AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology, 2013
Yeni ve farklı dünyalar arayan, daha iyi koşullarda yaşamak isteyen insanlar tarih boyunca hep gö... more Yeni ve farklı dünyalar arayan, daha iyi koşullarda yaşamak isteyen insanlar tarih boyunca hep göç etmeye yönelmişlerdir. Göçün nedeni, verili gerçekliği reddetme ve bu reddedişi umutla birleştirerek arayışa geçmektir. Kendi yurdundan uzaklaşma, yollara düşme ve gideceği yerin nasıl bir yer olduğunu ayrıntılarıyla bilmeme durumu, çok sayıda riskin hatta ölümün bile göze alındığı süreçleri beraberinde getirir. Günümüzde göç, kaçak ya da yasadışı göçmenlik, küreselleşme süreci ile birlikte ölüm, yaralanma, tutuklanma ya da geri iadelerle sonuçlanır olmuş, çok sayıda yasadışı örgütün uluslararası alanda en kârlı faaliyet alanına dönüşmüş, devlet politikalarında ve uluslararası alanda büyük bir sorun olarak kendini dayatır hale gelmiştir. Bu çalışmada genelde medyada ve özelde internet haberciliğinde göç olgusunun işlenme biçimi, kullanılan söylem ve bazı süreçlerin haber yapılıp bazılarının yapılmaması gibi sorunlara dikkat çekilmek istenmekte; internet haberciliğinin getirdiği sorunla...
ÖZETModern dönemde büyük hızla gelişen Kitle İletişim Araçlarının ve diğer ekonomik-sosyolojik sü... more ÖZETModern dönemde büyük hızla gelişen Kitle İletişim Araçlarının ve diğer ekonomik-sosyolojik süreçlerin etkisi ile Sanatta Eleştirellik giderek zorlaşmış, eleştirel olmanın sanatçıya ödetilen bedeli ağırlaşmıştır. Bu sürecin sanatın ve sanatçının eleştirellikten ve özerklikten vazgeçişini yarattığını açımlamaya çalıştığım bu doktora tezinde, söz konusu çıkarımlara ulaşabilmek için öncelikle Sanat Tarihini irdelemek, oradaki eleştirel-süreci görmek gerekli olmuştur. Bu nedenle tezin İkinci ve Üçüncü Bölümlerinde Sanat Tarihinde Eleştirel Süreç incelenmiştir. Primitive dönemden günümüze dek irdelemeye çalıştığım bu uzun sürecin iktisadi-sosyal ve düşünsel alandaki temelleri ise Birinci bölümün konusunu oluşturmuştur. Birinci Bölüm, böylece, tüm Dünya tarihinin İkinci ve Üçüncü Bölümlere zemin oluşturacak şekildeki genel bir değerlendirmesidir.Birinci, İkinci ve Üçüncü Bölümlerin sonucu olan ve tezin ana temasını oluşturan Dördüncü Bölümde Sanat'ın ne olduğu, Sanatta Eleştirelliğ...
Yeni iletişim teknolojilerinin Gelişimi Bağlamında kent Özet Kapitalizmin gelişiminden sonra mode... more Yeni iletişim teknolojilerinin Gelişimi Bağlamında kent Özet Kapitalizmin gelişiminden sonra modernleşerek büyüyen kent, sermaye için hep bir artı-ürün elde etme alanı olmuştur. Burjuva kent bir iktidar alanı olarak sadece son teknolojilerin, son moda trendlerin, yeni yaşam tarzlarının, yeni tüketim formlarının geliştiği bir alan değildir. O aynı zamanda büyük sorunların, sınıfsal çelişkilerin, dramların ve çatışmaların da yeniden-üretildiği alandır. Günümüzün yeni iletişim teknolojileri neoliberal küreselleşme ideolojisi ile birlikte kullanılmış ve bu sayede tüm kentlerin sınırsız ve sonsuz bir tek pazar olarak algılanması, hiçbir coğrafi, ekonomik ya da diğer engele takılmadan yoluna devam etmesi sağlanmıştır. Bu süreçte her kentin kendini tanıtması yeni medya ve sosyal medyada aktif olması ile doğrudan ilgilidir. Diğer kent yönetimleri ile rekabet etmek ve daha fazla sermaye çekmek de ağda online olmakla ilgilidir. Küresel kentlerin bugünkü hedefleri akıllı-kent, e-kent, siber-kent vb. gibi tasarılara dönüşmüştür. Bu kentler teknolojik olarak akıllı, siber, süper vb. olabilirler. Ancak aynı zamanda çok sayıda ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik sorunu üretmekte ve güvencesiz iş, aşırı hızlı yaşam, çevre kirliliği, gözetim, yabancılaşma, kimlik bölünmesi gibi çok sayıda sorunun büyümesine zemin oluşturmaktadırlar.
AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology, 2014
Yeni medyanın küresel şirketlerle ve medya şirketleri ile ilişkisi günden güne artan bir yoğunlaş... more Yeni medyanın küresel şirketlerle ve medya şirketleri ile ilişkisi günden güne artan bir yoğunlaşma ve bağlılık biçimine dönüşmektedir. Yeni medya küreselleşme süreci ve küresel şirketler açısından, kapitalizmin temel unsurları kadar hayatiyet kazanmıştır. Her türlü tanıtım, reklam, halkla ilişkiler, açıklama, bilgi verme süreçleri yeni medya ve sosyal medya üzerinden sürmekte, ayrıca veri, bilgi ve enformasyon toplama ile haber alma, gözetleme, denetleme, kontrol sistemleri kurma, müşterileri yönlendirme, kullanıcıları izleme gibi süreçler de yine yeni medya ve onun bir dalı olan sosyal medya üzerinden devam etmektedir. Bu süreçte küresel şirketler kendi gereksinim duydukları her tür enformasyon ve gözetim süreci için yeni medya ve sosyal medya uzmanı olan sanal ekipleri çalıştırmakta, bu ekipler aracılığıyla crowdsourcing olarak adlandırılan "kitlelerin gücünden" yani her türlü kitlesel-kaynaktan çok yönlü olarak yararlanmaktadırlar. Bu nedenle yeni ekonomiye dijital ekonomi de denmektedir. Ancak küresel şirketler aynı zamanda ulus-devletin yapısını ve işlevini değiştirmekte, yerel-olanı yok etmekte, tüketim kültürü için kitle kültürü ve popüler kültürün özelliklerini kullanmakta, esnek çalışma sistemini ve bu yolla da sosyal güvencesizliği yaygınlaştırmaktadırlar. Bu makalede ayrıca küresel şirketlerin yeni medyada uyguladıkları sanal ekiplerin faaliyet alanları ve crowdsourcing olgusu da tartışılmaktadır.
Abstract
After the development of capitalism, the city which has been modernized and advanced has... more Abstract After the development of capitalism, the city which has been modernized and advanced has always been a surplus-production area for the capital. The bourgeois city as an area of power is not only an area where the latest technologies, the latest fashion trends, new lifestyles, new forms of consumption. It is also the area where big problems, class contradictions, dramas and conflicts are reproduced. Today's new communication technologies have been used in conjunction with the ideology of neoliberal globalization, and all cities have been perceived as an infinite and endless single market and have continued without any geographical, economic or other obstacles. In this process, each city's self-promotion is directly related to its being active in new media and social media. Competing with other urban governments and attracting more capital is also about being online on the network. Today's goals of global cities have turned into smart-city, e-city, cyber-city etc. designs. These cities can be technologically intelligent, cyber, super etc. At the same time, however, cities produce a number of economic, political, sociological and psychological problems, and cause many problems such as precarious work, excessive speed of life, environmental pollution, surveillance, alienation and identity division.
Özet Kapitalizmin gelişiminden sonra modernleşerek büyüyen kent, sermaye için hep bir artı-ürün elde etme alanı olmuştur. Burjuva kent bir iktidar alanı olarak sadece son teknolojilerin, son moda trendlerin, yeni yaşam tarzlarının, yeni tü-ketim formlarının geliştiği bir alan değildir. O aynı zamanda büyük sorunların, sınıfsal çelişkilerin, dramların ve çatışmaların da yeniden-üretildiği alandır. Günümüzün yeni iletişim teknolojileri neoliberal küreselleşme ideolojisi ile birlikte kullanılmış ve bu sayede tüm kentlerin sınırsız ve sonsuz bir tek pazar olarak algılanması, hiçbir coğrafi, ekonomik ya da diğer engele takılmadan yo-luna devam etmesi sağlanmıştır. Bu süreçte her kentin kendini tanıtması yeni medya ve sosyal medyada aktif olması ile doğrudan ilgilidir. Diğer kent yöne-timleri ile rekabet etmek ve daha fazla sermaye çekmek de ağda online olmak-la ilgilidir. Küresel kentlerin bugünkü hedefleri akıllı-kent, e-kent, siber-kent vb. gibi tasarılara dönüşmüştür. Bu kentler teknolojik olarak akıllı, siber, süper vb. olabilirler. Ancak aynı zamanda çok sayıda ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik sorunu üretmekte ve güvencesiz iş, aşırı hızlı yaşam, çevre kirliliği, gözetim, yabancılaşma, kimlik bölünmesi gibi çok sayıda sorunun büyümesine zemin oluşturmaktadırlar. Anahtar Kelimeler: yeni iletişim teknolojileri, kent, akıllı-kent.
ASOS JOURNAL THE JOURNAL OF ACADEMİC SOCİAL SCİENCE, 2016
ÖZ
20. yüzyıl boyunca kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda sosyoloji, kültür, tarih, siy... more ÖZ 20. yüzyıl boyunca kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda sosyoloji, kültür, tarih, siyaset ve coğrafya gibi alanlarda farklı çalışmalar yapılmıştır. Kitle iletişim araçları teriminin yerini zaman içerisinde daha çok ‘medya’ terimi almış, bu da Medya Psikolojisi, Medya Sosyolojisi şeklindeki adlandırmalara zemin oluşturmuştur. 20. yüzyıl boyunca farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla birlikte de ele almışlardır. Bu çalışmada, interdisipliner bir alan olan Medya Psikolojisinin 80’lerin ikinci yarısında Psikoloji biliminin bir alt alanı olarak tanımlanmasından önceki süreçte yapılan ve kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla ele alan araştırmalar, dönemin popülerleşen kitle iletişim araçlarına göre sınıflandırılarak derlenmiştir. Çalışmanın amacı derlenen bu öncü araştırmaların değindiği psikolojik unsurların saptanması ve bu unsurların günümüzde Medya Psikolojisi araştırmalarındaki yerinin belirlenmesidir. Çalışmada derlenen araştırmalar uyarınca medya ve psikoloji arasındaki yakın ilişki ve günümüzde Medya Psikolojisi alanına ait araştırma konularının kökenleri ortaya konmuştur. Medya Psikolojisi alanının Psikoloji araştırmalarındaki kısıtlı yeri ve Türkiye’de tanınması ise üzerinde durulması gereken sorunlar olarak belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Medya Psikolojisi, Psikoloji, Medya Çalışmaları, Medya, İletişim
ı 960'LAK TÜRKİYE'siNDE SiNEMADAKİAKIMLAR Mukadder ÇAKIR AYDII'I· i. 1960'LAR TÜRKiYE'si VE SiNEM... more ı 960'LAK TÜRKİYE'siNDE SiNEMADAKİAKIMLAR Mukadder ÇAKIR AYDII'I· i. 1960'LAR TÜRKiYE'si VE SiNEMA ORTAMı 19-50'ler bayunca Demokrat Parti iktidarını yaşa-. yan Türkiye'de, bu dönemdeki en önemli deilişiklik, Cumhuriyetin kurulmasından beri uygulanan devletçi Politikanın yerini, özel ekonomi polilikaSlnın alması oldu. Tasarrufçu ve~retimö zi~niyet yerine, tükelime dayçlı ekonominin tukelımcı kulıuru dbrt bır yanı kuşalarak geniş çaplı sosyal bir devingenliile, deilişi me yal açlı. Kalkınan bir ülkenin eilitim ve aydınlan maya dayanan feıSefesininyerini eillenceye ve vakit öldürmeye dayalı bir felsefe aldı. Bilinç endüstrisinde sanat ve külıür konuları, sıradan okuyucuyu cezbedecek formatlarla basit ve yüzeysel tarzlarda sunulmaya başlanırken, toplumun her kesimi, bu kültürden kendine düşeni gerektiili gibi alıyordu. Devlelin, girişimciliili, fırsatç'l,il' ve zengin olmayı kışkırtan politikasından varsı! ve yoksul kesimlere farklı seçenekler düştü. Kenile yoşayon kesimler Amerikan kültürü ile lanışırken, çarpık yönıemlerle uyumlanmaya çalıştıkları bu kültür ve yaşam tarzı, önce popüler sonra magazinel bir süreç izledi. Diiler tarafıa köylerdeki kırsal nüfusun payına düşen ise kente göç elme seçeneili idi. Iç-göç, kapitalizmin acımasız yöntemleriyle birleşerek sessiz oma kalabalık Y'il'niarın çok hırpalanacail' uzun bir süreci başlatlı. Şehirdeki nüfusun rahatsız alduilu, davelsiz gelivermiş olon bu insanlar Türkiye'yi ·gecekandu· gerçeQi ile tanıştırırke.n, Türkiye ı ?60 .Ihliıaline, palilik, ekonomik ve sosyal açıdan böylesıne karmakarı şık bir ortamda girmiş oldu. Yani Türkiye, ihtilalli de olsa, gerçek kapitalizme doQru dolu-dizgin yola çık mıştı. 27 Mayıs ı 960, herkes için oIduilu gibi Türk Sineması için de bir dönüm nakıası oldu. Ancak ı 960'Iarın sinema orlamını deilerlendirmeden önce bu aşamaya nasıl gelindiğini tarihsel açıdan kısa do olsa hatırlalmakla fayda var: Türkiye sineması başlangıcından ı 938'Iere dek {ı 9 ı 4ı 938)tiyotrocuların elinde kalmış, ülkedeki tek parli rejimini simgelercesine Muhsin Ertuğrul'un tekelinde uzun bir süreç yaşamıştır. ı 938'den itibaren sinemacıların geldiili bir süreç başlar. ı 950'ye dek süren bu ·Geçiş Döneminde· geleceilin sinemacıları yetişeceklır oma Türk sineması hala tiyatronun etki-• Marmara Üniversitesi /lelişim Bilimleri Fakültesi Araş !Irma Görevlisi 12 .ı5 --I\7"ItE (l'T1TL S: 2.1 Muhsin Ertuğrul Türkiye sinema,:ı beJlangıcından 1938'Iere dek (1914~1938) fiyatrocuların elinde kalml:Jı . ülkedeki tek parti rejimini simgelereesine Muhsin Ertuğrul'un tekelinde u:r.un bir süre~yaJaml~tır. sinden kurtulup, ;;endi sanat diline ulaşamamıştır. Asıl toparlanma dönemi ı 950-1959 yılları arasına rasılar. Bu hem sanalsol, hem de endüslrileşme anlamında böyledir. Oyuncuların ve teknisyenlerin yetiş· mesi, sinema eleşlirmenliilinin gelişmesi, sinema dergilerinin ve kiıoplarının çıkmaya başlaması, aydınların Türk sineması ile ilgilenmesi bu yıllarda olur. Çekilen filmlerin sayısında, salonların sayısında ve izleyici sayısında arlış da yine öyle Bu süreç, özellikle 1.955'den sonra yoQunlaşmıştır {ı i. Nijal Ozön'ün belirliiili üzere ı 950-ı 960 arası ellinin üzerinde yönelmen olmasına railmen,. bunlardan çok azı dikkale deijerdir Onlar do luıfı Akod, Melin Erksan, Alıf Yılmaz, Osman Seden, Memduh Ün gibi, ı 960'Iar bayunca do adını duyuracak olan yönetmenlerdir. Başarılı çalışmalarına rağmen' filmlerindeki sinemasal düzeyin hala geri kalmasın-./ da, dönemin son derece çalkantılı, gerici ve baskıcı bir dönem olmasının da payı belirtilmelidir. Bir yandan demokratik problemler yaşanmakta, diğer yandan ekonomik sarsıntılar içinde gerici eğilimler hu-::::~..
GİRİŞ
Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadığımız toplumları tanımlamak için çe... more GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadığımız toplumları tanımlamak için çeşitli kavramlar ve kuramlar kullanılmaktadır: Bilgi toplumu, ağ toplumu, küresel toplum, kapitalist toplum, sanayi ötesi toplum, ulusötesi enformasyonel kapitalist toplum, endüstri sonrası toplum, postmodern toplum, enformasyon toplumu, internet toplumu, gözetim toplumu vb. kavramlar bunların bazılarıdır. Bu tanımlarla ilgili kesin ve ortak bir uzlaşı oluşmadığı ve oluşamayacağı için bu konudaki tartışmalar devam etmektedir ve gelecekte de devam edecek gibi görünmektedir. Bir bilim insanının toplumu tanımlamada yaptığı kavramsal tercih, onun dünyayı algılama biçimi ile, dünyayı felsefi anlamda yorumlama potansiyeli ile ve elbette içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik ilişkiler ve bağlantılar silsilesi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda tanımlamalarda farklılıklar olması kaçınılmazdır. Bu makalenin sorunsalı, ilk aşamada bilgi toplumu ya da enformasyon toplumu kuramlarının oluşum süreçlerini ve içeriklerini ele almak ve bu kuramlar çerçevesinde gelişen ekonomiye, teknolojiye, bilim ve bilgiye, eğitime bakış açılarını açıklamak; ikinci aşamada son yıllarda sık sık tartışılan prekarya ve sınıf sorununu, bilgi toplumu kuramları bağlamında tartışmaktır. Bilgi toplumu kuramları 20. yüzyıl boyunca ve günümüzde de özellikle ana akım yaklaşımlar içinde en çok savunulan kuramların başında gelmektedir. Ancak bu kuramlar bazı konulardaki tutarlı tespitlerine rağmen temelde batılı gelişmiş toplumları merkeze aldıkları için dünyanın geri kalan diğer toplumlarındaki sorunları ve süreçleri genelde yok saymakta ve bu nedenle birçok sorunu görmezden gelmektedir. Küresel sermayenin ekonomi politikalarının baskınlığı, küresel medya holdinglerinin uygulamaları, toplumsal anlamda değişen kültürel iktidar biçimleri, uluslararası niteliği ağır basan neoliberalizmin yol açtığı sosyal sorunlar, kültürel dışlama ve ayırma süreçleri, batı kültürünün homojenleştirici etkileri, teoride eleştirel nitelikli yaklaşımların dışlanma eğilimi ve bilgi-bilim-iktidar ilişkileri, bilgi toplumu kuramlarının üzerinde fazla durmadığı ve önemsemediği için oldukça zayıf kaldığı ve taraflı baktığı sorunların bazılarıdır. Bu yaklaşımlar da kuramın tutarsızlığa düşmesinin nedenlerindendir. Bilgi toplumu kuramlarının temel argümanlarından biri günümüz üretim koşullarında sanayi sektörünün gerilediği, bunun yerini hizmet üretimine dayalı sektörlerin aldığı şeklindedir. Gelişmiş batı ülkeleri temel alındığında veriler gerçekten de hizmet sektörünün 20. yüzyıl boyunca bir hayli geliştiğini gösterir. Ancak verilerdeki bu değişim, üretim ilişkilerinin tümden değişip bilgi toplumuna geçtiğimiz anlamına henüz gelmemektedir. Çünkü aynı zamanda işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, savaşlar, çatışmalar, terörizm, uluslararası göç ve göç kaynaklı ölümler de günden güne artmaktadır. Bu öncelikle güney ve daha sonra da doğu bölgeleri için geçerlidir. Ancak güney ve doğu bölgelerindeki sorunlar artık kuzey ve batılı ülkeleri de etkilemektedir. Prekaryalaşma yani güvencesiz çalışma sorunları da bunlardan biridir. Prekarya teorisine göre odağında enformasyon ve bilgi teknolojilerinin olduğu toplumsal yapılanma biçiminde çalışma koşulları eski sınıf ilişkilerini yok etmiş, proletaryanın yerini prekarya denilen esnek çalışmaya dayalı, güvencesiz ve sosyal güvenceleri önemsemeyen, eğitimsiz, düşük ya da yüksek eğitimli ve dil bilenlerin de dâhil olabildiği, çok farklı kesimleri içinde barındıran çalışanlar almıştır. Birçok sosyal bilimcinin tartıştığı prekarya teorisi bir taraftan günden güne popülerleşmekte ancak diğer taraftan da bazı açılardan eleştirilmekte ve tartışılmaktadır. Bu makalenin sorunsalı öncelikle bilgi toplumu kuramlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapmak, ardından bu kuramlarda önerilen ve savunulan çalışma yaşamındaki prekaryalaşma sürecini ve bu konudaki kuramları tartışmaktır.
Giriş
Tasarım, günümüzdeki işleyiş biçimi ile, yeni medya, küreselleşme süreci ve tüketim kültür... more Giriş Tasarım, günümüzdeki işleyiş biçimi ile, yeni medya, küreselleşme süreci ve tüketim kültürü ile iç içe geçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle tasarımla ilgili sosyolojik nitelikli bir tartışma, küreselleşme sürecini, yeni medyanın ekonomik işleyiş biçimini ve bunların doğal sonucu olan tüketim olgusunu işlemeden, tutarlı bir şekilde ele alınamaz. Tüketim ve tüketici tasarımının bu nedenle yeni medya ile bağlantılı olarak tartışıldığı bu çalışmada, eleştirel ekonomi-politik ve sosyo-kültürel perspektifin bir arada kullanıldığı interdisipliner bir yöntem izlenmiştir. Tasarım sorununun, ekonomik, kültürel ve sosyal süreçlerle iç içe geçmişliği olgusu, öncelikle günümüz toplumlarının ekonomi-politik anlamda yapılanma biçimini karşımıza çıkarır ki, küreselleşme süreci, bu yapının temeli durumundadır. Dünya tarihi boyunca küreselleşmenin izine değişik şekillerde rastlanır.
AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology, 2013
Yeni ve farklı dünyalar arayan, daha iyi koşullarda yaşamak isteyen insanlar tarih boyunca hep gö... more Yeni ve farklı dünyalar arayan, daha iyi koşullarda yaşamak isteyen insanlar tarih boyunca hep göç etmeye yönelmişlerdir. Göçün nedeni, verili gerçekliği reddetme ve bu reddedişi umutla birleştirerek arayışa geçmektir. Kendi yurdundan uzaklaşma, yollara düşme ve gideceği yerin nasıl bir yer olduğunu ayrıntılarıyla bilmeme durumu, çok sayıda riskin hatta ölümün bile göze alındığı süreçleri beraberinde getirir. Günümüzde göç, kaçak ya da yasadışı göçmenlik, küreselleşme süreci ile birlikte ölüm, yaralanma, tutuklanma ya da geri iadelerle sonuçlanır olmuş, çok sayıda yasadışı örgütün uluslararası alanda en kârlı faaliyet alanına dönüşmüş, devlet politikalarında ve uluslararası alanda büyük bir sorun olarak kendini dayatır hale gelmiştir. Bu çalışmada genelde medyada ve özelde internet haberciliğinde göç olgusunun işlenme biçimi, kullanılan söylem ve bazı süreçlerin haber yapılıp bazılarının yapılmaması gibi sorunlara dikkat çekilmek istenmekte; internet haberciliğinin getirdiği sorunla...
ÖZETModern dönemde büyük hızla gelişen Kitle İletişim Araçlarının ve diğer ekonomik-sosyolojik sü... more ÖZETModern dönemde büyük hızla gelişen Kitle İletişim Araçlarının ve diğer ekonomik-sosyolojik süreçlerin etkisi ile Sanatta Eleştirellik giderek zorlaşmış, eleştirel olmanın sanatçıya ödetilen bedeli ağırlaşmıştır. Bu sürecin sanatın ve sanatçının eleştirellikten ve özerklikten vazgeçişini yarattığını açımlamaya çalıştığım bu doktora tezinde, söz konusu çıkarımlara ulaşabilmek için öncelikle Sanat Tarihini irdelemek, oradaki eleştirel-süreci görmek gerekli olmuştur. Bu nedenle tezin İkinci ve Üçüncü Bölümlerinde Sanat Tarihinde Eleştirel Süreç incelenmiştir. Primitive dönemden günümüze dek irdelemeye çalıştığım bu uzun sürecin iktisadi-sosyal ve düşünsel alandaki temelleri ise Birinci bölümün konusunu oluşturmuştur. Birinci Bölüm, böylece, tüm Dünya tarihinin İkinci ve Üçüncü Bölümlere zemin oluşturacak şekildeki genel bir değerlendirmesidir.Birinci, İkinci ve Üçüncü Bölümlerin sonucu olan ve tezin ana temasını oluşturan Dördüncü Bölümde Sanat'ın ne olduğu, Sanatta Eleştirelliğ...
Yeni iletişim teknolojilerinin Gelişimi Bağlamında kent Özet Kapitalizmin gelişiminden sonra mode... more Yeni iletişim teknolojilerinin Gelişimi Bağlamında kent Özet Kapitalizmin gelişiminden sonra modernleşerek büyüyen kent, sermaye için hep bir artı-ürün elde etme alanı olmuştur. Burjuva kent bir iktidar alanı olarak sadece son teknolojilerin, son moda trendlerin, yeni yaşam tarzlarının, yeni tüketim formlarının geliştiği bir alan değildir. O aynı zamanda büyük sorunların, sınıfsal çelişkilerin, dramların ve çatışmaların da yeniden-üretildiği alandır. Günümüzün yeni iletişim teknolojileri neoliberal küreselleşme ideolojisi ile birlikte kullanılmış ve bu sayede tüm kentlerin sınırsız ve sonsuz bir tek pazar olarak algılanması, hiçbir coğrafi, ekonomik ya da diğer engele takılmadan yoluna devam etmesi sağlanmıştır. Bu süreçte her kentin kendini tanıtması yeni medya ve sosyal medyada aktif olması ile doğrudan ilgilidir. Diğer kent yönetimleri ile rekabet etmek ve daha fazla sermaye çekmek de ağda online olmakla ilgilidir. Küresel kentlerin bugünkü hedefleri akıllı-kent, e-kent, siber-kent vb. gibi tasarılara dönüşmüştür. Bu kentler teknolojik olarak akıllı, siber, süper vb. olabilirler. Ancak aynı zamanda çok sayıda ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik sorunu üretmekte ve güvencesiz iş, aşırı hızlı yaşam, çevre kirliliği, gözetim, yabancılaşma, kimlik bölünmesi gibi çok sayıda sorunun büyümesine zemin oluşturmaktadırlar.
AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology, 2014
Yeni medyanın küresel şirketlerle ve medya şirketleri ile ilişkisi günden güne artan bir yoğunlaş... more Yeni medyanın küresel şirketlerle ve medya şirketleri ile ilişkisi günden güne artan bir yoğunlaşma ve bağlılık biçimine dönüşmektedir. Yeni medya küreselleşme süreci ve küresel şirketler açısından, kapitalizmin temel unsurları kadar hayatiyet kazanmıştır. Her türlü tanıtım, reklam, halkla ilişkiler, açıklama, bilgi verme süreçleri yeni medya ve sosyal medya üzerinden sürmekte, ayrıca veri, bilgi ve enformasyon toplama ile haber alma, gözetleme, denetleme, kontrol sistemleri kurma, müşterileri yönlendirme, kullanıcıları izleme gibi süreçler de yine yeni medya ve onun bir dalı olan sosyal medya üzerinden devam etmektedir. Bu süreçte küresel şirketler kendi gereksinim duydukları her tür enformasyon ve gözetim süreci için yeni medya ve sosyal medya uzmanı olan sanal ekipleri çalıştırmakta, bu ekipler aracılığıyla crowdsourcing olarak adlandırılan "kitlelerin gücünden" yani her türlü kitlesel-kaynaktan çok yönlü olarak yararlanmaktadırlar. Bu nedenle yeni ekonomiye dijital ekonomi de denmektedir. Ancak küresel şirketler aynı zamanda ulus-devletin yapısını ve işlevini değiştirmekte, yerel-olanı yok etmekte, tüketim kültürü için kitle kültürü ve popüler kültürün özelliklerini kullanmakta, esnek çalışma sistemini ve bu yolla da sosyal güvencesizliği yaygınlaştırmaktadırlar. Bu makalede ayrıca küresel şirketlerin yeni medyada uyguladıkları sanal ekiplerin faaliyet alanları ve crowdsourcing olgusu da tartışılmaktadır.
Abstract
After the development of capitalism, the city which has been modernized and advanced has... more Abstract After the development of capitalism, the city which has been modernized and advanced has always been a surplus-production area for the capital. The bourgeois city as an area of power is not only an area where the latest technologies, the latest fashion trends, new lifestyles, new forms of consumption. It is also the area where big problems, class contradictions, dramas and conflicts are reproduced. Today's new communication technologies have been used in conjunction with the ideology of neoliberal globalization, and all cities have been perceived as an infinite and endless single market and have continued without any geographical, economic or other obstacles. In this process, each city's self-promotion is directly related to its being active in new media and social media. Competing with other urban governments and attracting more capital is also about being online on the network. Today's goals of global cities have turned into smart-city, e-city, cyber-city etc. designs. These cities can be technologically intelligent, cyber, super etc. At the same time, however, cities produce a number of economic, political, sociological and psychological problems, and cause many problems such as precarious work, excessive speed of life, environmental pollution, surveillance, alienation and identity division.
Özet Kapitalizmin gelişiminden sonra modernleşerek büyüyen kent, sermaye için hep bir artı-ürün elde etme alanı olmuştur. Burjuva kent bir iktidar alanı olarak sadece son teknolojilerin, son moda trendlerin, yeni yaşam tarzlarının, yeni tü-ketim formlarının geliştiği bir alan değildir. O aynı zamanda büyük sorunların, sınıfsal çelişkilerin, dramların ve çatışmaların da yeniden-üretildiği alandır. Günümüzün yeni iletişim teknolojileri neoliberal küreselleşme ideolojisi ile birlikte kullanılmış ve bu sayede tüm kentlerin sınırsız ve sonsuz bir tek pazar olarak algılanması, hiçbir coğrafi, ekonomik ya da diğer engele takılmadan yo-luna devam etmesi sağlanmıştır. Bu süreçte her kentin kendini tanıtması yeni medya ve sosyal medyada aktif olması ile doğrudan ilgilidir. Diğer kent yöne-timleri ile rekabet etmek ve daha fazla sermaye çekmek de ağda online olmak-la ilgilidir. Küresel kentlerin bugünkü hedefleri akıllı-kent, e-kent, siber-kent vb. gibi tasarılara dönüşmüştür. Bu kentler teknolojik olarak akıllı, siber, süper vb. olabilirler. Ancak aynı zamanda çok sayıda ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik sorunu üretmekte ve güvencesiz iş, aşırı hızlı yaşam, çevre kirliliği, gözetim, yabancılaşma, kimlik bölünmesi gibi çok sayıda sorunun büyümesine zemin oluşturmaktadırlar. Anahtar Kelimeler: yeni iletişim teknolojileri, kent, akıllı-kent.
ASOS JOURNAL THE JOURNAL OF ACADEMİC SOCİAL SCİENCE, 2016
ÖZ
20. yüzyıl boyunca kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda sosyoloji, kültür, tarih, siy... more ÖZ 20. yüzyıl boyunca kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda sosyoloji, kültür, tarih, siyaset ve coğrafya gibi alanlarda farklı çalışmalar yapılmıştır. Kitle iletişim araçları teriminin yerini zaman içerisinde daha çok ‘medya’ terimi almış, bu da Medya Psikolojisi, Medya Sosyolojisi şeklindeki adlandırmalara zemin oluşturmuştur. 20. yüzyıl boyunca farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla birlikte de ele almışlardır. Bu çalışmada, interdisipliner bir alan olan Medya Psikolojisinin 80’lerin ikinci yarısında Psikoloji biliminin bir alt alanı olarak tanımlanmasından önceki süreçte yapılan ve kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla ele alan araştırmalar, dönemin popülerleşen kitle iletişim araçlarına göre sınıflandırılarak derlenmiştir. Çalışmanın amacı derlenen bu öncü araştırmaların değindiği psikolojik unsurların saptanması ve bu unsurların günümüzde Medya Psikolojisi araştırmalarındaki yerinin belirlenmesidir. Çalışmada derlenen araştırmalar uyarınca medya ve psikoloji arasındaki yakın ilişki ve günümüzde Medya Psikolojisi alanına ait araştırma konularının kökenleri ortaya konmuştur. Medya Psikolojisi alanının Psikoloji araştırmalarındaki kısıtlı yeri ve Türkiye’de tanınması ise üzerinde durulması gereken sorunlar olarak belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Medya Psikolojisi, Psikoloji, Medya Çalışmaları, Medya, İletişim
ı 960'LAK TÜRKİYE'siNDE SiNEMADAKİAKIMLAR Mukadder ÇAKIR AYDII'I· i. 1960'LAR TÜRKiYE'si VE SiNEM... more ı 960'LAK TÜRKİYE'siNDE SiNEMADAKİAKIMLAR Mukadder ÇAKIR AYDII'I· i. 1960'LAR TÜRKiYE'si VE SiNEMA ORTAMı 19-50'ler bayunca Demokrat Parti iktidarını yaşa-. yan Türkiye'de, bu dönemdeki en önemli deilişiklik, Cumhuriyetin kurulmasından beri uygulanan devletçi Politikanın yerini, özel ekonomi polilikaSlnın alması oldu. Tasarrufçu ve~retimö zi~niyet yerine, tükelime dayçlı ekonominin tukelımcı kulıuru dbrt bır yanı kuşalarak geniş çaplı sosyal bir devingenliile, deilişi me yal açlı. Kalkınan bir ülkenin eilitim ve aydınlan maya dayanan feıSefesininyerini eillenceye ve vakit öldürmeye dayalı bir felsefe aldı. Bilinç endüstrisinde sanat ve külıür konuları, sıradan okuyucuyu cezbedecek formatlarla basit ve yüzeysel tarzlarda sunulmaya başlanırken, toplumun her kesimi, bu kültürden kendine düşeni gerektiili gibi alıyordu. Devlelin, girişimciliili, fırsatç'l,il' ve zengin olmayı kışkırtan politikasından varsı! ve yoksul kesimlere farklı seçenekler düştü. Kenile yoşayon kesimler Amerikan kültürü ile lanışırken, çarpık yönıemlerle uyumlanmaya çalıştıkları bu kültür ve yaşam tarzı, önce popüler sonra magazinel bir süreç izledi. Diiler tarafıa köylerdeki kırsal nüfusun payına düşen ise kente göç elme seçeneili idi. Iç-göç, kapitalizmin acımasız yöntemleriyle birleşerek sessiz oma kalabalık Y'il'niarın çok hırpalanacail' uzun bir süreci başlatlı. Şehirdeki nüfusun rahatsız alduilu, davelsiz gelivermiş olon bu insanlar Türkiye'yi ·gecekandu· gerçeQi ile tanıştırırke.n, Türkiye ı ?60 .Ihliıaline, palilik, ekonomik ve sosyal açıdan böylesıne karmakarı şık bir ortamda girmiş oldu. Yani Türkiye, ihtilalli de olsa, gerçek kapitalizme doQru dolu-dizgin yola çık mıştı. 27 Mayıs ı 960, herkes için oIduilu gibi Türk Sineması için de bir dönüm nakıası oldu. Ancak ı 960'Iarın sinema orlamını deilerlendirmeden önce bu aşamaya nasıl gelindiğini tarihsel açıdan kısa do olsa hatırlalmakla fayda var: Türkiye sineması başlangıcından ı 938'Iere dek {ı 9 ı 4ı 938)tiyotrocuların elinde kalmış, ülkedeki tek parli rejimini simgelercesine Muhsin Ertuğrul'un tekelinde uzun bir süreç yaşamıştır. ı 938'den itibaren sinemacıların geldiili bir süreç başlar. ı 950'ye dek süren bu ·Geçiş Döneminde· geleceilin sinemacıları yetişeceklır oma Türk sineması hala tiyatronun etki-• Marmara Üniversitesi /lelişim Bilimleri Fakültesi Araş !Irma Görevlisi 12 .ı5 --I\7"ItE (l'T1TL S: 2.1 Muhsin Ertuğrul Türkiye sinema,:ı beJlangıcından 1938'Iere dek (1914~1938) fiyatrocuların elinde kalml:Jı . ülkedeki tek parti rejimini simgelereesine Muhsin Ertuğrul'un tekelinde u:r.un bir süre~yaJaml~tır. sinden kurtulup, ;;endi sanat diline ulaşamamıştır. Asıl toparlanma dönemi ı 950-1959 yılları arasına rasılar. Bu hem sanalsol, hem de endüslrileşme anlamında böyledir. Oyuncuların ve teknisyenlerin yetiş· mesi, sinema eleşlirmenliilinin gelişmesi, sinema dergilerinin ve kiıoplarının çıkmaya başlaması, aydınların Türk sineması ile ilgilenmesi bu yıllarda olur. Çekilen filmlerin sayısında, salonların sayısında ve izleyici sayısında arlış da yine öyle Bu süreç, özellikle 1.955'den sonra yoQunlaşmıştır {ı i. Nijal Ozön'ün belirliiili üzere ı 950-ı 960 arası ellinin üzerinde yönelmen olmasına railmen,. bunlardan çok azı dikkale deijerdir Onlar do luıfı Akod, Melin Erksan, Alıf Yılmaz, Osman Seden, Memduh Ün gibi, ı 960'Iar bayunca do adını duyuracak olan yönetmenlerdir. Başarılı çalışmalarına rağmen' filmlerindeki sinemasal düzeyin hala geri kalmasın-./ da, dönemin son derece çalkantılı, gerici ve baskıcı bir dönem olmasının da payı belirtilmelidir. Bir yandan demokratik problemler yaşanmakta, diğer yandan ekonomik sarsıntılar içinde gerici eğilimler hu-::::~..
GİRİŞ
Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadığımız toplumları tanımlamak için çe... more GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadığımız toplumları tanımlamak için çeşitli kavramlar ve kuramlar kullanılmaktadır: Bilgi toplumu, ağ toplumu, küresel toplum, kapitalist toplum, sanayi ötesi toplum, ulusötesi enformasyonel kapitalist toplum, endüstri sonrası toplum, postmodern toplum, enformasyon toplumu, internet toplumu, gözetim toplumu vb. kavramlar bunların bazılarıdır. Bu tanımlarla ilgili kesin ve ortak bir uzlaşı oluşmadığı ve oluşamayacağı için bu konudaki tartışmalar devam etmektedir ve gelecekte de devam edecek gibi görünmektedir. Bir bilim insanının toplumu tanımlamada yaptığı kavramsal tercih, onun dünyayı algılama biçimi ile, dünyayı felsefi anlamda yorumlama potansiyeli ile ve elbette içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik ilişkiler ve bağlantılar silsilesi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda tanımlamalarda farklılıklar olması kaçınılmazdır. Bu makalenin sorunsalı, ilk aşamada bilgi toplumu ya da enformasyon toplumu kuramlarının oluşum süreçlerini ve içeriklerini ele almak ve bu kuramlar çerçevesinde gelişen ekonomiye, teknolojiye, bilim ve bilgiye, eğitime bakış açılarını açıklamak; ikinci aşamada son yıllarda sık sık tartışılan prekarya ve sınıf sorununu, bilgi toplumu kuramları bağlamında tartışmaktır. Bilgi toplumu kuramları 20. yüzyıl boyunca ve günümüzde de özellikle ana akım yaklaşımlar içinde en çok savunulan kuramların başında gelmektedir. Ancak bu kuramlar bazı konulardaki tutarlı tespitlerine rağmen temelde batılı gelişmiş toplumları merkeze aldıkları için dünyanın geri kalan diğer toplumlarındaki sorunları ve süreçleri genelde yok saymakta ve bu nedenle birçok sorunu görmezden gelmektedir. Küresel sermayenin ekonomi politikalarının baskınlığı, küresel medya holdinglerinin uygulamaları, toplumsal anlamda değişen kültürel iktidar biçimleri, uluslararası niteliği ağır basan neoliberalizmin yol açtığı sosyal sorunlar, kültürel dışlama ve ayırma süreçleri, batı kültürünün homojenleştirici etkileri, teoride eleştirel nitelikli yaklaşımların dışlanma eğilimi ve bilgi-bilim-iktidar ilişkileri, bilgi toplumu kuramlarının üzerinde fazla durmadığı ve önemsemediği için oldukça zayıf kaldığı ve taraflı baktığı sorunların bazılarıdır. Bu yaklaşımlar da kuramın tutarsızlığa düşmesinin nedenlerindendir. Bilgi toplumu kuramlarının temel argümanlarından biri günümüz üretim koşullarında sanayi sektörünün gerilediği, bunun yerini hizmet üretimine dayalı sektörlerin aldığı şeklindedir. Gelişmiş batı ülkeleri temel alındığında veriler gerçekten de hizmet sektörünün 20. yüzyıl boyunca bir hayli geliştiğini gösterir. Ancak verilerdeki bu değişim, üretim ilişkilerinin tümden değişip bilgi toplumuna geçtiğimiz anlamına henüz gelmemektedir. Çünkü aynı zamanda işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, savaşlar, çatışmalar, terörizm, uluslararası göç ve göç kaynaklı ölümler de günden güne artmaktadır. Bu öncelikle güney ve daha sonra da doğu bölgeleri için geçerlidir. Ancak güney ve doğu bölgelerindeki sorunlar artık kuzey ve batılı ülkeleri de etkilemektedir. Prekaryalaşma yani güvencesiz çalışma sorunları da bunlardan biridir. Prekarya teorisine göre odağında enformasyon ve bilgi teknolojilerinin olduğu toplumsal yapılanma biçiminde çalışma koşulları eski sınıf ilişkilerini yok etmiş, proletaryanın yerini prekarya denilen esnek çalışmaya dayalı, güvencesiz ve sosyal güvenceleri önemsemeyen, eğitimsiz, düşük ya da yüksek eğitimli ve dil bilenlerin de dâhil olabildiği, çok farklı kesimleri içinde barındıran çalışanlar almıştır. Birçok sosyal bilimcinin tartıştığı prekarya teorisi bir taraftan günden güne popülerleşmekte ancak diğer taraftan da bazı açılardan eleştirilmekte ve tartışılmaktadır. Bu makalenin sorunsalı öncelikle bilgi toplumu kuramlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapmak, ardından bu kuramlarda önerilen ve savunulan çalışma yaşamındaki prekaryalaşma sürecini ve bu konudaki kuramları tartışmaktır.
Giriş
Tasarım, günümüzdeki işleyiş biçimi ile, yeni medya, küreselleşme süreci ve tüketim kültür... more Giriş Tasarım, günümüzdeki işleyiş biçimi ile, yeni medya, küreselleşme süreci ve tüketim kültürü ile iç içe geçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle tasarımla ilgili sosyolojik nitelikli bir tartışma, küreselleşme sürecini, yeni medyanın ekonomik işleyiş biçimini ve bunların doğal sonucu olan tüketim olgusunu işlemeden, tutarlı bir şekilde ele alınamaz. Tüketim ve tüketici tasarımının bu nedenle yeni medya ile bağlantılı olarak tartışıldığı bu çalışmada, eleştirel ekonomi-politik ve sosyo-kültürel perspektifin bir arada kullanıldığı interdisipliner bir yöntem izlenmiştir. Tasarım sorununun, ekonomik, kültürel ve sosyal süreçlerle iç içe geçmişliği olgusu, öncelikle günümüz toplumlarının ekonomi-politik anlamda yapılanma biçimini karşımıza çıkarır ki, küreselleşme süreci, bu yapının temeli durumundadır. Dünya tarihi boyunca küreselleşmenin izine değişik şekillerde rastlanır.
Uploads
Papers by mukadder çakır
After the development of capitalism, the city which has been modernized and advanced has always been a surplus-production area for the capital. The bourgeois city as an area of power is not only an area where the latest technologies, the latest fashion trends, new lifestyles, new forms of consumption. It is also the area where big problems, class contradictions, dramas and conflicts are reproduced.
Today's new communication technologies have been used in conjunction with the ideology of neoliberal globalization, and all cities have been perceived as an infinite and endless single market and have continued without any geographical, economic or other obstacles. In this process, each city's self-promotion is directly related to its being active in new media and social media. Competing with other urban governments and attracting more capital is also about being online on the network. Today's goals of global cities have turned into smart-city, e-city, cyber-city etc. designs. These cities can be technologically intelligent, cyber, super etc. At the same time, however, cities produce a number of economic, political, sociological and psychological problems, and cause many problems such as precarious work, excessive speed of life, environmental pollution, surveillance, alienation and identity division.
Özet
Kapitalizmin gelişiminden sonra modernleşerek büyüyen kent, sermaye için hep bir artı-ürün elde etme alanı olmuştur. Burjuva kent bir iktidar alanı olarak sadece son teknolojilerin, son moda trendlerin, yeni yaşam tarzlarının, yeni tü-ketim formlarının geliştiği bir alan değildir. O aynı zamanda büyük sorunların, sınıfsal çelişkilerin, dramların ve çatışmaların da yeniden-üretildiği alandır. Günümüzün yeni iletişim teknolojileri neoliberal küreselleşme ideolojisi ile birlikte kullanılmış ve bu sayede tüm kentlerin sınırsız ve sonsuz bir tek pazar olarak algılanması, hiçbir coğrafi, ekonomik ya da diğer engele takılmadan yo-luna devam etmesi sağlanmıştır. Bu süreçte her kentin kendini tanıtması yeni medya ve sosyal medyada aktif olması ile doğrudan ilgilidir. Diğer kent yöne-timleri ile rekabet etmek ve daha fazla sermaye çekmek de ağda online olmak-la ilgilidir. Küresel kentlerin bugünkü hedefleri akıllı-kent, e-kent, siber-kent vb. gibi tasarılara dönüşmüştür. Bu kentler teknolojik olarak akıllı, siber, süper vb. olabilirler. Ancak aynı zamanda çok sayıda ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik sorunu üretmekte ve güvencesiz iş, aşırı hızlı yaşam, çevre kirliliği, gözetim, yabancılaşma, kimlik bölünmesi gibi çok sayıda sorunun büyümesine zemin oluşturmaktadırlar.
Anahtar Kelimeler: yeni iletişim teknolojileri, kent, akıllı-kent.
20. yüzyıl boyunca kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda sosyoloji, kültür, tarih, siyaset ve coğrafya gibi alanlarda farklı çalışmalar yapılmıştır. Kitle iletişim araçları teriminin yerini zaman içerisinde daha çok ‘medya’ terimi almış, bu da Medya Psikolojisi, Medya Sosyolojisi şeklindeki adlandırmalara zemin oluşturmuştur. 20. yüzyıl boyunca farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla birlikte de ele almışlardır. Bu çalışmada, interdisipliner bir alan olan Medya Psikolojisinin 80’lerin ikinci yarısında Psikoloji biliminin bir alt alanı olarak tanımlanmasından önceki süreçte yapılan ve kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla ele alan araştırmalar, dönemin popülerleşen kitle iletişim araçlarına göre sınıflandırılarak derlenmiştir. Çalışmanın amacı derlenen bu öncü araştırmaların değindiği psikolojik unsurların saptanması ve bu unsurların günümüzde Medya Psikolojisi araştırmalarındaki yerinin belirlenmesidir. Çalışmada derlenen araştırmalar uyarınca medya ve psikoloji arasındaki yakın ilişki ve günümüzde Medya Psikolojisi alanına ait araştırma konularının kökenleri ortaya konmuştur. Medya Psikolojisi alanının Psikoloji araştırmalarındaki kısıtlı yeri ve Türkiye’de tanınması ise üzerinde durulması gereken sorunlar olarak belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Medya Psikolojisi, Psikoloji, Medya Çalışmaları, Medya, İletişim
MAKALELERİN ÜÇ TANESİ TELİF NİTELİKLİDİR; ONBİR TANESİ BU ALANDAKİ ÖNEMLİ METİNLERİN ÇEVİRİLERİDİR.
KİTAPLA, TÜRKİYE'DEKİ YENİ MEDYA LİTERATÜRÜNE KATKIDA BULUNMAK AMAÇLANMIŞTIR.
Books by mukadder çakır
Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadığımız toplumları tanımlamak için çeşitli kavramlar ve kuramlar kullanılmaktadır: Bilgi toplumu, ağ toplumu, küresel toplum, kapitalist toplum, sanayi ötesi toplum, ulusötesi enformasyonel kapitalist toplum, endüstri sonrası toplum, postmodern toplum, enformasyon toplumu, internet toplumu, gözetim toplumu vb. kavramlar bunların bazılarıdır.
Bu tanımlarla ilgili kesin ve ortak bir uzlaşı oluşmadığı ve oluşamayacağı için bu konudaki tartışmalar devam etmektedir ve gelecekte de devam edecek gibi görünmektedir. Bir bilim insanının toplumu tanımlamada yaptığı kavramsal tercih, onun dünyayı algılama biçimi ile, dünyayı felsefi anlamda yorumlama potansiyeli ile ve elbette içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik ilişkiler ve bağlantılar silsilesi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda tanımlamalarda farklılıklar olması kaçınılmazdır.
Bu makalenin sorunsalı, ilk aşamada bilgi toplumu ya da enformasyon toplumu kuramlarının oluşum süreçlerini ve içeriklerini ele almak ve bu kuramlar çerçevesinde gelişen ekonomiye, teknolojiye, bilim ve bilgiye, eğitime bakış açılarını açıklamak; ikinci aşamada son yıllarda sık sık tartışılan prekarya ve sınıf sorununu, bilgi toplumu kuramları bağlamında tartışmaktır.
Bilgi toplumu kuramları 20. yüzyıl boyunca ve günümüzde de özellikle ana akım yaklaşımlar içinde en çok savunulan kuramların başında gelmektedir. Ancak bu kuramlar bazı konulardaki tutarlı tespitlerine rağmen temelde batılı gelişmiş toplumları merkeze aldıkları için dünyanın geri kalan diğer toplumlarındaki sorunları ve süreçleri genelde yok saymakta ve bu nedenle birçok sorunu görmezden gelmektedir. Küresel sermayenin ekonomi politikalarının baskınlığı, küresel medya holdinglerinin uygulamaları, toplumsal anlamda değişen kültürel iktidar biçimleri, uluslararası niteliği ağır basan neoliberalizmin yol açtığı sosyal sorunlar, kültürel dışlama ve ayırma süreçleri, batı kültürünün homojenleştirici etkileri, teoride eleştirel nitelikli yaklaşımların dışlanma eğilimi ve bilgi-bilim-iktidar ilişkileri, bilgi toplumu kuramlarının üzerinde fazla durmadığı ve önemsemediği için oldukça zayıf kaldığı ve taraflı baktığı sorunların bazılarıdır. Bu yaklaşımlar da kuramın tutarsızlığa düşmesinin nedenlerindendir.
Bilgi toplumu kuramlarının temel argümanlarından biri günümüz üretim koşullarında sanayi sektörünün gerilediği, bunun yerini hizmet üretimine dayalı sektörlerin aldığı şeklindedir. Gelişmiş batı ülkeleri temel alındığında veriler gerçekten de hizmet sektörünün 20. yüzyıl boyunca bir hayli geliştiğini gösterir. Ancak verilerdeki bu değişim, üretim ilişkilerinin tümden değişip bilgi toplumuna geçtiğimiz anlamına henüz gelmemektedir. Çünkü aynı zamanda işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, savaşlar, çatışmalar, terörizm, uluslararası göç ve göç kaynaklı ölümler de günden güne artmaktadır. Bu öncelikle güney ve daha sonra da doğu bölgeleri için geçerlidir. Ancak güney ve doğu bölgelerindeki sorunlar artık kuzey ve batılı ülkeleri de etkilemektedir. Prekaryalaşma yani güvencesiz çalışma sorunları da bunlardan biridir.
Prekarya teorisine göre odağında enformasyon ve bilgi teknolojilerinin olduğu toplumsal yapılanma biçiminde çalışma koşulları eski sınıf ilişkilerini yok etmiş, proletaryanın yerini prekarya denilen esnek çalışmaya dayalı, güvencesiz ve sosyal güvenceleri önemsemeyen, eğitimsiz, düşük ya da yüksek eğitimli ve dil bilenlerin de dâhil olabildiği, çok farklı kesimleri içinde barındıran çalışanlar almıştır. Birçok sosyal bilimcinin tartıştığı prekarya teorisi bir taraftan günden güne popülerleşmekte ancak diğer taraftan da bazı açılardan eleştirilmekte ve tartışılmaktadır.
Bu makalenin sorunsalı öncelikle bilgi toplumu kuramlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapmak, ardından bu kuramlarda önerilen ve savunulan çalışma yaşamındaki prekaryalaşma sürecini ve bu konudaki kuramları tartışmaktır.
Tasarım, günümüzdeki işleyiş biçimi ile, yeni medya, küreselleşme süreci ve tüketim kültürü ile iç içe geçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle tasarımla ilgili sosyolojik nitelikli bir tartışma, küreselleşme sürecini, yeni medyanın ekonomik işleyiş biçimini ve bunların doğal sonucu olan tüketim olgusunu işlemeden, tutarlı bir şekilde ele alınamaz. Tüketim ve tüketici tasarımının bu nedenle yeni medya ile bağlantılı olarak tartışıldığı bu çalışmada, eleştirel ekonomi-politik ve sosyo-kültürel perspektifin bir arada kullanıldığı interdisipliner bir yöntem izlenmiştir. Tasarım sorununun, ekonomik, kültürel ve sosyal süreçlerle iç içe geçmişliği olgusu, öncelikle günümüz toplumlarının ekonomi-politik anlamda yapılanma biçimini karşımıza çıkarır ki, küreselleşme süreci, bu yapının temeli durumundadır. Dünya tarihi boyunca küreselleşmenin izine değişik şekillerde rastlanır.
After the development of capitalism, the city which has been modernized and advanced has always been a surplus-production area for the capital. The bourgeois city as an area of power is not only an area where the latest technologies, the latest fashion trends, new lifestyles, new forms of consumption. It is also the area where big problems, class contradictions, dramas and conflicts are reproduced.
Today's new communication technologies have been used in conjunction with the ideology of neoliberal globalization, and all cities have been perceived as an infinite and endless single market and have continued without any geographical, economic or other obstacles. In this process, each city's self-promotion is directly related to its being active in new media and social media. Competing with other urban governments and attracting more capital is also about being online on the network. Today's goals of global cities have turned into smart-city, e-city, cyber-city etc. designs. These cities can be technologically intelligent, cyber, super etc. At the same time, however, cities produce a number of economic, political, sociological and psychological problems, and cause many problems such as precarious work, excessive speed of life, environmental pollution, surveillance, alienation and identity division.
Özet
Kapitalizmin gelişiminden sonra modernleşerek büyüyen kent, sermaye için hep bir artı-ürün elde etme alanı olmuştur. Burjuva kent bir iktidar alanı olarak sadece son teknolojilerin, son moda trendlerin, yeni yaşam tarzlarının, yeni tü-ketim formlarının geliştiği bir alan değildir. O aynı zamanda büyük sorunların, sınıfsal çelişkilerin, dramların ve çatışmaların da yeniden-üretildiği alandır. Günümüzün yeni iletişim teknolojileri neoliberal küreselleşme ideolojisi ile birlikte kullanılmış ve bu sayede tüm kentlerin sınırsız ve sonsuz bir tek pazar olarak algılanması, hiçbir coğrafi, ekonomik ya da diğer engele takılmadan yo-luna devam etmesi sağlanmıştır. Bu süreçte her kentin kendini tanıtması yeni medya ve sosyal medyada aktif olması ile doğrudan ilgilidir. Diğer kent yöne-timleri ile rekabet etmek ve daha fazla sermaye çekmek de ağda online olmak-la ilgilidir. Küresel kentlerin bugünkü hedefleri akıllı-kent, e-kent, siber-kent vb. gibi tasarılara dönüşmüştür. Bu kentler teknolojik olarak akıllı, siber, süper vb. olabilirler. Ancak aynı zamanda çok sayıda ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik sorunu üretmekte ve güvencesiz iş, aşırı hızlı yaşam, çevre kirliliği, gözetim, yabancılaşma, kimlik bölünmesi gibi çok sayıda sorunun büyümesine zemin oluşturmaktadırlar.
Anahtar Kelimeler: yeni iletişim teknolojileri, kent, akıllı-kent.
20. yüzyıl boyunca kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda sosyoloji, kültür, tarih, siyaset ve coğrafya gibi alanlarda farklı çalışmalar yapılmıştır. Kitle iletişim araçları teriminin yerini zaman içerisinde daha çok ‘medya’ terimi almış, bu da Medya Psikolojisi, Medya Sosyolojisi şeklindeki adlandırmalara zemin oluşturmuştur. 20. yüzyıl boyunca farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla birlikte de ele almışlardır. Bu çalışmada, interdisipliner bir alan olan Medya Psikolojisinin 80’lerin ikinci yarısında Psikoloji biliminin bir alt alanı olarak tanımlanmasından önceki süreçte yapılan ve kitle iletişim araçlarını psikolojik unsurlarla ele alan araştırmalar, dönemin popülerleşen kitle iletişim araçlarına göre sınıflandırılarak derlenmiştir. Çalışmanın amacı derlenen bu öncü araştırmaların değindiği psikolojik unsurların saptanması ve bu unsurların günümüzde Medya Psikolojisi araştırmalarındaki yerinin belirlenmesidir. Çalışmada derlenen araştırmalar uyarınca medya ve psikoloji arasındaki yakın ilişki ve günümüzde Medya Psikolojisi alanına ait araştırma konularının kökenleri ortaya konmuştur. Medya Psikolojisi alanının Psikoloji araştırmalarındaki kısıtlı yeri ve Türkiye’de tanınması ise üzerinde durulması gereken sorunlar olarak belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Medya Psikolojisi, Psikoloji, Medya Çalışmaları, Medya, İletişim
MAKALELERİN ÜÇ TANESİ TELİF NİTELİKLİDİR; ONBİR TANESİ BU ALANDAKİ ÖNEMLİ METİNLERİN ÇEVİRİLERİDİR.
KİTAPLA, TÜRKİYE'DEKİ YENİ MEDYA LİTERATÜRÜNE KATKIDA BULUNMAK AMAÇLANMIŞTIR.
Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadığımız toplumları tanımlamak için çeşitli kavramlar ve kuramlar kullanılmaktadır: Bilgi toplumu, ağ toplumu, küresel toplum, kapitalist toplum, sanayi ötesi toplum, ulusötesi enformasyonel kapitalist toplum, endüstri sonrası toplum, postmodern toplum, enformasyon toplumu, internet toplumu, gözetim toplumu vb. kavramlar bunların bazılarıdır.
Bu tanımlarla ilgili kesin ve ortak bir uzlaşı oluşmadığı ve oluşamayacağı için bu konudaki tartışmalar devam etmektedir ve gelecekte de devam edecek gibi görünmektedir. Bir bilim insanının toplumu tanımlamada yaptığı kavramsal tercih, onun dünyayı algılama biçimi ile, dünyayı felsefi anlamda yorumlama potansiyeli ile ve elbette içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik ilişkiler ve bağlantılar silsilesi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda tanımlamalarda farklılıklar olması kaçınılmazdır.
Bu makalenin sorunsalı, ilk aşamada bilgi toplumu ya da enformasyon toplumu kuramlarının oluşum süreçlerini ve içeriklerini ele almak ve bu kuramlar çerçevesinde gelişen ekonomiye, teknolojiye, bilim ve bilgiye, eğitime bakış açılarını açıklamak; ikinci aşamada son yıllarda sık sık tartışılan prekarya ve sınıf sorununu, bilgi toplumu kuramları bağlamında tartışmaktır.
Bilgi toplumu kuramları 20. yüzyıl boyunca ve günümüzde de özellikle ana akım yaklaşımlar içinde en çok savunulan kuramların başında gelmektedir. Ancak bu kuramlar bazı konulardaki tutarlı tespitlerine rağmen temelde batılı gelişmiş toplumları merkeze aldıkları için dünyanın geri kalan diğer toplumlarındaki sorunları ve süreçleri genelde yok saymakta ve bu nedenle birçok sorunu görmezden gelmektedir. Küresel sermayenin ekonomi politikalarının baskınlığı, küresel medya holdinglerinin uygulamaları, toplumsal anlamda değişen kültürel iktidar biçimleri, uluslararası niteliği ağır basan neoliberalizmin yol açtığı sosyal sorunlar, kültürel dışlama ve ayırma süreçleri, batı kültürünün homojenleştirici etkileri, teoride eleştirel nitelikli yaklaşımların dışlanma eğilimi ve bilgi-bilim-iktidar ilişkileri, bilgi toplumu kuramlarının üzerinde fazla durmadığı ve önemsemediği için oldukça zayıf kaldığı ve taraflı baktığı sorunların bazılarıdır. Bu yaklaşımlar da kuramın tutarsızlığa düşmesinin nedenlerindendir.
Bilgi toplumu kuramlarının temel argümanlarından biri günümüz üretim koşullarında sanayi sektörünün gerilediği, bunun yerini hizmet üretimine dayalı sektörlerin aldığı şeklindedir. Gelişmiş batı ülkeleri temel alındığında veriler gerçekten de hizmet sektörünün 20. yüzyıl boyunca bir hayli geliştiğini gösterir. Ancak verilerdeki bu değişim, üretim ilişkilerinin tümden değişip bilgi toplumuna geçtiğimiz anlamına henüz gelmemektedir. Çünkü aynı zamanda işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, savaşlar, çatışmalar, terörizm, uluslararası göç ve göç kaynaklı ölümler de günden güne artmaktadır. Bu öncelikle güney ve daha sonra da doğu bölgeleri için geçerlidir. Ancak güney ve doğu bölgelerindeki sorunlar artık kuzey ve batılı ülkeleri de etkilemektedir. Prekaryalaşma yani güvencesiz çalışma sorunları da bunlardan biridir.
Prekarya teorisine göre odağında enformasyon ve bilgi teknolojilerinin olduğu toplumsal yapılanma biçiminde çalışma koşulları eski sınıf ilişkilerini yok etmiş, proletaryanın yerini prekarya denilen esnek çalışmaya dayalı, güvencesiz ve sosyal güvenceleri önemsemeyen, eğitimsiz, düşük ya da yüksek eğitimli ve dil bilenlerin de dâhil olabildiği, çok farklı kesimleri içinde barındıran çalışanlar almıştır. Birçok sosyal bilimcinin tartıştığı prekarya teorisi bir taraftan günden güne popülerleşmekte ancak diğer taraftan da bazı açılardan eleştirilmekte ve tartışılmaktadır.
Bu makalenin sorunsalı öncelikle bilgi toplumu kuramlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapmak, ardından bu kuramlarda önerilen ve savunulan çalışma yaşamındaki prekaryalaşma sürecini ve bu konudaki kuramları tartışmaktır.
Tasarım, günümüzdeki işleyiş biçimi ile, yeni medya, küreselleşme süreci ve tüketim kültürü ile iç içe geçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle tasarımla ilgili sosyolojik nitelikli bir tartışma, küreselleşme sürecini, yeni medyanın ekonomik işleyiş biçimini ve bunların doğal sonucu olan tüketim olgusunu işlemeden, tutarlı bir şekilde ele alınamaz. Tüketim ve tüketici tasarımının bu nedenle yeni medya ile bağlantılı olarak tartışıldığı bu çalışmada, eleştirel ekonomi-politik ve sosyo-kültürel perspektifin bir arada kullanıldığı interdisipliner bir yöntem izlenmiştir. Tasarım sorununun, ekonomik, kültürel ve sosyal süreçlerle iç içe geçmişliği olgusu, öncelikle günümüz toplumlarının ekonomi-politik anlamda yapılanma biçimini karşımıza çıkarır ki, küreselleşme süreci, bu yapının temeli durumundadır. Dünya tarihi boyunca küreselleşmenin izine değişik şekillerde rastlanır.