Academia.eduAcademia.edu

KUTADGU BİLİG‟DE ÖG ve UKUŞ KAVRAMLARI

Türkçenin tarihsel dönemlerinde düşünsel alana ilişkin olarak ö-, uk-, ög, ukuş, sakınç, ukuşlug, öglüg, tetik vb yakın anlamlı kelimelerin metinlerde yaygın biçimde kullanıldığını görürüz. Arapçanın Türkçeyi etkilediği daha sonraki yüzyıllarda bu tür kavramlar için akıl, zeka gibi Arapça kökenli kelimelerin ukuş ve ög vb. kelimeleri unutturduğunu görmekteyiz. Bu bildiride Kutadgu Bilig"den hareketle ukuş ve ög kelimelerinin anlam ilişkileri belirlenmeye çalışılacak, bunların akıl, düşünce, zeka gibi kelimelerin anlamlarıyla ilgileri üzerinde durulacaktır.

KUTADGU BİLİG‟DE ÖG ve UKUŞ KAVRAMLARI Zafer Önler Türkçenin tarihsel dönemlerinde düşünsel alana ilişkin olarak ö-, uk-, ög, ukuş, sakınç, ukuşlug, öglüg, tetik vb yakın anlamlı kelimelerin metinlerde yaygın biçimde kullanıldığını görürüz. Arapçanın Türkçeyi etkilediği daha sonraki yüzyıllarda bu tür kavramlar için akıl, zeka gibi Arapça kökenli kelimelerin ukuş ve ög vb. kelimeleri unutturduğunu görmekteyiz. Bu bildiride Kutadgu Bilig‟den hareketle ukuş ve ög kelimelerinin anlam ilişkileri belirlenmeye çalışılacak, bunların akıl, düşünce, zeka gibi kelimelerin anlamlarıyla ilgileri üzerinde durulacaktır. Dilbilimin önemli ilkelerinden biri de bir dilde aynı kavram için birden çok karşılığın bulunmadığıdır. Dolayısıyla eş anlamlılıkla kast edilen aslında yakın anlamlılıktır. Bu ilkeden hareketle ukuş ve ög kelimeleri de eş anlamlı değil farklı iki kavramı gösteren, farklı anlamları olan iki kelimedir. Kutadgu Bilig‟deki kullanımlarına geçmeden önce bu kelimelerin başlıca kaynaklardaki tanımlarına bakmakta yarar vardır. Clauson, ukuş kelimesini “understanding” (anlama, kavrayış, kavrama yetisi) olarak açıklamaktadır.1 Aynı kaynakta uk- fiili ise “to understand” (anlamak, kavramak) olarak açıklanmıştır.2 Clauson, ög sözcüğünün ö- fiilinden geldiğini belirterek, anlamını şöyle izah etmektedir:’thought, meditation, reflection’ and by extension, the organ of think wiseley, intelligence’; pratically syn. with ukuş and in KB often associated with it; in the early period sometimes in Hend. with köŋül for ‘the mind…3 ( düşünme, meditasyon, düşünce. Geniş anlamda akıllılık, bilgelik, zeka. Özellikle KB‟de ukuşla sinonimdir, sıkça birlikte kullanılır. Eska dönemlerde bazen akıl için köŋül ile ikileme olarak kullanılır.) Clauson‟un ög kelimesini ukuşla sinonim olarak nitelendirmesinde yakın anlamlılık kastedilmiş olmalıdır. Clauson‟un eski metinlerindeki ög, köŋül kelimelerinin birlikte kullanımlarını ikileme olarak nitelendirmesi isabetli değildir. Uygur metinlerinde de görülen ve Kutadgu Bilig‟de çok yaygın olan bu kullanımlarda ög, insanın düşünsel, köŋül 1 Sir Gerard Clauson:An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford 1972, s.96. a.g.e. s.77. 3 a.g.e. s.99. 2 2 ise duygusal/ ruhsal yapısını karşılayan, insanda bulunması gereken ve bir birlerini tamamlayan iki ayrı kavramdır. Räsänen uk- fiilini “verstehen, einsehen” (anlamak, kavramak, idrak etmek) biçiminde anlamlandırmakta ve Orta Türkçede fiilin “hören”, Teleütçe ukā, ukkā “das Hörenswerte, Erzählung, Sage” (masal, hikaye) , Mong. Uka “verstehen, begreifen, Denken” (anlamak, kavramak, düşünmek) olarak açıklamıştır.4 Aynı kaynakta ög kelimesi ise, ö:g biçimiyle „Verstand, Denkfähigkeit, Besinnung‟ (akıl, bilinç, beyin; bilinç; idrak) olarak açıklanmış ve ögüt, ögdi, örgen- türevleri verileri ile modern dil ve lehçelerdeki kullanımları örneklendirilmiştir.5 Divānü Lügāti‟t-Türk‟te uk- fiiline „fehm‟ (understand) (kavrayış); ukul- „ „urifa‟; uksa- „yeftina‟ (anlamak); ukuş „fıtna‟ (idrak); ukuşluġ „fatin‟; uktur- „efheme‟ olarak tanımlanmıştır.6 Kāşgārî‟de ög kelimesi “akl, fıtna” (understanding) anlamlandırılmış, bu kelimenin türetildiği ö- fiili ise “fatina ba‟de mā olarak tefekker” (understand after thinking) (düşünme öncesi fehm etmek) olarak anlamlandırılmıştır.7 Görüldüğü gibi Kāşgārî, bu iki kelimeyi eş anlamlı olarak almamış, ayrı ayrı anlamlandırarak bunların iki ayrı kavramı belirttiğini göstermiştir. Bütün bu verilerden yola çıkarak, ukuş kelimesinin akıl, ög kelimesininse yaklaşık olarak zeka anlamlarına geldiği söylenebilir. Nitekim ukuş kelimesi için yapılan bu tanımlamalar, Arapça akıl kelimesinin tanımına uygun düşmektedir.8 Kutadgu Bilig indeksinde ise ukuş ve ög kelimeleri eş anlamlı olarak alınmış, her ikisi de “akıl, anlayış” olarak açıklanmışlardır.9 Martti Räsänen: Versuch pines Etymologieschen Wörterbuchs der Türksprachen, Helsinki 1969, s.511. a.g.e. , s.368-369. 6 Robert Dankoff: Mahmud al Kaşgari, Compendium of the Turkic Dialects, Turkish Sources VII., C.III. Harvard 1983, s.54. 7 a.g.e., s.45. 8 Arapça akıl kelimesi, Mütercim Asım‟ın Kamus Tercümesi‟nde şöyle tanımlanmaktadır:İlim ve idrak manasınadır. Zihinde hasıl olan suretten ibarettir. Ala kavl eşyanın hüsn ve kabh ve kemal ve noksana müteallik sıfatını idraka itlak olunur. …İndel-ba‟z iki hayr olan şeyin hayrda ezidü‟l-belh hayr olan şeyin hayrda ezidü‟l-belh olanını ve iki şerr olan şeyin şer ve mazarratda eşed ve evfer olanını idraktan ibaretdir. Ve bazılar indinde umur-ı adideye ıtlak yani akıl bir kuvvet-i maneviye maneviyet-i mevduadır ki insan onun vasıtasıyla kabih ve hüsn beynini gfark ve temyiz eder. (Kamus Tercümesi C.III. İstanbul 1305 s.1446-1448) 9 Reşid Rahmeti Arat: Kutadgu Bilig III. İndeks, (Neşre Hazırlayanlar: Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Yüce), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1979. 4 5 3 Kutadgu Bilig‟de, uk-, ö-, ukuş, ög ve bunlardan türemiş verilerin kullanım sıklığı ise, İndeks‟te yaptığımız sayıma göre şöyledir: uk- 111 ö- 9 uktur- 4 --------------- - ukul- 11 --------------- - ukuş 157 ög 95 ukuşlug 132 öglüg 16 --------------- -- Toplam 120 ukug 2 Toplam 417 Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi ö- fiilinin Kutadgu Bilig‟de yalnızca 9 kez geçmesine karşılık uk- 111 kez ve bundan türeyen uktur- 4, ukul- ise 11 kez kullanılmıştır. ukuş 157 kez kullanılırken ög 95, ukuşlug 132, öglüg ise 16 kez kullanılmıştır. Bu sayılar uk-, ukuş kelimelerinin ö- ve ög kelimelerine göre çok daha fazla kullanım sıklığına sahip olduğunu göstermektedir. Gerek belli başlı kaynaklarda yapılan tanımlar, gerekse Kutadgu Bilig‟deki kullanımlarına baktığımızda, Türkiye Türkçesinde kullanılan akıl, zeka, düşünce gibi kelimelerin anlamlarından yola çıkarak uk-, ö-, ukuş, ög kelimeleri için yaklaşık şu anlamlar verilebilir: uk- anlamak, kavramak ukuş akıl, anlama yetisi ö- düşünmek ög zeka, düşünce. Tükçenin eski metinlerinde zeka kavramı için ayrı bir kelime bulunmamaktadır. Ancak tetik sıfatı zeki anlamının tam karşılığıdır. Metinlerdeki kullanımlara baktığımızda zeka kavramının ög kelimesinin anlamı içinde olduğu anlaşılmaktadır. Kutadgu Bilig‟deki kullanımlar da ukuşun akıl, ög kelimesininse zeka ve düşünce anlamlarını kapsadığını göstermektedir. Eserin dört temel kişisinden biri olan Ögdülmiş‟in ukuş kavramını sembolize etmesi de ukuşun akıl anlamında kullanıldığına kuşku bırakmamaktadır: Basa aydım amdı kör Ögdülmiş‟ig Ukuş atı ol bu bedütür kişig (356) Bak, sonra bu Ögdülmiş’i söyledim; o aklın adıdır kişiyi yüceltir. 4 Metinde ukuş ve bilig birbirlerini tamamlayan iki kavram olarak kullanılmışlardır. Bunlardan ukuş, doğuştan gelen , sonradan kazanılamayan bir yeti, bilig ise öğrenilen, sonradan edinilen bir kazanım olarak gösterilmektedir: Ukuş ol anı yalŋuk ögrenmedi Tadu birle katlıp törütür idi Aklı, insan öğrenerek edinmez; Tanrı onu mizaçta yarattı, yaratılışında verir 1682. Bilig tut ya erdem kişi ögrenür Meger bu ukuş ol tadudın kelür Bilgiyi ve erdemi insan öğrenir; fakat mizaçtan gelen akıldır 1825. Kişi ögrenür bilgi artar üküş Nėçe ögrenüp uksa bolmaz ukuş İnsan öğrenerek bilgisini arttırır; ama ne denli öğrenip anlasa da aklı edinemez 1827. Yukarıda örneklendirdiğimiz beyitler daha da çoğaltılabilir. Aklın doğuştan geldiği, sonradan kazanılamayacağı çok sık tekrarlanmıştır. Eserde Ögdülmiş‟in kişiliğinde ukuş kavramının tanımlamaları da yapılmıştır. Bu tanımlamalar Yusuf Has Hacib‟in akıl kavramını, çağının bilgi ve değer yargılarına uygun olarak nasıl yorumladığını da göstermektedir. Akıl kavramı eserde bir kişi ile sembolize edildiği için bu kavrama ilişkin tanımlamalar da insana özgü niteliklerle yapılmıştır. Hükümdar Ögdülmiş‟e ukuşun insan bedenindeki yerini sorunca Ögdülmiş şu yanıtı vermektedir: Negü ol ukuş ornı kayda turur Kayudın kopar kopsa kayda turur 1834. (Akıl nedir ve yeri neresidir; nerede ortaya çıkar, çıkınca nereye varır?) Ögdülmiş‟in buna yanıtı şöyledir: Ukuş ornı üstün meŋede turur Aġır neŋ üçün ornı başta erür Kişen ol kişike ukuş belgülüg Kılınçı köni ol işi ülgülüg Baġırsak Bayat kör ödürmiş kulın Kişedi ukuş birle kılkın tilin Ukuşsuz ölüg ol ukuşlug tirig 5 Ukuş munça teŋlig adırtlar erig Karanku ev ol bu kişi tün sanı Ukuş bir yula teg yarutır anı (1836-1840) (Aklın yeri üstte, beyindedir; değerli bir şey olduğu için baştadır. Akıl insanlar için açıkça dizgindir; aklın işi doğru ve ölçülüdür. Merhametli Tanrı seçtiği kulunun karakterini ve dilini akılla dizginlemiştir. Akılsız ölüdür, akıllı diri; akıl bu derece insanları bir birinden ayıt edicidir. İnsan karanlık bir evdir, kör gibi; akıl bir meşale gibi onu aydınlatır.) 1836-1840. Bunun üzerine Küntogdı, aklın niteliklerini sorar. Ögdülmiş, aklın niteliklerini bir insanın fiziksel ve ruhsal tasvirini yapar biçimde tasvir eder. Bu tasvirde akıl ile akıllı kişi de özdeşleştirilmiş olmaktadır: Yanut bėrdi Ögdülmiş aydı ukuş Kılınçı köni kör küvençi üküş 1850 Yüzi körki körklüg ne yaşı kiçig Kamuġ edgülügke anıŋdın keçig 1851 İsig yüzlüg ol kör kamuġka sevüg Kişilerke andın asıġlar ülüg 1854 Yitig közlüg ol kör bakışı yırak Kayu işke tegse bekitür adak 1855 Nėçe bulġanuk işke tegse süzer Nėçe ters tügün erse baksa yazar 1856 Bakar soldın oŋdın hem öŋdin kidin Kamuġ iş yaraġın bilir hem ödin 1857 Kaçıġlıġ yeter ol uçuġlıġ tutar Sınukuġ sapar ol buzukuġ ėter 1858 (Yanıt verdi Ögdülmiş dedi, aklın işleri doğru güvenilirliği çoktur. Yüzünün görünümü güzel ve yaşı gençtir;bütün iyiliklere ondan geçilir. 1850-1851. Sıcak yüzlüdür, herkese sevimlidir; insanlara ondan yarar payı ulaşır. Keskin gözlü ve ileri görüşlüdür; girdiği her işte sebatlıdır. Nice karışık işe el atsa düzeltir; ne kadar kör düğüm olsa onları çözer. Sağdan, soldan, önden arkadan, bir şeye her yöden bakar; her işin gereğini ve zamanını bilir. Kaçana ulaşır, uçanı tutar; kırığı bağlar o bozuğu yapar 1854-1958. 6 Kutadgu Bilig‟de ukuş ve bilig kelimelerinden her birinin birey ve toplum yaşamındaki yerleri çok açık olarak tanımlanmıştır. Bu iki kavramın işlevini belirten beyitlerin sayısı oldukça fazladır. Aşağıda birkaç örneğini verdiğiz bu tür beyitlerde, bilgi her zaman ukuşun ardından gelen onu tamamlayan bir kavram olarak gösterilmektedir. Bir başka söyleyişle ukuş bir çığır açıcı, bilgi ise onu genişletici ve yetkinleştiricidir: Ukuş kayda bolsa uluġluġ bolur Bilig kimde bolsa bedüklüg alır 154 Ukuş birle işle kamu iş küdüg Bilig birle bekle bu bulmış ödüg 161 Ukuş birle tuttı ajun tutguçı Bilig birle bastı bodun basguçı 218 Ukuş ol yula teg karaŋku tüni Bilig ol yarukluk yaruttı seni 288 Ukuş birle aslı atanur kişi Bilig birle begler ėter ėl işi Akıl nerde olsa orda yücelik olur; bilgi kimde olsa büyüklük alır(154). Bütün işlerini akıl yoluyla yap; bulduğun bu zamanı bilgi ile pekiştir (161). Dünyayı ele geçiren bunu akılla yaptı; halka hükmeden onu bilgi ile yaptı (218). Akıl, karanlık geceye meşaledir; bilgi seni aydınlatan ışıktır (288). İnsan asıl olarak akılla insan kabul edilir; beyler bilgi ile memleketin işini görür (303). Eserde ukuşla kurulan kimi deyimlerde de bu kelimenin akıl anlamıyla kullanıldığı düşüncesini pekiştirmektedir: Ay köŋli süzük er ay bilgi üküş Baka bu sözke yetürgil ukuş (3936) Ey temiz kalpli ey bilgili kişi; bu söze dikkat et ve iyice anla. Bu tüş ilmine baksa şartı üküş Munı bilgü aşnu yetürse ukuş (5997) Dikkat edilirse bu düş biliminin şartı çoktur; önce bunu bilmeli ve anlamalıdır. Takı munda yėgrek ayur kör ukuş Ukuş yolı tutsa asıglar üküş (6104) Ve bundan daha iyisi akıl bak der; aklın yolu tutulursa yararları çoktur. 7 Yukarıdaki beyitlerde geçen ukuş yetür- ve ukuş yolı tut- deyimlerinin, metindeki kullanıma bakıldığında sırasıyla, anlamak, akıl erdirmek ve akla uygun davranmak anlamlarına gelmektedir. Kutadgu Bilig‟de ög ile kurulan deyimler ise belirliyebildğimiz kadarıyla 8‟dir.10 Ög bilig yetür- 3025) Akıl erdirmek, anlamak; ög yetür- (1517): mantıklı davranmak; ögi işke yak- (1968): Bir işin üstesinden gelmek; ögi teril- (3070): Kavrama anlama yeteneği gelişmek. Ögi tügül- (1573): bilinci kapanmak, kavrıyamamak; ögi yet- (1475): Akıl erdirmak. Her ne kadar bu deyimleri günüğmüz Türçesine aktarırken daha çok akıl kelimesi ile çeviriyorsak da buradaki kavram daha çok zeka kavramına benzemektedir. Eserde ög kelimesi çok az yerde yalnız başına kullanılmıştır. Bu kelime daha çok ukuş, bilig ve köŋül kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır. Eserde çok sık bir şekilde insanda bulanması gereken iki olumlu nitelik olarak ög ve köŋül kavramlarının bulunması gerektiği vurgulanmaktadır: Törütürde bėrse bayat ög köŋül Tükel maye buldı biligke ogul (1818) Tanrı, kime yaratırken zeka ve sezi verdiyse; çocuk bilgi için tam bir sermaye edinmiş olur. Tügüldi ögi köŋli yetlümedi Tiledi ayıtgu kişi bulmadı (1573) Zekası düğümlendi, feraseti yetmedi; soracak birini aradı, bulamadı. Bayat kimke bėrse bu beglik işi Bėrür ög köŋül kör ol işke tuşı (1933) Tanrı kime beylik görevi verirse bu işe denk zeka ve gönül verir. Bayat bėdri amdı saŋa ög köŋül Ukuş hem bilig birle bolduŋ amul (1940) Tanrı sana zeka ve sezi verdi; akıl ve bilgi ile soğuk kanlılık kazandın. Aya ög köŋüllüg ukuşlug odug Ayı sevme dünya tokıgay yodug (3082) Ey zeka ve duygu sahibi, akıllı, gafil olmayan;Dünyayı aşırı sevme sana zararı dokunacaktır. Yukarıdaki beyitlerde ög ve köŋül insan benliğini oluşturan iki öğe olarak ortaya çıkmaktadır. Bu iki öğeden ög düşünme yetisini, zekayı, köŋül ise sezi, duygu kavramını 10 Zafer Önler:Kutadgu Bilig’de Yer Alan Deyimler, Türk Dilleri Araştırmalar, C.9, İstanbul 1999, s.119-186. 8 karşılamaktadır. Bu nedenle de çok sıkça, insanda bulunması gereken iki nitelik olarak sayılmaktadır. Kutadgu Bilig‟de ukuş ile ög kelimelerinin farklı anlamlara sahip oldukları, eserde sıkça görülen ukuş, ög, bilig kelimelerinin birlikte kullanımlarında da görülmektedir. Aşağıdaki beyitlerde bu anlam farklılığı açıkça görülmektedir: Bayat kimke bėrse ukuş ög bilig Üküş edgülügke uzattı elig (151) Tanrı kime akıl, zeka ve bilgi verirse, o birçok iyiliğe elini uzatır. Ajun tutguka er ukuşlug kerek Bodun basgaka ög kerek hem yürek (217) Kişinin dünyayı tutması için akıllı olması gerek; halka egemen olmak için zeka ve yürek gerekir. Köŋül bėrdi köz hem ukuş ög bilig Aça bėrdi sözüm yorıttı tilig (387) Gönül, göz, akıl, zeka, ve bilgi verdi; dilimi harekete getirdi, konuşma yetisi verdi. Köŋül bolmasa er körümez işig Ögi bolmasa er ėtümez işig (1991) Gönül olmasa insan işi göremez; zekası olmazsa insan bir işi yapamaz. Ukuş ög bilig kimde bolsa tükel Yavuz erse ked tė kiçig erse ög (1994) Akıl, zeka, bilgi kimde tam olarak varsa, o kötü ise iyi de, küçük ise öv. Gerek sözlüklerdeki anlamlandırmalarda gerekse Kutadgu Bilig‟deki kullnımlarda görüldüğü gibi, düşünsel alana ilişkin kavramların adlarında büyük yakınlıklar görülmekle birlikte eş anlamlılık söz konusu değildir. Bu kavramlar içinde ög ve ukuş kelimeleri de iki farklı kavramı karşılamaktadır. Bunlardan ukuş akıl, anlama yetisi kavramlarını karşılarken ög daha çok zeka, düşünce kavramlarını karşılamaktadır. Ancak bu iki kelimenin anlamı birbirlerinden çok da ayrışmış durumda değillerdir. Hatta yer yer birbirlerinin yerine kullanılabilir ölçüde yakındırlar. 9