Papers by Fırat Semih Avşar
“Akıl biri eylem öteki düşünme olan iki ayrı özelliği ya da davranışı ile kendini göster... more “Akıl biri eylem öteki düşünme olan iki ayrı özelliği ya da davranışı ile kendini gösterir. Bir yandan ahlak tutumunun, öbür yandan da düşünmenin olgunluğu olarak bundan da iki türlü erdem meydana gelir, etik erdemler ile düşünce erdemleri. (Birlik 2013)” Peki insan nasıl ahlak anlayışlarıyla mutluluğu yakalayabilecektir, Aristo insan yaptıklarından sorumludur ve ne kadar iyi şeyler yaparsa aklını kullanıp iyi etkinlikler yaparsa mutlu olacaktır diye düşünmektedir.
Sofistler her şeyin merkezine insanı yerleştirmişlerdir, insan için iyi olanı aramak istemişlerdi... more Sofistler her şeyin merkezine insanı yerleştirmişlerdir, insan için iyi olanı aramak istemişlerdir. Sofistler öğretmenliği Yunanistan’da meslek olarak seçmiş ilk düşünürleridir ve ücretle günlük hayatta gençlere başarılı olabilmenin yani siyasette aktif olmalarının da dersini vermişlerdir. Sofistlerin hiç yazılı kaynak bırakmamalarının sonucunda düşüncelerini kendilerinden değil başkalarından özelliklede Platon’un eserlerinde başlıca bahsettiği sofistler bölümlerinden biliyoruz. Platon sofistlere fazlasıyla karşı idi ve onların ömür boyu mahkûm edilmelerini önermiştir. Sofistler belli bir düzeni benimsememişlerdir, geleneksel ve toplumun benimsedikleri şeyleri istememişlerdir.
Özet:
Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye’den göç eden insanların; iş sahibi olmama, eşit gel... more Özet:
Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye’den göç eden insanların; iş sahibi olmama, eşit gelire sahip olamama, ekonomik ve siyasi sorunların odağında olmalarına bağlayabiliriz. İnsanların kendi vatanlarından gitmek istemelerinin nedenlerinin büyük bir kısmını bu sorunları tartışarak ve araştırarak anlayabiliriz. Göç edilmek istenilen ülkelerin ön sıralarında Avrupa Birliği ülkeleri yer almaktadır, böyle bir durumda AB ülkeleri bir göç politikası oluşturmak zorunda kalmıştır(AKKARACA,2016). Türklerin Almanya’ya 1960’lı yıllarda ve 1970’le, 1980’li yıllarda işçi olarak gitmesi gibi,( siyasi olaylarında etkisi vardır tabii),veya yüksek öğrenim için gençlerin AB ülkelerinde eğitimini tamamlayıp yerleşmesi örnek verilebilir. (SİRKECİ, COHEN, YAZGAN,2012). Göçmenlerin karşılaşabileceği sorunların önüne geçilmesi için göçmen, nüfus politikaları oluşturulmuştur, böylece göçmenler gittikleri ülkelerde yardımcı olmaları ve uyum sağlamaları, geldikleri ortama alışmaları iş, istihdam alanlarında daha üretken olmaları için yasalar geliştirmişlerdir. Avrupa’ya Türkiye’den işçi göçü ilk olarak sadece erkeklerin çalışmaya gitme düşüncesiyle başlamıştır daha sonra Türkiye’ye geri dönme düşüncesiyle hareket edilmiştir. Sonraki süreçte ailelerini de yanlarına çağırmışlar ve büyük bir göç akımı yaşanmıştır.
ÖZET
Büyük ve ihtişamlı bir devlet olma yolunda ilerlemek isteyen Roma, sürekli geliş... more ÖZET
Büyük ve ihtişamlı bir devlet olma yolunda ilerlemek isteyen Roma, sürekli gelişim içinde olmuş ve farklı rejimlere yönetimlerinde yer vermiştir, demokrasiyi de benimsemişlerdir, cumhuriyeti de İmparatorluğu da. Roma toplumunda oluşan ayrımcılık ve eşitsizlik sorunlarına karşın, Siyaset bilimi, toplum bilimleri üzerine düşünmektense daha çok toprak ve savaş kazanma girişimini sürdürmüştür, halkın sorunları genelde ikinci planda kalmış ve devleti büyütmek öncelik halini almıştır. Ekonomik sıkıntılar ve siyasal problemler toplumda kendiliğinden sorunlar oluşturmuştur, vatandaşlar, toprak sahibi soylular, nasıl bir yönetim olacak, sınıflar arası tartışmalar ve siyasal gücün nasıl belirleneceği üzerine tartışmalar yapmıştır. Cicero, Seneka, Polybios Roma da değişen yönetim biçimlerini, siyasal gücü eleştirmiş ve kendi istedikleri yönetimleri halka anlatmış, kendinden önceki düşünürlerin görüşlerinden yararlanmış hatta kendilerini onların yerine koymuşlardır.
Aydınlanma çağı Osmanlı devletinde, batı devletlerine kıyasla daha yavaş ve farklı olaylarla geli... more Aydınlanma çağı Osmanlı devletinde, batı devletlerine kıyasla daha yavaş ve farklı olaylarla gelişmiştir. Avrupa da akılcılığın artık daha üstün olması gerektiğini savunan kişiler dine bazı sınırlamalar getirmişlerdir, aslında sınırlanmadan kasıt, kilisenin gerici ve kraliyetin üstün görüşlerine rağmen bilimin önce gelmesini istemişlerdir. Osmanlı devletinin bu aydınlanmanın ne kadar farkında olduğu ve yeniliklerini, yasalarını neye göre hazırladığını bilmeliyiz. Osmanlı daha devlet öncelikli ve askeri olarak da kendini dinç tutmaya çalışan bir yönetimdedir, özellikle ticarette Rumlar daha fazla iş yapmaktadır. Yıllar boyunca tüccarlar ülkeler arası çalışmalarından dolayı aydınlanmada elçi gibi görülmüşlerdir. Tüccarlar artık işlenmiş maddeler ve eşyalar taşıyor, kitap ve farklı materyallerde ülkelerine götürüyorlardı böylece gelişme ve araştırma, üretme istekleri ülkelerde de doğmaya başlamıştır. Aydınlanmanın Osmanlıya Milliyetçilik getirdiğine ve gayrimüslimlere yeteri desteği veremediği de yazılmaktadır. Avrupa da doğan ve dünyaya adını duyuran aydınlanma çağı 18.yüzyılda bilim ve fikirlerin gelişmesi üzerine ilerlemiştir en büyük düşmanı dini tutucu yaşayanlar ve kilise yanlıları olmuşlardır. Kilise kendi fikirlerini insanlara doğru ahlak ve en doğru şeklinde dikte etmeye devam etmesi sonucunda bu felsefi düşünce gelişmiştir. Avrupa’dan dünya ya duyulması ve kendini sanayi, bilim, felsefe alanında ilerletmesine nedene olmuştur. Sanayi de silahlar ve teknolojinin gelişmesi anlamına gelmiştir ve Avrupa hızlı bir şekilde büyümüştür, kendisine kıyasla geri de kalan devletlerin halklarını sömürgeye bağlamaya başlamıştır ve bilimin, özgür düşüncenin ilerlemesi kadar sömürüde artmıştır. Avrupa’nın büyük düşünürleri Descartes, Kant ve daha nice isimler bu dönem hakkında olumlu ve olumsuz birçok görüş ileri sürmüştür. Osmanlıya yansımaları geç ve eksik olduğu düşünülse de Türkiye Cumhuriyetine kadar giden bir süreç vardır Osmanlıda. Avrupa bilimle ileri gittikçe Osmanlı devleti ekonomisi ve iç sorunlarıyla zaten zor bir durumda yönetilmekteydi.
ÖZET
Konumuzun Merkezinde Iraklı Kürtlerin Irak iktidarıyla sorunlarının artması ve zorunl... more ÖZET
Konumuzun Merkezinde Iraklı Kürtlerin Irak iktidarıyla sorunlarının artması ve zorunlu göç’e neden olan olaylarını inceleyeceğiz.1991 Körfez savaşıyla, Güney ve Kuzey Irak’ta Baas rejimine karşı halkın ayaklanmaları başlamıştır. Saddam Hüseyin’in kimyasal silahlı güçlerinden baskısından kurtularak kaçmak isteyen nerdeyse 500 bin Kürt, Türkiye’ye zorlu ve güçlükler içinde bir göç başlatmışlardır. Kürtlerin içinde bulundukları güç ve zor geçen yaşamları, gördükleri tutumlar büyük sülaleler denilen, kendi aralarında ve birbirine sıkı bağlı toplumsal birimler hâlinde örgütlenmeye yönlendirmiştir. Aşireti oluşturan bireyler güçlü bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır.(Kaymaz,2005) "Göçmen aynamızdır. Göçmen burada ki hayatından mutlu ise biz iyiyizdir, ama göçmen hayatından mutlu değilse bizde sorun vardır. Ya ırkçıyızdır, yabancı düşmanıyızdır, kendimize güvenimiz yoktur ya da kendimizin görmek istemediği korkularımız mevcuttur" diyor.(Kaya,2015)
Machiavelli Ve Katolik Kilisesi Arasında Geçen Bir Ay dınlanma Süreci
Kilise Tarafından İnançsız ve Din Düşmanı Gösterilen Machiavelli Machiavelli İtalya'da yaşanan te... more Kilise Tarafından İnançsız ve Din Düşmanı Gösterilen Machiavelli Machiavelli İtalya'da yaşanan temel siyasi birliğin olmamasından ve bu birlikten uzak olmanın sürekli devam edeceğinden endişelenmiştir. O siyasi bir bütünlükte yaşamak istemiş ve görüşlerini ona göre dile getirmiştir. (Zenginoğlu,2020) Ortaçağda yaşayan birine göre Machiavelli dine bağlı değil tam aksine dinin yönetimde yani siyasette kullanılmasını istememektedir, bu görüşü nedeniyle dinsiz bile gösterilmiştir. Ortaçağ da siyasetin ve
Drafts by Fırat Semih Avşar
Günümüzde dünyanın nerdeyse her ülkesin de ekonominin ana sorunları arasında işsizlik ve istihdam... more Günümüzde dünyanın nerdeyse her ülkesin de ekonominin ana sorunları arasında işsizlik ve istihdam sorunu vardır. Türkiye işsizlik ve istihdam sorununu en sancılı yaşayan ülkeler arasında ilk
“Eğer insanoğlu savaşı bitiremezse savaş insanoğlunu bitirecektir. Bu geçmişte doğru değildi. Anc... more “Eğer insanoğlu savaşı bitiremezse savaş insanoğlunu bitirecektir. Bu geçmişte doğru değildi. Ancak şu anda doğrudur.”(Dickinson,2016,s.2)
Ortadoğu ismi jeopolitiktik den ziyade siyasi bir yapıda koyulmuştur. Arapça manası merkeze doğru olarak değerlendirilmektedir. Ortadoğu ismini anlamak için bölgeyi ve bölgenin dinamiklerini iyi araştırmak ve anlamak gerekir. Ortadoğu ile Müslümanların ve Türklerin tanışması Emeviler, Abbasiler döneminden nerdeyse bin yıl önce gerçekleşmiştir. Göçebe ve asker olarak gelinen bu topraklarda süreç içerisinde komutan ve yönetici olmuşlardır. Ortadoğu bölgesi çok sıcak ve zahmetli topraklara sahiptir. Nüfusları bölgelere göre fazla değildir ayrıca dışarı göç çok fazladır. Bu nedenle silahlı grupların gelmesi demek bölgeyi çok çabuk güvenlik sorunundan kaynaklı karıştırılabilir hale getirmektedir. Mezopotamya, Mısır medeniyeti, Anadolu aslında tarihi bir medeniyet havzasıdır. Güvenlik ve Ticaret açısından önemli iken gaz ve petrol hatlarının bulunması bölgeye Filistin, Irak, Libya, Cezayir, Mısır, Türk nüfusun artmasına neden olmuştur. Bin yıl içinde Türk Kürt farklı milletler bir arada yaşamışlardır. Selçuklu, Memluk, Eyyübıler, Osmanlı aslında Türkler açısından bin yıla aşkın süre Ortadoğu benimsenmiştir.
Uploads
Papers by Fırat Semih Avşar
Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye’den göç eden insanların; iş sahibi olmama, eşit gelire sahip olamama, ekonomik ve siyasi sorunların odağında olmalarına bağlayabiliriz. İnsanların kendi vatanlarından gitmek istemelerinin nedenlerinin büyük bir kısmını bu sorunları tartışarak ve araştırarak anlayabiliriz. Göç edilmek istenilen ülkelerin ön sıralarında Avrupa Birliği ülkeleri yer almaktadır, böyle bir durumda AB ülkeleri bir göç politikası oluşturmak zorunda kalmıştır(AKKARACA,2016). Türklerin Almanya’ya 1960’lı yıllarda ve 1970’le, 1980’li yıllarda işçi olarak gitmesi gibi,( siyasi olaylarında etkisi vardır tabii),veya yüksek öğrenim için gençlerin AB ülkelerinde eğitimini tamamlayıp yerleşmesi örnek verilebilir. (SİRKECİ, COHEN, YAZGAN,2012). Göçmenlerin karşılaşabileceği sorunların önüne geçilmesi için göçmen, nüfus politikaları oluşturulmuştur, böylece göçmenler gittikleri ülkelerde yardımcı olmaları ve uyum sağlamaları, geldikleri ortama alışmaları iş, istihdam alanlarında daha üretken olmaları için yasalar geliştirmişlerdir. Avrupa’ya Türkiye’den işçi göçü ilk olarak sadece erkeklerin çalışmaya gitme düşüncesiyle başlamıştır daha sonra Türkiye’ye geri dönme düşüncesiyle hareket edilmiştir. Sonraki süreçte ailelerini de yanlarına çağırmışlar ve büyük bir göç akımı yaşanmıştır.
Büyük ve ihtişamlı bir devlet olma yolunda ilerlemek isteyen Roma, sürekli gelişim içinde olmuş ve farklı rejimlere yönetimlerinde yer vermiştir, demokrasiyi de benimsemişlerdir, cumhuriyeti de İmparatorluğu da. Roma toplumunda oluşan ayrımcılık ve eşitsizlik sorunlarına karşın, Siyaset bilimi, toplum bilimleri üzerine düşünmektense daha çok toprak ve savaş kazanma girişimini sürdürmüştür, halkın sorunları genelde ikinci planda kalmış ve devleti büyütmek öncelik halini almıştır. Ekonomik sıkıntılar ve siyasal problemler toplumda kendiliğinden sorunlar oluşturmuştur, vatandaşlar, toprak sahibi soylular, nasıl bir yönetim olacak, sınıflar arası tartışmalar ve siyasal gücün nasıl belirleneceği üzerine tartışmalar yapmıştır. Cicero, Seneka, Polybios Roma da değişen yönetim biçimlerini, siyasal gücü eleştirmiş ve kendi istedikleri yönetimleri halka anlatmış, kendinden önceki düşünürlerin görüşlerinden yararlanmış hatta kendilerini onların yerine koymuşlardır.
Konumuzun Merkezinde Iraklı Kürtlerin Irak iktidarıyla sorunlarının artması ve zorunlu göç’e neden olan olaylarını inceleyeceğiz.1991 Körfez savaşıyla, Güney ve Kuzey Irak’ta Baas rejimine karşı halkın ayaklanmaları başlamıştır. Saddam Hüseyin’in kimyasal silahlı güçlerinden baskısından kurtularak kaçmak isteyen nerdeyse 500 bin Kürt, Türkiye’ye zorlu ve güçlükler içinde bir göç başlatmışlardır. Kürtlerin içinde bulundukları güç ve zor geçen yaşamları, gördükleri tutumlar büyük sülaleler denilen, kendi aralarında ve birbirine sıkı bağlı toplumsal birimler hâlinde örgütlenmeye yönlendirmiştir. Aşireti oluşturan bireyler güçlü bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır.(Kaymaz,2005) "Göçmen aynamızdır. Göçmen burada ki hayatından mutlu ise biz iyiyizdir, ama göçmen hayatından mutlu değilse bizde sorun vardır. Ya ırkçıyızdır, yabancı düşmanıyızdır, kendimize güvenimiz yoktur ya da kendimizin görmek istemediği korkularımız mevcuttur" diyor.(Kaya,2015)
Drafts by Fırat Semih Avşar
Ortadoğu ismi jeopolitiktik den ziyade siyasi bir yapıda koyulmuştur. Arapça manası merkeze doğru olarak değerlendirilmektedir. Ortadoğu ismini anlamak için bölgeyi ve bölgenin dinamiklerini iyi araştırmak ve anlamak gerekir. Ortadoğu ile Müslümanların ve Türklerin tanışması Emeviler, Abbasiler döneminden nerdeyse bin yıl önce gerçekleşmiştir. Göçebe ve asker olarak gelinen bu topraklarda süreç içerisinde komutan ve yönetici olmuşlardır. Ortadoğu bölgesi çok sıcak ve zahmetli topraklara sahiptir. Nüfusları bölgelere göre fazla değildir ayrıca dışarı göç çok fazladır. Bu nedenle silahlı grupların gelmesi demek bölgeyi çok çabuk güvenlik sorunundan kaynaklı karıştırılabilir hale getirmektedir. Mezopotamya, Mısır medeniyeti, Anadolu aslında tarihi bir medeniyet havzasıdır. Güvenlik ve Ticaret açısından önemli iken gaz ve petrol hatlarının bulunması bölgeye Filistin, Irak, Libya, Cezayir, Mısır, Türk nüfusun artmasına neden olmuştur. Bin yıl içinde Türk Kürt farklı milletler bir arada yaşamışlardır. Selçuklu, Memluk, Eyyübıler, Osmanlı aslında Türkler açısından bin yıla aşkın süre Ortadoğu benimsenmiştir.
Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye’den göç eden insanların; iş sahibi olmama, eşit gelire sahip olamama, ekonomik ve siyasi sorunların odağında olmalarına bağlayabiliriz. İnsanların kendi vatanlarından gitmek istemelerinin nedenlerinin büyük bir kısmını bu sorunları tartışarak ve araştırarak anlayabiliriz. Göç edilmek istenilen ülkelerin ön sıralarında Avrupa Birliği ülkeleri yer almaktadır, böyle bir durumda AB ülkeleri bir göç politikası oluşturmak zorunda kalmıştır(AKKARACA,2016). Türklerin Almanya’ya 1960’lı yıllarda ve 1970’le, 1980’li yıllarda işçi olarak gitmesi gibi,( siyasi olaylarında etkisi vardır tabii),veya yüksek öğrenim için gençlerin AB ülkelerinde eğitimini tamamlayıp yerleşmesi örnek verilebilir. (SİRKECİ, COHEN, YAZGAN,2012). Göçmenlerin karşılaşabileceği sorunların önüne geçilmesi için göçmen, nüfus politikaları oluşturulmuştur, böylece göçmenler gittikleri ülkelerde yardımcı olmaları ve uyum sağlamaları, geldikleri ortama alışmaları iş, istihdam alanlarında daha üretken olmaları için yasalar geliştirmişlerdir. Avrupa’ya Türkiye’den işçi göçü ilk olarak sadece erkeklerin çalışmaya gitme düşüncesiyle başlamıştır daha sonra Türkiye’ye geri dönme düşüncesiyle hareket edilmiştir. Sonraki süreçte ailelerini de yanlarına çağırmışlar ve büyük bir göç akımı yaşanmıştır.
Büyük ve ihtişamlı bir devlet olma yolunda ilerlemek isteyen Roma, sürekli gelişim içinde olmuş ve farklı rejimlere yönetimlerinde yer vermiştir, demokrasiyi de benimsemişlerdir, cumhuriyeti de İmparatorluğu da. Roma toplumunda oluşan ayrımcılık ve eşitsizlik sorunlarına karşın, Siyaset bilimi, toplum bilimleri üzerine düşünmektense daha çok toprak ve savaş kazanma girişimini sürdürmüştür, halkın sorunları genelde ikinci planda kalmış ve devleti büyütmek öncelik halini almıştır. Ekonomik sıkıntılar ve siyasal problemler toplumda kendiliğinden sorunlar oluşturmuştur, vatandaşlar, toprak sahibi soylular, nasıl bir yönetim olacak, sınıflar arası tartışmalar ve siyasal gücün nasıl belirleneceği üzerine tartışmalar yapmıştır. Cicero, Seneka, Polybios Roma da değişen yönetim biçimlerini, siyasal gücü eleştirmiş ve kendi istedikleri yönetimleri halka anlatmış, kendinden önceki düşünürlerin görüşlerinden yararlanmış hatta kendilerini onların yerine koymuşlardır.
Konumuzun Merkezinde Iraklı Kürtlerin Irak iktidarıyla sorunlarının artması ve zorunlu göç’e neden olan olaylarını inceleyeceğiz.1991 Körfez savaşıyla, Güney ve Kuzey Irak’ta Baas rejimine karşı halkın ayaklanmaları başlamıştır. Saddam Hüseyin’in kimyasal silahlı güçlerinden baskısından kurtularak kaçmak isteyen nerdeyse 500 bin Kürt, Türkiye’ye zorlu ve güçlükler içinde bir göç başlatmışlardır. Kürtlerin içinde bulundukları güç ve zor geçen yaşamları, gördükleri tutumlar büyük sülaleler denilen, kendi aralarında ve birbirine sıkı bağlı toplumsal birimler hâlinde örgütlenmeye yönlendirmiştir. Aşireti oluşturan bireyler güçlü bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır.(Kaymaz,2005) "Göçmen aynamızdır. Göçmen burada ki hayatından mutlu ise biz iyiyizdir, ama göçmen hayatından mutlu değilse bizde sorun vardır. Ya ırkçıyızdır, yabancı düşmanıyızdır, kendimize güvenimiz yoktur ya da kendimizin görmek istemediği korkularımız mevcuttur" diyor.(Kaya,2015)
Ortadoğu ismi jeopolitiktik den ziyade siyasi bir yapıda koyulmuştur. Arapça manası merkeze doğru olarak değerlendirilmektedir. Ortadoğu ismini anlamak için bölgeyi ve bölgenin dinamiklerini iyi araştırmak ve anlamak gerekir. Ortadoğu ile Müslümanların ve Türklerin tanışması Emeviler, Abbasiler döneminden nerdeyse bin yıl önce gerçekleşmiştir. Göçebe ve asker olarak gelinen bu topraklarda süreç içerisinde komutan ve yönetici olmuşlardır. Ortadoğu bölgesi çok sıcak ve zahmetli topraklara sahiptir. Nüfusları bölgelere göre fazla değildir ayrıca dışarı göç çok fazladır. Bu nedenle silahlı grupların gelmesi demek bölgeyi çok çabuk güvenlik sorunundan kaynaklı karıştırılabilir hale getirmektedir. Mezopotamya, Mısır medeniyeti, Anadolu aslında tarihi bir medeniyet havzasıdır. Güvenlik ve Ticaret açısından önemli iken gaz ve petrol hatlarının bulunması bölgeye Filistin, Irak, Libya, Cezayir, Mısır, Türk nüfusun artmasına neden olmuştur. Bin yıl içinde Türk Kürt farklı milletler bir arada yaşamışlardır. Selçuklu, Memluk, Eyyübıler, Osmanlı aslında Türkler açısından bin yıla aşkın süre Ortadoğu benimsenmiştir.