Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, Politika Önerileri 12
…
14 pages
1 file
İLKE Vakfı olarak hazırladığımız "Politika Önerileri" dosyası, 2023 Türkiye genel seçimleri sonrası toplumsal alanda hayata geçirilecek politikaların niteliğini artırmaya yönelik teklifler içeriyor. İLKE'nin bugüne dek ürettiği çalışmaların yanı sıra her biri alanında uzman isimlerin katkılarıyla hazırlanan bu dosyalarla geleceğin Türkiye'si için geliştirilecek politikalara katkı sunmayı gaye ediniyoruz.
Giriş Sivil toplum ve sivil toplum-devlet ilişkileri insanlığın bir bütün olarak yaşaması ili birlikte var olan bir kavram olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu süreçte çıkar çatışmaları, otoritenin güçlendirilmesi, en önemlisi de bireylerin devlet karşısında haklarını koruyabilmesi özellikle
Yasama Dergisi, 2016
Bu çalışmanın temel amacı, sivil toplumun devlete nazaran konumu ve rolüyle ilgili bir çerçeve ortaya koymaktır. Makalede ilk olarak, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları ile ilgili temel gelişmeler, tanımlar ve tartışmalar hakkında özet bilgiler sunulmaktadır. İkinci olarak, devlet-sivil toplum ilişkileri hakkındaki söylem ve sınıflandırmalara kısaca değinilmektedir. Üçüncü olarak, sivil toplumun devlete yönelik farklı pozisyonları ve işlevleriyle ilgili bir çerçeve geliştirilmekte ve tartışılmaktadır. Önerilen çerçevenin içerdiği dört ana kategori şunlardır: a) derişmeci-dayatmacı b) dengeleyici-daraltmacı c) denetleyici-danışmacı d) destekleyici-dayanışmacı. Makale, önerilen çer-çeveye dair kısa bir tartışmayla son bulmaktadır.
KAMUSALLIK VE SİVİL TOPLUM ARASINDA CUMHURİYET Cumhuriyet, sivil toplum ve kamusal alan gibi sayısız tartışmanın ve farklı yorumların söz konusu olduğu kavramlar hakkında bir değerlendirme yapmak ve hatta bu kavramları Türkiye'de Cumhuriyet tarihi ile ilişkilendirmek son derece zorlayıcı bir düşünsel çalışmayı önümüze koyuyor. Böyle zorlu bir çalışmayı gerçekleştirme iddiası içinde olmaksızın, tartışmalı noktaları belirlemek ve üzerine sorgulamalar yapılabilecek bazı saptamalar sunmak istiyorum. Kavramların kendi başlarına sunduğu zorlukla bir ölçüde başa çıkabilmek için cumhuriyet kavramı etrafında örülmüş bir sunumu deneyeceğim. Cumhuriyet kavramı ile başlarken, sosyal bilim metodolojisinde artık apaçık bir gerçek haline gelmiş olan bir noktayı belirtmek isterim: Belli bir zaman içinde farklı yaklaşımların sunduğu farklı tanımlar mevcut olabildiği gibi [statik çeşitlilik], tarihsel süreç içinde cumhuriyet yönetimi ve uygulamalarının pek çok farklı örneğine de rastlarız [dinamik çeşitlilik]. Bu çeşitlilik, diğer kavramlarda olduğu gibi, cumhuriyet kavramında da ortak bir tanıma varmada en belirgin engellerden biri olarak duruyor. Cumhuriyet kavramı söz konusu olduğunda, geçmişin düşünsel mirasından ve tarihsel deneyimlerinden yararlandığımız gibi içinde yaşadığımız dönemde cumhuriyet fikri üzerine geliştirilmiş son derece geniş bir incelemeler bütünü de yolumuza ışık tutacaktır. Tarihsel ya da ampirik gerçeklik ile kavramsal soyutluk arasında o bitmek bilmez gidiş-geliş, her kavram için olduğu kadar cumhuriyet için de geçerlidir.
Devlet Vatandaş İlişkisi, 2021
İnsanlık tarihi bir gelişme süreci olduğu kadar kendisinden önemli dersler de çıkarılabilecek bir birikimler yığınıdır. Daha iyi yaşamak ve yaşatmak, toplumsal refahı artırmak, insanlığı eşref-i mahlûkat olmak onuruna layık hale getirmek için gösterilen tüm çabalar, bu birikimlerden istifade edildiği ölçüde başarılı olacaktır. Bu çerçeveden bakışla bu kitapta, kamu yönetimi ve siyaset bilimi alanında yürütülen pek çok çalışmanın odağındaki devlet-vatandaş ilişkileri, tarihsel olay ve olguların günümüz üzerindeki etkileri bağlamında ele alınmıştır. İlk devletlerin ortaya çıkışı ile birlikte filozoflarının, düşünürlerin, devlet adamlarının, günümüz modern dünyasındaki akademik ve siyasi çevre başta olmak üzere hukuk, ekonomi, sosyoloji ve yönetim gibi birçok disiplinin ve bunların temsilcilerinin devleti, farklı kavramlar üzerinden tanımlamaya çalıştıkları görülmektedir. Bu bağlamda devletin ortaya çıkışındaki meşruiyet kaynakları, devletin manası, nitelikleri ve egemenlik alanları noktasındaki sınırları, farklı din, kültür ve ideolojik çerçevede ele alınmıştır. İslam ve Türk toplumları açısından bakıldığında ise, Kur’an ve Sünnet referans alınarak; İslam ve Türk İslam devlet adamları ve düşünürlerinin siyasetname gibi eserleri ile devlet adamlarına yazılan öğütler şeklindeki kitaplarda da bu konuya ayrı bir önem verildiği görülmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, din, ideoloji ve kültür farklılıkları, eski Mezopotamya, Antik Yunan başta olmak üzere Batı, İslam ve Türk toplumlarında devletin kökeni, manası, nitelikleri, devlet vatandaş ilişkisinde devletin ve vatandaşların konumlandırılması ve bunlara yüklenen roller farklıdır. Bu alanda çok sayıda eser mevcuttur. Ancak bugünün batı toplumları ile Türk İslam devletlerini, devlet-vatandaş ilişkileri noktasında bir bütün içeresinde ele alan çalışmaların sayısı çok yeterli değildir. Devletin vatandaş karşısında nasıl konumlandırdığını tarihi süreç içerisinde irdeleyen bu çalışmanın temel hedefi, alana bilimsel katkı sağlamaktır. Bu kitaptaki emeğimiz, sadece mevcut olan çalışmaları bir araya getirip toplamak ve söyletmek olmuştur. Bu bir araya toplama ve söyletme sürecinde bizim dışımızda emekleri ve hakları bulunan pek çok kişiyi anmak ise bizim için bir borçtur. İnsanlığın bilgi dağarcığı yanında çok küçük kalan, ancak tekil bir insanın ömründe önemli bir orana tekabül edebilen birkaç yılın emeğini üzerinde taşıyan bu çalışmada, değerli hocalarım ve çalışma arkadaşlarım ile yakınlarımın hakkı büyüktür. Bu haklar çerçevesinde kitabın içeriğinin oluşması, gözden geçirilmesi ve genişletilmesi aşamalarında her türlü bilimsel katkıyı bizden esirgemeyen meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliriz. Yaklaşık dört yıllık bir emek ürünü olan bu çalışma sürecinde kendileri ile vakit geçirmemiz gerekirken birçok etkinliklerinden feragat edip, bize moral desteği veren ailelerimize sabırları ve gösterdikleri olgunluktan dolayı sonsuz teşekkür ederiz. Son olarak kitabın tasnif ve dizgi işlerini yapan ve kitabın basımını üstlenen Atlas Kitabevi ve Nobel Akademi sahipleri ve çalışanlarına teşekkür ederiz.
Yeni Medya Çalışmaları Altıncı Ulusal Kongre, 2023
Sivil toplum kuruluşları (STK), demokratik toplumlarda, yurttaşların kendi ilgi ve çıkarlarını, meşru çerçevede savunmalarını sağlayan önemli aktörler olarak kabul edilmektedir. Sivil toplumun bu işlevi yerine getirebilmesi ideal bir kamusal alanın varlığına bağlıdır. İnternetin, iletişimde yoğun biçimde kullanılmasıyla kamusal alan etkileşim alanını genişletmiştir. Sosyal medyaya ilginin artmasıyla birlikte, sivil toplum kuruluşlarının sosyal medya etkinliklerini ölçmeye yönelik çalışmalar da artış göstermiştir. Pek çok çalışmada sivil toplum kuruluşlarının sosyal medya kullanımını mesajın özellikleri, iletişimin tek veya çift yönlü olması gibi iletişimin unsurları bağlamında incelediği görülmektedir. Bu bölümde ise kamusal alanda rol alan aktörler olarak STK'ların eylemlerinin kamusal alan işlevleri temelinde incelenmesi gerektiği varsayımından hareket edilmiştir. Bu kapsamda literatür doğrultusunda oluşturulan tipoloji çerçevesinde, politik arenada en çok tartışılan ve politik meşruiyetin en öncelikli dayanaklarını teşkil eden kadın ve çevre hakları temalı STK'lardan, uluslararası ve ulusal ölçekte birer kuruluşun altı aylık sosyal medya paylaşımları içerik analizine tabi tutulmuştur. İncelenen STK'ların sosyal medyayı kamusal alan işlevlerinden hangilerinde daha güçlü kullandığı, sektör ortalamalarıyla karşılaştırılarak sunulmaya çalışılmış ve bulgular önceki çalışmalarla karşılaştırılmıştır.
DergiPark (Istanbul University), 2017
"Bütün soğuk canavarların en soğuğuna devlet denir. Soğuk soğuk yalan söyler ve ağzından şu yalan sürüne sürüne çıkar: 'Ben, devlet, ulusum ben. Yeryüzünde benden büyüğü yoktur: Düzenleyen parmağıyım ben Tanrının.' Böyle böğürür o canavar. Devlet derim ona, herkesin ağı içtiği yere, iyilerin ve kötülerin. Devlet, herkesin kendini yitirdiği yer, iyilerin ve kötülerin. Devlet, herkesin ağır ağır kendi canına kıymasına 'hayat' denen yer." Alman düşünür Nietzsche'nin çarpıcı ifadelerle dile getirdiği bu görüşlerinden devletin birkaç özelliği ortaya çıkar: Devlet herkese hükmeden sınırsız bir güçtür, kendisini ulusun tümüyle özdeşleştirir, düzenleyici bir otorite olma iddiasındadır, yalan üzerine kuruludur ve altındaki insanları kendisiyle bütünleştiren bir varlıktır. Devlet, bu anlayışta sadece somut bir yapı bir organizasyon değil; aynı zamanda değerleriyle ve sembolleriyle kültüre, inanca, yaşam biçimine dönüşmüş, insanın iç dünyasına sinmiş soyut bir varlıktır. Devlet, bir yandan otoritesini göstererek altındaki bireyin içine korku salar, onu sindirir; bir yandan da yalanlar üzerinden bireyi endoktrine ederek, kendisini sevdirir, iç dünyasında yer alır. Toplumunu kendi idealleri, hedefleri ve öncelikleri doğrultusunda harekete geçirmek istediğinde yalan makinesine başvurur; vatandaşın beynini yalanlar üzerinden yıkar, onu motive eder ve harekete geçirir. Devlet, bunun için her tür kaynağı kullanır. Dini, eğitimi, kültürü, ideolojiyi, hukuku, hatta gelenek ve görenekleri. Tüm bunlara kendini katarak, tüm bunlara kendi rengini vererek kendi idealleri uğruna ölmeyi bireyler için şerefli bir şey haline getirir; devlet için ölüm erdemler listesinin baş sırasına yerleşir. Nietzsche'nin "herkesin kendini yitirdiği, kendi canına kıymasına hayat denen yer" dediği işte bu nokta.
Halkla İlişkilere Giriş, 2022
Kavramlar, dış dünya ile kurulan ilişkide oldukça yol gösterici unsurlardır. Üzerine çalışılacak ve düşünülecek alanla ilgili kavramların bilinmesi, alanın daha net bir biçimde anlaşılmasına ve uygulamalar yapılmasına olanak tanımaktadır. Bu bağlamda çalışmada temel amaç, halkla ilişkiler disiplini içerisinde kullanılan kavramların tanımlarına ve özelliklerine kısaca değinmektir. Halkla ilişkiler alanındaki akademik çalışmalar ve alandaki halkla ilişkiler uygulamalarından yola çıkılarak belirlenen kavramlarla ilgili açıklamalar sınırlı tutulmuştur. Çalışmada alanda yer alan kavramların büyük çoğunluğuna yer verilmeye çalışmıştır. Ancak çalışmanın kitap bölümü olarak tasarlanması daha fazla kavrama yer verilmesinde bir sınırlılık oluşturmuştur.
Kadın örgütlenmelerinin geçmişi çok eskiye dayanmasına karşılık dünyada kadın hareketinin yükselişi ancak 1970’li yılların sonlarına rastlamaktadır. Türkiye’de ise güçlü bir örgütlü kadın hareketinin temeli, Osmanlı Devleti’nde atılmıştır. Cumhuriyetin kurulması, kadınların kamusal hayatta erkeklerle birlikte yer almaya başlamasına olanak tanımıştır. Böylece kadının konumunun geliştirilmesinin önü de açılmış bulunmaktadır. Tam anlamıyla örgütlü bir kadın hareketinin başlaması ise 1980’li yıllara dayanmaktadır. Kadın hareketleri sivil toplumun gelişimine destek olurken, sivil toplumun yükselişi de kadın hareketlerinin elinin güçlenmesinde oldukça etkili olmuştur. Dolayısıyla sivil toplum-kadının konumu arasında çok güçlü bir bağ olduğu düşünülebilir.
DİNÎ TEMSİL SORUNU SEMPOZYUMU, 2018
Bu çalışma, okuyucusunu, sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsil sorununu genelde Müslüman dünyası özelde de Türkiye üzerinden düşünmeye davet etmektedir. Bu amaçla, STK’ların hizmet ettiği ve temsil ettiği kitlelerin örtüştüğü veya ayrıştığı noktaları, şeffaflık prensibini, ideolojik misyonu, niceliksel durum ile niteliksel geri dönütlerinin incelenmesi hedeflenmek edir. Bu hedef doğrultusunda, çalışmada toplumsal bir gerçeklik olarak STK’lar üzerine yapılan tartışmalara ışık tutacak teorik bir arka planla birlikte, daha geniş anlamda sivil toplumdaki yer, durum ve fonksiyonları ele alınarak akut ve kronikleşen belli başlı hususlara değinilecektir. Sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları alanında araştırma yürüten sosyal bilimciler kavramın ilk formunu Aristo’da arama eğilimindedir. Tarihsel süreçler, sosyal bilim literatür birikimi, araştırmacıların ait olduğu lokasyonun ve her dönemde etkili olan siyasal, kültürel ve ekonomik ruhun etkisiyle sivil topluma yüklenen anlam Aristo’dan günümüze ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Bununla birlikte, genel çerçevede temsil problemi düşünüldüğünde, Hegel, Marx, Gramsci ve Keane gibi düşünürlerin görüşlerinin etkili olduğu söylenebilir. Bu teorik çerçeve günümüz sivil toplum kuruluşlarının temsil gücü üzerine düşünme imkânı sunacaktır.
Bulletin of the School of Oriental and African Studies, 2015
Journal of Atmospheric and Solar-terrestrial Physics, 2004
Journal of Agricultural Extension, 2019
La Ciencia y el Arte IX Ciencias y tecnologías aplicadas a la conservación del patrimonio, 2023
World Leisure Studies, 2024
Keynote Simposio Banda Sonora, 2014
Eleuthería - Revista do Curso de Filosofia da UFMS, 2022
Bangladesh Journal of …, 2007
Proceedings of the Eighth International Conference on Computational Structures Technology, 2006
Questôes Atuais de Direito Local 26, 2020
International Journal of Innovation and Applied Studies, 2014
Revista Agualimpia, 1995
АКАДЕМІЧНІ СТУДІЇ. СЕРІЯ «ПЕДАГОГІКА»
Proceedings of the First Padang International Conference On Economics Education, Economics, Business and Management, Accounting and Entrepreneurship (PICEEBA 2018), 2018
American Journal of Clinical Oncology, 2004
WIT Transactions on the Built Environment, 2022
Turkish Journal of Surgery, 2016
Applied Sciences
Assessment & Evaluation in Higher Education, 2000