Papers by SELİM ÇAKIROĞLU
Divan edebiyatı araştırmaları dergisi, May 30, 2024
İslami ilimler dergisi, Jan 4, 2024
Özet
Kur’ân-ı Kerîm, tilâveti ile ibadet olunan bir kitaptır. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm tilâvetin... more Özet
Kur’ân-ı Kerîm, tilâveti ile ibadet olunan bir kitaptır. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine yönelik
eğitim faaliyeti İslâmî ilimler merkezli eğitim yürüten müesseselerin ana dersleri arasında yer almaktadır.
Zira ibadetlerin makbuliyeti, Kur’ân tilâvetinin usûlüne uygun şekilde okunmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla,
Kur’ân harflerinin mahreçlerine uygun bir şekilde lâzımî ve ârızî sıfatlarını dikkate alarak tilâvet
edilmesinin öğretilmesi önemli bir husustur. Ayrıca ibadetleri ve bir takım dini vecibeleri yerine getirmede
gerekli olan âyet ve sûrelerin ezberlenmesi de yine Kur’ân eğitiminin ana hedefleri arasında yer almaktadır.
Bir yüzyıl önce faaliyetine başlayan Medresetü’n-Nüvvâb, Bulgaristan ve Balkanlar’da Müslümanların
din eğitimi ve hizmetlerini temin maksadıyla kurulmuş bir eğitim kurumu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bahsi geçen kurum, 1990 yılından beri Tâlî Kısmı ile Şumnu’da Nüvvâb İmam-Hatip Lisesi; Âlî Kısmı
ile de Sofya’da Yüksek İslâm Enstitüsü adı altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Müfredatı incelendiğinde
bu müessesede; tefsir, hadis gibi temel İslâmî ilimlerin yanı sıra tâlî kısımda “Tertil-i Kur’ân-ı Kerîm” adı
ile Kur’ân eğitiminin ilk dönemden itibaren önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. İşbu tebliğde Medresetü’n-
Nüvvâb ile bugün devamı niteliğindeki Şumnu Nüvvâb İmam-Hatip Lisesi ve Sofya Yüksek İslâm Enstitüsünde
okutulan Kur’ân derslerinin müfredatı, ders materyalleri ve ders işleyiş metotları inceleme konusu
yapılacaktır. Böylece Nüvvâb müesseseleri özelinde Balkanlar’daki Kur’ân eğitiminin mahiyeti akademik
camianın istifadesine sunulacaktır
Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Tecvid, Balkanlar, Bulgaristan, Nüvvâb.
An Investgaton on the Nature of Qur’an Educaton n Nuwwâb
– In the Context of Educaton of Qraat and Qur’an n Bulgara -
Abstract
The Holy Qur’an is a book that is worshipped with its recitation. For this reason, the training activity
for the recitation of the Holy Qur’an is among the main courses of the institutions that carry out education
centered on Islamic sciences. This is because the acceptability of worship requires the proper recitation
of the Qur’an. Therefore, it is important to teach the recitation of the letters of the Qur’an in accordance
with their rhythms, taking into account their necessary and accidental attributes. In addition, the memorization
of verses and suras necessary for worship and the fulfillment of certain religious obligations is also
among the main objectives of Qur’anic education.
Madrasa al-Nuwwâb, which started its activities a hundred years ago, is an educational institution established
to provide religious education and services for Muslims in Bulgaria and the Balkans. Since 1990,
the aforementioned institution has been continuing its activities under the name of Nuwwâb Imam-Hatip
High School in Shumen with its secondary part and Higher Islamic Institute in Sofia with its primary part.
When its curriculum is examined, it is seen that in this institution, in addition to basic Islamic sciences such
as tafsir and hadith, Qur’anic education with the name “Tertîl-i Kurân-ı Kerîm” in the secondary part
has an important place since the first period. In this paper, the curriculum, course materials and teaching
methods of the Qur’anic courses taught in the Madrasa al-Nuwwâb and its continuation today, the Shumen
Nuwwâb Imam-Hatip High School and the Sofia Higher Islamic Institute will be examined. Thus, the nature
of Qur’anic education in the Balkans in particular in the Nuvvâb institutions will be presented to the
academic community.
Keywords: Qur’an, Tajweed, Balkans, Bulgaria, Nuvvâb.
İslami ilimler dergisi, Mar 27, 2022
This article aims to examine the Ṣūfī interpretation of the story of the prophet Jesus in the Qur... more This article aims to examine the Ṣūfī interpretation of the story of the prophet Jesus in the Qurʾān. The fate of Jesus, who came to the world in a miraculous way, resulted in a similar way. The fact that the verses in the Qur'an that mention the Jews wanting to kill him (as well as other verses) do not state what his ultimate fate was has been the focus of much discussion. The interpretations made by the Ṣūfīs, who put forward a different method in the İslamic tafsīr tradition in terms of their interpretation style, contributed to the emergence of original interpretations in İslamic thought. İn this article, the approach of the Ṣūfīs in the debates around the issues of "the ascension of Jesus" and "the return of Jesus" in İslamic thought will be outlined, and the interpretations of the Ṣūfīs in terms of their methods in interpreting the stories about Jesus will be examined within the framework of eight leading Ṣūfī tafsīr books.
Journal Of The Near East Unıversıty Islamıc Research Center
Muhammad (pbuh) is the last prophet sent by Allah to mankind. Qur'an is the last divine messa... more Muhammad (pbuh) is the last prophet sent by Allah to mankind. Qur'an is the last divine message sent through him. In some verses of the Qur'an, which contains many universal principles, the Prophet's struggle with polytheists and deniers is mentioned, as well as his distinguished position among the prophets. It is stated that it is "best example” (‘usva al-hasene) for believers, and some qualities related to him are also mentioned. For this reason, his personal characteristics are expressed in some verses. Allah addresses the Prophet in various verses of the Qur'an and draws attention to some of his qualities. In some verses, it is seen that certain features of him are emphasized. Muhammad, who is the last of the prophets (Hatam en-nebiyyin), is also the last of the prophets of ulu’l’azm (magic prophets). The names of “Muhammad” and “Ahmed” are clearly mentioned in the Qur'an. Allah has sent a prophet to every society since Adam. Hz. Muhammad is like a divin...
İslami İlimler Dergisi
Bu makale, Hz. Îsâ peygamberin Kur’an’da geçen kıssasının sufi tefsirlerdeki yansımalarını incele... more Bu makale, Hz. Îsâ peygamberin Kur’an’da geçen kıssasının sufi tefsirlerdeki yansımalarını incelemeyi hedeflemektedir. Dünyaya gelişi mucizevi bir şekilde gerçekleşen Îsâ’nın, akıbeti de benzer bir şekilde sonuçlanmıştır. Kur’an’da, İsrailoğullarının onu öldürmek istemesinden bahseden âyetlerde, âkıbetinin nasıl olduğunun çok net belirtilmemiş olması, ilgili diğer âyetlerle birlikte tartışmanın odağını oluşturmuştur. Yorum tarzı bakımından İslâm tefsir geleneğinde farklı bir yöntem ortaya koyan sufilerin, yaptıkları yorumlar, İslâm düşüncesinde özgün yaklaşımların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Bu yorum anlayışının Hz. İsâ’nın kıssasının anlatıldığı âyetlerde nasıl gerçekleştiğini ortaya koymak bu makalenin temel hedefleri arasında yer almaktadır. Ayrıca önde gelen işarî tefsirlerin kaynak olarak alınması araştırmanın özgün yanını oluşturmaktadır. Bu çerçevede makalede İslâm düşüncesinde daha çok urûc-i İsa ve nuzûl-i İsa konuları etrafında oluşan tartışmalarda sufilerin yakl...
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, Jun 4, 2021
Among the stories that make up two-thirds of the Quran, the story of the ul alazm prophets have a... more Among the stories that make up two-thirds of the Quran, the story of the ul alazm prophets have an important place. Sufis also benefited from the exemplary and advice-filled content of the stories of the Quran. In this article, the stories of the prophet Noah in the Qur'an will be examined in the context of the ishari tafseer. In terms of their interpretation of the Qur'an, Sufi commentaries differ from tafsir and ta'wîl with their unique methodology. On the basis of this method, there is information obtained based on discovery and inspiration beside reason and transmission. Here, within the limits of our article, we will try to determine the approach of the sufis to the stories in the Qur'an in the context of the story of Noah. In order to see the course of the subject in sufi thought, first of all, how Noah is addressed in sufism classics will be emphasized. Later, the interpretations of prominent ishari commentaries on the verses about Noah and his story will be recorded. Thus, the contribution of the sufis to the interpretations of the story of prophet Noah in the tradition of Islamic sciences will be revealed.
Marife Dini Araştırmalar Dergisi
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) semâya yükselişini ve Allah’ın huzuruna varışını ifade eden mi‘rac hadis... more Hz. Muhammed’in (s.a.v.) semâya yükselişini ve Allah’ın huzuruna varışını ifade eden mi‘rac hadisesi, sahih kabul edilen görüşe göre hicretten bir yıl sonra meydana gelmiştir. Mi‘rac hadisesinden bahse-den âyetler ile ona işaret ettiği düşünülen âyetler, rivâyet ve dirâyet tefsirlerinde çeşitli şekillerde yo-rumlanmıştır. Tefsir literatüründe nasları yorumlamada farklı bir metod geliştiren sûfîlerin işârî tef-sirlerde konuya yaklaşımı ise farklı bir perspektif çizmektedir. Merkezinde seyrüsülûk olan bu yorum metodunda sûfînin sülûk ederek elde ettiği hal ve makamların kişide farklı ve yeni anlam araçları or-taya çıkardığı düşünülür. Bu makalede işârî tefsirler bağlamında isrâ ve mi‘rac olayının anlatıldığı âyetler hakkında sûfî müfessirlerin yaklaşımı ele alınacaktır. Konunun sûfî düşüncedeki yansımalarını bütüncül bir şekilde görmek için öncelikle tasavvuf klasiklerinde meseleye nasıl yaklaşıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece tasavvuf klasiklerindeki mi‘rac algısının sûf...
Tasavvuf, 2021
Kur’an’ın üçte ikisini oluşturan kıssalar arasında peygamberlere ait anlatımlar önemli bir yer tu... more Kur’an’ın üçte ikisini oluşturan kıssalar arasında peygamberlere ait anlatımlar önemli bir yer tutmaktadır. Kıssaların ibret ve nasihat dolu içeriğinden sûfîler de istifade etmişler; tasavvuf klasiklerinde ve işârî tefsirlerde tasavvufî hayata dâir pek çok ilke ve uygulamanın örneğini çıkarmışlardır. Bu makalede Hz. Nuh peygamberin Kur’an’da zikredilen kıssası işarî tefsirler bağlamında incelenecektir. Kur’an’ı yorumlamaları bakımından işârî tefsirler kendine özgü metodolojisi ile tefsir ve te’vilden ayrışmaktadır. Bu metodun temelinde akıl ve naklin dışında keşf ve ilhâma dayalı olarak elde edilen bilgiler vardır. Burada makalenin sınırları içinde sûfîlerin Hz. Nuh kıssası ile ilgili âyetlere yaklaşımı belirlenmeye çalışılacaktır. Konunun tasavvuf düşüncesindeki seyrini görmek için öncelikle Hz. Nuh’un tasavvuf klasiklerinde nasıl ele alındığı üzerinde durulacaktır. Daha sonra meşhur işârî tefsirlerden hareketle sûfîlerin Hz. Nuh ve kıssası ile ilgili âyetlere getirdiği yorumlar tespit edilecektir. Böylece İslâm ilim geleneği içinde Hz. Nuh kıssasına dâir yapılan yorumlara sûfîlerin katkısı ortaya çıkarılacaktır.
İslamî İlimler Dergisi, 2022
Bu makale, Hz. Îsâ peygamberin Kur’an’da geçen kıssasının sufi
tefsirlerdeki yansımalarını incele... more Bu makale, Hz. Îsâ peygamberin Kur’an’da geçen kıssasının sufi
tefsirlerdeki yansımalarını incelemeyi hedeflemektedir. Dünyaya gelişi
mucizevi bir şekilde gerçekleşen Îsâ’nın, akıbeti de benzer bir şekilde
sonuçlanmıştır. Kur’an’da, İsrailoğullarının onu öldürmek istemesinden
bahseden âyetlerde, âkıbetinin nasıl olduğunun çok net belirtilmemiş
olması, ilgili diğer âyetlerle birlikte tartışmanın odağını oluşturmuştur.
Yorum tarzı bakımından İslâm tefsir geleneğinde farklı bir yöntem
ortaya koyan sufilerin, yaptıkları yorumlar, İslâm düşüncesinde
özgün yaklaşımların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Bu
yorum anlayışının Hz. İsâ’nın kıssasının anlatıldığı âyetlerde nasıl
gerçekleştiğini ortaya koymak bu makalenin temel hedefleri arasında
yer almaktadır. Ayrıca önde gelen işarî tefsirlerin kaynak olarak alınması
araştırmanın özgün yanını oluşturmaktadır. Bu çerçevede makalede
İslâm düşüncesinde daha çok urûc-i İsa ve nuzûl-i İsa konuları etrafında
oluşan tartışmalarda sufilerin yaklaşımı belirlenecek ve Hz. İsâ ile ilgili kıssalarda sufilerin yöntemleri bakımından oluşturdukları yorumlar
önde gelen sekiz tasavvufi tefsir çerçevesinde incelenecektir. Diğer
taraftan Hz. İsâ’nın tasavvuf düşüncesindeki yerinin belirginleştirilmesi
ile de bunun Kur’an yorumlarına etkisi belirlenmeye çalışılacaktır.
The Journal of Near East University Islamic Research Center, 2022
Muhammad (pbuh) is the last prophet sent by Allah to mankind. Qur'an is the last divine message s... more Muhammad (pbuh) is the last prophet sent by Allah to mankind. Qur'an is the last divine message sent through him. In some verses of the Qur'an, which contains many universal principles, the Prophet's struggle with polytheists and deniers is mentioned, as well as his distinguished position among the prophets. It is stated that it is "best example” (‘usva al-hasene) for believers, and some qualities related to him are also mentioned. For this reason, his personal characteristics are expressed in some verses. Allah addresses the Prophet in various verses of the Qur'an and draws attention to some of his qualities. In some verses, it is seen that certain features of him are emphasized. Muhammad, who is the last of the prophets (Hatam en-nebiyyin), is also the last of the prophets of ulu’l’azm (magic prophets). The names of “Muhammad” and “Ahmed” are clearly mentioned in the Qur'an. Allah has sent a prophet to every society since Adam. Hz. Muhammad is like a divine seal confirming all prophets. Therefore, there will be no messenger or prophet after him. The most important thing that distinguishes Muhammad from other prophets in terms of prophecy is that his prophethood is valid for all people who will come until the Day of Judgment. He is presented in the Qur'an as an exemplary and ideal person for all humanity. he is described as “usva al-hasene/the best example”. It is stated that he was a prophet of mercy to the worlds, and it is mentioned that he was very compassionate and merciful towards believers. It is noted that he is humble and soft-hearted in his attitudes towards his society. It is also reported that he experienced the event of Isra, which no human being, including the prophets, had ever experienced. It has been especially emphasized that Hz. Muhammad who called people to the Truth (Haqiqah) throughout his twenty-three-year prophethood, was never coercive, tyrannical and hard-hearted when conveying Islam. He always explained the truth to people in a gentle and advising style; He cleansed them of polytheism, unbelief and hypocrisy, and taught them the book, wisdom and what they did not know. In order to enter the world of meaning of the Qur'an, which is a miraculous word, Muslims have developed three methods of understanding in the historical process: tafsir, interpretation (ta’wil) and sign (isharah). Among these methods, while tafsir and ta'wil are based on the literal and literal aspects of the word, ishari tafsir makes use of both, but mostly concentrates on esoteric meanings. At the center of this method is the discovery of some tools of understanding such as discovery and inspiration by purifying one's self and purifying his heart. In this respect, this method of interpretation developed by the Sufis differs from tafsir and ta'wil. The verses describing Hz. Muhammad have been interpreted within the framework of the method of narration and insight in the literature of tafsir. The works that contain the interpretations of the Sufis about the texts have been examined under the title of ishari tafsir as a separate genre from tafsir and ta'wil due to the difference in their methodologies. Sufi commentators also commented on the relevant verses in accordance with their methodology. In this article, the interpretations of the verses about Muhammad in the ishari tafsir will be determined and evaluated. Since there is no study on the subject so far, the results of the research will make a serious contribution to the interpretations formed within the framework of the Qur'an.
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, 2022
Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah’ın insanlara gönderdiği son peygamberdir. Kur’ân-ı Kerîm onun vasıta... more Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah’ın insanlara gönderdiği son peygamberdir. Kur’ân-ı Kerîm onun vasıtası ile insanlığa gönderilmiş son ilahî mesajdır. Pek çok evrensel ilkeyi ihtiva eden Kur’an’ın kimi âyetlerinde Hz. Peygamber’in müşrikler ve inkârcılarla yaptığı mücadeleden bahsedilmesinin yanı sıra peygamberler arasındaki seçkin konumuna da işaret edilmektedir. İnananlar için “üsve-i hasene” olduğu ifade edildiği gibi onunla ilgili birtakım niteliklerden de bahsedilir. Bu nedenle bazı âyetlerde onun kişisel özellikleri dile getirilir. Allah Teâlâ, çeşitli âyetlerde Hz. Peygamber’e hitapta bulunur, onun bazı vasıflarına dikkat çeker. Hâtemü’n-nebiyyîn olan Hz. Muhammed (s.a.v.), ülü’l-azm peygamberlerin de sonuncusudur. Kur’an’da “Muhammed” ve “Ahmed” isimleri açıkça zikredilir. Allah Teâlâ, Hz. Âdem’den beri her topluma bir peygamber göndermiştir. Hz. Peygamber, bütün peygamberleri tasdik eden ilâhî bir mühür mesabesindedir. Bu nedenle ondan sonra herhangi bir resûl ve nebî gelmeyecektir. Risâlet bakımından Hz. Muhammed’i diğer peygamberlerden ayıran en önemli husus, nübüvvetinin kıyamete kadar gelecek bütün insanlar için geçerli olmasıdır. Hz. Peygamber Kur’an’da, bütün insanlık için örnek ve ideal bir insan ve üsve-i hasene/en güzel örnek olarak nitelenir. Âlemlere rahmet bir peygamber olduğu ifade edilir. Mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametli oluşundan bahsedilir. Toplumuna karşı tavırlarında alçak gönüllü ve yumuşak kalpli olmasına dikkat çekilir. Ayrıca peygamberler de dahil hiçbir beşerin tecrübe etmediği İsrâ olayını yaşadığı haber verilir. Yirmi üç yıllık risaleti boyunca insanları Hakka çağıran Hz. Peygamber’in İslâm’ı tebliğ ederken hiçbir zaman zorlayıcı, zorba ve katı kalpli olmadığı da Kur’an’da özellikle vurgulanmıştır. O, daima yumuşak davranışlı ve öğüt verici bir üslupla insanlara Hakkı anlatmış; onları şirk, küfür ve nifaktan temizlemiş, kitabı, hikmeti ve bilmediklerini öğretmiştir. Müslümanlar mucizevî bir kelam olan Kur’an’ın anlam dünyasına girebilmek için tarihi süreçte tefsir, te’vil ve işaret şeklinde üç anlama metodu geliştirmişlerdir. Bu metodlar arasında tefsir ve te’vil lafzın zâhir ve literal yönünü esas alırken işârî tefsir bu ikisinden de istifade etmekle birlikte daha çok bâtınî manalar üzerine yoğunlaşmıştır. Bu metodun merkezinde kişinin nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye ederek keşf ve ilham gibi bir takım idrak araçlarının ortaya çıkarılması yer alır. Bu açıdan sûfîlerin geliştirdiği bu yorum metodu, tefsir ve te’vilden ayrışmaktadır. Sûfîlerin naslarla ilgili yorumlarını ihtiva eden eserler, metodolojilerindeki farklılıktan dolayı tefsir ve te’vilden ayrı bir tür olarak işârî tefsir başlığı altında incelenmiştir. Hz. Peygamber ile ilgili âyetler tefsir literatürü içinde rivâyet ve dirâyet metodu çerçevesinde yorumlanmıştır. Sûfî müfessirler de ilgili âyetler hakkında metodolojilerine uygun yorumlarda bulunmuşlardır. Bu makalede işârî tefsirlerde Hz. Muhammed (s.a.v.) ile ilgili âyetlere dair yapılan yorumların tespit ve değerlendirilmesi yapılacaktır. Konuya dair şu ana kadar yapılmış müstakil bir çalışma olmadığından, araştırmada ortaya çıkacak sonuçlar Kur’an çerçevesinde oluşan yorumlara ciddi bir katkı sağlayacaktır.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya gidişini, oradan da semaya yükselişi... more Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya gidişini, oradan da semaya yükselişini ve Allah’ın huzuruna varışını ifade eden isrâ ve mi‘rac hadisesi, sahih kabul edilen görüşe göre hicretten bir yıl sonra meydana gelmiştir. İsrâ ve mi‘rac hadisesinden doğrudan bahseden âyetler ile ona işaret ettiği düşünülen âyetler, rivâyet ve dirâyet tefsirlerinde çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Tefsir literatüründe nasları yorumlamada farklı bir metot geliştiren sûfîlerin işârî tefsirlerde konuya yaklaşımı ise farklı bir perspektif çizmektedir. Merkezinde seyrüsülûk olan bu yorum metodunda sûfînin sülûk ederek elde ettiği hal ve makamların kişide farklı ve yeni anlam araçları ortaya çıkardığı düşünülür. Bu makalede işârî tefsirler bağlamında isrâ ve mi‘rac olayının anlatıldığı âyetler hakkında sûfî müfessirlerin yaklaşımı ele alınacaktır. Konunun sûfî düşüncedeki yansımalarını görmek için öncelikle tasavvuf klasiklerinde meseleye nasıl yaklaşıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece tasavvuf klasiklerindeki mi‘rac algısının sûfî tefsirlere ne ölçüde yansıdığını görmek mümkün olacaktır. Makalede işârî yoruma yoğunlaşıldığından rivâyet ve dîrâyet tefsirleri kapsam dışı bırakılmıştır. Burada daha çok tasavvuf klasiklerinden ve önde gelen işârî tefsirlerden hareketle sûfîlerin görüşleri belirlenmeye çalışılacaktır.
Mi‘racı, Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak görmenin ötesinde Hakk’a vuslatta takip edilmesi gereken mânevî bir merhale olarak değerlendiren sûfîler, tasavvuf klasiklerinde isrâ ve mi‘rac mûcizesini; ubûdiyyet, yakîn, cem’, fenâ, sahv, mükâşefe, müşâhede ve tecellî gibi sûfîlere özgü kavramlar ile izah etmişlerdir. Bu çerçevede mi‘rac olayı ile seyrüsülûk arasında benzerlikler kurmuşlar; Hz. Peygamber’i takip ederek haller ve makamlar elde etmeyi bir nevi mi‘rac olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘racından ayrı olarak sülûk ile kendilerinin de mi‘raclarının olabileceğini iddia etmişler, bununla birlikte nebînin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında fark olduğunu belirtmişlerdir. İsrâ ve mi‘racı tasavvufî motiflerle bağlantılı bir şekilde ele alan sûfîler, kendi yaşadıkları mi‘rac tecrübelerinden de bahsetmişlerdir. Nebîlerin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında benzerliklerin bulunduğunu ileri sürmekle birlikte mâhiyet ve bağlayıcılık açısından farklılıklarına da dikkat çekmişlerdir.
İsrâ olayından bahseden âyeti tasavvufî motifler ekseninde ele alan sûfî müfessirler, Necm sûresi 1-18. âyetleri de isrâ ve mi‘rac olayı bağlamında incelemişlerdir. İsrâ sûresinde temas edilip detay verilmeyen âyetlerin/delillerin neler olduğu, Necm sûresinde ifade edilen Hz. Peygamber’in müşâhede ettiği olağanüstülüklerden hareketle açıklanmıştır.
Sûfî müfessirler İsrâ sûresi birinci âyette Hz. Peygamber’den “kulunu/abdihî” şeklinde kapalı bir şekilde bahsedilmesinden çeşitli tasavvufî anlamlar çıkarmışlardır. Hz. Peygamber’in, Allah’ın büyük âyetlerinden bir kısmını gördüğünden bahseden Necm sûresi 18. Âyetini, mi‘racda gerçekleşen bir olay olarak ele alırlar. Sûrenin ilk âyetindeki “necm/yıldız” kelimesinden ve onun batmasından Hz. Muhammed’e, kalb, kurb, ilham, ledünnî ilim ve rabbanî vâridatlara dair işaretler sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘rac’da fenâ ve bekâ ile marifete ererek bu âleme dönüş yaptığına dair çıkarımda bulunmuşlardır. Sûfîler âyette yıldızın batmasına yapılan yeminden, yıldızı Hz. Peygamber kabul edip mi‘racdan dönüşüne işaret saymışlar ve bu durumu âriflerin ledünnî ilimlere mazhar olmaları ile irtibatlandırmışlardır. Necm sûresi 9. Âyetteki “kābe kavseyn ev ednâ (iki yay arası kadar yahut daha da yakın oldu.)” ifadesindeki “kābe kavseyn” ve “ev ednâ” ifadeleri de sûfîler tarafından birer makam olarak yorumlanmıştır. Sûfîler “Kābe kavseyn ev ednâ” ifadesini bir taraftan tasavvufî bir kavrama dönüştürürken, diğer taraftan bir beşerin yaşayabileceği en üst manevî tecrübeyi ifade etmek için kullanmışlardır. Aslında sûfi müfessirler, sadece Hz. Peygamber’in tecrübe etmiş olduğu mi‘rac olayının mahiyetinin ondan başka hiçbir kimse tarafından gerçek anlamda anlaşılamayacağının farkındadırlar. Ancak mi‘rac olayı bağlamında Necm sûresinin âyetlerine getirdikleri yorumlar ile Hz. Peygamber’in yaşadığı bu özel tecrübeyi kendi tecrübelerine kıyasla anlamaya çalışmışlardır.
Sûfîler Necm sûresi 14. Âyette zikredilen “sidretü’l-müntehâ” ifadesinden de Hz. Peygamber’in nûru ve ilimlerin nihayeti bağlamında işaretler çıkarmıştır. Bu yorum tasavvuf düşüncesinde merkezi bir yere sahip olan nûr-ı Muhammedî düşüncesinin bir yansımasıdır.
Mi‘racda Hz. Peygamber’in Allah’ın huzurunda bulunmasını ayrıntılı bir şekilde ele alan sûfîler, Necm sûresindeki âyetler bağlamında olayın mahiyetini izaha yönelik açıklamalar yapmışlardır.
marife dini araştırmalar dergisi Turkish Journal of Religious Studies, 2022
The isrāʾ and mi’raj event, which expresses the Prophet Muhammad’s night journey from Mecca to Je... more The isrāʾ and mi’raj event, which expresses the Prophet Muhammad’s night journey from Mecca to Jerusalem and the ascent of Muhammad (pbuh) to the heavens and his arrival in the presence of Allah, occurred one year after the hijra, according to the accepted view. The verses that mention the isrāʾ and mi’raj event and the verses that are thought to point to it have been interpreted in various ways in the narration and wise interpretations. The approach of the sufis, who developed a different method in interpreting the texts in the tafsir literature, to the subject in ishari tafsir draws a different perspective. It is thought that in this method of interpretation, the center of which is spiritual journey (sayr wa sulūk), the states and spiritual stages (the maqāms) obtained by the sufi by sulūk create different and new means of meaning in the person. In this article, the approach of the sufi commentators about the verses in which the events of isrāʾ and mi’raj are explained in the context of ishari tafsir will be discussed. In order to see the reflections of the subject in sufi thought in a holistic way, first of all, it will be tried to determine how the subject is approached in the sufi classics. Thus, it will be possible to see to what extent the perception of mi’raj in sufi classics is reflected in sufi tafsir. Since the article focuses on the ishari interpretation, the interpretation of narration and wisdom are excluded from the scope. Here, it will be tried to determine the views of the sufis based on the classics of sufism and the leading ishari tafsir.
The Sufis, who consider mi’raj as a spiritual stage that must be followed in meeting with Allah beyond seeing it as a miracle of the Muhammad (pbuh), are the miracles of isra and mi’raj in sufi classics; They explained it with concepts specific to sufis such as “holy servitude” (‘ubudiyyah), “real certainty” (yaqīn), jam’, “annihilation” or “passing away” (fanāʾ), “sobriety” (ṣahw), “uncovering”, “revelation” (mukashafa/kashf), “witnessing” or “viewing” (mushāhadah) and manifestation (tajalli). In this context, they have established similarities between the mi’raj event and the navigation, and they have considered acquiring states and positions by following the Prophet as a kind of mi’raj. They also claimed that sufis could have ascensions apart from the Prophet’s ascension, however, they drew attention to the differences between the ascension of the prophet and the ascension of the saints. The sufis, who dealt with isrāʾ and mi’raj in connection with sufi motifs, also talked about their own mi’raj experiences. While they claim that there are similarities between the mi’raj of the prophets and the mi’raj of the saints, they also drew attention to their differences in terms of their nature and binding.
Sufi commentators, who deal with the verse that talks about the incident of isrāʾ in the axis of mystical motifs, Sūrat al-Najm 1-18. They also analyzed the verses in the context of the event of isrāʾ and miʿrāj. What the verses of the Isra, which are not mentioned in detail, are explained with reference to the extraordinary things that the Prophet witnessed in the Sūrat al-Najm.
Sufi commentators have deduced various mystical meanings from the implicit mention of isrāʾ as “servant/abdihi” (al-Isra, 17/1) in the first verse. They consider the 18th verse of the chapter of al-Najm, which mentions that the Prophet saw some of the great verses of Allah, as an event that took place during the ascension. From the word “nejm/star” in the first verse of the chapter of al-Najm and its setting, they deduced signs about Mohammad, heart, qurb, inspiration, ledunni knowledge and rabbinical resources. Based on these concepts, they deduced that the Prophet returned to this realm by attaining ingenuity and perseverance in the mi’raj. While the sufis transformed the expression “Qābe kavseyn av adnā” into a mystical concept, on the other hand, they used it to express the highest spiritual experience that a human being can experience. In fact, sufi commentators are aware that the nature of the mi’raj event, which only the Prophet experienced, cannot be truly understood by anyone other than him. However, in the context of the mi’raj event, they tried to understand this special experience he had with the interpretations they brought to the verses of the Najm surah compared to their own experiences.
The Journal of Islamic Sciences/İslami İlimler Dergisi, 2022
This article aims to examine the Ṣūfī interpretation of the story of the prophet Jesus in the Qur... more This article aims to examine the Ṣūfī interpretation of the story of the prophet Jesus in the Qurʾān. The fate of Jesus, who came to the world in a miraculous way, resulted in a similar way. The fact that the verses in the Qur'an that mention the Jews wanting to kill him (as well as other verses) do not state what his ultimate fate was has been the focus of much discussion. The interpretations made by the Ṣūfīs, who put forward a different method in the İslamic tafsīr tradition in terms of their interpretation style, contributed to the emergence of original interpretations in İslamic thought. İn this article, the approach of the Ṣūfīs in the debates around the issues of "the ascension of Jesus" and "the return of Jesus" in İslamic thought will be outlined, and the interpretations of the Ṣūfīs in terms of their methods in interpreting the stories about Jesus will be examined within the framework of eight leading Ṣūfī tafsīr books.
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, Jun 4, 2021
Among the stories that make up two-thirds of the Quran, the story of the ul al-azm prophets have ... more Among the stories that make up two-thirds of the Quran, the story of the ul al-azm prophets have an important place. Sufis also benefited from the exemplary and advice-filled content of the stories of the Quran. In this article, the stories of the prophet Noah in the Qur’an will be examined in the context of the ishari tafseer. In terms of their interpretation of the Qur’an, Sufi commentaries differ from tafsir and ta’wîl with their unique methodology. On the basis of this method, there is information obtained based on discovery and inspiration beside reason and transmission. Here, within the limits of our article, we will try to determine the approach of the sufis to the stories in the Qur'an in the context of the story of Noah. In order to see the course of the subject in sufi thought, first of all, how Noah is addressed in sufism classics will be emphasized. Later, the interpretations of prominent ishari commentaries on the verses about Noah and his story will be recorded. Thus, the contribution of the sufis to the interpretations of the story of prophet Noah in the tradition of Islamic sciences will be revealed.
Key Words: Noah, Flood, Ishari Commentary, Parable, Sayr as-Sulûk
Keşkül Dergisi, 2005
Allah'ın Hayy ismi üzerine İsmail Hakkı Bursevi'nin yorumlarının yer aldığı bir makale
Books by SELİM ÇAKIROĞLU
Sufi Kitap, 2008
İÇİNDEKİLER 1 1 Giriş 19 Tuhf e-i Recebiyye 27 el-Hayy 79 el-Alim 125 el-Mürid 145 el-Kadir 159 e... more İÇİNDEKİLER 1 1 Giriş 19 Tuhf e-i Recebiyye 27 el-Hayy 79 el-Alim 125 el-Mürid 145 el-Kadir 159 el-Ewel ve'l-Ahir 177 ez-Zahir ve'l-Bat1n 203 er-Rahman ve'r-Rahim 227 el-Müdebbir ve'l-Mufassıl 237 Kavramlar Sözlüğü 267 Kaynakça
Uploads
Papers by SELİM ÇAKIROĞLU
Kur’ân-ı Kerîm, tilâveti ile ibadet olunan bir kitaptır. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine yönelik
eğitim faaliyeti İslâmî ilimler merkezli eğitim yürüten müesseselerin ana dersleri arasında yer almaktadır.
Zira ibadetlerin makbuliyeti, Kur’ân tilâvetinin usûlüne uygun şekilde okunmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla,
Kur’ân harflerinin mahreçlerine uygun bir şekilde lâzımî ve ârızî sıfatlarını dikkate alarak tilâvet
edilmesinin öğretilmesi önemli bir husustur. Ayrıca ibadetleri ve bir takım dini vecibeleri yerine getirmede
gerekli olan âyet ve sûrelerin ezberlenmesi de yine Kur’ân eğitiminin ana hedefleri arasında yer almaktadır.
Bir yüzyıl önce faaliyetine başlayan Medresetü’n-Nüvvâb, Bulgaristan ve Balkanlar’da Müslümanların
din eğitimi ve hizmetlerini temin maksadıyla kurulmuş bir eğitim kurumu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bahsi geçen kurum, 1990 yılından beri Tâlî Kısmı ile Şumnu’da Nüvvâb İmam-Hatip Lisesi; Âlî Kısmı
ile de Sofya’da Yüksek İslâm Enstitüsü adı altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Müfredatı incelendiğinde
bu müessesede; tefsir, hadis gibi temel İslâmî ilimlerin yanı sıra tâlî kısımda “Tertil-i Kur’ân-ı Kerîm” adı
ile Kur’ân eğitiminin ilk dönemden itibaren önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. İşbu tebliğde Medresetü’n-
Nüvvâb ile bugün devamı niteliğindeki Şumnu Nüvvâb İmam-Hatip Lisesi ve Sofya Yüksek İslâm Enstitüsünde
okutulan Kur’ân derslerinin müfredatı, ders materyalleri ve ders işleyiş metotları inceleme konusu
yapılacaktır. Böylece Nüvvâb müesseseleri özelinde Balkanlar’daki Kur’ân eğitiminin mahiyeti akademik
camianın istifadesine sunulacaktır
Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Tecvid, Balkanlar, Bulgaristan, Nüvvâb.
An Investgaton on the Nature of Qur’an Educaton n Nuwwâb
– In the Context of Educaton of Qraat and Qur’an n Bulgara -
Abstract
The Holy Qur’an is a book that is worshipped with its recitation. For this reason, the training activity
for the recitation of the Holy Qur’an is among the main courses of the institutions that carry out education
centered on Islamic sciences. This is because the acceptability of worship requires the proper recitation
of the Qur’an. Therefore, it is important to teach the recitation of the letters of the Qur’an in accordance
with their rhythms, taking into account their necessary and accidental attributes. In addition, the memorization
of verses and suras necessary for worship and the fulfillment of certain religious obligations is also
among the main objectives of Qur’anic education.
Madrasa al-Nuwwâb, which started its activities a hundred years ago, is an educational institution established
to provide religious education and services for Muslims in Bulgaria and the Balkans. Since 1990,
the aforementioned institution has been continuing its activities under the name of Nuwwâb Imam-Hatip
High School in Shumen with its secondary part and Higher Islamic Institute in Sofia with its primary part.
When its curriculum is examined, it is seen that in this institution, in addition to basic Islamic sciences such
as tafsir and hadith, Qur’anic education with the name “Tertîl-i Kurân-ı Kerîm” in the secondary part
has an important place since the first period. In this paper, the curriculum, course materials and teaching
methods of the Qur’anic courses taught in the Madrasa al-Nuwwâb and its continuation today, the Shumen
Nuwwâb Imam-Hatip High School and the Sofia Higher Islamic Institute will be examined. Thus, the nature
of Qur’anic education in the Balkans in particular in the Nuvvâb institutions will be presented to the
academic community.
Keywords: Qur’an, Tajweed, Balkans, Bulgaria, Nuvvâb.
tefsirlerdeki yansımalarını incelemeyi hedeflemektedir. Dünyaya gelişi
mucizevi bir şekilde gerçekleşen Îsâ’nın, akıbeti de benzer bir şekilde
sonuçlanmıştır. Kur’an’da, İsrailoğullarının onu öldürmek istemesinden
bahseden âyetlerde, âkıbetinin nasıl olduğunun çok net belirtilmemiş
olması, ilgili diğer âyetlerle birlikte tartışmanın odağını oluşturmuştur.
Yorum tarzı bakımından İslâm tefsir geleneğinde farklı bir yöntem
ortaya koyan sufilerin, yaptıkları yorumlar, İslâm düşüncesinde
özgün yaklaşımların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Bu
yorum anlayışının Hz. İsâ’nın kıssasının anlatıldığı âyetlerde nasıl
gerçekleştiğini ortaya koymak bu makalenin temel hedefleri arasında
yer almaktadır. Ayrıca önde gelen işarî tefsirlerin kaynak olarak alınması
araştırmanın özgün yanını oluşturmaktadır. Bu çerçevede makalede
İslâm düşüncesinde daha çok urûc-i İsa ve nuzûl-i İsa konuları etrafında
oluşan tartışmalarda sufilerin yaklaşımı belirlenecek ve Hz. İsâ ile ilgili kıssalarda sufilerin yöntemleri bakımından oluşturdukları yorumlar
önde gelen sekiz tasavvufi tefsir çerçevesinde incelenecektir. Diğer
taraftan Hz. İsâ’nın tasavvuf düşüncesindeki yerinin belirginleştirilmesi
ile de bunun Kur’an yorumlarına etkisi belirlenmeye çalışılacaktır.
Mi‘racı, Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak görmenin ötesinde Hakk’a vuslatta takip edilmesi gereken mânevî bir merhale olarak değerlendiren sûfîler, tasavvuf klasiklerinde isrâ ve mi‘rac mûcizesini; ubûdiyyet, yakîn, cem’, fenâ, sahv, mükâşefe, müşâhede ve tecellî gibi sûfîlere özgü kavramlar ile izah etmişlerdir. Bu çerçevede mi‘rac olayı ile seyrüsülûk arasında benzerlikler kurmuşlar; Hz. Peygamber’i takip ederek haller ve makamlar elde etmeyi bir nevi mi‘rac olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘racından ayrı olarak sülûk ile kendilerinin de mi‘raclarının olabileceğini iddia etmişler, bununla birlikte nebînin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında fark olduğunu belirtmişlerdir. İsrâ ve mi‘racı tasavvufî motiflerle bağlantılı bir şekilde ele alan sûfîler, kendi yaşadıkları mi‘rac tecrübelerinden de bahsetmişlerdir. Nebîlerin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında benzerliklerin bulunduğunu ileri sürmekle birlikte mâhiyet ve bağlayıcılık açısından farklılıklarına da dikkat çekmişlerdir.
İsrâ olayından bahseden âyeti tasavvufî motifler ekseninde ele alan sûfî müfessirler, Necm sûresi 1-18. âyetleri de isrâ ve mi‘rac olayı bağlamında incelemişlerdir. İsrâ sûresinde temas edilip detay verilmeyen âyetlerin/delillerin neler olduğu, Necm sûresinde ifade edilen Hz. Peygamber’in müşâhede ettiği olağanüstülüklerden hareketle açıklanmıştır.
Sûfî müfessirler İsrâ sûresi birinci âyette Hz. Peygamber’den “kulunu/abdihî” şeklinde kapalı bir şekilde bahsedilmesinden çeşitli tasavvufî anlamlar çıkarmışlardır. Hz. Peygamber’in, Allah’ın büyük âyetlerinden bir kısmını gördüğünden bahseden Necm sûresi 18. Âyetini, mi‘racda gerçekleşen bir olay olarak ele alırlar. Sûrenin ilk âyetindeki “necm/yıldız” kelimesinden ve onun batmasından Hz. Muhammed’e, kalb, kurb, ilham, ledünnî ilim ve rabbanî vâridatlara dair işaretler sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘rac’da fenâ ve bekâ ile marifete ererek bu âleme dönüş yaptığına dair çıkarımda bulunmuşlardır. Sûfîler âyette yıldızın batmasına yapılan yeminden, yıldızı Hz. Peygamber kabul edip mi‘racdan dönüşüne işaret saymışlar ve bu durumu âriflerin ledünnî ilimlere mazhar olmaları ile irtibatlandırmışlardır. Necm sûresi 9. Âyetteki “kābe kavseyn ev ednâ (iki yay arası kadar yahut daha da yakın oldu.)” ifadesindeki “kābe kavseyn” ve “ev ednâ” ifadeleri de sûfîler tarafından birer makam olarak yorumlanmıştır. Sûfîler “Kābe kavseyn ev ednâ” ifadesini bir taraftan tasavvufî bir kavrama dönüştürürken, diğer taraftan bir beşerin yaşayabileceği en üst manevî tecrübeyi ifade etmek için kullanmışlardır. Aslında sûfi müfessirler, sadece Hz. Peygamber’in tecrübe etmiş olduğu mi‘rac olayının mahiyetinin ondan başka hiçbir kimse tarafından gerçek anlamda anlaşılamayacağının farkındadırlar. Ancak mi‘rac olayı bağlamında Necm sûresinin âyetlerine getirdikleri yorumlar ile Hz. Peygamber’in yaşadığı bu özel tecrübeyi kendi tecrübelerine kıyasla anlamaya çalışmışlardır.
Sûfîler Necm sûresi 14. Âyette zikredilen “sidretü’l-müntehâ” ifadesinden de Hz. Peygamber’in nûru ve ilimlerin nihayeti bağlamında işaretler çıkarmıştır. Bu yorum tasavvuf düşüncesinde merkezi bir yere sahip olan nûr-ı Muhammedî düşüncesinin bir yansımasıdır.
Mi‘racda Hz. Peygamber’in Allah’ın huzurunda bulunmasını ayrıntılı bir şekilde ele alan sûfîler, Necm sûresindeki âyetler bağlamında olayın mahiyetini izaha yönelik açıklamalar yapmışlardır.
The Sufis, who consider mi’raj as a spiritual stage that must be followed in meeting with Allah beyond seeing it as a miracle of the Muhammad (pbuh), are the miracles of isra and mi’raj in sufi classics; They explained it with concepts specific to sufis such as “holy servitude” (‘ubudiyyah), “real certainty” (yaqīn), jam’, “annihilation” or “passing away” (fanāʾ), “sobriety” (ṣahw), “uncovering”, “revelation” (mukashafa/kashf), “witnessing” or “viewing” (mushāhadah) and manifestation (tajalli). In this context, they have established similarities between the mi’raj event and the navigation, and they have considered acquiring states and positions by following the Prophet as a kind of mi’raj. They also claimed that sufis could have ascensions apart from the Prophet’s ascension, however, they drew attention to the differences between the ascension of the prophet and the ascension of the saints. The sufis, who dealt with isrāʾ and mi’raj in connection with sufi motifs, also talked about their own mi’raj experiences. While they claim that there are similarities between the mi’raj of the prophets and the mi’raj of the saints, they also drew attention to their differences in terms of their nature and binding.
Sufi commentators, who deal with the verse that talks about the incident of isrāʾ in the axis of mystical motifs, Sūrat al-Najm 1-18. They also analyzed the verses in the context of the event of isrāʾ and miʿrāj. What the verses of the Isra, which are not mentioned in detail, are explained with reference to the extraordinary things that the Prophet witnessed in the Sūrat al-Najm.
Sufi commentators have deduced various mystical meanings from the implicit mention of isrāʾ as “servant/abdihi” (al-Isra, 17/1) in the first verse. They consider the 18th verse of the chapter of al-Najm, which mentions that the Prophet saw some of the great verses of Allah, as an event that took place during the ascension. From the word “nejm/star” in the first verse of the chapter of al-Najm and its setting, they deduced signs about Mohammad, heart, qurb, inspiration, ledunni knowledge and rabbinical resources. Based on these concepts, they deduced that the Prophet returned to this realm by attaining ingenuity and perseverance in the mi’raj. While the sufis transformed the expression “Qābe kavseyn av adnā” into a mystical concept, on the other hand, they used it to express the highest spiritual experience that a human being can experience. In fact, sufi commentators are aware that the nature of the mi’raj event, which only the Prophet experienced, cannot be truly understood by anyone other than him. However, in the context of the mi’raj event, they tried to understand this special experience he had with the interpretations they brought to the verses of the Najm surah compared to their own experiences.
Key Words: Noah, Flood, Ishari Commentary, Parable, Sayr as-Sulûk
Books by SELİM ÇAKIROĞLU
Kur’ân-ı Kerîm, tilâveti ile ibadet olunan bir kitaptır. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine yönelik
eğitim faaliyeti İslâmî ilimler merkezli eğitim yürüten müesseselerin ana dersleri arasında yer almaktadır.
Zira ibadetlerin makbuliyeti, Kur’ân tilâvetinin usûlüne uygun şekilde okunmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla,
Kur’ân harflerinin mahreçlerine uygun bir şekilde lâzımî ve ârızî sıfatlarını dikkate alarak tilâvet
edilmesinin öğretilmesi önemli bir husustur. Ayrıca ibadetleri ve bir takım dini vecibeleri yerine getirmede
gerekli olan âyet ve sûrelerin ezberlenmesi de yine Kur’ân eğitiminin ana hedefleri arasında yer almaktadır.
Bir yüzyıl önce faaliyetine başlayan Medresetü’n-Nüvvâb, Bulgaristan ve Balkanlar’da Müslümanların
din eğitimi ve hizmetlerini temin maksadıyla kurulmuş bir eğitim kurumu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bahsi geçen kurum, 1990 yılından beri Tâlî Kısmı ile Şumnu’da Nüvvâb İmam-Hatip Lisesi; Âlî Kısmı
ile de Sofya’da Yüksek İslâm Enstitüsü adı altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Müfredatı incelendiğinde
bu müessesede; tefsir, hadis gibi temel İslâmî ilimlerin yanı sıra tâlî kısımda “Tertil-i Kur’ân-ı Kerîm” adı
ile Kur’ân eğitiminin ilk dönemden itibaren önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. İşbu tebliğde Medresetü’n-
Nüvvâb ile bugün devamı niteliğindeki Şumnu Nüvvâb İmam-Hatip Lisesi ve Sofya Yüksek İslâm Enstitüsünde
okutulan Kur’ân derslerinin müfredatı, ders materyalleri ve ders işleyiş metotları inceleme konusu
yapılacaktır. Böylece Nüvvâb müesseseleri özelinde Balkanlar’daki Kur’ân eğitiminin mahiyeti akademik
camianın istifadesine sunulacaktır
Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Tecvid, Balkanlar, Bulgaristan, Nüvvâb.
An Investgaton on the Nature of Qur’an Educaton n Nuwwâb
– In the Context of Educaton of Qraat and Qur’an n Bulgara -
Abstract
The Holy Qur’an is a book that is worshipped with its recitation. For this reason, the training activity
for the recitation of the Holy Qur’an is among the main courses of the institutions that carry out education
centered on Islamic sciences. This is because the acceptability of worship requires the proper recitation
of the Qur’an. Therefore, it is important to teach the recitation of the letters of the Qur’an in accordance
with their rhythms, taking into account their necessary and accidental attributes. In addition, the memorization
of verses and suras necessary for worship and the fulfillment of certain religious obligations is also
among the main objectives of Qur’anic education.
Madrasa al-Nuwwâb, which started its activities a hundred years ago, is an educational institution established
to provide religious education and services for Muslims in Bulgaria and the Balkans. Since 1990,
the aforementioned institution has been continuing its activities under the name of Nuwwâb Imam-Hatip
High School in Shumen with its secondary part and Higher Islamic Institute in Sofia with its primary part.
When its curriculum is examined, it is seen that in this institution, in addition to basic Islamic sciences such
as tafsir and hadith, Qur’anic education with the name “Tertîl-i Kurân-ı Kerîm” in the secondary part
has an important place since the first period. In this paper, the curriculum, course materials and teaching
methods of the Qur’anic courses taught in the Madrasa al-Nuwwâb and its continuation today, the Shumen
Nuwwâb Imam-Hatip High School and the Sofia Higher Islamic Institute will be examined. Thus, the nature
of Qur’anic education in the Balkans in particular in the Nuvvâb institutions will be presented to the
academic community.
Keywords: Qur’an, Tajweed, Balkans, Bulgaria, Nuvvâb.
tefsirlerdeki yansımalarını incelemeyi hedeflemektedir. Dünyaya gelişi
mucizevi bir şekilde gerçekleşen Îsâ’nın, akıbeti de benzer bir şekilde
sonuçlanmıştır. Kur’an’da, İsrailoğullarının onu öldürmek istemesinden
bahseden âyetlerde, âkıbetinin nasıl olduğunun çok net belirtilmemiş
olması, ilgili diğer âyetlerle birlikte tartışmanın odağını oluşturmuştur.
Yorum tarzı bakımından İslâm tefsir geleneğinde farklı bir yöntem
ortaya koyan sufilerin, yaptıkları yorumlar, İslâm düşüncesinde
özgün yaklaşımların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Bu
yorum anlayışının Hz. İsâ’nın kıssasının anlatıldığı âyetlerde nasıl
gerçekleştiğini ortaya koymak bu makalenin temel hedefleri arasında
yer almaktadır. Ayrıca önde gelen işarî tefsirlerin kaynak olarak alınması
araştırmanın özgün yanını oluşturmaktadır. Bu çerçevede makalede
İslâm düşüncesinde daha çok urûc-i İsa ve nuzûl-i İsa konuları etrafında
oluşan tartışmalarda sufilerin yaklaşımı belirlenecek ve Hz. İsâ ile ilgili kıssalarda sufilerin yöntemleri bakımından oluşturdukları yorumlar
önde gelen sekiz tasavvufi tefsir çerçevesinde incelenecektir. Diğer
taraftan Hz. İsâ’nın tasavvuf düşüncesindeki yerinin belirginleştirilmesi
ile de bunun Kur’an yorumlarına etkisi belirlenmeye çalışılacaktır.
Mi‘racı, Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak görmenin ötesinde Hakk’a vuslatta takip edilmesi gereken mânevî bir merhale olarak değerlendiren sûfîler, tasavvuf klasiklerinde isrâ ve mi‘rac mûcizesini; ubûdiyyet, yakîn, cem’, fenâ, sahv, mükâşefe, müşâhede ve tecellî gibi sûfîlere özgü kavramlar ile izah etmişlerdir. Bu çerçevede mi‘rac olayı ile seyrüsülûk arasında benzerlikler kurmuşlar; Hz. Peygamber’i takip ederek haller ve makamlar elde etmeyi bir nevi mi‘rac olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘racından ayrı olarak sülûk ile kendilerinin de mi‘raclarının olabileceğini iddia etmişler, bununla birlikte nebînin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında fark olduğunu belirtmişlerdir. İsrâ ve mi‘racı tasavvufî motiflerle bağlantılı bir şekilde ele alan sûfîler, kendi yaşadıkları mi‘rac tecrübelerinden de bahsetmişlerdir. Nebîlerin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında benzerliklerin bulunduğunu ileri sürmekle birlikte mâhiyet ve bağlayıcılık açısından farklılıklarına da dikkat çekmişlerdir.
İsrâ olayından bahseden âyeti tasavvufî motifler ekseninde ele alan sûfî müfessirler, Necm sûresi 1-18. âyetleri de isrâ ve mi‘rac olayı bağlamında incelemişlerdir. İsrâ sûresinde temas edilip detay verilmeyen âyetlerin/delillerin neler olduğu, Necm sûresinde ifade edilen Hz. Peygamber’in müşâhede ettiği olağanüstülüklerden hareketle açıklanmıştır.
Sûfî müfessirler İsrâ sûresi birinci âyette Hz. Peygamber’den “kulunu/abdihî” şeklinde kapalı bir şekilde bahsedilmesinden çeşitli tasavvufî anlamlar çıkarmışlardır. Hz. Peygamber’in, Allah’ın büyük âyetlerinden bir kısmını gördüğünden bahseden Necm sûresi 18. Âyetini, mi‘racda gerçekleşen bir olay olarak ele alırlar. Sûrenin ilk âyetindeki “necm/yıldız” kelimesinden ve onun batmasından Hz. Muhammed’e, kalb, kurb, ilham, ledünnî ilim ve rabbanî vâridatlara dair işaretler sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘rac’da fenâ ve bekâ ile marifete ererek bu âleme dönüş yaptığına dair çıkarımda bulunmuşlardır. Sûfîler âyette yıldızın batmasına yapılan yeminden, yıldızı Hz. Peygamber kabul edip mi‘racdan dönüşüne işaret saymışlar ve bu durumu âriflerin ledünnî ilimlere mazhar olmaları ile irtibatlandırmışlardır. Necm sûresi 9. Âyetteki “kābe kavseyn ev ednâ (iki yay arası kadar yahut daha da yakın oldu.)” ifadesindeki “kābe kavseyn” ve “ev ednâ” ifadeleri de sûfîler tarafından birer makam olarak yorumlanmıştır. Sûfîler “Kābe kavseyn ev ednâ” ifadesini bir taraftan tasavvufî bir kavrama dönüştürürken, diğer taraftan bir beşerin yaşayabileceği en üst manevî tecrübeyi ifade etmek için kullanmışlardır. Aslında sûfi müfessirler, sadece Hz. Peygamber’in tecrübe etmiş olduğu mi‘rac olayının mahiyetinin ondan başka hiçbir kimse tarafından gerçek anlamda anlaşılamayacağının farkındadırlar. Ancak mi‘rac olayı bağlamında Necm sûresinin âyetlerine getirdikleri yorumlar ile Hz. Peygamber’in yaşadığı bu özel tecrübeyi kendi tecrübelerine kıyasla anlamaya çalışmışlardır.
Sûfîler Necm sûresi 14. Âyette zikredilen “sidretü’l-müntehâ” ifadesinden de Hz. Peygamber’in nûru ve ilimlerin nihayeti bağlamında işaretler çıkarmıştır. Bu yorum tasavvuf düşüncesinde merkezi bir yere sahip olan nûr-ı Muhammedî düşüncesinin bir yansımasıdır.
Mi‘racda Hz. Peygamber’in Allah’ın huzurunda bulunmasını ayrıntılı bir şekilde ele alan sûfîler, Necm sûresindeki âyetler bağlamında olayın mahiyetini izaha yönelik açıklamalar yapmışlardır.
The Sufis, who consider mi’raj as a spiritual stage that must be followed in meeting with Allah beyond seeing it as a miracle of the Muhammad (pbuh), are the miracles of isra and mi’raj in sufi classics; They explained it with concepts specific to sufis such as “holy servitude” (‘ubudiyyah), “real certainty” (yaqīn), jam’, “annihilation” or “passing away” (fanāʾ), “sobriety” (ṣahw), “uncovering”, “revelation” (mukashafa/kashf), “witnessing” or “viewing” (mushāhadah) and manifestation (tajalli). In this context, they have established similarities between the mi’raj event and the navigation, and they have considered acquiring states and positions by following the Prophet as a kind of mi’raj. They also claimed that sufis could have ascensions apart from the Prophet’s ascension, however, they drew attention to the differences between the ascension of the prophet and the ascension of the saints. The sufis, who dealt with isrāʾ and mi’raj in connection with sufi motifs, also talked about their own mi’raj experiences. While they claim that there are similarities between the mi’raj of the prophets and the mi’raj of the saints, they also drew attention to their differences in terms of their nature and binding.
Sufi commentators, who deal with the verse that talks about the incident of isrāʾ in the axis of mystical motifs, Sūrat al-Najm 1-18. They also analyzed the verses in the context of the event of isrāʾ and miʿrāj. What the verses of the Isra, which are not mentioned in detail, are explained with reference to the extraordinary things that the Prophet witnessed in the Sūrat al-Najm.
Sufi commentators have deduced various mystical meanings from the implicit mention of isrāʾ as “servant/abdihi” (al-Isra, 17/1) in the first verse. They consider the 18th verse of the chapter of al-Najm, which mentions that the Prophet saw some of the great verses of Allah, as an event that took place during the ascension. From the word “nejm/star” in the first verse of the chapter of al-Najm and its setting, they deduced signs about Mohammad, heart, qurb, inspiration, ledunni knowledge and rabbinical resources. Based on these concepts, they deduced that the Prophet returned to this realm by attaining ingenuity and perseverance in the mi’raj. While the sufis transformed the expression “Qābe kavseyn av adnā” into a mystical concept, on the other hand, they used it to express the highest spiritual experience that a human being can experience. In fact, sufi commentators are aware that the nature of the mi’raj event, which only the Prophet experienced, cannot be truly understood by anyone other than him. However, in the context of the mi’raj event, they tried to understand this special experience he had with the interpretations they brought to the verses of the Najm surah compared to their own experiences.
Key Words: Noah, Flood, Ishari Commentary, Parable, Sayr as-Sulûk