Papers by Tuğba İsmailoğlu Kacır
Ceride: Ben-Anlatıları Araştırmaları Dergisi Cilt 1 Sayı 2, 2023
Çeviri Makale:
Winfried Schulze: “Ego-Dokumente - Annäherung an den Menschen in der Geschichte? ... more Çeviri Makale:
Winfried Schulze: “Ego-Dokumente - Annäherung an den Menschen in der Geschichte? Vorüberlegungen für die Tagung ‘Ego-Dokumente’,” Aynı Yazar (ed.), Ego-Dokumente. Annäherung an den
Menschen in der Geschichte (Selbstzeugnisse der Neuzeit 2) (Berlin: Akademie Verlag, 1996), 11-30.
SDÜ FEN-EDEBİ YAT FAKÜ LTESİ SOSYAL Bİ Lİ MLER DERGİSİ , 2023
In the second half of the 20th century, due to the growing interest in new fields of historiograp... more In the second half of the 20th century, due to the growing interest in new fields of historiography such as social, intellectual, experiential history and microhistory, the expansion in types of sources was inevitable. Genres such as diaries, memoirs, autobiographies, letters and travelogues which until then had been considered literary material by historians who tended to take more official-administrative records seriously, were evaluated for their potential as historical sources. In this way, historiography gained access to an enormous source that had not been examined until now. In the following period, the discussions in Europe centered on how this material could be used as a source by the historian, the classification and analysis of the material, and the classification of genres. Especially in the 18th century, with the increasing number of such texts that provided access to the personal world of the individual, a progressive approach was established that these genres were related to the modern individual and their individuality. This strengthened the assumption that the individual in previous narratives only exists within social relations. This study does not accept the teleological and modernity-centered view of this approach, which has lost power in recent times, and considers that the people of each period create an individuality with their own values. This strengthened the assumption that the individual in previous narratives only exists within social relations. This study does not accept the teleological and modernity-centered view of this approach, which has lost power in recent times, and considers that the people of each period create an individuality with their own values. It is certain that adopting processes such as humanism, Enlightenment and industrialization as turning points and imposing modern self-centered individuality of human on previous texts as the sole authority will certainly mislead the historian. For this reason, the study is analyzing two important works of the autobiographical form, Confessions of Saint Augustine and Rousseau which show parallelism with each other even though there is a time gap of more than a thousand years between them. The aim is showing that the sources of self-narratives have something to say to the historian in the individuality of each period by trying to understand what kind of similarities and differences they reveal in terms of their individuality, and what kind of conception they have towards themselves and the world they live in.
Siyaset, Diplomasi ve Edebi-Fikri Akımlar Üzerinde Yükselen Bir Alan Olarak XIX. Yüzyıl Alman Oryantalizmi, 2023
Alman oryantalizminin XIX. yüzyılı bir yandan sancılı bir oluşum ve dönüşüm dönemi olarak, diğer ... more Alman oryantalizminin XIX. yüzyılı bir yandan sancılı bir oluşum ve dönüşüm dönemi olarak, diğer yandan menşeleri farklı olan taşların bir araya gelerek oluşturduğu çok renkli bir mozaik olarak karşımızda durmaktadır. Edward Said’in oryantalizm tezinde göz ardı ettiği bu oryantalizm, sömürgeci hedefler üzerinden açıklanamayacak kadar uzun bir geleneğe sahiptir ve XIX. yüzyıla gelindiğinde bu alana karşı giderek artan ilgiyi besleyen çok çeşitli kanallar mevcuttur. Bu çalışma Alman oryantalizminin XIX. yüzyılda yakaladığı yükselişin uzun bir sürecin sonucu olduğunu düşünmektedir ve savaşları, siyasi çatışmaları, diplomatik ilişkileri, romantizm ve Alman idealizmi gibi edebi ve fikri akımları, romantiklere kapıları açan ilk amatör oryantalistleri ve romantiklerin açtıkları yollardan ilerleyen ilk akademisyenleri, en nihayetinde üniversite çatısı altında filolojik-tarihsel bir ikilemde gelişen profesyonel çalışmaları bu sürecin birer basamağı olarak görmektedir. Tüm bu faktörler art arda düşünüldüğünde Alman oryantalizminin, baskın söylemle anlaşılamayacak, kendi mecrasında ilerleyen özel bir karakteri olduğu bu çalışmanın temel tezidir.
Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 26, 2020
Habsburg ailesinin hükümranlığında olan Avusturya, bir yandan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ta... more Habsburg ailesinin hükümranlığında olan Avusturya, bir yandan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu tacının taşıyıcısı olarak Katolik Avrupa'yı temsilen, bir yandan da coğrafi yakınlık sebebiyle, tarih boyunca Osmanlı Devleti ile savaş durumunda olmuş ve bu siyasi gerilim Avusturya'nın Osmanlı/Türk algısını şekillendirmiştir. Ancak XIX. yüzyıla gelindiğinde artık tarihi roller terk edilmiş, hümanizm ve aydınlanma geleneğinden neşet eden, ancak Alman tarihselciliğine yaslanan bir anlayışla Osmanlı araştırmaları "profesyonel" bir zemine taşınmıştır.
Bu makale ironik olarak bu profesyonelleşmenin neden "amatörler" eliyle olduğu ve bu çalışmaların üniversite çatısı altına nasıl taşındığı sorularını merkeze alarak Avusturya'daki Osmanlı tarihçiliğinin profesyonel bir disipline dönüşme sürecini kronolojik bir yaklaşımla ortaya koymayı hedeflemektedir.
Austria under the rule of the Habsburg family, due to representing Catholic Europe as the carrier of the Holy Roman Empire crown, on the one hand, and their geographic proximity, on the other hand, was at war with the Ottoman Empire throughout history. Therefore, the perception of Ottoman / Turkish by Austrians was shaped by this political tension. However, by the nineteenth century, old roles were abandoned, and Ottoman history research has been moved to a "Professional" ground with an understanding based on the tradition of humanism and enlightenment but leaning on German historicism.
This article aims to reveal the period of transition of Ottoman historiography into a professional discipline with a chronological approach by focusing on the questions of why this professionalization was ironically handled by "amateurs" and how these studies were carried under the university roof.
VAKANÜVİS - ULUSLARARASI TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2019
Özet
Habsburg ve Osmanlı Devletleri yüzyıllar boyunca siyasi, diplomatik ve kültürel ilişki içind... more Özet
Habsburg ve Osmanlı Devletleri yüzyıllar boyunca siyasi, diplomatik ve kültürel ilişki içinde bulunmuşlardır. 19. yüzyıl ile birlikte Osmanlı topraklarında yaşanan Yunan İsyanı (1821-29) ve Mehmet Ali Paşa İsyanı (1831-41), bir anda tüm Avrupa’nın gündemine oturmuş ve Napolyon’un ardından, bilhassa Metternich’in (1773-1859) büyük çabalarıyla yeniden tesis edilmeye çalışılan Avrupa düzeninde bütün taşları yerinden oynatmıştır. 1815 Kongre Sistemi’ndeki uzlaşı gereği, mevcut Avrupa düzenini muhafaza etme amacıyla, yenilikçi ve ayrılıkçı akımlar ve girişimler karşısında tüm monarşilerin desteklenmesi fikri sebebiyle, bir monarşi olan Osmanlı Devleti de Avrupalı monarşiler tarafından desteklenmelidir. Bu dönemde Metternich’in Osmanlı’dan yana tavır alan devlet politikası Şark siyasetinde önemli bir değişken olmuş ve bu konu siyasi tarihin önemli başlıklarından biri olarak tarihçilerin dikkatini bir hayli çekmiştir. Ancak Metternich’in Osmanlı Devleti’ne dair görüşlerinin nasıl oluştuğu, hangi kaynaklardan beslendiği soruları ise arka planda kalmıştır.
Metternich’in kararlarında danışmanı Friedrich von Gentz’in (1764-1832) büyük etkisi bulunmaktadır. Ancak Osmanlı Devleti ile şahsi hiçbir etkileşimi olmamış ve bu konuda eğitimi bulunmayan Gentz’i kim veya kimler bilgilendirmekte ve yönlendirmektedir? Diğer taraftan Habsburg Devleti’nin Şark siyaseti, dönemin şarkiyatçıları tarafından benimsenmekte midir, yoksa eleştirilmekte midir? Tüm bu soruların cevabı için dönemin şarkiyatçılarının konuya bakışlarına, fikir ayrılıklarına ve hatta tartışmalarına bakmak gerekmektedir. Bu çalışmada bilhassa Gentz, Anton Prokesch von Osten (1795-1876), Franz von Ottenfels-Gschwind (1778-1851) ve Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856)’in eserlerinden, hatıratlarından ve mektuplarından ve dönemin dergi ve gazetelerinde yayımladıkları siyasi makalelerinden faydalanılarak 19. yüzyılın ilk yarısında Habsburg Devleti’nin Şark siyasetinin perde arkasındaki tartışmalar anlaşılmaya çalışılacaktır.
Abstract
For centuries, the Habsburg and Ottoman Empires have been in political, diplomatical and cultural relations. The Greek Revolt (1821-29) and the Rebellion of Mehmet Ali Pasha (1831-41), which broke out in the Ottoman Empire, suddenly had been an agenda topic of Europe. And after Napoleon, the European order that Metternich (1773-1859) tried to reestablish with great efforts, turned upside down. Due to the consensus in the 1815 Congress System, to preserve the existing European order, the Ottoman Empire, which was a monarchy, had to be supported by the European monarchies. In this period Metternich's state policy in favor of Ottoman Empire was an important variable in Oriental politics and this issue has attracted the attention of historians as one of the important topics of political history. But the questions, how Metternich's views on the Ottoman Empire formed and from which sources originated, remained in the background.
In Metternich’s decisions, his adviser, Friedrich von Gentz (1764-1832) had a great influence. But who does inform Gentz, who has no personal interaction with the Ottoman Empire and no education on this subject? On the other hand, is the Oriental politics of the Habsburg Empire adopted or criticized by the orientalists of the time? For all these questions, it is necessary to look at the perspectives of the orientalists of the period, their disagreements and even their debates. In this study we will try to understand the backroom discussions about the Oriental politics of the Habsburg State in the first half of the nineteenth century, especially with the help of Gentz’s, Anton Prokesch von Osten’s (1795-1876), Franz von Ottenfels-Gschwind’s (1778-1851) and Joseph von Hammer-Purgstall’s (1774-1856) works, memoirs and letters, and their papers in the periodicals and newspapers.
4. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi , 2018
Avusturyalı oryantalist Baron Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856) Türkiye’de daha çok “Osmanl... more Avusturyalı oryantalist Baron Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856) Türkiye’de daha çok “Osmanlı Devleti Tarihi” adlı kapsamlı eseriyle tanınmaktadır. Ancak Hammer’in tarihin yanında dil, edebiyat ve coğrafya alanlarında da çok sayıda çalışmasının bulunduğu malumdur. Hammer, Avusturya İmparatorluğu tercümanı olarak iki kere İstanbul’da bulunmuştur. İstanbul’a ilk olarak 1799 yılının ortalarında diplomatik görevle gelen Hammer, Büyükdere’deki Avusturya elçiliğinde kâtip yardımcısı olarak görev almış, ardından Pera’daki elçilik sarayına gönderilmiştir. Yine bu dönemde İstanbul’u yakından tanıma fırsatı bulmuş, şehir ve şehrin sakinleri ile güçlü bir temas kurmuştur. İstanbul’da geçirdiği altı ayın ardından 1800 yılı Ocak ayında Avusturya İstanbul elçisi tarafından Mısır’daki Avusturya konsolosunu denetlemek üzere görevlendirilmesiyle birlikte aylar sürecek bir Ege-Akdeniz seyahatine çıkmıştır. Bu seyahat esnasında çeşitli Osmanlı şehirlerini görme, hatta kimilerinde tarihi incelemeler yapacak kadar kalma fırsatı bulmuştur.
Avrasya İncelemeleri Dergisi, 2016
Alman oryantalizminin kurucularından ve temsilcilerinden biri olan
Baron Joseph von Hammer-Purgst... more Alman oryantalizminin kurucularından ve temsilcilerinden biri olan
Baron Joseph von Hammer-Purgstall, ilmî ve edebî faaliyetlerinin yanında bir bürokrat olarak da Osmanlı ve Avusturya devletleri arasında bir köprü vazifesi görmüştür. Hammer, 1800-1806 yılları arasında, Londra ve Viyana’da geçirdiği bir yıl dışında, Osmanlı topraklarında ve çoğunlukla İstanbul’da bulunarak çalışma sahasını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Hammer, hem Osmanlı Devleti ile hem de çağdaşı Türk âlimler ve ilim kurumları ile mektuplaşmak suretiyle ilişki kurmuştur. Hammer’in sürdürdüğü bu ilişkinin izlerini Osmanlı arşivlerinden takip
etmek mümkündür. Bu çalışma mevcut belgeler yardımıyla Hammer’in hayatının ve çalışmalarının izini sürmeyi hedeflemektedir.
Baron Joseph von Hammer-Purgstall, who is one of the pioneers and
representatives of the German orientalists, besides his scientific and literary activities as a bureaucrat acted as a bridge between the Ottomans and Austrians. Hammer had the opportunity to become familiar with his field when he was in the Ottoman Empire, and mostly in Istanbul between 1800 and 1806, except a year that he spent in London and Vienna. He had relationships both with the Ottoman State and with the contemporary Turkish scholars as well as scientific institutions by
correspondence. It is possible to follow this relationship in the Ottoman archival documents. This study aims to follow up Hammer's life and works with the help of these documents.
Vakanüvis - Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 2016
Özet Bu makale Alman odasının önemli orientalistlerinden birisi olan Avusturyalı Baron Joseph Ham... more Özet Bu makale Alman odasının önemli orientalistlerinden birisi olan Avusturyalı Baron Joseph Hammer-Purgstall'ın meşhur eseri Osmanlı Devleti Tarihi'nin yazılma ve tercüme süreçlerini incelemektedir. Bu eser yayınlanmasının hemen ardından, 1830'lardan itibaren, çeşitli Batı dillerine tercüme edilmiş olmasına rağmen Türkçeye ancak 20. yüzyılın başlarında kısmen tercüme edilebilmiştir. " Hammer Tarihi " nin Türkçeye çevirilme süreci II. Mahmud dönemine değin uzanmakla birlikte ilk bütüncül tercüme Mehmed Ata tarafından 1911-18 yılları arasında yayımlanmıştır. Ata tercümesi sonradan yapılan tüm tercümelere temel teşkil etmiştir. Ancak Ata, eseri yazıldığı dil olan Almanca yerine Fransızca tercümesi üzerinden tercüme ettiği ve müteakip tercümelerin hepsi bu yolu izlediği için Türkçe " Hammer Tarihi " orijinal eserden büyük farklılıklar arz etmektedir. Tercüme üzerinden tercüme yapmak zaten problemli bir durumken, Fransız tercüman Hellert'in Hammer'in eserine sadık kalmamasından ve eserde büyük tahribat ve tahrifat yapmasından kaynaklanan hatalar olduğu gibi Türkçeye aktarılmıştır. Bu talihsiz hata bugüne değin Türk okuyucusunun " Hammer Tarihi " ni yanlış tanımasına ve tercüman Hellert'in şahsi ilave ve müdahalelerinin Hammer'e isnat edilmesine sebep olmuştur. Bu makalede, Hammer-Purgstall'ın Osmanlı Devleti Tarihi adlı eserinin yazılma ve tercüme süreçleri ve bugün elimizde bulunan çevirilerin problemleri Hammer'in Avusturya Bilimler Akademisi Arşivi'nde bulunan Hatıratı, Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri, Hammer'in eserleri ve çevirileri ve ikincil kaynaklar yardımıyla ortaya konmuştur. Abstract This article rewievs the writing and translating processes of famous book " History of the Ottoman Empire " of Austrian Baron Joseph Hammer-Purgstall, who is one of the most important orientalists in the German speaking area. Although this work had been translated immediately after the publication into several European languages, since the 1830s, could only be translated into Turkish just in part in the early 20th century. Even though the process of the translation of " Hammer History " into Turkish language targeted at the period of Sultan Mahmud II., the first serious translation was published between the years of 1911-18 by Mehmed Ata. Ata's translation serve as a basis for all following translations. However, while Ata had translated the book instead of German language, through its French translation and all subsequent translations followed the same path, the turkish " Hammer History " has significant differences according to the original work. Whereas through translation to translate is already problematic, huge destructions and falsifications due to French translator Hellert's disloyalty to Hammer's book has been transferred to Turkish. In Turkey this unfortunate misguidance is caused to misidentification of " Hammer History " and attribution of Hellert's personal additions and interventions to Hammer. In this article has been stated the writing and translating processes of Hammer-Purgstall's " History of the Ottoman Empire " and the problems of translations with the help of Hammers personal memory, which is in the Archive of Austrian Academy of Sciences, the documents of Prime Ministry Ottoman Archives, Hammer's works and different translations of " History of the Ottoman Empire " and also secondary literature.
Books by Tuğba İsmailoğlu Kacır
MESLEKLER ve İLETİŞİM, 2023
Hammer Doğu'nun Kaşifi, Kronik , 2021
Dünyada Osmanlı Tarih Yazımı I , 2020
Germenler. Kökenleri ve Roma Dünyasıyla İlişkileri, 2020
AVRUPA TARİHİNİN KÖKLERİNE YÖN VERENLER: GERMENLER…
Germen adı nereden geliyor? Germenler tarih ... more AVRUPA TARİHİNİN KÖKLERİNE YÖN VERENLER: GERMENLER…
Germen adı nereden geliyor? Germenler tarih sahnesine ilk çıktıklarında Akdeniz dünyasında neler yaşanıyordu? Sezar’ın Germenlerle ilişkileri nasıldı? Germenlerin kökenleri nereye dayanıyordu? Germen kavimlerinin göçüyle birlikte Roma dünyasına geçişleri nasıl sağlandı? Gotlar, Vandallar, Burgonlar, Lombardlar, Franklar ve Anglosaksonlar hangi karakteristik özelliklere sahipti? Germenlerin günümüz dünyasına etkileri olmuş mudur? Avrupa dünyasının şekillenmesindeki payları nedir?
Erken dönem halkları ve Orta Çağ tarihi üzerine çok sayıda kitap ve makale yayımlamış, Viyana Üniversitesi’nden emekli Orta Çağ Tarihi profesörü Herwig Wolfram, Germenler hakkındaki bu son derece keyifli çalışmasında akılda kalıcı bir özet sunuyor. Okuyucuya Germenlerin köken ve mitlerini, yaşantı ve miraslarını tanıtıyor. Onların soylarını resmediyor ve Kavimler Göçü’nü anlatıyor. En önemli kaynaklardan ve araştırma sonuçlarından elde ettiği verilerle, günümüze değin Germen dünyasının tarihsel olarak hakkıyla anlaşılmasını olumsuz yönde etkilemiş tüm klişeleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Roma dünyasıyla nasıl etkileşime girdiklerini ve ilişkilerini de gözler önüne seriyor.
Tuğba İsmailoğlu Kacır’ın titiz çevirisiyle hazırlanan “Germenler: Kökenleri ve Roma Dünyasıyla İlişkileri”, Avrupa tarihinin kökenlerine dair zihin açıcı bir çalışma.
Dünyada Türk İmajı. Tarih Ders Kitaplarındaki Durum, 2018
Diese Dissertation beschäftigt sich mit der wissenschaftlichen und geistigen Entwicklung von Jose... more Diese Dissertation beschäftigt sich mit der wissenschaftlichen und geistigen Entwicklung von Joseph Freiherr von Hammer-Purgstall und seinen geschichtlichen Werken über das Osmanische Reich. Das Ziel dieser Forschung ist, die intellektuelle Entwicklung Hammer-Purgstalls unter Berücksichtigung seiner Erlebnisse nachzuvollziehen und aus dieser Sicht seine geschichtlichen Werke über das Osmanische Reich, besonders seine „Geschichte des Osmanischen Reiches“, zu untersuchen.
Hammer-Purgstalls Leben steht vor uns als ein gutes Beispiel für einen Wendepunkt in der europäischen Gesellschaft. Hammer lebte zwischen traditionellen und modernen Ideen und Gewohnheiten. Dieses Dilemma ist sowohl in seiner Lebensgeschichte als auch in seinem wissenschaftlichen Schaffen ersichtlich. Da Hammer der Nachwelt einen großen Schatz hinterließ, ist er ein interessantes Thema für die Wissenschaftler. In der Wissenschaft wurden sein Leben und seine Werke heftig diskutiert, aber seine historischen Arbeiten blieben im Hintergrund, da er kein Geschichtsschreiber war. In der europäischen Literatur wurde er meist als ein Liebhaber des Orients bewertet, welcher die Türen des Ostens für das Abendland öffnete, in der türkischen als Historiker, welcher die erste umfassende Geschichte des Osmanischen Reiches aus östlichen und westlichen Quellen zusammenstellte. Mich interessiert in dieser Arbeit, unter welchen Umständen ein österreichischer Intellektueller in der ersten Hälfte des 19. Jahrhunderts über die türkische Geschichte gearbeitet und was für eine Arbeit er geschrieben hat. Mein Hauptanliegen ist, zu verstehen, welche Faktoren in Hammer-Purgstalls Leben auf seine Darstellung einwirkten und was im Hintergrund seiner wissenschaftlichen Erzeugnisse stand. Ich versuche, seine lebensgeschichtlichen Motive aufzudecken.
Diese Arbeit versucht, Hammers Beitrag zur europäischen Orientalistik näherzubringen und zu veranschaulichen, dass Hammers Werke als ein Bindeglied zwischen der osmanischen Geschichtsschreibung und der Entwicklung der österreichischen Orientalistik betrachtet werden können. Das späte 18. Jahrhundert, noch mehr aber das 19. Jahrhundert, zeigte die Bedeutung des Orients auf. Der Diplomat und Künstler Hammer-Purgstall arbeitete sowohl in der Politik als auch in der Kunst sehr früh daran, Verständnis für diese Zusammenhänge zu schaffen. Hammer-Purgstall hat in dem Verwandlungsprozess der deutschen Orientalistik eine besondere Bedeutung. In der ersten Hälfte des 19. Jahrhunderts wurde er als Herausgeber der ersten umfangreichen orientalischen Zeitschriften, die außerhalb theologischer Kreise entstanden, hochgeschätzt. Aber im Zuge der Professionalisierung des Faches wurde er als unseriöser Dilettant und Vertreter der außeruniversitären Populärwissenschaft in Misskredit gebracht. Diese Ausgrenzung in der deutschen Literatur hielt das ganze 19. Jahrhundert hindurch an. Aber trotzdem verschwand sein Name nicht aus den Büchern der Geschichte. Trotz ihrer Überholtheit blieben seine historischen Arbeiten immer noch „Quellenwerke“. Wie kann man diese Situation erklären? Und soll man ihn als „Liebhaber“ oder als „Fachmann“ betrachten? In seiner historischen Tätigkeit ließ er sich ideologisch keinem Lager zuordnen. Er hatte keine abgeschlossene geschichtliche Ausbildung: Wie konnte er trotzdem so effiziente und umfangreiche geschichtliche Werke verfassen?
Um diese Fragen zu beantworten, muss man sein Leben sowie seine Arbeiten, besonders seine „Geschichte des Osmanischen Reiches“, seine Quellen, seine Arbeitsmethode und seine wissenschaftlichen Perspektive gründlich bearbeiten. Die Analyse seiner Ausbildung, seiner Ideen und seiner Stellung in der damaligen europäischen Geschichtsschreibung können helfen, das Bild zu vervollständigen.
Hammer versuchte in seinen geschichtlichen Arbeiten, ein chronologisch umfassendes Bild des muslimischen Orients darzustellen. Wenn man alle seine historischen Arbeiten durchsieht, bemerkt man, dass er bestrebt war, die Geschichte der Araber und der Türken von der Zeit des Propheten an bis in seine Zeit zu beschreiben. Wir können zwar nicht sagen, dass alle seine mehrbändigen Werke bedeutend und bemerkenswert sind, doch widmete er sein Leben ohne Zweifel der Beschreibung der osmanischen Geschichte, weshalb sein Werk heute noch eine Analyse verdient.
Die „Geschichte des Osmanischen Reiches“ befindet sich in jeder öffentlichen Bibliothek in der Türkei und jeder Historiker kennt dieses Werk. Trotzdem stößt man auf keine umfassende Arbeit darüber, weder in der deutschen noch in der türkischen Literatur, und die Fragen, ob die „Geschichte des Osmanischen Reiches“ eine Auswirkung auf die osmanische Geschichtsschreibung hatte und wie dieses Werk in der türkischen Literatur rezipiert wurde bzw. noch heute wird, sind noch offen.
Hammer-Purgstalls Lebenswerk ist so vielbändig, so vielseitig und so vielsprachig, dass es sehr schwer ist, über ihn zu arbeiten. Wie bekannt, konnte er zehn Sprachen, wenn auch auf verschiedenem Niveau. Um sein Leben und Schaffen zu erforschen, braucht man wenigstens einige Sprachen. Beispielsweise hat er seine Memoiren auf Deutsch geschrieben, man findet aber auch hier französische, englische und lateinische Textstellen. Um sein Leben genau zu verstehen, braucht man auch eine Kenntnis morgenländischer Sprachen, besonders des Türkischen.
1. Einleitung 5
2. Das Leben von Joseph von Hammer-Purgstall 8
2.1. Stammbaum der Familie Hammer 8
2.2. Jugend und Ausbildung 12
2.2.1. Die Orientalische Akademie 22
2.3. Berufliche Laufbahn 24
2.3.1. Die Orientreisen 25
2.3.2. Leben in Wien 45
2.3.3. Ende seiner politischen Karriere 62
2.4. Gründung der Akademie der Wissenschaften 68
2.5. Das Revolutionsjahr 77
2.6. Das Ende eines Genies 81
2.6.1. Letzte Ruhestätte in Weidling 88
3. Hammers persönliche, soziale und politische Welt 91
3.1. Persönliche Welt von Hammer 91
3.1.1. Seine religiöse Ansichten 91
3.1.2. „Erinnerungen aus meinem Leben“ 99
3.1.3. Bibliothek von Hammer 103
3.1.4. Die Interpretation von Hammers osmanischer Handschrift 107
3.2. Das soziale Umfeld von Hammer 121
3.2.1. Mitgliedschaften und Ehrungen 121
3.2.2. Sein Freundeskreis 122
3.2.3. Nunmehr „Hammer-Purgstall“ 125
3.3. Die politische Welt von Hammer 127
3.3.1. Politische Meinungen 127
3.3.1.1. Orientpolitik 129
3.3.2. „Unpolitischer Charakter“ und Zwist zwischen Hammer und Metternich 132
4. Deutsche Orientalistik im 19. Jahrhundert und Hammers Stellung 138
4.1. Fundgruben des Orients 146
4.2. Deutsche Morgenländische Gesellschaft 155
5. Hammer als Geschichtsschreiber 163
5.1. Die Auswirkungen der zeitgenössischen Strömungen auf Hammers Geschichtsschreibung 164
5.2. Johannes von Müller als Spiritus Rector für Hammers historische Studien 174
6. Historische Werke von Hammer-Purgstall 183
6.1. Historische Werke über die Osmanische Geschichte 190
6.1.1. Des Osmanischen Reichs Staatsverfassung und Staatsverwaltung (1815) 190
6.1.2. Wien`s erste aufgehobene türkische Belagerung (1829) 195
6.1.3. Geschichte des Osmanischen Reiches (1827-1835) 197
6.1.3.1. Die Entstehungsgeschichte der GOR 197
6.1.3.2. Zensur und Veröffentlichungsprozess 204
6.1.3.3. Übersetzungen in verschiedenen Sprachen 207
6.1.3.4. Hammers Arbeitsart 214
6.1.3.4.1. Die „angestrebte“ Vollständigkeit und Unparteilichkeit 219
6.1.3.5. Zeitgenössische Kritik über die GOR 225
6.1.3.6. Die Auswirkung der GOR 230
6.1.3.6.1. Seine Beziehung zu Melekpaşazade Abdulkâdir Bey 233
6.1.3.6.2. Hammers Wirkung über die türkischen Geschichtsschreiber des 19. Jahrhunderts 234
6.1.3.6.3. Zinkeisen und Jorga als seine europäischen Nachfolger 237
6.1.4. Geschichte der osmanischen Dichtkunst (1836-38) 248
6.1.5. Geschichte der Chane der Krim unter osmanischer Herrschaft (1856) 252
7. Zusammenfassung 255
8. Literaturverzeichnis 258
8.1. Archivquellen 258
8.2. Zeitungen 259
8.3. Literatur 261
In der Geschichtsforschung wurde sehr viel über die Türkenkriege, besonders die Zweite Türkenbela... more In der Geschichtsforschung wurde sehr viel über die Türkenkriege, besonders die Zweite Türkenbelagerung der Stadt Wien, erarbeitet. Es gibt eine große Menge Literatur über dieses Thema. Die meisten Werke verfassten sich mit der Kriegsgeschichte und den politischen Ereignissen, die Belagerung bestimmend waren. Aber die sozialen und kulturellen Dimensionen der Belagerung kamen meist zu kurz. Oft trifft man in Wiener Geschichtsbüchern auf die Zweite Türkenbelagerung, aber man liest sehr wenig über die Auswirkungen der Belagerung in der Stadt. In diesem Buch wurde untersucht, was wirklich während und nach der II. Türkenbelagerung in der Stadt Wien passiert ist.
Conference Presentations by Tuğba İsmailoğlu Kacır
OLBA 2024 - ÜSKÜP OSMANLI LİTERATÜRÜNDE BEN-ANLATILARI SEMPOZYUMU, 2024
4. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi, 2017
Osmanlı Literatüründe Ben-Anlatıları Sempozyumu, 2022
Uploads
Papers by Tuğba İsmailoğlu Kacır
Winfried Schulze: “Ego-Dokumente - Annäherung an den Menschen in der Geschichte? Vorüberlegungen für die Tagung ‘Ego-Dokumente’,” Aynı Yazar (ed.), Ego-Dokumente. Annäherung an den
Menschen in der Geschichte (Selbstzeugnisse der Neuzeit 2) (Berlin: Akademie Verlag, 1996), 11-30.
Bu makale ironik olarak bu profesyonelleşmenin neden "amatörler" eliyle olduğu ve bu çalışmaların üniversite çatısı altına nasıl taşındığı sorularını merkeze alarak Avusturya'daki Osmanlı tarihçiliğinin profesyonel bir disipline dönüşme sürecini kronolojik bir yaklaşımla ortaya koymayı hedeflemektedir.
Austria under the rule of the Habsburg family, due to representing Catholic Europe as the carrier of the Holy Roman Empire crown, on the one hand, and their geographic proximity, on the other hand, was at war with the Ottoman Empire throughout history. Therefore, the perception of Ottoman / Turkish by Austrians was shaped by this political tension. However, by the nineteenth century, old roles were abandoned, and Ottoman history research has been moved to a "Professional" ground with an understanding based on the tradition of humanism and enlightenment but leaning on German historicism.
This article aims to reveal the period of transition of Ottoman historiography into a professional discipline with a chronological approach by focusing on the questions of why this professionalization was ironically handled by "amateurs" and how these studies were carried under the university roof.
Habsburg ve Osmanlı Devletleri yüzyıllar boyunca siyasi, diplomatik ve kültürel ilişki içinde bulunmuşlardır. 19. yüzyıl ile birlikte Osmanlı topraklarında yaşanan Yunan İsyanı (1821-29) ve Mehmet Ali Paşa İsyanı (1831-41), bir anda tüm Avrupa’nın gündemine oturmuş ve Napolyon’un ardından, bilhassa Metternich’in (1773-1859) büyük çabalarıyla yeniden tesis edilmeye çalışılan Avrupa düzeninde bütün taşları yerinden oynatmıştır. 1815 Kongre Sistemi’ndeki uzlaşı gereği, mevcut Avrupa düzenini muhafaza etme amacıyla, yenilikçi ve ayrılıkçı akımlar ve girişimler karşısında tüm monarşilerin desteklenmesi fikri sebebiyle, bir monarşi olan Osmanlı Devleti de Avrupalı monarşiler tarafından desteklenmelidir. Bu dönemde Metternich’in Osmanlı’dan yana tavır alan devlet politikası Şark siyasetinde önemli bir değişken olmuş ve bu konu siyasi tarihin önemli başlıklarından biri olarak tarihçilerin dikkatini bir hayli çekmiştir. Ancak Metternich’in Osmanlı Devleti’ne dair görüşlerinin nasıl oluştuğu, hangi kaynaklardan beslendiği soruları ise arka planda kalmıştır.
Metternich’in kararlarında danışmanı Friedrich von Gentz’in (1764-1832) büyük etkisi bulunmaktadır. Ancak Osmanlı Devleti ile şahsi hiçbir etkileşimi olmamış ve bu konuda eğitimi bulunmayan Gentz’i kim veya kimler bilgilendirmekte ve yönlendirmektedir? Diğer taraftan Habsburg Devleti’nin Şark siyaseti, dönemin şarkiyatçıları tarafından benimsenmekte midir, yoksa eleştirilmekte midir? Tüm bu soruların cevabı için dönemin şarkiyatçılarının konuya bakışlarına, fikir ayrılıklarına ve hatta tartışmalarına bakmak gerekmektedir. Bu çalışmada bilhassa Gentz, Anton Prokesch von Osten (1795-1876), Franz von Ottenfels-Gschwind (1778-1851) ve Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856)’in eserlerinden, hatıratlarından ve mektuplarından ve dönemin dergi ve gazetelerinde yayımladıkları siyasi makalelerinden faydalanılarak 19. yüzyılın ilk yarısında Habsburg Devleti’nin Şark siyasetinin perde arkasındaki tartışmalar anlaşılmaya çalışılacaktır.
Abstract
For centuries, the Habsburg and Ottoman Empires have been in political, diplomatical and cultural relations. The Greek Revolt (1821-29) and the Rebellion of Mehmet Ali Pasha (1831-41), which broke out in the Ottoman Empire, suddenly had been an agenda topic of Europe. And after Napoleon, the European order that Metternich (1773-1859) tried to reestablish with great efforts, turned upside down. Due to the consensus in the 1815 Congress System, to preserve the existing European order, the Ottoman Empire, which was a monarchy, had to be supported by the European monarchies. In this period Metternich's state policy in favor of Ottoman Empire was an important variable in Oriental politics and this issue has attracted the attention of historians as one of the important topics of political history. But the questions, how Metternich's views on the Ottoman Empire formed and from which sources originated, remained in the background.
In Metternich’s decisions, his adviser, Friedrich von Gentz (1764-1832) had a great influence. But who does inform Gentz, who has no personal interaction with the Ottoman Empire and no education on this subject? On the other hand, is the Oriental politics of the Habsburg Empire adopted or criticized by the orientalists of the time? For all these questions, it is necessary to look at the perspectives of the orientalists of the period, their disagreements and even their debates. In this study we will try to understand the backroom discussions about the Oriental politics of the Habsburg State in the first half of the nineteenth century, especially with the help of Gentz’s, Anton Prokesch von Osten’s (1795-1876), Franz von Ottenfels-Gschwind’s (1778-1851) and Joseph von Hammer-Purgstall’s (1774-1856) works, memoirs and letters, and their papers in the periodicals and newspapers.
Baron Joseph von Hammer-Purgstall, ilmî ve edebî faaliyetlerinin yanında bir bürokrat olarak da Osmanlı ve Avusturya devletleri arasında bir köprü vazifesi görmüştür. Hammer, 1800-1806 yılları arasında, Londra ve Viyana’da geçirdiği bir yıl dışında, Osmanlı topraklarında ve çoğunlukla İstanbul’da bulunarak çalışma sahasını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Hammer, hem Osmanlı Devleti ile hem de çağdaşı Türk âlimler ve ilim kurumları ile mektuplaşmak suretiyle ilişki kurmuştur. Hammer’in sürdürdüğü bu ilişkinin izlerini Osmanlı arşivlerinden takip
etmek mümkündür. Bu çalışma mevcut belgeler yardımıyla Hammer’in hayatının ve çalışmalarının izini sürmeyi hedeflemektedir.
Baron Joseph von Hammer-Purgstall, who is one of the pioneers and
representatives of the German orientalists, besides his scientific and literary activities as a bureaucrat acted as a bridge between the Ottomans and Austrians. Hammer had the opportunity to become familiar with his field when he was in the Ottoman Empire, and mostly in Istanbul between 1800 and 1806, except a year that he spent in London and Vienna. He had relationships both with the Ottoman State and with the contemporary Turkish scholars as well as scientific institutions by
correspondence. It is possible to follow this relationship in the Ottoman archival documents. This study aims to follow up Hammer's life and works with the help of these documents.
Books by Tuğba İsmailoğlu Kacır
Germen adı nereden geliyor? Germenler tarih sahnesine ilk çıktıklarında Akdeniz dünyasında neler yaşanıyordu? Sezar’ın Germenlerle ilişkileri nasıldı? Germenlerin kökenleri nereye dayanıyordu? Germen kavimlerinin göçüyle birlikte Roma dünyasına geçişleri nasıl sağlandı? Gotlar, Vandallar, Burgonlar, Lombardlar, Franklar ve Anglosaksonlar hangi karakteristik özelliklere sahipti? Germenlerin günümüz dünyasına etkileri olmuş mudur? Avrupa dünyasının şekillenmesindeki payları nedir?
Erken dönem halkları ve Orta Çağ tarihi üzerine çok sayıda kitap ve makale yayımlamış, Viyana Üniversitesi’nden emekli Orta Çağ Tarihi profesörü Herwig Wolfram, Germenler hakkındaki bu son derece keyifli çalışmasında akılda kalıcı bir özet sunuyor. Okuyucuya Germenlerin köken ve mitlerini, yaşantı ve miraslarını tanıtıyor. Onların soylarını resmediyor ve Kavimler Göçü’nü anlatıyor. En önemli kaynaklardan ve araştırma sonuçlarından elde ettiği verilerle, günümüze değin Germen dünyasının tarihsel olarak hakkıyla anlaşılmasını olumsuz yönde etkilemiş tüm klişeleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Roma dünyasıyla nasıl etkileşime girdiklerini ve ilişkilerini de gözler önüne seriyor.
Tuğba İsmailoğlu Kacır’ın titiz çevirisiyle hazırlanan “Germenler: Kökenleri ve Roma Dünyasıyla İlişkileri”, Avrupa tarihinin kökenlerine dair zihin açıcı bir çalışma.
Hammer-Purgstalls Leben steht vor uns als ein gutes Beispiel für einen Wendepunkt in der europäischen Gesellschaft. Hammer lebte zwischen traditionellen und modernen Ideen und Gewohnheiten. Dieses Dilemma ist sowohl in seiner Lebensgeschichte als auch in seinem wissenschaftlichen Schaffen ersichtlich. Da Hammer der Nachwelt einen großen Schatz hinterließ, ist er ein interessantes Thema für die Wissenschaftler. In der Wissenschaft wurden sein Leben und seine Werke heftig diskutiert, aber seine historischen Arbeiten blieben im Hintergrund, da er kein Geschichtsschreiber war. In der europäischen Literatur wurde er meist als ein Liebhaber des Orients bewertet, welcher die Türen des Ostens für das Abendland öffnete, in der türkischen als Historiker, welcher die erste umfassende Geschichte des Osmanischen Reiches aus östlichen und westlichen Quellen zusammenstellte. Mich interessiert in dieser Arbeit, unter welchen Umständen ein österreichischer Intellektueller in der ersten Hälfte des 19. Jahrhunderts über die türkische Geschichte gearbeitet und was für eine Arbeit er geschrieben hat. Mein Hauptanliegen ist, zu verstehen, welche Faktoren in Hammer-Purgstalls Leben auf seine Darstellung einwirkten und was im Hintergrund seiner wissenschaftlichen Erzeugnisse stand. Ich versuche, seine lebensgeschichtlichen Motive aufzudecken.
Diese Arbeit versucht, Hammers Beitrag zur europäischen Orientalistik näherzubringen und zu veranschaulichen, dass Hammers Werke als ein Bindeglied zwischen der osmanischen Geschichtsschreibung und der Entwicklung der österreichischen Orientalistik betrachtet werden können. Das späte 18. Jahrhundert, noch mehr aber das 19. Jahrhundert, zeigte die Bedeutung des Orients auf. Der Diplomat und Künstler Hammer-Purgstall arbeitete sowohl in der Politik als auch in der Kunst sehr früh daran, Verständnis für diese Zusammenhänge zu schaffen. Hammer-Purgstall hat in dem Verwandlungsprozess der deutschen Orientalistik eine besondere Bedeutung. In der ersten Hälfte des 19. Jahrhunderts wurde er als Herausgeber der ersten umfangreichen orientalischen Zeitschriften, die außerhalb theologischer Kreise entstanden, hochgeschätzt. Aber im Zuge der Professionalisierung des Faches wurde er als unseriöser Dilettant und Vertreter der außeruniversitären Populärwissenschaft in Misskredit gebracht. Diese Ausgrenzung in der deutschen Literatur hielt das ganze 19. Jahrhundert hindurch an. Aber trotzdem verschwand sein Name nicht aus den Büchern der Geschichte. Trotz ihrer Überholtheit blieben seine historischen Arbeiten immer noch „Quellenwerke“. Wie kann man diese Situation erklären? Und soll man ihn als „Liebhaber“ oder als „Fachmann“ betrachten? In seiner historischen Tätigkeit ließ er sich ideologisch keinem Lager zuordnen. Er hatte keine abgeschlossene geschichtliche Ausbildung: Wie konnte er trotzdem so effiziente und umfangreiche geschichtliche Werke verfassen?
Um diese Fragen zu beantworten, muss man sein Leben sowie seine Arbeiten, besonders seine „Geschichte des Osmanischen Reiches“, seine Quellen, seine Arbeitsmethode und seine wissenschaftlichen Perspektive gründlich bearbeiten. Die Analyse seiner Ausbildung, seiner Ideen und seiner Stellung in der damaligen europäischen Geschichtsschreibung können helfen, das Bild zu vervollständigen.
Hammer versuchte in seinen geschichtlichen Arbeiten, ein chronologisch umfassendes Bild des muslimischen Orients darzustellen. Wenn man alle seine historischen Arbeiten durchsieht, bemerkt man, dass er bestrebt war, die Geschichte der Araber und der Türken von der Zeit des Propheten an bis in seine Zeit zu beschreiben. Wir können zwar nicht sagen, dass alle seine mehrbändigen Werke bedeutend und bemerkenswert sind, doch widmete er sein Leben ohne Zweifel der Beschreibung der osmanischen Geschichte, weshalb sein Werk heute noch eine Analyse verdient.
Die „Geschichte des Osmanischen Reiches“ befindet sich in jeder öffentlichen Bibliothek in der Türkei und jeder Historiker kennt dieses Werk. Trotzdem stößt man auf keine umfassende Arbeit darüber, weder in der deutschen noch in der türkischen Literatur, und die Fragen, ob die „Geschichte des Osmanischen Reiches“ eine Auswirkung auf die osmanische Geschichtsschreibung hatte und wie dieses Werk in der türkischen Literatur rezipiert wurde bzw. noch heute wird, sind noch offen.
Hammer-Purgstalls Lebenswerk ist so vielbändig, so vielseitig und so vielsprachig, dass es sehr schwer ist, über ihn zu arbeiten. Wie bekannt, konnte er zehn Sprachen, wenn auch auf verschiedenem Niveau. Um sein Leben und Schaffen zu erforschen, braucht man wenigstens einige Sprachen. Beispielsweise hat er seine Memoiren auf Deutsch geschrieben, man findet aber auch hier französische, englische und lateinische Textstellen. Um sein Leben genau zu verstehen, braucht man auch eine Kenntnis morgenländischer Sprachen, besonders des Türkischen.
1. Einleitung 5
2. Das Leben von Joseph von Hammer-Purgstall 8
2.1. Stammbaum der Familie Hammer 8
2.2. Jugend und Ausbildung 12
2.2.1. Die Orientalische Akademie 22
2.3. Berufliche Laufbahn 24
2.3.1. Die Orientreisen 25
2.3.2. Leben in Wien 45
2.3.3. Ende seiner politischen Karriere 62
2.4. Gründung der Akademie der Wissenschaften 68
2.5. Das Revolutionsjahr 77
2.6. Das Ende eines Genies 81
2.6.1. Letzte Ruhestätte in Weidling 88
3. Hammers persönliche, soziale und politische Welt 91
3.1. Persönliche Welt von Hammer 91
3.1.1. Seine religiöse Ansichten 91
3.1.2. „Erinnerungen aus meinem Leben“ 99
3.1.3. Bibliothek von Hammer 103
3.1.4. Die Interpretation von Hammers osmanischer Handschrift 107
3.2. Das soziale Umfeld von Hammer 121
3.2.1. Mitgliedschaften und Ehrungen 121
3.2.2. Sein Freundeskreis 122
3.2.3. Nunmehr „Hammer-Purgstall“ 125
3.3. Die politische Welt von Hammer 127
3.3.1. Politische Meinungen 127
3.3.1.1. Orientpolitik 129
3.3.2. „Unpolitischer Charakter“ und Zwist zwischen Hammer und Metternich 132
4. Deutsche Orientalistik im 19. Jahrhundert und Hammers Stellung 138
4.1. Fundgruben des Orients 146
4.2. Deutsche Morgenländische Gesellschaft 155
5. Hammer als Geschichtsschreiber 163
5.1. Die Auswirkungen der zeitgenössischen Strömungen auf Hammers Geschichtsschreibung 164
5.2. Johannes von Müller als Spiritus Rector für Hammers historische Studien 174
6. Historische Werke von Hammer-Purgstall 183
6.1. Historische Werke über die Osmanische Geschichte 190
6.1.1. Des Osmanischen Reichs Staatsverfassung und Staatsverwaltung (1815) 190
6.1.2. Wien`s erste aufgehobene türkische Belagerung (1829) 195
6.1.3. Geschichte des Osmanischen Reiches (1827-1835) 197
6.1.3.1. Die Entstehungsgeschichte der GOR 197
6.1.3.2. Zensur und Veröffentlichungsprozess 204
6.1.3.3. Übersetzungen in verschiedenen Sprachen 207
6.1.3.4. Hammers Arbeitsart 214
6.1.3.4.1. Die „angestrebte“ Vollständigkeit und Unparteilichkeit 219
6.1.3.5. Zeitgenössische Kritik über die GOR 225
6.1.3.6. Die Auswirkung der GOR 230
6.1.3.6.1. Seine Beziehung zu Melekpaşazade Abdulkâdir Bey 233
6.1.3.6.2. Hammers Wirkung über die türkischen Geschichtsschreiber des 19. Jahrhunderts 234
6.1.3.6.3. Zinkeisen und Jorga als seine europäischen Nachfolger 237
6.1.4. Geschichte der osmanischen Dichtkunst (1836-38) 248
6.1.5. Geschichte der Chane der Krim unter osmanischer Herrschaft (1856) 252
7. Zusammenfassung 255
8. Literaturverzeichnis 258
8.1. Archivquellen 258
8.2. Zeitungen 259
8.3. Literatur 261
Conference Presentations by Tuğba İsmailoğlu Kacır
Yer: Avusturya Kültür Ofisi Köybaşı Caddesi No:44 34464 Yeniköy/İstanbul
Kayıt Linki: https://www.eventbrite.at/e/der-sohn-des-ostens-und-des-westens-joseph-freiherr-von-hammer-purgstall-tickets-1061382647069?aff=oddtdtcreator
Winfried Schulze: “Ego-Dokumente - Annäherung an den Menschen in der Geschichte? Vorüberlegungen für die Tagung ‘Ego-Dokumente’,” Aynı Yazar (ed.), Ego-Dokumente. Annäherung an den
Menschen in der Geschichte (Selbstzeugnisse der Neuzeit 2) (Berlin: Akademie Verlag, 1996), 11-30.
Bu makale ironik olarak bu profesyonelleşmenin neden "amatörler" eliyle olduğu ve bu çalışmaların üniversite çatısı altına nasıl taşındığı sorularını merkeze alarak Avusturya'daki Osmanlı tarihçiliğinin profesyonel bir disipline dönüşme sürecini kronolojik bir yaklaşımla ortaya koymayı hedeflemektedir.
Austria under the rule of the Habsburg family, due to representing Catholic Europe as the carrier of the Holy Roman Empire crown, on the one hand, and their geographic proximity, on the other hand, was at war with the Ottoman Empire throughout history. Therefore, the perception of Ottoman / Turkish by Austrians was shaped by this political tension. However, by the nineteenth century, old roles were abandoned, and Ottoman history research has been moved to a "Professional" ground with an understanding based on the tradition of humanism and enlightenment but leaning on German historicism.
This article aims to reveal the period of transition of Ottoman historiography into a professional discipline with a chronological approach by focusing on the questions of why this professionalization was ironically handled by "amateurs" and how these studies were carried under the university roof.
Habsburg ve Osmanlı Devletleri yüzyıllar boyunca siyasi, diplomatik ve kültürel ilişki içinde bulunmuşlardır. 19. yüzyıl ile birlikte Osmanlı topraklarında yaşanan Yunan İsyanı (1821-29) ve Mehmet Ali Paşa İsyanı (1831-41), bir anda tüm Avrupa’nın gündemine oturmuş ve Napolyon’un ardından, bilhassa Metternich’in (1773-1859) büyük çabalarıyla yeniden tesis edilmeye çalışılan Avrupa düzeninde bütün taşları yerinden oynatmıştır. 1815 Kongre Sistemi’ndeki uzlaşı gereği, mevcut Avrupa düzenini muhafaza etme amacıyla, yenilikçi ve ayrılıkçı akımlar ve girişimler karşısında tüm monarşilerin desteklenmesi fikri sebebiyle, bir monarşi olan Osmanlı Devleti de Avrupalı monarşiler tarafından desteklenmelidir. Bu dönemde Metternich’in Osmanlı’dan yana tavır alan devlet politikası Şark siyasetinde önemli bir değişken olmuş ve bu konu siyasi tarihin önemli başlıklarından biri olarak tarihçilerin dikkatini bir hayli çekmiştir. Ancak Metternich’in Osmanlı Devleti’ne dair görüşlerinin nasıl oluştuğu, hangi kaynaklardan beslendiği soruları ise arka planda kalmıştır.
Metternich’in kararlarında danışmanı Friedrich von Gentz’in (1764-1832) büyük etkisi bulunmaktadır. Ancak Osmanlı Devleti ile şahsi hiçbir etkileşimi olmamış ve bu konuda eğitimi bulunmayan Gentz’i kim veya kimler bilgilendirmekte ve yönlendirmektedir? Diğer taraftan Habsburg Devleti’nin Şark siyaseti, dönemin şarkiyatçıları tarafından benimsenmekte midir, yoksa eleştirilmekte midir? Tüm bu soruların cevabı için dönemin şarkiyatçılarının konuya bakışlarına, fikir ayrılıklarına ve hatta tartışmalarına bakmak gerekmektedir. Bu çalışmada bilhassa Gentz, Anton Prokesch von Osten (1795-1876), Franz von Ottenfels-Gschwind (1778-1851) ve Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856)’in eserlerinden, hatıratlarından ve mektuplarından ve dönemin dergi ve gazetelerinde yayımladıkları siyasi makalelerinden faydalanılarak 19. yüzyılın ilk yarısında Habsburg Devleti’nin Şark siyasetinin perde arkasındaki tartışmalar anlaşılmaya çalışılacaktır.
Abstract
For centuries, the Habsburg and Ottoman Empires have been in political, diplomatical and cultural relations. The Greek Revolt (1821-29) and the Rebellion of Mehmet Ali Pasha (1831-41), which broke out in the Ottoman Empire, suddenly had been an agenda topic of Europe. And after Napoleon, the European order that Metternich (1773-1859) tried to reestablish with great efforts, turned upside down. Due to the consensus in the 1815 Congress System, to preserve the existing European order, the Ottoman Empire, which was a monarchy, had to be supported by the European monarchies. In this period Metternich's state policy in favor of Ottoman Empire was an important variable in Oriental politics and this issue has attracted the attention of historians as one of the important topics of political history. But the questions, how Metternich's views on the Ottoman Empire formed and from which sources originated, remained in the background.
In Metternich’s decisions, his adviser, Friedrich von Gentz (1764-1832) had a great influence. But who does inform Gentz, who has no personal interaction with the Ottoman Empire and no education on this subject? On the other hand, is the Oriental politics of the Habsburg Empire adopted or criticized by the orientalists of the time? For all these questions, it is necessary to look at the perspectives of the orientalists of the period, their disagreements and even their debates. In this study we will try to understand the backroom discussions about the Oriental politics of the Habsburg State in the first half of the nineteenth century, especially with the help of Gentz’s, Anton Prokesch von Osten’s (1795-1876), Franz von Ottenfels-Gschwind’s (1778-1851) and Joseph von Hammer-Purgstall’s (1774-1856) works, memoirs and letters, and their papers in the periodicals and newspapers.
Baron Joseph von Hammer-Purgstall, ilmî ve edebî faaliyetlerinin yanında bir bürokrat olarak da Osmanlı ve Avusturya devletleri arasında bir köprü vazifesi görmüştür. Hammer, 1800-1806 yılları arasında, Londra ve Viyana’da geçirdiği bir yıl dışında, Osmanlı topraklarında ve çoğunlukla İstanbul’da bulunarak çalışma sahasını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Hammer, hem Osmanlı Devleti ile hem de çağdaşı Türk âlimler ve ilim kurumları ile mektuplaşmak suretiyle ilişki kurmuştur. Hammer’in sürdürdüğü bu ilişkinin izlerini Osmanlı arşivlerinden takip
etmek mümkündür. Bu çalışma mevcut belgeler yardımıyla Hammer’in hayatının ve çalışmalarının izini sürmeyi hedeflemektedir.
Baron Joseph von Hammer-Purgstall, who is one of the pioneers and
representatives of the German orientalists, besides his scientific and literary activities as a bureaucrat acted as a bridge between the Ottomans and Austrians. Hammer had the opportunity to become familiar with his field when he was in the Ottoman Empire, and mostly in Istanbul between 1800 and 1806, except a year that he spent in London and Vienna. He had relationships both with the Ottoman State and with the contemporary Turkish scholars as well as scientific institutions by
correspondence. It is possible to follow this relationship in the Ottoman archival documents. This study aims to follow up Hammer's life and works with the help of these documents.
Germen adı nereden geliyor? Germenler tarih sahnesine ilk çıktıklarında Akdeniz dünyasında neler yaşanıyordu? Sezar’ın Germenlerle ilişkileri nasıldı? Germenlerin kökenleri nereye dayanıyordu? Germen kavimlerinin göçüyle birlikte Roma dünyasına geçişleri nasıl sağlandı? Gotlar, Vandallar, Burgonlar, Lombardlar, Franklar ve Anglosaksonlar hangi karakteristik özelliklere sahipti? Germenlerin günümüz dünyasına etkileri olmuş mudur? Avrupa dünyasının şekillenmesindeki payları nedir?
Erken dönem halkları ve Orta Çağ tarihi üzerine çok sayıda kitap ve makale yayımlamış, Viyana Üniversitesi’nden emekli Orta Çağ Tarihi profesörü Herwig Wolfram, Germenler hakkındaki bu son derece keyifli çalışmasında akılda kalıcı bir özet sunuyor. Okuyucuya Germenlerin köken ve mitlerini, yaşantı ve miraslarını tanıtıyor. Onların soylarını resmediyor ve Kavimler Göçü’nü anlatıyor. En önemli kaynaklardan ve araştırma sonuçlarından elde ettiği verilerle, günümüze değin Germen dünyasının tarihsel olarak hakkıyla anlaşılmasını olumsuz yönde etkilemiş tüm klişeleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Roma dünyasıyla nasıl etkileşime girdiklerini ve ilişkilerini de gözler önüne seriyor.
Tuğba İsmailoğlu Kacır’ın titiz çevirisiyle hazırlanan “Germenler: Kökenleri ve Roma Dünyasıyla İlişkileri”, Avrupa tarihinin kökenlerine dair zihin açıcı bir çalışma.
Hammer-Purgstalls Leben steht vor uns als ein gutes Beispiel für einen Wendepunkt in der europäischen Gesellschaft. Hammer lebte zwischen traditionellen und modernen Ideen und Gewohnheiten. Dieses Dilemma ist sowohl in seiner Lebensgeschichte als auch in seinem wissenschaftlichen Schaffen ersichtlich. Da Hammer der Nachwelt einen großen Schatz hinterließ, ist er ein interessantes Thema für die Wissenschaftler. In der Wissenschaft wurden sein Leben und seine Werke heftig diskutiert, aber seine historischen Arbeiten blieben im Hintergrund, da er kein Geschichtsschreiber war. In der europäischen Literatur wurde er meist als ein Liebhaber des Orients bewertet, welcher die Türen des Ostens für das Abendland öffnete, in der türkischen als Historiker, welcher die erste umfassende Geschichte des Osmanischen Reiches aus östlichen und westlichen Quellen zusammenstellte. Mich interessiert in dieser Arbeit, unter welchen Umständen ein österreichischer Intellektueller in der ersten Hälfte des 19. Jahrhunderts über die türkische Geschichte gearbeitet und was für eine Arbeit er geschrieben hat. Mein Hauptanliegen ist, zu verstehen, welche Faktoren in Hammer-Purgstalls Leben auf seine Darstellung einwirkten und was im Hintergrund seiner wissenschaftlichen Erzeugnisse stand. Ich versuche, seine lebensgeschichtlichen Motive aufzudecken.
Diese Arbeit versucht, Hammers Beitrag zur europäischen Orientalistik näherzubringen und zu veranschaulichen, dass Hammers Werke als ein Bindeglied zwischen der osmanischen Geschichtsschreibung und der Entwicklung der österreichischen Orientalistik betrachtet werden können. Das späte 18. Jahrhundert, noch mehr aber das 19. Jahrhundert, zeigte die Bedeutung des Orients auf. Der Diplomat und Künstler Hammer-Purgstall arbeitete sowohl in der Politik als auch in der Kunst sehr früh daran, Verständnis für diese Zusammenhänge zu schaffen. Hammer-Purgstall hat in dem Verwandlungsprozess der deutschen Orientalistik eine besondere Bedeutung. In der ersten Hälfte des 19. Jahrhunderts wurde er als Herausgeber der ersten umfangreichen orientalischen Zeitschriften, die außerhalb theologischer Kreise entstanden, hochgeschätzt. Aber im Zuge der Professionalisierung des Faches wurde er als unseriöser Dilettant und Vertreter der außeruniversitären Populärwissenschaft in Misskredit gebracht. Diese Ausgrenzung in der deutschen Literatur hielt das ganze 19. Jahrhundert hindurch an. Aber trotzdem verschwand sein Name nicht aus den Büchern der Geschichte. Trotz ihrer Überholtheit blieben seine historischen Arbeiten immer noch „Quellenwerke“. Wie kann man diese Situation erklären? Und soll man ihn als „Liebhaber“ oder als „Fachmann“ betrachten? In seiner historischen Tätigkeit ließ er sich ideologisch keinem Lager zuordnen. Er hatte keine abgeschlossene geschichtliche Ausbildung: Wie konnte er trotzdem so effiziente und umfangreiche geschichtliche Werke verfassen?
Um diese Fragen zu beantworten, muss man sein Leben sowie seine Arbeiten, besonders seine „Geschichte des Osmanischen Reiches“, seine Quellen, seine Arbeitsmethode und seine wissenschaftlichen Perspektive gründlich bearbeiten. Die Analyse seiner Ausbildung, seiner Ideen und seiner Stellung in der damaligen europäischen Geschichtsschreibung können helfen, das Bild zu vervollständigen.
Hammer versuchte in seinen geschichtlichen Arbeiten, ein chronologisch umfassendes Bild des muslimischen Orients darzustellen. Wenn man alle seine historischen Arbeiten durchsieht, bemerkt man, dass er bestrebt war, die Geschichte der Araber und der Türken von der Zeit des Propheten an bis in seine Zeit zu beschreiben. Wir können zwar nicht sagen, dass alle seine mehrbändigen Werke bedeutend und bemerkenswert sind, doch widmete er sein Leben ohne Zweifel der Beschreibung der osmanischen Geschichte, weshalb sein Werk heute noch eine Analyse verdient.
Die „Geschichte des Osmanischen Reiches“ befindet sich in jeder öffentlichen Bibliothek in der Türkei und jeder Historiker kennt dieses Werk. Trotzdem stößt man auf keine umfassende Arbeit darüber, weder in der deutschen noch in der türkischen Literatur, und die Fragen, ob die „Geschichte des Osmanischen Reiches“ eine Auswirkung auf die osmanische Geschichtsschreibung hatte und wie dieses Werk in der türkischen Literatur rezipiert wurde bzw. noch heute wird, sind noch offen.
Hammer-Purgstalls Lebenswerk ist so vielbändig, so vielseitig und so vielsprachig, dass es sehr schwer ist, über ihn zu arbeiten. Wie bekannt, konnte er zehn Sprachen, wenn auch auf verschiedenem Niveau. Um sein Leben und Schaffen zu erforschen, braucht man wenigstens einige Sprachen. Beispielsweise hat er seine Memoiren auf Deutsch geschrieben, man findet aber auch hier französische, englische und lateinische Textstellen. Um sein Leben genau zu verstehen, braucht man auch eine Kenntnis morgenländischer Sprachen, besonders des Türkischen.
1. Einleitung 5
2. Das Leben von Joseph von Hammer-Purgstall 8
2.1. Stammbaum der Familie Hammer 8
2.2. Jugend und Ausbildung 12
2.2.1. Die Orientalische Akademie 22
2.3. Berufliche Laufbahn 24
2.3.1. Die Orientreisen 25
2.3.2. Leben in Wien 45
2.3.3. Ende seiner politischen Karriere 62
2.4. Gründung der Akademie der Wissenschaften 68
2.5. Das Revolutionsjahr 77
2.6. Das Ende eines Genies 81
2.6.1. Letzte Ruhestätte in Weidling 88
3. Hammers persönliche, soziale und politische Welt 91
3.1. Persönliche Welt von Hammer 91
3.1.1. Seine religiöse Ansichten 91
3.1.2. „Erinnerungen aus meinem Leben“ 99
3.1.3. Bibliothek von Hammer 103
3.1.4. Die Interpretation von Hammers osmanischer Handschrift 107
3.2. Das soziale Umfeld von Hammer 121
3.2.1. Mitgliedschaften und Ehrungen 121
3.2.2. Sein Freundeskreis 122
3.2.3. Nunmehr „Hammer-Purgstall“ 125
3.3. Die politische Welt von Hammer 127
3.3.1. Politische Meinungen 127
3.3.1.1. Orientpolitik 129
3.3.2. „Unpolitischer Charakter“ und Zwist zwischen Hammer und Metternich 132
4. Deutsche Orientalistik im 19. Jahrhundert und Hammers Stellung 138
4.1. Fundgruben des Orients 146
4.2. Deutsche Morgenländische Gesellschaft 155
5. Hammer als Geschichtsschreiber 163
5.1. Die Auswirkungen der zeitgenössischen Strömungen auf Hammers Geschichtsschreibung 164
5.2. Johannes von Müller als Spiritus Rector für Hammers historische Studien 174
6. Historische Werke von Hammer-Purgstall 183
6.1. Historische Werke über die Osmanische Geschichte 190
6.1.1. Des Osmanischen Reichs Staatsverfassung und Staatsverwaltung (1815) 190
6.1.2. Wien`s erste aufgehobene türkische Belagerung (1829) 195
6.1.3. Geschichte des Osmanischen Reiches (1827-1835) 197
6.1.3.1. Die Entstehungsgeschichte der GOR 197
6.1.3.2. Zensur und Veröffentlichungsprozess 204
6.1.3.3. Übersetzungen in verschiedenen Sprachen 207
6.1.3.4. Hammers Arbeitsart 214
6.1.3.4.1. Die „angestrebte“ Vollständigkeit und Unparteilichkeit 219
6.1.3.5. Zeitgenössische Kritik über die GOR 225
6.1.3.6. Die Auswirkung der GOR 230
6.1.3.6.1. Seine Beziehung zu Melekpaşazade Abdulkâdir Bey 233
6.1.3.6.2. Hammers Wirkung über die türkischen Geschichtsschreiber des 19. Jahrhunderts 234
6.1.3.6.3. Zinkeisen und Jorga als seine europäischen Nachfolger 237
6.1.4. Geschichte der osmanischen Dichtkunst (1836-38) 248
6.1.5. Geschichte der Chane der Krim unter osmanischer Herrschaft (1856) 252
7. Zusammenfassung 255
8. Literaturverzeichnis 258
8.1. Archivquellen 258
8.2. Zeitungen 259
8.3. Literatur 261
Yer: Avusturya Kültür Ofisi Köybaşı Caddesi No:44 34464 Yeniköy/İstanbul
Kayıt Linki: https://www.eventbrite.at/e/der-sohn-des-ostens-und-des-westens-joseph-freiherr-von-hammer-purgstall-tickets-1061382647069?aff=oddtdtcreator
duyan okur kitlesi, seyahatnamelerin gösterebileceği yeni dünyalara büyük bir ilgi duymuş ve bu durum da türün
yükselişe geçmesini sağlamıştır. Seyahatname, bir yanda kendi pazarında oldukça karlı satışlar vaat ederek diğer yanda Aydınlanmış Avrupalı prototipinin standart bir metnine dönüşerek olmazsa olmaz bir yazın türü olarak
çoğalmıştır. 18. yüzyıl ile seyahatname literatüründe gözlemlediğimiz artış 19. yüzyılda bir anlamda tarihi zirvesini
yaşamıştır. İlk bakışta göze çarpan bu nicel artışın, türün nitel olarak gelişmesine ve çeşitlenmesine de büyük bir
imkan sağladığı aşikardır. Burada karşımıza, bugün “yazma motivasyonu” olarak formüle edebileceğimiz etkende türün yaşamış olduğu bu genişlemenin ne ölçüde etkili olduğu sorusu çıkar ve bu soru bizi “burada “ben”in nerede durduğu” sorusuna götürür. Bu çalışma, benanlatıları araştırmalarında en ihtilaflı konuların başında gelen
“seyahatnamelerin bir tür olarak kaynak çeşidine dahil edilip edilmemesi” hususunu 19. yüzyıl Avrupa seyahatnameleri üzerinden tartışmayı hedeflemektedir. Özellikle Alman dilinde, farklı sosyo-kültürel geçmişlere sahip olan
kişiler tarafından kaleme alınmış seyahatnameler örneklem olarak alınarak bu eserlerde bir “ben”in ne ölçüde
var olduğu ve bu varlığın seyahatnameleri benanlatısı olarak kabul edip etmemeye yetip yetmeyeği sorunsalı
üzerinde durmak planlanmaktadır. Ancak mevcut örnekler göz önünde bulundurulduğunda çalışmanın muhtemel çıktısına ulaşmak için ayrıntılı bir içerik analizine girilmesi gerektiği, dolayısıyla bir tür tasnifinden ziyade içerik
tasnifinin çalışmanın sorusunu cevaplayabilmek için daha işlenebilir sonuçlar verebileceği öngörülmektedir.