Academia.eduAcademia.edu

Ziya Gökalp

2019, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ PORTRELER

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ PORTRELER EDİTÖR ŞENOL DURGUN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Portreler kitap A Kitap Bir PÜF Yayıncılık Markasıdır! Yayın Nu: 50 © PÜF Yayıncılık, 2019 Tüm Hakları Saklıdır. ISBN: 978-605-80499-3-2 Türk Milliyetçiliği: Portreler Editör: Şenol Durgun Genel Yayın Yönetmeni: Huzeyfe Arslan Düzelti: Süleyman Arslan 1. Baskı, Kasım 2019 (1.500 adet) Kapak ve İç Tasarım: Özlem Nur Kaleözü Baskı: İlksan Matbaası İvedik / Ankara İdâre Yeri: Mebusevleri Mah. Mareşal Fevzi Çakmak Cad. 9/4 Çankaya / Ankara Yazarlar* Ayşe Merve Akbulut Araş. Gör., Polis Akademisi Bayram Akcan Hasan Atik Hayati Beşirli Prof. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Oğuzhan Bilgin Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Yusuf Ziya Bölükbaşı Dr. Öğr. Üyesi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Göktürk Ömer Çakır Mehmet Kaan Çalen Doç. Dr., Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Büşra Çeliköz Öğr. Gör., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO Nurullah Çetin Prof. Dr., Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Aybige Başeğmez Çetin Öğr. Gör., Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Manyas MYO Halim Alperen Çıtak Arş. Gör., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuk ABD A. Baran Dural Prof. Dr., Trakya Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü, Siyasal ve Sosyal Bilimler ABD Şenol Durgun Prof. Dr., İstanbul Gelişim Üniversitesi, İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ömer Faruk Ebibli Filiz Gülsevin Ersöz Öğr. Gör., Pamukkale Üniversitesi Acıpayam MYO Ertuğrul Eryücel Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Kürşat Güç Arş. Gör., Ankara Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Merve Gündoğan Öğr. Gör., Pamukkale Üniversitesi Acıpayam MYO Hakkı Göker Önen Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Gelişim Üniversitesi ktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü * Soyadına göre alfabetik sırayla. Emine Erden Kaya Arş. Gör., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Rüştü Kaya Arş. Gör., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Halûk Kayıcı Öğr. Gör., Trakya Üniversitesi İpsala MYO Enes Bahadır Kızak Emre Kurban Arş. Gör., İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ömer Kul Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi ABD Kutlu Altay Kocaova Alihan Limoncuoğlu Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Gelişim Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Lütviyye Asgerzade Prof. Dr. Alper Mumyakmaz Dr. Öğr. Üyesi, Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Hatice Güzel Mumyakmaz Dr. Öğr. Üyesi, Yozgat Bozok Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Bölümü Oğuzhan Murat Öztürk Elif Tuğçe Özyalçın Öğr. Gör. Yıldız Teknik Üniversitesi Sultan II. Abdülhamid Uygulama ve Araştırma Merkezi Metin Savaş Özgür Sayın Dr. Loughborough Üniversitesi Aqil Semedbeyli Mustafa Tayfun Üstün Dr. Öğr. Üyesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü İkbâl Vurucu Öğr. Gör., Pamukkale Üniversitesi Acıpayam MYO Mehmet Kürşad Yavan Kerem Yavaşça Arş. Gör. Dr., Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Saadettin Yıldız Prof. Dr., Lefke Avrupa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tunahan Yıldız Arş. Gör., ODTÜ İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Gökberk Yücel Dr. Öğr. Üyesi, Yozgat Bozok Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü İçindekiler Önsöz 1 Ali Suavi Halûk Kayıcı 11 Ahmet Ağaoğlu Kerem Yavaşça 21 Hüseyinzade Ali Mehmet Kürşad Yavan 29 Ziya Gökalp Mehmet Kaan Çalen 39 Yusuf Akçura Şenol Durgun 55 İsmail Gaspıralı Büşra Çeliköz 65 Ömer Seyfettin Aybige Başeğmez Çetin 77 Hüseyin Cavid Efendi Lütviyye Asgerzade 91 Necip Asım Yazıksız Hakkı Göker Önen 101 Sadri Maksudi Arsal Ertuğrul Eryücel 113 Hamdullah Suphi Tanrıöver Merve Gündoğan 123 Rıza Nur Göktürk Ömer Çakır 131 Yahya Kemal Nurullah Çetin 141 Fuad Köprülü Oğuzhan Bilgin 153 Zeki Velidi Togan Kutlu Altay Kocaova 171 Turar Rıskulov İkbâl Vurucu 187 Mustafa Kemal Atatürk Mustafa Tayfun Üstün 199 Mustafa Fevzi Çakmak Alihan Limoncuoğlu 205 Halide Edib Adıvar Hatice Güzel Mumyakmaz 231 Arif Nihat Asya Saadettin Yıldız 245 Peyami Safa Emre Kurban 255 Remzi Oğuz Arık Özgür Sayın 263 Hüseyin Nihal Atsız Yusuf Ziya Bölükbaşı 293 Nihad Samî Banarlı Gökberk Yücel 303 Mümtaz Turhan Alper Mumyakmaz 321 Nurettin Topçu A. Baran Dural 343 Osman Turan Halim Alperen Çıtak 353 İsa Yusuf Alptekin Ömer Kul 363 Osman Bölükbaşı Enes Bahadır Kızak 371 Alparslan Türkeş Kürşat Güç 389 Dündar Taşer Tunahan Yıldız 399 Rauf Raif Denktaş Emine Erden Kaya 413 Ahmet Kabaklı Filiz Gülsevin Ersöz 423 Bahtiyar Vahapzade Oğuzhan Murat Öztürk 433 Orhan Türkdoğan Hayati Beşirli 445 Cengiz Aytmatov Metin Savaş 455 Bahaeddin Özkişi Hasan Atik 471 Galip Erdem İkbâl Vurucu 483 Erol Güngör Rüştü Kaya 495 Turan Yazgan Ayşe Merve Akbulut 503 Ebulfez Elçibey Aqil Semedbeyli 513 Nevzat Kösoğlu Elif Tuğçe Özyalçın 521 Necdet Sevinç A. Baran Dural 533 Durmuş Hocaoğlu Ömer Faruk Ebibli 549 Kemal Çapraz Bayram Akcan Ziya Gökalp (1876-1924)* Z iya Gökalp’in hayatını yaşadığı şehirlerden hareketle üç ayrı dönem hâlinde tasnif etmek mümkündür.1 23 Mart 1876’daki doğum gününden, İstanbul Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlîsi’ndeki tamamlanmamış eğitimi ile birkaç küçük fasıla istisna tutularsa, 1910 yılına kadar ki ilk dönem “Diyarbekir yılları” şeklinde tanımlanabilir. Gökalp, politik sosyalleşmesinin önemli bir kısmını bu yıllarda ikmâl etti, düşünce dünyasının ana eğilimlerini Diyarbakır’ın atmosferi içinde kurdu. O yıllarda Anadolu’nun Selânik’i şeklinde tavsif edilen şehrin, Gökalp’in düşünce dünyası üzerindeki etkileri Gökalp’e dair kalem tecrübesinde bulunmuş pek çok ismin dikkatinden kaçmamıştır (Parla, 2009:35-36; Karakaş, 2000:163-166; Erişirgil, 2007:13-17; Heyd, 2002:5-6). Bir sürgün yeri olması hasebiyle muhalif düşünceli aydın ve devlet adamlarının toplandığı bir yer olan şehre canlı bir siyasî ve fikrî hava hâkimdi ki Diyarbakır’daki farklı cereyanlardan gelen mütenakız tesirlerin yarattığı buhran Gökalp’i intihara kadar sürüklemişti.2 Gökalp’in düşünce dünyası üzerindeki ilk belirgin etkilerin babası Tevfik Efendi’den geldiği anlaşılmaktadır. Namık Kemâl’in vefat ettiği gün okul* 1 2 Mehmet Kaan Çalen, Doç. Dr., Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ziya Gökalp’in biyografisi için bakınız: (Kaya, 2011:12-47; Şehsuvaroğlu, 2003:19-52, Okay, 1996:124-128). Gökalp’in intiharı ve düşünce dünyası arasındaki ilişkiye dair bir deneme için bakınız: (Çalen, 2016:225-235). Gökalp’i intihara götüre sürece dair kendi açıklamaları için bakınız: (Gökalp, 1338:1-5). 30 ● Türk Milliyetçiliği Portreler dan eve döndüğünde babasını gayet üzgün bir vaziyette bulur ve babasının “memleketin en büyük adamının öldüğü” telkiniyle karşılaşır. “Namık Kemâl’in yasaklanmış eserlerini bile okumuştum” şeklindeki kendi beyanını da dikkate alınca Gökalp’in babası kanalıyla Yeni Osmanlı düşüncesini temellük ettiği sonucuna varılabilir. Babası hakkında yaptığı “dindarlık ile hür düşünüşü nefsinde birleştiren bu zat” tanımlaması ise çok daha esaslı ve derin bir etkinin mevcudiyetine işaret eder. Gökalp’in düşünce dünyasını en üst düzeyde dile getirebilecek olan “terkip meselesi” belki de babasından tevarüs etmiş bir ukdenin neticesiydi. Ziya’nın tahsil için Avrupa’ya gönderilmesi üzerine cereyan eden bir sohbette, Tevfik Efendi, Ziya’yı doğu-batı sentezine dayanan bir anlayışla bizzat kendisinin yetiştireceğini ifade eder (Gökalp, 1338a:2-3). Tevfik Efendinin ömrü bu planı gerçekleştirmeye vefa etmese de onun sentez düşüncesiyle, “bu vasiyetnâmeyi, ömrünün hiçbir anında unutmadığını ve unutmayacağını” ifade eden Gökalp’in hars ve medeniyet, Türk kültürü ve Batı medeniyeti, Türklük ve İslâmiyet, Türklük ve Osmanlılık, din ve modern bilim, halk ve aydın sınıf vs. gibi problematik konularda uzlaşmacı bir mantığı orta yol üzerinde işleterek daima bir terkibin peşinde koşması arasında derin bir ilişki olmalıdır (Çalen, 2016:231-234). Gökalp, Diyarbakır yıllarında babası üzerinden Yeni Osmanlı düşüncesiyle, babasının ölümünden sonra terbiyesini üstlenen amcası Hacı Hasib Efendi’nin özel derslerinde klasik İslâm kültürüyle, o yıllarda bir kolera salgını sebebiyle şehirde bulunan Abdullah Cevdet ve İdâdî’deki hocası Yorgi Efendi gibi isimler kanalıyla da modern Avrupa düşüncesinin muhtelif cepheleriyle temas kurmuştur. Abdullah Cevdet’in aracılığıyla İttihat ve Terakki’ye dahil olan Gökalp, İstanbul’daki eğitimi esnasında gizli cemiyet kurmak ve zararlı yayınları okumak gerekçesiyle tutuklandı. 1900 yılında tutukluluk hâli sona erdi, ancak Diyarbakır’da ikâmete mecbur edildi. 1908’de “Hürriyet”in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır temsilcisi oldu ve 1909 yılında Cemiyet’in Selânik’te yapılan kongresine Diyarbakır temsilcisi olarak katıldı. 1910 yılı sonlarında tekrar Selanik’e gidişiyle birlikte hayatının ikinci devresi başlar. Hilmi Ziya Ülken’in deyimiyle Gökalp burada ruhî devrimler geçirmiştir (Ülken, 2001: 305, 310). Selanik ve İstanbul yıllarında Gökalp, Osmanlıcılıktan Türkçülüğe doğru olan yolculuğunu tamamlarken, Durkheim Sosyolojisi ile tanışarak toplum- Ziya Gökalp ● 31 sal felsefesinin de evrimini ikmâl eder. II. Meşrutiyet yıllarında bir yandan İttihat ve Terakki’nin merkez-i umumi üyesi ve cemiyetin dolayısıyla da devrin ideoloğudur, diğer yandan Dârülfünûn’da memleketin ilmî ve akademik hayatını kurmaya çabalamaktadır, diğer yandan da Genç Kalemler ile başlayıp, Türk Yurdu, Halka Doğru, Yeni Mecmûa, İslâm Mecmûası, İçtimâîyât Mecmûası, Millî Tetebbular gibi süreli yayınlardaki mesaisiyle memleketin ve gençliğin düşünce dünyasına yön vermektedir. Bu çabası I. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine kesintiye uğrar. Bir süre Bekirağa Bölüğünde tutuklu kaldıktan sonra Malta’ya sürülür. İki buçuk yıl kadar süren sürgün hayatından sonra Türkiye’ye döner. Diyarbakır’da Küçük Mecmua’yı çıkararak millî mücadeleyi destekler. Bu suretle hayatının üçüncü ve son devresine de girmiş olur. II. Büyük Millet Meclisine Diyarbakır mebusu olarak katılır. “Ankara yıllarında” düşüncelerini ve sosyolojisini yeni döneme uyarlamaya çalışırken (Berkes, 1954:376, 390; Berkes ,2005:3625) 25 Ekim 1924’teki ölümü bu dönüşümün tamamlanmasına müsaade etmez. Türkçülüğün Esasları ve Türk Medeniyeti Tarihi’nde yeni dönemin izlerini görmek mümkündür. Gökalp’in erken ölümü, yeni rejimi, genç Cumhuriyet’i “sosyoloğundan” mahrum bırakmamış olsaydı, şüphesiz hem farklı bir Gökalp profili, hem de belki farklı bir “sosyo-kültürel devrim” süreci görebilirdik. Ziya Gökalp’in ülkemizde hem sosyolojinin, hem de Türkçülüğün kurucusu olması tesadüf olmasa gerektir. Sarsıntısız bir modernleşme, çatışmasız ve ahenkli bir toplum, devrimsiz bir siyasi dönüşüm, dayanışmacı bir ekonomik model arayışı sosyoloji ve Türkçülüğün hemhâl olduğu bir sosyal teoriyi doğuruyordu. Bu bağlamda Gökalp’in Türk milliyetçiliği ve Türk sosyolojisine en büyük katkısı da sosyolojik bir zeminde kurduğu millet/toplum tasavvurunda toplanır ki, Cumhuriyet’in kurucu felsefesini inşa eden düşünür şeklinde takdim edilmesinin sebepleri de büyük ölçüde burada aranmalıdır. Gökalp için toplum demek, millet demektir3 ve Türk milliyetçiliği demek her şeyden önce Türk milletinin sosyolojisini yapmak demektir. Onun sosyolojik milliyetçiliği bilhassa terminoloji ve muâsırlaşma meselelerinde takipçilerine zengin ve kullanışlı bir miras bırakmıştır. 3 Gökalp’in çoğu zaman milleti toplumla eş anlamlı kullanması, Durkheim sosyolojisindeki toplumu/cemiyeti de millet kelimesiyle karşılaması zaman zaman eleştiri konusu olur (Mesela bakınız: Bora, 2017:47, 214). Ancak millet ve toplum kelimelerinin birbirlerinin yerine kullanılabileceği, aynı olguya gönderdiği hususunda Anthony Smith şöyle der: “Günümüzde, bir devleti olsun ya da olmasın ‘toplum’ fikrinin ‘millet’ fikriyle birebir aynı olduğu dahi söylenebilir.” (Smith, 2017:27) 32 ● Türk Milliyetçiliği Portreler Türkçülüğün Terminolojisi, Milletin Sosyolojisi Gökalp millet ve milliyetçilik ile ilgili kavramları çağdaşları içinde açık bir şekilde tanımlayarak sistematik bir tasnife tabi tutan yegâne Türk düşünürüdür. Gökalp’in oluşturduğu terminoloji hem Türk milliyetçiliği hem de Türk sosyolojisi için ana çerçeveyi belirlemiştir (Çalen, 2015:153-166, Çalen, 2017a:261-267). Gökalp, millet kelimesinin mânâsını tayin edebilmek için kelimeyi ırk, kavim ümmet, halk devlet kelimelerinden ayırmak gerektiği lüzumuna dikkat çeker (Gökalp, 1333: 148). Irk (race), “fenn-i mevâşî” ye (zooloji) ait biyolojik bir terimdir ve anatomik tipleri tayin etmek için kullanılmaktadır (meselâ atlardaki Arap ırkı, Macar ırkı, İngiliz ırkı gibi). Kelimenin insanların anatomik tiplerini belirlemek için kullanılmaya başlanmasıyla birlikte antropoloji ilmi doğmuştur. Ancak bir toplum ve hatta aynı aile içinde bile farklı ırkî özelliklerin görülmesinden hareket eden Gökalp, “içtimâî bir zümre olan millet” ile ırk arasında zorunlu bir münasebet olmadığı kaydını da düşer (Gökalp, 1333:148). “Lisanda ve teamüllerde müşterek olan bir zümre” şeklinde tanımladığı kavim kelimesini, “etni” (éthne) karşılığından kullanır ve bu kavramın ırk kelimesi ile karıştırıldığını ifade eder. Fransızca’da daha önce ırkî manasında “éthnique” sıfatının kullanıldığını, fakat Fransızların daha sonra etnografi ile antropolojiyi birbirinden ayırarak ırkî mânâsında “raciale” ve kavmî mânâsında da “éthnique” sıfatlarını kullandıklarını, İngilizlerin ise hala antropoloji ile etnografiyi karıştırdıklarını belirtir (Gökalp, 1333:148). Gökalp, “fikhî ve beynelmilel bir dine mensup fertlerin mecmûuna ümmet denir” demektedir (Gökalp, 1333:149). Halk (peuple) kelimesinin bazen kavim, bazen bir devletin tebaası, bazen de millet mânâsında kullanıldığını ancak kelimeye ilmî bir şekil vermek için bunu güzideler (élite) dışında kalan millet kısmına tahsis etmenin uygun olacağını belirtir (Gökalp, 1333:149). Devleti ise “kendine mahsus bir hükümete, bir araziye ve bir ahaliye malik olan zümre” olarak tanımladıktan sonra devlet türlerini kavmî, sultanî ve millî olarak üçe ayırmaktadır (Gökalp, 1333:149). “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak”ta da devleti, “bir hükümetin idaresi altında bulunan fertlerin mecmuu” şeklinde tanımlamaktadır (Gökalp, 2007a:79). Gökalp milleti, coğrafî, ırkî, siyasî ve iradî âmillerle açıklamaz. Ona göre millet, “terbiyede, harsda yani duygularda iştiraktir.” (Gökalp, 1338c:3). Aynı dili konuşan fertlerin toplamına millet denilmesi gerektiğini vurgular. Tabiî Gökalp, kavmi de bir dil topluluğu olarak tanımlamakta, hatta bir milletin aynı zamanda bir kavim olduğu kaydını da düşmektedir (Gö- Ziya Gökalp ● 33 kalp, 2007a:79,82). En nihayetinde “millet, şahsiyetini uzun müddet kaybettikten sonra tekrar ihyâya çalışan bir kavimdir” demektedir (Gökalp, 1333:150). Bu noktada kavim-millet münasebeti ile kavimden millete ve kavmî devletten millî devlete giden sürece bakmak gerekmektedir. Bir kavim, müşterek bir devletin, müşterek bir dinin ve müşterek bir medeniyetin dairesine girince şahsiyetini kaybeder. Buna “zıyâ’-i milliyet” denmektedir. Şahsiyetini kaybeden kavim, bu üç müşterek hayattan kendisini kurtardıktan sonra “millet” nâmıyla yeniden ortaya çıkmaktadır. Kavim, bu uzun süreçten büyük ölçüde değişerek ancak büyük ölçüde de gelişerek çıkmıştır. Milletin ortaya çıkışı, müşterek devletin yani imparatorluğun yerine millî ve demokrat devletin kurulması, müşterek dinin millî lisana aktarılıp, yani anlaşılıp, “millî hayat” şeklinde yaşanmasıyla mümkündür (Gökalp, 1333:149-155). Millî devletin ortaya çıkışı, ordunun millileşmesi, meşrutiyet, matbuatın serbestliği, maarifin umûmîleşmesi şeklindeki dört müessesenin neticesidir (Gökalp, 1918:123). Görüldüğü gibi Gökalp, millet ile alâkalı kavramlar üzerinde oldukça açık tanımlamalarda bulunmuş, kavramların sınırlarını ve birbirleriyle olan münasebetlerini tayin etmiş ve bu suretle de hem Türk milliyetçiliğinin hem de Türk sosyolojisinin terminolojik temellerini atmıştır. Gökalp, kendi sistemini de bu terminolojik yapı üzerine inşa etmiştir. Bu terminolojinin tanıdığı imkânla Türklerin her üçüne birden dâhil oldukları Osmanlılık, İslâmlık ve Türklük kimliklerini çelişkisiz bir seviyeye taşıyarak İmparatorluk şartlarında Türk milliyetçiliği yapmanın önünü, dolayısıyla Türk ulus-devletine giden yolu açmıştır (Çalen, 2017b:112-124). Gökalp, millet tanımını ortak terbiye, millî kültür, din, dil ve müşterek duygular üzerinden yaparak net bir şekilde ırk ile milliyet arasında zorunlu bir ilişki kurmamakta, kavmi (etnisiteyi) ise tarihî ve sosyolojik olarak milletin gerisine itmektedir. Gökalp’e göre ırk doğa bilimine, millet ise toplumbilime ait mefhumlardır (Gökalp, 2007b:181-182, 184-185). “İçtimâî hasletler uzvî verâsetle intikâl etmediği, yalnız terbiye ile intikâl ettiği için, ırkların millî seciye nokta-i nazarından hiçbir rolü de yoktur (Gökalp, 1338c:2).” Irkın “içtimâî hasletlerle hiçbir münâsebeti” olmadığı için “içtimâî seciyelerin mecmûu olan milliyetle” de hiçbir münâsebeti yoktur (Gökalp, 2007b:181) Gökalp’in ırk ve millet konusundaki düşünceleri ile millî kültür merkezli kuşatıcı milliyetçiliği Türk milliyetçiliğine hâkim karakterini vermiştir. 34 ● Türk Milliyetçiliği Portreler Yeni Bir Model: Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak Ziya Gökalp’in Türk Yurdu’nda neşrettiği makalelerinin bir araya getirilmesiyle oluşan “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak” isimli eseri, Gökalp’in sosyal teorisini, modernleşme modelini, kullandığı kültür-medeniyet ayrımı gibi araçları anlamak adına şüphesiz en önemli metinlerden birisi, etki performansı da hesaba katılacak olursa belki de birincisidir. Eser, “memleketimizde üç fikir cereyânı vardır” cümlesi ile başlamaktadır. Söz konusu üç cereyân kronolojik sıraya göre Muâsırlaşmak, İslâmlaşmak ve Türkleşmektir. Gökalp, mütefekkirlerimizce evvelâ “muâsırlaşmak” lüzumunun hissedildiğini, İnkilâp’tan sonra “İslâmlaşmak” emelinin ortaya çıktığını ve en nihayet “Türkleşmek” zaruretinin anlaşıldığını ifade eder. “Aslî bir akide hükmünde” gördüğü “muâsırlaşmak”ı herhangi bir fikrin veya grubun tekeline bırakmaz, yani modern tarih yazıcılığımızda batıcılığın merkezi addedilen İctihâd dergisine atıfta bulunmaz ve değişen dozajlarda bütün fikir akımlarının muâsırlaşma eğilimi taşıdığının altını çizer. Sırat-ı Müstakîm/Sebîlü’r-Reşâd tarafından temsil edildiğini belirtiği İslâmcılığı, II. Meşrutiyet dönemine münhasır ve Türkçülük ile aşağı yukarı eş zamanlı bir olgu gibi mütalaa eder. Türkleşmek ihtiyacıyla İslâmlaşmak ihtiyacının birbirlerini beslediğini vurgular. Türkleşmek fikrinin Türk Yurdu dergisi tarafından savunulduğunu söyler ve milliyet mefkûresinin önce gayrimüslimlerde, sonra Arnavut ve Araplarda, en nihâyet Türklerde ortaya çıktığını ekler (Gökalp, 2007a:45, 48). Bu üç cereyanın da hakiki ihtiyaçlardan doğduğunu belirtmek suretiyle onları sosyolojik olarak birbirine bağlayan Gökalp’de kendi modelini Türkleşmek, İslâmlaşmak ve Muâsırlaşmak prensipleri üzerine kurmuştur. Bu açıdan Ülken, Gökalp’in üç fikir cereyânını içtimâiyâtçı görüşüyle birleştirdiği kanaatini taşır (Ülken, 2006:XXI). Ancak Gökalp’in modelini inşa ederken muâsırlaşmak ve İslâmlaşmak prensiplerini yeni baştan tanımladığı dikkatten kaçırılmamalıdır. Gökalp öncelikle, Tanzimatçıların bürokratik ve kozmopolit muâsırlaşma telâkkisini sert bir şekilde tenkit eder. Çünkü onun hedefi muâsır bir İslâm Türklüğü vücuda getirmektir. Bu itibarla kozmopolit muâsırlaşma cereyânı yerine, hars ve medeniyeti birbirinden ayırmak suretiyle millî ölçüler çerçevesinde alternatif bir tarz-ı muâsırlaşma teklif etmektedir. Asrîliği aletten doğan bir olgu olarak mütalaa eden Gökalp için muâsırlaşmak, şekilce ve maişetçe Avrupalılara benzemek değil, fen ve teknikte Avrupalıların seviyesine çıkmaktır. Dolayısıyla Gökalp’in muâsırlaşmak’tan kastı ne Tanzimatçıların Ziya Gökalp ● 35 ne de İctihâd dergisi etrafından toplanan Batıcıların görüşleri ile benzerlik arz eder (Gökalp, 2007a:48). İkinci olarak, İslâmcılık hususunda “İslâm Ümmetçiliği” ve “İslâm Milliyetçiliği” olmak üzere net bir ayrıma giderek bütün Müslümanların bir millet teşkil ettiği fikrine karşı çıkmıştır (Gökalp, 2007a:66). Onun nazarında Türkleşmek demek aynı zamanda İslâmlaşmak demektir; Türkçüler aynı zamanda İslâmcıdırlar. Ancak İslâm ümmetçisi olan Türkçüler kendilerini İslâm milliyetçilerinden ayrı tutmaktadırlar (Gökalp, 2007a:66). Gökalp’in Türkçüler için hazırladığı ümmet programında bu ayrımı görmek mümkündür, çünkü bu program açık bir şekilde İslâm dünyasının farklı Müslüman milletlerden meydana geldiği kabulü üzerine kuruludur. Müslüman milletler için yeni bir yol haritası çizen Gökalp, ümmetçilik ile milliyetçiliği çeşitli âyetlerden de örnekler göstererek telif etmeye çalışmıştır (Gökalp, 2007a:65, 85-87). Gökalp’in oluşturduğu modelde İslâmlaşmanın içeri ve dışarı olmak üzere iki yönü vardır. Birinci yönüyle İslâm, Türk milletinin temel yapı taşlarından birisidir. Türklükle İslâmiyet arasında özel bir münasebet kuran Gökalp, daha sonraki yıllarda Türk-İslâm Sentezi çizgisindeki söylemin sıklıkla tekrar edeceği argümanların ilk örneklerini vermiştir. İkinci yönüyle de İslâm dünyası sathında, Arap harflerini muhafaza etmek, ilim ıstılahlarını müşterek hâle getirmek, müşterek bir İslâm terbiyesi oluşturmak, müftülük teşkilâtları arasında irtibat tesis etmek, hilâlin kutsiyetini muhafaza etmek gibi prensipler üzerine müesses bir ümmet programıdır. Ona göre, biri milliyet, diğeri ise beynelmileliyet ile ilgili olması sebebiyle İslâmlaşmanın bu iki ciheti arasında bir tenakuz ve karşıtlık yoktur (Gökalp, 2007a:65-66, 82-84). Gökalp, “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak”ta Türk kimliğinin ve Türk milliyetçiliğinin dayanacağı esasları bulmanın arayışı içerisindedir. Onun sisteminde İslâmlaşmak ve Muâsırlaşmak, İslâmcı ve Batıcı paradigmaların tezlerinden oldukça farklıdır. Gökalp’in gayesi muâsır bir İslâm Türklüğü vücuda getirmektir. Bu gaye etrafında İslâmlaşma ve muâsırlaşmayı yeniden tanımlamıştır. Muâsırlaşmak, İslâmlaşmak, Türkleşmek şeklindeki klasik kronolojik sırayı tersine çevirerek Türklüğü başa/merkeze alan bir sistemleştirmeye gitmiştir ve Türklük merkezli farklı bir modernleşme modeli, yeni bir medeniyet tasavvuru inşa etmiştir ki bu model 36 ● Türk Milliyetçiliği Portreler II. Meşrutiyet’ten günümüze kadar Türk milliyetçiliğinin ana çerçevesini teşkil etmiştir. Terminolojik hassasiyeti ile tasnif ve sentez kudreti bu meselede de “Türk milletindenim, İslâm ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” formülüyle tecessüm etmiştir. Kaynakça Berkes, Niyazi. “Ziya Gökalp: His Contribution to Turkish Nationalism”, Middle East Journal, Vol.8, No:4, Autumn, ss.375-390, 1954. Berkes, Niyazi. “Gökalp, Ziya”, The Encyclopedia of Religion, Ed. Lindsay Jones, Second Edition, Vol.VI, Macmillan Reference USA, ss.3624-3625, 2005. Bora, Tanıl. Cereyanlar Türkiye’de Siyasî Deolojiler, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017. Çalen, Mehmet Kaan. “Kimlik Meselesi Bağlamında Ziya Gökalp Merkezli Bir Ömer Seyfettin Okuması”, Türk Dünyası Araştırmaları, (215), ss.153–166, 2015. Çalen, Mehmet Kaan. “Yeni Hayat’tan Millî Hayat’a İntihardan Terkîbe Ziya Gökalp”, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 16(2), ss.225–235, 2016. Çalen, Mehmet Kaan. “Şemseddin Sami›den Ziya Gökalp›e Millet Kavramının Evrimi”, İki Toplumun Aydını: Şemseddin Sami Uluslararası Sempozyumu, Tiran/Arnavutluk, Trakya Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2017a. Çalen, Mehmet Kaan. Osmanlıcılık ve İslâmcılık Karşısında Türkçülük, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2017b. Erişilgil Mehmet Emin. Bir Fikir Adamının Romanı Ziya Gökalp, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2007. Heyd, Uriel. Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Çeviren: Kadir Günay, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002. Karakaş, Mehmet. Türk Ulusçuluğunun İnşası, Vadi Yayınları, Ankara, 2000. Okay, M. Orhan. “Gökalp, Ziya”, Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt:14, ss.124-128, 1996. Ziya Gökalp ● 37 Kaya, Tülay. “Eserlerinden ve Yakınlarının Yazdıklarından Hareketle Ziya Gökalp Üzerine Biyografik Notlar, Ziya Gökalp, Editörler: Korkut Tuna & İsmail Coşkun, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, ss.1247, 2011. Parla, Taha. Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm, Deniz Yayınları, İstanbul, 2009. Smith, Anthony. Etno-Sembolizm ve Milliyetçilik, Çeviri: Bilge Firuze Çallı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2017. Şehsuvaroğlu, Lütfi. Ziya Gökalp, Alternatif Yayınları, Ankara, 2003. Ülken, Hilmi Ziya. Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken Yayınları, İstanbul, 2001. Ülken, Hilmi Ziya. Ziya Gökalp, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2006. Gökalp, Ziya. “Millet Nedir?”, İçtimâiyât Mecmuası, Sayı:3, ss.148-155, Haziran, 1933. Gökalp, Ziya. “Milletçilik”, Yeni Mecmûa, Cilt.2, Sayı.33, 21-28 Şubat, 1918, ss.123, 1918. Gökalp, Ziya. “Felsefî Vasiyetler (1) Babamın Vasiyeti”, Küçük Mecmûa, Yıl:1, Sayı:17, ss.1-3, 1938a. Gökalp, Ziya. “Felsefî Vasiyetler (2) Hocamın Vasiyeti”, Küçük Mecmûa, Yıl:1, Sayı:18, ss.1-5, 1938b. Gökalp, Ziya. “Millet Nedir?” Küçük Mecmûa, Sayı:28, 25 Kânûn-i Evvel, ss.1-6, 1938c. Gökalp, Ziya. Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak, Hazırlayan: Mustafa Koç, (Bütün Eserleri Kitaplar-1 içinde), Yayına Hazırlayan: M. Sabri Koz, İstanbul, 2007a. Gökalp, Ziya. Türkçülüğün Esasları, (Bütün Eserleri Bir- Kitaplar-1 içinde), Yapı Kredi Yayınları, haz. M. Sabri Koz, Mustafa Koç, İstanbul, 2007b.