılık göstermiştir. Mardin Ekşili Dolma yemeği ise
temelde sumak suyu ile pişirilmeye devam edilmektedir.
Sonuç olarak, Mardin’in yöresel yemeklerindeki değişiklikler, geleneksel
tatların modern mutfakla buluştuğu bir evrimi yansıtmaktadır. Bu
değişiklikler, Mardin mutfak kültürünün sürdürülebilirliği bağlamında hem
zenginliği koruma hem de yeni lezzetlerin keşfi açısından önemli bir rol
oynamaktadır.
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 325
Kaynakça
Akbıyık, M. (2014). Şanlıurfa ilinin turizm potansiyeli belirlenmesi ve planlamaya
yönelik öneriler. (Yayınlanmış Doktora Tezi). Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı.
Aksoy, M. &Sezgi, G. (2015). Gastronomi turizmi ve Güneydoğu Anadolu
bölgesi gastronomi unsurları. Journal of Tourism and Gastronomy Studies,
3(3), 79-89.
Arslan, Ö. (2010). Yabancı turistlerin yiyecek içecek işletmeleri, personeli ve Türk
mutfağına ilişkin görüşlerinin değerlendirilmesi: Alanya örneği. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Ankara.
AslanCeylan, J. (2017). Mardin Mutfak Kültürü Üzerinde Bir Araştırma. (Yayımlanmış yüksek lisans tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Aydın, S., Emiroğlu, K., Özel, O., &Ünsal, S. (2000). Mardin Aşiret-Cemaat-Devlet. İstanbul: Tarih Vakfı.
Bayat, G. (2020). Kars’ın Yerel Yemekleri ve Yerel Ürünlerin Kars’taki Yiyecek
İçecek İşletmelerinde Kullanımının Sürdürülebilir Gıda Kapsamında Değerlendirilmesi, Türk Turizm Araştırmaları Dergisi, 4(3), 2640-2654.
Bozkurt, İ., Yıldırım, E., &Dağ, T. (2019). Mardin ilinin gastronomi turizmi
potansiyelinin değerlendirilmesi: Swot analizi örneği. 20. Ulusal Turizm
Kongresi (339-346), Eskişehir, Türkiye.
Çekal, N. & Doğan, E. (2021). Sürdürülebilir gastronomide standart reçete ve
coğrafi işaretlerin önemi. Turizm Çalışmaları Dergisi, 4(1),.49-60.
DİKA (Dicle Kalkınma Ajansı) (2011). Mardin. http://www.dika.org.tr/photos/Mardin_YDO_Katalou.pdf . Erişim Tarihi: 05.10.2023
Dilsiz, B. (2010). Türkiye’de gastronomi ve turizm (İstanbul örneği). (Yayımlanmış yüksek lisans tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Doğancılı, O.S. (2020). GAP Turlarında coğrafi işaretli ürünlerin kullanıma ilişkin içerik analizi. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Araştırmaları Dergisi,
5(2), 246-258.
Güler, S. (2010). Türk Mutfak Kültürü ve Yeme İçme Alışkanlıkları. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26, 24-30.
Güllü, K. & Atasoy, B. (2020). Gastro-turistlerin seyahat özellikleri üzerine bir
araştırma. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 3(3), 1-12.
Gürbüz, S., Özaltaş-Serçek, G., & Toprak, L. (2017). Mardin’in Unesco yaratıcı
şehirler ağında “gastronomi kenti” olabilirliğine ilişkin paydaş görüşleri.
Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 5(1), 124-136.
326 | Mutfak Kültürünün Sürdürülebilirliği: Mardin Yöresel Yemeklerinin Yapılış Farklılıkları...
Gürhan, N. (2017). Toplumsal değişme ve yemek kültürü üzerine sosyolojik
bir çözümleme: Mardin örneği. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,
10(54), 561-570.
Iflazoğlu, N., &Yaman, M. (2020). Yöresel mutfakların gastronomi turizminde
yer alma durumu: Mardin yerel restoran menülerinin incelenmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 8(3), 1943-1957.
Işın, A. & Yalçın E. (2020). Coğrafi işaretli ürünlerin gastronomi turizmi kapsamında değerlendirilmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 8
(4),2507-2522.
Karaca, O.B. &Yıldırım, O. (2020). Arap mutfak kültürünün Adana gastronomi
turizminin gelişmesindeki yeri: yerel halkın görüşleri. Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 24(1),41-55.
Kargıglıoğlu, Ş. & Ayyıldız, S. (2018). Mutfak kültürünün sürdürülebilirliği bakımından yöresel yiyeceklerin menülerde yer alma düzeyi: Sinop ölçeğinde bir araştırma. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi ,6(86), 346-355.
Kaur, R., Lakhera, H., & Kumar, A. (2022). The importance of regional food
in gastronomy tourism -a case study of Haryanvi food. Journal of Management and Entrepreneurship, 16 (4), 73-80.
Kaya, M. & Yaman, M. (2021). Hititlerden Anadolu’ya miras mutfak kültürü. V.
Uluslararası Gastronomi Turizmi Araştırmaları Kongresi, Sakarya: Sakarya
Uygulamalı Bilimler Üniversitesi.
Saatçi, G. (2019). Coğrafi İşaretli Yiyeceklerin Tanıtım Unsuru Olarak Yöresel
Yemekler Kapsamında Değerlendirilmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies 7(1), 358-374.
Sabbağ, Ç. (2015). Mardin Yeme İçme Kültürü. Fırat’tan Volga’ya Medeniyetler
Köprüsü. Yıldırım, Y. (Ed.). Adıyaman: Adıyaman Üniversitesi Yayınları.
Sarı, E. (2010). Kültür, Kimlik, Politika Mardin’de Kültürlerarasılık. İstanbul:
İletişim Yayınları.
Savgın, E.C. & Zengin, B. (2019). Çiftlik turizmi faaliyetlerinin geleneksel mutfak kültürü sürdürülebilirliği açısından değerlendirilmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7(1), 484-504.
Seyitoğlu, F. & Çalışkan, O. (2014). Turizm literatüründe Türk mutfağı üzerine
yapılan araştırmaların değerlendirilmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 2(4), 23-35.
Solmaz, Y. &Altıner, D. D. (2018). Türk Mutfak Kültürü ve Beslenme Alışkanlıkları Üzerine Bir Değerlendirme. Safran Kültür ve Turizm Araştırmaları
Dergisi, 1(3),108-124.
Sormaz, U., Akmese, H., Günes, E. &Aras, S. (2016). Gastronomy in tourism.
Procedia Economics and Finance, 39, 725 - 730.
Merve Sağlam / Aleyna Aktemur | 327
Şengül, S. &Türkay, O. (2022). Türkiye’nin Yöresel Mutfakları. Ankara: Detay
Yayıncılık.
Toprak, L. (2015). Mardin ve Yemek Kültürü. Mardin: Mardin Müze Müdürlüğü.
Türk Dil Kurumu (2022). Kültür nedir? https://sozluk.gov.tr/. Erişim Tarihi:
01.10.2023
Coğrafi Ürün (2023). Mardin coğrafi işaretli ürünleri?. https://cografiurun.com/
product-category/guneydogu-anadolu-bolgesi/mardin/. Erişim Tarihi:
04.10.2023
TÜRKPATENT, (2023). Coğrafi işaretli ürünler. https://ci.turkpatent.gov.tr/
veri-tabani. Erişim Tarihi: 05.10.2023
Usta, S. & Şengül, S. (2022). Türkiye’deki coğrafi işaretli yiyecek-içecek ürünlerinin analizi. Güncel Turizm Araştırmaları Dergisi, 6(2), s.604-63.
Yarış, A. (2014). Mardin’de Gastronomi turizmi: Turist görüşlerine ilişkin bir uygulama. (Yayımlanmış yüksek lisans tezi). Mardin Artuklu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mardin.
Yazıcıoğlu, İ., Işın, A. ve Yalçın, E. (2019). Coğrafi işaretli ürünlerin gastronomi
turizmi kapsamında değerlendirilmesi: Akdeniz bölgesi örneği. Gastroia:
Journal of Gastronomy and Travel Research, 3(4), 861-871.
Yentür, F. &Demir, C. (2022). Travel agencies’ role in gastronomy tourism development and a gastronomy tour example. Toleho, 4(2), 134-171.
Zhu, H., Zhu, D., & Sun, J. (2023). Application of GC-IMS coupled with
chemometric analysis for the classification and authentication of geographical indication agricultural products and food. Frontiers in Nutrition,
01-09.
Zubaida, S. & Tapper, R. (2003). Ortadoğu Mutfak Kültürleri. İstanbul: Tarih
Vakfı Yurt Yayınları.
Bölüm 19
Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli
Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
Berrin Sarıtunç1
Özet
Safranbolu Batı Karadeniz bölgesinde yer alan bir ilçedir. Önceleri
Zonguldak’a bağlı iken 1994’te il olma özelliği kazanmış olan Karabük iline
bağlanmıştır. “Korumanın Başkenti” sloganıyla 1995’te ise UNESCO dünya
miras listesiyle koruma altına alınan Safranbolu, sadece evleri ve lokumu ile
değil aynı zamanda Osmanlı mutfağının izlerini taşıyan yemek kültürüyle de
önemli bir merkezdir.
Ülkemizde sınırlı alanda yetiştirilen, kendi ağırlığının bin katını boyayabilen
ve pek çok mutfak kültüründe veya tıp alanında kullanılan safran bitkisi,
Safranbolu’da da yetiştirilmektedir. İlçede her yıl bu isimle bir kültür festivali
düzenlenmektedir. Bu festivalde kazanlarla zerde yapılıp dağıtılmakta, safranın
ilçeye olan ekonomik katkısı ve tıbbi anlamda kullanımına dair söyleşiler
yapılmakta, safran ile yapılan yemek yarışmaları düzenlenmektedir. Safran, ilçede
lokum, kolonya ve kahve gibi pek çok yerde kullanılmakla beraber ilçedeki en
köklü geleneği olan kullanımı özel günlerde hazırlanan zerde tatlısıdır. Bilindiği
üzere insan hayatı doğum, evlilik, ölüm gibi evrelerden oluşmaktadır. Bu
dönemlere halk kültüründe geçiş dönemleri adı verilmektedir. Bu dönemler
etrafında şekillenen bir mutfak kültürünün de oluştuğu söylenebilir.
Çalışmanın konusunu oluşturan zerde, Safranbolu’da düğün, bayram gibi
sevinçli günlerde yapılmakta olan safran ile harmanlanan nişastalı bir tatlıdır.
Çalışmada öncelikle safran bitkisinden bahsedilmiş, ardından safran bitkisinin
mutfak kültüründe kullanımına değinilmiştir. Ayrıca Safranbolu’da ana
maddesi safran olan zerde tatlısı ritüelleri incelenmesi amaçlanmıştır.
Bu araştırma bir derleme makalesidir. Bu çalışmanın amacı Unesco tarafından
koruma altına alınmış olan Safranbolu’nun sadece evleri ve lokumuyla değil
gastronomik kimliğinin de var olduğunu ve bu kimlik etrafında gelişen
ritüelleri kayıt altına almaktır.
1
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Dil Eğitim-Öğretim Uygulama ve Araştırma
Merkezi, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1828
329
330 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
1. Giriş
Karadeniz bölgesinin batısında yer alan denizden yaklaşık 65 km içerde
bulunan ve Karabük’e bağlı Safranbolu, kent merkezine 8 km mesafededir.
Safranbolu, coğrafi açıdan Bartın (Ulus), Kastamonu (Araç) ve Karabük
(Merkez, Ovacık, Eflani) ile komşudur. Yazları sıcak geçen ilçede kışları
soğuk, baharları ise ılıktır. Ayrıca Karadeniz ve İç Anadolu iklim özelliklerini
bir arada taşımaktadır. Kış ve sonbahar aylarında oldukça yağış alan ilçede
ilkbahar ve sonbahar oldukça uzun geçmektedir. Yıllık ortalama yağış miktarı
500 mm. ve nem oranı ise %60 civarındadır (Aksoy ve Kuş, 1996: 8).
Kadim pek çok kent gibi Safranbolu’nun hangi dönemden bu yana yerleşim
yeri olarak kullanıldığı hakkında net bir bilgi bulunmamakla beraber, jeolojik
yapısı ve topografik görüntüsü bakımından ise Safranbolu’nun yerleşim
merkezi olmadan önce sularla kaplı olduğu kabul edilmektedir (Ulukavak,
2007: 1).
Safranbolu ilçesi coğrafi açıdan engebeli bir arazi üzerinde yer alır.
Safranbolu’nun yüzölçümü 1013 km² olup bunun önemli bir kısmı
ormanlık alanlardan oluşmaktadır. Safranbolu’nun doğal güzellikleri arasında
ormanlar, yaylalar, kanyonlar ve mağaralar gösterilebilir. Şehrin en düşük
kesiminin rakımı 300, en yüksek noktası ise 1.750 metre ile Sarı Çiçek Tepesi
olarak bilinen lokasyondur. İlçenin merkezinde en düşük yer 400 metre ve
en yüksek ise yaklaşık 600 metre olup ortalama yükselti ise 500 metredir.
Bunların haricinde su miktarı sınırlı olan ve büyük kanyonlardan meydana
gelen çok sayıda küçük dereler vardır (Aksoy ve Kuş, 1996: 5).
Bunlardan Araç Çayı, Soğanlı Çayı ile bir araya gelerek Filyos Çayı
üzerinden Karadeniz’e dökülür. İlçenin önemli yaylaları Sarıçiçek Yaylası
ile Uluyayladır. Safranbolu’ya yaklaşık 8 kilometre mesafede olan Sarıçiçek
Yaylası kamp ve dağcılık gibi sporlar açısından uygun özellikler taşır. İlçe
merkezine 50 kilometre mesafede yer alan Uluyayla’nın ortasında bir gölet
ve bunun içinde yeraltı nehri bulunan ayrı bir mağara bulunmaktadır. İlçenin
jeolojik özellikleri arasında uzun ve dik kanyonlar ile derinlikleri kilometrelere
ulaşan mağaraları yer almaktadır. Bu kanyonlar arasında en dikkat çekenleri
İncekaya, Sakaralan ve Düzce kanyonlarıdır (Yaşar, 2004: 23-24).
Bulak bir diğer bilinen adıyla Mencilis Mağarası 6,5 km uzunluğu
ile Türkiye’nin dördüncü büyük mağarası olup 400 metrelik bölümü
ışıklandırılarak turizme hizmet etmeye başlamıştır. Ağzıkara Mağarası
(Harmancık Köyü) sarkıt ve dikitleri açısından ilgi çekicidir. Bağlar (yüksekte)
ve Çarşı alanı arasındaki ısı farklılıkları dikkat çeker. İlçe sakinleri tarafından
Bağlar bölümü yazlık, Çarşı ise kışlık yaşam alanları olarak kullanılmaktadır.
Berrin Sarıtunç | 331
Emecen (2008) İslam ansiklopedisinin Safranbolu maddesinde ilçenin
adının nereden geldiğini şöyle açıklamaktadır: “Orta çağ eserlerinde geçen
Dadibra adlı antik merkezin Safranbolu olduğu konusunda ortak görüş
oluşmuştur. Türkler bu bölgeye Zalifre adını vermişler Dadibra/Zalifre
kelimelerinin benzerliği Dadibra savını güçlendirmiştir. Ancak ilçenin
bugünkü adı olan Za‘feran/Safran’ın Zalifre ile bir bağlantısı bulunmamaktadır.
Yazıcıoğlu Ali’nin (XV. yüzyıl müellifi) Selçuknâme tercümesinde Zalifre/
Zilifre’ye Burglu/Burgulu olarak kullanıldığı belirtilir. İbn Battûta ise
XIV. yüzyılın ikinci çeyreğinde bölgeyi Borlu adıyla anlatmıştır. Osmanlı
döneminde ise Borlu veya Taraklıborlu olarak bilinmiştir. Za‘feranborlu
adı XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır.
Kâtib Çelebi’nin Cihannümâ’sının ilâveli neşrinde XVII. yüzyılda bölge
Za‘feranborlu olarak anlatılmaktadır” (Emecen, 2008: 481-483).
Tunçözgür (1999: 128) çalışmasında ilçenin Osmanlı devleti zamanında
stratejik nokta olma özelliğini koruyarak uzun süre sancak beyliği olduğunu,
Sultan III. Selim’le beraber Safranboluluların sadrazamlık dahil üst düzey
makamlarda vazifeler aldıklarını belirtmektedir.
Safranbolu, önceleri Zonguldak’a bağlı iken 1995’te Karabük’ün il
olmasıyla beraber Karabük iline bağlanmıştır. İlçenin öne çıkıp dikkat
çekmesini sağlayan olan 1994 yılında Unesco tarafından “Dünya Miras
Listesi”ne girmesidir. İlçenin en önemli turizm unsuru 18. ve 19. yüzyılda
inşa edilmiş, cumbalı, birbirinin güneşini kapatmayan, ahşap evleridir.
Bu evler geleneksel Türk mimarisinin izlerini taşımakla beraber Türk aile
yapısının da en güzel mikro örneklerinden biridir. Her bir oda bir ailenin
hayatını idame ettirecek şekilde tasarlanmıştır. İlçenin yerleşim şekli bir
çanak gibi düşünülebilir. Yazlık (Bağlar) denilen kısım çanağın üst kısmında
geniş bahçeleri ve havuzlarıyla yaz sıcaklarında gidilen yer iken kışlık (Eski
Çarşı) kısmı karasal iklime sahip ilçenin soğuk kış günlerinde daha korunaklı
bir yaşam sürmesini sağlamak üzere konumlandırılmıştır.
İlçe, geleneksel evleri dışında pek çok tarihi ve doğal güzellikleriyle de
turizm destinasyonlarında yer almaya başlamıştır. İki kanyonu birleştirerek su
aktarılmasını sağlamak için yapılmış olan İncekaya Su Köprüsü ve etrafındaki
cam kristal terası, kanyonlarda yürüyüş parkurları, zipline gibi aktiviteler ile
turistlerin uğrak yerlerinden biri olmuştur. Yeni Hamam, Eski Hamam, İpek
Yolu güzergahında yer alan ve kervanların uğrak yerlerinden Cinci Hanı,
Osmanlı sadrazamlarından Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılan ve
bahçesinde Osmanlı dönemine ait 95 güneş saatinden birinin yer aldığı
Köprülü Mehmet Paşa Camii, Sadrazam İzzet Mehmet’in doğduğu yer
olan İstanbul Nuruosmaniye’deki caminin bir küçük benzerini yaparak inşa
332 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
ettirdiği mihrabının üzerinde dönemin padişahı 3. Selim’in tuğrasının yer
aldığı İzzet Paşa Camii, ahilik geleneğinin yaşatıldığı çarşıları, debbağlığın
yaşayarak gezilebildiği 800 yıllık tabakhane dericilik müzesi, Hıdırlık Kalesi
ile tarih, kültür ve doğa sevenlerin tercih ettiği yerlerden biri olmuştur.
Şehrin çevresinde Roma ve Bizans dönemine ait bulunan kaya mezarlar,
tümülüsler, kabartmalar bulunmakta ve bölgeye ilgi gittikçe artmaktadır.
Bununla ilgili film festivalleri ve şenlikler de düzenlenmektedir.
Resim 1. Safranbolu’da her yıl düzenlenen altın safran festivalinin davetiyelerinden
bir örnek
Kaynak: (Uluslararası Altınsafran Belgesel Film Festivali, 2023).
Bu çalışma Unesco tarafından sit altına alınan konakları ve lokumuyla
tanınan yaşayan açık hava müzesi olarak adlandırılan Safranbolu ilçesinin
farklı bir yönünü özelde gastronomik kimliğini ve bu kapsamda gelişen
ritüelleri mercek altına almıştır. Çalışma bir derleme makalesidir. Derleme,
akademik çalışma olup araştırma makalelerine benzer bir süreç içerisinde
hazırlanır. Derleme çalışmasının amacı ve araştırma soruları, bilgiyi elde
etmede sistematik yöntemleri olup giriş, sonuç ve bulgulardan oluşur.
Derleme kitaplardan daha çok araştırma makalelerine yakındır (Özer ve
Görgülü: 4).
Derlemelerde veri olarak ikincil kaynaklar kullanıldığı için ciddi bir
literatür taraması yapılır. İnternet bu açıdan araştırmacılara önemli olanaklar
sağlıyor olsa da bu aşamada sadece veri tabanlarına odaklanmak da önemli
bir kaynağı göz ardı etme riskini ortaya çıkarabilir (Callahan, 2014: 271).
Bu açıdan tarama noktasında ulaşılan her eserin kaynakçası mercek altına
Berrin Sarıtunç | 333
alınmalıdır. Callahan (2014: 275) bu durumu bir bakıma kartopu örneklem
gibi görmüştür. Zira derlemelerde literatür, veri tabanlarıyla birlikte
kitaplardan, devlet arşivlerinden veya editör eserlerinden de oluşabilir
(Aaron, 2008: 185; FernándezRíos ve Buela-Casal, 2009: 329; LaRochelle
vd., 2011: 790). Özetle detaylı bir araştırma için farklı tarama yöntemleri
bir arada kullanılmalıdır.
Bu kapsamda veritabanları, tez merkezleri, devlet arşiv ve kütüphaneleri
taranmış, alanla ilgili temel literatür kaynakları incelenmiştir. Bu süreçte
geçiş dönemleri, safran, Safranbolu, zerde, özel gün tatlıları, gastronomik
kimlik, gastronomi turizm kavramları üzerinde yoğunlaşılarak çalışmanın
genel çerçevesi oluşturulmuştur.
Kültür genel olarak bir toplumun yaşantısının tümü, diğer kültürlerden
farklı yönleri ve sonraki nesillere aktardığı değerlerin toplamıdır. Bu yönüyle
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en önemli unsur olan yeme, içme ve
onun etrafında şekillenen inanç ve uygulamalar elbette ki kültürün baş
ögeleri arasında yer alacaktır.
Küreselleşme ile meydana gelen dünyanın küçük bir köy haline gelmesi ve
kelebek etkisiyle binlerce kilometrede meydana gelen bir olayını, akımın her
yerde görülüp hissedilmesi tek tipleşme karşıtlığı, yereli koruma çabalarını
ortaya çıkarmıştır. Bu anlamda popüler kültüre karşı duruş sergileyen ve
toplumsal hafızamızın aktarılmasını sağlayan kültürel mirasın korunması ve
nakli oldukça önem arz eden bir konudur.
Akmeşe, Ataman ve Aras’ın (2018) çalışmasında somut olmayan kültürel
(yaşayan) miras olarak dil, ahlak, din, unsurların olduğunu belirtmiştir.
Araştırmada yediğimiz yiyeceklerden, tatil anlayışımıza, inanç dünyamızdan,
anlatılan hikayelere kadar her birinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği
de ifade edilmiştir (Akmeşe vd., 2018:3601).
Türk mutfak kültürüne bakıldığında Orta Asya bozkırlarından gelen
unsurların Selçuklu Osmanlı ve hâkim olunan üç kıtanın kültürel kodlarının
harmanlandığı göze çarpmaktadır. Bu zengin mutfak kültüründe tatlıların
her zaman önemli ve özel bir yeri olmuştur. “Tatlı yiyip tatlı konuşmak”
ilkesinden hareketle doğum, ölüm, evlilik, sünnet, bayram, hac, askerlik gibi
özel günlerin bu çerçevede şekillendiği görülmektedir.
Safran bitkisi
Semitik kökene sahip kelime olan safran “sarı renk” anlamını taşır ve
Türkçeye Arapça za’fran ناَرَفْعَزkelimesinden geçmiştir (Paşayeva, 2014:
11) “Kırmızı Altın / Red Gold / Golden Condiment” olarak adlandırılan
334 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
safran, yetiştiriciliğinin çok zor olması, makineli tarımı kabul etmemesi
tamamen insan gücüne dayalı bir üretimle elde edilebilmesi, iklim
bakımından da nadir floraya sahip yerlerde yetişebilmesi sebebiyle dünyanın
en pahalı baharatları arasında yer almaktadır. Kendi ağırlığının yüz bin katını
boyayabilen baharatın bu nadir üretimi maliyetini artırmıştır.
Resim 2: Safran
Kaynak: (Kastamonu Köy Pazarı, 2023).
Safran sadece bir baharat olmayıp ilaç sanayisinde, kozmetikte, boya
maddesi olarak halk kültüründe de çeşitli tedavi yöntemleri ve yemeklerinde
kullanılmaktadır. Özellikle 2010’dan bu yana yapılan araştırmalarda safranın
antioksidan, antigenotoksik, antihipertansif, antikonvulzif, antienflamatuar,
sitotoksik, antidepresan, antikanser etkilerinin olduğu belirlenmiştir
(Abdullaev, 2006: 339). Safranın içerik zenginliği, hastalıklar konusunda
farklı unsurların etki etmesi ve etkin dozda düşük toksisite etkisi göstermesi
nedeniyle yeni ilaç geliştirmek için doğal kaynak olduğu kabul görmektedir
(Caiola ve Canini, 2010: 1).
Safran sadece şifa kaynağı olarak değil, edebiyatta da mazmun olarak
sıkça kullanılmıştır. Zâferân konusunda Divan edebiyatçılarının en önemli
saptamalarından birisi de neşe verici ve mutlu edici özelliği ile antidepresif
bitkisel ilaçlardan birisi olmasıdır. Darüşşifâlarda özellikle melankoli
hastalarına yönelik hazırlanan ilaç karışımlarına eklenen zâferânın, hastalara
koklatıldığı bilinmektedir. Bu açıdan psikolojik sorun içerisinde olan hastanın
mutlu olması sağlanırdı. Onay (1992) çalışmasında düğünlerde genellikle
safranlı pilav yapılmasının, eski İstanbul medreselerinde ise haftada iki
Berrin Sarıtunç | 335
kez zerde pişirilmesinin morali yüksek tutmak adına yapılan bir uygulama
olduğundan bahseder (Onay, 1992: 442). Özetle bu bitkinin depresif
sorunları tedavi edici özelliği bulunmaktadır.
Yurdumuzda safran üretiminin en yoğun olduğu yerlerden biri aynı
zamanda Altın Safran ismiyle kültür sanat film festivallerinin düzenlendiği
Safranbolu’dur. İlçe bu kapsamda her yıl binlerce kişiyi ağırlamaktadır.
Günümüzde İran başta olmak üzere safran üretimi yapan ülkeler ve üretim
miktarları Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1. Dünyada safran üretim miktarı (2019-2020)
Ülkeler
Ton bazında Üretim
miktarı
Oransal dağılım
İran
404
85.05
İspanya
25
5.26
Afganistan
23
4.84
Hindistan
9
1.89
Yunanistan
8
1.68
Fas
3
0.63
İtalya
2
0.42
Çin
1
0.21
Toplam
Kaynak: Afganistan’da Safran Üretiminin Ekonomik Analizi, Rahmani P.M, Akdeniz
Üniversitesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi (2021).
Safranın Önemi ve Kullanım Alanları
Safranın çok eski bir baharat olması nedeniyle birçok alanda
değerlendirilmeye çalışılarak kullanım alanları oldukça çeşitlilik kazanmış ve
yaygın bir kullanım alanına sahip olarak günümüze ulaşmıştır. Neredeyse dört
bin yıldır tıbbi alanda kullanıldığı belirtilen safran bitkisinin 90 hastalığın
tedavisinde kullanıldığı belirtilmektedir (Mousavi ve Bathie, 2011).
Safranın pahalı ve özel bir baharat olması sebebiyle birçok ülkede özel
günlerde tercih edilmektedir. Safranın gıda kullanımlarına bağlı olarak en
büyük tüketicisinin Araplar olduğu söylenmektedir. Small (2016) “Saffron
(Crocus Sativus) the Eco-Friendly Spice” adlı çalışmada safran kullanılarak
yapılan bazı özel yemeklere Hindistan’da Chicken Briani, Gulab Jamun,
Jilebi, Almanya’da Schwenkfelder Cake’i örnek vermektedir. Alonso vd.
(2012) “Saffron” çalışmasında ise Fransa’da Bouillabaisse, İspanya’da Arroz
336 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
con Pollo, Bacalao a la Vizcaina, Zarzuela, İtalya’da Risotto Milan Style
örnek verilmiştir.
Resim 3. Chicken Briani
Kaynak: (Tara, 2023).
Resim 4. Schwenkfelder Cake
Kaynak:(The Spelt Kitchen, 2022).
Berrin Sarıtunç | 337
Resim 5. Risotto Milan Style
Kaynak: (Fariello, 2023).
Serdaroğlu (2004: 394) çalışmasında özel günlerde tatlı ikram
edilmesinin Türklerin tatlıya verdiği ehemmiyetin bir göstergesi olduğunu,
zerde, baklava, aşure, helvanın olmadığı bir düğün ve taziye evinin, sünnet
cemiyetinin olmadığını belirtmektedir.
Tezcan çalışmasında tatlının birleştirici işlevine değinmektedir. Özel ve
anlamlı günlerde tatlı ikram etmek veya hediye olarak götürmek en yaygın
gelenekler arasındadır. Bir işin tatlı ile başlaması öyle devam etmesi için bir
temenni niteliğindedir. Tezcan, bunu aynı zamanda tatlı ikramının diğer
tüm yemeklerden azade olarak servis edilebilme kolaylığına, gıda takviyesi
hususunda da önemli bir unsura sahip olmasına bağlamaktadır (Tezcan,
2000: 98).
Kaymağı ile meşhur Afyon’da doğumdan sonra ziyarete geleneklere
kaymaklı ekmek kadayıfı ikram edilirken, bebek ilk dişini çıkardığında
yapılan “diş göllesi”nde fındıklı, bademli, narlı, nişastalı gibi besleyici
ögelerden tatlı verilir (Çınar, 2018: 564). Aynı uygulama Konya’nın Ilgın
ilçesinde de görülmektedir. Işık vd. (2017) çalışmasında bebek doğduğunda
iyi temenniler için hediyelerle ziyarete gidildiğinde konuklara içeceğin
yanında tatlı yiyeceklerin ikram edildiğini, söz nişan törenlerinde de yeni
yuva kuracak çiftlerin evlilikleri mutlu ve huzurlu olsun diye baklava, lokum
verildiğini bölgede de buna lokum yeme dendiğini ifade etmektedir (Işık
vd., 2017:90).
Baysal (1984) çalışmasında baklava, helva, aşure gibi tatlıların Türk yemek
kültüründe önemli olduğuna bu tatlıların özellikle kışın tüketildiğine ve
ayrıca düğün, nişan zamanlarında gelin evinden damat evine ve karşılığında
da damadın evinden gelinin evine sinilerle baklavaların gönderildiğine işaret
etmektedir (Baysal, 1984: 52-53).
338 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
Bu gelenek Safranbolu’da da devam etmektedir. Safranbolu’da da düğün
günü yatak odasına bir sini baklava bırakılmaktadır (Sarıtunç, 2021:130).
Bu sininin tam ortasındaki dilim damat tarafından yenir, diğer kalan kısımlar
ise düğünün ertesi gün el öpmeye giden gelin tarafından oğlan evine
götürülür. Bu geleneğin devamı olarak bölgede ailelerin kaynaşması amacıyla
düzenlenen varma-gelme yemeğidir. Düğünden bir hafta sonra ve genellikle
pazartesi günü önce oğlan tarafı olmak üzere ailelerin birbirlerinin evinde
misafir edilmesi söz konusudur (Sarıtunç, 2021: 133).
Zerde
Osmanlı mutfak kültüründen bugüne gelen geleneksel tatlılardan biri
olan zerde, safranla pişirilen ve altın sarısı rengini bu şifalı baharattan alan bir
pirinç tatlısıdır (Pakalın, 2004: 653). Emevî halifesi ve Hz. Muhammed’in
kâtibi Muaviye zerdeyi bulan kişi olarak bilinir. Muaviye, bu açıdan
zerdecilerin üstadı olarak görülür. O dönemde Hz. Hamza’nın şehit edilmesi
sonucu sunulan ritüel yemeğinde kanı çağrıştıran safranla renklendirilen bu
tatlı yapılmıştır. Ancak Osmanlı döneminde matemden daha çok önemli ve
kutsal günlerin tatlısı haline gelmiştir. Önemli zaferlerden sonra, Ramazan
ayında, sünnet ve düğünlerde, bayramlarda ve cuma günleri yapılmıştır.
Buna bir gerekçe olarak da bitkinin güneş ve altına benzeyen sarı rengi
gösterilebilir (Işın, 2009: 281-282).
Osmanlı devleti zamanında şekerin temininin zor ve pahalı olması
nedeniyle tatlandırıcı olarak daha çok pekmez ve bal gibi doğal maddelerle
yapılan zerde gibi tatlılar tercih edilmiştir (Samancı, 2016 :61).
Safran Selçuklu ile Osmanlı dönemlerinde en çok tüketilen baharatlar
arasında yer gösterilmektedir (Çetin, 2008; Erdoğan, 2010; Faroqhi, 2006;
Gürsoy, 2004, 90-91; Tezcan, 1982). Sarayda yaşayanların yeme olanağı
olan zerdenin ana maddeleri şeker, pirinç ve nişastadır. Ayrıca Selçuklular
ve özellikle Beylikler döneminde zerdeye belirli oranda gül suyu eklendiği
bilinmektedir (Gizerler, 2004: 30). Osmanlı döneminde renk açısından
safranla beraber öğütülmüş fındık ve badem kullanılmıştır (Bilgin, 2008a:
103). Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu tatlının ballı bademli, karanfilli ve
tarçınlı olduğundan bahsetmektedir (Işın, 2009: 283).
Fatih döneminde zerde bugünkü gibidir. Safran, pirinç, şeker yerine
eskiden bal veya pekmez ve su ile pişirilir. İmaret aşhanesinden cuma
gecelerinde akşam pişer ve ekseri dane pirinç ile verilir. Softa taifesi, külliye
talebesinin zerdeleri başka kazanda pişirilir. Ramazan gecelerinde pirinç ve
zirbaç ile beraber dağıtılır. Hatırlı misafirlerin sofrasına da misafirhanede
lazım oldukça zerde konur. Fatih’in Eyübsultan vakfiyesinde Bayram ve
Berrin Sarıtunç | 339
Mevlidi Nebevi günlerinde daima zerde verilir. Zirbaç da beraberinde
sunulur (Ünver, 1952:27).
Genel bir yaklaşımla zerdenin pilavla birlikte ya da peşi sıra sunma
uygulaması 15. yüzyıldan itibaren görülür (Işın, 2010: 412). Rodos’un fethi
kutlamalarında (16. yüzyılın başları) bademli zerde ikram edilmiş, ayrıca
Sultan Süleyman’ın şehzâdelerinin sünnet töreninde de sütlü zerde ikram
edilmiştir (Işın, 2009: 282). Ayrıca III. Ahmet’in şehzâdelerinin düğününde
ise 14 günde yaklaşık olarak 10 bin kişilik pilav ve zerde ikram edilmiştir
(Gürsoy, 2004: 133-134). Kanunî döneminde, zafer kazanan askerlere
zerde, pilav ve yahni ikram edilirdi. İlerleyen dönemde padişahlar ordunun
yanında savaşa gitmediğinde askere, ulûfenin dağıtıldığı gün çorba, pilav ve
zerde dağıtılırdı (Pakalın, 2004: 149).
Kanuni Sultân Süleyman, elde edilen zaferlerden dolayı askerler için ödül
olarak pilav, zerde ve yahniden oluşan ziyafet verdirmiştir. Bu uygulama
sonraki padişahlar tarafından da gelenek haline getirilmiştir (Tayyar-zâde
Ata, 2010:320).
Anadolu’nun pek çok yöresinde zerde yaygın şekilde ikram edilmektedir.
Çınar (2019) araştırmasında Kütahya’da zerdeli pilavın verilmesi yeni gelinin
oğlan evine ve kendi yuvasına bereket, huzur ve ağız tatlılığı getirmesinin bir
temennisi olduğunu belirtmektedir. Aynı şekilde Uşak, Manisa ve Manisa’da
yeni evli çiftlerine evliliğinin bereketli olması, ağızlarının tatlı olması için
zerde ikram edilmektedir (Çınar, 2019: 72). Gazelci (2021) çalışmasında
Antalya ili Döşemealtı ilçesinde de düğün yemeklerinde zerde yapıldığını
belirtmektedir.
Safranbolu’da Özel Gün Tatlılarından Zerde
Yöresel ürünler bölgenin kültürel kimliğin bir parçasıdır. Bu bakımdan
yöresel mutfak kültürünü merak eden seyahatçiler bir bakıma yerel kültür
hakkında da bilgi sahibi olmaktadır (Lee, 2014: 20). Bu kişiler kültür turisti
olarak görülmektedirler (Yüncü, 2010: 29). Bir coğrafyadaki mutfak kültürü
o bölgedeki yerleşik yaşamla birlikte ortaya çıkan ve yüzyıllar boyunca
birikerek devam eden ve yaşatılan bir kültürel mirastır. Yemek kültürü,
geçmişten bugüne yaşanılan topraklardaki gelenek, inançlar, görenek, sosyal
ve ekonomik koşullar ve dini inanışlar gibi birçok unsur tarafından ortaya
çıkar (Wahlqvist ve Lee, 2007: 2). Yemek kültürü, kişinin kimliğini ve ait
olduğu kültürü hakkında önemli bilgiler sunar (Delind, 2006: 136).
Safranbolu tarihinin MÖ 3000 yıllarına uzanan köklü bir geçmişinin
olması, kültürel turizm faaliyetleri açısından değerlendirilebilecek olan birçok
turizm çeşidini içerisinde barındırdığı gibi özellikle yöresel yemek kültürü
340 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
bakımından da önemli bir yere sahiptir. Safranbolu genel olarak sayılı ana
malzemeden oluşan ancak tarihi köklerinin zenginliklerini mutfağında da
yansıtan kıymetli ve leziz bir gastronomik destinasyondur. Zengin sosyoekonomik yaşamı ve zengin fiziki çevresi ile tarihi boyunca gelişmiş bir
konuma sahip olan Safranbolu, bugün UNESCO Dünya Miras Listesi’nde
yer almaktadır (Canbulat, 2017). Safranbolu yemekleri incelenirken iki ayrı
grupla karşılaşılmaktadır. Bir yanda 10. yüzyıldan beri bölgede varlığını
sürdüren Türkmen mutfağı, diğer yanda Anadolu mutfağı bulunmaktadır.
İlçe aynı zamanda ipek yolu kervan güzergahında yer alması, Osmanlı
döneminde pek çok sadrazamın bölgeye katkı sunması, mübadeleye şahit
olması gibi sebeplerle çeşitli mutfak kültürlerini bünyesinde toplamıştır
(Canbulat, 2017).
Safranbolu’nun öne çıkan yemekleri arasında tereyağı ile pişirilerek ve
genellikle bölgenin nağza olarak bilinen fasulyesiyle dilimlenmeden yapılan
uzun fasulye yemeği, evde açılıp kurutulan yufkalardan yapılan ıspanaklı ve
kıymalı iç malzemelerden oluşan sin çöreği, torba yoğurdu ve kurutulmuş
nane ile iç harcının hazırlandığı üçgen şeklindeki mantıya benzer yemek olan
perohi, bol cevizli ve tereyağlı kırk kattan oluşan ev baklavası, etli dolma ve
zerde sayılabilir.
İlçe bazı ürünlerine coğrafi işaret alarak tescillendirmiştir. Bunlar lokum,
safran, maniye domatesi, çavuş üzümü ve Safranbolu kıtırıdır. İlçenin
lokum ve yemeklerinde öne çıkan en önemli unsur olan safran dünyanın en
pahalı baharatları arasında yer almakta ve kendi ağırlığının yüz bin katını
boyayabilmektedir.
Anadolu geçiş dönemlerindeki yemek kültürüne baktığımızda kültürel
kodlar bakımından olumlu yiyeceklerle çerçevelendiğini görürüz. Ekmek,
tatlı gibi bolluğu bereketi, mutluluğu sembolize eden yiyecekler bir anlamda
mesaj verir niteliktedir. Kastamonu’da kız istemeye giderken erkek tarafınca
boş bir çanta götürülür. Kız tarafı eğer olumlu ise görücüleri uğurlarken
çantaya ekmek koyarlar. Ekmek umma diye adlandırılan bu davranış kızın
verildiğinin müjdecisidir (Açıkgöz, 2018: 46).
Bolluğu, bereketi simgeleyen bir diğer yiyecek de aşuredir. Aşure aynı
zamanda dini bir anlamı da bulunan ve Safranbolu gibi Anadolu’nun pek
çok yerinde Muharrem ayının on birinci günü çeşitli çerezlerin, baharatların
karışımıyla yapılan bir tatlıdır. Safranbolu’da özel günlere ve bugün de verilen
yemeklere çok önem verilir. Bu yemeklerde tatlı bulunmasına özellikle önem
verilmektedir. İlçede özellikle nişan törenlerinde damat tarafının kaç adet beşi
bir yerde taktığı önemli görülür. Çünkü takılan beşi bir yerde karşılığında kız
evi de o kadar tepsi baklava yaptırılacaktır (Sarıtunç, 2021: 125).
Berrin Sarıtunç | 341
İlçede baklava kadar önemli ve özel bir diğer yiyecek ise zerdedir.
Safranbolu ev baklavası da kırk kattan oluşması, tereyağı bol cevizle
pişirilmesiyle oldukça maliyetli olmasına rağmen zerde de ana maddesi
safranın oldukça pahalı olması sebebiyle özel günlerin önemli tatlısının
başında gelmektedir. 1 gram safran yaklaşık olarak 100 liradır (Int 1).
Ramazan da ilçede önem verilen zaman dilimlerinden birisidir. İftar
sofralarında ve diğer özel günlerde verilen tören yemeklerinde pirinç
çorbası, et yemeği pilav, bamya veya fasulyenin ardından tatlı olarak zerde
ikram edilmektedir. Bununla birlikte zerde sünnet ve düğün törenlerinde
de baklava yerine yapılan tatlılardandır. Özellikle düğünün bitmesinin
ardından iki ailenin kaynaşması için yapılan varma gelmede gösterişli sofralar
kurulur ve mutlaka zerde tatlısı yapılır. Hacılar döndüklerinde de kesilen
kurban etlerinden yapılan yemeğin yanında zerde tatlısı kaselerde ikram
edilmektedir. Canpulat, Safranbolu’da aşçılık yapan veya Safranbolu’da
doğmuş büyümüş kadınlarla yaptığı mülakatlardan oluşan Safranbolu
Şehir Yemekleri adlı kitabında ilçede zerdenin sünnet törenlerinde de sıkça
ikram edildiğini belirtir. (Canpulat, 2007: 35). Canpulat’ın Safranbolu
Şehir Yemekleri adlı kitabı ve BAKKA tarafından hazırlanan Batı Karadeniz
Mutfağı kitabı bölgenin gastronomik mirasının kayıt altına alınması için
önemlidir (Int 2).
Resim 6. Safranlı zerde tatlısı
Kaynak: (Türkiye Kültür Portalı, 2023).
342 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
Safranbolu’da zerde tatlısının yapımı şu şekildedir:
• 1 Su Bardağı Buğday Nişastası
• 2 Yemek Kaşığı Toz Şeker
• 3 Su Bardağı Safran Tepeciği
• 4 Tel Su 3 Su Bardağı
Yapılış Aşamaları
1. İlk olarak safran ılık suya koyularak rengi çıkana kadar bekletilir.
2. Diğer taraftan pirinçler yıkanıp süzüldükten sonra bir tencereye alınıp
haşlanır.
3. Pirinçlerin haşlanmasına yakın safranlı su pirinçlerin üzerine eklenir.
4. Küçük bir kâsede nişasta su ile açılır ve tencereye eklenir.
5. 2-3 dakika daha kaynatılıp önceden hazırlanan kaselere aktarılır ve
dinlendirildikten sonra servise hazır hale gelir.
6. İsteğe göre üzerine kuş üzümü, ceviz, fındık eklenebilir.
Sonuç
Safranbolu ilçesi, Roma ve Bizans dönemi dahil pek çok uygarlığın
izlerini taşıyan, ipek yolu üzerinde yer alan, Osmanlı Devleti zamanında
sadrazamların camiler, hanlar inşa ettirdiği, mübadele döneminin izlerini
taşıyan ve sahip olduğu bu köklü mirası korumak üzere dünya miras
listesine alınmış önemli bir destinasyondur. İlçe, yemek kültürü ile de
bunu yansıtmaktadır. Yörede yemeye içmeye yedirmeye misafir ağırlamaya
çok kıymet verilmektedir. Osmanlı imparatorluğunun sadrazamlarının
yaşadığı bu ilçede Osmanlı mutfağı ile Anadolu mutfağının harmanlandığı
görülmektedir. İlçede ülkemizde pek az yerde yetişen nadide bir baharat
olan safran bitkisi yetiştirilmekte her yıl eylül ayında festivali ekim ayında da
hasadı yapılmaktadır.
Safranbolu sadece evleriyle değil, mutfak kültürüyle de gastronomi
turizminde hak ettiği yeri alması gereken destinasyonlardan birisidir.
Birçok şehir doğal güzellikleri bakımından öne çıkmaktadır. Ancak
Covid-19 pandemisi sonrası yaşanılan tüm gelişmeler insanların tatil
anlayışını değiştirmiştir. İnsanlar tatili artık sadece deniz, kum, güneş olarak
algılamamakta farklı kültürleri tanımak, farklı lezzetler tatmak istemektedir.
Bu kapsamda pek çok yerde tadım şenlikleri yapılmakta ve gastronomi
festivalleri düzenlenmektedir. Değişen trendler ile insanlar burada bölgenin
Berrin Sarıtunç | 343
gastronomik kimliğini daha yakından tanıma imkânı bulmaktadır. Bununla
beraber turizm amaçlı gidilen yerlerdeki en önemli harcamanın yiyecek
içecek sektöründe olması ve bunun en temel ihtiyaç oluşu buradaki pazarı da
artırmaktadır. Safranbolu, Amasra ve Kastamonu mutfak kültürü bakımından
bir yarış halindedir. Oysaki Amasra balık ürünleriyle, Kastamonu ise etli
ekmek, pastırma ve çekme helvasıyla öne çıkmaktadır. Çalışmanın konusunu
oluşturan zerde ve ham maddesi olan safran Safranbolu’ya aittir. İlde son iki
yılda düzenlenen Yöresel Lezzet Şenliğinde Safranbolu yemeklerine de yer
verilmekle birlikte Safranbolu gibi Unesco tarafından koruma altına alınmış
ve kendine ait birçok coğrafi işareti olan bir ilçenin gastronomik anlamda
çalışmalar yürütmesi gerekmektedir. İlçede Çikolata ve Kahve Müzesi
yıllardır var iken Safran ve Lokum Evi ancak 2022’de açılmıştır. Bu kapsamda
yemeklerin tanıtımıyla birlikte çevresinde oluşan ritüellerin de anlatılması
noktası üzerinde durulması gerekmektedir. Safran ve zerde tatlısı köklü
bir geleneği olan tıpta, edebiyatta, tarihte karşımıza çıkan ve çevresinde
belli uygulamaların geliştiği iki yiyecektir. Ancak Safranbolu çarşısını
gezen bir turistin zerdeye pek az yerde rastlayabilmesi, ilçenin tanıtım
organizasyonlarında, yapılan akademik çalışmalarda pek yer verilmemesi
gastronomik kimliğin oluşmasında bir eksiklik olacağı gibi, somut olmayan
kültürel mirasın aktarılmasında da kopmalara sebep olacaktır.
344 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
Kaynakça
Aaron, L. (2008). Writing a literature review article. Radiologic Technology,
80(2), 185–186.
Abdullaev F. (2006). Biyologca Properties And Medicinal Use Of Saffron (Crocus Sativus L.). In: II International Symposium On Saffron Biology And
Technology, 339-345.
Açıkgöz H. (2018). Evlilik geçiş dönemi geleneklerinde göstergeler: ekmek
umma örneği.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi,
37-53.
Akmeşe, H., Ataman, D. ve Aras, S. (2018). Somut kültürel mirasın turizm
açısından değerlendirilmesi: Mardin ili örneği. Journal of Social And Humanities Sciences Research, 5(29): 3598-3607.
Aksoy M. ve Kuş A. (1996). Müze Kent Safranbolu. Safranbolu: Safranbolu
Hizmet Birliği Kültür Yayını.
Alonso, G.L., Zalacain, A., & Carmona, M. (2012). Saffron. (K.V. Peter, ed.).
In Handbook of Herbs and Spices. Cambridge: Woodhead Publishing.
Bakka Kütüphane. (2023). Zonguldak Yemekleri. http://bakkakutuphane.org/
dokuman/zonguldak-yemekleri/134 Erişim Tarihi: 07.10.2023
Batı Karadeniz Kalkınma Birliği. (2023). Coğrafi İşaretli Ürünler. https://www.
bakab.gov.tr/kategori/cografi-isaretli-urunler/. Erişim Tarihi: 08.10.2023
Baysal, A. (1984). Geleneksel Türk tatlıları ve beslenme değerleri. Ankara, Geleneksel Türk Tatlıları Sempozyumu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayını-51, 45-55.
Caiola, M. G., & Canini, A. (2010). Looking for saffron’s (Crocus sativus L.)
parents. Functional Plant Science and Biotechnology, 4(2), 1-14.
Callahan, J. L. (2014). Writing literature reviews. Human Resource Development
Review, 13(3), 271-275.
Canbulat, İ. (2017). Safranbolu şehir yemekleri. T.C. Karabük Valiliği. Online:https://www.researchgate.net/profile/IbrahimCanbulat/publication/341205948_ Safranbolu_Sehir_Yemekleri/links/5eb3fb7392851cbf7fadf98a/Safranbolu-SehirYemekleri.pdf.
Çetin, A. (2008). Karahanlı-Selçuklu-Memlük çizgisinde Türk mutfağı. A. Bilgin ve Özge Samancı (Eds.). Türk Mutfağı içinde, Ankara: TC Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları.
Çınar Z. (2019). Geçiş Dönemlerinde Mutfak Kültürü ve Yöresel Mutfak Uygulamaları: Ege Bölgesi’nde Nitel Çalışma. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi.
Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Çınar Z., Sormaz Ü. (2018). Sürdürülebilir Turizm Kapsamında Yöresel Mutfak, Uygulamaları: Afyonkarahisar’daki Geçiş Dönemlerinde Yöresel
Mutfak Örneği, Afyon: 19. Ulusal Turizm Kongresi.
Berrin Sarıtunç | 345
Delind, L. B. (2006). Of bodies, place, and culture: Re-situating local food.
Journal of Agricultural and environmental ethics, 19, 121-146.
Emecen F. (2008). Safranbolu Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, 35. Cilt,
481-483.
Eralp Erdoğan, (2010). Türkiye Selçukluları Mutfağı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Fariello, F. (2023). Risotto alla milanese (Milanese-Style Risotto) - Memorie di
Angelina. https://memoriediangelina.com/2011/01/23/risotto-alla-milanese/ Erişim Tarihi: 06.10.2023
Faroqhi, Suraiya ve Neumann, Christoph K (2006). Soframız Nur, Hanemiz
Mamur. (Çeviren: Zeynep Yelçe). İstanbul: Kitap Yayınevi.
Fernández-Ríos, L., & Buela-Casal, G. (2009). Standards for the preparation
and writing of psychology review articles. International Journal of Clinical
and Health Psychology, 9(2), 329-344.
Gazelci S. C. (2021). Gastronomi Turizmi Kapsamında Tören Yiyecek İçeceklerinin
Tespiti: Antalya Döşemealtı Örneği, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Gizerler M. (2004). Türk Mutfağı ve Edirne’den Yemek Kültürümüz. Edirne:
T.C. Edirne Valiliği.
Gürsoy D. (2004), Tarihin Süzgecinde Mutfak Kültürümüz. İstanbul: Oğlak
Yayıncılık.
Işık, N., Kılıçaraslan, A., Güldemir, O., Derin, D. Ö. ve Barı, N. (2017). Ilgın
mutfak kültürü ve yemekleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 2017(38), 86-94.
Işın, P. M. (2009). Gülbeşeker; Türk tatlıları tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Karabük Net Haber (2023). Safranbolu Safranı Avrupa Birliği Yolunda. https://
www.karabuknethaber.com/safranbolu-safrani-avrupa-birligi-yolunda.
Erişim Tarihi: 07.10.2023.
Kastamonu Köy Pazarı (2023). Safranbolu Safranı. https://kastamonukoypazari.com/urun/safranbolu-safrani-3-gr/. Erişim Tarihi: 06.10.2023.
Kuzu, O. (2022). Safranbolu Lokumu ile Safranın Tarihi Müzede Anlatılıyor.
https://www.aa.com.tr/tr/kultur/safranbolu-lokumu-ile-safranin-tarihi-muzede anlatiliyor/2737444. Erişim Tarihi: 06.10.2023.LaRochelle, J. M., King, A. R., Tanas, M., Day, K., Marshall, H. M., & Tyler,
A. M. (2011). Writing a review article. American Journal of Health-System
Pharmacy, 68(9), 790793. https://doi.org/10.2146/ajhp100235.
Lee, K.H. (2014). The ımportance of food in vacation decisionmaking: Involvement,
lifestyles and destination activity preferences of ınternational slow food members. (Doctoral Thesis). Queensland University.
346 | Safranbolu Halk Kültüründe Ritüellerin Önemli Gastronomi Unsuru: Zerde Tatlısı
Mousavi, S. Z., & Bathaie, S. Z. (2011). Historical uses of saffron: ıdentifying
potential new avenues for modern research. Avicenna Journal of Phytomedicine, 1(2), 57-66
Onay A. T. (1992). Eski Türk edebiyatında mazmunlar. Hazırlayan: Cemal Kurnaz, Ankara: TDVY.
Özer, A. ve Görgülü, Z. (2021). Bir bilimsel derlemenin planlanması ve yazımı.
Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 23(3), 698-713.
Pakalın M.Z. (2004). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. İstanbul:
MEB Yayınları.
Pakalın, A.G.E., “Baklava Alayı”, C. 1, 149.
Paşayeva, L. ve Tekiner, H. (2014). Türk-İslam tıbbında safranın yeri. Mersin
Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi,
4(3), 11-15.
Rahmani P.M. (2021). Afganistan’da Safran Üretiminin Ekonomik Analizi.
Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi. Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü.
Safranbolu Lezzetleri (2023). Safranbolu Safranı. https://www.safranbolulezzetleri.com/Safran-1-gr-. Erişim Tarihi: 16 07.10.2023
Özer, A., & Görgülü, Z. (2021). Bir bilimsel derlemenin planlanması ve yazımı.
Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 23(3), 698-713.
Samancı, Ö. (2016). Osmanlı mutfağı. A. Bilgin ve S. Önçel (Eds.). Osmanlı
Mutfağı İçinde (ss.50-70). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Sarıtunç B. (2021) Safranbolu İlçesi Halk Kültürü. Ankara: Gazi Kitabevi.
Serdaroğlu, Ş. V. (2004). Zâtî’nin gazellerinde şeker ve şekerli mamüller Yahut
Zâtî’nin ‘şeker’li şiirleri. Journal of Turkish Studies, 28, 393-406.
Sevimli, Y. ve Sönmezdağ, A. S. (2017). Özel gün tatlıları: Kültür turizmi açısından önemi. Uluslararası Kırsal Turizm ve Kalkınma Dergisi (IRTAD),
1(2), 18-28.
Small, E. (2016). 52. Saffron (crocus sativus) the eco-friendly spice. Biodiversity,
17(4), 162-170.
Tara (2023). Italian & Italian-American Recipes https://www.sipandfeast.com/
risotto-alla-milanese/ Erişim Tarihi: 06.10.2023.
Tayyarzâde Atâ (ö. 1297/1880). (2010). Osmanlı saray tarihi=tarih-i Enderun,
(hzr. Mehmet Arslan), İstanbul: Kitabevi.
Tezcan M. (1982), Türklerde Yemek Yeme Alışkanlıkları ve Buna İlişkin Davranış Kalıpları. Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri (31 Ekim-1 Kasım
1981), Ankara.
Tezcan M. (2000). Türk yemek antropolojisi yazıları. Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları.
Berrin Sarıtunç | 347
The Spelt Kitchen (2022). Swedısh Saffron Cake (Saffranskaka) Gluten Free.
https://www.thespeltkitchen.com/gluten-free-swedish-saffranskaka-saffron-cake/ Erişim Tarihi: 06.10.2023.
Tunçözgür Ü. (1999). Dünü ve bugünü ile Safranbolu. Ankara: Meteksan
Yayınları.
Türkiye Kültür Portalı. (2023). Geleneksel Mutfak Safranlı Zerde - Karabük
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/karabuk/neyenir/safranli-zerde
Erişim Tarihi: 08.10.2023
Ulukavak K. (2007). Bir Safranbolulunun penceresinden Safranbolu. Ankara: Bizim Büro Yayınları.
Uluslararası Altınsafran Belgesel Film Festivali. (2023). https://www.altinsafran.org/ Erişim Tarihi: 08.10.2023
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu (2023). UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri. http://www.unesco.org.tr/Pages/126/123/.
Ünver S. (1952). Fatih devri yemekleri. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi
Enstitüsü.
Wahlqvist, M., & Lee, M.S. (2007). Regional food culture and development,
Asia Pac J Clin Nutr. 16(1), 2-7.
Yaşar M. (2004). Asaletin ve Sağduyunun Kenti Safranbolu. İstanbul: Melisa
Matbaacılık.
Yazıcıoğlu H. (2001). Safranbolu tarihine ait belgeler ve kaynaklar, Safranbolu, 1998, ve küçük Osmanlının öyküsü Safranbolu tarihi. İstanbul: Şa-To
Yayınları.
Yüncü, H.R. (2010). Sürdürülebilir turizm açısından gastronomi turizmi ve
perşembe yaylası. 10.Aybastı-Kabataş Kurultayı, 11(27-34). Ankara.
Bölüm 20
Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat
Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi
Açısından Değerlendirilmesi
Cemal İnce1
İbrahim Cemal Gençay2
Özet
Mutfak ve gastronomi kavramlarının son yıllarda sosyal medya desteği ile
gündeme getirilmesi, yöresel mutfaklara ait özgün ürünlerinin coğrafi işaretli
ürünler kapsamına alınarak imaj oluşturması, yöresel mutfağı koruma ve
geliştirme adına olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmektedir.
Gastronomi turizmi pazarlaması açısından bakıldığında halkın da yöresel
mutfaklara ait düşünceleri ve farkındalığı büyük önem taşımaktadır. Bu
nedenle çalışmada, Tokat halkının Tokat mutfağının imajına ve yiyeceklerine
yönelik farkındalığının belirlenmesi amaçlanmıştır.
Bu çalışmada Tokat mutfağının algılanan imajı, yiyeceklerin özgünlük
durumunun belirlenmesi ve Tokat mutfağı yemeklerinin pişirilme sıklığı
ölçülmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda, halkın genel olarak Tokat
mutfağının imajının genel olarak olumlu olduğu görülmektedir. Tokat
halkı, 29 yemeği Tokat mutfağına özgün olarak görmekte olup, 3 yemeği ise
özgün olarak görmemektedir. 35 yemeğin özgünlüğü konusunda ise fikirleri
bulunmamaktadır. Kadınlara göre 10 yemek yılda 1 kere, pişirilmekte olup,
erkeklere göre ise 3 yemek ayda 1kere, 1 yemek yılda 1 kere ve 1 yemekte ayda
4’ten fazla pişirilmektedir. 52 yemekte ise cinsiyete göre pişirilme sıklığında
farklılık görülmemiştir.
1
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Rekreasyon Yönetimi, Türkiye,
[email protected]
2
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Otel, Lokanta ve İkram Hizmetleri, Türkiye,
[email protected]
https://doi.org/10.58830/ozgur.pub407.c1829
349
350 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
1. Giriş
Toplumların kültürel yapısının önemli yapı taşlarından olan mutfak ve
mutfak kültürünün temelinde yer alan yemek, yaşamın ve sosyal hayatın da
önemli kaynaklarından birisidir. Başka bir ifade ile yemek, sosyal yaşamın
önemli kaynaklarından olup, insanoğlunun hayatının merkezinde yer
almaktadır. Yemek ve mutfak kültürü içerisinde, düğün, bayram, doğum,
ölüm, konuk ağırlama gibi birçok sosyal faaliyetin gerçekleşmesinde yöresel
ve özgün pişirme ve servis teknikleri sunulmaktadır (Sağır, 2012). Yüzyılların
birikimi ile çeşitlenen ve özgünleşen yemek kültürü; açlığı gidermek ve karın
doyurmaktan daha çok eğlencelerin, kutlamaların, ritüellerin, festivallerin,
sosyalleşmenin ve pek çok toplumsal davranışın vazgeçilmez ögelerinden
birini oluşturmaktadır (Beşirli, 2011).
Ancak modern yaşamla beraber değişen yaşam biçimleri ve yemek
alışkanlıklarıyla birlikte mutfak kültürü de üzerine düşen payı almıştır.
Yaşamın şehir merkezilerinde yoğunlaşması sonucu olarak ortaya çıkan
nüfus artışı, sosyal yaşam tarzının değişmesi, sosyo-ekonomik gelişmeler,
teknolojik gelişmeler gibi birçok faktörünün etkisiyle insanlar geleneksel
yemek ve mutfak kültüründen uzaklaşmaya hatta karma bir mutfak kültürüne
yönelmeye başladığı görülmektedir.
Modernleşmeyle beraber hızla değişen yaşam biçimlerinin, beslenme
kültüründe de hızlı değişime de sebep olduğu söylenebilir. Hızlı yaşam aynı
zamanda hızlı bir beslenme kültürünü de ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucu
olarak çabuk yeme (fast-food) kültürü ortaya çıkmıştır. Zaman yarışı ile
insanların çabuk yemeye zorlanması ile bu gereksinimi karşılayacakları çabuk
yeme işletmelerinin sayısında büyük artışlar meydana gelmiştir. Bozulmadan
uzun süre saklanabilen, çabuk hazırlanan, lezzetli ve iştah açıcı olması ve
daha ekonomik olma özellikleriyle çabuk yemeye ilgi yüksek oranda artmıştır.
Hatta hızlı yaşamın etkisi ile evlerde yemek yapma ve yeme oranları azalmış,
geleneksel yiyecekler ve mutfak ürünlerinin yerini lezzetli, karın doyuran,
zaman kazandıran ama oldukça sağlıksız olan beslenme kültürü almıştır.
Bu ise yöresel birçok yemek çeşidinin, içeriklerinin ve pişirme usullerinin
unutulmasına neden olmuştur.
Modern kültürün etkisiyle giderek zayıflayan yerel mutfakların imdadına
gastronomi turizm yetiştiği söylenebilir. Turistlerin otantik kültürlere
olan merakı, yerel kültür ve mutfakların tekrar önem kazanmasına zemin
hazırlamıştır. Gastronomi turizminden yararlanmak isteyen yerel arz
ediciler, yöreye özgü yiyecekleri coğrafi işaretler ile tescil ettirerek turistik
bir kaynak olarak ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Yerel işbirlikçiler,
yöresel mutfakları sadece gastronomi turizm kaynağı olarak tanıtmanın
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 351
yanında yerel halkta bir bilinç oluşturmak için de kullanmaya çalışmaktadır.
Yerel halkı bilinçlendirmeyle kültürde yer alan yiyecek ve içecekleri işleyen
mutfaklara tekrar kazandırmaya çalışmaktadırlar. Bu amaçla sosyal medya
ve yarışma programları, festivaller gibi etkinlikler ile yöresel mutfaklara
karşı ilgi uyandırma, unutulmak üzere olan yemek çeşitlerine ve mutfak
kültürüne yönelik farkındalık oluşturma çalışmaları oldukça yaygınlaşmıştır.
Bu çabaların neticesinde gastronomi turizminde son yıllardaki dikkat
çeken artışlar çerçevesinde Gaziantep, Hatay ve Afyonkarahisar gibi iller
gastronomi turizminde tanınmıştır.
Bu bağlamda, yapılan bu çalışmanın amacı Tokat mutfağının algılanan
imajını ve Tokatta yaşayan bireylerin Tokat mutfağı ile ilgili farkındalıklarını
gastronomi turizmi açısından incelemektir. Bu kapsamda Tokat iline ait
coğrafi işaretli ürünler ve yöresel yemek farkındalığının belirlenmesi, Tokat
mutfağındaki yemek çeşitlerinin ve pişirme usullerinin, yaşatılması ve gelecek
nesillere aktarılmasına yönelik durumun tespitine yönelik bir alan araştırması
yürütülmüştür.
2. Mutfak ve İmaj
İmaj, nesneler hakkında dış uyarıcılar tarafından duyu organları aracılığıyla
(özellikle göz ve hisler) algılanan ilk görünümdür (Çekiç ve Aksoy, 2021).
Bu bağlamda bireylerin (özellikle turistlerin) bir mutfak veya bir yemek
hakkında edindikleri olumlu ya da olumsuz algı, tutum ve davranış düzlemi
mutfak imajı olarak adlandırılmaktadır. Mutfak imajı, bir destinasyonun
yemek kültürü hakkında oluşan tüm izlenimleridir (Akbulut ve Yazıcıoğlu,
2020). Algılanan mutfak imajı, destinasyonun sahip olduğu mutfak kültürü
ve bileşenlerinin zihinlerde oluşturduğu anlamlar bütünüdür. Algılanan
mutfak imajı “yiyecek-içecek imajı”, “yöresel mutfak imajı”, “gastronomi
imajı” gibi isimler ile de ifade edilmektedir (Çekiç ve Aksoy, 2021; Peštek ve
Činjarević, 2014).
Mutfak, destinasyonun önemli bileşenlerinden birisi olarak kent
kimliklerinin oluşumunda kritik bir öneme sahiptir. Bunun yanında
mutfak; kültürel bilgi, birikim, lezzet, görünüm, teknik, sanatı ve yöresel
bileşenleriyle kendine özgü bir imaja sahip olduğu gibi kentin imajına
da katkı sağlamaktadır. Örneğin, Tokat mutfağı “Tokat Kebabı” ile
kendine has bir mutfak imajına sahiptir. Bunun yanında gastronomi
deyince insanların ilk olarak Gaziantep veya Hatay’ı hatırlamaları mutfak
imajına en iyi örneklerinden biridir. Bu nedenle mutfak imajını sağlamış
destinasyonlar turizm pazarlaması açısından önemli bir avantaja sahip
olmaktadır.
352 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Bir yörenin mutfak imajında; sofradaki görgü kuralları, özel yeme
teknikleri, pişirme ve sunum teknikleri bilişsel anlam ifade ederken, soyut
anlamlarını ise duygusal yönleri ifade etmektedir (Chang ve Mak, 2018).
Bu açıdan bakıldığında Tokat mutfak kültürü, yöresel ürünlerle hazırlanan
yiyecekleri, pişirme ve sunum özellikleri, lezzeti, yeme teknikleri, geçmişe
dayanan kaynağı, çok kültürlü yapısı ile kendine has niteliklere sahiptir. Bu
özellikleri ile Tokat mutfağının turistler için ilgi çekici bir mutfak olduğu
söylenebilir.
Bir destinasyona ilişkin mutfağının pazarlanabilmesi için öncelikle yerel
halkın sahip olduğu mutfak kültürü ve ürünleri hakkında bilgisinin olması
gerekmektedir. Yerel halk ve işbirlikçileri kendi mutfak kültürü hakkında
yeterli farkındalığa sahip değil ise bu ürünleri yeterli düzeyde müşterilerine
anlatamazlar ve pazarlayamazlar. O nedenle bu araştırmada; yerel halkın
Tokat mutfağına yönelik sahip olduğu imajı, Tokat’a ait yiyecekler hakkında
bilgi durumlarını ve bu yiyeceklerin Tokat mutfağında pişirilme sıklıklarının
belirlenmesi amaçlanmıştır.
3. Tokat Mutfağı
Yöresel yemek; tarihsel süreç içerisinde yöreye özgü yiyecek malzemeleri,
hazırlama ve pişirme sürecini içeren ve geleneksel şekilde tüketilen yiyecek
ve içecekleri ifade etmektedir. Yöresel gıdalar o bölgede yetiştirilen ürünler
şeklinde tanımlanmıştır (Inwood, 2009). Yöresel mutfaklar, yörelerin sadece
gelenek ve göreneklerini değil aynı zamanda ekonomik düzeylerini ve
kendilerine has hazırlama ve sunum biçimlerini de yansıtmaktadır (Ciğerim,
2001). Bu nedenle yöresel mutfak ve yiyecekler kültürel mirasın bir parçası
olarak nitelendirilebilir (Çapar ve Yenipınar, 2016).
Yöresel yemekler, yöre insanlarının yaşam ve beslenme kültürü, gelenek ve
görenekleri ile özgünleşmiş, kendine has pişirme ve sunum teknikleri ile diğer
yöre ve bölgelere göre farklılıklar gösteren yiyecek ve içeceklerden oluşmaktadır
(Saatçi ve Demiral, 2018). Bu açıdan Tokat mutfağı ve yemekleri; coğrafyası,
tarihi ve sosyo-kültürel yapısı ile bu yöresel mutfak ve yemekleri temsil
etmektedir. Karadeniz ve İç Anadolu bölgesinin kesişme noktasında yer alan
Tokat, Orta Asya’dan Anadolu’ya Muhacir, alevi, gayr-ı Müslimler gibi farklı
kültürlere ait 67 yemeği ile zengin bir yöresel mutfağa sahiptir.
Kültürel miras kaynaklarından olan yöresel yemekler ile mutfak
kültürünün yok olmaması için yazılı, görsel ve uygulamalı olarak kayıt
altına alınarak literatüre kazandırılması önem kazanmıştır (Delil, 2022).
Gastronomi turizmi, yöresel yemeklerin tekrar hatırlanması ve kullanıma
kazandırılması açısından büyük fırsatlar sunmaktadır. Bu amaçla, yerel
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 353
yönetimler yöreye özgü yiyecekleri coğrafi işaretli ürünler olarak kayıt
altına aldırarak korumaya, canlandırmaya ve gelecek nesillere aktarmaya
çalışmaktadır. Bunun sonucu olarak yöresel mutfaklar ve yemekler hem
gastronomi turizmine kaynak olmakta, aynı zamanda kültür mirası olarak
gelecek nesillere aktarılmaktadır. Aşağıda görüldüğü üzere Tablo 1’de
Tokat’ın yöresel yemekleri yer almaktadır.
Tablo 1. Tokat’ın Yöresel Yemekleri
1
Tokat Kebabı
24
Tokat Simidi
47
Papa
2
Bat
25
Yağlı
48
Siron
3
Keşkek
26
Bez Sucuk
49
Olibah
4
Madımak
27
Çemen
50
Tülü Köfte
5
Tokat Tavası
28
Zile Pekmezi
51
Kulak Cadı
6
Baklalı Dolma
29
Zile Kömesi
52
Kavlak Börek
7
Etli Dolma
30
Pestil
53
Pırasa Böreği
8
Yavan (erikli) Dolma
31
Tarhana
54
Mısır Böreği
9
Pehlili Pilav
32
Kızılcık Hoşafı
55
Yaş Börek
10
Kuskus
33
56
Hamba
11
Dolma İçi
34
Kuşburnu
Marmeladı
Zambak Reçeli
57
Almus Böreği
12
Nohut Yahnisi
35
Püşürük Çorba
58
Güdül
13
Nivik
36
Keşbo Çorba
59
Kumak
14
Bacaklı Çorba
37
Kamalı Çorba
60
Hasurda
15
Helle Çorbası
38
Kelem Çorba
61
Sini Çevirme
16
Toyga Çorbası
39
Çoştu Yemeği
62
Kuru Erik Tatlısı
17
Gendüme Çorbası
40
Basta
63
Leylek (Lalek) Giliği
18
41
Ferfene
64
Pancar Tatlısı
19
Mercimekli Hamur
Çorbası
Cevizli Çörek
42
Pakali
65
Pekmez Helvası
20
Katmer
43
Gelin Parmağı
66
Yufka Tatlısı
21
Yufka
44
Baldıran
67
Tırtıl Tatlısı
22
Çökelikli Gözleme
45
Isırgan Yağlı Aşı
23
Çökelekli Pide
46
Şipsi
Bu anlamda Türkiye’nin UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel
Mirasının Temsil Listesine kaydettiği 25 unsurdan 4 tanesi geleneksel Türk
mutfağına ait yiyecek ve bunlara ait olaylardan oluşmaktadır. Bu unsurlar
şunlardır (Unesco, 2023):
1. Geleneksel Tören Keşkeği (2011),
2. Mesir Macunu Festivali (2012),
354 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
3. Türk Kahvesi ve Geleneği (2013),
4. İnce Ekmek Yapımı ve Paylaşımı Geleneği: Lavaş, Katrıma, Jupka,
Yufka (2016).
Böylece UNESCO tarafından Uluslararası tanıtımının yapıldığı, ülkelerin
kültürel diplomasilerine ve kalkınma bağlamındaki kültür endüstrilerine güç
sağlayan temsili listede Türkiye gastronomik zenginliği ile en çok unsur
kaydettiren 10 ülkeden biri olmuştur (Tokat İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
2023).
Tokat sahip olduğu geleneksel mutfak kültürü ile önemli bir gastronomi
zenginliğine sahiptir. Tokat il kültür ve Turizm Müdürlüğünce 2019 yılında
yapılan bir çalışmaya göre gastronomik değere sahip ve Tokat mutfağında
pişirilme sıklığı yüksek olan yemekler Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 2. Tokat Mutfağında Öne Çıkan Yemekler ve İçerikleri
No
Yemek
İçerik
Pişirme
Yöntemi
1
Tokat Kebabı
Et, Patates, Patlıcan, Domates, Sarımsak
Roasting Pişirme
Yöntemi
2
Bat
Haşlama ve Çiğ
Mercimek, İnce bulgur (düğü), Domates
salçası, Biber salçası, Pul biber, Kuru
Reyhan, Ceviz, Kuru soğan, Domates,
Yeşilbiber, Taze soğan, Maydanoz, Dereotu,
Limon suyu, Tuz, Su, Servis için haşlanmış
asma yaprağı ve ekşi mayalı ekmek.
3
Tokat Keşkeği
Bütün Yarma, Çemen, Sıvı yağ, Ilık su,
Kuşbaşı et ve Kemikli et, Haşlanmış
nohut, Tuz, Karabiber, Pul biber, Kırmızı
toz biber
Simmering
Pişirme Yöntemi
4
Pehlili Pilav
Yoğurtla terbiye edilen pehlilik (kaburga)
etlerle ve pirinç ile yapılır.
Kızartma ve
kavurma
5
Madımak
Madımak otunun kavrulması ve akabinde
kısık ateşte haşlanarak pişirilir.
Simmering
Pişirme Yöntemi
6
Baklalı Yaprak
Dolması
İkiye kesilmiş baklalar Erbaa yaprağıyla
bohça şeklinde sarılarak pişirilir.
Simmering
Pişirme Yöntemi
7
Bacaklı Çorba
Yeşil mercimek ve erişteyle yapılır.
Simmering
Pişirme Yöntemi
8
Çökelekli Pide
Hamur, Çökelek, Tuz
Fırın
9
Turhal
Yoğurtmacı
Hamur, Ceviz, Haşhaş
Fırın
11
Tokat Çöreği
Hamur, tuz,Yumurta
Fırın
12
Tokat Yağlısı
Hamur, Yağ, tuz
Fırın
13
Tokat Simidi
Un, Tuz, Susam, Pekmez
Fırın
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 355
Tokat ve ilçelerinde zengin çeşitlilikteki yemeklerin yanında çok sayıdaki
gastronomik lezzetler de bulunmaktadır. Bunlar; Zile pekmezi, Zile kömesi,
Tokat çemeni, Tokat simidi, Niksar cevizli ekmek, bez sucuk, kuşburnu
marmeladı, üzüm yaprağı, Turhal yoğurtmacı, katmer, yağlı, gömbe ve
cevizli çörektir (Tokat İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2023).
Mutfaklar, yerel kültürün önemli bir parçası olarak, yöresel ürünlerin
üretildiği ve sahiplenildiği yöre ile arasında önemli bir bağ oluşturmaktadır
(Şahin ve Meral, 2012). Bu nedenle yöresel mutfak ürünleri, taklitlerinden
korunmak, yöresel ürünün ulusal ve uluslararası sahipliğini korumak ve ticari
değerinden yararlanabilmek için coğrafi işaret ve menşe adıyla koruma altına
alınmaktadır. Bu nedenle coğrafi işaret almak iller arası ve bazen de ülkeler
arası rekabete konu olmaktadır.
Coğrafi işaret alan bir yemek; tüketiciler için yemeğin kaynağını,
karakteristik özelliklerini, ürünün karakteristik özellikleri ile bulunduğu yöre
arasındaki maddi ve manevi bağları gösteren bir kalite belgesidir. Bir yemeğin
coğrafi işaret belgesini alması; yemeğin kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde
edilen hammaddesi ve yöreye özgü pişirme ve servis tekniği koruma altına
alınmış demektir (Türk Patent ve Marka Kurumu, 2023).
Her ülkenin, her bölgenin ve her ilin yemek kültürü ve beslenmesinde
önemli rol oynayan ve bulunduğu yöreye özgün niteliklere sahip bazı
geleneksel yiyecek ve içecekler bulunmaktadır (Gök, Sezgin ve Yıldırım,
2017; Çekal ve Aslan, 2017). Coğrafi işaret almış bu geleneksel yiyecek
ve içecekler; yerel mutfakların, lezzetlerin ve değerlerin korunmasına,
nesillere aktarılmasına, ekonominin ve bölgesel turizmin kalkınmasına
katkı sunmaktadır. Mutfak kültürüne ait yiyecek ve içeceklerin coğrafi işaret
alması; destinasyonlar için rekabet avantajı sağlama, özgün bir mutfak
imajı oluşturması, bölgesel istihdam sağlaması, yerel kültürün tekrar önem
kazanması, doğal ürünlerin korunması, yöresel sürdürülebilirlik sağlaması,
mutfak kültürü ve yiyeceklerine imaj sağlanması ve diğer yöresel ürün ve
kaynakların tanıtımına da katkı sağlamaktadır (Köşker, Ercan ve Albuz
2018, Özkan, 2019).
Mutfak kültürüne ait yemeklerinin zenginliği ile dikkat çeken Tokat
mutfağına ait yiyeceklerin coğrafi işaretlenme süreci 2009 yılında Zile
pekmezinin işaret alması ile başlamıştır. Coğrafi işaret çalışmaları meyvelerini
vermiş ve Tokat mutfağı 2023 yılında 14. Coğrafi işaretli yemeğine
kavuşmuştur. Tokat mutfağına ait yeni coğrafi işaret alma çalışmaları Orta
Karadeniz Kalkınma Ajansının (OKA) çalışmaları ile devam etmektedir
(Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı, 2023). Tokat mutfağına ait coğrafi işaret
almış yiyecekler Tablo 3’te gösterilmiştir.
356 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Tablo 3. Tokat’ın Coğrafi İşaret Tescilli Yiyecekleri
Ürün Adı
Dosya No
Tescil Tarihi Tescil İlçe
No
1
Zile Pekmezi
C2006/029
17.11.2009
118
Zile
2
Niksar Cevizi
C2011/033
17.12.2013
177
Niksar
3
Turhal Yoğurtmacı
C2012/117
28.01.2014
181
Turhal
4
Tokat Kebabı
C2013/077
31.07.2015
188
Tokat Merkez
5
Zile Kömesi
C2014/024
01.11.2017
224
Zile
6
Erbaa Narince Bağ
Yaprağı
C2016/052
05.12.2017
258
Erbaa
7
Tokat Narince Salamura C2017/054
Asma Yaprağı
28.02.2019
420
Tokat Merkez
8
Tokat Çöreği
C2021/000211
17.09.2021
895
Tokat Merkez
9
Tokat Ev Ekmeği
C2021/000212
17.09.2021
896
Tokat Merkez
10
Tokat Yağlısı
C2021/000213
17.09.2021
897
Tokat Merkez
11
Tokat Bez Sucuk
C2018/142
03.01.2022
990-
Tokat Merkez
12
Perpereli Küpe
C2021
03.03.2021
877
Tokat Merkez
13
Tokat Honçası
C2021/000096
03.03.2021
931
Tokat Merkez
14
Tokat Bez Sucuğu
C2018/142
26.08.2018
990
Tokat Merkez
Kaynak: Türk Patent ve Marka Kurumu (2023).
Tokat’ın coğrafi işaret alabilecek ve tescili için teklif edilmesi gereken özgün
gastronomik lezzetleri ise: Tokat tavası, baklalı dolma, etli dolma, yavan
(erikli) dolma, pehlili pilav, toyga çorbası, zambak reçeli şekilde sıralanabilir.
Yöresel mutfak kültürünün tescili olan coğrafi işaretler, gastronomi turizminin
gelişmesine katkı sunan kültürel soyut değerler olarak ön plana çıkmaktadır.
Coğrafi işaretli ürünleri yöresinde görme isteği, yörenin tanıtımına, farklı
yöreler arasında sosyal ve kültürel etkileşime önemli katkılar sağlamaktadır.
Coğrafi işaretli ürünler; yörenin tanıtımına, bölgeye gastronomi amaçlı
turistik ziyaretlere, ekonominin ve istihdamın gelişmesine, mutfak hakkında
olumlu imaj sağlanmasına, yörenin gelenek ve kültürünün tanınmasına ve
mutfak kültürü ve yiyeceklerin bilinirliğinin artmasına katkı sunmaktadır
(Hazarhun ve Tepeci, 2018; Yönet Eren, 2018).
Turistler farklı amaçlar için seyahat etseler de destinasyondaki yiyecekiçecek zenginliklerinin ortak seyahat motivasyonu olduğu söylenebilir.
Turistik destinasyonlarda çeşitli amaçlarla faaliyetlere katılsalar da farklı
yöresel lezzetleri tatmak, bunların hazırlanmasını, pişirilmesini ve farklı
yeme biçimlerini deneyimlemek turistler için çekici faaliyetler arasında yer
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 357
almaktadır. Bu nedenle iyi bir mutfak imajı sunmak yerel arz ediciler için
önemli bir destinasyon çekiciliği faktörü olabilir.
4. Yöntem
Araştırma çerçevesinde yerel halka Tokat halkının Tokat mutfağına ait
yemeklerin ne kadar farkında olduğunu anlamaya yönelik sorular iletilmiş ve
elde edilen cevaplarla analiz süreci gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla H2: Tokat
Halkının yazılı kaynaklarda belirtilen Tokat mutfağına ait yemekleri Tokat’a
özgün bulma düzeyi nedir, hipotezi test edilecektir. Yapılan literatür çalışması
sonucunda Tokat halkının Tokat mutfağına yönelik imajını ölçmeye yönelik
hipotezler geliştirilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda aşağıdaki hipotezler
geliştirilmiştir:
H10: Katılımcılara göre Tokat mutfağı olumlu bir imaja sahiptir?
H11: Tokat mutfağının imajı katılımcıların yaşlarına göre anlamlı farklılık
göstermektedir.
H12: Tokat mutfağının imajı katılımcıların cinsiyetine göre anlamlı farklılık
göstermektedir.
H13: Tokat mutfağının imajı katılımcıların eğitim durumlarına göre anlamlı
farklılık göstermektedir.
H2: Tokat halkının yazılı kaynaklarda belirtilen Tokat mutfağına ait
yiyecekleri Tokat’a özgün bulma düzeyi nedir?
H3: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin özgünlük durumu ile katılımcıların
cinsiyeti arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H4: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin özgünlük durumu ile katılımcıların
yaş grupları arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H5: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin pişirilme sıklığı ile katılımcıların
yaş grupları arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H6: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin pişirilme sıklığı ile katılımcıların
Tokat’ta bulunma süreleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Veri toplama aracı olarak geliştirilen ölçek dört bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde katılımcıların demografik yapılarını belirlemeye yönelik
sorular yer almaktadır. İkinci bölümde Lertputtarak (2012) tarafından
geliştirilen ve algılanan yemek imajını ölçmede kullanılan anketten
yararlanılarak 5’li derecelendirme (kesinlikle katılmıyorum- kesinlikle
katılıyorum) ölçeği ile oluşturulan 16 önerme yer almaktadır. Bu bölümde
Tokatlı katılımcıların Tokat mutfağı imajına ilişkin katılım düzeyleri
358 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
belirlemiştir. Üçüncü bölümde ise incelenen araştırmalar neticesinde
belirlenen Tokat mutfağında yer alan 67 yemeğe ait farkındalık ölçülmeye
çalışılmıştır. Bu bölümde İnce ve arkadaşları (2020) tarafından geliştirilen
yiyecek ve içeceklerin yöreye özgünlüğünü (özgün, özgün değil ve
bilmiyorum) ve mutfaklarda pişirilme sıklığını ölçmek üzere hazırlanan
önermeler yer almaktadır. Bu önermelerde Tokat mutfağına ait yiyeceklerin
aylık periyotta (1 kere, 2 kere, 3 kere, 4 kere, 4’ten fazla, yılda 1 kere ve hiç
olmak üzere) pişirilme sıklığı ölçülmeye çalışılmıştır.
Araştırmanın evrenini Tokat’ın yerel halkı oluşturmaktadır. Çalışmada
büyüklüğü 500.000 ve üzeri kişiden oluşan bir evren için gerekli örneklem
sayısı 0,05 sapma miktarı ile en az 384 olmaktadır (Büyüköztürk vd., 2012).
Kolayda örnekleme yöntemi ile 384 sayısına ulaşılarak araştırma için yeterli
veri elde edilmiştir.
Ölçeklerin güvenilirlik analizi için Cronbach’s Alpha katsayısı kullanılmıştır.
İfadelere verilen cevaplar 0,00-0,40 arasında ise güvenilir değil, 0,40-0,60
arasında düşük güvenirlikte, 0,60-0,80 arası oldukça güvenilir, 0,80-1,00
arasında yer alırsa yüksek derecede güvenilir olarak değerlendirilmektedir
(Kılıç, 2016: 48). Yapılan analiz sonucu Tokat mutfağının imajı ölçeğinin
Alpha katsayısı 0,864, Tokat mutfağının özgünlüğünün Alpha değeri 0,946
ve Tokat yemeklerinin pişirilme düzeyi ise 0,965 olarak tespit edilmiştir.
Buna göre ölçeklerin oldukça güvenilir oldukları söylenebilir. Araştırmanın
geçerliliğini test etmek için de açıklayıcı faktör analizi yapılmıştır. Analiz
sonucuna göre Tokat mutfağının imajı 2 faktör ile açıklandığı belirlenmiştir.
Ayrıca, araştırma verileri üzerinde frekans ve hipotez testlerine yönelik
analizler yapılmıştır.
5. Araştırmanın Bulguları
Bu bölümde katılımcıların demografik özelliklerine göre Tokat mutfağı
imajı, yiyeceklerin özgünlüğü ile pişirilme popülarite düzeyine yönelik
bulgular yer almaktadır. 2023 yılında elde edilen veriler ile frekans,
tanımlayıcı analizler ile hipotez testlerine yönelik analizler yorumlanmıştır.
5.1. Demografik Bulgular
Tokat mutfağı imajı ve yemeklerine ait çalışmanın katılımcılarının
demografik özellikleri tablo 4’de gösterilmektedir. Tablo 4 incelendiğinde
katılımcıların %47,2 sinin ( 207 kişi) kadın, %51,5’inin erkek (226 kişi)
olduğu görülmektedir. 6 kişi ise cinsiyetlerini belirtmemiştir. Katılımcıların
yaş dağılımlarına bakıldığında ise %20,5’inin 18-24 yaş, %22,1’inin 2534 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Katılımcılardan 35-44 ile 45-54
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 359
yaş aralığında olanlar %24,1 ile aynı oranı paylaşmaktadır. Katılımcılardan
55-64 yaş aralığında olanların oranı ise %7,7’dir. Katılımcıların medeni
durumlarına bakıldığında ise %60,8’inin evli, %36,7’sinin ise bekâr olduğu
görülmektedir. Katılımcıların eğitim durumu incelendiğinde %3,6’sının
ilköğretim, %14,4’ünün ortaöğretim, %15,3’ünün ön lisans, %52,6’sının
lisans ve %13,4’ünün lisansüstü eğitim almış oldukları görülmektedir.
Katılımcıların çalışma durumları incelendiğinde %52,2’sinin kamu çalışanı,
%10,9’unun özel sektörde çalıştığı görülmektedir. Katılımcıların %15’inin
emekli olduğu, %8,7’sinin ise herhangi bir işte çalışmadığı belirlenmiştir.
Katılımcıların aylık gelir durumuna bakıldığında %31,9’unun 5000 ₺ ve altı,
%48,11’inin ise 5001-10000 ₺ aralığı gelire sahip olduğu görülmektedir.
Katılımcıların %15’inin ise 10001 ile 15000 ₺ arası aylık gelire sahip olduğu
görünmektedir. Ayrıca anketin uygulandığı dönemde asgari ücretin 5,500 ₺
olarak tespit edilmiştir. Tablo 4’te katılımcıların demografik bilgilerine ilişkin
veriler yer almaktadır.
Tablo 4. Katılımcıların demografik bilgileri
Cinsiyet
N
%
Kadın
207
47,2
Erkek
226
51,5
Cevap Yok
Çalışma Durumu
N
%
Kamu Çalışanı
229
52,2
Özel Sektör
48
10,9
6
1,4
Serbest Meslek
18
4,1
439
100
Çalışmıyor
38
8,7
Emekli
66
15
90
20,5
Ev Hanımı
24
5,5
25-34
97
22,1
Diğer
15
3,4
35-44
106
24,1
Cevap Yok
1
0,2
45-54
106
24,1
Toplam
439
100
55-64
34
7,7
65 ve Yukarısı
6
1,4
5000 ve Altı
140
31,9
439
100
5001-10000
211
48,1
10001-15000
66
15,0
Toplam
Yaş
18-24
Toplam
Medeni Durum
Aylık Gelir
Evli
267
60,8
15001-20000
18
4,1
Bekâr
161
36,7
20001-25000
2
0,2
11
2,5
25001 ve Üzeri
439
100
Toplam
Cevap Yok
Toplam
Eğitim Durumu
2
0,2
439
100
Tokat’ta Yaşanılan Süre
360 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
İlköğretim
16
3,6
10 Yıldan Az
95
21,6
Ortaöğretim
63
14,4
10-19 yıl
82
18,7
Ön Lisans
67
15,3
20-29 Yıl
85
19,4
Lisans
231
52,6
30-39 Yıl
54
12,3
Lisansüstü
59
13,4
40-49 yıl
60
13,7
Cevap Yok
3
0,7
50 Yıl ve Üzeri
41
9,3
439
100
Cevap Yok
Toplam
Medeni Durum
Toplam
22
5,0
439
100
Gastronomi Amaçlı Seyahat
Evli
267
60,8
Bekâr
161
36,7
Evet
90
20,5
11
2,5
Hayır
347
79,0
439
100
Cevap Yok
2
0,5
439
100
Cevap Yok
Toplam
Seyahat Edilen Şehir
Gaziantep
116
Toplam
27,1
Destinasyon Seçimine Mutfağın Etkisi
Hatay
33
7,7
Evet
267
60,8
Afyonkarahisar
37
8,6
Hayır
25
5,7
Gaziantep-Hatay
9
2,1
Fikrim Yok
118
26,9
GaziantepAfyonkarahisar
Hatay-Afyonkarahisar
8
1,9
Cevap Yok
29
6,7
3
0,7
Toplam
439
100
Gaziantep-HatayAfyonkarahisar
Cevap Yok
8
1,9
225
52,5
Toplam
439
100
Katılımcıların Tokat’ta yaşadıkları süre incelendiğinde ise %21,6’sının 10
yıldan daha az süre Tokat’ta yaşadıkları görülmektedir. %19,4’ü 20-29 yıl arası
Tokat’ta yaşayan kişilerden oluşmaktadır. %18,72’sinin Tokat’ta yaşadıkları
süre ise 10-19 yıl arasıdır. Katılımcıların %13,7’si 40-49 yıl arası, %12,3’ü ise
30-39 yıl arası Tokat’ta yaşamaktadır. 50 ve üzeri Tokat’ta yaşayanların oranı
ise %9,3’tür. Katılımcıların gastronomi amaçlı seyahatlerine bakıldığında
ise %70,0’i gastronomi amaçlı seyahat etmediklerini belirtmişlerdir. %20
,5’i ise gastronomi amaçlı seyahatler gerçekleştirmişlerdir. Gastronomi
amaçlı seyahat edenlerin %27,1’i Gaziantep iline, %8,6’sı Afyonkarahisar
iline ve %7,7’si ise Hatay iline seyahat etmişlerdir. Katılımcıların %52,5’i
ise bu soruya cevap vermemeyi tercih etmişlerdir. Katılımcıların destinasyon
seçiminde mutfağın etkisine yönelik düşüncelerine bakıldığında ise %60,8’i
mutfağın destinasyon seçiminde etkisi olduğunu düşündüğü görülmektedir.
% 26,9’u ise bu konuda fikrinin olmadığını ifade etmişlerdir.
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 361
5.2. Araştırmanın Betimleyici Bulguları
5.2.1. Tokat yemeklerinin imajının frekans analizi
Araştırma kapsamında Tokat yemeklerinin katılımcılar düzeyindeki
imajını belirlemek için tanımlayıcı madde analizi yapılmıştır. Tanımlayıcı
bulgularda aritmetik ortalama değerleri; “1.00-1.80 arası çok kötü”, “1.812.60 arası kötü”, “2.61-3.40 arası orta”, “3.41-4.20 arası iyi” ve “4.21-5.00
arası çok iyi/mükemmel” olarak değerlendirilmektedir (Akgöz ve Darkanova,
2020; Yaman ve Tekin, 2010).
Tokat mutfağının imajına yönelik maddelerden 14 tanesi çok iyi/
mükemmel olarak değerlendirilmektedir. Bunlardan “Tokat’ın yemekleri
lezzetlidir” önermesi x̄=4,26 ortalama ile en yüksek değeri taşımaktadır.
“Tokat’ın Yemeklerinin Sindirimi Kolaydır” önermesi ise x̄= 3,63
ortalama ile en düşük değere sahiptir. Önermelerden 2 tanesi ise orta
olarak tanımlanmaktadır. Bunlar ise; “Tokat Yemekleri Garnitür ve Soslar
Eşliğinde Sunulur” (x̄=3,25) ve “Tokat Yemekleri Pişirilirken Bilimsel
Teknikler Kullanılır” (x̄=3,08) önermeleridir.
Tablo 5. Tokat Yemeklerinin İmajı
Maddeler
1.Tokat Yemekleri Güvenlidir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
2.Tokat’ın Yemekleri Hijyeniktir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
x̄
SS
4,22
1,013
4,06
N
%
14
16
54
132
221
2
439
3,2
3,7
12,3
30,1
50,5
0,4
100
11
17
92
136
182
1
439
2,5
3,9
21,0
31,0
41,5
0,2
100
1,006
362 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
3.Tokat’ın Yemeklerinin Sindirimi Kolaydır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
4.Tokat’ın Yemekleri Katkısızdır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
5.Tokat’ın Yemekleri Organiktir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
6.Tokat’ın Yemeklerinde Taze Malzemeler
Kullanılır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
7.Tokat’ın Yemekleri Lezzetlidir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
3,63
4,09
4,00
4,06
4,26
1,060
13
33
167
109
114
2
439
3,0
7,5
38,0
24,8
26,0
0,4
100
14
21
89
157
152
6
439
3,2
4,8
20,3
35,8
34,6
1,3
100
12
21
91
146
166
3
439
2,7
4,8
20,8
33,3
37,9
0,7
100
9
18
89
145
174
4
439
2,1
4,1
20,3
33,0
39,6
1,0
100
12
7
69
117
233
1
439
2,7
1,6
15,7
26,7
53,1
0,2
100
2,646
1,022
0,984
0,969
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 363
8.Tokat’ın Yemeklerinin Kokusu Güzeldir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
9.Tokat Yemekleri Çekicidir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
10.Tokat Yemeklerinin Görünüşü Güzeldir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
11.Tokat Yemekleri Masadakiler Tarafından
Paylaşılır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
12.Tokat Yemekleri Aileye Yöneliktir
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
4,09
4,02
3,99
4,26
4,18
0,994
10
15
92
130
191
1
439
2,3
3,4
21,0
29,6
43,5
0,2
100
12
15
112
115
184
1
439
2,7
3,4
25,5
26,2
41,9
0,2
100
13
21
111
107
186
1
439
3,0
4,8
25,3
24,4
42,4
0,2
100
8
12
91
121
204
3
439
1,8
2,7
20,7
27,6
46,5
0,6
100
11
13
83
142
188
2
439
2,5
3,0
18,9
32,3
42,8
0,4
100
1,033
1,070
2,482
1,691
364 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
13.Tokat Yemekleri Garnitür ve Soslar
Eşliğinde Sunulur
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
14.Tokat Yemeklerinin Hazırlanması Uzun
Zaman Alır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
15.Tokat Yemekleri Çeşitli Pişirme Teknikleri
İle Hazırlanır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
16.Tokat Yemekleri Pişirilirken Bilimsel
Teknikler Kullanılır
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kısmen Katılıyorum
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Cevap Yok
Toplam
3,25
3,66
3,98
3,08
1,194
27
91
163
61
96
1
439
6,2
20,7
37,1
13,9
21,9
0,2
100
7
37
159
133
99
3
439
1,6
8,4
36,3
30,4
22,6
0,7
100
14
18
92
154
160
1
439
3,2
4,1
21,0
35,1
36,4
0,2
100
47
101
147
58
85
1
439
10,7
23,0
33,5
13,2
19,4
0,2
100
0,992
1,017
1,257
5.2.2. Tokat mutfağına ait yemeklerin özgünlük analizi
H2: Tokat halkının yazılı kaynaklarda belirtilen Tokat mutfağına ait
yiyecekleri Tokat’a özgün bulma düzeyi nedir?
Tokat mutfağında yer alan 67 ürünün özgünlük düzeyine yönelik
betimleyici analizine ilişkin sonuçlar tablo 6’da görülmektedir. Bu yemekler
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 365
arasında tokat kebabı (427), bat (376 ), keşkek (285), madımak (319),
Tokat tavası (344), baklalı dolma (339), etli dolma (280), yavan dolma
(213), pehlili pilav (250), dolma içi (272), bacaklı çorba (310), helle çorbası
(278), toyga çorbası (235), mercimekli hamur çorbası (232), almus böreği
(309), cevizli çörek (334), katmer (258), çökelekli gözleme (245), çökelekli
pide (262), Tokat simidi (385), yağlı (396), bez sucuk (347), çemen (365),
zile pekmezi (424), zile kömesi (399), tarhana (200), kızılcık hoşafı (170),
kuşburnu marmeladı (263) ve yufka tatlısı (184) olmak üzere 29 yemek
katılımcılar tarafından Tokat’a özgün yiyecekler olarak görülmektedir.
Tablo 6. Tokat Mutfağının Özgünlüğü
Yemekler
Tokat Kebabı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Bat
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Keşkek
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Madımak
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Tokat Tavası
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Baklalı Dolma
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Etli Dolma
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
x̄ S.S. N
1,027 ,1632
427
12
0
%
97,3
2,7
0
1,243 ,6210
376
19
85,6
4,3
44
10
1,474 ,7046
285
100
64,9
22,8
54
12,3
1,380 ,6715
319
73
72,7
16,6
47
10,7
1,365 ,7336
344
32
78,4
7,3
63
14,3
1,388 ,7503
339
28
77,4
6,4
72
16,2
1,626 1,670
280
78
63,9
17,8
81
18,3
Yemekler
Zambak reçeli
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Püşürük Çorba
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Keşbo Çorba
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kamalı Çorba
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kelem Çorbası
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Çoştu Yemeği
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Basta
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
x̄ S.S.
2,166 ,9127
N
%
150
68
34,2
15,5
221
50,3
90
56
20,5
12,8
293
66,7
60
61
13,7
13,9
318
72,4
56
60
12,8
13,7
323
73,5
88
81
20,0
18,5
270
61,5
51
60
11,6
13,7
328
74,7
56
83
12,8
18,9
300
67,3
2,467 ,8183
2,595 ,7275
2,615 ,7118
2,419 ,8093
2,636 ,6886
2,560 ,7154
366 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Yavan (Erikli)
Dolma
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Pehlili Pilav
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kuskus
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Dolma İçi
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Nohut Yahnisi
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Nivik
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Bacaklı Çorba
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Helle Çorbası
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Toyga Çorbası
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Gendüme Çorbası
Tokat’a Özgün
1,899 ,9285
Ferfene
213
57
48,5
13,0
169
38,5
1,752 ,9115
250
48
56,9
10,9
141
32,2
2,016 ,8233
144
145
32,8
33,0
150
34,2
1,588 ,8114
272
76
62,0
17,3
91
20,7
1,945 ,7919
150
163
34,2
37,1
126
28,7
2,169 ,9318
158
49
36,1
11,2
232
52,7
1,433 ,7243
310
68
70,6
15,5
61
13,9
1,672 1,679
278
56
63,3
12,8
105
23,9
1,734 ,8578
235
86
53,5
19,6
118
26,9
2,005 ,9166
183
41,7
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Pakali
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Gelin Parmağı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Baldıran
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Isırgan Yağlı Aşı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Şipsi
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Papa
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Siron
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Olibah
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Tülü Köfte
Tokat’a Özgün
2,519 1,6313
91
60
20,7
13,7
288
65,6
55
60
12,5
13,7
324
73,8
67
62
15,3
14,1
310
70,6
69
59
15,7
13,4
311
70,9
101
71
23,0
16,2
267
60,8
73
108
16,6
24,6
258
58,8
41
68
9,3
15,5
330
75,2
57
112
13,0
25,5
270
61,5
61
81
13,9
18,5
297
67,6
52
11,8
2,686 1,6123
2,558 ,7498
2,556 ,7561
2,451 1,6858
2,426 ,7665
2,663 ,6483
2,490 ,7210
2,606 1,5430
2,645 ,6901
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 367
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Mercimekli Hamur
Çorbası
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Cevizli Çörek
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Katmer
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Yufka
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Çökelekli Gözleme
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Çökelekli Pide
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Tokat Simidi
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Yağlı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Bez Sucuk
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
71
16,2
185
42,1
1,779 ,8882
232
72
52,8
16,4
135
30,8
1,374 ,7137
334
44
76,1
10
61
13,9
1,534 ,7104
258
125
58,8
28,5
56
12,7
1,804 ,7389
171
183
39,0
41,7
85
19,3
1,572 ,7111
245
137
55,8
31,2
57
14,0
1,508 ,6786
262
131
59,7
29,8
46
10,5
1,210 ,7099
385
24
87,7
5,5
30
6,8
1,157 ,5015
396
17
90,2
3,9
26
5,9
1,330 ,6810
347
39
79,0
8,9
53
12,1
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kulak Cadı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kavlak Börek
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Pırasa Böreği
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Mısır Böreği
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Yaş Börek
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Hamba
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Almus Böreği
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Güdül
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kumak
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
54
12,3
333
75,9
40
57
9,1
13,0
342
77,9
56
61
12,8
13,9
322
73,3
91
141
20,7
32,1
207
47,2
63
126
14,4
28,6
250
57,0
81
80
18,5
18,2
278
63,3
59
48
13,4
10,9
332
75,7
309
22
70,4
5,0
108
24,6
80
53
18,2
12,1
306
69,7
73
66
16,6
15,0
300
68,4
2,759 1,5368
2,611 ,7094
2,269 ,7885
2,431 ,7366
2,453 ,7921
2,626 ,7163
1,570 1,0266
2,519 ,7903
2,522 ,7698
368 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Çemen
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Zile Pekmezi
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Zile Kömesi
(Coğrafi İşaretli)
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Pestil
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Tarhana
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kızılcık Hoşafı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kuşburnu
Marmeladı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
1,239 ,5732
365
44
83,1
10,0
30
6,9
1,057 ,3154
424
5
96,6
1,1
10
2,3
1,146 ,4842
399
16
90,9
3,6
24
5,5
1,779 ,7208
173
190
39,4
43,3
76
17,3
1,702 ,7277
200
171
45,6
39,0
68
15,4
1,918 ,8291
170
135
38,7
30,8
134
30,5
1,572 ,7667
263
101
59,9
23,0
75
17,1
Hasurda
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Sini Çevirme
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Kuru Erik Tatlısı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Lalek (Leylek)
Giliği
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Pancar Tatlısı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Pekmez Helvası
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Yufka Tatlısı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
Tırtıl Tatlısı
Tokat’a Özgün
Tokat’a Özgün
Değil
Fikrim Yok
2,451 1,7033
113
48
25,7
10,9
278
63,4
157
54
35,8
12,3
228
51,9
160
58
36,4
13,2
221
50,4
117
57
26,7
13,0
265
60,3
162
51
36,9
11,6
226
51,5
188
57
42,8
13,0
194
44,2
184
79
41,9
18,0
176
40,1
169
90
38,5
20,5
180
41,0
2,166 ,9300
2,144 ,9289
2,342 ,8768
2,150 ,9364
2,018 ,9410
1,986 ,9140
2,080 ,8998
Katılımcılar Tokat mutfağına ait 35 yemeğin Tokat’a özgünlüğü
konusunda ise bir fikirlerinin olmadığını belirtmişlerdir. Kuskus (n=150,
%34,2, x̄ =2,016), nivik (n=232, 52,7, x̄ =2,169), gendüme çorbası
(n=185, %42,1, x̄ =2,005), zambak reçeli (n=221, %50,3, x̄ =2,166),
püşürük çorbası (n=293, %66,7, x̄ =2,467), keşbo çorbası (n=318, %
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 369
72,4, x̄ =2,595), kamalı çorba (n=323, %73,5, x̄ =2,615), kelem çorbası
(n=270, %61,5, x̄ =2, 419), çoştu yemeği (n=328, %74,7, x̄ =2,636),
basta yemeği (n=300, %67,3, x̄ =2,560), ferfene (n=288, %65,6, x̄
=2,519), pakali (n=324, %73,8, x̄ =2,686), gelin parmağı (n=310, %70,6,
x̄ =2,558), baldıran yemeği (n=311, %70,9, x̄ =2,556), ısırgan yağlı aşı
(n=267, %60,8, x̄ =2,451), şipsi ( n=258, %58,8, x̄ =2,426), papa yemeği
(n=330, %75,2, x̄ =2,663), siron (n= 270, %61,5, x̄ =2,490), olibah
(n=297, %67,6, x̄ =2,606), tülü köfte (n=333, %75,9, x̄ =2,645), kulak
cadı (n=342, %77,9, x̄ =2,759), kavlak börek (n=322, %73,3, x̄ =2,611),
pırasa böreği (n=207, %47,2, x̄ =2,269), mısır böreği (n=250, %57,0, x̄
=2,431), yaş börek (n=278, %63,3, x̄ =2,453), hamba (n=332, %75,7,
x̄ =2,626), güdül (n=306, %69,7, x̄ =2,519), kumak (n=300, %68,4, x̄
=2,522), hasurda (n=278, %63,4, x̄ =2,451), sini çevirme (n=228, %51,9,
x̄ =2,166), yavan erik tatlısı (n=221, %50,4, x̄ =2,144), lalek giliği (n=265,
%60,3, x̄ =2,342), pancar tatlısı (n=226, %51,5, x̄ =2,150), pekmez helvası
(n=194, %44,2, x̄ =2,018) yemeklerinin Tokat’a özgün olup olmadığını
bilmediklerini belirtmişlerdir.
Katılımcılar pestil (n=190, %43,3 ve x̄ =1,779), nohut yahnisi (n=163,
%37,1 ve x̄ =1,945) ve yufka (n=183, %41,7 ve x̄ =1,804) olmak üzere
3 yemeğin ise tokat mutfağına özgün olmadığını düşünmektedirler. Bunun
yanında hakkında çoğunlukla fikir sahibi olunmayan pestil (n=190, %43,3
vex̄ =1,779), şipsi (n=108, %24,6 ve x̄ =2,426), siron (n=112, %25,5
vex̄ =2,490), pırasa böreği (n=141, %32,1 ve x̄ =2,265) ve mısır böreği
(n=126, %28,5 ve x̄ =2,431) yemeklerinin ise Tokat’a özgün olmadığı
konusunda da önemli düşünceler yer almaktadır.
5.2.3. Tokat mutfağındaki yemeklerin aylık pişirilme sıklığı analizi
Tablo 7’de Tokat mutfağında olduğu literatür araştırması sonucu belirlenen
yemeklerin aylık olarak pişirilme sıklığı belirtilmiştir. Tokat mutfağında yer
alan yemeklerin çoğunun (56 yemek) yılda bir kere pişirildiği veya hazırlandığı
görülmektedir. Tablo 7’ye göre yılda bir kere hazırlanan yemekler şunlardır:
Tokat kebabı, bat (ikinci sırada ayda bir (kere), madımak, tokat tavası, etli
dolma, yavan dolma, pehlili pilav, kuskus (yılda bir kere hazırlanır, saklanır
ve gerektiği zaman pişirilir), dolma içi, nohut yahnisi, nivik, bacaklı çorba,
helle çorbası, toyga çorbası, gendüme çorbası, mercimekli hamur çorbası,
cevizli çörek, bez sucuk, çemen, zile pekmezi, zile kömesi, pestil, tarhana,
kızılcık, kuşburnu marmeladı, zambak reçeli, püşürük çorba, keşbo çorba,
kamalı çorba, kelem (lahana) çorbası, çoştu yemeği, basta yemeği, ferfene,
pakali yemeği, gelin parmağı, baldıran (baldıran otu), ısırgan yağlı aşı,
şipsi yemeği, şipsi, papa, siron, olibah, tülü köfte, kulak cadı, kavlak börek,
370 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
pırasa böreği, mısır böreği, yaş börek, hamba, almus böreği, güdül, kumak,
hasurda, sini çevirme, kuru erik tatlısı, lalek giliği, pancar tatlısı, pekmez
helvası, yufka tatlısı ve tırtıl tatlısıdır.
Tablo 7. Tokat Yemeklerinin Pişirilme Sıklığı (Mutfakta Popülerliği)
22
5,0
227 52,1 19
3,6
66
15,0 110 25,1 22
5,0
Keşkek
141 32,1 45
10,3 36
8,2
25
5,7
37
8,4
138 31,4 17
3,8
Madımak
96
21,9 65
14,8 43
9,8
22
5,0
62
14,1 131 29,8 20
4,6
Tokat Tavası
98
22,4 35
8,0
27
6,2
18
4,1, 26
5,9
Baklalı Dolma
130 29,6 59
13,4 40
9,1
19
4,3
45
10,3 126 28,7 20
4,6
Etli Dolma
190 43,4 45
%
1,6
5,2
Hiç
7
23
%
Yılda 1 Kere
5,7
9,3
%
25
15,5 41
Ayda 4 Kere
7,6
109 24,8 68
%
106 24,3 33
Bat
Ayda 2 Kere
Ayda 4’ten
Fazla
%
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
%
Tokat Kebabı
Ayda 1 Kere
Ayda 3 Kere
Tokat Yemeklerini Aylık Pişirme Sıklıkları
%
Yemekler
10,2
132 30,1 56
12,8 32
7,3
18
4,1
42
9,6
135 30,8 24
5,5
Yavan (Erikli)
Dolma
9. Pehlili Pilav
81
18,5 28
6,4
13
3,0
12
2,7
20
4,6
229 52,4 56
12,9
87
19,9 41
9,4
17
3,9
11
2,5
19
4,3
220 50,2 44
10,0
10. Kuskus
11. Dolma İçi
12. Nohut Yahnisi
13. Nivik
14. Bacaklı Çorba
15. Helle Çorbası
16. Toyga Çorbası
17. Gendüme
81
18,5 60
13,7 16
3,7
21
4,8
22
5,0
188 42,9 51
11,5
115 26,3 59
13,5 37
8,4
25
5,7
29
6,6
133 30,4 41
10,0
99
22,6 65
14,8 36
8,2
24
5,5
37
8,4
142 32,4 36
8,2
64
14,6 15
3,4
1,8
13
3,0
20
4,6
254 58,1 65
14,7
96
21,9 77
17,6 46
10,5 26
5,9
51
11,6 116 26,5 27
6,0
79
18,1 54
12,4 47
10,8 24
5,5
39
8,9
162 37,2 34
7,8
90
20,6 53
12,1 41
9,4
39
8,9
43
9,8
133 30,4 40
9,2
82
18,8 38
8,7
36
8,2
17
3,9
26
5,9
175 40,0 65
14,9
79
18,0 82
18,7 29
6,6
24
5,5
38
8,7
144 32,9 43
9,8
100 22,8 64
14,6 32
7,3
19
4,3
58
13,2 127 29,0 39
8,9
126 28,8 82
18,7 32
7,3
22
5,0
58
13,2 99
22,6 20
4,5
101 23,1 60
13,7 37
8,4
23
5,3
60
14,3 124 28,3 32
7,3
122 27,9 55
12,6 41
9,4
26
5,9
73
16,7 98
22,4 24
5,5
109 24,0 67
15,3 45
10,3 21
4,8
85
19,5 83
19,0 29
6,7
59
13,4 24
5,5
40
9,1
54
12,3 176 36,9 76
17,3 24
5,5
73
16,6 44
10,0 43
9,8
45
10,3 128 29,2 78
17,8 28
6,4
94
21,4 40
9,1
37
8,4
31
7,1
75
17,1 136 31,0 26
5,9
74
16,9 30
6,8
26
5,9
22
5,0
69
15,7 176 40,1 42
9,5
68
15,5 28
6,4
30
6,8
12
2,7
64
14,6 193 44,1 44
10,0
Çorbası
18. Mercimekli
Hamur Çorbası
19. Cevizli Çörek
20. Katmer
21. Yufka
22. Çökelekli
Gözleme
23. Çökelekli Pide
24. Tokat Simidi
25. Yağlı
26. Bez Sucuk
27. Çemen
28. Zile Pekmezi
8
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 371
29. Zile Kömesi
30. Pestil
31. Tarhana (Toz)
32. Kızılcık Hoşafı
33. Kuşburnu
69
15,7 36
8,2
16
3,6
9
2,1
52
11,8 213 48,5 44
10,0
66
15,1 36
8,2
19
4,3
10
2,3
44
10,0 217 49,5 47
10,7
86
19,6 49
11,2 39
8,9
22
5,0
58
13,2 148 33,7 37
8,4
81
18,5 19
4,3
17
3,9
7
1,6
18
4,1
54
12,3 27
6,2
30
6,8
26
5,9
95
21,7 169 38,6 38
8,6
11,0 20
4,6
9
2,1
9
2,1
16
3,7
267 61,1 70
0,9
35. Püşürük Çorba
36. Keşbo Çorba
37. Kamalı Çorba
38. Kelem Çorbası
39. Çoştu Yemeği
40. Basta
41. Ferfene
42. Pakali
43. Gelin Parmağı
44. Baldıran
45. Isırgan Yağlı
56
12,8 12
2,8
11
2,5
1
0,2
7
1,6
271 62,6 81
18,6
54
12,4 11
2,5
10
2,3
4
0,9
4
0,9
275 63,1 81
18,6
49
11,2 18
4,1
6
1,4
3
0,7
5
1,1
277 63,5 81
18,7
48
11,0 22
5,0
12
2,8
4
0,9
11
2,5
267 61,2 75
17,3
44
10,1 9
2,1
13
3,0
8
1,8
6
1,4
273 62,6 86
19,7
56
12,8 14
3,2
8
1,8
2
0,5
14
3,2
262 60,1 83
19,0
47
10,8 10
2,3
7
1,6
7
1,6
6
1,4
278 63,8 84
19,3
45
10,3 5
1,1
6
1,4
8
1,8
9
2,1
280 64,2 86
19,8
38
8,7
9
2,1
13
3,0
7
1,6
8
1,8
279 64,0 85
19,5
40
9,2
11
2,5
11
2,5
5
1,1
10
2,3
277 63,5 85
19,5
35
8,0
10
2,3
14
3,2
6
1,4
11
2,5
276 63,3 87
20,0
46. Şipsi
47. Papa
48. Siron
49. Olibah
50. Tülü Köfte
51. Kulak Cadı
52. Kavlak Börek
53. Pırasa Böreği
54. Mısır Böreği
55. Yaş Börek
56. Hamba
57. Almus Böreği
58. Güdül
59. Kumak
60. Hasurda
61. Sini Çevirme
62. Ku. Erik Tatlısı
63. Lalek Giliği
64. Pancar Tatlısı
65. Pekmez Helvası
66. Yufka Tatlısı
67. Tırtıl Tatlısı
62
14,2 10
2,3
11
2,5
7
1,6
16
3,7
254 58,3 79
18,1
42
9,6
1,8
15
3,4
6
1,4
9
2,1
275 63,1 84
19,2
49
11,2 10
2,3
12
2,8
7
1,6
9
2,1
274 62,8 78
17,9
57
13,1 9
2,1
14
3,6
7
1,6
10
2,3
263 60,3 79
18,2
40
9,8
8
1,8
19
4,4
9
2,1
14
3,2
265 60,8 84
19,2
49
11,2 7
1,6
13
3,0
5
1,1
6
1,4
274 62,8 85
19,5
42
9,6
2,1
19
4,4
9
2,1
9
2,1
267 61,2 84
19,2
52
11,9 21
4,8
21
4,8
7
1,6
16
3,7
247 56,7 75
17,2
46
10,6 15
3,4
16
3,7
7
1,6
14
3,2
261 59,9 80
18,3
68
15,6 20
4,6
18
4,1
11
2,5
15
3,4
228 52,3 79
18,2
43
9,9
13
3,0
9
2,1
4
0,9
7
1,6
278 63,8 85
19,5
61
14,0 19
4,4
18
4,1
11
2,5
16
3,7
237 54,4 77
17,7
43
9,9
11
2,5
13
3,0
6
1,4
8
1,8
275 63,1 83
19,1
46
10,6 13
3,0
11
2,5
10
2,3
8
1,8
271 62,2 80
18,4
41
9,4
2,5
16
3,7
5
1,1
8
1,8
282 64,7 76
17,5
44
10,1 9
2,1
17
3,9
5
1,1
13
3,0
271 62,2 80
18,4
48
11,0 25
5,7
12
2,8
7
1,6
12
2,8
258 59,2 77
17,7
53
12,2 15
3,4
13
3,0
6
1,4
6
1,4
267 61,2 79
18,2
41
9,4
16
3,7
11
2,5
7
1,6
6
1,4
283 64,9 75
17,2
41
9,4
20
4,6
20
4,6
8
1,8
13
3,0
259 59,4 78
17,9
64
14,7 20
4,6
22
5,0
12
2,8
19
4,4
232 53,2 70
16,0
61
14,0 25
5,7
22
5,0
14
3,2
12
2,8
246 56,4 59
13,5
Marmeladı
34. Zambak Reçeli 48
Aşı
8
9
11
232 53,0 65
14,8
372 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Tablo 7’de yer alan bilgilere göre katılımcılar; keşkek, baklalı dolma, etli
dolma, dolma içi, bacaklı çorba, cevizli çörek, katmer, çökelekli gözleme ve
çökelekli pidenin en az ayda bir kere pişirildiğini ifade etmektedirler. Yine
tablo 7’ye göre katılımcılar Tokat simidi (n=176, %36,9) ve yağlı (n=128,
%29,2) yiyeceklerinin ayda dört ten fazla pişirildiğini ifade etmektedirler.
5.3. Tokat Mutfağına Yönelik Faktör Analizi
Aralarında düşük ilişki olduğu düşünülen çok sayıdaki değişkenin
uygun olarak yapılandırılması, ölçeğin yapı geçerliliğinin test edilerek
gruplandırılması ve belirli faktörlere dönüştürülmesi amacıyla faktör
analizi yapılmıştır. Faktör analizi sonucunda KMO örneklem değerinin
0,926, Bartletts testi ki-kare değerinin 4346, 885 ve anlamlılık değerinin
de P=0,000 olduğu belirlenmiştir. Bu değerler verilerin faktör analizi için
yeterli olduğunu ifade etmektedir.
Faktör analizi sonucunda, 16 ifade Varimax rotasyonu ile öz değeri
1’den fazla olan ve faktör yükleri 0,30’dan büyük ifadeler dikkate alınmıştır.
Faktör analizi sonucu Tokat mutfağı imajı ölçeğinin 3 boyuttan oluştuğu
belirlenmiştir. Güvenlik Kalite boyutu yedi (7) maddeden Çekicilik boyutu
beş (5) maddeden ve Sanat ve Teknik boyutu ise 4 maddeden oluşmaktadır.
Güvenlik ve Kalite boyutu toplam varyansın %47,785’ini, Çekicilik boyutu
toplam varyansın %6,085’ini, Sanat ve Teknik boyutu ise toplam varyansın
%7,571’ini açıklamaktadır. Boyutlar ise toplam varyansın %61,532’sini
açıklamaktadır. Tablo 8’de faktör analizi sonuçları yer almaktadır.
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 373
Tablo 8. Tokat Mutfağı İmajının Faktör Analizi
Faktörler
Faktör
Yükü
Güvenlik ve Kalite
Özdeğer Açıklanan Cronbach
Varyans % Alpha
7,660
Tokat’ın yemekleri lezzetlidir
,803
Tokat yemeklerinin kokusu güzeldir
,799
Tokat’ın yemekleri güvenlidir
,750
Tokat yemekleri çekicidir
,740
Tokat’ın yemekleri hijyeniktir
,731
Tokat’ın yemeklerinde taze malzemeler
kullanılır
,707
Tokat’ın yemekleri organiktir
,696
Tokat yemekleri aileye yöneliktir
,390
Çekicilik
0,974
Tokat yemeklerinin görünüşü güzeldir
,672
Tokat’ın yemeklerinin sindirimi kolaydır
,528
Tokat’ın yemekleri katkısızdır
,505
Tokat yemekleri masadakiler tarafından
paylaşılır
,438
Sanat ve Teknik
1,211
Tokat yemekleri pişirilirken bilimsel
teknikler kullanılır
,832
Tokat yemekleri garnitür ve soslar eşliğinde
sunulur
,777
Tokat yemekleri çeşitli pişirme teknikleri ile
hazırlanır
,582
Tokat yemeklerinin hazırlanması uzun
zaman alır
,416
47,875
6,085
,0,719
0,683
% 7,571 ,771
Varimax rotasyonlu temel bileşenler analizi. Açıklanan toplam Varyans: 61,532
KMO örneklem Yeterliliği: ,926; Bartletts Küresellik Testi: 4346,885; P=0,000
Ölçeğin tamamı için Alpha: ,803
5.4. Hipotez Testleri
H10: Katılımcılara göre Tokat mutfağı olumlu bir imaja sahiptir.
Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde katılımcıların Tokat
mutfağına ait imaj ifadelerine katılım düzeyine ilişkin sonuçlar Tablo
374 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
9’da yer almaktadır. Bu incelemede aritmetik ortalama ve standart sapma
değerlerinden yararlanılmıştır.
Tablo 9. Tokat Mutfağının İmajı
N
x̄
S.S.
Tokat’ın yemekleri güvenlidir
438
4,2169
1,01295
Tokat’ın yemekleri hijyeniktir
439
4,0569
1,00635
Tokat’ın yemeklerinin sindirimi kolaydır
438
3,6347
1,06058
Tokat’ın yemekleri katkısızdır
439
4,0911
2,64677
Tokat’ın yemekleri organiktir
438
4,0023
1,02262
Tokat’ın yemeklerinde taze malzemeler kullanılır
437
4,0595
,98434
Tokat’ın yemekleri lezzetlidir
439
4,2642
,96910
Maddeler
Tokat yemeklerinin kokusu güzeldir
439
4,0934
,99447
Tokat yemekleri çekicidir
439
4,0182
1,03352
Tokat yemeklerinin görünüşü güzeldir
439
3,9909
1,07053
Tokat yemekleri masadakiler tarafından paylaşılır
438
4,2626
2,48234
Tokat yemekleri aileye yöneliktir
439
4,1754
1,69170
Tokat yemekleri garnitür ve soslar eşliğinde sunulur
439
3,2528
1,19448
Tokat yemeklerinin hazırlanması uzun zaman alır
438
3,6598
,99232
Tokat yemekleri çeşitli pişirme teknikleri ile hazırlanır
439
3,9818
1,01794
Tokat yemekleri pişirilirken bilimsel teknikler
kullanılır
439
3,0820
1,25790
Tablo 9 incelendiğinde katılımcıların verdiği yanıtlara göre Tokat
mutfağına ait imajın yüksek olduğu görülmektedir. Tablo 9 sonuçlarına göre
katılımcıların Tokat mutfağı imajı içerisinde “ Tokat’ın yemekleri lezzetlidir”
ifadesi x̄ = 4,2642 ortalama ile en yüksek imaja sahiptir. “Tokat Yemekleri
Masadakiler tarafından paylaşılır” ifadesi x̄ =4,2626 ortalama ile ikinci
yüksek değere sahiptir. “Tokat yemekleri pişirilirken bilimsel teknikler kullanılır”
ifadesi ise x̄ =3,0820 ortalama ile en düşük imaja sahiptir. “Tokat yemekleri
garnitür ve soslar eşliğinde sunulur” ifadesi ise x̄ =3,2528 ortalama ile ikinci
en düşük imaja sahiptir. Bu sonuçlar ışığında H10: Katılımcılara göre Tokat
mutfağı olumlu bir imaja sahiptir hipotezi kabul edilmiştir.
H11: Tokat mutfağının imajı katılımcıların yaşlarına göre anlamlı farklılık
göstermektedir.
H11 Hipotezini ve yaş aralıklarına göre katılımcıların Tokat mutfağının
farklı düşüncede olup olmadığını test amacıyla Anova testi yapılmıştır.
Anova testi sonucuna göre yaş grupları arasında Tokat mutfağı imajının
sanat ve teknik boyutunda anlamlılık bulunmaktadır. Hangi yaş grupları
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 375
arasında farklılık olduğunu belirlemek için bir alt test olan Post Hoc
testlerinden değerler eşit aralıklı veya birbirine yakın olması sebebiyle Tukey
testi yapılmıştır. Anova testinin analiz sonuçları tablo 10’da gösterilmiştir.
Tablo 10. Tokat Mutfağı İmajının Yaşa Göre Karşılaştırılması
Boyutlar
Güvenlik
ve Kalite
Çekicilik
Sanat ve
Teknik
Yaş
N
Ort.
SS
F
P
Açıklama
2,017
0,075
Fark Yok
1,232
0,293
Fark Yok
A
18-24
89
26,7079
6,17031
B
25-34
95
27,9263
5,71717
C
35-44
106
29,3208
7,81275
D
45-54
104
28,3750
5,84789
E
55-64
34
29,6765
5,04958
F
65 ve
Yukarı
6
27,5000
10,13410
A
18-24
90
19,8889
7,33844
B
25-34
97
20,6289
4,64202
C
35-44
105
20,7810
4,41366
D
45-54
106
20,5660
4,01668
E
55-64
34
22,4118
3,85430
F
65 ve
Yukarı
6
20,1667
7,05455
A
18-24
90
14,6000
3,29385
A<E
B
25-34
95
14,8421
2,92209
B<E
C
35-44
106
14,8019
3,27885
C<E
3,050
0,010
D
45-54
106
14,7642
2,95861
D<E
E
55-64
34
16,8235
2,32862
--------
F
65 ve
Yukarı
6
16,1667
5,26941
---------
Tablo 10’a göre göre yaş gruplarından E (55-64 yaş) grubu katılımcılar ile
diğer yaş grupları arasında Tokat mutfağı imajının sanat ve teknik boyutunda
anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir. Tablo 10’a göre 55-64 yaş grubundaki
katılımcılar Tokat mutfağının sanat ve pişirme teknikleri imajı konusunda
diğer yaş gruplarından farklı düşünmektedir. Diğer yaş grupları arasında ise
anlamlı bir farklılık tespit edilememiştir. Bu nedenle H11 hipotezi kısmen
kabul edilmiştir.
H12: Tokat mutfağının imajı katılımcıların cinsiyetine göre anlamlı farklılık
göstermektedir.
Katılımcıların cinsiyetlerine göre Tokat mutfağının imajına yönelik
düşünceleri tablo 11’de gösterilmiştir.
376 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Tablo 11. Tokat Mutfağı İmajının Cinsiyete Göre Karşılaştırılması
Boyutlar
Cinsiyet
Güvenlik ve
Kalite
Kadın
204
28,3333
6,93862
Erkek
224
28,1473
6,07507
Kadın
207
20,7923
5,58433
Erkek
225
20,4444
4,71110
Kadın
206
14,8252
3,03934
Erkek
225
15,0044
3,25068
Çekicilik
Sanat ve
Teknik
N
Ort.
T-Testi
SS
t
Sd
P
,296
426
0,768
,702
430
0,483
-,590
429
0,556
Tablo 11’e göre katılımcıların cinsiyetlerine göre Tokat mutfağının
imajına yönelik düşünceleri arasında bir farklılık görülmemiştir. Tablo 11’e
göre kalite ve çekicilik (t= 426; 0,296, p>0,05), Çekicilik (t= 430; 0,702 ve
P>0,483) ve Sanat ve Teknik (t= 429=-0,590 ve p> 0,556) boyutlarında
cinsiyete göre bir farklılık görülmemiştir. Bu sonuca göre H12 hipotezi kabul
edilmemiştir.
H13: Tokat mutfağının imajı katılımcıların eğitim durumlarına göre
anlamlı farklılık göstermektedir.
Tablo 11’de gösterildiği gibi katılımcıların eğitim durumlarına göre Tokat
mutfağının imajına yönelik algıları incelenmiştir.
Tablo 12. Katılımcıların Eğitim Durumlarına Göre Tokat Mutfağı
Boyutlar
Güvenlik
ve Kalite
Çekicilik
Sanat ve
Teknik
Yaş
N
Ort.
SS
A
İlköğretim
16
27,8750
9,08387
B
Ortaöğretim
63
30,1746
8,72250
F
p
Açıklama
C
Ön lisans
66
28,9394
5,05928 2,017 0,075
D
Lisans
228
27,8246
5,72920
E
Lisansüstü
58
27,7931
5,66540
A
İlköğretim
16
21,1250
4,47027
B
Ortaöğretim
63
21,7619
4,33186
C
Ön lisans
67
22,1791
7,32146 1,232 0,293
D
Lisans
231
20,1169
4,41433
E
Lisansüstü
58
19,9483
4,62041
A
İlköğretim
16
15,0625
3,88962
A<E
B
Ortaöğretim
63
16,0317
2,94557
B<E
C
Ön lisans
67
15,8358
2,73915 3,050 0,010
C<E
D
Lisans
229
14,5109
3,07168
D<E
E
Lisansüstü
59
14,5254
3,00778
--------
Fark Yok
Fark Yok
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 377
Tablo 12’de gösterildiği gibi katılımcıların eğitim durumlarına göre
Tokat mutfağının imajına yönelik algı incelemesinde sanat ve pişirme
tekniği konusunda ilköğretim, ortaöğretim, ön lisans, lisans eğitimi alanlar
lisansüstü eğitimi alan katılımcılara göre Tokat mutfağının imajına daha
olumlu bakmaktadırlar. Bu açıdan H13 hipotezi sanat ve teknik boyutunda
kabul edilmiştir.
H3: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin özgünlük durumu ile
katılımcıların cinsiyeti arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin özgünlük durumu ile katılımcıların
cinsiyeti arasında anlamlı bir ilişkiyi belirlemek için uygulanan Ki-Kare testi
sonuçları Tablo 13’te yer almaktadır.
Tablo 13. Tokat Mutfağına Ait Yemeklerin Özgünlüğünün Cinsiyetlere Göre
Karşılaştırılması (X2)
Cinsiyet
Özgün
Fikrim Yok
Yavan (Erikli ) Dolma
Erkek
X2
p
113
13,916
0,008
121
14,274
0,006
Püşürük Çorba
152
13,802
0,032
Keşbo Çorba
164
15,036
0,002
Kamalı Çorba
165
13,371
0,038
Çoştu Yemeği
165
14,305
0,026
Ferfene
152
17,869
0,022
Isırgan Yağlı Aşı
144
24,127
0,002
Tülü Köfte
169
16,842
0,010
Kulak Cadı
173
18,616
0,017
Kavlak Börek
168
22,150
0,001
Yaş Börek
146
19,551
0,003
Hamba
167
17,219
0,009
Güdül
161
18,051
0,006
Sini Çevirme
Kadın
n
Mercimekli Hamur Çorbası
122
12,736
0,013
Pekmez Helvası
108
12,105
0,017
Tırtıl Tatlısı
97
12,585
0,050
Bat
194
9,843
0,043
Yağlı
203
19,585
0,001
Kuru Erik Tatlısı
110
13,212
0,040
Şipsi
130
19,514
0,003
Siron
146
16,706
0,010
Pırasa Böreği
109
14,176
0,028
Mısır Böreği
127
18,581
0,005
378 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Analizin sonucuna göre örneklemin %51,48 ‘i erkek, % 48,15’ kadınlardan
oluşmaktadır. Tablo 13’e göre; kadın katılımcılar, erkek katılımcılara göre
yavan(erikli) dolma ve sini çevirme yemeğini Tokat mutfağının özgün
yemekleri olarak görmektedirler. Erkek katılımcılar ise mercimekli hamur
çorbası, pekmez helvası, tırtıl tatlısı, bat ve yağlı yiyeceklerini Tokat
mutfağının özgün yemekleri olarak kadın katılımcılara oranla daha özgün
olarak görmektedirler. Kadın katılımcılar; püşürük çorba, keşbo çorba, kamalı
çorba, çoştu yemeği, ferfene, ısırgan yağlı aşı, tülü köfte, kulak cadı, kavlak
börek, yaş börek, hamba ve güdül yemekleri için fikrim yok demektedir.
Erkek katılımcılar ise; kuru erik tatlısı, şipsi, siron, pırasa böreği ve mısır
böreği için özgünlük konusunda fikirlerinin olmadığını belirtmektedirler.
Bu açıdan H3 hipotezi kısmen kabul edilmiştir.
H4: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin özgünlük durumu ile katılımcıların
yaş grupları arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Ki-Kare analizi sonucunda elde edilen verilere göre katılımcıların yaş
grupları toplamında Tokat yemeklerinin özgünlüğüne verdikleri cevaplar
tablo 14’de gösterilmiştir. Tabloda yaş grupları arasında en yüksek frekans
(n) ve % sayıları gösterilmiş, diğerleri tablo kısaltması amaçlı yer almamıştır.
Fikrim Yok
Kuskus
42
33,9
29,997
0,012
Nivik
66
52,5
39,260
0,001
Gendüme Çorbası
58
31,4
53,675
0,000
Zambak Reçeli
54
49,9
35,399
0,002
25-34 Şipsi
Özgün
Değil
%
Yemekler
Özgün
Yaş Grubu
Tablo 14. 25-34 Yaş Grubuna Göre Tokat Mutfağı Yemeklerinin Özgünlüğü
X2
p
66
58,3
33,590
0,004
Güdül
78
69,2
30,909
0,009
Hasurda
72
62,4
36,060
0,015
Kuru Erik Tatlısı
61
49,9
32,753
0,005
Lalek Giliği
66
59,9
28,383
0,034
Pancar tatlısı
57
51
26,625
0,032
Pekmez Helvası
47
43,7
31,609
0,007
Tırtıl Tatlısı
53
40,5
32,091
0,006
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 379
Tabloya göre 25-34 yaş grubunda yer alanlar 12 yemeğin Tokat mutfağına
özgünlüğü konusunda fikirlerinin olmadığını belirtmiştir. Ayrıca Tablo 14’e
göre 25-34 yaş grubunda yer alanlar baklalı dolma ve bez sucuğun Tokat
mutfağına özgün olduklarını, pestilin Tokat mutfağına özgün olmadığını
belirtmişlerdir.
Tablo 15’te 35-44 yaş grubuna göre Tokat mutfağı yemeklerinin
özgünlüğüne ilişkin değerler yer almaktadır. Tabloda yaş grupları arasında
en yüksek frekans (n) ve % sayıları gösterilmiş, diğerleri tablo kısaltması
amaçlı yer almamıştır.
35-44 Baklalı Dolma
Bez Sucuk
Pestil
Fikrim Yok
Özgün
Değil
Yemekler
Özgün
Yaş Grubu
Tablo 15. 35-44 Yaş Grubuna Göre Tokat Mutfağı Yemeklerinin Özgünlüğü
%
X2
91
77,4
55,791 0,000
91
79,0
52,406 0,000
43,3
39,359 0,000
52
p
Basta
76
67,9
26,934 0,029
Baldıran
80
70,4
31,778 0,007
Tülü Köfte
83
75,4
31,488 0,008
Kulak Cadı
87
77,2
31,612 0,048
Pırasa Böreği
50
46,7
27,264 0,027
Yaş Börek
76
62,9
29,885 0,012
Sini Çevirme
64
51,5
33,839 0,004
Tablo 15’e göre 35-44 yaş grubunda yer alan katılımcılar yemeğin ise Tokat
mutfağına özgünlüğü konusunda fikirlerinin olmadığını belirtmişlerdir.
Tablo 16’da 45-54 Yaş grubuna göre tokat mutfağı yemeklerinin
özgünlüğüne ilişkin değerler yer almaktadır. Tabloda yaş grupları arasında
en yüksek frekans (n) ve % sayıları gösterilmiş, diğerleri tablo kısaltması
amaçlı yer almamıştır.
380 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
45-54
45-54
Fikrim Yok
Yavan (Erikli) Dolma
Özgün Değil
Yemekler
Özgün
Yaş Grubu
Tablo 16. 45-54 Yaş Grubuna Göre Tokat Mutfağı Yemeklerinin Özgünlüğü
%
X2
p
78
85,6
44,274 0,000
Keşkek
81
64,9
46,269 0,000
Madımak
78
72,7
39,361 0,000
Etli Dolma
74
63,9
122,073 0,000
Pehlili Pilav
76
56,9
64,827 0,000
Dolma İçi
76
62,0
30,320 0,005
Bacaklı Çorba
80
70,6
22,179 0,014
Helle Çorbası
79
63,3
38,482 0,001
Toyga Çorbası
67
53,5
40,101 0,000
Gendüme Çorbası
58
31,7
53,675 0,000
Cevizli Çörek
88
76,3
45,350 0,000
M. Hamur Çorbası
72
52,8
39,355 0,000
Katmer
72
58,8
21,284 0,019
Yufka
52
41,7
29,564 0,001
Çökelekli Gözleme
65
55,8
39,241 0,000
Çökelekli Pide
66
59,7
30,003 0,001
Yağlı
103
90,2
28,096 0,002
Bez Sucuk
91
79,0
52,406 0,000
Çemen
96
83,1
41,170 0,008
Pestil
52
43,3
39,359 0,000
Tarhana
58
45,6
33,030 0,005
Kızılcık Hoşafı
45
38,7
30,651 0,001
Kuşburnu Marmeladı
69
59,9
61,290 0,000
Kuskus
42
33,9
29,997 0,012
Nohut Yahnisi
48
37,1
25,320 0,005
Zambak Reçeli
54
49,9
35,399 0,002
Püşürük Çorba
76
66,3
39,203 0,001
Keşbo Çorba
83
71,8
39,645 0,001
Kamalı Çorba
81
72,9
25,122 0,048
Basta
76
67,9
26,934 0,029
Ferfene
75
64,9
39,171 0,006
Baldıran
80
70,4
31,778 0,007
Papa
85
74,7
27,682 0,024
Kumak
78
67,9
39,004 0,001
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 381
Tablo 16’ya göre 45-54 yaş grubunda yer alan katılımcılar ise 23
yemeğin Tokat mutfağına özgün olduğunu belirtmişlerdir. Yine 45-54 yaş
grubundaki katılımcılar 11 yemeğin Tokat mutfağına özgünlüğü konusunda
ise fikirlerinin olmadığını ifade etmişlerdir.
H5: Tokat Mutfağında Yer Alan Yiyeceklerin Pişirilme Sıklığı İle
Katılımcıların Cinsiyetleri Arasında Anlamlı Bir İlişki Vardır.
Katılımcıların cinsiyetlerine göre Tokat yemeklerinin pişirilme sıklığına
ait Ki-Kare sonuçları tablo 17’de gösterilmiştir. Analiz sonucuna göre
yemeklerin sıklığına dair cinsiyetler arası farklılıklar tabloda gösterilmiştir.
Ki-Kare testi sonucuna göre cinsiyet ile pişirme sıklığı arasında ilişki olan
yemekler tabloda gösterilmiştir.
Tablo 17. Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Yemeklerin Pişirilme Sıklığı
Aylık Pişirilme Sıklığı
1
2
3
4
p
P
0,009
Baklalı Dolma
Pehlili Pilav
115
26,204
0,010
Yufka
76
28,414
0,005
Çökelekli Pide
55
24,758
0,016
Pestil
111
25,780
0,028
Tarhana
87
24,472
0,040
Püşürük
Çorba
133
25,034
0,034
Çoştu Yemeği
134
27,346
0,038
Nivik
127 433 44767
0,000
Keşkek
Erkek
X2
119 433 26,381
433
80
30,095
433
66 433 23,632
Tokat Kebabı
Kadın
N
Yılda 1
Yemek
4’ten
Fazla
Cinsiyet
0,003
0,023
Katmer
65
21,877
0,039
Çökelekli
Gözleme
65
21,911
0,039
Çökelekli Pide 55
24,758
0,016
23,200
0,026
Yağlı
71
382 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Tablo 17’ye göre kadınlar, 10 yemeğin yılda 1 kere pişirildiğini
düşünmektedirler. Erkekler ise 3 yemeğin ayda 1 kere, 1 yemeğin yılda 1
kere ve 1 yemeğinde ayda 4’ten fazla pişirildiğini düşünmektedirler. 52
yemekte ise cinsiyete göre bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Bu sonuca
göre H5 hipotezi kısmen kabul edilmiştir.
H6: Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin pişirilme sıklığı ile katılımcıların
Tokat’ta yaşama süreleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Katılımcıların Tokatta yaşam süreleri ile yemeklerin pişirilme sıklığı
arasındaki ilişkiyi incelemek için Ki-Kare testi uygulanmıştır. Ki-Kare
testinin sonucu elde edilen veriler tablo Tokat’ta 10 yıldan az yaşam süresi
ile yemeklerin pişirilme sıklığı arasındaki ilişkiye yönelik analiz Tablo 18’de
gösterilmiştir.
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 383
Tablo 18. Tokat’ta Yaşam Süresi ile Yemeklerin Pişirilme Sıklığı Arasındaki İlişki
Pişirilme Sıklığı (Aylık)
1
10
Yıldan
Az
1.Bat
2.Madımak
3.Baklalı Dolma
4.Tokat Tavası
5.Etli Dolma
6.Pehlili Pilav
7.Kuskus
8.Dolma İçi
9.Nohut Yahnisi
10.Bacaklı Çorba
11.Helle Çorbası
12.Toyga Çorbası
13.Gendüme
Çorbası
14.Hamur Çorbası
15.Cevizli Çörek
16.Katmer
17.Yufka
18.Çökelekli
19.Gözleme
20.Çökelekli Pide
21.Yağlı
22.Bez Sucuk
23.Çemen
24.Tarhana
25.Kızılcık Hoşafı
26.Kuşburnu
Marmeladı
27.Püşürük Çorba
28.Kamalı Çorba
29.Çoştu Yemeği
30.Basta Yemeği
31.Ferfene Yemeği
32.Gelin Parmağı
33.Şipsi
34.Siron
35.Olibah
36. Kulak Cadı
37. Kavlak Börek
38. Mısır Böreği
39.Yaş Börek
40. Hamba
41. Hasurda
42. Sini Çevirme
43. Erik Tatlısı
44. Tırtıl Tatlısı
45. Madımak
46. Tokat Tavası
2
3
4
44
Yılda 1
Yemekler
4’ten fazla
Yıl
N
X2
p
44
47
49
44
41
48
43
43 95
41
33
45
45
46
92,489
91,259
103,643
91,023
118,414
78,033
68,964
109,163
74,892
66,320
70,840
82,060
135,772
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,001
0,000
0,000
0,002
0,000
0,000
0,000
43
41
35
36
35
65,309
84,886
77,247
71,495
85,833
0,002
0,000
0,000
0,000
0,000
33
31
34
38
45
55
44
87,480
79,810
53,652
76,653
77,958
86,956
70,125
0,000
0,000
0,029
0,005
0,001
0,000
0,004
57
59
57
57
59
58
54
57
58
57
56 95
54
53
58
58
59
55
52
47
108,596
126,157
120,754
113,115
121,738
115,800
99,177
107,571
108,016
118,476
132,027
112,603
95,237
114,133
92,160
91,770
124,771
68,944
91,259
91,023
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
384 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Tablo 18’de Tokat mutfağında yer alan yiyeceklerin pişirilme sıklığı
ile katılımcıların Tokat’ta yaşama süreleri arasında anlamlı bir ilişki vardır
hipotezi incelenmiştir 439 katılımcı arasından en yüksek cevabı veren yaş
grupları ve bunların değerleri Tablo 18’de gösterilmiştir. Analiz sonucunda
10 yıldan az yaşayanlar 45 yemek (95 cevap) için yılda bir kere pişirilmekte/
hazırlanmakta cevabını vermişlerdir. Tokat Tavası için ise ayda 4’ten fazla
pişirilmekte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tokat’ta 10-19 ve 20-29 yıl yaşam süresi ile yemeklerin pişirilme sıklığı
arasındaki ilişkiye yönelik analiz sonuçları Tablo 19’da gösterilmiştir.
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 385
Yemek
Yıllar
10-19
Yıl
20-29
yıl
1. Yavan Dolma
2. Pehlili Pilav
3. Kuskus
4. Tokat Simidi
5. Zile Kömesi
6. Püşürük Çorba
7. Keşbo Çorba
8. Kelem Çorba
9. Çoştu Yemeği
10. Papa Yemeği
11. Tülü Köfte
12. Kulak Cadı
13. Pırasa Böreği
14. Almus Bçreği
15. Güdül Yemeği
16. Kumak
17. Lalek Giliği
18. Pancar Tatlısı
19. Pekmez Helvası
20. Yufka Tatlısı
21. Tırtıl Tatlısı
22. Tokat Kebabı
23. Nivik
24. Pestil
25. Zambak reçeli
26. Pakali
27. Gelin Parmağı
28. Baldıran
29. Isırgan Yağlı Aşı
30. Papa
31. Siron
1
2
3
4
Yılda 1
Pişirilme Sıklığı
4’ten fazla
Yıl
10 Yıldan Az
Cevabı (N)
Tablo 19. Tokat’ta Yaşam Süresi ile Yemeklerin Pişirilme Sıklığı Arasındaki İlişki
X2
p
P
X2
51
118,414 0,000
48
78,033
0,000
43
68,964
0,001
76,411
0,000
90,383
0,000
34
43
108,596 0,000
57
58
82
110,212 0,001
58
123,216 0,000
57
120,754 0,000
57
107,571 0,000
55
139,741 0,000
57
118,476 0,000
53
71,509
50
121,393 0,000
58
126,632 0,000
56
125,508 0,000
58
112,254 0,000
58
112,115 0,000
54
127,320 0,000
49
110,004 0,000
52
68,544
0,006
56
83,789
0,000
57
85
0,000
112,388 0,000
57
69,995
0,004
58
78,606
0,003
58
124,688 0,000
58
115,800 0,000
59
112,207 0,000
59
123,899 0,000
57
131,908 0,000
57
107,571 0,000
386 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Tablo 19’da Tokat’ta 10-19 ve 20-29 yıl arası yaşayanların Tokat
mutfağında yer alan yiyeceklerin pişirilme sıklığına vermiş oldukları en
yüksek cevaplar görülmektedir. Tokat’ta 10-19 yıl yaşayanlar 20 yemeğe
yılda 1 kere pişirilmektedir cevabı vermişlerdir (n=82). Tokat Simidine
ise haftada 4’ten fazla pişirilmektedir cevabını vermişlerdir. Tokat Simidi
simit fırınlarında her gün pişirilmekte ve tüketicilere satılmaktadır. 20-29 yıl
arası Tokat’ta yaşayanlar ise 10 yemeğe yılda 1 kere pişirilmektedir (n=85)
cevabını vermişlerdir. Bu sonuca göre H6 hipotezi kısmen kabul edilmiştir.
6. Sonuç ve Öneriler
Mutfak kültürü ve yöresel yemekler gastronomi turizmi açısından
önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Sahip olunan mutfak kültürü ve onu
oluşturan yiyeceklerin sahip olduğu imajın farkında olabilmek gastronomi
pazarlamasının bilinçli olarak gerçekleştirilmesi açısından da önemli bir
faktördür. Mutfak kültürü imajı farkındalığının iki yönü bulunmaktadır.
Birincisi ve bilineni tüketicilerin destinasyonun sahip olduğu mutfak imajının
farkında olmasıdır. Bu farkındalık destinasyonun tercih edilmesinde önemli
bir unsurdur. Diğeri ise mutfak kültürünün bilinçli pazarlanmasında rol
oynayan yöre insanının ve iş birlikçilerinin sahip oldukları mutfak kültürünün
imajının farkında olmalarıdır.
Bu nedenle çalışmada Tokat’ta yaşayan ve Tokatlı olan bireylerin, Tokat
mutfak kültürünün imajına yönelik bilgi düzeylerinin tespit edilmesi
amaçlanmıştır.
Çalışmada elde edilen veriler ışığında halkın Tokat
mutfağının imajına yönelik olumlu algıya sahip oldukları görülmektedir.
İmaj soruları içerisinde “Tokat yemeklerinin sindirimi kolaydır”, “Garnitür ve
soslar eşliğinde sunulur”, “Tokat yemeklerinin hazırlanması uzun zaman alır”
ve “Tokat yemeklerinin pişirilmesinde bilimsel teknikler kullanılır” değişkenleri
kısmen olumlu imaja sahip görünmektedir. “Tokat yemekleri katkısızdır”
değişkeni olumlu imaja sahiptir. Diğer değişkenler ise tamamen olumlu bir
imaj algısına sahiptir.
Çalışmada literatür araştırması sonucu belirlenen ve Tokat mutfağında
yer aldığı düşünülen 67 yemeğin Tokat halkı tarafından özgünlüğünün
bilinip bilinmediğini belirlemeye yönelik özgünlük anketi yapılmıştır. Tokat
halkı, 67 yemekten 29’unun Tokat mutfağına özgün olduğunu, 3 yiyeceğin
ise (nohut yahnisi, yufka ve pestil) tokat mutfağına özgün olmadığını
belirtmişlerdir.
Tokat mutfağında yer aldığı belirlenen yemeklerin özgünlük durumu
yaş kategorilerine göre incelendiğinde; 25-34 yaş grubunun 12 yemeğin
özgünlüğü konusunda fikir ortaya koyamamışlardır. 35-44 yaş grubu 2
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 387
yemeğin Tokat mutfağına özgünlüğü konusunda diğer yaş gruplarından
farklı olarak özgün olduğunu (baklalı dolma, bez sucuk), pestil yiyeceğinin
Tokat’a özgün olmadığını ve 7 yemek konusunda ise fikirlerinin olmadığını
belirtmişlerdir. 45-54 yaş grubu ise Tokat mutfağında yer alan 23 yemeğin
Tokat mutfağına özgün olduğunu, 11 yemeğin ise özgünlüğü konusunda
fikirlerinin olmadığını belirtmiştir. 35 Yemeğin ise Tokat’a özgünlüğü
konusunda ise fikirlerinin olmadığını ifade etmişlerdir. Literatürde geçen 67
yemeğin Tokat mutfağında pişirilme/hazırlanma durumunu ölçmek üzere
yapılan anket çalışması sonucunda katılımcıların genel olarak yemeklerin
çoğunun yılda 1 kere pişirildiğini belirttiği görülmektedir.
Kadın katılımcılar Tokat kebabı, keşkek, baklalı dolma, pehlili pilav, yufka
(işkefe), çökelekli pide, pestil, tarhana, püşürük çorba ve çoştu yemeğinin
yılda 1 kere pişirildiğini ifade etmektedir. Erkek katılımcılar ise nivik ve yağlı
yiyeceklerinin yılda 1 kere pişirildiğini, katmer, çökelekli pide ve gözleme
yiyeceklerinin ise ayda 1 kere pişirildiğini düşünmektedir. Yaş gruplarına göre
pişirilme sıklığında ise 10 yıldan az süredir Tokat’ta yaşayanlar 20 yemeğin
yılda 1 kere, Tokat tavasının ise ayda 4 kereden fazla pişirildiğini, 10-19 yıl
arasında Tokat’ta yaşayanlar ise 20 yemeğin yılda 1 kere, Tokat simidinin ise
ayda 1 kere pişirildiğini belirtmektedir. 20-29 yıl arası Tokat’ta yaşayanlar ise
10 yemeğin yılda 1 kere pişirildiğini belirtmiştir.
Bu çalışma, mutfak kültürüne ait yiyeceklerin özgünlüğü ve pişirilme
sıklığı yönünden alanında özgün ilk çalışmadır. Bu noktada çalışmanın
eksikleri ve sınırlılıkları mevcuttur. Yeni çalışmalar ile bu alanda literatür
ve ampirik literatür zenginleştirilebilir. Ayrıca mutfaklarda yer alan
yiyeceklerin özgünlüğüne yönelik yeni ölçekler geliştirilmesi daha iyi veriler
elde edilmesi açısından alana daha çok katkı sağlayabilir. Yiyeceklerin
mutfaklara özgünlüğünün ve pişirilme sıklığının yaş grupları arasında
farkındalık düzeyinin belirlenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmesi
önem arz etmektedir. Bu şekilde yaş gruplarına göre farkındalığı, deneyim
durumu, bilinmesi durumu yiyeceklerin ve mutfak kültürünün unutulma
ve yaşatılma durumlarının belirlenmesi açısından oldukça önemli olduğu
düşünülmektedir. Ayrıca elde edilecek bilimsel veriler ışığında yöresel
mutfakların canlandırılması ve gelecek nesillere aktarılması oldukça önemlidir.
Çalışmanın, gastronomi ve yöresel mutfak çalışan bilim insanlarına, Tokat
halkına ve yöneticilerine, gastronomi turizmi alanında faaliyet gösteren iş
insanlarına ve aynı zamanda öğrencilere fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
388 | Tokat Mutfağının Algılanan İmajı Ve Tokat Mutfağı Farkındalığının Gastronomi Turizmi...
Kaynakça
Akbulut, B. A., & Yazıcıoğlu, İ. (2020). Destinasyon markası oluşumunda gastronomik kimlik ve imaj: Konya örneği. Türk Turizm Araştırmaları Dergisi, 4(1), 100-120.
Akgöz, E., ve Darkanova, E. (2020). Örgütsel sinizmin turizm sektöründe hizmet kalitesine etkisi. Meriç Uluslararası Sosyal ve Stratejik Araştırmalar
Dergisi, 4(9), 1-22.
Beşirli, H. (2011). Türk Kültüründe güç, iktidar, itaat ve sadakatin yemek sembolizmi esasında değerlendirilmesi. Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (58), 139-152.
Chang, R. C., & Mak, A. H. (2018). Understanding gastronomic image
from tourists’ perspective: A repertory grid approach. Tourism Management, 68, 89-100.
Çekiç, İ., ve Aksoy, M. (2021). Gaziantep ve Hatay illerini ziyaret eden yerli turistlerin mutfak imajı algı düzeylerine yönelik karşılaştırmalı bir araştırma
(A comparative study on perception levels of culinary ımage of domestic
tourists visiting Gaziantep and Hatay provinces). Journal of Tourism &
Gastronomy Studies, 9(4), 3064-3078.
Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E.K., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F.
(2013). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi.
Ciğerim, N. (2001). Batı ve Türk Mutfağı’nın gelişimi, etkileşimi ve yiyecek-içecek hizmetlerinde Türk mutfağının yerine bir bakış. Türk Mutfak Kültürü
Üzerine Araştırmalar, 28, 49-61.
Çapar, G. ve Yenipınar, U. (2016). Somut olmayan kültürel miras kaynağı olarak
yöresel yiyeceklerin turizm endüstrisinde kullanılması. Journal of Tourism
and Gastronomy Studies, 4(1), 100-115.
Çekal, N., ve Aslan, B. (2017). Gastronomik bir değer olarak tarhana ve coğrafi
işaretlemede tarhananın yeri ve önemi. Güncel Turizm Araştırmaları Dergisi, 1(2), 124-135.
Delil, B.K. (2022). Akademisyenlerin Yöresel Yemek Farkındalığı. (Yayımlanmamış Yüksek lisans tezi). Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Gök, S. A., Sezgin, A. C., ve Yıldırım, F. (2017). Gastronomi alanında Maraş
tarhanasının değerlendirilmesi. Aydın Gastronomy, 1(1), 61-70.
Hazarhun, E., ve Tepeci, M. (2018). Coğrafi işarete sahip olan yöresel ürün ve
yemeklerin Manisa’nın gastronomi turizminin gelişimine katkısı. Güncel
Turizm Araştırmaları Dergisi, 2(Ek1), 371-389.
Inwood, S. M., Sharp, J. S., Moore, R. H. ve Stinner, D. H. (2009), Restaurants, chefs and local foods: ınsights drawn from application of a diffusion of ınnovation framework. Agriculture and Human Values, 26(3),
177-191.
Cemal İnce / İbrahim Cemal Gençay | 389
İnce, C. Gök, T., Samatova, G., Turganbayeva, N., ve İsakova, D. (2020). Kırgızistan gastronomi haritası. Safran Kültür ve Turizm Araştırmaları Dergisi, 3(3), 360-382.
Kılıç, S. (2016). Cronbach’ın alfa güvenirlik katsayısı. Journal of Mood Disorders,
6(1), 47-48.
Köşker, H., Ercan, F., ve Albuz, N. (2018). Osmanlı Çileği’nin gastronomik
kimlik unsuru olarak değerlendirilmesi. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (30), 1236-1269.
Lertputtarak, S. (2012). The relationship between destination image, food image, and revisiting Pattaya, Thailand. International Journal of Business and
Management, 7(5), 111-121.
Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı-OKA (2023). Tokat’ın Coğrafi İşaretli Ürün
Sayısı 14’e yükseldi. https://oka.ka.gov.tr/tr/haber/tokat-in-cografi-isaretli-urun-sayisi-14-e-yukseldi (Erişim Tarihi: 12.09.2023).
Özkan, F. (2019). Gastronomik kimlik oluşturmada coğrafi işaretli ürünlerin etkisi: Afyonkarahisar örneği. (Yüksek Lisans Tezi). Afyonkocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar.
Peštek, A., & Činjarević, M. (2014). Tourist perceived ımage of local cuisine: The
case of Bosnian food culture. British Food Journal, 116(11), 1821-1838.
Sağır, A. (2012). Bir yemek sosyolojisi denemesi örneği olarak Tokat mutfağı. Electronic Turkish Studies, 7(4).
Saatçi, G. ve Demiral, N. Ö. (2018). “Yöresel Yemeklerin Yiyecek-İçecek İşletmelerinin Menülerinde Yer Alma Düzeylerinin Belirlenmesi: Bozcaada Örneği”, IWACT İnternational West Asia Congress of Tourism Reserarch 27 Sept-30 Sept 2018 Van-Turkey The Congress Book of Full
Texts-IWACT ISBN:978-605-2292-64-8 Genişletilmiş Baskı
Şahin, A., ve Meral, Y. (2012). Türkiye’de coğrafi işaretleme ve yöresel ürünler. Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi, 5(2), 88-92.
Tokat İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2023). Tokat Mutfağı. ttps://tokat.ktb.
gov.tr/TR-143211/tokat-mutfagi.html (Erişim Tarihi: 12.09.2023).
Türk Patent ve Marka Kurumu (2023). Coğrafi İşaret Nedir? https://ci.turkpatent.gov.tr/sayfa/co%C4%9Frafi-i%C5%9Faret-nedir (Erişim Tarihi:
12.09.2023).
UNESCO (2023). UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri. https://
www.unesco.org.tr/Pages/126/123/UNESCO-Somut-Olmayan-K%C3%BClt%C3%BCrel-Miras-Listeleri (Erişim Tarihi: 12.09.2023).
Yaman, S., ve Tekin, S. (2010). Öğretmenler için hizmet-içi eğitime yönelik
tutum ölçeği geliştirilmesi. Bayburt Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(1), 76-88.
Yönet Eren, F. (2018). Coğrafi işaret ile tescilli ürünlerin gastronomik destinasyonlara etkisi: Kapadokya Bölgesi’nde bir araştırma. (Yayımlanmamış Yüksek
lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.