Papers by Bihter Sabanoglu
Manifold, 2024
Kendi fiziksel sıfırım hakkında düşünürken terlemeye başladım. Ağustos sonunda, politik sebeplerl... more Kendi fiziksel sıfırım hakkında düşünürken terlemeye başladım. Ağustos sonunda, politik sebeplerle İstanbul’dan Venedik’e alınmak zorunda kalınan Bizans Çalışmaları Kongresi’ne katılacak ve bienali de gezdikten sonra eylül başında dönecektim. Biraz dinlenip ikinci romana başlamanın hayalini kurarken, şimdi döner dönmez dövüşmem gerekecekti. Kendimi Bizans’ın asker imparatorlarından, gücüyle ün salmış Iōannēs Tzimiskēs olarak hayal edip gülümsedim. Ermeni vakanüvis Edessalı Mateos’a göre, Tzimiskēs (Ermenice Çımışgik) aslen Çemişgezekliydi. Şehre de bu sebeple “Çımışgik’in doğum yeri” anlamına gelen isim verilmişti.
Depo sergi kataloğu, 2023
Yakıcı Kumaşların Teyelleri, Yamalı Canavarların Aksayan Uzuvları
1. Dikiş - Kumaş - Zehir - Erk... more Yakıcı Kumaşların Teyelleri, Yamalı Canavarların Aksayan Uzuvları
1. Dikiş - Kumaş - Zehir - Erk
Kadının diktiği kumaş zehirleyici, yakıcı, eriticidir. Kumaş, bedeni korumakla yükümlü bir sanat/zanaat ürünü iken onu tahrip eden, uzuvlarını parçalayan, ölümcül bir meta haline de dönüşebilir. Bir lanetin, büyünün insanın üzerine bir kumaş gibi yapışması fikri Hitit ve Babil mitlerinde, Eski Ahit hikâyelerinde de görülür fakat kumaşın kendine ait bir irade ile hareket etmesi en sıklıkla Yunan tragedyalarında kullanılır. Aiskhylos’ta, Euripides’te, Sofokles’te kumaşın ölümcül gücü şedit biçimde hissedilir. Clytemnestra kocası Agamemnon’u bazen bir ağ, bazen bir bez şeklinde nitelenen bir kumaş parçası ile boğar. Medea, onca fedakârlıktan sonra kendisini terk edip giden kocası Iason’un yeni gelini Glauke’den intikamını zehirli bir kumaş, üzerine yapışıp uzuvlarını ateşe veren, onu küle çeviren bir elbise ile alır. İncecik bir tülden ibaret olduğu söylenen bu kumaş parçası onun beyaz tenini kemirir, etlerini kemiklerinden ayırır. Deianeira’nın Herakles’e bir aşk büyüsü yapma uğruna verdiği entari, onu bir yılan gibi sararak öldürür. Herakles kendisine gönderilen elbisenin vücuduna yapışarak onu kemirdiğini, ciğerlerindeki kanı emdiğini, damarlarının içine işlediğini söyler. O güne dek hiç kimse onu alt edememiştir ama kumaş, canlı bir varlıktan daha fazla erk sahibidir, düşmanların gönderdiği okların, devlerin ordularının, canavarların başaramadığını başarır. Efsunlama, sakat bırakma, can alma yetileri kumaşındır.
Nuova Antologia Militare, 2024
Although not set in the Byzantine Empire, the narrative, abundant with numerous Byzantine referen... more Although not set in the Byzantine Empire, the narrative, abundant with numerous Byzantine references, commences with Ezio’s arrival in May 1511 to an Istanbul enveloped in fog, adorned with domes, minarets, and palm trees, and thus begins to fulfill its promise of a potpourri of orientalism from the very first moment Konstantiniyye graces the screen. Perusing his leather-bound book on the deck of the sailboat as it approaches Galata, Ezio looks to Suleiman, whose identity he has yet to discover, observes him examining the astrolabe held toward the sun, and remarks, “A magnificent sight!”
Arketon Yayınları, 2023
Redaktörlüğünü yaptığım Jacques Derrida'nın "Mimarlık ve Dekonstrüksiyon" kitabı yayımlandı.
**... more Redaktörlüğünü yaptığım Jacques Derrida'nın "Mimarlık ve Dekonstrüksiyon" kitabı yayımlandı.
****
Dekonstrüksiyon düşüncesinin yaratıcısı ve geliştiricisi olan felsefeci Jacques Derrida’nın “Mimarlık ve Dekonstrüksiyon” başlıklı kitabı Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Aziz Ufuk Kılıç’ın Türkçe’ye çevirdiği kitabın editörlüğünü Aykut Köksal, redaktörlüğünü ise Amber Niksarlıoğlu Eroyan ve Bihter Sabanoğlu gerçekleştirdi.
Aica (Association Internationale des Critiques d'Art) Mag Issue 5, 2024
Peter Burke, one of the most prominent historians alive, wrote a book in 1994 entitled The Fabric... more Peter Burke, one of the most prominent historians alive, wrote a book in 1994 entitled The Fabrication of Louis XIV. The illustrious work explored how the image of Louis XIV, during his reign spanning over seventy years, was meticulously crafted in the light of political and societal developments, how he transformed from a crown prince to the Sun King, how intricate the relationship is between art and power, unfolding his narrative through sculptures, carpets, theater plays, even fireworks displays, fountains, gardens, and palace decorations. In crafting propaganda for Louis XIV, painting emerged as arguably the most formidable weapon; in his portraits, a plethora of elements meticulously came together to both introduce and subsequently fortify the desired image the King sought to instill in the viewer's psyche. I suggest analyzing Abdülmecid Efendi's painting, Goethe in the Harem, within this context, with a tongue-in-cheek reference to the propogandist nature of painting as exemplified in the fabrication of Louis XIV which relied on a collaborative endeavor involving politicians, writers and artists, and to explore how Abdülmecid Efendi individually achieved the creation of what I call the Modern Harem Woman, by drawing inspiration from the ideological and artistic background of European painting.
Manifold, 2023
Çınar Eslek’in Depo’da açılan sergisi Teyel, Uzuv, İlizarov bazen zehrini akıtan, bazen cümleler ... more Çınar Eslek’in Depo’da açılan sergisi Teyel, Uzuv, İlizarov bazen zehrini akıtan, bazen cümleler kuran kumaşlar, parçalı desenler, eksikliğe yamalar ekleyen üç boyutlu çalışmalar ve aksayan bedeninin çevresiyle kurduğu ilişkiyi irdeleyen iki videodan mütevellit. Sergi, Stiegler’in insanın tamamlanmamış, noksan bir varlık olduğuna dair geliştirdiği felsefeden esinleniyor. Epimetheus figürünün önemli bir rol oynadığı bu düşüncede insan bütünlükten uzaktır ve inorganik maddeyi düzenleyerek geliştirdiği téchnê’si sayesinde, vücuda getirdiği metaforik
protezler aracılığıyla yarım hâlini tamamlamaya çalışır
Sanat Dünyamız, 2023
On sekizinci yüzyıl ressamlarının popüler temalarından “Resim Sanatının İcadı”, Yaşlı Plinius’un ... more On sekizinci yüzyıl ressamlarının popüler temalarından “Resim Sanatının İcadı”, Yaşlı Plinius’un aktardığı mite dayanarak resmin, ve onunla bağlantılı biçimde çizim ile modellemenin, Antik Yunan’da icat olunduğunu varsayar; çömlekçi Butades’in kızı Kora, bir gaz lambasının ışığında âşık olduğu gencin siluetini vücudunun etrafından dolaştırdığı kalemle duvara çizer ve bir suretini çıkarır.
K24, 2023
"Bizansiyya, Müldür'ün, girdabına çekilmekte olduğu ve mevcudiyet sebebini bütünüyle tarihsel yük... more "Bizansiyya, Müldür'ün, girdabına çekilmekte olduğu ve mevcudiyet sebebini bütünüyle tarihsel yük ve toplumsal mirasa dayandırdığı varoluşsal kaosa bir anlam bulma, hatta bir tür bütünleştirici, kapsayıcı ve nihai 'Theory of Everything' (Her Şeyin Teorisi) icat etme çabasıdır."
YILLIK: Annual of Istanbul Studies 4 , 2022
Abdülmecid Efendi sergisinin farklılığı ise nesnesinin bir hanedan mensubu olmasında ve tam da bu... more Abdülmecid Efendi sergisinin farklılığı ise nesnesinin bir hanedan mensubu olmasında ve tam da bu sebeple hakkındaki arşiv materyalinin fazlalığında yatıyor. Belgelerin niceliği üç farklı yönetim biçimine— mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet— tanık olan, iki dünya savaşı ve sürgün yaşayan şehzadenin sanatında politik dalgalanmaların etkisini izlemeye imkân verirken, Pierre Loti ile mektuplaşmasında takip edilebilecek, otuz üç sene boyunca Sarayburnu’na her baktığında babası Sultan Abdülaziz’in katledildiğini hatırlayarak kederlenmesi veya Dolmabahçe Sarayı’ndan Boğaziçi’ni izlediğinde Yunan savaş gemilerini görmekten sonsuz bir işkence çekmesi20 gibi son derece şahsi paylaşımlar Sultan Abdülmecid hakkında psikolojik açılımlar sunuyor.
K24, 2022
Türk edebiyatında Bizans konusunu merceğe alan incelemelerin çoğu 1920’lerde başlayıp ‘70’lere de... more Türk edebiyatında Bizans konusunu merceğe alan incelemelerin çoğu 1920’lerde başlayıp ‘70’lere dek süren tarihî roman furyasına eğilmeyi tercih eder. Bu seçimin olası sebeplerini tahmin etmek güç değildir; Savcı Bey, Sarı Benizli Adam, Bizanslı Aspasya, Bizans Yıkılıyor, Sungurluoğlu Bizans Saraylarında, İmparatoriçe İren ve benzer birçok roman, içerdikleri erotizm ve milliyetçilik dozunun şiddeti, siyasi patavatsızlıkları, biraz da trajikomik olay örgüleriyle güncel okuyucuya ve eleştirmene alaycı değerlendirmelerde bulunabilmeleri için oldukça bol malzeme sunar
Manifold, 2022
Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir; vampirlerin ikamet bölgesi güneydoğu sınırlarıdır.
Art Unlimited, 2022
Yaşayan en önemli tarihçilerden Peter Burke 1994 yılında XIV. Louis’nin Üretilişi (The Fabricatio... more Yaşayan en önemli tarihçilerden Peter Burke 1994 yılında XIV. Louis’nin Üretilişi (The Fabrication of Louis XIV) adında bir kitap yazar. XIV. Louis’nin imajının, yetmiş yıldan fazla süren hükümdarlığı döneminde politik ve toplumsal gelişmeler ışığında nasıl ilmek ilmek işlendiğini, bir taht veliahtından nasıl Güneş Tanrı’ya dönüştüğünü, sanat ve güç arasındaki ilişkinin ne derece girift olduğunu, tablolar, heykeller, halılar, tiyatro oyunları, baleler, hatta havai fişek gösterileri, çeşmeler, bahçeler ve saray dekorasyonu üzerinden anlatır. Resim sanatı bu propagandayı oluşturmadaki belki de en güçlü silahtır; XIV. Louis’nin tabloları, izleyicinin zihninde oluşturmayı hedeflediği portreyi önce ortaya koyup devamında sağlamlaştıran onlarca öğeyle doludur. Abdülmecid Efendi’nin Haremde Goethe tablosunu bu bağlamda değerlendirmek ve XIV. Louis’nin Mazarin, Colbert gibi politikacılar, Racine gibi yazarlar, Rigaud gibi ressamlardan oluşan bir “ekip çalışması” ile başardığını nasıl bireysel olarak ortaya koyduğunu ve bu doğrultuda Avrupa resim sanatı ve onun ideolojik arka planından ne şekilde faydalandığına dikkat etmek gerekir.
K24, 2022
Bella Habip'in romanım üzerine kaleme aldığı bir psikanalatik inceleme
Edebiyat metinleri ... more Bella Habip'in romanım üzerine kaleme aldığı bir psikanalatik inceleme
Edebiyat metinleri Freud'dan beri ruhsal hayatın veçhelerine ışık tutmaları açısından psikanalizin ilgi alanında. Bu ilgi başlangıçta yazarın biyografisinden hareketle metnin yorumlanması şeklinde kendini gösterse de, çağımızda gittikçe metnin kendisi de klinik bir malzemenin yerini tutuyor. Film analizlerine gösterilen ilgide de bilinçdışının tezahürlerinin, zihinsel işleyişin izleri mevcut. Bu metinleri klinik malzemeye nazaran serbestçe yorumlamanın psikanalist açısından önemli bir avantajı var. Psikanalist burada mahremiyet engeline takılmaz; ne de olsa ele alınan kişi ve olaylar ve onların ruhsallığı kurmacadır. Mamafih roman kahramanlarının tutkuları, aşk ve nefret bağları, ayrılık kaygıları ve yas tutma süreçleri, bağlanma ve bağlanamama gibi ruhsal hayatın temel görüngüleri bizim için tanıdıktır, zira bunlar ruhsal malzemenin kendisidir, yani gerçektir. Bu anlamda edebiyat metinlerini psikanaliz kuram ve pratiğinin içinden ele almakla klinik bir durumu psikanalizle yorumlamak bazı paralellikler gösterir. Her ne kadar klinik ortamdaki aktarım-karşı aktarım
Edisyon Kitap, 2022
Romanım Şüpheli Şeylerin Keşfi Edisyon Kitap tarafından yayımlandı.
Art Unlimited, 2022
Bizans İmparatorluğu’nda geçmese de hatırı sayılır sayıda Bizans referansı içeren Assassin's Cree... more Bizans İmparatorluğu’nda geçmese de hatırı sayılır sayıda Bizans referansı içeren Assassin's Creed, Ezio’nun 1511 Mayıs’ında sise, kubbeye, minareye ve palmiyeye boğulmuş bir İstanbul’a varmasıyla açılıyor ve bu vesileyle Konstantiniyye’nin ekranda belirdiği o ilk andan itibaren oryantalizm cümbüşü vaadini gerçekleştirmeye başlıyordu. Usulca Galata’ya doğru yaklaşan yelkenlinin güvertesinde deri ciltli kitabını okumakta olan Ezio, yanı başında güneşe doğru tuttuğu usturlabını incelemekte olan ve kimliğini henüz bilmediği Süleyman’a dönüyor, “Ne görkemli bir manzara!” diyordu. Süleyman ise ona “şehir henüz yapım aşamasında” diye yanıt veriyor, ikili zaman kaybetmeden seyyahları her daim büyülemiş “şurası Doğu, burası ise Batı” temasına el işaretleri eşliğinde geçiş yapıyordu.
---------------------
Oyundaki yeniçerilerin kostümleri ana hatlarıyla Batı’nın kolektif bilincindeki görüntüyü yansıtıyordu; başta börk, ayakta şalvar pantolon, belde yatağının sokulduğu kalın bir kemer. Fakat bir şey eksikti: Avrupalıların fetişize ettiği o uzun, görkemli bıyıklar gitmiş yerine Sparta ve Venedik karışımı bir garip maske gelmişti.
Manifold, 2021
Pera Müzesi'nin düzenlediği "İstanbul'da Bu Ne Bizantinizm!" sergisi İmparatoriçe Theodora'nın ti... more Pera Müzesi'nin düzenlediği "İstanbul'da Bu Ne Bizantinizm!" sergisi İmparatoriçe Theodora'nın tiyatro sahnelerinde, ekranlarda, kitap, çizgi roman ve oyun platformlarında sergilenme şekillerine özel bir yer ayırıyor. Sergiden hareketle Theodora'nın farklı zaman dilimleri ve kültürlerde temsil biçimlerinin bir incelemesini hazırladım.
Art Unlimited, 2021
Je viens de me réveiller d'un sommeil étrange et je prends ma plume pour t’écrire. Dans mon rêve,... more Je viens de me réveiller d'un sommeil étrange et je prends ma plume pour t’écrire. Dans mon rêve, j’étais sur le pont d’un paquebot récemment parti de Sidon, et je fumais tout seul à côté des caisses dont la destination était mon musée. Tout d’un coup, un albatros sauvage a commencé à tournoyer au-dessus de ma tête. J’ai couru dans ma chambre, j’ai récupéré mon arbalète, et je ne sais pourquoi, je lui ai tiré dessus.
----------
SALT Galata’nın ev sahipliği yaptığı Ardışık programının dördüncü sergisi Belkıs Hanım ile Onur Efendi 23 Ocak’a kadar devam ediyor. Fatma Belkıs ve Onur Gökmen’in ressam Osman Hamdi Bey’den ilhamla sundukları sergilerinin mizahi doğasına, Hamdi Bey’in kaleminden kızı Leyla’ya yazılmış kurmaca mektuplarla eşlik ediyoruz.
Art Unlimited, 2021
Hiyeroglif duygusal bir yazı sistemidir. Doğanın insana hissettirdiklerinden doğmuştur. Ex nihilo... more Hiyeroglif duygusal bir yazı sistemidir. Doğanın insana hissettirdiklerinden doğmuştur. Ex nihilodur yani yoktan var olmuştur. Mısırlıdır; yaratıcıları Mısır'a özgü hayvanlardan, bitkilerden esinlenir, sazları, kuşları, böcekleri harflere, hecelere dönüştürür. Onlara kutsal olana dair tüm korkularını, yaşama dair tüm arzularını yükler. Ağızdan çıkan her sesin doğada yaşayan bir varlıkla, onun bir uzvuyla, bir görünümüyle karşılanması belki de doğayla insan arasındaki en köklü, en şiirsel bağı kurar.
Manifold, 2021
Osmanlı kadın hareketinin önderlerinden Nezihe Muhiddin’in 1934 yılında yayımlanan ve nekrofil bi... more Osmanlı kadın hareketinin önderlerinden Nezihe Muhiddin’in 1934 yılında yayımlanan ve nekrofil bir seri katilin İstanbul macerasını anlatan “İstanbul’da Bir Landru” adlı öyküsü, Küçükçekmece’den tüyler ürpertici bir gotik dekor yaratır. Eserde hem toplumsal cinsiyet eşitliği için savaşan yazarın karakterlerine yansıttığı ikilemler, hem de Batılı bir gözden bakarak kurguladığı gizemli Şark dünyası üzerinden gelişen bir “self-oryantalizm” görülür.
-------------
Şehrin İstanbul tarafı patriarkal huzurun egemenliğindeyken Galata tarafında fuhuş krallığını ilan etmiştir. Yazarın zihnindeki bu keskin ayrım göz önünde bulundurulduğunda öyküde tasvir edilen Beyoğlu eğlence ortamını, özenilen bir özgürlük dünyası değil bir uyarı olarak algılamak daha doğru olur. Bu, Romantik şairlerin Kayıp Cennet’te gördüğü Satan karakterine duyulan bilinçaltı hayranlıktan ziyade, Osmanlı sefiri 28 Mehmed Çelebi’nin Paris seyahati sırasında “Bu dünya kâfirlerin cennetidir” sözünü kullanmasına benzer.Yani bu, yabancı ve günahkâr olana içten içe duyulan bir hevese işaret etmez, aksine bizden olana bir ikazdır; Galata Batılılaşmanın yozlaşmış yüzüdür. O yüzdendir ki öyküde cazbant, dans, alkol ve uyuşturucu bahsi bolca geçer.
Efendi'nin 1882 yılında Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilen Dürdane Hanım eserinin baş ... more Efendi'nin 1882 yılında Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilen Dürdane Hanım eserinin baş karakteri Ulviye, Osmanlı edebiyatının ilk crossdresser [1] "süper kadın"ı [2] ve anti-kahramanı olarak adlandırılabilirse, Virginia Woolf'un 1928'de yayımlanan romanıyla aynı ismi taşıyan karakteri Orlando da İstanbul'da cinsiyet değiştiren ilk roman kahramanı olarak tanımlanabilir.
---------
Cinsiyetler arası kaymaların yaşanması için İstanbul son derece uygun bir kenttir. Bakhtin’in Dostoyevski ve Rabelais’nin eserlerini temel alarak ürettiği karnavalesk[6] teoremine uygun düşecek biçimde İstanbul, aynı bir karnaval yeri gibi,insanlar arasında yakın iletişimin hat safhada bulunduğu, birbiriyle normal koşullarda yanyana gelemeyecek insanların bir araya geldiği, eksantrik davranışların normal karşılandığı,insanların içgüdülerini serbest bıraktığı, dikotomilerin (erkek-kadın, yaşlı-genç, Doğu-Batı)ortadan kalktığı bir yerdir
Uploads
Papers by Bihter Sabanoglu
1. Dikiş - Kumaş - Zehir - Erk
Kadının diktiği kumaş zehirleyici, yakıcı, eriticidir. Kumaş, bedeni korumakla yükümlü bir sanat/zanaat ürünü iken onu tahrip eden, uzuvlarını parçalayan, ölümcül bir meta haline de dönüşebilir. Bir lanetin, büyünün insanın üzerine bir kumaş gibi yapışması fikri Hitit ve Babil mitlerinde, Eski Ahit hikâyelerinde de görülür fakat kumaşın kendine ait bir irade ile hareket etmesi en sıklıkla Yunan tragedyalarında kullanılır. Aiskhylos’ta, Euripides’te, Sofokles’te kumaşın ölümcül gücü şedit biçimde hissedilir. Clytemnestra kocası Agamemnon’u bazen bir ağ, bazen bir bez şeklinde nitelenen bir kumaş parçası ile boğar. Medea, onca fedakârlıktan sonra kendisini terk edip giden kocası Iason’un yeni gelini Glauke’den intikamını zehirli bir kumaş, üzerine yapışıp uzuvlarını ateşe veren, onu küle çeviren bir elbise ile alır. İncecik bir tülden ibaret olduğu söylenen bu kumaş parçası onun beyaz tenini kemirir, etlerini kemiklerinden ayırır. Deianeira’nın Herakles’e bir aşk büyüsü yapma uğruna verdiği entari, onu bir yılan gibi sararak öldürür. Herakles kendisine gönderilen elbisenin vücuduna yapışarak onu kemirdiğini, ciğerlerindeki kanı emdiğini, damarlarının içine işlediğini söyler. O güne dek hiç kimse onu alt edememiştir ama kumaş, canlı bir varlıktan daha fazla erk sahibidir, düşmanların gönderdiği okların, devlerin ordularının, canavarların başaramadığını başarır. Efsunlama, sakat bırakma, can alma yetileri kumaşındır.
****
Dekonstrüksiyon düşüncesinin yaratıcısı ve geliştiricisi olan felsefeci Jacques Derrida’nın “Mimarlık ve Dekonstrüksiyon” başlıklı kitabı Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Aziz Ufuk Kılıç’ın Türkçe’ye çevirdiği kitabın editörlüğünü Aykut Köksal, redaktörlüğünü ise Amber Niksarlıoğlu Eroyan ve Bihter Sabanoğlu gerçekleştirdi.
protezler aracılığıyla yarım hâlini tamamlamaya çalışır
Edebiyat metinleri Freud'dan beri ruhsal hayatın veçhelerine ışık tutmaları açısından psikanalizin ilgi alanında. Bu ilgi başlangıçta yazarın biyografisinden hareketle metnin yorumlanması şeklinde kendini gösterse de, çağımızda gittikçe metnin kendisi de klinik bir malzemenin yerini tutuyor. Film analizlerine gösterilen ilgide de bilinçdışının tezahürlerinin, zihinsel işleyişin izleri mevcut. Bu metinleri klinik malzemeye nazaran serbestçe yorumlamanın psikanalist açısından önemli bir avantajı var. Psikanalist burada mahremiyet engeline takılmaz; ne de olsa ele alınan kişi ve olaylar ve onların ruhsallığı kurmacadır. Mamafih roman kahramanlarının tutkuları, aşk ve nefret bağları, ayrılık kaygıları ve yas tutma süreçleri, bağlanma ve bağlanamama gibi ruhsal hayatın temel görüngüleri bizim için tanıdıktır, zira bunlar ruhsal malzemenin kendisidir, yani gerçektir. Bu anlamda edebiyat metinlerini psikanaliz kuram ve pratiğinin içinden ele almakla klinik bir durumu psikanalizle yorumlamak bazı paralellikler gösterir. Her ne kadar klinik ortamdaki aktarım-karşı aktarım
---------------------
Oyundaki yeniçerilerin kostümleri ana hatlarıyla Batı’nın kolektif bilincindeki görüntüyü yansıtıyordu; başta börk, ayakta şalvar pantolon, belde yatağının sokulduğu kalın bir kemer. Fakat bir şey eksikti: Avrupalıların fetişize ettiği o uzun, görkemli bıyıklar gitmiş yerine Sparta ve Venedik karışımı bir garip maske gelmişti.
----------
SALT Galata’nın ev sahipliği yaptığı Ardışık programının dördüncü sergisi Belkıs Hanım ile Onur Efendi 23 Ocak’a kadar devam ediyor. Fatma Belkıs ve Onur Gökmen’in ressam Osman Hamdi Bey’den ilhamla sundukları sergilerinin mizahi doğasına, Hamdi Bey’in kaleminden kızı Leyla’ya yazılmış kurmaca mektuplarla eşlik ediyoruz.
-------------
Şehrin İstanbul tarafı patriarkal huzurun egemenliğindeyken Galata tarafında fuhuş krallığını ilan etmiştir. Yazarın zihnindeki bu keskin ayrım göz önünde bulundurulduğunda öyküde tasvir edilen Beyoğlu eğlence ortamını, özenilen bir özgürlük dünyası değil bir uyarı olarak algılamak daha doğru olur. Bu, Romantik şairlerin Kayıp Cennet’te gördüğü Satan karakterine duyulan bilinçaltı hayranlıktan ziyade, Osmanlı sefiri 28 Mehmed Çelebi’nin Paris seyahati sırasında “Bu dünya kâfirlerin cennetidir” sözünü kullanmasına benzer.Yani bu, yabancı ve günahkâr olana içten içe duyulan bir hevese işaret etmez, aksine bizden olana bir ikazdır; Galata Batılılaşmanın yozlaşmış yüzüdür. O yüzdendir ki öyküde cazbant, dans, alkol ve uyuşturucu bahsi bolca geçer.
---------
Cinsiyetler arası kaymaların yaşanması için İstanbul son derece uygun bir kenttir. Bakhtin’in Dostoyevski ve Rabelais’nin eserlerini temel alarak ürettiği karnavalesk[6] teoremine uygun düşecek biçimde İstanbul, aynı bir karnaval yeri gibi,insanlar arasında yakın iletişimin hat safhada bulunduğu, birbiriyle normal koşullarda yanyana gelemeyecek insanların bir araya geldiği, eksantrik davranışların normal karşılandığı,insanların içgüdülerini serbest bıraktığı, dikotomilerin (erkek-kadın, yaşlı-genç, Doğu-Batı)ortadan kalktığı bir yerdir
1. Dikiş - Kumaş - Zehir - Erk
Kadının diktiği kumaş zehirleyici, yakıcı, eriticidir. Kumaş, bedeni korumakla yükümlü bir sanat/zanaat ürünü iken onu tahrip eden, uzuvlarını parçalayan, ölümcül bir meta haline de dönüşebilir. Bir lanetin, büyünün insanın üzerine bir kumaş gibi yapışması fikri Hitit ve Babil mitlerinde, Eski Ahit hikâyelerinde de görülür fakat kumaşın kendine ait bir irade ile hareket etmesi en sıklıkla Yunan tragedyalarında kullanılır. Aiskhylos’ta, Euripides’te, Sofokles’te kumaşın ölümcül gücü şedit biçimde hissedilir. Clytemnestra kocası Agamemnon’u bazen bir ağ, bazen bir bez şeklinde nitelenen bir kumaş parçası ile boğar. Medea, onca fedakârlıktan sonra kendisini terk edip giden kocası Iason’un yeni gelini Glauke’den intikamını zehirli bir kumaş, üzerine yapışıp uzuvlarını ateşe veren, onu küle çeviren bir elbise ile alır. İncecik bir tülden ibaret olduğu söylenen bu kumaş parçası onun beyaz tenini kemirir, etlerini kemiklerinden ayırır. Deianeira’nın Herakles’e bir aşk büyüsü yapma uğruna verdiği entari, onu bir yılan gibi sararak öldürür. Herakles kendisine gönderilen elbisenin vücuduna yapışarak onu kemirdiğini, ciğerlerindeki kanı emdiğini, damarlarının içine işlediğini söyler. O güne dek hiç kimse onu alt edememiştir ama kumaş, canlı bir varlıktan daha fazla erk sahibidir, düşmanların gönderdiği okların, devlerin ordularının, canavarların başaramadığını başarır. Efsunlama, sakat bırakma, can alma yetileri kumaşındır.
****
Dekonstrüksiyon düşüncesinin yaratıcısı ve geliştiricisi olan felsefeci Jacques Derrida’nın “Mimarlık ve Dekonstrüksiyon” başlıklı kitabı Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Aziz Ufuk Kılıç’ın Türkçe’ye çevirdiği kitabın editörlüğünü Aykut Köksal, redaktörlüğünü ise Amber Niksarlıoğlu Eroyan ve Bihter Sabanoğlu gerçekleştirdi.
protezler aracılığıyla yarım hâlini tamamlamaya çalışır
Edebiyat metinleri Freud'dan beri ruhsal hayatın veçhelerine ışık tutmaları açısından psikanalizin ilgi alanında. Bu ilgi başlangıçta yazarın biyografisinden hareketle metnin yorumlanması şeklinde kendini gösterse de, çağımızda gittikçe metnin kendisi de klinik bir malzemenin yerini tutuyor. Film analizlerine gösterilen ilgide de bilinçdışının tezahürlerinin, zihinsel işleyişin izleri mevcut. Bu metinleri klinik malzemeye nazaran serbestçe yorumlamanın psikanalist açısından önemli bir avantajı var. Psikanalist burada mahremiyet engeline takılmaz; ne de olsa ele alınan kişi ve olaylar ve onların ruhsallığı kurmacadır. Mamafih roman kahramanlarının tutkuları, aşk ve nefret bağları, ayrılık kaygıları ve yas tutma süreçleri, bağlanma ve bağlanamama gibi ruhsal hayatın temel görüngüleri bizim için tanıdıktır, zira bunlar ruhsal malzemenin kendisidir, yani gerçektir. Bu anlamda edebiyat metinlerini psikanaliz kuram ve pratiğinin içinden ele almakla klinik bir durumu psikanalizle yorumlamak bazı paralellikler gösterir. Her ne kadar klinik ortamdaki aktarım-karşı aktarım
---------------------
Oyundaki yeniçerilerin kostümleri ana hatlarıyla Batı’nın kolektif bilincindeki görüntüyü yansıtıyordu; başta börk, ayakta şalvar pantolon, belde yatağının sokulduğu kalın bir kemer. Fakat bir şey eksikti: Avrupalıların fetişize ettiği o uzun, görkemli bıyıklar gitmiş yerine Sparta ve Venedik karışımı bir garip maske gelmişti.
----------
SALT Galata’nın ev sahipliği yaptığı Ardışık programının dördüncü sergisi Belkıs Hanım ile Onur Efendi 23 Ocak’a kadar devam ediyor. Fatma Belkıs ve Onur Gökmen’in ressam Osman Hamdi Bey’den ilhamla sundukları sergilerinin mizahi doğasına, Hamdi Bey’in kaleminden kızı Leyla’ya yazılmış kurmaca mektuplarla eşlik ediyoruz.
-------------
Şehrin İstanbul tarafı patriarkal huzurun egemenliğindeyken Galata tarafında fuhuş krallığını ilan etmiştir. Yazarın zihnindeki bu keskin ayrım göz önünde bulundurulduğunda öyküde tasvir edilen Beyoğlu eğlence ortamını, özenilen bir özgürlük dünyası değil bir uyarı olarak algılamak daha doğru olur. Bu, Romantik şairlerin Kayıp Cennet’te gördüğü Satan karakterine duyulan bilinçaltı hayranlıktan ziyade, Osmanlı sefiri 28 Mehmed Çelebi’nin Paris seyahati sırasında “Bu dünya kâfirlerin cennetidir” sözünü kullanmasına benzer.Yani bu, yabancı ve günahkâr olana içten içe duyulan bir hevese işaret etmez, aksine bizden olana bir ikazdır; Galata Batılılaşmanın yozlaşmış yüzüdür. O yüzdendir ki öyküde cazbant, dans, alkol ve uyuşturucu bahsi bolca geçer.
---------
Cinsiyetler arası kaymaların yaşanması için İstanbul son derece uygun bir kenttir. Bakhtin’in Dostoyevski ve Rabelais’nin eserlerini temel alarak ürettiği karnavalesk[6] teoremine uygun düşecek biçimde İstanbul, aynı bir karnaval yeri gibi,insanlar arasında yakın iletişimin hat safhada bulunduğu, birbiriyle normal koşullarda yanyana gelemeyecek insanların bir araya geldiği, eksantrik davranışların normal karşılandığı,insanların içgüdülerini serbest bıraktığı, dikotomilerin (erkek-kadın, yaşlı-genç, Doğu-Batı)ortadan kalktığı bir yerdir