Books by Aysun Aygün Oğur
Review of World Planning Practice. Volume 18: Towards Healthy Cities: Urban Governance, Planning and Design for Human Well-being, 2022
The aim of this research is to go beyond the reading of vulnerability based
on indicators. This s... more The aim of this research is to go beyond the reading of vulnerability based
on indicators. This study seeks to explore the ‘embedded’ components that are ignored in Covid-19 process management and related indices/indicators and discuss healthy city policies through these components, by harnessing good practices and collective actions. The research sample (see Figure 4) comprises good practices in countries with high vulnerability in the Global South, namely Brazil, Turkey, India, South Africa, and China. A number of countries, including these, were firstly examined for their responses to the Covid-19 process in pandemic
regions within the framework of urban resilience (Aygün Oğur et al., 2021). In addition to this elaboration, some parameters, including socio-economic structure, social, economic and spatial vulnerability of the countries, extent of social inequality, virus transmission rate in the population, data availability, and existence of alternative management approaches to Covid-19, singled out these countries for analysis. The role of different socio-spatial components in creating and governing healthy cities, which will be analyzed qualitatively, will be considered through an examination of collective actions in these practices, rather than stereotyped vulnerability indicators.
Çevre Şehir İklim, 2021
İklim, turizm destinasyonunun seçiminde, turizm faaliyetlerinin ve turizm periyodunun belirlenmes... more İklim, turizm destinasyonunun seçiminde, turizm faaliyetlerinin ve turizm periyodunun belirlenmesinde önemli bir faktördür. İklim değişikliği ve turizm ilişkisine bu perspektiften yaklaşıldığı zaman, dünyadaki turizm dinamiklerinin, popüler turizm destinasyonlarının, turist çeken ve turist üreten merkezlerin yeniden tanımlanma sürecine girecekleri ve bu süreçte farklı bölgeler için farklı tehditler ve fırsatların ortaya çıkacağı görülmektedir. Bugün dünyanın en popüler turizm destinasyonlarından biri olan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası için oluşacak fırsat ve tehditleri öngörebilmek ve buna uyumlu turizm planlaması yapmak bu bölgedeki turizm sektörünün sürekliliği açısından oldukça kritiktir. Türkiye için önemli bir ekonomik sektör olan turizmin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığının arttırılması, gelecekteki turizm gelişme, yatırım ve teşvik politikalarının öngörülen tehdit ve fırsatları gözeterek oluşturulması ile mümkündür. Bu çalışma, Türkiye için öngörülen iklim değişikliği senaryolarını dikkate alarak turizm sektörünün karşı karşıya kalacağı fırsat ve tehditleri belirlemeyi ve gelecek turizm planlaması için altlık oluşturacak öneriler geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç çerçevesinde detaylı bir literatür çalışması yapılarak, elde edilen bulgular GZFT (SWOT) analizi yöntemi ile değerlendirilmiştir. Bu çalışma, iklim değişikliğine karşı Türkiye turizminin güncel ve gelecekteki durumunu ortaya koyması ve bu temelde öneri geliştirmesi bakımından önemlidir
Handbook of Climate Change Communication: Vol. 3, 2018
Istanbul is a center of national and international trade, culture and tourism. Istanbul with its ... more Istanbul is a center of national and international trade, culture and tourism. Istanbul with its high population, migration rate, being economic and cultural center plays an important role in adaptation and mitigation to climate change effects. Any climate based adverse impact to Istanbul would be destructive for both the city and Turkey. For the sustainability of vital economic, social activities, increasing the resilience of the city is essential. Although Istanbul has an advantage with its economic and social structure, it is highly vulnerable to any destructive external stresses. This study aims to investigate the vulnerability of 11 selected sectors on climate change including health, water resources, energy, transportation, agriculture, public safety, land use and development, materials, infrastructure, ecology and biodiversity and culture of Istanbul. These sectors are examined in 25 selected planning areas with regard to Istanbul’s sectorial development strategies. Those sectors and planning areas may be affected by climate change and critical to health of citizens and the economic viability of the city. Vulnerability assessment defined by ICLEI in the publication of “Preparing for Climate Change; A Guidebook for Local, Regional and State Governments” is deployed as a framework in order to measure the vulnerability of the selected sectors. Using the multi-dimensional methodology, the study aims to develop a vulnerability index and aims to rank the sectors according to their index values. The results of the study reveal the most vulnerable sectors of climate change in Istanbul that address the pathways for the future resilience studies.
16. Bölge Bilimi / Bölge Planlama Kongresi Bildiriler Kitabı, 2017
Dünya kentleşme dinamikleri incelendiğinde, dünya nüfusunun %50'sinin kentlerde yaşadığı görülmek... more Dünya kentleşme dinamikleri incelendiğinde, dünya nüfusunun %50'sinin kentlerde yaşadığı görülmekte ve 2030 yılında bu oranın %75'e çıkması beklenmektedir. Bugün kentler enerji kullanımına bağlı sera gazı salınımının yaklaşık %70'inden sorumludur. Kentsel nüfusun artışı, kentler üzerinde ekonomik, sosyal ve çevresel baskılara sebep olmaktadır. Kentler üzerindeki bu baskılarla mücadele edebilmek adına kent sistemine yeni yaklaşımlar getirilmektedir. Son dönemlerde ortaya konan yaklaşımlarda; kendine yetebilen, halkın katılımının sağlandığı, kademeli olarak sürdürülebilir bir yapıya evrilen kentler ön plana çıkmaktadır. Bu kapsamda birçok ulusal ve yerel platform oluşturulmakta, büyüyen bir küresel ağ ile yaygınlaştırılmaktadır. 'Post-Karbon' kentler, benimsenen yeni yaklaşımlar doğrultusunda kentlerin ve bölgelerin bugün ve gelecekte karşılaşacakları çevresel, sosyal ve ekonomik baskılara karşı dayanıklılığını geliştirmek üzere ortaya çıkmış bir kavramdır.
'Post-Karbon' kentler karbona bağımlı kentsel sistem döngüsünün kırılmasını, düşük karbon salınımlı, çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir yeni tip gelişmelerin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu yaklaşım iklim değişikliği, ekosistem bozulması, sosyal eşitsizlik, ekonomik baskılar gibi birçok probleme çözüm getirirken, kentlerin adapte olma kapasitesini güçlendirerek iklim değişikliğine karşı kentlerin kırılganlığını azaltan bir fırsat olarak kullanılabilmektedir.
Bu çalışma, AB 7. ÇP kapsamında desteklenen "POCACITO - Yarının Post-Karbon Kentleri" Projesine dayanmaktadır. POCACITO'nun hedefi AB kentlerinin (Barselona, Kopenhag, Malmö, İstanbul, Lizbon, Litomerice, Milano, Torino, Rostok ve Zagreb'i içeren örnek kentlerin) sürdürülebilir ve post-karbon ekonomik modele dönüşümünü kolaylaştırmak ve kanıta dayalı AB 2050 post-karbon kent yol haritasını ortaya koymaktır. Bu çalışma, İstanbul'un post-karbon kent yönünde dönüşümünü kritik etki değerlendirme yöntemiyle değerlendirmeyi ve kent için bir duyarlılık modelini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Post-karbon bir gelecek yönünde, duyarlılık analizi - kritik etki değerlendirme - önemli adımlardan birisidir. Duyarlılık analizi yönteminin: (i) sistemin tanımlanması, (ii) bir dizi değişkenin tanımlanması ve (iii) bir etki matrisi geliştirilmesi olmak üzere üç aşaması bulunmaktadır. Duyarlılık analizi, sistem içindeki farklı öğelerin/faktörlerin birbirlerini nasıl etkilediklerini ve hangilerinin detaylı kantitatif bir analiz için önemli olduğunu daha iyi anlamak için kullanılmaktadır. Yöntem, post-karbon aşamaya erişmek için daha ileri ölçütleri tanımlamaya da yardımcı olmaktadır. Duyarlılık analizi İstanbul'da düzenlenen bir çalıştaya üniversiteler, kamu kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinden katılan kent paydaşları tarafından ve proje ekibinin moderatörlüğünde uygulanmıştır. Bir sistem olarak kenti temsil eden faktörler/değişkenler ve analiz edilmek üzere kentin fonksiyonları, temel konular, gelecekteki gelişmeyi muhtemelen etkileyecek ögeler, iklim değişikliği riski ve kontrol mekanizmaları belirlenmiştir. Daha sonra belirlenen değişkenler, her bir değişkenin bir diğeri üzerindeki etkisini kantitatif olarak ölçmek üzere; ‘en çok etkileyen’, ‘daha az etkileyen’ ve ‘hiç etkisi olmayan’ olmak üzere katılımcılar tarafından puanlanmış ve bir etki matrisi geliştirilmiştir. Etki matrisi kent için en önemli ve kritik faktörleri/değişkenleri ve İstanbul'da herhangi bir baskı ve değişime yol açabilecek bileşenlerin duyarlılığının derecesini ortaya koymuştur. Duyarlılık analizi modeli: i) doğal afetler, eğitim düzeyi ve bağlılığın en 'aktif' faktörler; ii) ulaşım, enerji etkinliği, su yönetimi ve karbon emisyonlarının en 'pasif' faktörler; iii) yaşam kalitesinin 'oldukça kritik' faktör; iv) nüfus, gayrimenkul piyasası, iklim değişikliği etkileri, cazibe, dayanıklı ekonomi, kentsel donatılar, yapı yoğunluğu, konut stoğu kalitesi, kentsel büyüme/yayılma ve vatandaş farkındalığını 'kritik' faktörler olarak ortaya koymuştur.
KENTSEL VE BÖLGESEL GELİŞME DİNAMİKLERİ VE MEKÂNSAL YANSIMALARI, 2019
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliğine karşı en kırılgan bölgelerden... more Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliğine karşı en kırılgan bölgelerden biridir. Yapılan projeksiyon çalışmalarında bölgede sıcaklıkların yükselmesi, yağışların artmasıyla birlikte kuraklık, sıcak hava dalgaları orman yangınları ve aşırı hava olaylarında artış beklenmektedir. Türkiye’de de bulunduğu bölgeye paralel etkiler beklenmektedir. En olumlu senaryoya göre önümüzdeki 50 yıl içerisinde Türkiye’de ortalama sıcaklıkların 2oC artması, yağışların yaklaşık %20 oranında azalması, artan sıcaklıklar, buharlaşma oranı ve azalan yağışlarla birlikte ciddi kuraklıklar öngörülmektedir. Değişecek olan koşullar iklim ile doğrudan ilişkili olan sağlık, su kaynakları, tarım, orman, enerji, turizm ve ekoloji gibi sektörleri de etkileyecektir. Bu sektörler arasında iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan tarım sektörüdür. Türkiye’nin en büyük tarım alanlarına sahip bölgeleri yine yağışın en çok azalacağı bölgelerdir. Bu sebeple iklim değişikliği Türkiye tarım sektörü açışından kritik bir konudur.
Bu çalışmada iklim değişikliğinin Türkiye’de tarım sektörü üzerindeki etkileri ve oluşturduğu sosyo-ekonomik riskler değerlendirilecektir. Türkiye bölgeleri arasında karşılaştırmalı bir değerlendirme yapabilmek için ilk olarak çeşitli akademik ve kurumsal projeler kapsamında hazırlanmış iklim senaryoları incelenerek Türkiye’nin gelecek iklim koşullarına dair genel bir çerçeve oluşturulmuştur. İklim değişikliğinin tarımsal üretime ve ürün çeşitliliğine etkisini değerlendiren çalışmalar ışığında tarım sektöründeki değişimin Türkiye ekonomisine etkisi bölgesel ölçekte ortaya konmuştur. İklim değişikliğinin ekonomik ektilerin belirlenmesi için Computable General Equilibrium (CGE) modelinin çıktıları referans alınmıştır. Sonuç olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin daha şiddetli olduğu bölgeler üzerinden bu bölgelerin sosyo-ekonomik yapıları göz önüne alınarak taşıdıkları riskler tartışılmış, çözüm önerileri ve politikalar geliştirilmiştir.
Bu çalışma iklim değişikliğinin tarım üzerindeki ekonomik etkilerini odağına alarak bölgeler arası geleceğe yönelik karşılaştırmalı bir risk değerlendirmesi yapmaktadır. Bu çalışma iklim değişikliğinin kaçınılmaz olan ekonomik etkilerini ortaya koymak, Türkiye’de iklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalara destek olmak ve bundan sonra bu konuda yapılması gerekenler ile ilgili izlenecek yolu belirlemek açısından önemlidir.
Papers by Aysun Aygün Oğur
Asia-Pacific Journal of Regional Science
Urbani izziv, 2023
Integrating climate change responses into age-friendly city domains: A theoretical review This st... more Integrating climate change responses into age-friendly city domains: A theoretical review This study focuses on older adults, who are disproportionately vulnerable to climate change due to their health, physical, and socioeconomic conditions. On the one hand, climate change has grown into the most challenging issue on the international agenda for the twenty-first century due to its adverse impacts. On the other hand, the global population has been ageing rapidly, especially in urban areas. The link between these two major concerns is unclear in theory and practice; hence, easy-touse universal guidelines offering possible solutions for governments, institutions, and communities for irremediable impacts are an urgent necessity. Based on this imperative, this article presents climate change-responsive age-friendly city domains through a critical literature review. Seven domains are prioritized at various scales to represent the core planning areas of age-friendliness and climate-change resilience in urban areas: environmental safety, information and participation, health and social services on the city scale, surroundings and transportation on the neighbourhood scale, outdoor spaces and thermal comfort, and housing on the housing cluster scale. The interaction between these two concerns in the framework provided by this study contributes to raising awareness, building actions, and directing policies from a global perspective.
Current Urban Studies, 2023
The climate is an important variable for the tourism sector since it influences the travel period... more The climate is an important variable for the tourism sector since it influences the travel period, duration of stay, and the type of activities that can be engaged in. The global climate crisis will have inevitable impacts on the tourism sector as many others. One of the most extensively discussed impacts on tourism in the literature is heat stress and relatedly changing climatic comfort at tourism destinations. The change in comfortable and suitable climatic conditions is expected to shift tourism seasons and popular destinations from overheated locations and time periods to more preferable ones. These alterations are critical and might be devastating specifically for tourism-dependent economies. Therefore, it is vital to assess the variations in climatic conditions and take adaptation actions. Based on this necessity, this study aims to analyze the climate change impacts on tourism climate comfort by utilizing Holiday Climate Index (HCI): Urban and addressing the alternative tourism attractions for adaptation. Türkiye is one of the most popular and most vulnerable tourism destinations because of its exposure to heatwaves, especially in the summer period. This study focused on Denizli Province, an alternative tourism destination, to determine its potential to have a role in adaptation. The analysis (HCI: Urban) is conducted for 1971-2000/reference year, 2023-2050/medium-term projections, and 2070-2098/long-term projections for two different scenarios; RCP 4.5 (moderate impact) and RCP 8.5 (high impact). To compare the spatial distribution of comfort levels and evaluate the alteration, ArcGIS software is operated. The results present that there are potential alternative tourism attractions in different locations and different seasons in Denizli which can be beneficial for tourism adaptation strategies. This study is important to shed light on the emerging potential of alternative tourism attractions and provide a roadmap for strategic tourism planning.
Proceedings of the 58th ISOCARP World Planning Congress
The aim of this research is to go beyond the reading of vulnerability based on indicators. This s... more The aim of this research is to go beyond the reading of vulnerability based on indicators. This study seeks to explore the ‘embedded’ components that are ignored in Covid-19 process management and related indices/indicators and discuss healthy city policies through these components, by harnessing good practices and collective actions. The research sample (see Figure 4) comprises good practices in countries with high vulnerability in the Global South, namely Brazil, Turkey, India, South Africa, and China. A number of countries, including these, were firstly examined for their responses to the Covid-19 process in pandemic regions within the framework of urban resilience (Aygün Oğur et al., 2021). In addition to this elaboration, some parameters, including socio-economic structure, social, economic and spatial vulnerability of the countries, extent of social inequality, virus transmission rate in the population, data availability, and existence of alternative management approaches to Covid-19, singled out these countries for analysis. The role of different socio-spatial components in creating and governing healthy cities, which will be analyzed qualitatively, will be considered through an examination of collective actions in these practices, rather than stereotyped vulnerability indicators.
Urbani izziv
Integrating climate change responses into age-friendly city domains: A theoretical review This st... more Integrating climate change responses into age-friendly city domains: A theoretical review This study focuses on older adults, who are disproportionately vulnerable to climate change due to their health, physical, and socioeconomic conditions. On the one hand, climate change has grown into the most challenging issue on the international agenda for the twenty-first century due to its adverse impacts. On the other hand, the global population has been ageing rapidly, especially in urban areas. The link between these two major concerns is unclear in theory and practice; hence, easy-touse universal guidelines offering possible solutions for governments, institutions, and communities for irremediable impacts are an urgent necessity. Based on this imperative, this article presents climate change-responsive age-friendly city domains through a critical literature review. Seven domains are prioritized at various scales to represent the core planning areas of age-friendliness and climate-change resilience in urban areas: environmental safety, information and participation, health and social services on the city scale, surroundings and transportation on the neighbourhood scale, outdoor spaces and thermal comfort, and housing on the housing cluster scale. The interaction between these two concerns in the framework provided by this study contributes to raising awareness, building actions, and directing policies from a global perspective.
Proceedings of the 58th ISOCARP World Planning Congress
urbani izziv, 2023
Integrating climate change responses into age-friendly city domains: A theoretical review This st... more Integrating climate change responses into age-friendly city domains: A theoretical review This study focuses on older adults, who are disproportionately vulnerable to climate change due to their health, physical, and socioeconomic conditions. On the one hand, climate change has grown into the most challenging issue on the international agenda for the twenty-first century due to its adverse impacts. On the other hand, the global population has been ageing rapidly, especially in urban areas. The link between these two major concerns is unclear in theory and practice; hence, easy-touse universal guidelines offering possible solutions for governments, institutions, and communities for irremediable impacts are an urgent necessity. Based on this imperative, this article presents climate change-responsive age-friendly city domains through a critical literature review. Seven domains are prioritized at various scales to represent the core planning areas of age-friendliness and climate-change resilience in urban areas: environmental safety, information and participation, health and social services on the city scale, surroundings and transportation on the neighbourhood scale, outdoor spaces and thermal comfort, and housing on the housing cluster scale. The interaction between these two concerns in the framework provided by this study contributes to raising awareness, building actions, and directing policies from a global perspective.
Istanbul Bilgi University, Jan 31, 2023
Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
The authors of this paper-all women and early-career researchers-address the place of feminist pe... more The authors of this paper-all women and early-career researchers-address the place of feminist perspective within planning education. This positioning is revealed through 'dilemmas' and 'epiphanies 1 ' in the authors' experiences by employing an autoethnographic perspective. In the quest to create gender-equal urban areas, the study explores what planning education and teaching & practice experiences can offer to accommodate feminist insights. And it uncovers challenges and potentials in creating competence on feminist urbanism in planning, through rigorous analysis of personalized narratives. We anticipate our research to act as a pre-manifesto to provoke 'planning' audiences for the upswing in inclusive urban planning. Özet Kariyerinin başındaki araştırmacılardan oluşan kadın yazarların ele aldığı bu makalede feminist şehirciliğin kent planlama eğitimindeki yeri incelenmektedir. Bu konumlandırma, otoetnografik bir bakış açısı kullanılarak yazarların deneyimlerindeki 'ikilemler' ve 'aydınlanma anları (epifaniler)' aracılığıyla yapılmaktadır. Çalışma, toplumsal cinsiyet eşitliğine sahip kentsel alanlar yaratma arayışında, planlama eğitim, öğretim ve uygulama deneyimlerinin feminist içgörüleri barındırmak için neler sunabileceğini araştırmaktadır. Ayrıca, kişiselleştirilmiş anlatıların detaylı analizi yoluyla, planlamada feminist şehircilik konusunda yetkinlik yaratmadaki zorlukları ve potansiyelleri ortaya çıkarmaktadır. Araştırmamızın, kapsayıcı kentsel planlamanın yükselişi için 'planlama' kitlelerini kışkırtacak bir ön manifesto görevi görmesini beklemekteyiz.
ISOCARP Review of World Planning Practice Vol. 18, 2022
Journal of Architectural Sciences and Applications, 2022
The COVID-19 pandemic has re-bought forward the importance of urban open spaces. The scarcities o... more The COVID-19 pandemic has re-bought forward the importance of urban open spaces. The scarcities of public spaces and open green spaces have been effective in keeping the city dwellers in their homes due to the need for isolation during the pandemic era. Despite this, cities with sufficient open green spaces have increased the mobility of city dwellers since people interact less with each other. In the process of re-planning urban areas, developing an integrated approach with green infrastructure strategies in parallel with designing resilient cities has the potential to create healthier cities. In this context, the PP-GS (Post-Pandemic Green Spaces) model of the study reveals the minimum amount of green spaces required per capita in the cities, based on the social distance and healthy living principles that emerged during the pandemic. The study examines the required amount of green space in the Denizli urban center based on the PP-GS model from the perspective of healthy cities and proposes spatial suggestions for post-pandemic urban green space planning.
Environment, Development and Sustainability, 2022
This study focuses on quantifying the impacts of climate change on international tourism in Turke... more This study focuses on quantifying the impacts of climate change on international tourism in Turkey through the estimation of the future number of international tourists for different tourism destinations. For this purpose, 30 tourism destinations were selected from different regions in Turkey offering different kinds of tourism attributes and climatic conditions. Future tourism demand was estimated based on comfort level change, a major determinant of tourist preference, and evaluated through the Tourism Climate Index. Changes in climate comfort levels between a base period (1963–2017), a projected medium term period representing the 2050s (2040–2069), and a projected long term period representing the 2080s (2070–2099) were correlated with the number of international tourists using a regression model developed by Hein et al. (Current Opinion in Environmental Sustainability,1:170–178, 2009). The results of this study project extreme drops in demand, seasonal shifts, and the emergence of new alternative destinations. The study is significant as the first quantitative evaluation of climate change impacts on tourism demand in Turkey through a comparison of the spatial exposures of destinations. The results will help lead the way to a national tourism development roadmap in Turkey through the revelation of regional risks and opportunities and will serve as a benchmarking study for tourism destinations that have similar climate conditions and tourism patterns.
Uploads
Books by Aysun Aygün Oğur
on indicators. This study seeks to explore the ‘embedded’ components that are ignored in Covid-19 process management and related indices/indicators and discuss healthy city policies through these components, by harnessing good practices and collective actions. The research sample (see Figure 4) comprises good practices in countries with high vulnerability in the Global South, namely Brazil, Turkey, India, South Africa, and China. A number of countries, including these, were firstly examined for their responses to the Covid-19 process in pandemic
regions within the framework of urban resilience (Aygün Oğur et al., 2021). In addition to this elaboration, some parameters, including socio-economic structure, social, economic and spatial vulnerability of the countries, extent of social inequality, virus transmission rate in the population, data availability, and existence of alternative management approaches to Covid-19, singled out these countries for analysis. The role of different socio-spatial components in creating and governing healthy cities, which will be analyzed qualitatively, will be considered through an examination of collective actions in these practices, rather than stereotyped vulnerability indicators.
'Post-Karbon' kentler karbona bağımlı kentsel sistem döngüsünün kırılmasını, düşük karbon salınımlı, çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir yeni tip gelişmelerin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu yaklaşım iklim değişikliği, ekosistem bozulması, sosyal eşitsizlik, ekonomik baskılar gibi birçok probleme çözüm getirirken, kentlerin adapte olma kapasitesini güçlendirerek iklim değişikliğine karşı kentlerin kırılganlığını azaltan bir fırsat olarak kullanılabilmektedir.
Bu çalışma, AB 7. ÇP kapsamında desteklenen "POCACITO - Yarının Post-Karbon Kentleri" Projesine dayanmaktadır. POCACITO'nun hedefi AB kentlerinin (Barselona, Kopenhag, Malmö, İstanbul, Lizbon, Litomerice, Milano, Torino, Rostok ve Zagreb'i içeren örnek kentlerin) sürdürülebilir ve post-karbon ekonomik modele dönüşümünü kolaylaştırmak ve kanıta dayalı AB 2050 post-karbon kent yol haritasını ortaya koymaktır. Bu çalışma, İstanbul'un post-karbon kent yönünde dönüşümünü kritik etki değerlendirme yöntemiyle değerlendirmeyi ve kent için bir duyarlılık modelini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Post-karbon bir gelecek yönünde, duyarlılık analizi - kritik etki değerlendirme - önemli adımlardan birisidir. Duyarlılık analizi yönteminin: (i) sistemin tanımlanması, (ii) bir dizi değişkenin tanımlanması ve (iii) bir etki matrisi geliştirilmesi olmak üzere üç aşaması bulunmaktadır. Duyarlılık analizi, sistem içindeki farklı öğelerin/faktörlerin birbirlerini nasıl etkilediklerini ve hangilerinin detaylı kantitatif bir analiz için önemli olduğunu daha iyi anlamak için kullanılmaktadır. Yöntem, post-karbon aşamaya erişmek için daha ileri ölçütleri tanımlamaya da yardımcı olmaktadır. Duyarlılık analizi İstanbul'da düzenlenen bir çalıştaya üniversiteler, kamu kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinden katılan kent paydaşları tarafından ve proje ekibinin moderatörlüğünde uygulanmıştır. Bir sistem olarak kenti temsil eden faktörler/değişkenler ve analiz edilmek üzere kentin fonksiyonları, temel konular, gelecekteki gelişmeyi muhtemelen etkileyecek ögeler, iklim değişikliği riski ve kontrol mekanizmaları belirlenmiştir. Daha sonra belirlenen değişkenler, her bir değişkenin bir diğeri üzerindeki etkisini kantitatif olarak ölçmek üzere; ‘en çok etkileyen’, ‘daha az etkileyen’ ve ‘hiç etkisi olmayan’ olmak üzere katılımcılar tarafından puanlanmış ve bir etki matrisi geliştirilmiştir. Etki matrisi kent için en önemli ve kritik faktörleri/değişkenleri ve İstanbul'da herhangi bir baskı ve değişime yol açabilecek bileşenlerin duyarlılığının derecesini ortaya koymuştur. Duyarlılık analizi modeli: i) doğal afetler, eğitim düzeyi ve bağlılığın en 'aktif' faktörler; ii) ulaşım, enerji etkinliği, su yönetimi ve karbon emisyonlarının en 'pasif' faktörler; iii) yaşam kalitesinin 'oldukça kritik' faktör; iv) nüfus, gayrimenkul piyasası, iklim değişikliği etkileri, cazibe, dayanıklı ekonomi, kentsel donatılar, yapı yoğunluğu, konut stoğu kalitesi, kentsel büyüme/yayılma ve vatandaş farkındalığını 'kritik' faktörler olarak ortaya koymuştur.
Bu çalışmada iklim değişikliğinin Türkiye’de tarım sektörü üzerindeki etkileri ve oluşturduğu sosyo-ekonomik riskler değerlendirilecektir. Türkiye bölgeleri arasında karşılaştırmalı bir değerlendirme yapabilmek için ilk olarak çeşitli akademik ve kurumsal projeler kapsamında hazırlanmış iklim senaryoları incelenerek Türkiye’nin gelecek iklim koşullarına dair genel bir çerçeve oluşturulmuştur. İklim değişikliğinin tarımsal üretime ve ürün çeşitliliğine etkisini değerlendiren çalışmalar ışığında tarım sektöründeki değişimin Türkiye ekonomisine etkisi bölgesel ölçekte ortaya konmuştur. İklim değişikliğinin ekonomik ektilerin belirlenmesi için Computable General Equilibrium (CGE) modelinin çıktıları referans alınmıştır. Sonuç olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin daha şiddetli olduğu bölgeler üzerinden bu bölgelerin sosyo-ekonomik yapıları göz önüne alınarak taşıdıkları riskler tartışılmış, çözüm önerileri ve politikalar geliştirilmiştir.
Bu çalışma iklim değişikliğinin tarım üzerindeki ekonomik etkilerini odağına alarak bölgeler arası geleceğe yönelik karşılaştırmalı bir risk değerlendirmesi yapmaktadır. Bu çalışma iklim değişikliğinin kaçınılmaz olan ekonomik etkilerini ortaya koymak, Türkiye’de iklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalara destek olmak ve bundan sonra bu konuda yapılması gerekenler ile ilgili izlenecek yolu belirlemek açısından önemlidir.
Papers by Aysun Aygün Oğur
on indicators. This study seeks to explore the ‘embedded’ components that are ignored in Covid-19 process management and related indices/indicators and discuss healthy city policies through these components, by harnessing good practices and collective actions. The research sample (see Figure 4) comprises good practices in countries with high vulnerability in the Global South, namely Brazil, Turkey, India, South Africa, and China. A number of countries, including these, were firstly examined for their responses to the Covid-19 process in pandemic
regions within the framework of urban resilience (Aygün Oğur et al., 2021). In addition to this elaboration, some parameters, including socio-economic structure, social, economic and spatial vulnerability of the countries, extent of social inequality, virus transmission rate in the population, data availability, and existence of alternative management approaches to Covid-19, singled out these countries for analysis. The role of different socio-spatial components in creating and governing healthy cities, which will be analyzed qualitatively, will be considered through an examination of collective actions in these practices, rather than stereotyped vulnerability indicators.
'Post-Karbon' kentler karbona bağımlı kentsel sistem döngüsünün kırılmasını, düşük karbon salınımlı, çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir yeni tip gelişmelerin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu yaklaşım iklim değişikliği, ekosistem bozulması, sosyal eşitsizlik, ekonomik baskılar gibi birçok probleme çözüm getirirken, kentlerin adapte olma kapasitesini güçlendirerek iklim değişikliğine karşı kentlerin kırılganlığını azaltan bir fırsat olarak kullanılabilmektedir.
Bu çalışma, AB 7. ÇP kapsamında desteklenen "POCACITO - Yarının Post-Karbon Kentleri" Projesine dayanmaktadır. POCACITO'nun hedefi AB kentlerinin (Barselona, Kopenhag, Malmö, İstanbul, Lizbon, Litomerice, Milano, Torino, Rostok ve Zagreb'i içeren örnek kentlerin) sürdürülebilir ve post-karbon ekonomik modele dönüşümünü kolaylaştırmak ve kanıta dayalı AB 2050 post-karbon kent yol haritasını ortaya koymaktır. Bu çalışma, İstanbul'un post-karbon kent yönünde dönüşümünü kritik etki değerlendirme yöntemiyle değerlendirmeyi ve kent için bir duyarlılık modelini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Post-karbon bir gelecek yönünde, duyarlılık analizi - kritik etki değerlendirme - önemli adımlardan birisidir. Duyarlılık analizi yönteminin: (i) sistemin tanımlanması, (ii) bir dizi değişkenin tanımlanması ve (iii) bir etki matrisi geliştirilmesi olmak üzere üç aşaması bulunmaktadır. Duyarlılık analizi, sistem içindeki farklı öğelerin/faktörlerin birbirlerini nasıl etkilediklerini ve hangilerinin detaylı kantitatif bir analiz için önemli olduğunu daha iyi anlamak için kullanılmaktadır. Yöntem, post-karbon aşamaya erişmek için daha ileri ölçütleri tanımlamaya da yardımcı olmaktadır. Duyarlılık analizi İstanbul'da düzenlenen bir çalıştaya üniversiteler, kamu kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinden katılan kent paydaşları tarafından ve proje ekibinin moderatörlüğünde uygulanmıştır. Bir sistem olarak kenti temsil eden faktörler/değişkenler ve analiz edilmek üzere kentin fonksiyonları, temel konular, gelecekteki gelişmeyi muhtemelen etkileyecek ögeler, iklim değişikliği riski ve kontrol mekanizmaları belirlenmiştir. Daha sonra belirlenen değişkenler, her bir değişkenin bir diğeri üzerindeki etkisini kantitatif olarak ölçmek üzere; ‘en çok etkileyen’, ‘daha az etkileyen’ ve ‘hiç etkisi olmayan’ olmak üzere katılımcılar tarafından puanlanmış ve bir etki matrisi geliştirilmiştir. Etki matrisi kent için en önemli ve kritik faktörleri/değişkenleri ve İstanbul'da herhangi bir baskı ve değişime yol açabilecek bileşenlerin duyarlılığının derecesini ortaya koymuştur. Duyarlılık analizi modeli: i) doğal afetler, eğitim düzeyi ve bağlılığın en 'aktif' faktörler; ii) ulaşım, enerji etkinliği, su yönetimi ve karbon emisyonlarının en 'pasif' faktörler; iii) yaşam kalitesinin 'oldukça kritik' faktör; iv) nüfus, gayrimenkul piyasası, iklim değişikliği etkileri, cazibe, dayanıklı ekonomi, kentsel donatılar, yapı yoğunluğu, konut stoğu kalitesi, kentsel büyüme/yayılma ve vatandaş farkındalığını 'kritik' faktörler olarak ortaya koymuştur.
Bu çalışmada iklim değişikliğinin Türkiye’de tarım sektörü üzerindeki etkileri ve oluşturduğu sosyo-ekonomik riskler değerlendirilecektir. Türkiye bölgeleri arasında karşılaştırmalı bir değerlendirme yapabilmek için ilk olarak çeşitli akademik ve kurumsal projeler kapsamında hazırlanmış iklim senaryoları incelenerek Türkiye’nin gelecek iklim koşullarına dair genel bir çerçeve oluşturulmuştur. İklim değişikliğinin tarımsal üretime ve ürün çeşitliliğine etkisini değerlendiren çalışmalar ışığında tarım sektöründeki değişimin Türkiye ekonomisine etkisi bölgesel ölçekte ortaya konmuştur. İklim değişikliğinin ekonomik ektilerin belirlenmesi için Computable General Equilibrium (CGE) modelinin çıktıları referans alınmıştır. Sonuç olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin daha şiddetli olduğu bölgeler üzerinden bu bölgelerin sosyo-ekonomik yapıları göz önüne alınarak taşıdıkları riskler tartışılmış, çözüm önerileri ve politikalar geliştirilmiştir.
Bu çalışma iklim değişikliğinin tarım üzerindeki ekonomik etkilerini odağına alarak bölgeler arası geleceğe yönelik karşılaştırmalı bir risk değerlendirmesi yapmaktadır. Bu çalışma iklim değişikliğinin kaçınılmaz olan ekonomik etkilerini ortaya koymak, Türkiye’de iklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalara destek olmak ve bundan sonra bu konuda yapılması gerekenler ile ilgili izlenecek yolu belirlemek açısından önemlidir.
international tourism in popular tourism destinations in Turkey and provide a strategic
roadmap. The objectives of the study are; (i) evaluating physical impacts of climate
change in terms of changing comfort levels on popular tourism destinations in Turkey,
(ii) investigating the reflections of these impacts on number of tourists, income and
employment,(iii) revealing the different exposures to climate change by comparing
different tourism destinations that have different climatic, geographic conditions as
well as offer different tourism attractions and tourism types in Turkey, (iv) determining
the most vulnerable tourism regions to climate change impacts, (v) addressing high
risk regions (vi) highlighting opportunities that can be turned into benefit of
destination’s tourism industry, (vii) providing a tentative strategic framework for
climate change responsive tourism development.
In order to achieve this purpose, 30 tourism destinations in Turkey are included in the
case study. While determining the case study cities, the number of tourists they host,
their role in the Tourism Strategy Plan, tourism activities and geographic locations are
taken into consideration. From different geographical regions, with different climatic
character, having different tourism activities and attractiveness, 30 cities were
selected. In order to evaluate the physical impacts of climate change on climate
comfort levels, Tourism Climate Index (TCI) is used. The results of TCI analysis were
used to estimate the potential impacts of climate change on international tourism
demand. The model developed by Hein et al. (2009) which assumes the climate as the
only variable changing over time and the rest constant is used. The comparison
between base year (1963-2017) and projected year (2019-2100) is revealed in terms of
both climate comfort levels and the number of tourist/tourism demand. Finally, the
socio-economic impacts of changing demand are evaluated by adapting Input-Output
Analysis for national assessment and Ryan Short Cut Model for regional assessment.
The results of the study reveal that the climate comfort levels are expected to decrease
in the future up to 2100 comparing with today’s climate conditions especially in
summer period. On the other hand, comfort levels are projected to increase in winter
period. Moreover, the impacts are different for each geographic region. There are
highly vulnerable cities especially in coast line, and there are more resilient cities
mostly located inland. Relationally, the demand in summer period is expected to
decrease while the demand in winter is expected to increase. The coastal region is
expected to be impacted negatively while inner Anatolia impacted slightly positive or
neutral. Moreover, the seasonal shift is the most important outcome of the changing
climate. The coastal tourism-dependent cities will be the most vulnerable areas under
new climatic conditions. The socio-economic impacts of changing climatic conditions
will be more intense for those tourism-dependent cities. The results reveal the regional
opportunities for tourism investments and alternative tourism development. They also
address the vulnerabilities and risks that can be managed through adaptation and
mitigation strategies.
Regarding these projected consequences, a proposal for climate change responsive
tourism development plan is provided at the end of the study. This study highlights the
climate change and tourism interaction, the impacts of climate change on Turkey’s
tourism industry from a comprehensive, comparative and multi-dimensional
perspective and provides a roadmap to manage climate change impacts by revealing
the regional potentials and vulnerabilities.
This study aims to investigate climate change related vulnerabilities and risks on vital sectors in Istanbul urban system as the largest metropolitan city of Turkey. The vital sectors have been defined as the resource, ecological system, species, management area, activity, or other area of interest that may be affected by climate change and critical to health of citizens and the economic viability of the city. Based on Istanbul's regional development strategies in Istanbul Development Plan prepared by Istanbul Development Agency, 11 sectors; health, water resources, energy, transportation, agriculture, public safety, land use and development, materials, infrastructure, ecology and biodiversity and culture and 25 planning areas in those sectors have been determined to analyze. The vulnerability assessment and risk assessment on those sectors has been applied considering the ICLEI publication "Preparing for Climate Change; A Guidebook for Local, Regional and State Governments". Obtained data has been used to rank sectors from the most to the least vulnerability and at-risk. The results of this study highlight which sectors are the most vulnerable and under the greatest risk due to climate change. According to the results of the study the most vulnerable and at-risk sectors in Istanbul are public safety, health, ecology and biodiversity, water resources and infrastructure. The least vulnerable and at risk sector is materials. Determining the vulnerability and risk of climate change on sectors will help decision makers to develop adaptation, mitigation strategies and resilience for further studies.
The case study area, Sındırgı, is a district of Balıkesir province, which is 63km away from the center of Balıkesir, and has 13.477 inhabitants. The main source of income is agriculture, animal husbandry and thermal tourism. In the last 29 years, while the urban settlement area has increased almost 100% in the district of Sındırgı, agricultural, forest and pasture areas have decreased remarkably. Since the agriculture and animal husbandry are the main source of livelihood, the change in land use addresses an important problem that needs to be investigated from the perspective of sustainable development. This study is significant in terms of exploring the roadmap of a sustainable development model for the future by taking into account the existing dynamic process of rapid land use change in Sındırgı district.