Papers by Ezgi Deniz Alpan
Efsuncu, 2023
Geleneksel Türk Tiyatrosu, kökenleri konar-göçer Türklere dek uzanan tiyatrodur. Animistik ve Şam... more Geleneksel Türk Tiyatrosu, kökenleri konar-göçer Türklere dek uzanan tiyatrodur. Animistik ve Şamanistik ögelere dayanan bu tiyatro, yerleşik yaşama geçilmesiyle biçimlenmeye, sistematikleşmeye başlamıştır. Yine de ritüelistik oyundaki kimi ögelerini korumuştur: belirli bir kanavaya sahip olması, doğaçlamayla gelişmesi, açık biçim olması, topluca katılımla gerçekleşmesi gibi. Ancak Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun en önemli ögesi, onu hayatın bir parçası yapan güçlendirme işlevidir.
Araştırmacıların başlangıçta "Türk temaşası" olarak adlandırdıkları bu sanat dalı, özellikle alanın otoritesi konumundaki Metin And'ın kullanımıyla birlikte "Geleneksel Türk tiyatrosu" biçiminde yaygınlık kazanmıştır. Geleneksel tiyatromuz Metin And, Nurhan Tekerek gibi araştırmacılarca Köylü Tiyatrosu Geleneği ve Halk Tiyatrosu Geleneği olarak ayrılarak sınıflandırılmıştır. Köylü tiyatrosu bayramlar, düğünler, hasat çıkarma zamanları gibi özel günlerde yapılan oyun çıkarma gelenekleridir. Hayatı kolaylaştırıcı işleve sahip olan bu oyunlarda köyün ortak belleği kullanılır. Mesajlar, dertler oyun çıkarma yoluyla aktarılır. Halk Tiyatrosu Geleneği ise kente, özellikle İstanbul’a atfedilir. Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu’ndan oluşan Halk Tiyatrosu genelde kamuya açık olarak Ramazan aylarında, düğünlerde ve bu özel zamanlar dışında da saraylarda, kahvehanelerde, köy meydanlarında yapılırdı. Halk tiyatrosu şehirlerde aydın ve entelektüel kesimin dışında kalan halk tabakasının geliştirdiği ve sürdürdüğü bir gelenektir. Bu geleneği köylü tiyatrosundan ayıran en önemli özellik, ritüellere dayanan işlevlere sahip olmamasıdır. Ayrıca oyuncular usta-çırak ilişkisi içinde belli bir eğitim almış olan profesyonel sanatçılardır. Bu yazıda Halk Tiyatrosu’nu oluşturan Karagöz ve Ortaoyunu’nun işleyişine değinilecektir.
ISBN: 978-625-6924-32-1
Batı Anadolu Eğitim Bilimleri Dergisi, 2021
Öz. Dramatik yazarlık, sahne sanatları eğitiminin oyunculuk ve sahne tasarımı ile birlikte temel ... more Öz. Dramatik yazarlık, sahne sanatları eğitiminin oyunculuk ve sahne tasarımı ile birlikte temel taşlarından biridir. Günümüzde bu eğitim, tiyatro estetiğinin değişim ve dönüşümüne paralel olarak sürdürülmektedir. Türkiye'de 1964'te başlayan lisans düzeyindeki tiyatro eğitiminin içinde dramatik yazarlık alanı da bulunmakta, bugün de lisans düzeyinde Ankara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi olmak üzere sekiz üniversitede sürdürülmektedir. Eğitimin iyileştirilme ve güncellenmeye ihtiyaç duyan doğası, bir tartışma zemini oluşturulması için var olan koşulların bilinmesini zorunlu kılar. Desteğe ihtiyaç duyulan ya da güçlü alanların keşfedilmesi bu anlamda önemlidir. Bu çalışma Türkiye'deki Dramatik Yazarlık Eğitiminin halihazırdaki koşullarını incelemek ve temel demografiyi oluşturmak, muhtemel bir tartışmaya zemin sunmak amacını taşımaktadır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi, durum çalışması deseninde kullanılmıştır. Araştırmaya Dramatik Yazarlık Eğitimini aktif olarak sürdüren yedi üniversite katılmıştır. Derinlemesine yarı yapılandırılmış görüşmeler ile toplanan veriler hazırlık, çözümleme ve kodlama olmak üzere üç aşamada çözümlenmiştir. Bulgular araştırma soruları bağlamında birimlerin kuruluşları ile kadro, kontenjan, mekân yeterlilikleri bağlamında örneklenerek sunulmuştur. Araştırmanın sonuçları, Dramatik Yazarlık Eğitiminde ders mekanlarının sayısal ve işlevsel olarak ihtiyacı karşılamadığını, ilgili birimlere tahsis edilmiş kadroların yetersiz olduğunu, öğrenci kontenjanlarının az ya fazla olmasının eğitimi doğrudan etkilediğini göstermiştir. Ayrıca birimlerin, staj ve pratik çalışma faaliyetlerini öğrencilerin kariyer gelişimleri açısından başat bir öge olarak gördükleri de anlaşılmaktadır.
IBAD Sosyal Bilimler Dergisi
The process of transition of Turkish theater from traditional (text-free) theater to Western (wri... more The process of transition of Turkish theater from traditional (text-free) theater to Western (written) theater was not carried out by itself but by official republican ideology. The aim of this article is to investigate the idealization function of theatrical texts in this period. For this purpose, theoretical studies about 1923-1946 and theater plays written in this period were searched. Significant similarities were found in the dramatic structures of the plays. The reason for this similarity is that the state encouraged and controlled the theater during this period. In order to idealize the Republic in the period, the value of the Ottoman Empire was negated and the necessity of protecting national values was emphasized. Ideal men and women are also designed accordingly. Thus, the characteristics of the ideal woman are those who protect the national culture of Anatolia and are ready to sacrifice everything for her country and family. The characteristics of an ideal man are defined as vigorous, hardworking and courageous. This was a new era for writers, too; the dramatic texts they wrote were a new genre. Therefore, it is not surprising that they are stuck between the concepts of National Struggle, Republic, Western values and national values. On the other hand, writers who wrote on other topics were excluded. There was inevitably a status quo bias for the authors. For these reasons, current and reallife issues such as the effects of the revolutions on the people and the problems of the groups that mutually label each other have been ignored. The aim was not to discuss what exists; it was to show what the ideal be. From today's point of view, it is necessary to say that Turkish theater is still not interested enough in the foundation years of the Republic and the stories here are not over.
The theater reflects life on the stage. People, social structure are constructed from the author&... more The theater reflects life on the stage. People, social structure are constructed from the author's point of view and recreated to form a discourse. From the Ancient Greek to present, the theater gives its message by idealizing some individual and social values while negating others. The basic dramatic genres tragedy, comedy and melodrama also serve for idealization. In Turkish playwriting, it is seen that playwrights have common ideals about individual and society in every period. These ideals are often influenced by political and social environment. The aim of this study is to analyze the ideal individual and social structures drawn by post-2000 playwriting through common themes. In this paper, qualitative research method will be used. This method will be used in the analysis of texts. The content of the research is limited to the staged plays of the authors who started writing after 2000.
Bu calisma model aldigi tiyatro oyunlari uzerinden, toplumsal cinsiyet kalip yargilarinin Turkiye... more Bu calisma model aldigi tiyatro oyunlari uzerinden, toplumsal cinsiyet kalip yargilarinin Turkiye’de cocuk tiyatrosuna yansimasini arastirmaktadir. Calismada Ulker Koksal'in basilmis tum cocuk oyunlari ile Gulen Ipek Abali, Ziya Demirel, Nesrin Kazankaya gibi sanatcilarin cocuk oyunlarindan bazilari toplumsal cinsiyet kavrami ile ele alinacaktir. Cocuk tiyatrosunda egitim islevinin one ciktigi bilinmektedir. Bu nedenle cocuk oyunlarinda yer alan toplumsal cinsiyet kalip yargilari, kendini korumasi, yeniden uretmesi ve nesilden nesile aktarmasi bakimindan onemlidir.
Dramatik yazarlik egitimi, lisans duzeyinde yirminci yuzyilin basinda verilmeye baslanmistir. Ilk... more Dramatik yazarlik egitimi, lisans duzeyinde yirminci yuzyilin basinda verilmeye baslanmistir. Ilk olarak 1905’te Harvard Universitesi’nde, daha sonra 1925’te Yale Universitesi’nde dersler acilmis ve egitim planlanmis, zamanla farkli ulkelerde lisans ve yuksek lisans duzeylerinde dramatik yazarlik baglaminda egitimler verilmistir. Turkiye’de dramatik yazarlik egitimi ile ilgili ilk calismalar 1964’te Ankara Universitesi Tiyatro Kursusu’nde baslamistir. Bugun yedi universitede aktif olarak surdurulmekte, ayrica henuz ogrenci kabul edemeyen dort universitede de dramatik yazarlik egitimi planlanmistir. Bu arastirmanin amaci, Turkiye’de aktif olarak surdurulen lisans duzeyindeki dramatik yazarlik egitimi programlarinin karsilastirilmali olarak incelenmesidir. Arastirmanin kapsami Turkiye’de aktif olarak ilgili egitimi surduren programlarla, bu programlarin 2018-2019 somestri ile sinirlandirilmis, lisans duzeyi disindaki cesitli sertifika programlari, yaratici yazarlik atolye ya da kursla...
This paper aims to review the relationship between social identity, art environment and femininit... more This paper aims to review the relationship between social identity, art environment and femininity. In the first part of this paper self and social identity and gender label researched, second and third part includes the discussion identity or label and then it’s researched that how women and men existence in the art environment. The last part includes examples of Turkish theater directors’s experiences as a women and discussion part is about women artists and role conflict
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi
Oyun yazarlığı 2500 yılık bir tarihe sahiptir, fakat ilgili akademik eğitimin tarihi ancak 100 yı... more Oyun yazarlığı 2500 yılık bir tarihe sahiptir, fakat ilgili akademik eğitimin tarihi ancak 100 yıllıktır. Lisans düzeyindeki ilk dramatik yazarlık dersleri 1905'te Harvard Üniversitesi'nde, 1925'te Yale Üniversitesi'nde verilmiştir. Ardından farklı üniversitelerde çeşitli kademelerde dramatik yazarlık eğitimi yaygınlaşmıştır. Türkiye'de ise ilk oyun yazarlığı eğitimi 1964'te Ankara Üniversitesi'nde, 1976'da Ege Üniversitesi'nde başlamış, bugü n y ed i üniversitede sürdürülmektedir. Türkiye'de dramatik yazarlık eğitimi programlarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi için öneriler üretilmesi bağlamında bir çalışma bulunmamaktadır. Bununla birlikte yurt içi ile y u rt dışındaki eğitim programlarını karşılaştırılmalı olarak ele alan bir araştırmaya da alan yazı n t araması so n ucun da rastlanmamıştır. Bir bilim alanında yürütülen eğitim programlarının geliştirilebilmesi için farklı programların kapsamlarını incelemek, tartışmaya açmak önemli ve gereklidir. Bu yönüy le a raştı rmamı zı n a lan y azı na k atk ı sağlayacağına inanılmaktadır. Bu araştırmanın amacı, Türkiye'de ve ABD'de sürdürülen dramat ik y azarlı k /oy un yazarlığı eğitim programlarının karşılaştırılmalı olarak incelenmesidir. Araştırman ın k apsamı nı , Tü rk iy e'd e v e ABD'de dramatik yazarlık eğitimini aktif olarak sürdüren ü niversitelerin 2018-2019 eğitim/öğretim yılı verileri oluşturmaktadır. ABD, dramatik yazarlık eğitiminin lisans düzeyinde verilmeye başlandığı ilk ülke olduğu için seçilmiştir. Bu çalışma bir profil çıkarma çalışmasıdır ve yöntem olarak karşılaştı rmalı eğit im a raştı rmala rın da kullanılan yatay yaklaşım benimsenmiş, nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme uygulanmış, farklı lı k lar program seviyesi, kontenjanları, giriş ve mezuniyet koşulları, zorunlu ve seçmeli dersler bağlamında sunulmuştur.
Journal of Arts , 2021
Çağdaş Türk oyun yazarlığında
idealizasyon
IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Türk tiyatrosunun geleneksel (metinsiz) tiyatrodan Batılı (metinli) tiyatroya geçişi süreci, kend... more Türk tiyatrosunun geleneksel (metinsiz) tiyatrodan Batılı (metinli) tiyatroya geçişi süreci, kendiliğinden değil, resmi ideoloji eliyle gerçekleştirilmiştir. Batılı tiyatronun ideal, gerçek tiyatro olduğu düşüncesi saray ve çevresi, devlet görevlileri, Türk elçileri ve yabancı elçilikler, aydınlar ve basın tarafından yayılmış, benimsenmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Yani çıkış noktasında Batılı anlamdaki Türk tiyatrosu, öğretici ve ideoloji taşıyıcı bir aygıt olarak kullanılmak istenmiştir. Bu makalenin amacı da söz konusu dönemde tiyatro metinlerinin idealleştirme işlevini araştırmaktır. Çalışmada kullanılan yöntem, nitel araştırma yöntemidir. Bu yöntemden, oyun metinlerinin analizinde faydalanılmıştır. Dolayısıyla cevap aranacak sorular konunun niçin seçildiği, oyun kahramanının yargılarının ve eylemlerinin nasıl oluştuğu, çevresinden ne şekilde etkilendiği ile aynı tartışmaları açmayı hedefleyen oyun metinleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklardır. Bunun için 1923 – 1946 yılları arasına değinen kuramsal çalışmalarla birlikte, söz konusu dönemde yazılan tiyatro oyunları değerlendirilmiştir. Oyunların dramatik yapılarında tema, çatışma, kişileştirme, mesaj gibi unsurlar bakımından önemli benzerlikler saptanmıştır. Bu benzerliğin nedeni söz konusu dönemde tiyatronun devlet tarafından teşvik edilmesi ve denetlenmesi olarak okunmalıdır. Böylece Türk oyun yazarlığı tarihinin dayandığı temel, çeşitlikten çok tektiplik, bireysel olandan çok toplumsal olan, estetikten çok işevsel ve var olandan çok idealize edilendir. Dönemde Cumhuriyet’i idealleştirmek için Osmanlı’ya ait değerlerin olumsuzlanması, salt Batı’ya öykünmeyip milli değerlere sahip çıkılması gereklilikleri vurgulanırken; ideal kadın ve erkek de buna göre kurgulanmıştır. Böylece ideal kadının özellikleri milli değeri olan Anadolu kültürüne sahip çıkan, ülkesi ve ailesi için her şeyi feda etmeye hazır olan kadın; ideal erkeğin özellikleri ise vatanına bağlı, dinç, çalışkan, cesur olarak tanımlanmıştır. Bu dönem yazarlar için de yeni bir dönemdir; yazdıkları dramatik metinler yeni bir türdür. Bu nedenle onların da Milli Mücadele, Cumhuriyet, Batılı değerler, milli değerler kavramları arasında sıkışıp kalmalarına şaşırmamak gerekir. Diğer yandan dönemde bu konular haricinde kalem oynatan yazarlar dışlanmıştır. Yazarlar için kaçınılmaz olarak statüko önyargısı oluşmuştur. Bugünden bakınca Türk tiyatrosunda hala kuruluş yılları ile hesaplaşma yapılamadığı, buradaki hikayelerin tükenmediği söylenmelidir.
Ethical – Ideological Idealization in Turkish Playwriting in the Foundation Period of the
Republic
ABSTRACT
The process of transition of Turkish theater from traditional (text-free) theater to
Western (written) theater was not carried out by itself but by official republican
ideology. The aim of this article is to investigate the idealization function of
theatrical texts in this period. For this purpose, theoretical studies about 1923-1946
and theater plays written in this period were searched. Significant similarities were
found in the dramatic structures of the plays. The reason for this similarity is that the
state encouraged and controlled the theater during this period. In order to idealize
the Republic in the period, the value of the Ottoman Empire was negated and the
necessity of protecting national values was emphasized. Ideal men and women are
also designed accordingly. Thus, the characteristics of the ideal woman are those
who protect the national culture of Anatolia and are ready to sacrifice everything for
her country and family. The characteristics of an ideal man are defined as vigorous,
hardworking and courageous. This was a new era for writers, too; the dramatic texts
they wrote were a new genre. Therefore, it is not surprising that they are stuck
between the concepts of National Struggle, Republic, Western values and national
values. On the other hand, writers who wrote on other topics were excluded. There
was inevitably a status quo bias for the authors. For these reasons, current and reallife issues such as the effects of the revolutions on the people and the problems of
the groups that mutually label each other have been ignored. The aim was not to
discuss what exists; it was to show what the ideal be. From today's point of view, it
is necessary to say that Turkish theater is still not interested enough in the
foundation years of the Republic and the stories here are not over.
Opera Bale Sanat Dergisi, 2017
Johann Strauss II ve Operet Türü
Yarasa Opereti
Yarasa Operetinin Dramatik Yapısındaki Zenginlik
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) / Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE), 2018
Bu çalışma toplumsal kimlik, sanat ortamı ve kadınlık arasındaki ilişkileri
incelemektedir. Çalış... more Bu çalışma toplumsal kimlik, sanat ortamı ve kadınlık arasındaki ilişkileri
incelemektedir. Çalışmanın ilk bölümünde benlik, toplumsal kimlik ve cinsiyet etiketi, ikinci ve üçüncü bölümlerinde kimlik ve etiket tartışmaları ekseninde kadının ve erkeğin sanat ortamındaki varoluş biçimleri araştırılmıştır. Çalışmanın son bölümünde Türkiye’deki kadın tiyatro yönetmenlerinin deneyimlerinden örnekler verilerek, kadınlık ve sanatçılık arasındaki toplumsal rol çatışmaları tartışılmıştır. / This paper aims to review the relationship between social identity, art environment and femininity. In the first part of this paper self and social identity and gender label researched, second and third part includes the discussion identity or label and then it’s researched that how women and men existence in the art environment. The last part includes examples of
Turkish theater directors’s experiences as a women and discussion part is about women artists and role conflict.
GSF Sanat Dergisi, 2018
Bu çalışma model aldığı tiyatro oyunları
üzerinden, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının
Türkiye... more Bu çalışma model aldığı tiyatro oyunları
üzerinden, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının
Türkiye’de çocuk tiyatrosuna yansımasını
araştırmaktadır. Çalışmada Ülker Köksal'ın
basılmış tüm çocuk oyunları ile Gülen İpek Abalı,
Ziya Demirel, Nesrin Kazankaya gibi sanatçıların
çocuk oyunlarından bazıları toplumsal cinsiyet
kavramı ile ele alınacaktır. Çocuk tiyatrosunda
eğitim işlevinin öne çıktığı bilinmektedir. Bu
nedenle çocuk oyunlarında yer alan toplumsal
cinsiyet kalıp yargıları, kendini koruması, yeniden
üretmesi ve nesilden nesile aktarması bakımından
önemlidir. / This article aims to searching the gender
patterns on plays of Turkish children’s theatre
through model plays. In this article plays written
by Ülker Köksal, Gülen İpek Abalı, Ziya Demirel,
Nesrin Kazankaya will be reading with the
concept of genders. It is known that education
is the first aim in children's theatre. The gender
roles in children's theatre are important because
of repoducing and learning.
ÖZET
Tiyatro, hayatı sahnede yansıtan bir sanattır. Kurmaca, esinlenme ya da belgesel olsun tüm e... more ÖZET
Tiyatro, hayatı sahnede yansıtan bir sanattır. Kurmaca, esinlenme ya da belgesel olsun tüm eserlerdeki kişiler gerçek hayattan alınarak yansılanır. Tiyatro sanatının tarihi toplumsal ve kültürel değişimlerin tarihidir denilebilir. Örneğin Avrupa’da bireye, öznelliğe, düş gücüne, akıl dışılığa önem veren bir düşünceyle Romantizm, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelen karamsarlık ve umutsuzluk döneminde anlamın tükendiği düşüncesiyle Absürd Tiyatro eğilimi ortaya çıkmıştır. Ülkemizde oyun literatürümüzü akım ya da eğilimle sınıflandıramayacak olsak da Batılılaşmayı, kentleşmeyi, köy-kasaba-gecekondu gerçeklerini, aile ilişkilerindeki değişimi, işçi ekseninden dünyayı, modern yaşamın getirdiği sorunları ele alan başlıklarda değerlendirmeler yapılmıştır.
Tiyatro literatürü, toplumsal gündem ve tavırla el ele yürümektedir. Bu nedenle tiyatro sanatının inandırıcılık dengesini sağlamak için kullandığı önemli bir yöntem, karakterlere kalıp yargılar yüklemektir. İncelenecek oyunlarda “çalışan kadın” imajının nasıl yansıtıldığı, kültürün ve toplumun bu figüre bakışına dair fikir verecektir. Çalışmada özellikle 1960 sonrası tiyatro oyunlarımız incelenmiştir. Bu doğrultuda erkek karakterlerin daima meslekleriyle birlikte var oldukları (asker, memur, işçi, akademisyen vb), aksiyonun ana nedenlerinden birinin de iş veya işyeri temelli çatışmalar olduğu görülür. Ancak kadın karakterlerin aksiyon dinamikleri daha çok içsel devinimler kaynaklıdır. Aklı ya gönül işlerinde ya da çocuklarında, ailesindedir. Bu nedenle işine de odaklanamaz. Zayıf çizilmiş bu imajlarda kadın çoğunlukla asistan, sekreter, hizmetçi gibi yardımcı işler yapmaktadır. Üst mevkilerde olan kadınlar da baba ya da kocaları tarafından ‘torpilli’dir. Diğer yandan çalışan kadın imajlarının azımsanamayacak çoğunluğu hayat kadını olarak çizilmiştir. Erkeğin çatışması dünyayla ve sınıfsal düzen içindeki konumuylayken, kadının çatışması kendisiyle ya da diğer kişilerledir. Tiyatromuzda da çalışan kadın, emeği bir erkeğin ya da çocuklarının işine yaradığı sürece faydalıdır. Aksi muhakkak mutsuz bir son getirmektedir. “Kadın emeğinin özgürleşmesi” söylemi de bu tip bir çalışan kadını buyurmaktadır.
Theatre reflects life on the stage. Fictional, inspirational or documental, all characters of theatre plays bases on the real life. It can be said that history of theatre is history of the cultural and social changes. For example Romanticism has started with the idea of individualism, subjectiveness, imagination and irrationalism and Theatre of the Absurd has started with the idea of meaningless after the World War II. We cannot mention theatre movements in Turkish theatre but we can categorize them. In Turkish theatre, there are plays about Westernization, urbanization, village-town-shanty realities, changes of family realtionships, worker’s life, problems of the modern life.
Theatre literature runs together with social agenda and social stance. Because of this, one of the most important method for lending credibility to characters is using stereotypes. Working women types at this research, will give an idea about how Turkish society generally looks at the working women. It will be seen that men characters always exist with their jobs and their actions start with business life problems. But women character’s actions mostly causes of inner motive. Women mostly think about love, her children or family. At these poor images, women do hepler jobs like secretary, service or assistantship. If a woman is a dignitary, it means she has men in right places. On the other side, most of the working women images in Turkish theatre are prostitute. Men’s fight is about the world and class diferences while women’s fight is about herself and the other ones. Working woman in Turkish theatre is precious if only she spends her money for her family. Liberation of women’s labour orders this type of working women.
Tüm sanat dalları gibi edebiyat da çağın gerçeklikle kurduğu ilişki doğrultusunda yenilenir, geli... more Tüm sanat dalları gibi edebiyat da çağın gerçeklikle kurduğu ilişki doğrultusunda yenilenir, gelişir. Özellikle yirminci yüzyılda hızlı bir değişime giren dünya ve günlük hayat yabancılaşma, tekinsizlik gibi yeni bireysel gerçeklikleri doğururken, sanat da buna kayıtsız kalamamış, yeni akımlar ve eğilimler geliştirmiştir. Bu değişime koşut olarak gelişen Sürrealizm, Dadaizm gibi geleneksel karşıtı türlerden bahsederken, okuyucunun değişimi geri planda kalmıştır. Bu makale Yıldız Ecevit'in yeni edebiyatın çoğulculuk özelliğini vurgulayarak beş farklı yöntemle okuduğu Orhan Pamuk'u Okumak adlı yapıtından faydalanarak, okurdaki değişimin izini sürecektir. Kuşkusuz okurdaki değişim eleştirinin de değişimi, bir bakıma eleştiri yöntemlerinin çöküşü demektir.
Hemen tüm eleştiri yöntemlerinde bilinçli ya da bilinçsiz olarak ruhbilimsel veriler kullanılır. ... more Hemen tüm eleştiri yöntemlerinde bilinçli ya da bilinçsiz olarak ruhbilimsel veriler kullanılır. Ancak bunu yaparken tüm yorumlar psikanalitik kuramlar üzerinden gerçekleştirilmez. Bunu sistematik olarak gerçekleştiren eleştiri türü psikanalitik eleştiridir. Aşağıda bahsedeceğim gibi ülkemiz eleştiri yazınında fazla tercih edilmemiş olan bu yöntem, alanda çeviri yapan kuramcılarca ruhbilimsel eleştiri ya da ruhçözümleyici yazın incelemesi olarak da anılmaktadır. Psikanaliz herkesçe bilinen anlama sahip bir kelime olmadığından ruh çözümleme daha geniş kitlelerce anlaşılabilir görülmüştür. Bu eleştiri türü bütüncül bir yöntem olarak ruhbilimsel verilerle eseri incelemeyi gerektirir.
Siyaset bilimince homo-politicus olarak tanımlanan politik-insan, "kişisel olan siyasaldır", "ins... more Siyaset bilimince homo-politicus olarak tanımlanan politik-insan, "kişisel olan siyasaldır", "insan politik bir hayvandır" gibi söylemleri akla getirir. Perikles, Peleponez Savaşı'nda öldürülen Atinalılar için yapılan cenaze töreninde, "Bizler kendi hayatımızda özgür ve hoşgörülüyüz; fakat kamu hayatında hukuka bağlıyız" 1 demiştir. Ancak kamusal olan ile özel olan arasında kesin bir ayrım yapmak giderek güçleşmektedir. Yirmi birinci yüzyılda kamusal olanın yayılması ve genişlemesi, yukarıdaki söylemleri, oluşturulacak yeni söylemler için birer dayanak noktası haline getirmektedir.
Conference Presentations by Ezgi Deniz Alpan
MSKÜ Bodrum GSF 3. Uluslararası Sanat Sempozyumu Tam Metin Bildiri Kitabı, 2019
Tiyatro, hayatı sahnede yansılayan bir sanattır. Günlük hayattan kişiler, olaylar, toplumsal yapı... more Tiyatro, hayatı sahnede yansılayan bir sanattır. Günlük hayattan kişiler, olaylar, toplumsal yapı, yazarın bakış açısına göre kurgulanarak, bir söylem oluşturmak üzere yeniden yaratılır. Tiyatro sanatı Antik’ten günümüze, mesajını kimi bireysel ve toplumsal değerleri idealleştirip kimilerini de olumsuzlayarak verir.
Temel dramatik türler olan tragedya, komedya ve melodram da idealizasyona hizmet eder. Tragedyada idealize edilen insan, duygusal aşırılıktan, tutkulardan arınmış, toplumsal düzene uyum sağlayan bireydir. İdealize edilen toplum tanrılarla ve otoriteyle uzlaşım içindedir, bu da Atina demokrasisinin belirleyici ögesidir. Amaç seyirciye katharsis (arınma) yaşatarak bireyi ruhsal olarak dengeli, toplumsal olarak uyumlu bir düzende tutmaktır. Katharsis ilkesi komedyaya kathastasis (boşalma) olarak uyarlanmış, zevk ve kahkaha yoluyla seyircilerin heyecanlarını boşaltması gerektiği öngörülmüştür. Komedya da tutkularından ve uç noktadaki duygularından arınmış insanı idealize eder. Ancak bunun dışında özellikle taşlama ögesiyle yönetimi de idealize etmeyi amaçlar. Üçüncü temel dramatik tür olan melodramda ise ideal kişi iyi olan ve sabreden kişi olarak çizilir, ideal toplum kötüleri cezalandıran, iyileri ödüllendiren toplum, ideal düzen iyiyi ve kötüyü ayıran düzendir.
Türk oyun yazarlığına bakıldığında ise her dönemde oyun yazarlarının birey ve toplum hakkında ortak ideallere sahip olduğu görülür. Bu idealler çoğunlukla Türkiye’deki siyasal ve toplumsal ortamdan etkilenmiştir, buna göre şekillenmiştir. Bu çalışmanın amacı da 2000 sonrası oyun yazarlığının çizdiği ideal birey ve toplum yapılarını, ortak temalar üzerinden çözümlemektir.
The theater reflects life on the stage. Persons from daily life, social structure are constructed from the author's point of view and recreated to form a discourse. From the Antique to the present day, the theater gives its message by idealizing some individual and social values while negating others.
The basic dramatic genres tragedy, comedy and melodrama also serve for idealization. In tragedy, the ideal person is an individual who is free from emotional excesses and passions and who adapts to the social order. The ideal society is in agreement with the gods and authority, which is the determinant of Athens democracy. The aim is to keep the individual in a spiritually balanced and socially harmonious order by providing the audience with catharsis. The catharsis was adapted to comedy as cathastasis, and it was foreseen that the audience should be able to free the excitement of pleasure and laughter. Comedy also idealizes the person free from his passions and extreme emotions. However, it also aims to optimize management, especially with the satire. In melodrama, the third basic dramatic genre, the ideal person is portrayed as the good and patient person. The ideal society punishes the bad, rewards the good and the ideal order separates the good and the bad.
In Turkish playwriting, it is seen that playwrights have common ideals about individual and society in every period. These ideals are often influenced by political and social environment in Turkey. The aim of this study is to analyze the ideal individual and social structures drawn by post-2000 playwriting through common themes.
Don Quijote romanının kendisi, metinlerarasılık özelliğini taşır. Henüz 17’inci yüzyılda Cervante... more Don Quijote romanının kendisi, metinlerarasılık özelliğini taşır. Henüz 17’inci yüzyılda Cervantes dönem İspanya’sındaki şövalye romanlarının bayağılığına karşı tepki göstererek romanında bunların parodisini yapmış, bunlar dışında örneğin Ludovico Ariosto’nun Çılgın Orlando eserine, Ovidius’un Metamorphoses’una göndermelerde bulunmuş, geleneksel kapalı anlatı tekniğini kırarak romanın içinden okuyucuyla ve kendi kendine konuşmuştur. Don Kişot’un biçimsel özellikleri dışında zengin içeriği, onu hala okunmaya olduğu kadar yazılmaya, yorumlanmaya devam eden bir eser kılmaktadır. Bildiride bu özelliklerden yola çıkarak Lunaçarski’nin Özgürlüğüne Kavuşturulan Don Kişot (1923), Hans Ostarek’in Don Kişot’un Maceralarının Dostları Tarafından Temsili (1985), Ferhan Şensoy’un Uzun Donlu Kişot (2004) oyunları incelenecektir. Her üç oyun da birbiriyle ilgisiz coğrafyalarda ve tarihlerde yazılmış, yazarlar Don Quijote romanını vermek istedikleri mesaja göre biçimlendirmiştir. Don Quijote romanı, sosyalist devrimci Lunaçarski’nin elinde siyasi bir anlama, iki duvar arasında kalan Ostarek'in elinde altın çağa duyulan çaresiz özleme, yerel bir taşlama yapmayı amaçlayan Şensoy'da ise yanlış anlamalarla, göndermelerle, güldürüyle süslenen yerel bir malzemeye dönüşmüştür. Bu bildiride amaçlanan, bir romanın tiyatroya uyarlanmasında neler kazanacağı ya da kaybedeceği, bir malzemenin her yazarın elinde nasıl farklı şekillenebildiği ve Don Quijote hikayesinin hala popülerliğini nasıl koruduğunun araştırılması, tartışılmasıdır.
Uploads
Papers by Ezgi Deniz Alpan
Araştırmacıların başlangıçta "Türk temaşası" olarak adlandırdıkları bu sanat dalı, özellikle alanın otoritesi konumundaki Metin And'ın kullanımıyla birlikte "Geleneksel Türk tiyatrosu" biçiminde yaygınlık kazanmıştır. Geleneksel tiyatromuz Metin And, Nurhan Tekerek gibi araştırmacılarca Köylü Tiyatrosu Geleneği ve Halk Tiyatrosu Geleneği olarak ayrılarak sınıflandırılmıştır. Köylü tiyatrosu bayramlar, düğünler, hasat çıkarma zamanları gibi özel günlerde yapılan oyun çıkarma gelenekleridir. Hayatı kolaylaştırıcı işleve sahip olan bu oyunlarda köyün ortak belleği kullanılır. Mesajlar, dertler oyun çıkarma yoluyla aktarılır. Halk Tiyatrosu Geleneği ise kente, özellikle İstanbul’a atfedilir. Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu’ndan oluşan Halk Tiyatrosu genelde kamuya açık olarak Ramazan aylarında, düğünlerde ve bu özel zamanlar dışında da saraylarda, kahvehanelerde, köy meydanlarında yapılırdı. Halk tiyatrosu şehirlerde aydın ve entelektüel kesimin dışında kalan halk tabakasının geliştirdiği ve sürdürdüğü bir gelenektir. Bu geleneği köylü tiyatrosundan ayıran en önemli özellik, ritüellere dayanan işlevlere sahip olmamasıdır. Ayrıca oyuncular usta-çırak ilişkisi içinde belli bir eğitim almış olan profesyonel sanatçılardır. Bu yazıda Halk Tiyatrosu’nu oluşturan Karagöz ve Ortaoyunu’nun işleyişine değinilecektir.
ISBN: 978-625-6924-32-1
Ethical – Ideological Idealization in Turkish Playwriting in the Foundation Period of the
Republic
ABSTRACT
The process of transition of Turkish theater from traditional (text-free) theater to
Western (written) theater was not carried out by itself but by official republican
ideology. The aim of this article is to investigate the idealization function of
theatrical texts in this period. For this purpose, theoretical studies about 1923-1946
and theater plays written in this period were searched. Significant similarities were
found in the dramatic structures of the plays. The reason for this similarity is that the
state encouraged and controlled the theater during this period. In order to idealize
the Republic in the period, the value of the Ottoman Empire was negated and the
necessity of protecting national values was emphasized. Ideal men and women are
also designed accordingly. Thus, the characteristics of the ideal woman are those
who protect the national culture of Anatolia and are ready to sacrifice everything for
her country and family. The characteristics of an ideal man are defined as vigorous,
hardworking and courageous. This was a new era for writers, too; the dramatic texts
they wrote were a new genre. Therefore, it is not surprising that they are stuck
between the concepts of National Struggle, Republic, Western values and national
values. On the other hand, writers who wrote on other topics were excluded. There
was inevitably a status quo bias for the authors. For these reasons, current and reallife issues such as the effects of the revolutions on the people and the problems of
the groups that mutually label each other have been ignored. The aim was not to
discuss what exists; it was to show what the ideal be. From today's point of view, it
is necessary to say that Turkish theater is still not interested enough in the
foundation years of the Republic and the stories here are not over.
incelemektedir. Çalışmanın ilk bölümünde benlik, toplumsal kimlik ve cinsiyet etiketi, ikinci ve üçüncü bölümlerinde kimlik ve etiket tartışmaları ekseninde kadının ve erkeğin sanat ortamındaki varoluş biçimleri araştırılmıştır. Çalışmanın son bölümünde Türkiye’deki kadın tiyatro yönetmenlerinin deneyimlerinden örnekler verilerek, kadınlık ve sanatçılık arasındaki toplumsal rol çatışmaları tartışılmıştır. / This paper aims to review the relationship between social identity, art environment and femininity. In the first part of this paper self and social identity and gender label researched, second and third part includes the discussion identity or label and then it’s researched that how women and men existence in the art environment. The last part includes examples of
Turkish theater directors’s experiences as a women and discussion part is about women artists and role conflict.
üzerinden, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının
Türkiye’de çocuk tiyatrosuna yansımasını
araştırmaktadır. Çalışmada Ülker Köksal'ın
basılmış tüm çocuk oyunları ile Gülen İpek Abalı,
Ziya Demirel, Nesrin Kazankaya gibi sanatçıların
çocuk oyunlarından bazıları toplumsal cinsiyet
kavramı ile ele alınacaktır. Çocuk tiyatrosunda
eğitim işlevinin öne çıktığı bilinmektedir. Bu
nedenle çocuk oyunlarında yer alan toplumsal
cinsiyet kalıp yargıları, kendini koruması, yeniden
üretmesi ve nesilden nesile aktarması bakımından
önemlidir. / This article aims to searching the gender
patterns on plays of Turkish children’s theatre
through model plays. In this article plays written
by Ülker Köksal, Gülen İpek Abalı, Ziya Demirel,
Nesrin Kazankaya will be reading with the
concept of genders. It is known that education
is the first aim in children's theatre. The gender
roles in children's theatre are important because
of repoducing and learning.
Tiyatro, hayatı sahnede yansıtan bir sanattır. Kurmaca, esinlenme ya da belgesel olsun tüm eserlerdeki kişiler gerçek hayattan alınarak yansılanır. Tiyatro sanatının tarihi toplumsal ve kültürel değişimlerin tarihidir denilebilir. Örneğin Avrupa’da bireye, öznelliğe, düş gücüne, akıl dışılığa önem veren bir düşünceyle Romantizm, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelen karamsarlık ve umutsuzluk döneminde anlamın tükendiği düşüncesiyle Absürd Tiyatro eğilimi ortaya çıkmıştır. Ülkemizde oyun literatürümüzü akım ya da eğilimle sınıflandıramayacak olsak da Batılılaşmayı, kentleşmeyi, köy-kasaba-gecekondu gerçeklerini, aile ilişkilerindeki değişimi, işçi ekseninden dünyayı, modern yaşamın getirdiği sorunları ele alan başlıklarda değerlendirmeler yapılmıştır.
Tiyatro literatürü, toplumsal gündem ve tavırla el ele yürümektedir. Bu nedenle tiyatro sanatının inandırıcılık dengesini sağlamak için kullandığı önemli bir yöntem, karakterlere kalıp yargılar yüklemektir. İncelenecek oyunlarda “çalışan kadın” imajının nasıl yansıtıldığı, kültürün ve toplumun bu figüre bakışına dair fikir verecektir. Çalışmada özellikle 1960 sonrası tiyatro oyunlarımız incelenmiştir. Bu doğrultuda erkek karakterlerin daima meslekleriyle birlikte var oldukları (asker, memur, işçi, akademisyen vb), aksiyonun ana nedenlerinden birinin de iş veya işyeri temelli çatışmalar olduğu görülür. Ancak kadın karakterlerin aksiyon dinamikleri daha çok içsel devinimler kaynaklıdır. Aklı ya gönül işlerinde ya da çocuklarında, ailesindedir. Bu nedenle işine de odaklanamaz. Zayıf çizilmiş bu imajlarda kadın çoğunlukla asistan, sekreter, hizmetçi gibi yardımcı işler yapmaktadır. Üst mevkilerde olan kadınlar da baba ya da kocaları tarafından ‘torpilli’dir. Diğer yandan çalışan kadın imajlarının azımsanamayacak çoğunluğu hayat kadını olarak çizilmiştir. Erkeğin çatışması dünyayla ve sınıfsal düzen içindeki konumuylayken, kadının çatışması kendisiyle ya da diğer kişilerledir. Tiyatromuzda da çalışan kadın, emeği bir erkeğin ya da çocuklarının işine yaradığı sürece faydalıdır. Aksi muhakkak mutsuz bir son getirmektedir. “Kadın emeğinin özgürleşmesi” söylemi de bu tip bir çalışan kadını buyurmaktadır.
Theatre reflects life on the stage. Fictional, inspirational or documental, all characters of theatre plays bases on the real life. It can be said that history of theatre is history of the cultural and social changes. For example Romanticism has started with the idea of individualism, subjectiveness, imagination and irrationalism and Theatre of the Absurd has started with the idea of meaningless after the World War II. We cannot mention theatre movements in Turkish theatre but we can categorize them. In Turkish theatre, there are plays about Westernization, urbanization, village-town-shanty realities, changes of family realtionships, worker’s life, problems of the modern life.
Theatre literature runs together with social agenda and social stance. Because of this, one of the most important method for lending credibility to characters is using stereotypes. Working women types at this research, will give an idea about how Turkish society generally looks at the working women. It will be seen that men characters always exist with their jobs and their actions start with business life problems. But women character’s actions mostly causes of inner motive. Women mostly think about love, her children or family. At these poor images, women do hepler jobs like secretary, service or assistantship. If a woman is a dignitary, it means she has men in right places. On the other side, most of the working women images in Turkish theatre are prostitute. Men’s fight is about the world and class diferences while women’s fight is about herself and the other ones. Working woman in Turkish theatre is precious if only she spends her money for her family. Liberation of women’s labour orders this type of working women.
Conference Presentations by Ezgi Deniz Alpan
Temel dramatik türler olan tragedya, komedya ve melodram da idealizasyona hizmet eder. Tragedyada idealize edilen insan, duygusal aşırılıktan, tutkulardan arınmış, toplumsal düzene uyum sağlayan bireydir. İdealize edilen toplum tanrılarla ve otoriteyle uzlaşım içindedir, bu da Atina demokrasisinin belirleyici ögesidir. Amaç seyirciye katharsis (arınma) yaşatarak bireyi ruhsal olarak dengeli, toplumsal olarak uyumlu bir düzende tutmaktır. Katharsis ilkesi komedyaya kathastasis (boşalma) olarak uyarlanmış, zevk ve kahkaha yoluyla seyircilerin heyecanlarını boşaltması gerektiği öngörülmüştür. Komedya da tutkularından ve uç noktadaki duygularından arınmış insanı idealize eder. Ancak bunun dışında özellikle taşlama ögesiyle yönetimi de idealize etmeyi amaçlar. Üçüncü temel dramatik tür olan melodramda ise ideal kişi iyi olan ve sabreden kişi olarak çizilir, ideal toplum kötüleri cezalandıran, iyileri ödüllendiren toplum, ideal düzen iyiyi ve kötüyü ayıran düzendir.
Türk oyun yazarlığına bakıldığında ise her dönemde oyun yazarlarının birey ve toplum hakkında ortak ideallere sahip olduğu görülür. Bu idealler çoğunlukla Türkiye’deki siyasal ve toplumsal ortamdan etkilenmiştir, buna göre şekillenmiştir. Bu çalışmanın amacı da 2000 sonrası oyun yazarlığının çizdiği ideal birey ve toplum yapılarını, ortak temalar üzerinden çözümlemektir.
The theater reflects life on the stage. Persons from daily life, social structure are constructed from the author's point of view and recreated to form a discourse. From the Antique to the present day, the theater gives its message by idealizing some individual and social values while negating others.
The basic dramatic genres tragedy, comedy and melodrama also serve for idealization. In tragedy, the ideal person is an individual who is free from emotional excesses and passions and who adapts to the social order. The ideal society is in agreement with the gods and authority, which is the determinant of Athens democracy. The aim is to keep the individual in a spiritually balanced and socially harmonious order by providing the audience with catharsis. The catharsis was adapted to comedy as cathastasis, and it was foreseen that the audience should be able to free the excitement of pleasure and laughter. Comedy also idealizes the person free from his passions and extreme emotions. However, it also aims to optimize management, especially with the satire. In melodrama, the third basic dramatic genre, the ideal person is portrayed as the good and patient person. The ideal society punishes the bad, rewards the good and the ideal order separates the good and the bad.
In Turkish playwriting, it is seen that playwrights have common ideals about individual and society in every period. These ideals are often influenced by political and social environment in Turkey. The aim of this study is to analyze the ideal individual and social structures drawn by post-2000 playwriting through common themes.
Araştırmacıların başlangıçta "Türk temaşası" olarak adlandırdıkları bu sanat dalı, özellikle alanın otoritesi konumundaki Metin And'ın kullanımıyla birlikte "Geleneksel Türk tiyatrosu" biçiminde yaygınlık kazanmıştır. Geleneksel tiyatromuz Metin And, Nurhan Tekerek gibi araştırmacılarca Köylü Tiyatrosu Geleneği ve Halk Tiyatrosu Geleneği olarak ayrılarak sınıflandırılmıştır. Köylü tiyatrosu bayramlar, düğünler, hasat çıkarma zamanları gibi özel günlerde yapılan oyun çıkarma gelenekleridir. Hayatı kolaylaştırıcı işleve sahip olan bu oyunlarda köyün ortak belleği kullanılır. Mesajlar, dertler oyun çıkarma yoluyla aktarılır. Halk Tiyatrosu Geleneği ise kente, özellikle İstanbul’a atfedilir. Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu’ndan oluşan Halk Tiyatrosu genelde kamuya açık olarak Ramazan aylarında, düğünlerde ve bu özel zamanlar dışında da saraylarda, kahvehanelerde, köy meydanlarında yapılırdı. Halk tiyatrosu şehirlerde aydın ve entelektüel kesimin dışında kalan halk tabakasının geliştirdiği ve sürdürdüğü bir gelenektir. Bu geleneği köylü tiyatrosundan ayıran en önemli özellik, ritüellere dayanan işlevlere sahip olmamasıdır. Ayrıca oyuncular usta-çırak ilişkisi içinde belli bir eğitim almış olan profesyonel sanatçılardır. Bu yazıda Halk Tiyatrosu’nu oluşturan Karagöz ve Ortaoyunu’nun işleyişine değinilecektir.
ISBN: 978-625-6924-32-1
Ethical – Ideological Idealization in Turkish Playwriting in the Foundation Period of the
Republic
ABSTRACT
The process of transition of Turkish theater from traditional (text-free) theater to
Western (written) theater was not carried out by itself but by official republican
ideology. The aim of this article is to investigate the idealization function of
theatrical texts in this period. For this purpose, theoretical studies about 1923-1946
and theater plays written in this period were searched. Significant similarities were
found in the dramatic structures of the plays. The reason for this similarity is that the
state encouraged and controlled the theater during this period. In order to idealize
the Republic in the period, the value of the Ottoman Empire was negated and the
necessity of protecting national values was emphasized. Ideal men and women are
also designed accordingly. Thus, the characteristics of the ideal woman are those
who protect the national culture of Anatolia and are ready to sacrifice everything for
her country and family. The characteristics of an ideal man are defined as vigorous,
hardworking and courageous. This was a new era for writers, too; the dramatic texts
they wrote were a new genre. Therefore, it is not surprising that they are stuck
between the concepts of National Struggle, Republic, Western values and national
values. On the other hand, writers who wrote on other topics were excluded. There
was inevitably a status quo bias for the authors. For these reasons, current and reallife issues such as the effects of the revolutions on the people and the problems of
the groups that mutually label each other have been ignored. The aim was not to
discuss what exists; it was to show what the ideal be. From today's point of view, it
is necessary to say that Turkish theater is still not interested enough in the
foundation years of the Republic and the stories here are not over.
incelemektedir. Çalışmanın ilk bölümünde benlik, toplumsal kimlik ve cinsiyet etiketi, ikinci ve üçüncü bölümlerinde kimlik ve etiket tartışmaları ekseninde kadının ve erkeğin sanat ortamındaki varoluş biçimleri araştırılmıştır. Çalışmanın son bölümünde Türkiye’deki kadın tiyatro yönetmenlerinin deneyimlerinden örnekler verilerek, kadınlık ve sanatçılık arasındaki toplumsal rol çatışmaları tartışılmıştır. / This paper aims to review the relationship between social identity, art environment and femininity. In the first part of this paper self and social identity and gender label researched, second and third part includes the discussion identity or label and then it’s researched that how women and men existence in the art environment. The last part includes examples of
Turkish theater directors’s experiences as a women and discussion part is about women artists and role conflict.
üzerinden, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının
Türkiye’de çocuk tiyatrosuna yansımasını
araştırmaktadır. Çalışmada Ülker Köksal'ın
basılmış tüm çocuk oyunları ile Gülen İpek Abalı,
Ziya Demirel, Nesrin Kazankaya gibi sanatçıların
çocuk oyunlarından bazıları toplumsal cinsiyet
kavramı ile ele alınacaktır. Çocuk tiyatrosunda
eğitim işlevinin öne çıktığı bilinmektedir. Bu
nedenle çocuk oyunlarında yer alan toplumsal
cinsiyet kalıp yargıları, kendini koruması, yeniden
üretmesi ve nesilden nesile aktarması bakımından
önemlidir. / This article aims to searching the gender
patterns on plays of Turkish children’s theatre
through model plays. In this article plays written
by Ülker Köksal, Gülen İpek Abalı, Ziya Demirel,
Nesrin Kazankaya will be reading with the
concept of genders. It is known that education
is the first aim in children's theatre. The gender
roles in children's theatre are important because
of repoducing and learning.
Tiyatro, hayatı sahnede yansıtan bir sanattır. Kurmaca, esinlenme ya da belgesel olsun tüm eserlerdeki kişiler gerçek hayattan alınarak yansılanır. Tiyatro sanatının tarihi toplumsal ve kültürel değişimlerin tarihidir denilebilir. Örneğin Avrupa’da bireye, öznelliğe, düş gücüne, akıl dışılığa önem veren bir düşünceyle Romantizm, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelen karamsarlık ve umutsuzluk döneminde anlamın tükendiği düşüncesiyle Absürd Tiyatro eğilimi ortaya çıkmıştır. Ülkemizde oyun literatürümüzü akım ya da eğilimle sınıflandıramayacak olsak da Batılılaşmayı, kentleşmeyi, köy-kasaba-gecekondu gerçeklerini, aile ilişkilerindeki değişimi, işçi ekseninden dünyayı, modern yaşamın getirdiği sorunları ele alan başlıklarda değerlendirmeler yapılmıştır.
Tiyatro literatürü, toplumsal gündem ve tavırla el ele yürümektedir. Bu nedenle tiyatro sanatının inandırıcılık dengesini sağlamak için kullandığı önemli bir yöntem, karakterlere kalıp yargılar yüklemektir. İncelenecek oyunlarda “çalışan kadın” imajının nasıl yansıtıldığı, kültürün ve toplumun bu figüre bakışına dair fikir verecektir. Çalışmada özellikle 1960 sonrası tiyatro oyunlarımız incelenmiştir. Bu doğrultuda erkek karakterlerin daima meslekleriyle birlikte var oldukları (asker, memur, işçi, akademisyen vb), aksiyonun ana nedenlerinden birinin de iş veya işyeri temelli çatışmalar olduğu görülür. Ancak kadın karakterlerin aksiyon dinamikleri daha çok içsel devinimler kaynaklıdır. Aklı ya gönül işlerinde ya da çocuklarında, ailesindedir. Bu nedenle işine de odaklanamaz. Zayıf çizilmiş bu imajlarda kadın çoğunlukla asistan, sekreter, hizmetçi gibi yardımcı işler yapmaktadır. Üst mevkilerde olan kadınlar da baba ya da kocaları tarafından ‘torpilli’dir. Diğer yandan çalışan kadın imajlarının azımsanamayacak çoğunluğu hayat kadını olarak çizilmiştir. Erkeğin çatışması dünyayla ve sınıfsal düzen içindeki konumuylayken, kadının çatışması kendisiyle ya da diğer kişilerledir. Tiyatromuzda da çalışan kadın, emeği bir erkeğin ya da çocuklarının işine yaradığı sürece faydalıdır. Aksi muhakkak mutsuz bir son getirmektedir. “Kadın emeğinin özgürleşmesi” söylemi de bu tip bir çalışan kadını buyurmaktadır.
Theatre reflects life on the stage. Fictional, inspirational or documental, all characters of theatre plays bases on the real life. It can be said that history of theatre is history of the cultural and social changes. For example Romanticism has started with the idea of individualism, subjectiveness, imagination and irrationalism and Theatre of the Absurd has started with the idea of meaningless after the World War II. We cannot mention theatre movements in Turkish theatre but we can categorize them. In Turkish theatre, there are plays about Westernization, urbanization, village-town-shanty realities, changes of family realtionships, worker’s life, problems of the modern life.
Theatre literature runs together with social agenda and social stance. Because of this, one of the most important method for lending credibility to characters is using stereotypes. Working women types at this research, will give an idea about how Turkish society generally looks at the working women. It will be seen that men characters always exist with their jobs and their actions start with business life problems. But women character’s actions mostly causes of inner motive. Women mostly think about love, her children or family. At these poor images, women do hepler jobs like secretary, service or assistantship. If a woman is a dignitary, it means she has men in right places. On the other side, most of the working women images in Turkish theatre are prostitute. Men’s fight is about the world and class diferences while women’s fight is about herself and the other ones. Working woman in Turkish theatre is precious if only she spends her money for her family. Liberation of women’s labour orders this type of working women.
Temel dramatik türler olan tragedya, komedya ve melodram da idealizasyona hizmet eder. Tragedyada idealize edilen insan, duygusal aşırılıktan, tutkulardan arınmış, toplumsal düzene uyum sağlayan bireydir. İdealize edilen toplum tanrılarla ve otoriteyle uzlaşım içindedir, bu da Atina demokrasisinin belirleyici ögesidir. Amaç seyirciye katharsis (arınma) yaşatarak bireyi ruhsal olarak dengeli, toplumsal olarak uyumlu bir düzende tutmaktır. Katharsis ilkesi komedyaya kathastasis (boşalma) olarak uyarlanmış, zevk ve kahkaha yoluyla seyircilerin heyecanlarını boşaltması gerektiği öngörülmüştür. Komedya da tutkularından ve uç noktadaki duygularından arınmış insanı idealize eder. Ancak bunun dışında özellikle taşlama ögesiyle yönetimi de idealize etmeyi amaçlar. Üçüncü temel dramatik tür olan melodramda ise ideal kişi iyi olan ve sabreden kişi olarak çizilir, ideal toplum kötüleri cezalandıran, iyileri ödüllendiren toplum, ideal düzen iyiyi ve kötüyü ayıran düzendir.
Türk oyun yazarlığına bakıldığında ise her dönemde oyun yazarlarının birey ve toplum hakkında ortak ideallere sahip olduğu görülür. Bu idealler çoğunlukla Türkiye’deki siyasal ve toplumsal ortamdan etkilenmiştir, buna göre şekillenmiştir. Bu çalışmanın amacı da 2000 sonrası oyun yazarlığının çizdiği ideal birey ve toplum yapılarını, ortak temalar üzerinden çözümlemektir.
The theater reflects life on the stage. Persons from daily life, social structure are constructed from the author's point of view and recreated to form a discourse. From the Antique to the present day, the theater gives its message by idealizing some individual and social values while negating others.
The basic dramatic genres tragedy, comedy and melodrama also serve for idealization. In tragedy, the ideal person is an individual who is free from emotional excesses and passions and who adapts to the social order. The ideal society is in agreement with the gods and authority, which is the determinant of Athens democracy. The aim is to keep the individual in a spiritually balanced and socially harmonious order by providing the audience with catharsis. The catharsis was adapted to comedy as cathastasis, and it was foreseen that the audience should be able to free the excitement of pleasure and laughter. Comedy also idealizes the person free from his passions and extreme emotions. However, it also aims to optimize management, especially with the satire. In melodrama, the third basic dramatic genre, the ideal person is portrayed as the good and patient person. The ideal society punishes the bad, rewards the good and the ideal order separates the good and the bad.
In Turkish playwriting, it is seen that playwrights have common ideals about individual and society in every period. These ideals are often influenced by political and social environment in Turkey. The aim of this study is to analyze the ideal individual and social structures drawn by post-2000 playwriting through common themes.
tezler gibi basılı kaynaklar taranarak 1923–2000 yılları
arasında tiyatro eleştirisinin genel özellikleri, dönemlerin
toplumsal ve siyasi ortamları içinde incelenmiştir.
Çalışmanın izleyen bölümlerinde ise 2000 sonrası tiyatro
eleştirisi, gelişen internet ortamıyla, okuyucuyla, tiyatro
uygulamacılarıyla ve Batı’yla olan ilişkisi içinde
değerlendirilmiş, bu bölüm tamamen kişisel görüşmelerden
oluşturulmuştur.
Kişisel görüşmeler, 2000 sonrası Türk Tiyatrosu’nun
önde gelen isimlerinden Ayşegül Yüksel, Barış Erdenk,
Dikmen Gürün, Fakiye Özsoysal, Genco Erkal, Gürol
Tonbul, Hakan Gerçek, Hasibe Kalkan, Hülya Nutku,
Murat Demirbaş, Mustafa Demirkanlı, Özdemir Nutku,
Seçkin Selvi, Seval Deniz Karahaliloğlu, Üstün Akmen,
Yaşam Kaya ve Yeşim Özsoy ile yapılmıştır. Tümünde
ortak sorular sorulan görüşmeler 2014-2015 yılları arasında
yapılmıştır. Bu görüşmeler tiyatro tarihimizde birer belge
olması açısından da önemlidir.
Tiyatro eleştirisi tarihimize kısaca bakacak olursak
Cumhuriyet Dönemi Türk tiyatro eleştirisinin başlangıcı
eleştiri türünün kendini kabul ettirme çabaları içinde
5
geçmiştir. 1950’lerde kendine has özellikleri olduğu kabul
edilen, bağımsız bir tür olarak algılanmaya başlanan tiyatro
eleştirisi 1960’larda tiyatro ortamındaki hareketlilikle paralel
olarak doruklarını yaşamıştır. 1970’lerin ikinci yarısında
tiyatro eleştirisi ortamında hareketlilik azalmış, 12 Eylül
askeri darbesiyle sansür ve otosansür sorunlarıyla
karşılaşmış, okuyucuya ulaşması zorlaşmıştır. Bu tarihten
sonra tiyatro eleştirisi bir bocalama dönemi geçirmiş, eski
hareketliliğini ve yaygınlığını yakalayamamıştır.
Günümüzde tiyatro eleştirisi yazılarının öznel ve yaratıcı
özelliklere sahip olabileceği tartışılmaya başlanmıştır.
İnternet ortamı ise eleştirileri yayınlayacak yeni platformlar
doğurmuştur. Tiyatro eleştirisi günümüzde yeni bir
hareketlilik yaşamaktadır. Çalışmanın sonuçlandırıldığı
tarihten bugüne Tiyatro…Tiyatro ile Sahne dergilerinin
yayın hayatına son vermek zorunda kaldıkları belirtilmelidir.
2019 yılında başlayan pandemi süreciyle ise tiyatrolar
sahnelemelerine ara vermek zorunda kalmış, dolayısıyla
tiyatro eleştirisi duraksamıştır. Bundan sonra sahnelemelerin
ve eleştirilerin nasıl, hangi platformlarda gelişeceğini hep
birlikte göreceğiz…
“Nasıl bülbülün fena tüyleri, tavus kuşunun çirkin
ayakları, kızıl gülün dikenleri, aslanın pis kokuları varsa
her sanat eserinin bir kusuru olduğunu da biz biliyoruz.”
Muhsin Ertuğrul
“Shakespeare’in Hamlet’i son perdede ölür. Ama Şehir
Tiyatrosu’nun Hamlet’i bu kadar bile dayanamadı.”
Peyami Safa
“İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda beynelmilel üslupları
gördükten sonra Mınakyan’a dönüş çok hazin oluyor.”
Selami İzzet Sedes
“En kolay tenkid alanının tiyatro olduğunu söyleyenlere
aman inanmayınız. Gülünç olursunuz sonra.” A. Cemal Arı
“Müsamahalı münekkid? Bana sorarsanız en gülünç tabir budur.”
Tarık Buğra
“Tiyatro tenkitçisi gerçeği arayan bir yargıç değildir.”
Burhan Arpad
“Eserleri dünyaca oynanan meşhur Sartre bu mudur?
Gizli Oturum A’dan Z’ye berbattı.”
Ekrem Reşit Rey
“Doğrusu, biz eleştirmenin ne olduğunu da daha iyice
bilmiyoruz. Gerçek eleştirme budur: çözümlemek, tahlil
etmek, biz işte onu beceremiyoruz. Eleştirme, yaratılmış
olanları, başkalarının yarattıklarını incelemektir.”
Nurullah Ataç
Tiyatro eleştirisi üzerine teori üretilmemiş, manifesto yazılmamış, vazgeçilmez yöntemler belirlenmemiştir. Sanatçılar, yazarlar, kuramcılar dağınık görüşler öne sürmüş ancak bir tanım ya da yöntem birliğine varılmamıştır. Tiyatro eleştirisine dair genel eğilim, onu yazın eleştirisi kavramlarıyla değerlendirip açıklamak şeklindedir. Tiyatro eleştirisi, yazın eleştirisinin çoğu özelliğinden faydalanarak bunlara gösterimin varlığından kaynaklanan oyunculuk, dramaturgik çalışma, yönetmenin yorumu, ışık, dekor, seyirci gibi alanlarda eklemeler yapar. Bu kavram kimi akademisyenlerce ve sanatçılarca performans eleştirisi ya da dramatik eleştiri olarak da tanımlanır. Bu çalışmada tiyatro eleştirisi terimi kullanılacaktır. Tiyatro eleştirisi kavramı oyun metninin değil gösterimin, sahnelemenin eleştirisi olarak kullanılacaktır.
evolution processes of this relation in terms of plays written by Behic Ak. It appears that there
is in fact an emphasis on a self-conscious place -- content when the plays of the writer is read
and examined knowing that he has an identity of being an “architect”. The plays Bina and
Hastane will be analysed over the themes of existence of the place and its relation with the
political power; the plays Iki Carpı Iki, Ayrilik and Fay Hatti will be analysed over the
theme of elevating idiosyncrasy in private spaces; the plays Newton Bilgisayardan Ne
Anlar, Benim Kucuk Kuresel Koyum, Kuculecek Yer Kalmadi will be analysed over
concept of place that gets globalised; the play Imaj Katili will be analysed over the obligation
to build suitable manners and characters according to those globalised places; and the play
Tek Kisilik Sehir will be analysed over the difference between intermingling private/public
places and virtual/real places.