Bu çalışmada İbn Arabî’nin berzah ve hayal kavramlarından hareketle genel olarak İslam sanatını, ... more Bu çalışmada İbn Arabî’nin berzah ve hayal kavramlarından hareketle genel olarak İslam sanatını, özel olarak da sanat eserini yeni baştan düşünmeyi deniyoruz. Bize göre İslam sanatı hem güncel hem de metafizik anlamda berzahta (“ara”da) bulunmaktadır. İlk olarak, bu sanat hâlihazırda “eski” ile “modern” arasında tereddütler geçirmektedir. Bu zor durumun dezavantajları yanı sıra avantajları vardır. Zira, hakkı verildiği takdirde, bu arada bulunuş, İslam sanatının zenginleştirici bir imkânına dönüştürülebilir. İkinci olarak, İslam sanatı tam da metafizik anlamda arada yani berzahta bulunmakta ve gerçekte verimlerini oradan devşirmektedir. İslam sanatı haddizatında aisthesis’ten ziyade ara-da-lık ile karakterize olan hayal’e dayanmaktadır. Bu çalışmada biz İslam sanatının metafiziğini İbn Arabî’ye ait berzah kavramıyla onunla özsel anlamda bağlantılı olan hayal kavramından hareketle yeni baştan düşünmeyi teklif ediyoruz. Bu maksatla da örnekler arasında bir örneğe, Süleymaniye Camisi ö...
This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture... more This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture, namely ‘to know oneself’ and ‘to take care of the self,” which are linked strictly one to another, by underlying some similarities between this culture and sufi practices. And in the second part we focuse merely on sufism, its conceptions and practices concerning the improvement of the self which is supposed, in sufism, to be linked internally to the exploration of the truth. In fact, the present work, which sees sufism not only as an abstract seach for truth but also as an art of existence with ists concret implications, focuses on some strict connections between the (search for) truth and sufi practices which prepare the sâlik (the seeker) to receive the truth by refashioning his whole existence.
Bu calismada, Heidegger’in dusuncesinden hareketle, cagimizin temel bir meselesi olarak teknoloji... more Bu calismada, Heidegger’in dusuncesinden hareketle, cagimizin temel bir meselesi olarak teknolojiyi, dolayisiyla da varligin teknolojik kavranisini tartisacagiz. Cagimiza hâkim, otonom bir fenomen hâline gelmis bulunan teknoloji, insan ile varligin arasina girmekte ve insana varligin teknolojik bir kavranisini dayatmaktadir. Bu problematik kavrayis, insana varlikla bagini unutturmakta ve ona yeryuzunde bulunusun anlamini, giderek de anlamin kendini kaybettirmektedir. Hesâbi ve/veya temsili dusunme, teknolojik kavrayisi beslemekte ve desteklemektedir. Heidegger teknolojik kavrayisa karsi antidot olarak teemmuli dusunme tarzini one cikarmaktadir. Dusunmenin asli teemmuldur. Insan “dusunen varliktir” derken kastedilen onun “teemmul eden bir varlik” olmasidir. Teemmul, bizi dinginlige (Gelassenheit), dolayisiyla varligin hakikatine goturur. Heidegger, teemmuli dusunme ve dinginlik cercevesinde, teknolojiye ve teknolojik kavrayisa karsi, iki muhim tavirdan soz eder: “esyaya karsi kayitsi...
FROM THE ENVIRONMENT TO THE WOLD: AN INTRODUCTORY TO HEIDEGGER'S "WORLD&quot... more FROM THE ENVIRONMENT TO THE WOLD: AN INTRODUCTORY TO HEIDEGGER'S "WORLD" The mystical is not how the world is, but that it is. Ludwig Wittgenstein ÖZ Bu çalışma, Heidegger'in dünya kavramının analizine bir giriş niteliğindedir. Burada Varlık ve Zaman'da yer alıp bu konuyu ele alan paragraflar arasında bulunan §14, §15 ve §16'nın analiz ve yorumu hedeflenmektedir. Bu çerçevede, birbiriyle içsel bir biçimde bağlantılı olan dünya-da-olma, çevre-dünya, dün-ya, dünyasallık gibi temel kavramlar ele alınmakta ve işlenmektedir. Gerçek-te, Heidegger dünyasallık analizi üzerinden orada-varlık olarak Dasein'ın bir analizini gerçekleştirmeyi, bu yolla da haddizatında varlığın anlamını ortaya sermeyi amaçlamaktadır. Bunun için işe Dasein'ın çevre-dünya'daki gereçlerle tasalı-işgörme'de açığa çıkan varlık minvalini analiz ederek başlamakta, sonra da analizi çevre-dünya'dan dünya analizine yükseltmektedir. Filozofa göre, had-dizatında dünya varolanların basitçe bir toplamı değil ama Dasein'ın varoluşuna ait egzistansiyal bir belirlenimdir. Bu çalışmada bu minvaldeki meseleler ele alınmaktadır.
In this work, Heidegger's critique on Cartesian ontology of world is discussed and interprete... more In this work, Heidegger's critique on Cartesian ontology of world is discussed and interpreted. In Descartes, the world corresponds to the extented thing as finite substance, in contrast to the other finite substance, namely thinking thing. As to God, he is presented as the infinite substance, the ontological basis of these two finite substances. In his research on the world, Descartes ignores the sensatio, emphasizes intellectio and adopts an intellectualist approach. Likewise, he understands the world exclusively from the idea of extension and reduces the things of the world to the category of objects. Therefore, he jumps over other dimensions of worldliness. Heidegger's fundamental critique on Descartes' conception of the world is directed towards the objectivism and cognitiveism contained in this conception. According to Heidegger, before the things of the world become objective and cognitive, they are practical and use-based. The world opens itself to us in practice...
Heidegger’in Varlik ve Zaman adli eserindeki § 27’ye odaklanan bu calisma, herkes (das Man) sorun... more Heidegger’in Varlik ve Zaman adli eserindeki § 27’ye odaklanan bu calisma, herkes (das Man) sorunsalini ve onunla ilgili meseleleri analiz edip yorumlamayi amaclamaktadir. Birlikte-olma Dasein’in egzistansiyal-ontolojik bir belirlenimidir. Herkes ise birlikte-olma’nin gundeliklikte aldigi genel bir bicimdir. Dasein gundelik hayatta oncelikle ve cogunlukla herkes’tir yani kendi degil de her hangi biridir. Baska bir deyisle, Dasein’in gundelik hayattaki kendiligi, gercekte, bir herkes-kendiligidir; cunku bu kendilik herkes’e dagilmis vaziyettedir. Herkes’in Dasein uzerinde ortuk ve adi konmamis bir diktatorlugu soz konusudur; oylesine ki, Dasein, bu notr ve gayri sahsi ozneye kacinilmaz bir sekilde tâbidir: Gundelik varolusun anonim oznesi olan herkes, Dasein’i gundelik varolusunda butunuyle belirlemektedir. Bu durumda, Dasein’in karar, yargi ve degerlendirmeleri hakiki anlamda kendisine ait degildir; cunku o, herkes’e sogrulmus vaziyette olup sahici bir kendilige sahip olma imkâninda...
Bu felsefi denemede Türk dilinin imkânlarına yaslanarak, yeni
bir “varlık” tasavvuru ortaya koyma... more Bu felsefi denemede Türk dilinin imkânlarına yaslanarak, yeni bir “varlık” tasavvuru ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu tasavvur sonlu bir karaktere sahip olup “Olma” ve/veya “Ne” mefhumlarıyla asli bir bağlantı içerisinde bulunan varlığı trans-ontolojik bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır.
ÖZ Bu çalışma, kripto-pozitivist olarak adlandırdığımız bu çağda sanatın işlevini sorguluyor. Çağ... more ÖZ Bu çalışma, kripto-pozitivist olarak adlandırdığımız bu çağda sanatın işlevini sorguluyor. Çağımıza hâkim ideoloji olarak zihinlerimizi belirlemekte olan kripto-pozitivizm kartezyen açıklık ve seçiklik ilkesine dayanarak gizemli olanı indirgiyor ve metafizik olanı inkâr ediyor. İmdi sanat “açık seçiklik”ten “açık saçıklık”a geçildiği ve neredeyse her şeyin pornografikleştirildiği çağımızda gizemle teması yeniden sağlayabilir mi? Sanat dünyamıza kaybettiği gizemi iade edebilir mi? Bu çalışmada bunlar ve bunun gibi sorular ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Apaçıklık, açıklık ve seçiklik, sanat, kripto-pozitivizm, gizem, gizeme açıklık, afyon, vecd, metafizik.
ÖZ Heidegger'in Varlık ve Zaman adlı eserindeki § 27'ye odaklanan bu çalışma, herkes (das Man) so... more ÖZ Heidegger'in Varlık ve Zaman adlı eserindeki § 27'ye odaklanan bu çalışma, herkes (das Man) sorunsalını ve onunla ilgili meseleleri analiz edip yorumlamayı amaçlamaktadır. Birlikte-olma Dasein'ın egzistansiyal-ontolojik bir belirlenimidir. Herkes ise birlikte-olma'nın gündeliklikte aldığı genel bir biçimdir. Dasein gündelik hayatta öncelikle ve çoğunlukla herkes'tir yani kendi değil de her hangi biridir. Başka bir deyişle, Dasein'ın gündelik hayattaki kendiliği, gerçekte, bir herkes-kendiliğidir; çünkü bu kendilik herkes'e dağılmış vaziyettedir. Herkes'in Dasein üzerinde örtük ve adı konmamış bir diktatörlüğü söz konusudur; öylesine ki, Dasein, bu nötr ve gayri şahsi özneye kaçınılmaz bir şekilde tâbidir: Gündelik varoluşun anonim öznesi olan herkes, Dasein'ı gündelik varoluşunda bütünüyle belirlemektedir. Bu durumda, Dasein'ın karar, yargı ve değerlendirmeleri hakiki anlamda kendisine ait değildir; çünkü o, herkes'e soğrulmuş vaziyette olup sahici bir kendiliğe sahip olma imkânından uzaktır. Bu çalışmada aynı zamanda sıradanlık, kamusallık ve düzleştirme gibi herkes'in hâkimiyetini tesis ettiği yollar üzerinde durulmakta ve bu surette söz konusu hâkimiyetin nasıl cisimleştiği örneklendirilmektedir. Son olarak da, herkes'in sultasından kurtulup sahici bir kendiliğe ulaşmanın iki ayrıcalıklı yolu olarak teemmül ve sanat ele alınmaktadır: Bu iki imkân yoluyla insan gündelik ya da rutin hayatın yaydığı gaflet ve rehavetin dışına çıkabilir ve kendini bulabilir.
ÖZET Bu çalışmada, Heidegger’in düşüncesinden hareketle, çağımızın temel bir meselesi olarak tekn... more ÖZET Bu çalışmada, Heidegger’in düşüncesinden hareketle, çağımızın temel bir meselesi olarak teknolojiyi, dolayısıyla da varlığın teknolojik kavranışını tartışacağız. Çağımıza hâkim, otonom bir fenomen hâline gelmiş bulunan teknoloji, insan ile varlığın arasına girmekte ve insana varlığın teknolojik bir kavranışını dayatmaktadır. Bu problematik kavrayış, insana varlıkla bağını unutturmakta ve ona yeryüzünde bulunuşun anlamını, giderek de anlamın kendini kaybettirmektedir. Hesâbî ve/veya temsilî düşünme, teknolojik kavrayışı beslemekte ve desteklemektedir. Heidegger teknolojik kavrayışa karşı antidot olarak teemmülî düşünme tarzını öne çıkarmaktadır. Düşünmenin aslı teemmüldür. İnsan “düşünen varlıktır” derken kastedilen onun “teemmül eden bir varlık” olmasıdır. Teemmül, bizi dinginliğe (Gelassenheit), dolayısıyla varlığın hakikatine götürür. Heidegger, teemmülî düşünme ve dinginlik çerçevesinde, teknolojiye ve teknolojik kavrayışa karşı, iki mühim tavırdan söz eder: “eşyaya karşı kayıtsızlık” ve “gizeme açıklık”. Dinginlik içre ve teemmül üzere yaşayan insan, teknolojiye “hem evet hem hayır” demesini, dolayısıyla da teknolojik aygıtlarla uygun bir ilişki kurmasını bilir. Keza, varlıkla bağı taze kalan bu insan, yeryüzünde dingin ve anlamlı bir şekilde ikamet etmek nedir, bunu bilir. Heidegger’de teemmüli düşüncenin “eşyaya * Yrd. Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü. Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ cilt 19 say› 36 (2014/1), 197-XX Dîvân 2014/1 198 Özkan GÖZEL karşı kayıtsızlık”ın yanı sıra bir diğer bileşeni -işaret ettiğimiz üzere- “gizeme açıklık”tır. Biz her iki bileşeni teknolojik dünyamızda deneyimleyebiliriz. Kendimizi gizeme açık tuttuğumuzda, dünyanın temsilî ve/veya hesabi tasavvurunun dar ufuklarının ötesine geçmek mümkün olabilir. İmdi, bu surette biz, gizem olarak kalanı ya da kalması gerekeni bilimin indirgeyici ışığından kaçırabilir ve gizemin muammalığına saygı duymasını öğrenebiliriz. Bilimin veya teknik aklın gizeminden-ettiği dünyamızda, gizeme yani ölçülemeze, tanımlanamaza, kavranılamaza yeniden yer açabilir ve ölçünün, hesabın, tasarımın ve nesneleştirmenin çözülmüş-çözülecek bir şeyden ibaret olarak tasavvur ettiği varlığa sürpriz-karakterini iade edebiliriz; öyle ki, bu durumda, önüne-koyduğu (vor-stellen) her şeyi kolayca “bilme nesnesi” hâline getirip kendi terimlerine tercüme ederek tüketen teknik-bilimsel aklın indirgemeci tavrına karşı daima teyakkuz hâli içinde oluruz. Sonuçta, “eşyaya kayıtsızlık” ile “gizeme açıklığı” uhdesinde tutan insan, “hem evet hem hayır” dediği teknolojiyle uygun bir ilişki tarzı geliştirebilir ve yeryüzünde dingin bir ikamete yol bulabilir. Anahtar Kelimeler: Teknoloji, Varlık, Varlığın Teknolojik Kavranışı, Teemmülî Düşünme, Hesâbî Düşünme, Temsilî Düşünme, Gelassenheit, Dinginlik, Eşyaya Karşı Kayıtsızlık, Gizeme Açıklık, Esîr.
Öz Bir kavram ya da bir hadise olarak hakikat salt teorik, bütünüyle soyut ve hayattan kopuk bir ... more Öz Bir kavram ya da bir hadise olarak hakikat salt teorik, bütünüyle soyut ve hayattan kopuk bir şey olmayıp deneyim ile, öznelik ile veya öznenin deneyimi ile doğrudan bağlantılıdır. Hakikat özneye kendini deneyimde ve deneyim yoluyla açığa vurur. Öznenin hakikat deneyimi bir tür kaygılılık ve/ veya saygılılık içinden vuku bulur. Kendini özneye deneyimde açan hakikatin tezahürlerini dil içinde/n takip edebiliriz. Burada söz konusu ettiğimiz dil, tabiatıyla, bu makalenin yazıldığı, bizim de konuştuğumuz Türkçe olacaktır. Dil yalnızca bir araç (vasıta) değil, içinde olduğumuz bir ortamdır (vasat) da. Biz bu makalede klasik ratio-temelli felsefe tarzına mukabil dil-temelli felsefeyi öne alıyor ve hakikat-öznelik ilişkisini dilde (Türkçede) ve dil üzerinden (Türkçe üzerinden) incelemeyi hedefliyoruz. Bir yandan hakikatin bizzat özne ile ilişkisini haklılık-hakikilik-hakikatlilik kavramları üzerinden, toplumla ilişkisini hukuk ve hakkaniyet kavramları üzerinden, Tanrı ile ilişkisini de Hak kavramı üzerinden kurmaya çalışırken, diğer yandan bu kavramların araların Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ Cilt 21 say› 40 (2016/1), 71-95 Dîvân 2016/1 72 Özkan GÖZEL daki içsel-zorunlu bağlantıları göstermeyi umuyoruz. Etimolojik-semantik düzeyi metafizik düzeyle ilişkilendirmek bu çalışmada gözettiğimiz bir diğer amaçtır. Bu çalışma hakikat kavramının mahiyetini ortaya sermeyi değil, onu dildeki tezahürleri itibarıyla yakalamayı amaçlamaktadır. Burada tarif-esaslı klasik yaklaşım değil, tasvir-esaslı fenomenolojik yaklaşım temel alınmaktadır. Yine bu çerçevede, burada hakikatin varlığı-yokluğu ya da mahiyeti tartışmasına hiç girilmemekte fakat temel bir tez olarak hakikatin tesirî varlığı, yani hakikatin etkileri itibarıyla öznenin yaşantısında nasıl var olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Buna göre, biz hakikati spekülatif ve teorik olarak incelemezden önce onu yaşantımızda deneyimliyoruz ki, esasen bunun öncelikli şahidi konuştuğumuz dildir. Anahtar Kelimeler: Özne, Öznelik, Dil, Türkçe, Hak, Hakikat, Hakkaniyet, Hukuk, Hakikatlilik.
KAYGI - In a Foucaultian Perspective Sufism As An Art of Existence In a Foucaultian Perspective Sufism As An Art of Existence
This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture... more This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture, namely 'to know oneself' and 'to take care of the self," which are linked strictly one to another, by underlying some similarities between this culture and sufi practices. And in the second part we focuse merely on sufism, its conceptions and practices concerning the improvement of the self which is supposed, in sufism, to be linked internally to the exploration of the truth. In fact, the present work, which sees sufism not only as an abstract seach for truth but also as an art of existence with ists concret implications, focuses on some strict connections between the (search for) truth and sufi practices which prepare the sâlik (the seeker) to receive the truth by refashioning his whole existence.
Michel Foucault is an eminent French philosopher who lived in 20th century. After having studied ... more Michel Foucault is an eminent French philosopher who lived in 20th century. After having studied on the question of knowledge and that of power, he began to be interested in the question of ethics as a "relation to the self" in eighties. Subject's relation to himself which presupposes the self-governmentality shows how the subject constructs himself in history by means of practices of the self and how he gives meaning to this construction of the self. Foucault wants, by this way, to posit the historical ontology of the subject: The subject is not a constant substance, but a historically constructed being whose structure is contingent, that is to say, refashionable or open to transformation. The present work examines the notion of taking the care of the self, by working to clarify the relation of this notion with Delphic order "know thyself". In this respect, the work insists on how Platonism and, besides it, the Cartesian attitude put forward "know thyself" at the very detriment of the care of the self and of the techniques of the self, and on how, because of this situation, the very nature of knowledge and the access to the truth has been profoundly transformed along with the relations of philosophy and spirituality. The work discusses, finally, on the meaning of the care of the self and of the access to the truth in an actual and contemporary context.
Bu çalışmada İbn Arabî’nin berzah ve hayal kavramlarından hareketle genel olarak İslam sanatını, ... more Bu çalışmada İbn Arabî’nin berzah ve hayal kavramlarından hareketle genel olarak İslam sanatını, özel olarak da sanat eserini yeni baştan düşünmeyi deniyoruz. Bize göre İslam sanatı hem güncel hem de metafizik anlamda berzahta (“ara”da) bulunmaktadır. İlk olarak, bu sanat hâlihazırda “eski” ile “modern” arasında tereddütler geçirmektedir. Bu zor durumun dezavantajları yanı sıra avantajları vardır. Zira, hakkı verildiği takdirde, bu arada bulunuş, İslam sanatının zenginleştirici bir imkânına dönüştürülebilir. İkinci olarak, İslam sanatı tam da metafizik anlamda arada yani berzahta bulunmakta ve gerçekte verimlerini oradan devşirmektedir. İslam sanatı haddizatında aisthesis’ten ziyade ara-da-lık ile karakterize olan hayal’e dayanmaktadır. Bu çalışmada biz İslam sanatının metafiziğini İbn Arabî’ye ait berzah kavramıyla onunla özsel anlamda bağlantılı olan hayal kavramından hareketle yeni baştan düşünmeyi teklif ediyoruz. Bu maksatla da örnekler arasında bir örneğe, Süleymaniye Camisi ö...
This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture... more This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture, namely ‘to know oneself’ and ‘to take care of the self,” which are linked strictly one to another, by underlying some similarities between this culture and sufi practices. And in the second part we focuse merely on sufism, its conceptions and practices concerning the improvement of the self which is supposed, in sufism, to be linked internally to the exploration of the truth. In fact, the present work, which sees sufism not only as an abstract seach for truth but also as an art of existence with ists concret implications, focuses on some strict connections between the (search for) truth and sufi practices which prepare the sâlik (the seeker) to receive the truth by refashioning his whole existence.
Bu calismada, Heidegger’in dusuncesinden hareketle, cagimizin temel bir meselesi olarak teknoloji... more Bu calismada, Heidegger’in dusuncesinden hareketle, cagimizin temel bir meselesi olarak teknolojiyi, dolayisiyla da varligin teknolojik kavranisini tartisacagiz. Cagimiza hâkim, otonom bir fenomen hâline gelmis bulunan teknoloji, insan ile varligin arasina girmekte ve insana varligin teknolojik bir kavranisini dayatmaktadir. Bu problematik kavrayis, insana varlikla bagini unutturmakta ve ona yeryuzunde bulunusun anlamini, giderek de anlamin kendini kaybettirmektedir. Hesâbi ve/veya temsili dusunme, teknolojik kavrayisi beslemekte ve desteklemektedir. Heidegger teknolojik kavrayisa karsi antidot olarak teemmuli dusunme tarzini one cikarmaktadir. Dusunmenin asli teemmuldur. Insan “dusunen varliktir” derken kastedilen onun “teemmul eden bir varlik” olmasidir. Teemmul, bizi dinginlige (Gelassenheit), dolayisiyla varligin hakikatine goturur. Heidegger, teemmuli dusunme ve dinginlik cercevesinde, teknolojiye ve teknolojik kavrayisa karsi, iki muhim tavirdan soz eder: “esyaya karsi kayitsi...
FROM THE ENVIRONMENT TO THE WOLD: AN INTRODUCTORY TO HEIDEGGER'S "WORLD&quot... more FROM THE ENVIRONMENT TO THE WOLD: AN INTRODUCTORY TO HEIDEGGER'S "WORLD" The mystical is not how the world is, but that it is. Ludwig Wittgenstein ÖZ Bu çalışma, Heidegger'in dünya kavramının analizine bir giriş niteliğindedir. Burada Varlık ve Zaman'da yer alıp bu konuyu ele alan paragraflar arasında bulunan §14, §15 ve §16'nın analiz ve yorumu hedeflenmektedir. Bu çerçevede, birbiriyle içsel bir biçimde bağlantılı olan dünya-da-olma, çevre-dünya, dün-ya, dünyasallık gibi temel kavramlar ele alınmakta ve işlenmektedir. Gerçek-te, Heidegger dünyasallık analizi üzerinden orada-varlık olarak Dasein'ın bir analizini gerçekleştirmeyi, bu yolla da haddizatında varlığın anlamını ortaya sermeyi amaçlamaktadır. Bunun için işe Dasein'ın çevre-dünya'daki gereçlerle tasalı-işgörme'de açığa çıkan varlık minvalini analiz ederek başlamakta, sonra da analizi çevre-dünya'dan dünya analizine yükseltmektedir. Filozofa göre, had-dizatında dünya varolanların basitçe bir toplamı değil ama Dasein'ın varoluşuna ait egzistansiyal bir belirlenimdir. Bu çalışmada bu minvaldeki meseleler ele alınmaktadır.
In this work, Heidegger's critique on Cartesian ontology of world is discussed and interprete... more In this work, Heidegger's critique on Cartesian ontology of world is discussed and interpreted. In Descartes, the world corresponds to the extented thing as finite substance, in contrast to the other finite substance, namely thinking thing. As to God, he is presented as the infinite substance, the ontological basis of these two finite substances. In his research on the world, Descartes ignores the sensatio, emphasizes intellectio and adopts an intellectualist approach. Likewise, he understands the world exclusively from the idea of extension and reduces the things of the world to the category of objects. Therefore, he jumps over other dimensions of worldliness. Heidegger's fundamental critique on Descartes' conception of the world is directed towards the objectivism and cognitiveism contained in this conception. According to Heidegger, before the things of the world become objective and cognitive, they are practical and use-based. The world opens itself to us in practice...
Heidegger’in Varlik ve Zaman adli eserindeki § 27’ye odaklanan bu calisma, herkes (das Man) sorun... more Heidegger’in Varlik ve Zaman adli eserindeki § 27’ye odaklanan bu calisma, herkes (das Man) sorunsalini ve onunla ilgili meseleleri analiz edip yorumlamayi amaclamaktadir. Birlikte-olma Dasein’in egzistansiyal-ontolojik bir belirlenimidir. Herkes ise birlikte-olma’nin gundeliklikte aldigi genel bir bicimdir. Dasein gundelik hayatta oncelikle ve cogunlukla herkes’tir yani kendi degil de her hangi biridir. Baska bir deyisle, Dasein’in gundelik hayattaki kendiligi, gercekte, bir herkes-kendiligidir; cunku bu kendilik herkes’e dagilmis vaziyettedir. Herkes’in Dasein uzerinde ortuk ve adi konmamis bir diktatorlugu soz konusudur; oylesine ki, Dasein, bu notr ve gayri sahsi ozneye kacinilmaz bir sekilde tâbidir: Gundelik varolusun anonim oznesi olan herkes, Dasein’i gundelik varolusunda butunuyle belirlemektedir. Bu durumda, Dasein’in karar, yargi ve degerlendirmeleri hakiki anlamda kendisine ait degildir; cunku o, herkes’e sogrulmus vaziyette olup sahici bir kendilige sahip olma imkâninda...
Bu felsefi denemede Türk dilinin imkânlarına yaslanarak, yeni
bir “varlık” tasavvuru ortaya koyma... more Bu felsefi denemede Türk dilinin imkânlarına yaslanarak, yeni bir “varlık” tasavvuru ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu tasavvur sonlu bir karaktere sahip olup “Olma” ve/veya “Ne” mefhumlarıyla asli bir bağlantı içerisinde bulunan varlığı trans-ontolojik bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır.
ÖZ Bu çalışma, kripto-pozitivist olarak adlandırdığımız bu çağda sanatın işlevini sorguluyor. Çağ... more ÖZ Bu çalışma, kripto-pozitivist olarak adlandırdığımız bu çağda sanatın işlevini sorguluyor. Çağımıza hâkim ideoloji olarak zihinlerimizi belirlemekte olan kripto-pozitivizm kartezyen açıklık ve seçiklik ilkesine dayanarak gizemli olanı indirgiyor ve metafizik olanı inkâr ediyor. İmdi sanat “açık seçiklik”ten “açık saçıklık”a geçildiği ve neredeyse her şeyin pornografikleştirildiği çağımızda gizemle teması yeniden sağlayabilir mi? Sanat dünyamıza kaybettiği gizemi iade edebilir mi? Bu çalışmada bunlar ve bunun gibi sorular ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Apaçıklık, açıklık ve seçiklik, sanat, kripto-pozitivizm, gizem, gizeme açıklık, afyon, vecd, metafizik.
ÖZ Heidegger'in Varlık ve Zaman adlı eserindeki § 27'ye odaklanan bu çalışma, herkes (das Man) so... more ÖZ Heidegger'in Varlık ve Zaman adlı eserindeki § 27'ye odaklanan bu çalışma, herkes (das Man) sorunsalını ve onunla ilgili meseleleri analiz edip yorumlamayı amaçlamaktadır. Birlikte-olma Dasein'ın egzistansiyal-ontolojik bir belirlenimidir. Herkes ise birlikte-olma'nın gündeliklikte aldığı genel bir biçimdir. Dasein gündelik hayatta öncelikle ve çoğunlukla herkes'tir yani kendi değil de her hangi biridir. Başka bir deyişle, Dasein'ın gündelik hayattaki kendiliği, gerçekte, bir herkes-kendiliğidir; çünkü bu kendilik herkes'e dağılmış vaziyettedir. Herkes'in Dasein üzerinde örtük ve adı konmamış bir diktatörlüğü söz konusudur; öylesine ki, Dasein, bu nötr ve gayri şahsi özneye kaçınılmaz bir şekilde tâbidir: Gündelik varoluşun anonim öznesi olan herkes, Dasein'ı gündelik varoluşunda bütünüyle belirlemektedir. Bu durumda, Dasein'ın karar, yargı ve değerlendirmeleri hakiki anlamda kendisine ait değildir; çünkü o, herkes'e soğrulmuş vaziyette olup sahici bir kendiliğe sahip olma imkânından uzaktır. Bu çalışmada aynı zamanda sıradanlık, kamusallık ve düzleştirme gibi herkes'in hâkimiyetini tesis ettiği yollar üzerinde durulmakta ve bu surette söz konusu hâkimiyetin nasıl cisimleştiği örneklendirilmektedir. Son olarak da, herkes'in sultasından kurtulup sahici bir kendiliğe ulaşmanın iki ayrıcalıklı yolu olarak teemmül ve sanat ele alınmaktadır: Bu iki imkân yoluyla insan gündelik ya da rutin hayatın yaydığı gaflet ve rehavetin dışına çıkabilir ve kendini bulabilir.
ÖZET Bu çalışmada, Heidegger’in düşüncesinden hareketle, çağımızın temel bir meselesi olarak tekn... more ÖZET Bu çalışmada, Heidegger’in düşüncesinden hareketle, çağımızın temel bir meselesi olarak teknolojiyi, dolayısıyla da varlığın teknolojik kavranışını tartışacağız. Çağımıza hâkim, otonom bir fenomen hâline gelmiş bulunan teknoloji, insan ile varlığın arasına girmekte ve insana varlığın teknolojik bir kavranışını dayatmaktadır. Bu problematik kavrayış, insana varlıkla bağını unutturmakta ve ona yeryüzünde bulunuşun anlamını, giderek de anlamın kendini kaybettirmektedir. Hesâbî ve/veya temsilî düşünme, teknolojik kavrayışı beslemekte ve desteklemektedir. Heidegger teknolojik kavrayışa karşı antidot olarak teemmülî düşünme tarzını öne çıkarmaktadır. Düşünmenin aslı teemmüldür. İnsan “düşünen varlıktır” derken kastedilen onun “teemmül eden bir varlık” olmasıdır. Teemmül, bizi dinginliğe (Gelassenheit), dolayısıyla varlığın hakikatine götürür. Heidegger, teemmülî düşünme ve dinginlik çerçevesinde, teknolojiye ve teknolojik kavrayışa karşı, iki mühim tavırdan söz eder: “eşyaya karşı kayıtsızlık” ve “gizeme açıklık”. Dinginlik içre ve teemmül üzere yaşayan insan, teknolojiye “hem evet hem hayır” demesini, dolayısıyla da teknolojik aygıtlarla uygun bir ilişki kurmasını bilir. Keza, varlıkla bağı taze kalan bu insan, yeryüzünde dingin ve anlamlı bir şekilde ikamet etmek nedir, bunu bilir. Heidegger’de teemmüli düşüncenin “eşyaya * Yrd. Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü. Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ cilt 19 say› 36 (2014/1), 197-XX Dîvân 2014/1 198 Özkan GÖZEL karşı kayıtsızlık”ın yanı sıra bir diğer bileşeni -işaret ettiğimiz üzere- “gizeme açıklık”tır. Biz her iki bileşeni teknolojik dünyamızda deneyimleyebiliriz. Kendimizi gizeme açık tuttuğumuzda, dünyanın temsilî ve/veya hesabi tasavvurunun dar ufuklarının ötesine geçmek mümkün olabilir. İmdi, bu surette biz, gizem olarak kalanı ya da kalması gerekeni bilimin indirgeyici ışığından kaçırabilir ve gizemin muammalığına saygı duymasını öğrenebiliriz. Bilimin veya teknik aklın gizeminden-ettiği dünyamızda, gizeme yani ölçülemeze, tanımlanamaza, kavranılamaza yeniden yer açabilir ve ölçünün, hesabın, tasarımın ve nesneleştirmenin çözülmüş-çözülecek bir şeyden ibaret olarak tasavvur ettiği varlığa sürpriz-karakterini iade edebiliriz; öyle ki, bu durumda, önüne-koyduğu (vor-stellen) her şeyi kolayca “bilme nesnesi” hâline getirip kendi terimlerine tercüme ederek tüketen teknik-bilimsel aklın indirgemeci tavrına karşı daima teyakkuz hâli içinde oluruz. Sonuçta, “eşyaya kayıtsızlık” ile “gizeme açıklığı” uhdesinde tutan insan, “hem evet hem hayır” dediği teknolojiyle uygun bir ilişki tarzı geliştirebilir ve yeryüzünde dingin bir ikamete yol bulabilir. Anahtar Kelimeler: Teknoloji, Varlık, Varlığın Teknolojik Kavranışı, Teemmülî Düşünme, Hesâbî Düşünme, Temsilî Düşünme, Gelassenheit, Dinginlik, Eşyaya Karşı Kayıtsızlık, Gizeme Açıklık, Esîr.
Öz Bir kavram ya da bir hadise olarak hakikat salt teorik, bütünüyle soyut ve hayattan kopuk bir ... more Öz Bir kavram ya da bir hadise olarak hakikat salt teorik, bütünüyle soyut ve hayattan kopuk bir şey olmayıp deneyim ile, öznelik ile veya öznenin deneyimi ile doğrudan bağlantılıdır. Hakikat özneye kendini deneyimde ve deneyim yoluyla açığa vurur. Öznenin hakikat deneyimi bir tür kaygılılık ve/ veya saygılılık içinden vuku bulur. Kendini özneye deneyimde açan hakikatin tezahürlerini dil içinde/n takip edebiliriz. Burada söz konusu ettiğimiz dil, tabiatıyla, bu makalenin yazıldığı, bizim de konuştuğumuz Türkçe olacaktır. Dil yalnızca bir araç (vasıta) değil, içinde olduğumuz bir ortamdır (vasat) da. Biz bu makalede klasik ratio-temelli felsefe tarzına mukabil dil-temelli felsefeyi öne alıyor ve hakikat-öznelik ilişkisini dilde (Türkçede) ve dil üzerinden (Türkçe üzerinden) incelemeyi hedefliyoruz. Bir yandan hakikatin bizzat özne ile ilişkisini haklılık-hakikilik-hakikatlilik kavramları üzerinden, toplumla ilişkisini hukuk ve hakkaniyet kavramları üzerinden, Tanrı ile ilişkisini de Hak kavramı üzerinden kurmaya çalışırken, diğer yandan bu kavramların araların Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ Cilt 21 say› 40 (2016/1), 71-95 Dîvân 2016/1 72 Özkan GÖZEL daki içsel-zorunlu bağlantıları göstermeyi umuyoruz. Etimolojik-semantik düzeyi metafizik düzeyle ilişkilendirmek bu çalışmada gözettiğimiz bir diğer amaçtır. Bu çalışma hakikat kavramının mahiyetini ortaya sermeyi değil, onu dildeki tezahürleri itibarıyla yakalamayı amaçlamaktadır. Burada tarif-esaslı klasik yaklaşım değil, tasvir-esaslı fenomenolojik yaklaşım temel alınmaktadır. Yine bu çerçevede, burada hakikatin varlığı-yokluğu ya da mahiyeti tartışmasına hiç girilmemekte fakat temel bir tez olarak hakikatin tesirî varlığı, yani hakikatin etkileri itibarıyla öznenin yaşantısında nasıl var olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Buna göre, biz hakikati spekülatif ve teorik olarak incelemezden önce onu yaşantımızda deneyimliyoruz ki, esasen bunun öncelikli şahidi konuştuğumuz dildir. Anahtar Kelimeler: Özne, Öznelik, Dil, Türkçe, Hak, Hakikat, Hakkaniyet, Hukuk, Hakikatlilik.
KAYGI - In a Foucaultian Perspective Sufism As An Art of Existence In a Foucaultian Perspective Sufism As An Art of Existence
This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture... more This work is composed of two parts. In the first part, we examine two principles of Antic culture, namely 'to know oneself' and 'to take care of the self," which are linked strictly one to another, by underlying some similarities between this culture and sufi practices. And in the second part we focuse merely on sufism, its conceptions and practices concerning the improvement of the self which is supposed, in sufism, to be linked internally to the exploration of the truth. In fact, the present work, which sees sufism not only as an abstract seach for truth but also as an art of existence with ists concret implications, focuses on some strict connections between the (search for) truth and sufi practices which prepare the sâlik (the seeker) to receive the truth by refashioning his whole existence.
Michel Foucault is an eminent French philosopher who lived in 20th century. After having studied ... more Michel Foucault is an eminent French philosopher who lived in 20th century. After having studied on the question of knowledge and that of power, he began to be interested in the question of ethics as a "relation to the self" in eighties. Subject's relation to himself which presupposes the self-governmentality shows how the subject constructs himself in history by means of practices of the self and how he gives meaning to this construction of the self. Foucault wants, by this way, to posit the historical ontology of the subject: The subject is not a constant substance, but a historically constructed being whose structure is contingent, that is to say, refashionable or open to transformation. The present work examines the notion of taking the care of the self, by working to clarify the relation of this notion with Delphic order "know thyself". In this respect, the work insists on how Platonism and, besides it, the Cartesian attitude put forward "know thyself" at the very detriment of the care of the self and of the techniques of the self, and on how, because of this situation, the very nature of knowledge and the access to the truth has been profoundly transformed along with the relations of philosophy and spirituality. The work discusses, finally, on the meaning of the care of the self and of the access to the truth in an actual and contemporary context.
Uploads
Papers by Özkan Gözel
bir “varlık” tasavvuru ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu tasavvur sonlu bir karaktere sahip olup “Olma” ve/veya “Ne” mefhumlarıyla asli bir bağlantı içerisinde bulunan varlığı trans-ontolojik bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Varlık,
Oluş, Durum, Kıyamet, Özne, Sonsuz
* Yrd. Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü.
Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ cilt 19 say› 36 (2014/1), 197-XX
Dîvân 2014/1
198
Özkan GÖZEL
karşı kayıtsızlık”ın yanı sıra bir diğer bileşeni -işaret ettiğimiz üzere- “gizeme açıklık”tır. Biz her iki bileşeni teknolojik dünyamızda deneyimleyebiliriz. Kendimizi gizeme açık tuttuğumuzda, dünyanın temsilî ve/veya hesabi tasavvurunun dar ufuklarının ötesine geçmek mümkün olabilir. İmdi, bu surette biz, gizem olarak kalanı ya da kalması gerekeni bilimin indirgeyici ışığından kaçırabilir ve gizemin muammalığına saygı duymasını öğrenebiliriz. Bilimin veya teknik aklın gizeminden-ettiği dünyamızda, gizeme yani ölçülemeze, tanımlanamaza, kavranılamaza yeniden yer açabilir ve ölçünün, hesabın, tasarımın ve nesneleştirmenin çözülmüş-çözülecek bir şeyden ibaret olarak tasavvur ettiği varlığa sürpriz-karakterini iade edebiliriz; öyle ki, bu durumda, önüne-koyduğu (vor-stellen) her şeyi kolayca “bilme nesnesi” hâline getirip kendi terimlerine tercüme ederek tüketen teknik-bilimsel aklın indirgemeci tavrına karşı daima teyakkuz hâli içinde oluruz. Sonuçta, “eşyaya kayıtsızlık” ile “gizeme açıklığı” uhdesinde tutan insan, “hem evet hem hayır” dediği teknolojiyle uygun bir ilişki tarzı geliştirebilir ve yeryüzünde dingin bir ikamete yol bulabilir. Anahtar Kelimeler: Teknoloji, Varlık, Varlığın Teknolojik Kavranışı, Teemmülî Düşünme, Hesâbî Düşünme, Temsilî Düşünme, Gelassenheit, Dinginlik, Eşyaya Karşı Kayıtsızlık, Gizeme Açıklık, Esîr.
Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ Cilt 21 say› 40 (2016/1), 71-95
Dîvân 2016/1
72
Özkan GÖZEL
daki içsel-zorunlu bağlantıları göstermeyi umuyoruz. Etimolojik-semantik düzeyi metafizik düzeyle ilişkilendirmek bu çalışmada gözettiğimiz bir diğer amaçtır. Bu çalışma hakikat kavramının mahiyetini ortaya sermeyi değil, onu dildeki tezahürleri itibarıyla yakalamayı amaçlamaktadır. Burada tarif-esaslı klasik yaklaşım değil, tasvir-esaslı fenomenolojik yaklaşım temel alınmaktadır. Yine bu çerçevede, burada hakikatin varlığı-yokluğu ya da mahiyeti tartışmasına hiç girilmemekte fakat temel bir tez olarak hakikatin tesirî varlığı, yani hakikatin etkileri itibarıyla öznenin yaşantısında nasıl var olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Buna göre, biz hakikati spekülatif ve teorik olarak incelemezden önce onu yaşantımızda deneyimliyoruz ki, esasen bunun öncelikli şahidi konuştuğumuz dildir. Anahtar Kelimeler: Özne, Öznelik, Dil, Türkçe, Hak, Hakikat, Hakkaniyet, Hukuk, Hakikatlilik.
bir “varlık” tasavvuru ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu tasavvur sonlu bir karaktere sahip olup “Olma” ve/veya “Ne” mefhumlarıyla asli bir bağlantı içerisinde bulunan varlığı trans-ontolojik bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Varlık,
Oluş, Durum, Kıyamet, Özne, Sonsuz
* Yrd. Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü.
Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ cilt 19 say› 36 (2014/1), 197-XX
Dîvân 2014/1
198
Özkan GÖZEL
karşı kayıtsızlık”ın yanı sıra bir diğer bileşeni -işaret ettiğimiz üzere- “gizeme açıklık”tır. Biz her iki bileşeni teknolojik dünyamızda deneyimleyebiliriz. Kendimizi gizeme açık tuttuğumuzda, dünyanın temsilî ve/veya hesabi tasavvurunun dar ufuklarının ötesine geçmek mümkün olabilir. İmdi, bu surette biz, gizem olarak kalanı ya da kalması gerekeni bilimin indirgeyici ışığından kaçırabilir ve gizemin muammalığına saygı duymasını öğrenebiliriz. Bilimin veya teknik aklın gizeminden-ettiği dünyamızda, gizeme yani ölçülemeze, tanımlanamaza, kavranılamaza yeniden yer açabilir ve ölçünün, hesabın, tasarımın ve nesneleştirmenin çözülmüş-çözülecek bir şeyden ibaret olarak tasavvur ettiği varlığa sürpriz-karakterini iade edebiliriz; öyle ki, bu durumda, önüne-koyduğu (vor-stellen) her şeyi kolayca “bilme nesnesi” hâline getirip kendi terimlerine tercüme ederek tüketen teknik-bilimsel aklın indirgemeci tavrına karşı daima teyakkuz hâli içinde oluruz. Sonuçta, “eşyaya kayıtsızlık” ile “gizeme açıklığı” uhdesinde tutan insan, “hem evet hem hayır” dediği teknolojiyle uygun bir ilişki tarzı geliştirebilir ve yeryüzünde dingin bir ikamete yol bulabilir. Anahtar Kelimeler: Teknoloji, Varlık, Varlığın Teknolojik Kavranışı, Teemmülî Düşünme, Hesâbî Düşünme, Temsilî Düşünme, Gelassenheit, Dinginlik, Eşyaya Karşı Kayıtsızlık, Gizeme Açıklık, Esîr.
Dîvân DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMALAR DERGİSİ Cilt 21 say› 40 (2016/1), 71-95
Dîvân 2016/1
72
Özkan GÖZEL
daki içsel-zorunlu bağlantıları göstermeyi umuyoruz. Etimolojik-semantik düzeyi metafizik düzeyle ilişkilendirmek bu çalışmada gözettiğimiz bir diğer amaçtır. Bu çalışma hakikat kavramının mahiyetini ortaya sermeyi değil, onu dildeki tezahürleri itibarıyla yakalamayı amaçlamaktadır. Burada tarif-esaslı klasik yaklaşım değil, tasvir-esaslı fenomenolojik yaklaşım temel alınmaktadır. Yine bu çerçevede, burada hakikatin varlığı-yokluğu ya da mahiyeti tartışmasına hiç girilmemekte fakat temel bir tez olarak hakikatin tesirî varlığı, yani hakikatin etkileri itibarıyla öznenin yaşantısında nasıl var olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Buna göre, biz hakikati spekülatif ve teorik olarak incelemezden önce onu yaşantımızda deneyimliyoruz ki, esasen bunun öncelikli şahidi konuştuğumuz dildir. Anahtar Kelimeler: Özne, Öznelik, Dil, Türkçe, Hak, Hakikat, Hakkaniyet, Hukuk, Hakikatlilik.