Altay dilleri

bir dil ailesi

Altay dilleri ilk olarak 18. yüzyılda ileri sürülmüş Avrasya'da yaygınca konuşulan Türk dilleri, Moğolca, Tunguzca ve bazen Japonca, Korece ve Aynu dillerinin ortak bir ataya sahip olduklarını savunan varsayımsal bir dil ailesidir.

Altay
Coğrafi dağılımDoğu, Kuzey, Orta, Batı Asya ve Doğu Avrupa
SınıflandırmaEskiden genel bir dil ailesi olarak görülmekteydi, günümüzde sprachbund ile açıklanmakta ve destek görmemektedir.[1]
Alt bölümler
ISO 639-2 / 5tut
Altay dillerinin Avrasya üzerinde yayılımı. (bazen dahil edilir) (bazen dahil edilir) (nadiren dahil edilir)
Altay, Türk ve Ural dilleri haritası

Türkçe ve Moğolca gibi Altay dil ailesinde sınıflandırılmış dillerin arasındaki sondan eklemelilik, cümlede özne-nesne-yüklem sıralaması ve dillerin dilbilgisel olarak cinsiyetsiz olması gibi tipolojik benzerliklerin aynı atadan gelmelerinden değil, yoğun ödünçlemeler ve uzun temaslar sonucu oluştuğu birçok dilbilimci tarafından iddia edilmekte ve savunulmaktadır.[1][4][5][6]

Orijinal hipotez yalnızca Türk, Moğol ve Tunguz gruplarını birleştirmiştir.. Daha sonra Kore ve Japon dillerini bir "Makro-Altay" ailesine dahil etme önerileri her zaman tartışmalı olmuştur. Orijinal öneri bazen eski adla "Mikro-Altay" olarak adlandırılıyordu. Altayik taraftarlarının çoğu Korecenin dahil edilmesini desteklemeye devam etmektedir ancak çok azı Japoncanın da dahil edilmesini desteklemektedir. Bazı teklifler Ainu dillerini de içeriyordu, ancak bu, Altayistlerin kendi aralarında bile geniş çapta kabul görmemiştir. "Makro" ailesi için ortak bir atadan kalma Proto-Altay dili, Sergei Starostin ve diğerleri tarafından tereddütlü bir şekilde rekonstrükte edilmiştir.

Mikro-Altayik, yaklaşık 66 yaşayan dili içerir; Makro-Altay, Korece, Jeju, Japonca ve Ryukyuan dillerini de ekleyerek toplamda sayıyı yaklaşık 74'e çıkarmaktadır (neyin dil olarak kabul edildiğine ve neyin lehçe olarak kabul edildiğine bağlı olarak) ). Bu sayılar, Orta Moğolca, Eski Korece veya Eski Japonca gibi daha önceki dil durumlarını içermemektedir.

Altay Dillerinin En Erken Yazılı Verileri

değiştir

Proto-Türkçede kanıtlanmış en eski ifadeler çeşitli Çin kaynaklarında kaydedilmiştir. Anna Dybo, Shizi'de (MÖ 330) ve Han Kitabı'nda (MS 111) Çince Han transkripsiyonlarında birkaç düzine Proto-Türk ekzotizmi tanımlamaktadır. Lanhai Wei ve Hui Li, Xiōngnú yönetici hanedanının adını PT *Alayundluğ /alajuntˈluγ/ 'alaca at klanı' şeklinde rekonstrükte etmektedir.

Bir Türk dilinde bilinen en eski metinler Orhun yazıtlarıdır, MS 720-735 arasında tarihlendirilmektedir.  1893'te rakibi Alman-Rus dilbilimci Wilhelm Radloff ile bilimsel bir rekabete giren Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından deşifre edilmişlerdir. Ancak, yazıtları ilk yayınlayan Radloff olmuştur.

Kanıtlanmış ilk Tungus dili, Mançuların atalarının dili olan Jurchen'dir. Bunun için MS 1119'da bir yazı sistemi tasarlanmıştır ve bu sistemi kullanan bir yazıt 1185'ten tarihlidir.

Yazılı kanıtlarına sahip olduğumuz en eski Moğol dili Orta Moğolca olarak bilinir. Orta Moğolca ilk olarak MS 1224 veya 1225 tarihli bir yazıt olan Yisüngge Steli ve 1228'de yazılan Moğolların Gizli Tarihi tarafından tasdik edilmiştir (bkz. Moğol dilleri). En eski Para-Moğol metni, büyük Kitan alfabesiyle yazılmış ve MS 986'ya tarihlenen Yelü Yanning Anıtı'dır. Ancak 1975 yılında keşfedilen ve Moğolcanın erken bir formu olduğu analiz edilen Hüis Tolgoi Yazıtı, MS 604-620 yıllarına tarihlenmektedir. Bugut yazıtı MS 584 yılına kadar uzanmaktadır.

Japonca ilk olarak, Inariyama Kılıcı'nda bulunanlar gibi, MS 5. yüzyıldan kalma Klasik Çince'de birkaç kısa yazıtta yer alan isimler biçiminde tasdik edilmiştir. Bununla birlikte, Japoncadaki ilk önemli metin, MS 712'den kalma Kojiki'dir. Bunu 720'de tamamlanan Nihon shoki ve ardından M.Ö. 771–785 yıllarına tarihlenen Man'yōshū takip eder ancak yaklaşık 400 yıl öncesine ait materyalleri içerir.

Erken Kore dili çalışmaları için en önemli metin, bazıları Üç Krallık dönemine (MÖ 57-MS 668) kadar uzanan 25 şiirden oluşan bir koleksiyon olan Hyangga'dır, ancak yalnızca MS 9.yüzyıla kadar uzanan bir imla ile korunmuştur. Korece 15. yüzyılın ortalarından itibaren fonetik olarak kesin bir Hangul yazma sistemiyle tasdik edilmektedir.

İddialar

değiştir

Altay Dilleri kuramının geçerliliğini koruduğu iddiası

değiştir

İncelenen dillerin fonetik yapısından ve yeni yapılan çalışmalardan yola çıkılarak, Altay Dilleri kuramını destekleyecek önemli deliller ortaya çıktığına yönelik iddialar ve Altay Dilleri kuramının geçerliliğini koruduğuna yönelik iddialar mevcuttur.[7][8][9][10][11][12][13][14]

"Mikro-Altay" dillerini bir Ural-Altay ailesi içinde gruplandırmaya yönelik orijinal argümanlar, sesli harf uyumu ve bitişiklik gibi ortak özelliklere dayanıyordu. Roy Miller'a göre, teori için en kuvvetli kanıt, sözel morfolojideki benzerliklerdir. Starostin ve diğerleri (2003) tarafından yazılan Etimolojik Sözlük, Proto-Altay dilinden soyundan gelen dillere evrimi açıklayacak bir dizi sağlam değişim yasası önermektedir. Örneğin, günümüz Altay dillerinin çoğu sesli harf uyumuna sahip olsa da, onlar tarafından yeniden yapılandırıldığı şekliyle Proto-Altayda bundan yoksundu; bunun yerine Türkçe, Moğolca, Tunguzca, Korece ve Japoncada kelimelerin birinci ve ikinci heceleri arasında çeşitli ünlü benzetmeleri meydana geldi. Ayrıca bu araştırmacılar diller arasında bir dizi gramer denkliklerini de önermişlerdir.

Altay Dilleri kuramının geçerliliğini kaybettiği iddiası

değiştir

Günümüzde Türk dillerinin Moğolca ve Tunguzca ile köken olarak bağı olmadığı görüşü sunulmakta ve dil bilimi çevrelerinde Altay dilleri teorisi kabul görmediği iddia edilmektedir.[1][4][5][6]

1960'lı yıllara kadar kimi dil bilimcilerce Estonca, Fince ve Macarca gibi Ural dillerinin de bir Ural-Altay dil ailesinin parçası olarak bahsi geçen Altay dillerinin uzaktan akrabaları olduğu savunulmaktaysa da, Avrupalı dil bilimciler tarafından genellikle kabul edilmediği iddia edilmektedir.

Altay Dağları bu dil ailesine adını vermiştir.

Teori ve tarih

değiştir

Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin birbiriyle ilişkili olduğu düşüncesi, ilk olarak 1730 Philip Johan von Strahlenberg tarafından iddia edilmiştir. Strahlenberg'i bu görüşe sevk eden durum, İsveçli bir subay olarak Büyük Kuzey Savaşı'ndan sonra bir savaş tutsağı olarak Rus İmparatorluğu'nun doğusuna yaptığı seyahatlerdeki edindiği izlenimlerdir. Bununla birlikte, Alexis Manaster Ramer ve Paul Sidwell (1997) tarafından belirtildiği gibi Strahlenberg, daha sonra "Altay dilleri" olarak bilinen bu diller arasında bir bağlantı olduğu savına karşı çıkmıştır. Strahlenberg'in tasnifi, Altay dili olarak vasıflandırılan dillerin birçoğu için ilk sınıflama girişimiydi.[15]

"Altay dili" ya da "Altayistik" teriminin, bir dil ailesine tatbiki 1844'te Matthias Castrén tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir öncü olarak Fin filolog Castrén, dönemindeki Ural dilleri çalışmalarına en çok katkı sağlayan araştırmacılardandır. Başlangıçta Castrén tarafından ortaya koyulduğu gibi, Altay dilleri yalnızca Türk, Moğol, Mançu ve Tunguz dillerini kapsamaz. Fin-Ugor ve Samoyed dilleri de bu kapsam içerisine alınmalıdır.[16]

Başlangıçta Altay dil ailesi olarak adlandırılan bu yapı Castrén'den sonra Ural-Altay dil ailesi olarak adlandırılmaya başlamıştır.[17] Ural-Altay terminolojisinde, tıpkı Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin "Altay dilleri" olarak sınıflandırılması gibi, Fin-Ugor ve Samoyed dilleri Ural kolu olarak nitelendirildi. Korece bazen Altay dillerinden kabul edilmekle birlikte, Japonca da bazı araştırmacılar tarafından bu aileye dâhil edildi.

20. yüzyılın ilk yarısı ve 19. yüzyılın büyük bölümünde, Ural-Altay dil ailesi bilimsel çevrelerde yaygın bir kabul görmüştür. Bu görüş, Altay dili olduğu varsayılan dillerdeki ünlü uyumu ve sözcük çekim ve yapımının eklemeli olmasına dayandırılmıştır. Dilbilimciler tarafından birçok yönden eleştirilerek, doğrulanmasının imkânsız olduğu kanısı oluşsa da, Ural-Altay dil ailesi varsayımı, bugün hâlâ birçok saygın ansiklopedi, dil atlası, ortaöğretim ders kitapları ve benzer genele hitap eden kaynaklarda varlığını devam ettirmektedir. Son dönemin önemli Altayistik araştırmacılarından Sergey Starostin, Ural-Altay dil ailesi fikrinin artık hiçbir geçerliliğinin kalmadığını savunmaktadır.[18]

1857'de, Avusturyalı bilgin Anton Boller, Japoncanın da Ural-Altay dil ailesinin mensubu olduğunu iddia etmiştir.[19] 1920'de G.J. Ramstedt ve E.D. Polivanov, Korecenin de bu dil ailesine mensup olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte, Ramstedt, 1952–1966 arasında kaleme aldığı Einführung in die altaische Sprachwissenschaft adlı kitabının 3. cildinde Ural-Altay varsayımını reddetmiş ve Koreceyi Altay dil ailesine dâhil etmiştir. O, eserinin 1. cildinde Lautlehre yani ses bilimi bölümünde, Altay diline mensup olduğu düşünülen diller arasındaki ses denkliklerini ilk kez ortaya koymaya çalışarak, Altayistik'teki karşılaştırmalı metodun önemli öncülerinden biri hâline gelmiştir.

1960'ta Nicholas Poppe Ramstedt'in ses bilimi üzerine yazdığı bu cildi önemli ölçüde revize ederek yayımlamıştır.[20] Bu kitap daha sonrasında yapılan Altayistik çalışmaları için standart bir eser hâline gelmiştir. Poppe, Türk, Moğol, Tunguz dilleri ile Kore dilleri arasındaki bağlantının net çizgilerle ayrılamayacağını düşünmüştür.[21] Onun bu görüşü, üç olasılığı içermektedir. 1. olasılığa göre, Korece diğer Altay dilleri ile kalıtsal bir ilişkiye sahip değildir. 2. olasılığa göre, Korece bu dillerle, diğer dillerin birbiriyle ilişkisi nispetinde bağlantılıdır. Son olasılık ise, Korece diğer Altay dillerinden bu dillerdeki temel karakteristik özellikler belirginleşmeden kopmuştur.

Modern Çalışmalar

değiştir

Altay hipotezinin devam eden en büyük destekçilerinden biri, 1991'de Altay dillerinin karşılaştırmalı bir sözlük analizini yayınlayan Sergei Starostin olmuştur. Hint-Avrupa ve Fin-Ugor gibi Avrasya'daki diğer dil ailelerinin çoğundan daha eski olmasına rağmen, analizin Altay gruplamasını desteklediği sonucuna varmıştır. Modern Altay dillerinin çok az ortak unsuru muhafaza etmesinin nedeni ona göre budur.

1991'de ve yine 1996'da Roy Miller, Altay hipotezini savundu ve Clauson ve Doerfer'in eleştirilerinin yalnızca sözcüksel karşılıklara uygulandığını, oysa teorinin en itici kanıtının sözel morfolojideki benzerlikler olduğunu iddia etti.

2003 yılında Claus Schönig, Clauson, Doerfer ve Shcherbak'ın daha önceki eleştirilerinin yanında yer alarak Altay hipotezinin o zamana kadarki tarihine eleştirel bir genel bakış yayınladı.

2003 yılında, Starostin, Anna Dybo ve Oleg Mudrak, 1991 sözcük listelerini genişleten ve diğer fonolojik ve gramer argümanlarını ekleyen Etymological Dictionary of the Altaic Languages'i yayınladılar. Starostin'in kitabı 2004 ve 2005'te Stefan Georg ve 2005'te Alexander Vovin tarafından eleştirildi. Teorinin diğer savunmaları, Georg ve Vovin'in eleştirilerine yanıt olarak, 2005 yılında Starostin, Blažek 2006,Robbeets 2007 ve Dybo ve G. Starostin tarafından 2008 yılında yayınlandı.2010'da Lars Johanson, Miller'ın 1996'daki eleştirilerini yineledi ve polemiğin susturulması çağrısında bulundu.

Altay hipotezi destekçileri ve eleştirileri

değiştir

Aşağıdaki liste, Ramstedt'in Einführung'unun 1952'de ilk cildinin yayınlanmasından bu yana özellikle Altay sorunu üzerinde çalışan dilbilimcileri içermektedir. Verilen tarihler, Altay ile ilgili çalışmalara aittir. Teorinin destekçileri için, Türk-Moğol-Tunguzca-Korece-Japonca'nın hakim olanından farklıysa, tercih ettikleri Altay versiyonu girişin sonunda verilmiştir.

Destekçiler

değiştir
  • Pentti Aalto (1955). Türkçe–Moğolca–Tunguzca–Korece
  • Anna V. Dybo (S. Starostin et al. 2003, A. Dybo and G. Starostin 2008).
  • Frederik Kortlandt (2010).
  • Karl H. Menges (1975). Korece, Japonca ve geleneksel Altayik'in MÖ 7 veya 8. yüzyıla tarihlendirmektedir. (1975: 125)
  • Roy Andrew Miller (1971, 1980, 1986, 1996). Korece ve Japoncanın dahil edilmesini savundu.
  • Oleg A. Mudrak (S. Starostin et al. 2003).
  • Nicholas Poppe (1965). Türkçe–Moğolca–Tunguzca ve muhtemelen Korece.
  • Alexis Manaster Ramer.
  • Martine Robbeets (2004, 2005, 2007, 2008, 2015, 2021) (Transavrasya biçiminde).
  • G. J. Ramstedt (1952–1957). Türkçe–Moğolca–Tunguzca- Korece
  • George Starostin (A. Dybo veG. Starostin 2008).
  • Sergei Starostin (1991, S. Starostin et al. 2003).
  • John C. Street (1962). Türkçe–Moğolca–Tunguzca ve "Kuzey Asya" grubu altında Korece–Japonca–Ainu
  • Talât Tekin (1994). Türkçe–Moğolca–Tunguzca–Korece

Eleştirenler

değiştir
  • Gerard Clauson (1956, 1959, 1962).
  • Gerhard Doerfer (1963, 1966, 1967, 1968, 1972, 1973, 1974, 1975, 1981, 1985, 1988, 1993).
  • Susumu Ōno (1970, 2000)
  • Juha Janhunen (1992, 1995) (Moğol-Tunguz'u tereddütle eklemiştir).
  • Claus Schönig (2003).
  • Stefan Georg (2004, 2005).
  • Alexander Vovin (2005, 2010, 2017). başta Altay dili savunuruydu. (1994, 1995, 1997, 1999, 2000, 2001), sonra eleştirmeni oldu.
  • Alexander Shcherbak.
  • Alexander B. M. Stiven (2008, 201)
  Bu maddede belli bir etnik grubun bakış açısının ağırlıkta olduğu bir tür sistemik yanlılık sorununun bulunduğu düşünülmektedir.
Maddenin evrenselleştirilmesi ve uygun hâle getirilmesi için lütfen tartışmaya katılınız.
Şablonu maddeden çıkarmadan önce şablonun yardım sayfasını lütfen inceleyiniz.
 

Altay dil ailesinin varsayımsal kolları şöyledir:

Türk dilleri ve Moğol dillerinin ayrılışı tezi

değiştir

Tezlerden birisi Türkçenin Moğol dilleriyle yakından ilişkisi olduğudur. İki dildeki sözcüklerin ve gramerin birbirine yakınlığı bu iki dilin Altay Dil Ailesine birlikte alınmasını sağlamıştır. Tarihsel açıdan da Türk ve Moğolların birbirlerine yakınlığı göz önüne alındığında iki dilin birbirine benzer olması kaçınılmazdır. Fakat, Altay Dil Ailesinin tanınmasına karşı çıkan dil bilimcileri de savunanlar kadar çoktur. Bu dil bilimciler Türkçe ve Moğolcanın benzerliğinin tarih boyunca birlikte yaşama ve birbirini etkileme sonucu olduğunu savunmaktadırlar.[22][23][24]

Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Moğolca
y j c c
ışık < yışık jarık carık cula
yakışmak jarasuv caro coqı-
yalamak jalav jalbarınuv calbaru calbarı-
yaymak jayuv cayu cada-
yarım jartı carım cağurma
yasak
-
-
casag
yazmak jazuv cazu cıru-
Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Moğolca
y j c c
yeğen jiyen ece- cige
yele jal cal calağa
yığmak jıyuv cıyu coğu-
yıl jıl cıl cıl
yoğurmak
-
curu cığura-
yol jol col col
yolmak juluv culû culğa-
yular
-
-
cıluğa
yürek jürek cürök cirüke
yürümek jürüv cürü corı-
yüzmek jüzüv süzü cisü
  • Eksi işaretli hücreler dilde başka kökenli bir kelime kullanıldığı anlamındadır
  • q harfi kelleden çıkan bir k olarak seslendirilinir
  • Türkiye Türkçesi b'leri genellikle v'ye dönüştürür
  • r ve l sesleri birbirlerine çok yakınlardır, Dünya'nın bütün dil ailelerinde l --> r değişimi ve tersi olmuştur

Moğolcadaki n sesleri Türkçede karşılığı c'dir ve yukardaki tabloda "yazmak" örneğinde de gördüğümüz gibi r seslerinin de z'dir, örnek:

Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Moğolca
y jas c nasu
yılışık jağınğan casaker nılçağay
yosun
-
-
nogugan < *nogusun
yumruk (< *yum-duruk) jumırık
-
nıdurğa
yüz jüz cüz nigur
az az az aray
kazmak kazuv kazu qaru-
kuzu kozı kozu qurağa
zmak zdav zılıp rı-
öz öz öz ör

Bu r -> z değişimi Türkçenin içinde de birçok sözcükte gerçekleşmiştir. Örneğin "göz" kelimesi "görmek"ten türemiştir.

Tabii ki bundan ötürü Türkçe ve Moğolca arasında bin yıllardır büyük ses değişimine uğramamış kelimeler de mevcuttur.

Moğolca ve Türkçe arası göze çarpan gramer benzerlikler yoğundur, bu sadece cümle kuruluşunun benzerliği değildir, ayrıca birçok Türkçeden tanıdık ekler de kullanılır. Örnekler:

Türkiye Türkçesi Moğolca
davar mal
davar-ın mal-iin
davar-da mal-d
davar-ı mal-iig

Türkçe ve Moğolca arası zamir benzerlikleri:

Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Uygurca Moğolca
ben men men men bi
biz biz şi-bege biz bid

Büküm hâlde:

Türkiye Türkçesi Moğolca
ben-i namaig

Türk Dilleri ve Japoncanın birbirinden ayrılışı tezi

değiştir

Bugün hâlen daha Japoncanın bir Altay dili olduğu Moğolca ve diğer Türk dilleri gibi kesinlik kazanmamıştır. Bâzı dil bilimcilere göre Japonca, Korecenin en eski lehçesinden türemiştir; ancak ağır basan görüş Altay kökenli olduğudur. İki dil grubu arasında ekler, takılar, eylemler, çekimleri, tümce yapısı ve söz diziminde birebir koşutluk görülür.

Türkçe Japonca
Kyotonun Kyotono (京都の)
Ankara'ya gitti Ankara e itta (アンカラへいった)
imiş imas (います)
kara kuroi (暗い)
alaca akasa (赤さ)
içi uçi (内)
kırar kireru (きれる)
sonra da sore de (それで)
ada ada (島)
yukarı agaru (上がる)
giy gi (着)
gelip yapıp açıp gitti kite yatte akete itta (きてやってあけていった)
taksi-de takuşi-de (タクシで)
ne-dir? nan desu ka? (何ですか?)
yemez tabenai (食べない)
su mizu (水)
iyi ii (良い)
kulumak kuruu (くるう)
kuluduk kurutta (くるった)
tomdaş tomodachi (ともだち)

[25]

Ayrıca bakınız

değiştir
A. ^ Japonca ve Korecenin Altay dilleri oluşu konusunda bilimsel camiada günümüzde de bazı ihtilaflar vardır. Birçok çalışmada bu iki dilin Altay dilleri ile ortaklıkları gösterilmiş olsa da, bazı çalışmalarda henüz tam kabul görmediği belirtilmelidir.

Kaynakça

değiştir
  1. ^ a b c "While 'Altaic' is repeated in encyclopedias and handbooks most specialists in these languages no longer believe that the three traditional supposed Altaic groups, Turkic, Mongolian and Tungusic, are related." Lyle Campbell & Mauricio J. Mixco, A Glossary of Historical Linguistics (2007, University of Utah Press), pg. 7.
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 6 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mart 2017. 
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 22 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 19 Kasım 2020. 
  4. ^ a b "When cognates proved not to be valid, Altaic was abandoned, and the received view now is that Turkic, Mongolian, and Tungusic are unrelated." Johanna Nichols, Linguistic Diversity in Space and Time (1992, Chicago), pg. 4.
  5. ^ a b "Careful examination indicates that the established families, Turkic, Mongolian, and Tungusic, form a linguistic area (called Altaic)...Sufficient criteria have not been given that would justify talking of a genetic relationship here." R.M.W. Dixon, The Rise and Fall of Languages (1997, Cambridge), pg. 32.
  6. ^ a b "...[T]his selection of features does not provide good evidence for common descent" and "we can observe convergence rather than divergence between Turkic and Mongolic languages--a pattern than is easily explainable by borrowing and diffusion rather than common descent", Asya Pereltsvaig, Languages of the World, An Introduction (2012, Cambridge) has a good discussion of the Altaic hypothesis (pp. 211-216).
  7. ^ TÜRKLER GENEL TÜRK TARİHİ YENİ TÜRKİYE YAYINLARI 2002 ANKARA 1.CİLT. S.568-580
  8. ^ Altay Dilleri Kuramı ve Korece Prof. Dr. Emine Yılmaz, Hacettepe Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü
  9. ^ Gerard Clauson, “Altay dillerinin leksikoistatistiksel bir değerlendirmesi.” s.174
  10. ^ Gronbech ve Krueger, “Central Asiatic Journal: Introduction to Classical (Literary) Mongolian.” (2. cilt, 1956 s.76.) “
  11. ^ Roger Blench and Mallam Dendo (2008): "Stratification in the peopling of China: how far does the linguistic evidence match genetics and archaeology?" In Alicia Sanchez-Mazas et al., eds. Human migrations in continental East Asia and Taiwan: genetic, linguistic and archaeological evidence, chapter 4. Taylor & Francis.
  12. ^ Roy Andrew Miller (1986): Nihongo: In Defence of Japanese.ISBN 0-485-11251-5. s.125
  13. ^ Lyle Campbell and Mauricio J. Mixco (2007): A Glossary of Historical Linguistics, page 7 University of Utah Press.
  14. ^ Stefan Georg, Peter A. Michalove, Alexis Manaster Ramer, and Paul J. Sidwell (1999): "Telling general linguists about Altaic". Journal of Linguistics, volume 35, issue 1, pages 65–98.
  15. ^ Poppe 1965: 125
  16. ^ Poppe 1965: 126
  17. ^ Poppe 1965: 127
  18. ^ Starostin et al. 2003: 8
  19. ^ Miller 1986:34
  20. ^ Miller 1991: 298
  21. ^ Poppe 1965: 148
  22. ^ Gerard Clauson, "Altay dillerinin leksikoistatistiksel bir değerlendirmesi." s.174
  23. ^ Clauson, Sir Gerard, "The case against the Altaic Theory." Central Asiatic Journal. 2. 1956. s.181-187
  24. ^ Gronbech ve Krueger, "Central Asiatic Journal:Introduction to Classical (Literary) Mongolian." (2. cilt, 1956 s.76.) "Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin varsayılan genetik akrabalıkları asla ispat edilemez."
  25. ^ Oktay Sinanoğlu, Bye Bye Türkçe, s. 228-249.