hizmet etmiş, sultanların saraylarında bulunmuş ve giderek nüfuz sahibi olmuş, Farsça söyleyen me... more hizmet etmiş, sultanların saraylarında bulunmuş ve giderek nüfuz sahibi olmuş, Farsça söyleyen meşhur şair ve ediplerdendir. Onun hakkında bilgi veren kaynaklar daha ziyade Farsça yazılmış şair tezkireleridir. Bununla beraber gerek bu tezkirelerde gerekse tarihî kaynaklarda Edîb Sâbir hakkında sınırlı malumata rastlanmaktadır. Büyük Selçuklu Sultanı Sencer'in (511-552/1118-1157) ve akabinde de Hârezmşâh Atsız'ın (523-551/1128-1156) teveccühünü kazanmış olan Edîb Sâbir, mezkûr hükümdarlar arasındaki siyasi çekişmelerde de kritik bir rol oynamış; hatta onun canı pahasına hadiselerin seyrini değiştirdiği rivayet edilmiştir. Edîb Sâbir'in günümüze ulaşmış yegâne eseri olan Dîvân'ı ise tarih ve edebiyat çalışmaları açısından zengin bir içeriğe sahiptir. Edîb Sâbir eserinde dönemin ileri gelen hükümdarlarına, hânedan üyelerine, devlet görevlilerine ve hayatında iz bırakan şahsiyetlere övgülerde bulunmuştur. Muhakkak ki siyasi ve edebî şahsiyetler hakkındaki fikir ve düşünceleri dizelerine yansımıştır. Bununla beraber tabiat olaylarından, gündelik yaşama, Horasan çevresindeki şehir ve bölgelerden, iklimsel ve çevresel koşullara kadar pek çok hususa da manzumelerinde yer vermiştir. Bu araştırmada ise Selçuklu siyasi tarihinde de etkili, ilmî ve edebî şahsiyetlerden biri olan Edîb Sâbir'in hayatı ve faaliyetlerinin bilhassa tarihî boyutunun Dîvânı'ndan da yararlanılarak tespitine çalışılmıştır.
Hamdullah el-Müstevfî'nin Nüzhetü'l-kulûb'una Göre Nizârî İsmâilîler/Bâtınîler Öz Hamdullah el-Mü... more Hamdullah el-Müstevfî'nin Nüzhetü'l-kulûb'una Göre Nizârî İsmâilîler/Bâtınîler Öz Hamdullah el-Müstevfî (ö. 740/1340'tan sonra) yalnızca tarih alanında değil; coğrafya ve kozmografya sahasında da eser telif etmiş, Ortaçağ'ın çok yönlü devlet adamı ve âlimlerindendir. Onun İslâm coğrafyacılığında müstesnâ bir yere sahip olan eseri Nüzhetü'l-kulûb, özellikle İran hakkında naklettiği oldukça zengin mâlûmatla da önemli bir boşluğu doldurmuştur. Müellif eserinde İran'ın köyleri, kasabaları, kentleri, dağları, ovaları, nehir ve diğer su kaynakları hatta mineral ve maden yataklarını anlatmıştır. Ayrıca bu coğrafyada eskiden beri yaşamış kavim ve topluluklar hakkında da açıklamalarda bulunmuştur. İran halkının siyasî tarihi, geçim kaynakları, malî durumu, dinî inançları, imar ve sanat faaliyetleri Hamdullah el-Müstevfî'nin yerleşkeleri anlatırken üzerine dikkatlice eğildiği hususlardandır. Böylece merkezî büyük kentlerden nispeten uzakta kalan bölgeler ve burada yaşayan insanlar hakkında kapsamlı bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Eserde kaydedilen ve İran coğrafyasında sıklıkla zikredilen topluluklardan biri de Nizârî İsmâilîler/Bâtınîlerdir. Her ne kadar coğrafî bir kaynak olsa da Nüzhetü'lkulûb'da müellif, Nizârî İsmâilîlerden/Bâtınîlerden uzak kalmamış, zikrettiği yerleşim yerlerinin geçmişinde, onlara dair herhangi bir bilgiye rastlamışsa bu mâlûmata eserinde yer vermiştir. Bu çalışmada coğrafî kaynakların tarih bilimine nasıl katkı sağladığına bir örnek olacak şekilde Hamdullah el-Müstevfî'nin kayıtlarındaki Nizârî İsmâilîlere/Bâtınîlere dair bahisler tespit ve tercüme edilerek değerlendirilmiştir.
Tarih boyunca emîrlerin, seçkin devlet adamlarının, kumandanların birbirleriyle anlaşmazlıkları v... more Tarih boyunca emîrlerin, seçkin devlet adamlarının, kumandanların birbirleriyle anlaşmazlıkları ve yoğun siyâsî mücâdeleleri hânedanları kaosa sürüklemiş ülkenin iç huzuruna, sükûn ve âsâyişine zarar vermiştir. Etraflı bir şekilde araştırıldığında pek çok Türk-İslâm devletinde olduğu gibi Irak Selçuklu Devleti'nde de (511-590/1118-1194) benzer hâdiselerin yaşandığı görülmektedir. Melikler ve hânedan âzâları şiddetle birbirlerini bertaraf etmeye çalışırken Irak Selçuklu Devleti bürokratları ve atabegleri hâdiseleri teskin ederek birlik ve berâberliği tesis etmek yerine, daha ziyâde olayları körüklemişlerdi. Her kademedeki devlet adamlarının kendi aralarındaki husûmetleri bitmediği gibi pek çok bürokrat siyâsî çekişmeler sebebiyle hayatını kaybetmişti. Bu çalışmada Irak Selçuklu Devleti melikleri arasında yaşanan mücâdelelerden ziyâde, devlet adamları arasında yaşanan çekişme ve anlaşmazlıklar, Azîzüddin Ebû Nasr Ahmed b. Hâmid ile Kıvâmüddin Ebü'l-Kāsım Nasr b. el-Hüseyin el-Enesâbâdî ed-Dergezînî mücâdelesi örnek alınarak kaynaklardaki bilgiler ışığında tetkik edilmiştir.
* Bu çalışma 28-29 Mayıs 2021 tarihleri arasında Nusaybin'de düzenlenen Uluslararası Nusaybin Sem... more * Bu çalışma 28-29 Mayıs 2021 tarihleri arasında Nusaybin'de düzenlenen Uluslararası Nusaybin Sempozyumu'nda sunulan bildiri metninin yeni verilerle genişletilmesi suretiyle hazırlanmıştır.
Ortaçağ Tarihçiliğinde Bir Duayen Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın'a Armağan
Vezir, Selçuklu devlet mekanizmasının hükümdardan sonra gelen en önemli un suruydu ve sultanın ba... more Vezir, Selçuklu devlet mekanizmasının hükümdardan sonra gelen en önemli un suruydu ve sultanın başlıca temsilcisiydi. Büyük Selçuklu Devleti sultanının fermanı üzerine göreve başlayan vezir; icraî (yürütme), teşriî (yasama) ve kazaî (yargı) yet kileri kayıtsız şartsız elinde bulundurur ve hükümdarın vekili sıfatı ile devletin bütün işlerini sevk ve idare ederdi. Hükümdarın vekili olarak muayyen konularda ferman çıkarabilen vezir, icraatlarından dolayı da yalmz sultana karşı sorumluydu.* 1 Büyük Selçuklularda olduğu gibi Irak Selçuklu Devleti'nde de (513-590/1119-1194) vezir lik kurumu merkez teşkilâtının en önemli unsurlarından birini oluşturmaktaydı. Büyük Selçuklu Sultam Muhammed Tapar'm vefatıyla yerine oğlu Mahmûd b. Muhammed Tapar geçmiştir. Ancak çok geçmeden Sultan Mahmûd İle amcası Sencer arasında hâkimiyet mücadelesi meydana gelmiş ve Sencer, yeğeni Mahmûd'u kendisine tâbi kılmayı başarmıştır. Yaşanan hadiselerin akabinde Mâlımud b. Mu hammed Tapar5 a ve Muhammed Tapar'm diğer oğullarına Sultan Sencer tarafından Selçuklu ülkesinin batı bölgeleri bırakılmış ve Hemedan merkezli olmak üzere Irak Selçuklu Devleti kurulmuştur. Irak Selçuklu Devleti5 nin ilk sultanı Mahmûd'un (513-525/1119-1131) vezirlerinden biri de Kemâlülmülk (Kemâleddin) es-Sümeyremî olmuştur. Kemâlülmülk es-Sümeyremî'nin doğduğu yer İsfahan yakınlarındaki Sümeyrem Kasabası idi.2 * * Söz konusu bölge, Sultan Muhammed Tap ar'm eşi Gevher Hâtûn'nun arpalığı idi. Kemâlülmülk'ün babası tarımla uğraşırdı ve Sümeyrem'in ekin hâsılatını toplamaktan sorumluydu. Kemâlülmülk ise, babasının hizmetini görmek ve işlerini yerine getirmek için, Gevher Hâtûn'un Veziri Muhammed Cüzcânî Emir Amid'İn yanma gidip gelmekteydi. İşlerini doğruluk ve dürüstlükle yapmaya gayret sarf eden Kemâlülmülk'ü gözlemleyen Emir Amid onu oldukça cesur, kabiliyetli, işlerinde
ÖZ XIV. yüzyılın tarihçi, edebiyatçı ve âlimlerinden Hindûşâh es-Sâhibî en-Nahcıvânî (ö. 730/1329... more ÖZ XIV. yüzyılın tarihçi, edebiyatçı ve âlimlerinden Hindûşâh es-Sâhibî en-Nahcıvânî (ö. 730/1329-1330), Lûr-ı Büzürg atabeglerinden Nusretüddin Ahmed b. Yûsufşah'ın (695-733/1296-1333) hizmetinde bulunduğu devirde tarihe dâir Tecâribü's-selef der Tevârîh-i Hulefâʾ ve Vüzerâ-yı Îşân adlı Farsça tarihî eserini 724 (1324) yılından sonra te'lif etmiştir. Abbâsî Halifeleri ve onların yanında görev yapmış vezirler hakkında bilgiler içeren eserde şüphesiz Abbâsî Hilâfeti ile yakın temaslarda bulunan komşu hânedanlar hakkında ayrıntılı mâlûmat bulunmaktadır. Bu hususta kaleme alınan devletlerden biri de Irak Selçuklu Devleti'dir (511-590/1118-1194). Bilhassa halifelik merkezi olan Bağdat'a yakın konumda bulunması sebebiyle iki devlet arasında yaşanan ilişkiler ve kimi zaman vukū bulan güçlü mücâdeleler eserde sıklıkla ele alınmıştır. Bu çalışmada Hindûşâh es-Sâhibî'nin verdiği bilgiler ışığında Irak Selçukluları ile Abbâsî Hilâfeti arasındaki münâsebetler tetkik edilecek ve yazar tarafından aktarılan mâlûmat çağdaş kaynakların rivâyetleriyle de mukāyese edilerek değerlendirilecektir.
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik,... more Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Devleti tarihi açısından son derece kritik hâdiselerin yaşandığı bir devir olmuştur. II. Gıyâsedd... more Devleti tarihi açısından son derece kritik hâdiselerin yaşandığı bir devir olmuştur. II. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde yapılan Kösedağ Savaşı (641/1243) ile Anadolu'da başlayan Moğolların tahakkümü giderek artmış ve II. İzzeddin Keykâvus döneminde bu baskılar ağır bir şekilde hissedilir olmuştu. Ayrıca siyasî, sosyal, idarî dengelerin ve devlet yönetiminde etkili olan şahsiyetlerin suhuletle değişebildiği de görülmüştür. Moğolları Anadolu'dan çıkarmak için askerî ve diplomatik mücâdelelerde bulunmuşsa da muktedir bir idâre sergileyemeyen Sultan II. İzzeddin Keykâvus nihayetinde tahtını terk etmek ve Bizans İmparatoru VIII. Mikhail Palailogos'a (1261-1282) sığınmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde sultana bağlılık arz eden yakın adamları ve emîrleri ile liderlerinin Sarı Saltuk (ö. 697/1297-1298) olduğu düşünülen çok sayıda Türkmen'in, günümüzde Bulgaristan ve Romanya sınırları içinde yer alan Dobruca bölgesine yerleştirildikleri çeşitli kaynaklarda zikredilmektedir. Bu çalışmada özellikle Sarı Saltuk ve Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus arasındaki münâsebetler ve Türkmenlerin göç hâdisesi üzerine önce tarihî kaynaklar ardından da ikincil literatürde yer alan mâlûmat bir araya getirilmiş ve bu husustaki mevcut görüşler irdelenmiştir.
Dubays b. Sadaḳa was an Arab amīr who wanted to increase the authority of his dynasty Mazyadids i... more Dubays b. Sadaḳa was an Arab amīr who wanted to increase the authority of his dynasty Mazyadids in central ʿIrāḳ, especially in Ḥilla. As a result, he conflicted with both the ʿAbbāsid Caliphate and the ʿIrāḳ Saldjūḳ State because of his interests in the region and he often confronted them. Sometimes he tried to take advantage of the weakness of the ʿAbbāsid caliphs; sometimes the struggle for the throne among the members of the ʿIrāḳ Saldjūḳid dynasty gave Dubays the opportunity he was looking for. However, although Dubays b. Sadaḳa tried to take advantage of every opportunity that came his way, he couldn't achieve the success he desired. When he was unsuccessful, he had to flee from the region and took refuge in the surrounding dominant forces, and not only Dubays but also his dynasty went through hard times. In addition, his looting and plundering activities hurt both the ʿAbbāsids and the ʿIrāḳ Saldjūḳids and left the public in a difficult position. Eventually Dubays b. Sadaḳa undeniably became one of the amīrs who was always feared. In this research, which is a continuation of the article examining the relations of the aforementioned amīr with the Saldjūḳs in the West and the East, as well as the ʿAbbāsids, the role of the Dubays b. Sadaḳa in the events that took place between the years 1132-1135 in the triangle of the Great Saldjūḳ ruler, ʿAbbāsid Caliphate and ʿIrāḳ Saldjūḳids will be evaluated in the light of the information in the sources.
Sultan Sencer’in (512-552/1119-1157), Sâve Savaşı’ndan sonra Büyük Sultan sıfatıyla topraklarının... more Sultan Sencer’in (512-552/1119-1157), Sâve Savaşı’ndan sonra Büyük Sultan sıfatıyla topraklarının batısını yeğeni Mahmûd b. Muhammed Tapar’ın idâresine bırakmasıyla Selçukluların yeni bir kolu Irak Selçuklu Devleti kurulmuştur. Bununla birlikte tesis edilen yeni devlet içinde sultan ve melikler arasında taht mücadelelerinin güçlü emîr ve atabeglerin etkisiyle mütemadiyen devam ettiği görülmektedir. Hille Emîri Seyfüddevle Sadaka b. Mezyed’in oğlu olan Dübeys b. Sadaka (ö. 529/1135), Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’ın (498-511/1105-1118) vefatından sonra Mezyedî Ailesi’nin hüküm sürdüğü Hille ve civarında hâkimiyetini tesis etmeyi başarmıştır. Irak Selçuklu Devleti’nin içinde bulunduğu durumu yakından takip eden Dübeys b. Sadaka, Sultan Mahmûd b. Muhammed Tapar döneminde (511-525/1118-1131) gerçekleşen şehzade isyanlarını körükleyerek nüfuzunu, hâkimiyet sahasını genişletmeye çaba sarf etmiştir. Ayrıca onun, babasının ölümünden dolayı sorumlu tuttuğu Abbâsîlere ve Selçuklulara ...
hizmet etmiş, sultanların saraylarında bulunmuş ve giderek nüfuz sahibi olmuş, Farsça söyleyen me... more hizmet etmiş, sultanların saraylarında bulunmuş ve giderek nüfuz sahibi olmuş, Farsça söyleyen meşhur şair ve ediplerdendir. Onun hakkında bilgi veren kaynaklar daha ziyade Farsça yazılmış şair tezkireleridir. Bununla beraber gerek bu tezkirelerde gerekse tarihî kaynaklarda Edîb Sâbir hakkında sınırlı malumata rastlanmaktadır. Büyük Selçuklu Sultanı Sencer'in (511-552/1118-1157) ve akabinde de Hârezmşâh Atsız'ın (523-551/1128-1156) teveccühünü kazanmış olan Edîb Sâbir, mezkûr hükümdarlar arasındaki siyasi çekişmelerde de kritik bir rol oynamış; hatta onun canı pahasına hadiselerin seyrini değiştirdiği rivayet edilmiştir. Edîb Sâbir'in günümüze ulaşmış yegâne eseri olan Dîvân'ı ise tarih ve edebiyat çalışmaları açısından zengin bir içeriğe sahiptir. Edîb Sâbir eserinde dönemin ileri gelen hükümdarlarına, hânedan üyelerine, devlet görevlilerine ve hayatında iz bırakan şahsiyetlere övgülerde bulunmuştur. Muhakkak ki siyasi ve edebî şahsiyetler hakkındaki fikir ve düşünceleri dizelerine yansımıştır. Bununla beraber tabiat olaylarından, gündelik yaşama, Horasan çevresindeki şehir ve bölgelerden, iklimsel ve çevresel koşullara kadar pek çok hususa da manzumelerinde yer vermiştir. Bu araştırmada ise Selçuklu siyasi tarihinde de etkili, ilmî ve edebî şahsiyetlerden biri olan Edîb Sâbir'in hayatı ve faaliyetlerinin bilhassa tarihî boyutunun Dîvânı'ndan da yararlanılarak tespitine çalışılmıştır.
Hamdullah el-Müstevfî'nin Nüzhetü'l-kulûb'una Göre Nizârî İsmâilîler/Bâtınîler Öz Hamdullah el-Mü... more Hamdullah el-Müstevfî'nin Nüzhetü'l-kulûb'una Göre Nizârî İsmâilîler/Bâtınîler Öz Hamdullah el-Müstevfî (ö. 740/1340'tan sonra) yalnızca tarih alanında değil; coğrafya ve kozmografya sahasında da eser telif etmiş, Ortaçağ'ın çok yönlü devlet adamı ve âlimlerindendir. Onun İslâm coğrafyacılığında müstesnâ bir yere sahip olan eseri Nüzhetü'l-kulûb, özellikle İran hakkında naklettiği oldukça zengin mâlûmatla da önemli bir boşluğu doldurmuştur. Müellif eserinde İran'ın köyleri, kasabaları, kentleri, dağları, ovaları, nehir ve diğer su kaynakları hatta mineral ve maden yataklarını anlatmıştır. Ayrıca bu coğrafyada eskiden beri yaşamış kavim ve topluluklar hakkında da açıklamalarda bulunmuştur. İran halkının siyasî tarihi, geçim kaynakları, malî durumu, dinî inançları, imar ve sanat faaliyetleri Hamdullah el-Müstevfî'nin yerleşkeleri anlatırken üzerine dikkatlice eğildiği hususlardandır. Böylece merkezî büyük kentlerden nispeten uzakta kalan bölgeler ve burada yaşayan insanlar hakkında kapsamlı bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Eserde kaydedilen ve İran coğrafyasında sıklıkla zikredilen topluluklardan biri de Nizârî İsmâilîler/Bâtınîlerdir. Her ne kadar coğrafî bir kaynak olsa da Nüzhetü'lkulûb'da müellif, Nizârî İsmâilîlerden/Bâtınîlerden uzak kalmamış, zikrettiği yerleşim yerlerinin geçmişinde, onlara dair herhangi bir bilgiye rastlamışsa bu mâlûmata eserinde yer vermiştir. Bu çalışmada coğrafî kaynakların tarih bilimine nasıl katkı sağladığına bir örnek olacak şekilde Hamdullah el-Müstevfî'nin kayıtlarındaki Nizârî İsmâilîlere/Bâtınîlere dair bahisler tespit ve tercüme edilerek değerlendirilmiştir.
Tarih boyunca emîrlerin, seçkin devlet adamlarının, kumandanların birbirleriyle anlaşmazlıkları v... more Tarih boyunca emîrlerin, seçkin devlet adamlarının, kumandanların birbirleriyle anlaşmazlıkları ve yoğun siyâsî mücâdeleleri hânedanları kaosa sürüklemiş ülkenin iç huzuruna, sükûn ve âsâyişine zarar vermiştir. Etraflı bir şekilde araştırıldığında pek çok Türk-İslâm devletinde olduğu gibi Irak Selçuklu Devleti'nde de (511-590/1118-1194) benzer hâdiselerin yaşandığı görülmektedir. Melikler ve hânedan âzâları şiddetle birbirlerini bertaraf etmeye çalışırken Irak Selçuklu Devleti bürokratları ve atabegleri hâdiseleri teskin ederek birlik ve berâberliği tesis etmek yerine, daha ziyâde olayları körüklemişlerdi. Her kademedeki devlet adamlarının kendi aralarındaki husûmetleri bitmediği gibi pek çok bürokrat siyâsî çekişmeler sebebiyle hayatını kaybetmişti. Bu çalışmada Irak Selçuklu Devleti melikleri arasında yaşanan mücâdelelerden ziyâde, devlet adamları arasında yaşanan çekişme ve anlaşmazlıklar, Azîzüddin Ebû Nasr Ahmed b. Hâmid ile Kıvâmüddin Ebü'l-Kāsım Nasr b. el-Hüseyin el-Enesâbâdî ed-Dergezînî mücâdelesi örnek alınarak kaynaklardaki bilgiler ışığında tetkik edilmiştir.
* Bu çalışma 28-29 Mayıs 2021 tarihleri arasında Nusaybin'de düzenlenen Uluslararası Nusaybin Sem... more * Bu çalışma 28-29 Mayıs 2021 tarihleri arasında Nusaybin'de düzenlenen Uluslararası Nusaybin Sempozyumu'nda sunulan bildiri metninin yeni verilerle genişletilmesi suretiyle hazırlanmıştır.
Ortaçağ Tarihçiliğinde Bir Duayen Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın'a Armağan
Vezir, Selçuklu devlet mekanizmasının hükümdardan sonra gelen en önemli un suruydu ve sultanın ba... more Vezir, Selçuklu devlet mekanizmasının hükümdardan sonra gelen en önemli un suruydu ve sultanın başlıca temsilcisiydi. Büyük Selçuklu Devleti sultanının fermanı üzerine göreve başlayan vezir; icraî (yürütme), teşriî (yasama) ve kazaî (yargı) yet kileri kayıtsız şartsız elinde bulundurur ve hükümdarın vekili sıfatı ile devletin bütün işlerini sevk ve idare ederdi. Hükümdarın vekili olarak muayyen konularda ferman çıkarabilen vezir, icraatlarından dolayı da yalmz sultana karşı sorumluydu.* 1 Büyük Selçuklularda olduğu gibi Irak Selçuklu Devleti'nde de (513-590/1119-1194) vezir lik kurumu merkez teşkilâtının en önemli unsurlarından birini oluşturmaktaydı. Büyük Selçuklu Sultam Muhammed Tapar'm vefatıyla yerine oğlu Mahmûd b. Muhammed Tapar geçmiştir. Ancak çok geçmeden Sultan Mahmûd İle amcası Sencer arasında hâkimiyet mücadelesi meydana gelmiş ve Sencer, yeğeni Mahmûd'u kendisine tâbi kılmayı başarmıştır. Yaşanan hadiselerin akabinde Mâlımud b. Mu hammed Tapar5 a ve Muhammed Tapar'm diğer oğullarına Sultan Sencer tarafından Selçuklu ülkesinin batı bölgeleri bırakılmış ve Hemedan merkezli olmak üzere Irak Selçuklu Devleti kurulmuştur. Irak Selçuklu Devleti5 nin ilk sultanı Mahmûd'un (513-525/1119-1131) vezirlerinden biri de Kemâlülmülk (Kemâleddin) es-Sümeyremî olmuştur. Kemâlülmülk es-Sümeyremî'nin doğduğu yer İsfahan yakınlarındaki Sümeyrem Kasabası idi.2 * * Söz konusu bölge, Sultan Muhammed Tap ar'm eşi Gevher Hâtûn'nun arpalığı idi. Kemâlülmülk'ün babası tarımla uğraşırdı ve Sümeyrem'in ekin hâsılatını toplamaktan sorumluydu. Kemâlülmülk ise, babasının hizmetini görmek ve işlerini yerine getirmek için, Gevher Hâtûn'un Veziri Muhammed Cüzcânî Emir Amid'İn yanma gidip gelmekteydi. İşlerini doğruluk ve dürüstlükle yapmaya gayret sarf eden Kemâlülmülk'ü gözlemleyen Emir Amid onu oldukça cesur, kabiliyetli, işlerinde
ÖZ XIV. yüzyılın tarihçi, edebiyatçı ve âlimlerinden Hindûşâh es-Sâhibî en-Nahcıvânî (ö. 730/1329... more ÖZ XIV. yüzyılın tarihçi, edebiyatçı ve âlimlerinden Hindûşâh es-Sâhibî en-Nahcıvânî (ö. 730/1329-1330), Lûr-ı Büzürg atabeglerinden Nusretüddin Ahmed b. Yûsufşah'ın (695-733/1296-1333) hizmetinde bulunduğu devirde tarihe dâir Tecâribü's-selef der Tevârîh-i Hulefâʾ ve Vüzerâ-yı Îşân adlı Farsça tarihî eserini 724 (1324) yılından sonra te'lif etmiştir. Abbâsî Halifeleri ve onların yanında görev yapmış vezirler hakkında bilgiler içeren eserde şüphesiz Abbâsî Hilâfeti ile yakın temaslarda bulunan komşu hânedanlar hakkında ayrıntılı mâlûmat bulunmaktadır. Bu hususta kaleme alınan devletlerden biri de Irak Selçuklu Devleti'dir (511-590/1118-1194). Bilhassa halifelik merkezi olan Bağdat'a yakın konumda bulunması sebebiyle iki devlet arasında yaşanan ilişkiler ve kimi zaman vukū bulan güçlü mücâdeleler eserde sıklıkla ele alınmıştır. Bu çalışmada Hindûşâh es-Sâhibî'nin verdiği bilgiler ışığında Irak Selçukluları ile Abbâsî Hilâfeti arasındaki münâsebetler tetkik edilecek ve yazar tarafından aktarılan mâlûmat çağdaş kaynakların rivâyetleriyle de mukāyese edilerek değerlendirilecektir.
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik,... more Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Devleti tarihi açısından son derece kritik hâdiselerin yaşandığı bir devir olmuştur. II. Gıyâsedd... more Devleti tarihi açısından son derece kritik hâdiselerin yaşandığı bir devir olmuştur. II. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde yapılan Kösedağ Savaşı (641/1243) ile Anadolu'da başlayan Moğolların tahakkümü giderek artmış ve II. İzzeddin Keykâvus döneminde bu baskılar ağır bir şekilde hissedilir olmuştu. Ayrıca siyasî, sosyal, idarî dengelerin ve devlet yönetiminde etkili olan şahsiyetlerin suhuletle değişebildiği de görülmüştür. Moğolları Anadolu'dan çıkarmak için askerî ve diplomatik mücâdelelerde bulunmuşsa da muktedir bir idâre sergileyemeyen Sultan II. İzzeddin Keykâvus nihayetinde tahtını terk etmek ve Bizans İmparatoru VIII. Mikhail Palailogos'a (1261-1282) sığınmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde sultana bağlılık arz eden yakın adamları ve emîrleri ile liderlerinin Sarı Saltuk (ö. 697/1297-1298) olduğu düşünülen çok sayıda Türkmen'in, günümüzde Bulgaristan ve Romanya sınırları içinde yer alan Dobruca bölgesine yerleştirildikleri çeşitli kaynaklarda zikredilmektedir. Bu çalışmada özellikle Sarı Saltuk ve Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus arasındaki münâsebetler ve Türkmenlerin göç hâdisesi üzerine önce tarihî kaynaklar ardından da ikincil literatürde yer alan mâlûmat bir araya getirilmiş ve bu husustaki mevcut görüşler irdelenmiştir.
Dubays b. Sadaḳa was an Arab amīr who wanted to increase the authority of his dynasty Mazyadids i... more Dubays b. Sadaḳa was an Arab amīr who wanted to increase the authority of his dynasty Mazyadids in central ʿIrāḳ, especially in Ḥilla. As a result, he conflicted with both the ʿAbbāsid Caliphate and the ʿIrāḳ Saldjūḳ State because of his interests in the region and he often confronted them. Sometimes he tried to take advantage of the weakness of the ʿAbbāsid caliphs; sometimes the struggle for the throne among the members of the ʿIrāḳ Saldjūḳid dynasty gave Dubays the opportunity he was looking for. However, although Dubays b. Sadaḳa tried to take advantage of every opportunity that came his way, he couldn't achieve the success he desired. When he was unsuccessful, he had to flee from the region and took refuge in the surrounding dominant forces, and not only Dubays but also his dynasty went through hard times. In addition, his looting and plundering activities hurt both the ʿAbbāsids and the ʿIrāḳ Saldjūḳids and left the public in a difficult position. Eventually Dubays b. Sadaḳa undeniably became one of the amīrs who was always feared. In this research, which is a continuation of the article examining the relations of the aforementioned amīr with the Saldjūḳs in the West and the East, as well as the ʿAbbāsids, the role of the Dubays b. Sadaḳa in the events that took place between the years 1132-1135 in the triangle of the Great Saldjūḳ ruler, ʿAbbāsid Caliphate and ʿIrāḳ Saldjūḳids will be evaluated in the light of the information in the sources.
Sultan Sencer’in (512-552/1119-1157), Sâve Savaşı’ndan sonra Büyük Sultan sıfatıyla topraklarının... more Sultan Sencer’in (512-552/1119-1157), Sâve Savaşı’ndan sonra Büyük Sultan sıfatıyla topraklarının batısını yeğeni Mahmûd b. Muhammed Tapar’ın idâresine bırakmasıyla Selçukluların yeni bir kolu Irak Selçuklu Devleti kurulmuştur. Bununla birlikte tesis edilen yeni devlet içinde sultan ve melikler arasında taht mücadelelerinin güçlü emîr ve atabeglerin etkisiyle mütemadiyen devam ettiği görülmektedir. Hille Emîri Seyfüddevle Sadaka b. Mezyed’in oğlu olan Dübeys b. Sadaka (ö. 529/1135), Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’ın (498-511/1105-1118) vefatından sonra Mezyedî Ailesi’nin hüküm sürdüğü Hille ve civarında hâkimiyetini tesis etmeyi başarmıştır. Irak Selçuklu Devleti’nin içinde bulunduğu durumu yakından takip eden Dübeys b. Sadaka, Sultan Mahmûd b. Muhammed Tapar döneminde (511-525/1118-1131) gerçekleşen şehzade isyanlarını körükleyerek nüfuzunu, hâkimiyet sahasını genişletmeye çaba sarf etmiştir. Ayrıca onun, babasının ölümünden dolayı sorumlu tuttuğu Abbâsîlere ve Selçuklulara ...
Uploads
Papers by Pınar Kaya Tan