Academia.eduAcademia.edu

Metropolis

2022, Aktüel Arkeoloji

Metropolis, İzmir'in Torbalı İlçesine bağlı Yeniköy ve Özbey Mahalleleri sınırlarında, günümüzde Alaman Dağı olarak bilinen Antik Gallesion Dağı eteklerinde bir tepeye kurulmuştur. Kentin eskiçağda İonia Bölgesi sınırları içinde kaldığı kabul edilir. METROPOLİS AKTÜEL ARKEOLOJİ EYLÜL EKİM 2022 9 4 9 5 METROPOLIS, IZMIR'IN TORBALI ILÇESINE BAĞLI YENI-KÖY VE ÖZBEY Mahalleleri sınırlarında, günümüzde Alaman Dağı olarak bilinen Antik Gallesion Dağı eteklerinde bir tepeye kurulmuştur. Kentin eskiçağda İonia Bölgesi sınırları içinde kaldığı kabul edilir. K. Ptolemaios, Metropolis'i İonia-Lydia sınırında bir kent olarak tanımlamıştır. Stephanos Byzantinos da bu tanımlamayı desteklemektedir. Strabon ise Geographika'da, Metropolis'in Smyrna-Ephesos arasında, Ephesos'a 120 stadion mesafede bir yerleşim olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kent sikkelerinde görülen İonia lejantı, Metropolis'in bir İonia kenti olduğunu göstermektedir. Stratejik konumu nedeniyle çağlar boyunca önemini koruyan Metropolis, Küçük Menderes (Kaystros) Ovası'nın batı ucunda yer alır. 142 metre rakımlı akropolis ve yamaçlarında planlanan şehrin düzlükleri Küçük Menderes Nehri'nin doldurduğu verimli alüvyal topraklara sahiptir. Bu sebeple tarım, bugün olduğu gibi geçmişte de kentin temel geçim kaynağını oluşturur. Tarım ürünlerinin ticaretinden sağladığı zenginlik, bu METROPOLİS

METROPOLİS METROPOLİS METROPOLIS SERDAR AYBEK BURAK ARSLAN Metropolis, İzmir'in Torbalı İlçesine bağlı Yeniköy ve Özbey Mahalleleri sınırlarında, günümüzde Alaman Dağı olarak bilinen Antik Gallesion Dağı eteklerinde bir tepeye kurulmuştur. Kentin eskiçağda İonia Bölgesi sınırları içinde kaldığı kabul edilir. 92 A KTÜ EL A R K E O LO J İ E YLÜL E KİM 2022 93 METROPOLİS Şehir yazıtlarında geçen Metropolis adının "Ana Tanrıça Kenti" anlamına geldiği kabul edilir. Gallesion Dağı eteklerinde, kentin yaklaşık 5 kilometre kuzeybatısında bulunan Uyuzdere mevkii'nde yer alan iki küçük mağara, Metropolis'in yerel Ana Tanrıça kültü için kullanılmıştır. Metropolis kent merkezinde şehrin, kutsal alanları ile birlikte planlanması daha farklı temellere dayandırılmıştır. Kentleşme süreci MÖ 3. yüzyılda Seleukos Krallığı ile birlikte başlamaktadır. Kent, Pergamon Krallığı'nın desteği ile MÖ 2. yüzyılda zenginleşmiştir. METROPOLIS, IZMIR'IN TORBALI ILÇESINE BAĞLI YENIKÖY VE ÖZBEY Mahalleleri sınırlarında, günümüzde Alaman Dağı olarak bilinen Antik Gallesion Dağı eteklerinde bir tepeye kurulmuştur. Kentin eskiçağda İonia Bölgesi sınırları içinde kaldığı kabul edilir. K. Ptolemaios, Metropolis'i İonia-Lydia sınırında bir kent olarak tanımlamıştır. Stephanos Byzantinos da bu tanımlamayı desteklemektedir. Strabon ise Geographika'da, Metropolis'in Smyrna-Ephesos arasında, Ephesos'a 120 stadion mesafede bir yerleşim olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kent sikkelerinde görülen İonia lejantı, Metropolis'in bir İonia kenti olduğunu göstermektedir. Stratejik konumu nedeniyle çağlar boyunca önemini koruyan Metropolis, Küçük Menderes (Kaystros) Ovası'nın batı ucunda yer alır. 142 metre rakımlı akropolis ve yamaçlarında planlanan şehrin düzlükleri Küçük Menderes Nehri'nin doldurduğu verimli alüvyal topraklara sahiptir. Bu sebeple tarım, bugün olduğu gibi geçmişte de kentin temel geçim kaynağını oluşturur. Tarım ürünlerinin ticaretinden sağladığı zenginlik, bu 94 A KTÜ EL A R K E O LO J İ E YLÜL E KİM 2022 95 METROPOLİS METROPOLİS ovada yetiştirilen mahsullerden kaynaklanmıştır. Bölgeye has ürünler, Ephesos'un büyük limanından uzak kentlere dahi gönderilmiştir. Metropolis'in yakınından geçen Küçük Menderes Nehri ve ona bağlı kollar, ulaşım ve ticaret için kullanılmış olmalıdır. Bunula birlikte bölgenin en işlek rotaları kentin bulunduğu noktada kesişmiştir. Ephesos-Smyrna arasındaki kara yolu ile Sardis-Ephesos arasında kullanılan ve geçmişi Hitit Çağına dayanan ticaret yolu, kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan ana hatları oluşturur. Günümüzde Torbalı'nın sanayi ve ticaret alanında Ege Bölgesi'ndeki en gelişmiş ilçelerden biri olması bu bağlantı yollarının günümüzde halen aktif bir şekilde kullanılıyor olmasına bağlıdır. Şehir yazıtlarında geçen Metropolis adının "Ana Tanrıça Kenti" anlamına geldiği kabul edilir. Gallesion Dağı eteklerinde, kentin yaklaşık 5 kilometre kuzeybatısında bulunan Uyuzdere mevkii'nde yer alan iki küçük mağara, Metropolis'in yerel Ana Tanrıça kültü için kullanılmıştır. Başta Ephesos olmak üzere bölgede çok yaygın olan bu kült, Metropolis'te de son derece güçlü temsil edilmektedir. MÖ 4. yüzyıl yazıtlarında geçen "Meter Gallesia" ifadesi, Gallesion Dağı'nın Ana Tanrıçası olarak Meter'in kente adını verdiğini gösterir. Buradaki kült mağaralarında gerçekleştirilen kazılarda Ana Tanrıça'ya ait çok sayıda pişmiş toprak heykelcik ile birlikte kült törenlerinde kullanılan seramik parçaları, tören ziyafetlerinden artakalan hayvan kemikleri ve adak eşyaları bulunmuştur. Uyuzdere Mağaraları ve Ana Tanrıça kültü, kent merkezinden uzakta olmasına karşın kolay ulaşılabilir konumdadır. Açıkça şehrin canlı hayatından ayrı tutulmuş, dağlık ve ormanlık bir arazide özgün doğal konumunda kurulmuştur. Metropolis kent merkezinde ise şehrin, kutsal alanları ile birlikte planlanması daha farklı temellere dayandırılmıştır. Kentleşme süreci MÖ 3. yüzyılda Seleukos Krallığı ile birlikte başlamaktadır. Kent, Pergamon Krallığı'nın desteği ile MÖ 2. yüzyılda zenginleşmiştir. Bu düzeyi en iyi sergileyen örnekler Tiyatro, Stoa, Bouleuterion, gibi görkemli kamu yapıları ve nitelikli heykeltıraşlık eserleridir. Metropolis MÖ 133 yılında Pergamon 96 A KTÜ EL A R K E O LO J İ "Torbalı Grubu", Geç Hellenistik dönem Foto: Mehmet YASA Krallığında hak iddia ederek Roma'ya karşı isyan başlatan Aristonikos'a karşı Roma'nın yanında yer almış ve önde gelen vatandaşlarından biri olan Apollonios Dossier önderliğinde savaşa dahil olmuştur. Apollonios ve Metropolisli gençler, Thyateira (Akhisar) yakınlarında yaşamlarını yitirmiştir. Bunun üzerine kent meclisi tarafından onurlandırılmışlardır. Romalı tarihçi Plinius, MÖ 1. yüzyılda Metropolis'i Ephesos'un mahkeme bölgesi (conventus) içinde gösterir. Tarihçi Appianos'tan öğrendiğimize göre, Ephesos, Tralleis (Aydın), Hypaipa (Ödemiş) gibi kentlerin yanı sıra, Metropolis de MÖ 86 yılında Mithridates'in kısa süreli boyunduruğu altına girmiştir. Roma İmparatorluğu'nun kurucusu Augustus ile birlikte başlayan barış süreci (Pax Romana) Metropolis'te de hissedilir. Bu süreç kentte bir canlanmaya yol açmıştır. Tiberius Dönemine kadar süren refah dönemi MS 17 yılındaki deprem felaketi ile son bulmuştur. MS 18 yılından itibaren depremden zarar gören kentin tekrar yaralarını sarmaya başladığı görülür. MS 1. yüzyılın sonlarından MS 3. yüzyıl sonlarına kadar, Roma egemenliği altındaki tüm coğrafyada olduğu gibi Metropolis'te de ekonomik bir refah süreci yaşanmıştır. Kent özellikle MS 2. yüzyılda, kutsal alanları, kamu yapıları ve sivil konutlarıyla, yamaçta kurulu olmasına rağmen ızgara planın en iyi şekilde uygulandığı modern bir şehir hüviyetine sahiptir. Batı Anadolu'da çok sayıda kente katkısı bulunan Antoninus Pius'un zamanında Metropolis'te de büyük bir Hamam ve Palaestra kompleksinin inşa edilmiş olması şehrin ulaştığı refah düzeyinin göstergesidir. MS 3. yüzyıl çok sayıda şiddetli depremin ve Got akınlarının gerçekleştiği bir yüzyıl olarak bölge kentlerini oldukça zorlamıştır. Bu süreçte ekonomik yönden gerileme sürecine girilmiştir. Bu durum MS 6. yüzyılda Metropolis'in piskoposluk merkezi olarak tanınmasına kadar sürmüştür. Araplıtepe Mevkii'nde farklı dönemlerde değişikliklere uğramış Bizans Kilisesi, MS 6. yüzyıldan itibaren piskoposluk kilisesi olarak kullanılmış olmalıdır. Selçuklu Devleti'nin Anadolu'da giderek güçlenmeleri Bizanslılar'ın savunma yapılarına önem vermelerini zorunlu kılmıştır. Bu bağlamda Metropolis'te inşa edilen Bizans Kalesi, olasılıkla Laskarisler Döneminde (1204-1261) yapılmıştır. Araplıtepe Bizans Kilisesi'nde Laskarisler Dönemine ait, Selçuklu hükümdarları I. İzzettin Keykâvus (12101219) ve Gıyaseddin Keyhüsrev'e (1236-1246) ait sikkeler, Bizans Kalesi'nin Selçuklu akınlarından korunmak için inşa edildiği düşüncesini desteklemektedir. Osmanlı kaynaklarında, Torbalı civarında var olduğu belirtilen Kızılhisar'ın Metropolis harabeleri olduğu tahmin edilir. Metropolis, Osmanlılar Döneminde bir süre daha kullanılmış, bölgede barışın sağlanmasının Akropolis'te bulunan çok sayıda epigrafik belgede Ares kültü için çalışan görevlilerin isim listelerinin bulunması, Ares'in ve ona adanmış kutsal alanın önemini vurgular. Roma Döneminde ise tüm Akropolis alanı, surlar ve kapılar köklü bir değişime uğramıştır. E YLÜL E KİM 2022 97 METROPOLİS ardından terk edilmiş ve yerleşim bugünkü Torbalı ilçe merkezinin olduğu yere taşınmıştır. Bu süreçte Torbalı ve civar köydeki yeni yerleşimlerin inşasında Metropolis harabelerinden taşınan mimari bloklar kullanılmıştır. Akropolis Akropolis tepesinde en erken yerleşim izleri Erken Tunç Çağına kadar uzanır. MÖ 7. yüzyıl sonlarında ise yerleşimin devam ettiğini gösteren buluntular saptanmıştır. Hellenistik Dönemde kentin planlama sürecinde alan düzenlenmiştir. Kayalık yükselti tıraşlanarak yeni yapıların inşa edilebileceği bir düzlük oluşturulmuş ve çevresi güçlü bir surla çevrilmiştir. Akropolis bu süreçte aynı zamanda bir kutsal alan olarak işlev kazanmıştır. Hellenistik ve Roma Döneminde kent sikkelerinde de görülen Ares, Metropolis'te Ana Tanrıça ile birlikte benimsenmiş figürlerden biridir. Akropolis'te bulunan çok sayıda epigrafik belgede Ares kültü için çalışan görevlilerin isim listelerinin bulunması, Ares'in ve ona adanmış kutsal alanın önemini vurgular. Roma Döneminde ise tüm Akropolis alanı, surlar ve kapılar köklü bir değişime uğramıştır. Akropolis'in en çukur noktasına Geç Roma Döneminde anıtsal bir sarnıç inşa edilmiştir. Başlangıçta bir kutsal alan olarak planlanan Akropolis, Roma Döneminde kenti besleyen su kaynağının bulunduğu resmi bir alana dönüştürülmüştür. Bizans Döneminde sarnıçlar işlevini yitirerek Akropolis'te yerleşen halkın çöplük alanı olarak kullanılmıştır. Tiyatro Metropolis tiyatrosu, Hellenistik Dönemde kentin güneye bakan yamacına inşa edilmiştir. İki cavea ve onları ortadan bölen bir diazoma'ya sahip olan tiyatronun kapasitesi 4.000 kişidir. Tiyatronun oturma basamakları mermer levhalarla kaplanmış ve her iki yanda aslan ayaklı konsollarla sınırlandırmıştır. Roma İmparatorluk Döneminde tiyatroda yenileme çalışmaları yapılmıştır. Bu kapsamda yapılan en geniş çaplı faaliyet, sahne binası (skene) ve orkestranın yenilenmesidir. Hellenistik Dönem sahne binası muhtemelen MS 17 98 A KTÜ EL A R K E O LO J İ E YLÜL E KİM 2022 99 METROPOLİS Metropolis tiyatrosu, Hellenistik Dönemde kentin güneye bakan yamacına inşa edilmiştir. İki cavea ve onları ortadan bölen bir diazoma'ya sahip olan tiyatronun kapasitesi 4.000 kişidir. Tiyatronun oturma basamakları mermer levhalarla kaplanmış ve her iki yanda aslan ayaklı konsollarla sınırlandırmıştır. Roma İmparatorluk Döneminde tiyatroda yenileme çalışmaları yapılmıştır. Bu kapsamda yapılan en geniş çaplı faaliyet, sahne binası (skene) ve orkestranın yenilenmesidir. Hellenistik Dönem sahne binası muhtemelen MS 17 depremi sonucunda yıkılmıştır. depremi sonucunda yıkılmıştır. Günümüzde kalıntıları görülen skene ise yenilenen Roma Dönemi sahne binasına aittir. Bu yapı, yüksek bir proskenion ve iki katlı bir scaenae frons mimarisi ile donatılmıştır. Orkestrada ise Hellenistik Dönemde sıkıştırılmış toprak ve mıcırlı bir zemine sahip olduğu düşünülen zemin, farklı boyutlarda ve renkte mermer levhalarla kaplanmıştır. Bu mermer zemin kaplaması tamamen korunmuş şekilde günümüze ulaşmıştır. Orkestrada yer alan ve girlandlarla süslenmiş üç adet silindirik sunak üzerindeki İmparator Gaius Octavius Augustus ve Germanicus'u onurlandıran yazıtlara yer verilmiştir. Bu onurlandırma MS 17 depreminin ardından tiyatronun yeniden imar edilmesi ile ilişkilendirilebilir. Orkestra yer alan beş adet prohedria (soylu koltuğu) da Metro- 1 0 0 A KTÜ EL A R K E O LO J İ Metropolis tiyatrosunun günümüzde kalıntıları görülen skene yenilenen Roma Dönemi sahne binasına aittir. polis'teki yontu işçiliğinin kalitesini gözler önüne sermektedir. Soylu koltukları arasında en dikkat çekici örnek, griphon süslemeleri ve detaylı işçilik özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Mozaikli Salon Tiyatronun hemen doğusuna MS 2. yüzyılda inşa edilen büyük bir konutun en görkemli odası olarak ön plana çıkan mozaikli salonun duvarlarında geometrik desenli freskler, taban döşemesinde ise opus tesseallatum tekniğiyle yapılmış iki panel mozaik yer almaktadır. Panellerden birinde dikdörtgen alan içine yerleştirilmiş altı çerçeve yer alır. Köşelerde Dionysos ve eşi Ariadne ile Menad portrelerine yer verilmiştir. Orta sıradaki iki çerçeve içinde ise bir klineye uzanmış Eros figürleri yer alır. Figürler mozaik sanatında dört mevsimi sembolize eden dört portre şeklinde dizayn edilmişlerdir. Yan panelde ise tiyatro masklarının yanı sıra, balık ve kuş figürleri gibi doğal çevreden esinlenilen canlı tasvirlerine yer verilmiştir. Odanın tiyatroya olan yakın konumu ve tiyatro ile ilişkili figürlere yer verilmiş olması, etkinlik günlerinde kullanılan bir resepsiyon salonu ya da konukların misafir edildiği bir oda olduğunu düşündürmektedir. E YLÜL E KİM 2022 1 0 1 METROPOLİS Tiyatronun hemen doğusuna MS 2. yüzyılda inşa edilen büyük bir konutun en görkemli odası olarak ön plana çıkan mozaikli salonun duvarlarında geometrik desenli freskler, taban döşemesinde ise opus tesseallatum tekniğiyle yapılmış iki panel mozaik yer almaktadır. 1 0 2 A KTÜ EL A R K E O LO J İ Bouleuterion (Meclis Binası) ve Onurlandırma Caddesi MÖ 2. yüzyılın ortalarında inşa edilen Bouleuterion'da kentle ilgili kararlar alınırdı. Metropolis Bouleuterion'u kare planlı bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu, basamaklarla iki bölüme (kerkides) ayrılmıştır. Dairesel formlu oturma sıraları, antik tiyatrolarda olduğu gibi at nalı formunda tasarlanmıştır. Bouleuterion'un oturma sıraları tıpkı tiyatroda olduğu gibi mermer levhalarla kaplıdır. Bu oturma basamakları her iki yanda aslan ayaklı konsollar tarafından sınırlandırılmaktadır. Orkestrası mermer levhalarla kaplıdır. Yapıda bulunan silindirik formlu sunaklar arasında, tiyatroda olduğu gibi İmparator Gaius Octavius Augustus'un onurlandırıldığı yazıtlar da görülmektedir. Bu durum, benzer süreçlerde yapılan yenileme çalışmalarının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Yapının dış cephe mimarisinde Dor üslubu hakimdir. Meclis Binasının bulunduğu cadde, Metropolis'in Orta Kent olarak tabir edilen kent merkezinin en üst terasıdır. Dolayısıyla en önemli kamu yapıları ve onurlandırma caddeleri bu bölgede planlanmıştır. Bouleuterion'un kuzey kapısı da kentin en önemli onurlandırma caddesine açılmaktadır. Bu caddedeki arkeolojik kazılarda çok sayıda yazıtlı heykel kaidesi ve onurlandırma yazıtları tespit edilmiştir. Cadde boyunca kaideler üzerinde yükselen heykeller, Hellenistik ve Roma Dönemi boyunca varlığını sürdürmüştür. Heykeller için batı galeride açılmış nişler, Hellenistik kent planlamasında önemli bir yeri olan onurlandırma caddesi geleneğinin en somut örneklerinden birini oluşturur. Bizans Dönemi ile birlikte Orta Kentin genelinde olduğu gibi Bouleuterion ve onurlandırma caddesinde de tahribat yaşanmıştır. Geç Bizans Döneminde inşa edilen Bizans Kalesi'nin güney duvarları ve giriş kapısı, meclis binasının tam üzerinden geçirilmiştir. Bouleuterion'un büyük boyutlu mermer blokları ve hatta heykeltıraşlık eserleri, Bizans surlarında spolia (devşirme) yapı elemanı olarak kullanılmışlardır. E YLÜL E KİM 2022 1 0 3 METROPOLİS METROPOLİS vatandaşların onurlandırıldığını, başka bir deyişle tarihin en erken sponsorluk belgelerinden birinin kanıtını ortaya koymaktadır. Tıpkı Bouleuterion'da olduğu gibi Stoa'da da Geç Bizans Dönemi surları yapının üzerinden geçirilmiştir. Kalenin Torbalı Ovası'na bakan kuzey burç bölümü, Stoa'nın ön duvarına yerleştirilmiştir. Stoa'nın arka duvarı ise Binzas Kalesi'nin ön cephe duvarına dahil edilmiştir. SAĞDA METROPOLIS BOULEUTERION'U Kare planlı bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu, basamaklarla iki bölüme (kerkides) ayrılmıştır. Hellenistik meclis yapısı ve Orta Çağ surları Foto: Umut CANSEVEN AŞAĞIDA STAO Bouleuterion'un bir alt terasında yer alan Stoa da Metropolis'in en önemli kamu yapılarından biridir. Hellenistik stoa ve Orta Çağ kalesi Foto: Umut CANSEVEN Stoa Bouleuterion'un bir alt terasında yer alan stoa da Metropolis'in en önemli kamu yapılarından biridir. Stoa'lar başlangıçta ince, uzun planlı, uzun kenarlarından biri ve kısa kenarları duvarlarla kapalı olan, diğer uzun kenarı ise sütun sırasından oluşan basit çatılı bir yapıdır. Metropolis Stoa'sı da bu planlamaya uygun bir yapı olarak kent merkezinde MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Stoa'nın uzunluğu 67 metre ve genişliği 10 metre (200x30 ayak) ölçülerindedir. Yapının çatısı, Dor düzenindeki iki sütun sırası ile taşınmaktadır. Metropolis'in Hellenistik kent planlamacılığındaki en yaygın mimari tip olan Dorik düzene, Stoa'da da rastlanmaktadır. İki nefli ve tek katlı olarak planlanan yapının iç bölümünde yivsiz, silindirik sütun tamburları kullanılırken, dış cephede yivli, poligonal sütun tamburlarına yer verilmiştir. Dışa gelen yivli sütun tamburlarının üzerinde yer alan isim listeleri, yapının inşasına katkıda bulunan Metropolisli 1 0 4 A KTÜ EL A R K E O LO J İ Yukarı Hamam-Gymnasion Kompleksi Metropolis'te Roma Döneminde inşa edilmiş iki adet büyük hamam kompleksi bulunmaktadır. Bunlardan biri "Yukarı Hamam-Gymnasion" olarak tanımlanmakta ve kamu yapılarının yoğunluk gösterdiği kent merkezinde yer almaktadır. Bouleuterion ve Stoa teraslarının altındaki parselde inşa edilen bu hamam yapısı MS 1. yüzyıl sürecinde inşa edilmiştir. Yapının Hellenistik geçmişinde Gymnasion olarak planlandığı ve sonradan hamama dönüştürüldüğü tahmin edilmektedir. Hamamda bulunan bir yazıtta, İmparator Neron'un onuruna inşa edilen yağlanma bölümünden bahsedilmektedir. MS 2. yüzyılda da çeşitli eklemelerle genişletilen hamamda, genel tuvalet (latrina), soyunma odası (apodyterium), yağlanma odası (aleipterion), sıcak su banyosu (caldarium), soğuk su havuzu (piscina) ve ateşlik (praefurnium) bölümleri bulunmaktadır. 541 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilen Yukarı Hamam-Gymnasion Kompleksi'nin küçük bir de palaestra bölümü bulunmaktadır. Aşağı Hamam-Palaestra Kompleksi Metropolis'te son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan Aşağı Hamam-Palaestra Kompleksi, 16.000 metrekarelik ölçüsüyle kentin en büyük yapısıdır. Metropolis'in Roma Döneminde nüfus ve yerleşim alanı bakımından genişlediğinin en iyi ispatı olan hamamın üç evrede büyütüldüğü anlaşılmıştır. 2009-2012 yılları arasında hamamın ana bölümlerini oluşturan tepidarium, caldarium, yıkanma havuzları, 40x40 metre ölçülerindeki palaestra (spor alanı) ve palestra'yı çevreleyen geometrik süslemelere sahip mozaikli galeriler keşfedilmiştir. Galerilerin cephe E YLÜL E KİM 2022 1 0 5 METROPOLİS Metropolis'te Roma Döneminde inşa edilmiş iki adet büyük hamam kompleksi bulunmaktadır. Bunlardan biri "Yukarı HamamGymnasion" olarak tanımlanmakta ve kamu yapılarının yoğunluk gösterdiği kent merkezinde yer almaktadır. 1 0 6 A KTÜ EL A R K E O LO J İ E YLÜL E KİM 2022 1 0 7 METROPOLİS AŞAĞI HAMAM PALAESTRA SERVIS KORIDORLARI Metropolis'te son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan Aşağı HamamPalaestra kompleksi 16.000 metrekarelik ölçüsüyle kentin en büyük yapısıdır. Foto: Mehmet YASA BALNEUM Hamam-Palaestra Kompleksi'nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Balneum, 460 metrekare alan üzerine inşa edilmiş bir Roma yapısıdır. Foto: Umut CANSEVEN METROPOLİS mimarisini oluşturan arşitrav blokları üzerinde, İmparator Antoninus Pius'a ait bir adama yazıtı bulunmuştur. 2012-2016 yılları arasında yapılan kazılarla ise hamamın sıcak mekanlarını üç taraftan çeviren servis koridorları, tabernalar ve üç nefli renkli mermerlerle kaplı frigidarium (soğuk su banyosunun yapıldığı yer) bölümü keşfedilmiştir. Tuğla tonozlu mimariye sahip olan servis koridorları günümüze kadar sağlam şekilde korunmuştur. Tonozların üzeri ise kireç harçla sıvanarak teras haline getirilmiştir. Frigidarium'daki mermer kaplama levhaları renkli mermerlerle inşa edilmiştir. Yarım kubbe formundaki üç niş bölümü ise bej ve bordo renkli taşlarla altıgen yıldızlar oluşturacak şekilde opus sectile süslemesi ile bezenmiştir. Hamamın taberna bölümleri de yeme-içme organizasyonlarına ayrılan beş adet locadan meydana gelmektedir. Kompleksin kuzey bölümünü kapsayan taberna'nın zemini palaestra'daki gibi geometrik desenlere sahip panel mozaiklerle kaplanmıştır. Her locanın önünde, mozaik zemine açılmış mermer kanal kapakları yer alır. Hamam-Palaestra Kompleksi'nin büyük boyutu, ovadaki konumu ve servis hizmeti sadece Metropolisliler için değil, anayol üzerinden geçen kervanlara ve yolculara da hizmet verdiğini düşündürmektedir. Balneum Hamam-Palaestra Kompleksi'nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Balneum, 460 m² alan üzerine inşa edilmiş bir Roma yapısıdır. Hemen yanında Hamam-Palaestra gibi büyük bir kompleks bulunurken aynı bölgede Balneum'un planlanması bazı soruları da beraberinde getirmektedir. Fakat Belneum'un batısında, yapı ile ortak duvarları paylaşan odalar, Balneum'un büyük bir sivil konutun özel hamamı olarak inşa edildiğini işaret etmektedir. Yapıda tespit edilen bölümler arasında caldarium (sıcak su odası), sudatorium (terleme odası), frigidarium (soğuk su odası), üç adet praefurnium (ateşlik) ve servis koridorları bulunmaktadır. Özellikle sudatorium bölümünün korunmuş durumdaki zemini ve apsisli bölümlerdeki tibuli sistemi, Roma hamam mühendisliğinin en iyi örneklerinden birini sunmaktadır. İlerleyen yıllarda yapıda ve bağlı olduğu konut odalarında sürdürülecek olan arkeolojik kazılar, binanın daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayacaktır. Sivil Konutlar Metropolis'te 1989 yılından bu yana devam eden çalışmalarda kentin farklı kesimlerinde, resmi yapılara yakın konumlarda sivil konutların planlandığı görülmüştür. Tiyatronun güney yamacında tespit edilen 1 0 8 A KTÜ EL A R K E O LO J İ E YLÜL E KİM 2022 1 0 9 Zeus Krezimos kutsal alanının bulunması, Metropolis'te tapım gören Hera ve Ares kültlerinin de yazıtlar aracılığıyla varlığının bilinmesine karşın ilk kez bir kült alanının yerinin keşfedilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Peristilli Ev dışında, Orta Kent olarak nitelendirilen, Metropolis'in resmi yapılarının yoğunluk gösterdiği alanda da biri atriumlu olmak üzere iki konut ortaya çıkarılmıştır. Atriumlu Ev, Orta Kent'in en alt terasında, Yukarı Hamam-Gymnasion terasının altında planlanmış bir Roma konutudur. Evin girişinde görülen mozaikli zeminde, Eski Yunanca (ΑΓΑθΗΙ ΤΥΧΗΙ) ve Latince (BONA FORTUNA) dilleri ile yazılmış "İyi Şanslar" anlamına gelen bir yazı bulunmaktadır. Kuzeye doğru her iki yanda geometrik motifler ve ortada kantharos betimi yer alır. 2008 yılında tiyatronun güney yamacında ortaya çıkarılan Peristilli Ev ise Metropolis'te şimdiye dek tespit edilen en büyük ölçekli (1000 metrekare) sivil konuttur. Bu yapının ortaya çıkarılması sonucunda kentin sivil yaşamına dair önemli bilgi ve belgelere ulaşılmıştır. Ev, Metropolisli varlıklı bir aile tarafından MS 2. yüzyılda yaptırılmıştır. Avludaki çeşmenin mermer kaplamasının arasına sıkıştırılmış olan bir Antoninus Pius sikkesi yapının inşa tarihi konusunda kesin deliller sunmaktadır. 1 1 0 A KTÜ EL A R K E O LO J İ Kare planlı merkezi avlu mermer plakalarla kaplanmış ve her kenarında dört sütun sırası ile çevrelenmiştir. Peristili çevreleyen mekânlar arasında yatak odası (cubiculum), yemek odası (triclinum), banyo (balneum) ve mutfak (culina) ile ilişkilendirilebilecek bölümler bulunmaktadır. Zeus Krezimos Kutsal Alanı Metropolis antik kenti'nde 2015 yılı kazı sezonunda, Hellen mitolojisinin baş tanrısı Zeus için inşa edilmiş bir kült alanının varlığı tespit edildi. Antik Kent'in dışında bulunan ve Metropolis'e adını veren Ana Tanrıça'ya ait kült alanı dışında şehir merkezinde yer alan ilk ve tek tapım merkezi olarak kayıtlara geçmiştir. Kazı alanı, Akropolis'in kuzeye bakan kayalık bölümünün hemen önünde yer alır. Kazı alanında sytolobat (sütun taşıyıcı) bloklarının takip edilmesi sırasında yazıtlı sütunlar, bir sunak parçası ve bir heykel kaidesi tespit edilmiştir. Bununla beraber ana kayanın belirli bir bölümünün düzenli bir şekilde kesilerek mimari yapılanmayla iç içe geçmesi, Metro- polis'te şimdiye kadar pek karşılaşılmayan bir mimari uygulama olarak görülmektedir. Yazıtlar üzerine yapılan çalışmalar sonucunda Metropolis'te daha önceden varlığı bilinen fakat yeri bilinmeyen bu alanın, Zeus Krezimos'a adanmış bir kült alanı olduğu anlaşılmıştır. Zeus Krezimos kutsal alanının bulunması, Metropolis'te tapım gören Hera ve Ares kültlerinin de yazıtlar aracılığıyla varlığının bilinmesine karşın ilk kez bir kült alanının yerinin keşfedilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Araplıtepe Kilisesi Metropolis'in MS 6. yüzyılda Ephesos'a bağlı piskoposluk merkezlerinden biri olduğu bilinmektedir. Kentin kuzeydoğusunda yer alan Araplıtepe Kilisesi, MS 6. yüzyıldan itibaren piskoposluk kilisesi olarak kullanılmış olmalıdır. Kilisenin sonraki süreçte değişikliklere uğrayarak MS 13. yüzyılın sonlarına kadar kullanım gördüğü anlaşılmaktadır. Araplıtepe Bizans Kilisesi, mimari açıdan değerlendirildiğinde üç nef- li bazilikal plana sahiptir. Kilisenin naosu (cemaat mekânı), merkezdeki daha geniş olmak üzere, doğu-batı yönünde uzanan üç neften oluşur. Nefler birbirinden sütun dizisiyle ayrılmaktadır. Yapının batısında kazısı yapılmayan alanda olasılıkla kiliseye girişi sağlayan narteks (ön mekân) ve avlu yer almalıdır. Kilisenin doğusunda yarım daire formlu apsisi yer alır. Apsisin iç kısmında kilise mensupları için oturma sıraları olan synthronon bölümü günümüze ulaşamamıştır. Apsisin yer aldığı kutsal bölüm olan bema, çeşitli levhalarla oluşturulmuş korkuluklarla sınırlanan templon kısmına ait veriler ise sınırlıdır. Kilisenin naos bölümünde orta nefte ambon (minber/vaaz kürsüsü) yer almaktadır. Ambon genel olarak bakıldığında merdivenler, platform ve bu öğelere ait levhalardan oluşur. Kilisenin orta bölümünde nefleri birbirinden ayırmak için kullanılan postament'ler bulunmaktadır. Postament'lerin arasında ise yaklaşık 2.5 metrelik boşluklar bulunur. ◊ E YLÜL E KİM 2022 111