METROPOLİS
METROPOLİS
METROPOLIS
SERDAR AYBEK
BURAK ARSLAN
Metropolis, İzmir'in Torbalı İlçesine bağlı Yeniköy ve
Özbey Mahalleleri sınırlarında, günümüzde Alaman Dağı
olarak bilinen Antik Gallesion Dağı eteklerinde bir tepeye
kurulmuştur. Kentin eskiçağda İonia Bölgesi sınırları
içinde kaldığı kabul edilir.
92
A KTÜ EL A R K E O LO J İ
E YLÜL E KİM 2022
93
METROPOLİS
Şehir yazıtlarında
geçen Metropolis
adının "Ana Tanrıça
Kenti" anlamına
geldiği kabul edilir.
Gallesion Dağı
eteklerinde, kentin
yaklaşık 5 kilometre
kuzeybatısında
bulunan Uyuzdere
mevkii'nde yer alan
iki küçük mağara,
Metropolis'in yerel
Ana Tanrıça kültü
için kullanılmıştır.
Metropolis kent merkezinde
şehrin, kutsal alanları ile birlikte
planlanması daha farklı temellere
dayandırılmıştır. Kentleşme süreci
MÖ 3. yüzyılda Seleukos Krallığı
ile birlikte başlamaktadır. Kent,
Pergamon Krallığı'nın desteği ile
MÖ 2. yüzyılda zenginleşmiştir.
METROPOLIS, IZMIR'IN TORBALI ILÇESINE BAĞLI YENIKÖY VE ÖZBEY Mahalleleri sınırlarında, günümüzde
Alaman Dağı olarak bilinen Antik Gallesion Dağı eteklerinde bir tepeye kurulmuştur. Kentin eskiçağda İonia
Bölgesi sınırları içinde kaldığı kabul edilir. K. Ptolemaios, Metropolis'i İonia-Lydia sınırında bir kent olarak
tanımlamıştır. Stephanos Byzantinos da bu tanımlamayı desteklemektedir. Strabon ise Geographika'da,
Metropolis'in Smyrna-Ephesos arasında, Ephesos'a
120 stadion mesafede bir yerleşim olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kent sikkelerinde görülen İonia lejantı, Metropolis'in bir İonia kenti olduğunu göstermektedir.
Stratejik konumu nedeniyle çağlar boyunca önemini
koruyan Metropolis, Küçük Menderes (Kaystros) Ovası'nın batı ucunda yer alır. 142 metre rakımlı akropolis
ve yamaçlarında planlanan şehrin düzlükleri Küçük
Menderes Nehri'nin doldurduğu verimli alüvyal topraklara sahiptir. Bu sebeple tarım, bugün olduğu gibi
geçmişte de kentin temel geçim kaynağını oluşturur.
Tarım ürünlerinin ticaretinden sağladığı zenginlik, bu
94
A KTÜ EL A R K E O LO J İ
E YLÜL E KİM 2022
95
METROPOLİS
METROPOLİS
ovada yetiştirilen mahsullerden kaynaklanmıştır. Bölgeye has ürünler, Ephesos'un büyük limanından uzak kentlere dahi gönderilmiştir. Metropolis'in yakınından geçen
Küçük Menderes Nehri ve ona bağlı kollar,
ulaşım ve ticaret için kullanılmış olmalıdır.
Bunula birlikte bölgenin en işlek rotaları
kentin bulunduğu noktada kesişmiştir. Ephesos-Smyrna arasındaki kara yolu ile Sardis-Ephesos arasında kullanılan ve geçmişi
Hitit Çağına dayanan ticaret yolu, kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan ana
hatları oluşturur. Günümüzde Torbalı'nın
sanayi ve ticaret alanında Ege Bölgesi'ndeki
en gelişmiş ilçelerden biri olması bu bağlantı yollarının günümüzde halen aktif bir
şekilde kullanılıyor olmasına bağlıdır.
Şehir yazıtlarında geçen Metropolis adının "Ana Tanrıça Kenti" anlamına geldiği
kabul edilir. Gallesion Dağı eteklerinde,
kentin yaklaşık 5 kilometre kuzeybatısında bulunan Uyuzdere mevkii'nde yer alan
iki küçük mağara, Metropolis'in yerel Ana
Tanrıça kültü için kullanılmıştır. Başta Ephesos olmak üzere bölgede çok yaygın olan
bu kült, Metropolis'te de son derece güçlü
temsil edilmektedir. MÖ 4. yüzyıl yazıtlarında geçen "Meter Gallesia" ifadesi, Gallesion Dağı'nın Ana Tanrıçası olarak Meter'in
kente adını verdiğini gösterir. Buradaki kült
mağaralarında gerçekleştirilen kazılarda
Ana Tanrıça'ya ait çok sayıda pişmiş toprak
heykelcik ile birlikte kült törenlerinde kullanılan seramik parçaları, tören ziyafetlerinden artakalan hayvan kemikleri ve adak
eşyaları bulunmuştur.
Uyuzdere Mağaraları ve Ana Tanrıça
kültü, kent merkezinden uzakta olmasına
karşın kolay ulaşılabilir konumdadır. Açıkça şehrin canlı hayatından ayrı tutulmuş,
dağlık ve ormanlık bir arazide özgün doğal
konumunda kurulmuştur. Metropolis kent
merkezinde ise şehrin, kutsal alanları ile
birlikte planlanması daha farklı temellere
dayandırılmıştır. Kentleşme süreci MÖ 3.
yüzyılda Seleukos Krallığı ile birlikte başlamaktadır. Kent, Pergamon Krallığı'nın
desteği ile MÖ 2. yüzyılda zenginleşmiştir.
Bu düzeyi en iyi sergileyen örnekler Tiyatro, Stoa, Bouleuterion, gibi görkemli kamu
yapıları ve nitelikli heykeltıraşlık eserleridir. Metropolis MÖ 133 yılında Pergamon
96
A KTÜ EL A R K E O LO J İ
"Torbalı Grubu", Geç Hellenistik dönem
Foto: Mehmet YASA
Krallığında hak iddia ederek Roma'ya karşı isyan başlatan Aristonikos'a karşı Roma'nın yanında yer almış
ve önde gelen vatandaşlarından biri olan Apollonios
Dossier önderliğinde savaşa dahil olmuştur.
Apollonios ve Metropolisli gençler, Thyateira (Akhisar) yakınlarında yaşamlarını yitirmiştir. Bunun üzerine kent meclisi tarafından onurlandırılmışlardır.
Romalı tarihçi Plinius, MÖ 1. yüzyılda Metropolis'i
Ephesos'un mahkeme bölgesi (conventus) içinde gösterir. Tarihçi Appianos'tan öğrendiğimize göre, Ephesos, Tralleis (Aydın), Hypaipa (Ödemiş) gibi kentlerin
yanı sıra, Metropolis de MÖ 86 yılında Mithridates'in
kısa süreli boyunduruğu altına girmiştir. Roma İmparatorluğu'nun kurucusu Augustus ile birlikte başlayan
barış süreci (Pax Romana) Metropolis'te de hissedilir.
Bu süreç kentte bir canlanmaya yol açmıştır. Tiberius
Dönemine kadar süren refah dönemi MS 17 yılındaki
deprem felaketi ile son bulmuştur.
MS 18 yılından itibaren depremden zarar gören kentin tekrar yaralarını sarmaya başladığı görülür. MS
1. yüzyılın sonlarından MS 3. yüzyıl sonlarına kadar,
Roma egemenliği altındaki tüm coğrafyada olduğu gibi
Metropolis'te de ekonomik bir refah süreci yaşanmıştır. Kent özellikle MS 2. yüzyılda, kutsal alanları, kamu
yapıları ve sivil konutlarıyla, yamaçta kurulu olmasına
rağmen ızgara planın en iyi şekilde uygulandığı modern bir şehir hüviyetine sahiptir. Batı Anadolu'da çok
sayıda kente katkısı bulunan Antoninus Pius'un zamanında Metropolis'te de büyük bir Hamam ve Palaestra
kompleksinin inşa edilmiş olması şehrin ulaştığı refah
düzeyinin göstergesidir. MS 3. yüzyıl çok sayıda şiddetli depremin ve Got akınlarının gerçekleştiği bir yüzyıl
olarak bölge kentlerini oldukça zorlamıştır. Bu süreçte
ekonomik yönden gerileme sürecine girilmiştir. Bu durum MS 6. yüzyılda Metropolis'in piskoposluk merkezi
olarak tanınmasına kadar sürmüştür. Araplıtepe Mevkii'nde farklı dönemlerde değişikliklere uğramış Bizans Kilisesi, MS 6. yüzyıldan itibaren piskoposluk kilisesi olarak kullanılmış olmalıdır. Selçuklu Devleti'nin
Anadolu'da giderek güçlenmeleri Bizanslılar'ın savunma yapılarına önem vermelerini zorunlu kılmıştır. Bu
bağlamda Metropolis'te inşa edilen Bizans Kalesi, olasılıkla Laskarisler Döneminde (1204-1261) yapılmıştır.
Araplıtepe Bizans Kilisesi'nde Laskarisler Dönemine
ait, Selçuklu hükümdarları I. İzzettin Keykâvus (12101219) ve Gıyaseddin Keyhüsrev'e (1236-1246) ait sikkeler, Bizans Kalesi'nin Selçuklu akınlarından korunmak için inşa edildiği düşüncesini desteklemektedir.
Osmanlı kaynaklarında, Torbalı civarında var olduğu
belirtilen Kızılhisar'ın Metropolis harabeleri olduğu
tahmin edilir. Metropolis, Osmanlılar Döneminde bir
süre daha kullanılmış, bölgede barışın sağlanmasının
Akropolis'te
bulunan çok sayıda
epigrafik belgede
Ares kültü için
çalışan görevlilerin
isim listelerinin
bulunması, Ares'in
ve ona adanmış
kutsal alanın önemini
vurgular. Roma
Döneminde ise tüm
Akropolis alanı, surlar
ve kapılar köklü bir
değişime uğramıştır.
E YLÜL E KİM 2022
97
METROPOLİS
ardından terk edilmiş ve yerleşim bugünkü
Torbalı ilçe merkezinin olduğu yere taşınmıştır. Bu süreçte Torbalı ve civar köydeki
yeni yerleşimlerin inşasında Metropolis harabelerinden taşınan mimari bloklar kullanılmıştır.
Akropolis
Akropolis tepesinde en erken yerleşim
izleri Erken Tunç Çağına kadar uzanır. MÖ
7. yüzyıl sonlarında ise yerleşimin devam
ettiğini gösteren buluntular saptanmıştır.
Hellenistik Dönemde kentin planlama sürecinde alan düzenlenmiştir. Kayalık yükselti tıraşlanarak yeni yapıların inşa edilebileceği bir düzlük oluşturulmuş ve çevresi
güçlü bir surla çevrilmiştir. Akropolis bu
süreçte aynı zamanda bir kutsal alan olarak işlev kazanmıştır. Hellenistik ve Roma
Döneminde kent sikkelerinde de görülen
Ares, Metropolis'te Ana Tanrıça ile birlikte
benimsenmiş figürlerden biridir. Akropolis'te bulunan çok sayıda epigrafik belgede
Ares kültü için çalışan görevlilerin isim listelerinin bulunması, Ares'in ve ona adanmış kutsal alanın önemini vurgular. Roma
Döneminde ise tüm Akropolis alanı, surlar
ve kapılar köklü bir değişime uğramıştır.
Akropolis'in en çukur noktasına Geç Roma
Döneminde anıtsal bir sarnıç inşa edilmiştir. Başlangıçta bir kutsal alan olarak planlanan Akropolis, Roma Döneminde kenti
besleyen su kaynağının bulunduğu resmi
bir alana dönüştürülmüştür. Bizans Döneminde sarnıçlar işlevini yitirerek Akropolis'te yerleşen halkın çöplük alanı olarak
kullanılmıştır.
Tiyatro
Metropolis tiyatrosu, Hellenistik Dönemde kentin güneye bakan yamacına inşa
edilmiştir. İki cavea ve onları ortadan bölen
bir diazoma'ya sahip olan tiyatronun kapasitesi 4.000 kişidir. Tiyatronun oturma
basamakları mermer levhalarla kaplanmış
ve her iki yanda aslan ayaklı konsollarla
sınırlandırmıştır. Roma İmparatorluk Döneminde tiyatroda yenileme çalışmaları
yapılmıştır. Bu kapsamda yapılan en geniş çaplı faaliyet, sahne binası (skene) ve
orkestranın yenilenmesidir. Hellenistik
Dönem sahne binası muhtemelen MS 17
98
A KTÜ EL A R K E O LO J İ
E YLÜL E KİM 2022
99
METROPOLİS
Metropolis tiyatrosu, Hellenistik
Dönemde kentin güneye bakan
yamacına inşa edilmiştir. İki
cavea ve onları ortadan bölen
bir diazoma'ya sahip olan
tiyatronun kapasitesi 4.000 kişidir.
Tiyatronun oturma basamakları
mermer levhalarla kaplanmış
ve her iki yanda aslan ayaklı
konsollarla sınırlandırmıştır.
Roma İmparatorluk Döneminde
tiyatroda yenileme çalışmaları
yapılmıştır. Bu kapsamda yapılan
en geniş çaplı faaliyet, sahne
binası (skene) ve orkestranın
yenilenmesidir. Hellenistik Dönem
sahne binası muhtemelen MS 17
depremi sonucunda yıkılmıştır.
depremi sonucunda yıkılmıştır. Günümüzde kalıntıları görülen skene ise yenilenen Roma Dönemi sahne
binasına aittir. Bu yapı, yüksek bir proskenion ve iki
katlı bir scaenae frons mimarisi ile donatılmıştır. Orkestrada ise Hellenistik Dönemde sıkıştırılmış toprak
ve mıcırlı bir zemine sahip olduğu düşünülen zemin,
farklı boyutlarda ve renkte mermer levhalarla kaplanmıştır. Bu mermer zemin kaplaması tamamen korunmuş şekilde günümüze ulaşmıştır. Orkestrada yer
alan ve girlandlarla süslenmiş üç adet silindirik sunak
üzerindeki İmparator Gaius Octavius Augustus ve Germanicus'u onurlandıran yazıtlara yer verilmiştir. Bu
onurlandırma MS 17 depreminin ardından tiyatronun
yeniden imar edilmesi ile ilişkilendirilebilir. Orkestra
yer alan beş adet prohedria (soylu koltuğu) da Metro-
1 0 0 A KTÜ EL A R K E O LO J İ
Metropolis
tiyatrosunun
günümüzde
kalıntıları görülen
skene yenilenen
Roma Dönemi
sahne binasına
aittir.
polis'teki yontu işçiliğinin kalitesini gözler
önüne sermektedir. Soylu koltukları arasında en dikkat çekici örnek, griphon süslemeleri ve detaylı işçilik özellikleriyle ön plana
çıkmaktadır.
Mozaikli Salon
Tiyatronun hemen doğusuna MS 2. yüzyılda inşa edilen büyük bir konutun en
görkemli odası olarak ön plana çıkan mozaikli salonun duvarlarında geometrik desenli freskler, taban döşemesinde ise opus
tesseallatum tekniğiyle yapılmış iki panel
mozaik yer almaktadır. Panellerden birinde dikdörtgen alan içine yerleştirilmiş altı
çerçeve yer alır. Köşelerde Dionysos ve eşi
Ariadne ile Menad portrelerine yer verilmiştir. Orta sıradaki iki çerçeve içinde ise
bir klineye uzanmış Eros figürleri yer alır.
Figürler mozaik sanatında dört mevsimi
sembolize eden dört portre şeklinde dizayn
edilmişlerdir. Yan panelde ise tiyatro masklarının yanı sıra, balık ve kuş figürleri gibi
doğal çevreden esinlenilen canlı tasvirlerine yer verilmiştir. Odanın tiyatroya olan
yakın konumu ve tiyatro ile ilişkili figürlere yer verilmiş olması, etkinlik günlerinde
kullanılan bir resepsiyon salonu ya da konukların misafir edildiği bir oda olduğunu
düşündürmektedir.
E YLÜL E KİM 2022 1 0 1
METROPOLİS
Tiyatronun hemen
doğusuna MS 2. yüzyılda
inşa edilen büyük bir
konutun en görkemli
odası olarak ön plana
çıkan mozaikli salonun
duvarlarında geometrik
desenli freskler, taban
döşemesinde ise opus
tesseallatum tekniğiyle
yapılmış iki panel mozaik yer
almaktadır.
1 0 2 A KTÜ EL A R K E O LO J İ
Bouleuterion (Meclis Binası) ve
Onurlandırma Caddesi
MÖ 2. yüzyılın ortalarında inşa edilen
Bouleuterion'da kentle ilgili kararlar alınırdı. Metropolis Bouleuterion'u kare planlı
bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu, basamaklarla iki bölüme (kerkides) ayrılmıştır. Dairesel formlu oturma
sıraları, antik tiyatrolarda olduğu gibi at
nalı formunda tasarlanmıştır.
Bouleuterion'un oturma sıraları tıpkı tiyatroda olduğu gibi mermer levhalarla kaplıdır. Bu oturma basamakları her iki yanda
aslan ayaklı konsollar tarafından sınırlandırılmaktadır.
Orkestrası mermer levhalarla kaplıdır.
Yapıda bulunan silindirik formlu sunaklar
arasında, tiyatroda olduğu gibi İmparator
Gaius Octavius Augustus'un onurlandırıldığı yazıtlar da görülmektedir.
Bu durum, benzer süreçlerde yapılan yenileme çalışmalarının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Yapının dış cephe
mimarisinde Dor üslubu hakimdir. Meclis
Binasının bulunduğu cadde, Metropolis'in
Orta Kent olarak tabir edilen kent merkezinin en üst terasıdır. Dolayısıyla en önemli
kamu yapıları ve onurlandırma caddeleri
bu bölgede planlanmıştır.
Bouleuterion'un kuzey kapısı da kentin
en önemli onurlandırma caddesine açılmaktadır. Bu caddedeki arkeolojik kazılarda çok sayıda yazıtlı heykel kaidesi ve
onurlandırma yazıtları tespit edilmiştir.
Cadde boyunca kaideler üzerinde yükselen heykeller, Hellenistik ve Roma Dönemi
boyunca varlığını sürdürmüştür. Heykeller
için batı galeride açılmış nişler, Hellenistik
kent planlamasında önemli bir yeri olan
onurlandırma caddesi geleneğinin en somut örneklerinden birini oluşturur.
Bizans Dönemi ile birlikte Orta Kentin
genelinde olduğu gibi Bouleuterion ve
onurlandırma caddesinde de tahribat yaşanmıştır. Geç Bizans Döneminde inşa edilen Bizans Kalesi'nin güney duvarları ve giriş kapısı, meclis binasının tam üzerinden
geçirilmiştir.
Bouleuterion'un büyük boyutlu mermer
blokları ve hatta heykeltıraşlık eserleri, Bizans surlarında spolia (devşirme) yapı elemanı olarak kullanılmışlardır.
E YLÜL E KİM 2022 1 0 3
METROPOLİS
METROPOLİS
vatandaşların onurlandırıldığını, başka bir
deyişle tarihin en erken sponsorluk belgelerinden birinin kanıtını ortaya koymaktadır. Tıpkı Bouleuterion'da olduğu gibi Stoa'da da Geç Bizans Dönemi surları yapının
üzerinden geçirilmiştir. Kalenin Torbalı
Ovası'na bakan kuzey burç bölümü, Stoa'nın ön duvarına yerleştirilmiştir. Stoa'nın
arka duvarı ise Binzas Kalesi'nin ön cephe
duvarına dahil edilmiştir.
SAĞDA
METROPOLIS
BOULEUTERION'U
Kare planlı bir forma
sahiptir. 400 kişi
kapasiteli toplantı
salonu, basamaklarla
iki bölüme (kerkides)
ayrılmıştır.
Hellenistik meclis
yapısı ve Orta Çağ
surları
Foto:
Umut CANSEVEN
AŞAĞIDA
STAO
Bouleuterion'un bir
alt terasında yer alan
Stoa da Metropolis'in
en önemli kamu
yapılarından biridir.
Hellenistik stoa ve
Orta Çağ kalesi
Foto:
Umut CANSEVEN
Stoa
Bouleuterion'un bir alt terasında yer alan
stoa da Metropolis'in en önemli kamu yapılarından biridir. Stoa'lar başlangıçta ince,
uzun planlı, uzun kenarlarından biri ve
kısa kenarları duvarlarla kapalı olan, diğer
uzun kenarı ise sütun sırasından oluşan basit çatılı bir yapıdır. Metropolis Stoa'sı da
bu planlamaya uygun bir yapı olarak kent
merkezinde MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiştir.
Stoa'nın uzunluğu 67 metre ve genişliği 10
metre (200x30 ayak) ölçülerindedir. Yapının çatısı, Dor düzenindeki iki sütun sırası
ile taşınmaktadır. Metropolis'in Hellenistik
kent planlamacılığındaki en yaygın mimari
tip olan Dorik düzene, Stoa'da da rastlanmaktadır. İki nefli ve tek katlı olarak planlanan yapının iç bölümünde yivsiz, silindirik
sütun tamburları kullanılırken, dış cephede yivli, poligonal sütun tamburlarına yer
verilmiştir. Dışa gelen yivli sütun tamburlarının üzerinde yer alan isim listeleri, yapının inşasına katkıda bulunan Metropolisli
1 0 4 A KTÜ EL A R K E O LO J İ
Yukarı Hamam-Gymnasion Kompleksi
Metropolis'te Roma Döneminde inşa
edilmiş iki adet büyük hamam kompleksi
bulunmaktadır. Bunlardan biri "Yukarı Hamam-Gymnasion" olarak tanımlanmakta
ve kamu yapılarının yoğunluk gösterdiği
kent merkezinde yer almaktadır. Bouleuterion ve Stoa teraslarının altındaki parselde
inşa edilen bu hamam yapısı MS 1. yüzyıl
sürecinde inşa edilmiştir. Yapının Hellenistik geçmişinde Gymnasion olarak planlandığı ve sonradan hamama dönüştürüldüğü
tahmin edilmektedir. Hamamda bulunan
bir yazıtta, İmparator Neron'un onuruna
inşa edilen yağlanma bölümünden bahsedilmektedir. MS 2. yüzyılda da çeşitli
eklemelerle genişletilen hamamda, genel
tuvalet (latrina), soyunma odası (apodyterium), yağlanma odası (aleipterion), sıcak
su banyosu (caldarium), soğuk su havuzu
(piscina) ve ateşlik (praefurnium) bölümleri bulunmaktadır. 541 metrekarelik bir alan
üzerine inşa edilen Yukarı Hamam-Gymnasion Kompleksi'nin küçük bir de palaestra
bölümü bulunmaktadır.
Aşağı Hamam-Palaestra Kompleksi
Metropolis'te son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan Aşağı Hamam-Palaestra Kompleksi, 16.000 metrekarelik ölçüsüyle kentin en büyük yapısıdır.
Metropolis'in Roma Döneminde nüfus ve
yerleşim alanı bakımından genişlediğinin
en iyi ispatı olan hamamın üç evrede büyütüldüğü anlaşılmıştır. 2009-2012 yılları
arasında hamamın ana bölümlerini oluşturan tepidarium, caldarium, yıkanma
havuzları, 40x40 metre ölçülerindeki palaestra (spor alanı) ve palestra'yı çevreleyen geometrik süslemelere sahip mozaikli
galeriler keşfedilmiştir. Galerilerin cephe
E YLÜL E KİM 2022 1 0 5
METROPOLİS
Metropolis'te
Roma Döneminde
inşa edilmiş
iki adet büyük
hamam kompleksi
bulunmaktadır.
Bunlardan biri
"Yukarı HamamGymnasion" olarak
tanımlanmakta ve
kamu yapılarının
yoğunluk gösterdiği
kent merkezinde
yer almaktadır.
1 0 6 A KTÜ EL A R K E O LO J İ
E YLÜL E KİM 2022 1 0 7
METROPOLİS
AŞAĞI HAMAM
PALAESTRA SERVIS
KORIDORLARI
Metropolis'te son
yıllarda yapılan
arkeolojik kazılarda
ortaya çıkarılan
Aşağı HamamPalaestra kompleksi
16.000 metrekarelik
ölçüsüyle kentin en
büyük yapısıdır.
Foto: Mehmet YASA
BALNEUM
Hamam-Palaestra
Kompleksi'nin
kuzeydoğu köşesinde
yer alan Balneum,
460 metrekare alan
üzerine inşa edilmiş
bir Roma yapısıdır.
Foto:
Umut CANSEVEN
METROPOLİS
mimarisini oluşturan arşitrav blokları üzerinde, İmparator Antoninus Pius'a ait bir adama yazıtı bulunmuştur. 2012-2016 yılları arasında yapılan kazılarla ise
hamamın sıcak mekanlarını üç taraftan çeviren servis
koridorları, tabernalar ve üç nefli renkli mermerlerle
kaplı frigidarium (soğuk su banyosunun yapıldığı yer)
bölümü keşfedilmiştir. Tuğla tonozlu mimariye sahip
olan servis koridorları günümüze kadar sağlam şekilde korunmuştur. Tonozların üzeri ise kireç harçla sıvanarak teras haline getirilmiştir.
Frigidarium'daki mermer kaplama levhaları renkli
mermerlerle inşa edilmiştir. Yarım kubbe formundaki
üç niş bölümü ise bej ve bordo renkli taşlarla altıgen
yıldızlar oluşturacak şekilde opus sectile süslemesi
ile bezenmiştir. Hamamın taberna bölümleri de yeme-içme organizasyonlarına ayrılan beş adet locadan
meydana gelmektedir. Kompleksin kuzey bölümünü
kapsayan taberna'nın zemini palaestra'daki gibi geometrik desenlere sahip panel mozaiklerle kaplanmıştır. Her locanın önünde, mozaik zemine açılmış
mermer kanal kapakları yer alır. Hamam-Palaestra
Kompleksi'nin büyük boyutu, ovadaki konumu ve servis hizmeti sadece Metropolisliler için değil, anayol
üzerinden geçen kervanlara ve yolculara da hizmet
verdiğini düşündürmektedir.
Balneum
Hamam-Palaestra Kompleksi'nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Balneum, 460 m² alan üzerine inşa edilmiş bir Roma yapısıdır. Hemen yanında Hamam-Palaestra gibi büyük bir kompleks bulunurken aynı
bölgede Balneum'un planlanması bazı soruları da beraberinde getirmektedir. Fakat Belneum'un batısında,
yapı ile ortak duvarları paylaşan odalar, Balneum'un
büyük bir sivil konutun özel hamamı olarak inşa edildiğini işaret etmektedir. Yapıda tespit edilen bölümler arasında caldarium (sıcak su odası), sudatorium
(terleme odası), frigidarium (soğuk su odası), üç adet
praefurnium (ateşlik) ve servis koridorları bulunmaktadır. Özellikle sudatorium bölümünün korunmuş durumdaki zemini ve apsisli bölümlerdeki tibuli sistemi,
Roma hamam mühendisliğinin en iyi örneklerinden
birini sunmaktadır. İlerleyen yıllarda yapıda ve bağlı
olduğu konut odalarında sürdürülecek olan arkeolojik
kazılar, binanın daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayacaktır.
Sivil Konutlar
Metropolis'te 1989 yılından bu yana devam eden çalışmalarda kentin farklı kesimlerinde, resmi yapılara
yakın konumlarda sivil konutların planlandığı görülmüştür. Tiyatronun güney yamacında tespit edilen
1 0 8 A KTÜ EL A R K E O LO J İ
E YLÜL E KİM 2022 1 0 9
Zeus Krezimos kutsal
alanının bulunması,
Metropolis'te tapım
gören Hera ve Ares
kültlerinin de yazıtlar
aracılığıyla varlığının
bilinmesine karşın ilk
kez bir kült alanının
yerinin keşfedilmesi
açısından büyük
öneme sahiptir.
Peristilli Ev dışında, Orta Kent olarak nitelendirilen, Metropolis'in resmi yapılarının
yoğunluk gösterdiği alanda da biri atriumlu olmak üzere iki konut ortaya çıkarılmıştır. Atriumlu Ev, Orta Kent'in en alt terasında, Yukarı Hamam-Gymnasion terasının
altında planlanmış bir Roma konutudur.
Evin girişinde görülen mozaikli zeminde, Eski Yunanca (ΑΓΑθΗΙ ΤΥΧΗΙ) ve
Latince (BONA FORTUNA) dilleri ile yazılmış "İyi Şanslar" anlamına gelen bir yazı
bulunmaktadır. Kuzeye doğru her iki yanda
geometrik motifler ve ortada kantharos betimi yer alır. 2008 yılında tiyatronun güney
yamacında ortaya çıkarılan Peristilli Ev ise
Metropolis'te şimdiye dek tespit edilen en
büyük ölçekli (1000 metrekare) sivil konuttur. Bu yapının ortaya çıkarılması sonucunda kentin sivil yaşamına dair önemli bilgi
ve belgelere ulaşılmıştır. Ev, Metropolisli
varlıklı bir aile tarafından MS 2. yüzyılda
yaptırılmıştır. Avludaki çeşmenin mermer
kaplamasının arasına sıkıştırılmış olan bir
Antoninus Pius sikkesi yapının inşa tarihi konusunda kesin deliller sunmaktadır.
1 1 0 A KTÜ EL A R K E O LO J İ
Kare planlı merkezi avlu mermer plakalarla kaplanmış ve her kenarında dört sütun
sırası ile çevrelenmiştir. Peristili çevreleyen
mekânlar arasında yatak odası (cubiculum), yemek odası (triclinum), banyo (balneum) ve mutfak (culina) ile ilişkilendirilebilecek bölümler bulunmaktadır.
Zeus Krezimos Kutsal Alanı
Metropolis antik kenti'nde 2015 yılı kazı
sezonunda, Hellen mitolojisinin baş tanrısı Zeus için inşa edilmiş bir kült alanının
varlığı tespit edildi. Antik Kent'in dışında
bulunan ve Metropolis'e adını veren Ana
Tanrıça'ya ait kült alanı dışında şehir merkezinde yer alan ilk ve tek tapım merkezi
olarak kayıtlara geçmiştir. Kazı alanı, Akropolis'in kuzeye bakan kayalık bölümünün
hemen önünde yer alır. Kazı alanında sytolobat (sütun taşıyıcı) bloklarının takip edilmesi sırasında yazıtlı sütunlar, bir sunak
parçası ve bir heykel kaidesi tespit edilmiştir. Bununla beraber ana kayanın belirli bir
bölümünün düzenli bir şekilde kesilerek
mimari yapılanmayla iç içe geçmesi, Metro-
polis'te şimdiye kadar pek karşılaşılmayan
bir mimari uygulama olarak görülmektedir. Yazıtlar üzerine yapılan çalışmalar sonucunda Metropolis'te daha önceden varlığı bilinen fakat yeri bilinmeyen bu alanın,
Zeus Krezimos'a adanmış bir kült alanı olduğu anlaşılmıştır.
Zeus Krezimos kutsal alanının bulunması, Metropolis'te tapım gören Hera ve Ares
kültlerinin de yazıtlar aracılığıyla varlığının bilinmesine karşın ilk kez bir kült alanının yerinin keşfedilmesi açısından büyük
öneme sahiptir.
Araplıtepe Kilisesi
Metropolis'in MS 6. yüzyılda Ephesos'a
bağlı piskoposluk merkezlerinden biri olduğu bilinmektedir. Kentin kuzeydoğusunda yer alan Araplıtepe Kilisesi, MS 6.
yüzyıldan itibaren piskoposluk kilisesi olarak kullanılmış olmalıdır. Kilisenin sonraki süreçte değişikliklere uğrayarak MS 13.
yüzyılın sonlarına kadar kullanım gördüğü
anlaşılmaktadır. Araplıtepe Bizans Kilisesi,
mimari açıdan değerlendirildiğinde üç nef-
li bazilikal plana sahiptir. Kilisenin naosu
(cemaat mekânı), merkezdeki daha geniş
olmak üzere, doğu-batı yönünde uzanan üç
neften oluşur.
Nefler birbirinden sütun dizisiyle ayrılmaktadır. Yapının batısında kazısı yapılmayan alanda olasılıkla kiliseye girişi sağlayan
narteks (ön mekân) ve avlu yer almalıdır.
Kilisenin doğusunda yarım daire formlu
apsisi yer alır.
Apsisin iç kısmında kilise mensupları için
oturma sıraları olan synthronon bölümü
günümüze ulaşamamıştır. Apsisin yer aldığı kutsal bölüm olan bema, çeşitli levhalarla oluşturulmuş korkuluklarla sınırlanan
templon kısmına ait veriler ise sınırlıdır.
Kilisenin naos bölümünde orta nefte ambon (minber/vaaz kürsüsü) yer almaktadır.
Ambon genel olarak bakıldığında merdivenler, platform ve bu öğelere ait levhalardan oluşur. Kilisenin orta bölümünde nefleri birbirinden ayırmak için
kullanılan postament'ler bulunmaktadır.
Postament'lerin arasında ise yaklaşık 2.5
metrelik boşluklar bulunur. ◊
E YLÜL E KİM 2022
111