Conference Presentations by Göksal Caner Malatya
Türkiye Sosyalist Hareketi'nin önde gelen düşünür ve eylemcilerinden olan Hikmet Kıvılcımlı, Mark... more Türkiye Sosyalist Hareketi'nin önde gelen düşünür ve eylemcilerinden olan Hikmet Kıvılcımlı, Marksizme sağladığı en büyük katkılardan birini Tarih Tezi oluşturmaktadır. Bu tarih tezi ile kapitalizm öncesi "Antika Tarihi"nin gidiş kanunlarını ortaya koyan Kıvılcımlı'nın Tarihsel Devrimler kavramsallaştırması önemli bir yer tutmaktadır. Kıvılcımlı'ya göre Tarihsel Devrimler iki şekilde gerçekleşmektedir: 1) Yukarı Barbarlık Konağı'ndaki Barbarların gerçekleştirip orijinal bir medeniyetin kurulduğu Tarihsel Devrim, 2) Orta Barbarlık Konağı'ndaki Barbarların gerçekleştirip Rönesans-Diriliş'e yol açtığı Tarihsel Devrim.
Orta Barbarlık konağında bulunan Osmanlılar da çökkün Bizans medeniyetini yıkarak Rönesans-Diriliş yaşatmış ve kendisi de "medenileşmiştir".
Bu "medenileşme" ve ekonomik zorunlulukların sonucunda eşitlikçi İlbler ve Gaziler, "Devlet Sınıfları"na dönüşmüşlerdir. Dirlik düzeninde bu eşitlikçi yanlarını kısmen de olsa koruyabilen devlet sınıfları, kesim düzeniyle birlikte gittikçe "soysuzlaşmış" ve "derebeyleşmişlerdir". Bu derebeyleşme, tefeci-bezirgan zümrenin daha çok talan yapmasına yol açma ve bu talandan olabildiğince büyük pay almaya yönelmiştir.
Devlet sınıfları ile tefeci-bezirganlar arasındaki bu talan ve pay savaşımı Osmanlı'daki iktidar savaşıma yol açmakla birlikte günümüze kadar uzanan ve hala devam ede gelen bir sürekliliğin de köklerini barındırmaktadır.
Drafts by Göksal Caner Malatya
Beş Orta Asya cumhuriyetinden biri olan Kırgızistan, SSCB'nin dağılmasında sonra en "dinamik" ülk... more Beş Orta Asya cumhuriyetinden biri olan Kırgızistan, SSCB'nin dağılmasında sonra en "dinamik" ülkelerden biri olmuştur. Bu dinamikliğin en büyük nedeni Kırgızistan'ın hem jeopolitik önemi hem de siyasal durumudur. Kırgızistan'ın Orta Asya'nın merkezinde olması ve hem Çin'e hem de Rusya'ya yakınlığı jeopolitik açıdan benzersiz olmasını sağlıyor. Nitekim Kırgızistan'da hem ABD hem de Rusya üssü bulunması bunun en büyük göstergesi. Bununla birlikte Kırgızistan bağımsızlıktan sonra başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin ilgisine mazhar olmuş ve "demokrasi adası" olarak nitelendirilmiştir.
1970'lerin ikinci yarısında itibaren ekoloji hareketlerinin giderek politikleşmesi sonucunda Yeşi... more 1970'lerin ikinci yarısında itibaren ekoloji hareketlerinin giderek politikleşmesi sonucunda Yeşiller Hareketi ortaya çıktı. İlk yeşil parti 1972 yılında Yeni Zelanda'da kuruldu. Ardından başta İngiltere, Fransa olmak üzere Avrupa'nın önde gelen ülkelerinde yeşil partiler kurulmaya başlandı.
Yeşil partiler hem kapitalist hem de sosyalist ekonomik gelişmenin egemenliğine muhalefet ve alternatif olarak kurulmuşlardır. Ademi merkeziyetçilik, katılımcı demokrasi, karşılıklı yardımlaşma, insana saygı, özgüveni yüksek bireylerin yetiştirilmesi, doğaya saygı ve yaşamın kutsallığını programlarının temelleri saymışlardır.
Yeşil partilerin kurulmasının bir diğer nedeni de geleneksel siyasi partilerin yapısıydı ve bunun iki nedeni vardı: Birincisi, yeşil hareketin endüstri karşıtı politikalarının işçi sınıfının çıkarlarıyla çelişmesinden dolayı sosyalist ve sosyal demokrat partilerde kendilerine yer verilmemesi; ikinci olarak ise, geleneksel siyasi partilerin bürokratik ve hiyerarşik yapıları yeşil hareketlerin istediği politika değişikliklerini yapmaya izin vermemesiydi. Bununla birlikte yeşil partiler değişimin devlet mekanizmasını ele geçirerek değil kitle hareketlerince sağlanabileceğini ifade etmektedirler.
Soğuk Savaş döneminde karşıt kamplarda yer alan Rusya ile Türkiye arasındaki dış ticaret, SSCB’ni... more Soğuk Savaş döneminde karşıt kamplarda yer alan Rusya ile Türkiye arasındaki dış ticaret, SSCB’nin dağılmasından sonra yükselme trendine girmiştir. Özellikle Vladimir Putin’in Rusya’nın, Recep Tayyip Erdoğan’ın da Türkiye’nin yönetiminde olduğu dönemde dış ticaret ilişkisi giderek artmıştır. Mart 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’nda Rusya Suriye yönetiminin yanında, Türkiye ise Suriye muhalefetinin yanında yer almıştır. Bu makalede, giderek artan Rusya ile Türkiye arasındaki dış ticaret ilişkisinin, Suriye İç Savaşı süresince nasıl bir yön izlediği incelenecektir.
Tarihin en büyük imparatorluklarından birini kurmuş olan Roma İmparatorluğu denilince akla ilk ge... more Tarihin en büyük imparatorluklarından birini kurmuş olan Roma İmparatorluğu denilince akla ilk gelen şeylerden biri de lejyonlardır. Lejyonlar Roma’nın büyümesinde en önemli etkenlerden biri olmuştur. Disiplini, cesareti ve sadakatiyle düşmanlarında haklı bir saygı ve korku yaratan lejyonlar aynı zamanda sosyal ve kültürel anlamda da önemli işler başarmışlardır. Öyle ki lejyonların yaptığı kimi köprüler, yollar yüzyıllar geçse de hala kullanılmaktadır.
Tarihteki neredeyse bütün uygarlıklara beşiklik yapmış olan Anadolu da lejyonların bulunduğu yerlerden biri olmuştur. Lejyonların varlığı kimi zaman Anadolu’nun tarihini zenginleştirmekle birlikte kültürel, sosyal anlamda Anadolu’ya renk vermiş, kimi zaman da savaşın acı yönünden kaynaklı karanlık zamanlarda yaşatmıştır. Buna rağmen lejyonların Anadolu’daki varlığı tarihimiz açısından, coğrafyamızın tarihi açısından önemli ve değerli olmakla birlikte, tarihsel olarak incelenmesi de dikkat ve ilgi çekicidir.
Tarihin gördüğü en büyük imparatorluklardan birini kuran Romalılar askeri, ekonomik güçlerinin ya... more Tarihin gördüğü en büyük imparatorluklardan birini kuran Romalılar askeri, ekonomik güçlerinin yanı sıra kültürel güçleri de bu imparatorluğu kurmalarına yardımcı olmuştu. Bu kültürel güçlerini oluşturan güçlerinden biri de felsefeydi. İmparatorluğun dört bir yanında hayatı, doğayı ve insanları sorgulayan, sorunlara kendi düşünceleriyle çözüm arayan filozoflar ortaya çıkardı. Ve bu filozoflar kimi zaman imparatorluğun zayıf noktalarını bularak onun çöküşünü hızlandırırken kimi zaman da imparatorluğun düşünce zenginliğini oluşturdular. Diğer yandan da imparatorluğun tarihi oldular.
Amcası Miloş ve amcasının oğlu Mihail’den sonra Obrenoviç ailesinden üçüncü başknez olan Milan (1... more Amcası Miloş ve amcasının oğlu Mihail’den sonra Obrenoviç ailesinden üçüncü başknez olan Milan (1868-1889), diğer aile fertlerinden ayrı olarak Sırpların bağımsızlığını kazandıran ve ilk kral olan isim olma şerefine de nail olmuştur. Yönetimde olduğu bu süreçte, diğer aile fertlerinin süreçlerinde de olduğu gibi oldukça zorlu geçmiş, özellikle uluslar arası güçlerle Osmanlı İmparatorluğu arasındaki kimi zaman çıkar çatışmalarından kimi zamanda geçici ittifaklarından yararlanmaya çalışarak bağımsızlığa giden yolu açmaya çalışmıştır. Fakat bağımsızlığa giden bu yol, özellikle Avusturya ve Osmanlı’nın zorlamasıyla oldukça zor ve uzun bir şekilde gerçekleşmiştir.
Litvanya’da 18 Eylül 1917'de "Tariba" denilen bir meclis toplanmıştır. 8 Mayıs 1926'da sol partil... more Litvanya’da 18 Eylül 1917'de "Tariba" denilen bir meclis toplanmıştır. 8 Mayıs 1926'da sol partilerin seçimi kazanması üzerine darbe yapılarak 12 Nisan 1927'de parlamento feshedilmiştir. Yürütmeyi güçlendiren ve seçim sistemini değiştiren 1928 Anayasası kabul edilmiştir. Uluslararası baskıların sonucunda demokratik rejime geçilerek 12 Şubat 1938 Anayasası yapılmıştır. Haziran 1940'da SSCB’nin Litvanya'yla girmesiyle 21 Temmuz 1940'da Seym toplanarak Litvanya, SSCB'ye dahil olmuştur. 25 Ağustos 1940'da Litvanya yeni Anayasayı kabul etmiştir. 26 Aralık 1951'de anayasada birçok değişiklik yapılmıştır.
1977 SSCB Anayasası’nın kabulünden sonra 20 Nisan 1978'de Litvanya SSC'nin yeni Anayasası kabul edilmiştir. 11 Mart 1990'da Litvanya bağımsızlığını ilan etmiş ve 132 maddelik "Geçici Temel Kanun" kabul edilmiştir. 25 Ekim 1992'de anayasa referandum ile kabul edilmiş ve 6 Kasım 1992'de Seym tarafından onaylanmıştır.
Akdeniz'in en stratejik ve önemli adalarından biri olan Kıbrıs, tarihi boyunca bölgedeki devletle... more Akdeniz'in en stratejik ve önemli adalarından biri olan Kıbrıs, tarihi boyunca bölgedeki devletlerin ilgisine mazhar olmuştur. Osmanlıların da 1571'de adayı egemenliği altına almalarıyla birlikte Türkler de adaya adımını atmışlardır. Bu andan itibaren Türkler Rumlarla birlikte adanın iki halkından birisi olmuştur. Türk toplumu adaya geldiğinden bu yana eğitime büyük önem vermiş, sistematik hale getirerek sürekli olmasını sağlamıştır. Bu süreklilik ve sistem İngilizlerin adayı ele geçirmesiyle birlikte sekteye uğramıştır. İngilizlerin egemenliği altında Türk eğitimi sıkıntılar çekmiştir. Bu sıkıntılar Osmanlı'nın ve Türkiye'nin destekleriyle aşılmaya çalışılsa da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulana kadar devam etmiştir. Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kuruluşundan itibaren de eğitimde bir sistem kurulmaya başlanılmış, yapılan Eğitim Şuraları ile de eğitim sistemi geliştirilmeye ve çağdaşlaştırılmaya çalışılmıştır.
Orta Anadolu’da M.Ö. 2. bin yılın baslarında Kızılırmak kavsi içerisinde kurulan Hitit Devleti, I... more Orta Anadolu’da M.Ö. 2. bin yılın baslarında Kızılırmak kavsi içerisinde kurulan Hitit Devleti, I.Šuppiluliuma döneminde Yukarı Mezopotamya ve Suriye bölgesine doğru önemli bir genişleme politikası izlemiştir. Anadolu’nun güneydoğusunda Fırat ve Dicle ırmaklarının arasında kalan ve “Verimli Hilal” olarak da adlandırılan Yukarı Mezopotamya bölgesinde o sırada güçlü Mitanni Devleti varlığını sürdürmekteydi. Mitanni’nin güneydoğusunda başlangıçta Mitanni’ye bağlı bir yerel krallık konumunda olan Asur Devleti bulunmaktaydı. Güney Mezopotamya’da Kassit Krallığı tarafından yönetilen ve bu dönemde sosyal ve kültürel alanda büyük gelişme göstermiş olan Babil Krallığı vardı.
M.Ö. 2. bin yılın ilk yarısından itibaren dönemin devletleri tarafından ele geçirilmek istenen asıl yer ise Suriye bölgesiydi. Çünkü bu bölge zengin liman kentlerine sahip ve ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunuyordu. Bu yüzden bu bölgenin I. Šuppiluliuma döneminde Hitit hâkimiyetine geçmesi, başta Hititler olmak üzere bölgedeki halklar ve devletler için siyasi, kültürel ve ekonomik olarak bir çok sonuç doğuracaktı.
I.Šuppiluliuma döneminde gücünün zirvesine ulaşan Hitit Devleti’nin ilgisi varolduğundan itibaren... more I.Šuppiluliuma döneminde gücünün zirvesine ulaşan Hitit Devleti’nin ilgisi varolduğundan itibaren Kuzey Suriye ve Mezopotamya’ya karşı olduğu kadar Batı Anadolu’nun zengin kaynaklarına da yönelik olmuş ve bu kaynaklardan yararlanmak için sık sık buralara seferler düzenlemiştir. Hitit kralları, sefer düzenledikleri topraklara hâkim olan ülkeleri genelde Hititlerin vassalı haline getirerek bölgeyi kontrol etmeyi de amaçlamışlar ve çıkan sorunları diplomatik yollardan (vasallık antlaşmaları, mektuplaşmalar) çözmeye çalışmışlardır. Batı Anadolu ve etrafındaki diğer bölgelerde yer almaya başlayan vassal devletler sayesinde, Hitit kralları Orta Anadolu’daki merkez topraklarını genişletmeyi başarmıştır.
I.Šuppiluliuma döneminde genel olarak güneye yönelen Hititlerin Batı Anadolu politikaları olan durumu korumak yönünde olmuş. Bundan dolayı bölgedeki sorunları ve uygulayacakları politikaları genellikle diplomatik yollardan uygulamaya çalışmışlardır.
Tarih, yaşanmışlıklar kadar yaşanmışlıkların ifade edildiği yazı, anıt vs. ile var olur. Kimi zam... more Tarih, yaşanmışlıklar kadar yaşanmışlıkların ifade edildiği yazı, anıt vs. ile var olur. Kimi zaman bir olayı anlatan üçüncü şahısın anlatımı tarihi büyük ölçüde belirler ama çoğu zaman yaşadığı tarihi anlatan kişi tarihi yazar. Çünkü o kişi sadece o tarihi anları yaşamakla kalmamıştır, aynı zamanda o anları yaratan tarihsel bir süreçten de gelmiştir. Bilincini, düşüncesini öğrendiği, yaşadığı uygarlık ve toplum belirlemiştir. Bundan dolayı anlattığı şeyler yalnızca o anki tarihsel olayı değil, aynı zamanda yaşadığı toplumu, uygarlığı, düşünce ve yazı biçimini kısaca diğer bir tarihi de anlatmaktadır.
Gaius Julius Caesar da yaşadığı tarihi bizzat kaleme alanlardan biridir. Gallia Savaşı adlı eserinde yaptığı savaşları, izlediği politikalar, Galya halklarını anlatmakla kalmamış arka planda ise Roma’nın dış politikasından Roma’daki iç çekişmelere, yaptığı kimi yanlışlıklardan kendini muaf tutmasından yaptığı hareketleri meşru göstermeye çalışmasına yazılmamış birçok detayı anlatmıştır. Bütün bunları ortaya çıkarmakta tarihçilere kalmıştır.
İnsanlar varoluşundan bu yana doğanın yanı sıra birbirleriyle çeşitli ilişkiler içine girmiş, bun... more İnsanlar varoluşundan bu yana doğanın yanı sıra birbirleriyle çeşitli ilişkiler içine girmiş, bunun sonucunda farklı şeyler üreterek yaşamını ve içindeki toplumu yaşatmıştır. Yaşamın en önemli alanlarından biri olan siyaset ve yönetimde yaşanan bu ilişkiler sonucunda bu üretimlerden nasibini alarak farklı şekillerde ortaya konmuştur.
Özellikle Antik Çağ’da insanlar siyasete ve yönetime olan ilgileri ve katılımları önceki zamanlara göre farklılık göstererek yüksek olmuştur. Yönetime dair düşüncelerini ve eylemlerini hayata geçirerek önceki dönemlerin oligarşik ve baskıcı yönetimlerine karşı harekete geçmişlerdir.
Bouleuterion da insanların siyasette eyleme geçtikleri önemli mekanlardan biri olmuş, bu tarihe tanıklık etmiştir. Sadece tanıklık etmekle kalmamış, aynı zamanda insanlar tarafından içinde bulunduğu uygarlık doğrultusunda şekil almış, onların tarihinin de bir parçası olmuştur.
Alalakh bölgesinde, Asi nehri kıyısında vadinin merkezinde bulunan Aççana Höyüğü (Tell Atchana) b... more Alalakh bölgesinde, Asi nehri kıyısında vadinin merkezinde bulunan Aççana Höyüğü (Tell Atchana) bölgesiyle ilgili ilk çalışmalar 1930’lu yıllarda Robert Braidwood önderliğindeki Chicago Oriental Enstitüsü takımı tarafından gerçekleştirildi. İlk kazı çalışmaları 750 X 325 m çapında bir alanda gerçekleştirildi. Daha sonra kazı çalışmaları 1936-39 ile 1946-1949 yılları arasında British Museum ve Oxford Üniversitesi adına Sir Leonard Woolley tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Aslıhan Yener başkanlığında 1990’lı yılların sonu, 2000’li yılların başlarında kazılarla birlikte höyükteki arkeolojik ve tarihsel çalışmalara devam edilmiştir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Azer... more Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, her alanda olduğu gibi eğitimde de Sovyet sisteminin etkilerini gidermeye yönelik adımlar atmaya başlamıştır. İlk olarak 30 Aralık 1992 tarihinde, Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi tarafından "Tahsil Kanunu" kabul edilmiştir. Bu kanunla birlikte Azerbaycan kendine özgü kültür ve gelenekleri doğrultusunda bir eğitim sistemi yaratmaya yönelmiştir.
Uploads
Conference Presentations by Göksal Caner Malatya
Orta Barbarlık konağında bulunan Osmanlılar da çökkün Bizans medeniyetini yıkarak Rönesans-Diriliş yaşatmış ve kendisi de "medenileşmiştir".
Bu "medenileşme" ve ekonomik zorunlulukların sonucunda eşitlikçi İlbler ve Gaziler, "Devlet Sınıfları"na dönüşmüşlerdir. Dirlik düzeninde bu eşitlikçi yanlarını kısmen de olsa koruyabilen devlet sınıfları, kesim düzeniyle birlikte gittikçe "soysuzlaşmış" ve "derebeyleşmişlerdir". Bu derebeyleşme, tefeci-bezirgan zümrenin daha çok talan yapmasına yol açma ve bu talandan olabildiğince büyük pay almaya yönelmiştir.
Devlet sınıfları ile tefeci-bezirganlar arasındaki bu talan ve pay savaşımı Osmanlı'daki iktidar savaşıma yol açmakla birlikte günümüze kadar uzanan ve hala devam ede gelen bir sürekliliğin de köklerini barındırmaktadır.
Drafts by Göksal Caner Malatya
Yeşil partiler hem kapitalist hem de sosyalist ekonomik gelişmenin egemenliğine muhalefet ve alternatif olarak kurulmuşlardır. Ademi merkeziyetçilik, katılımcı demokrasi, karşılıklı yardımlaşma, insana saygı, özgüveni yüksek bireylerin yetiştirilmesi, doğaya saygı ve yaşamın kutsallığını programlarının temelleri saymışlardır.
Yeşil partilerin kurulmasının bir diğer nedeni de geleneksel siyasi partilerin yapısıydı ve bunun iki nedeni vardı: Birincisi, yeşil hareketin endüstri karşıtı politikalarının işçi sınıfının çıkarlarıyla çelişmesinden dolayı sosyalist ve sosyal demokrat partilerde kendilerine yer verilmemesi; ikinci olarak ise, geleneksel siyasi partilerin bürokratik ve hiyerarşik yapıları yeşil hareketlerin istediği politika değişikliklerini yapmaya izin vermemesiydi. Bununla birlikte yeşil partiler değişimin devlet mekanizmasını ele geçirerek değil kitle hareketlerince sağlanabileceğini ifade etmektedirler.
Tarihteki neredeyse bütün uygarlıklara beşiklik yapmış olan Anadolu da lejyonların bulunduğu yerlerden biri olmuştur. Lejyonların varlığı kimi zaman Anadolu’nun tarihini zenginleştirmekle birlikte kültürel, sosyal anlamda Anadolu’ya renk vermiş, kimi zaman da savaşın acı yönünden kaynaklı karanlık zamanlarda yaşatmıştır. Buna rağmen lejyonların Anadolu’daki varlığı tarihimiz açısından, coğrafyamızın tarihi açısından önemli ve değerli olmakla birlikte, tarihsel olarak incelenmesi de dikkat ve ilgi çekicidir.
1977 SSCB Anayasası’nın kabulünden sonra 20 Nisan 1978'de Litvanya SSC'nin yeni Anayasası kabul edilmiştir. 11 Mart 1990'da Litvanya bağımsızlığını ilan etmiş ve 132 maddelik "Geçici Temel Kanun" kabul edilmiştir. 25 Ekim 1992'de anayasa referandum ile kabul edilmiş ve 6 Kasım 1992'de Seym tarafından onaylanmıştır.
M.Ö. 2. bin yılın ilk yarısından itibaren dönemin devletleri tarafından ele geçirilmek istenen asıl yer ise Suriye bölgesiydi. Çünkü bu bölge zengin liman kentlerine sahip ve ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunuyordu. Bu yüzden bu bölgenin I. Šuppiluliuma döneminde Hitit hâkimiyetine geçmesi, başta Hititler olmak üzere bölgedeki halklar ve devletler için siyasi, kültürel ve ekonomik olarak bir çok sonuç doğuracaktı.
I.Šuppiluliuma döneminde genel olarak güneye yönelen Hititlerin Batı Anadolu politikaları olan durumu korumak yönünde olmuş. Bundan dolayı bölgedeki sorunları ve uygulayacakları politikaları genellikle diplomatik yollardan uygulamaya çalışmışlardır.
Gaius Julius Caesar da yaşadığı tarihi bizzat kaleme alanlardan biridir. Gallia Savaşı adlı eserinde yaptığı savaşları, izlediği politikalar, Galya halklarını anlatmakla kalmamış arka planda ise Roma’nın dış politikasından Roma’daki iç çekişmelere, yaptığı kimi yanlışlıklardan kendini muaf tutmasından yaptığı hareketleri meşru göstermeye çalışmasına yazılmamış birçok detayı anlatmıştır. Bütün bunları ortaya çıkarmakta tarihçilere kalmıştır.
Özellikle Antik Çağ’da insanlar siyasete ve yönetime olan ilgileri ve katılımları önceki zamanlara göre farklılık göstererek yüksek olmuştur. Yönetime dair düşüncelerini ve eylemlerini hayata geçirerek önceki dönemlerin oligarşik ve baskıcı yönetimlerine karşı harekete geçmişlerdir.
Bouleuterion da insanların siyasette eyleme geçtikleri önemli mekanlardan biri olmuş, bu tarihe tanıklık etmiştir. Sadece tanıklık etmekle kalmamış, aynı zamanda insanlar tarafından içinde bulunduğu uygarlık doğrultusunda şekil almış, onların tarihinin de bir parçası olmuştur.
Orta Barbarlık konağında bulunan Osmanlılar da çökkün Bizans medeniyetini yıkarak Rönesans-Diriliş yaşatmış ve kendisi de "medenileşmiştir".
Bu "medenileşme" ve ekonomik zorunlulukların sonucunda eşitlikçi İlbler ve Gaziler, "Devlet Sınıfları"na dönüşmüşlerdir. Dirlik düzeninde bu eşitlikçi yanlarını kısmen de olsa koruyabilen devlet sınıfları, kesim düzeniyle birlikte gittikçe "soysuzlaşmış" ve "derebeyleşmişlerdir". Bu derebeyleşme, tefeci-bezirgan zümrenin daha çok talan yapmasına yol açma ve bu talandan olabildiğince büyük pay almaya yönelmiştir.
Devlet sınıfları ile tefeci-bezirganlar arasındaki bu talan ve pay savaşımı Osmanlı'daki iktidar savaşıma yol açmakla birlikte günümüze kadar uzanan ve hala devam ede gelen bir sürekliliğin de köklerini barındırmaktadır.
Yeşil partiler hem kapitalist hem de sosyalist ekonomik gelişmenin egemenliğine muhalefet ve alternatif olarak kurulmuşlardır. Ademi merkeziyetçilik, katılımcı demokrasi, karşılıklı yardımlaşma, insana saygı, özgüveni yüksek bireylerin yetiştirilmesi, doğaya saygı ve yaşamın kutsallığını programlarının temelleri saymışlardır.
Yeşil partilerin kurulmasının bir diğer nedeni de geleneksel siyasi partilerin yapısıydı ve bunun iki nedeni vardı: Birincisi, yeşil hareketin endüstri karşıtı politikalarının işçi sınıfının çıkarlarıyla çelişmesinden dolayı sosyalist ve sosyal demokrat partilerde kendilerine yer verilmemesi; ikinci olarak ise, geleneksel siyasi partilerin bürokratik ve hiyerarşik yapıları yeşil hareketlerin istediği politika değişikliklerini yapmaya izin vermemesiydi. Bununla birlikte yeşil partiler değişimin devlet mekanizmasını ele geçirerek değil kitle hareketlerince sağlanabileceğini ifade etmektedirler.
Tarihteki neredeyse bütün uygarlıklara beşiklik yapmış olan Anadolu da lejyonların bulunduğu yerlerden biri olmuştur. Lejyonların varlığı kimi zaman Anadolu’nun tarihini zenginleştirmekle birlikte kültürel, sosyal anlamda Anadolu’ya renk vermiş, kimi zaman da savaşın acı yönünden kaynaklı karanlık zamanlarda yaşatmıştır. Buna rağmen lejyonların Anadolu’daki varlığı tarihimiz açısından, coğrafyamızın tarihi açısından önemli ve değerli olmakla birlikte, tarihsel olarak incelenmesi de dikkat ve ilgi çekicidir.
1977 SSCB Anayasası’nın kabulünden sonra 20 Nisan 1978'de Litvanya SSC'nin yeni Anayasası kabul edilmiştir. 11 Mart 1990'da Litvanya bağımsızlığını ilan etmiş ve 132 maddelik "Geçici Temel Kanun" kabul edilmiştir. 25 Ekim 1992'de anayasa referandum ile kabul edilmiş ve 6 Kasım 1992'de Seym tarafından onaylanmıştır.
M.Ö. 2. bin yılın ilk yarısından itibaren dönemin devletleri tarafından ele geçirilmek istenen asıl yer ise Suriye bölgesiydi. Çünkü bu bölge zengin liman kentlerine sahip ve ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunuyordu. Bu yüzden bu bölgenin I. Šuppiluliuma döneminde Hitit hâkimiyetine geçmesi, başta Hititler olmak üzere bölgedeki halklar ve devletler için siyasi, kültürel ve ekonomik olarak bir çok sonuç doğuracaktı.
I.Šuppiluliuma döneminde genel olarak güneye yönelen Hititlerin Batı Anadolu politikaları olan durumu korumak yönünde olmuş. Bundan dolayı bölgedeki sorunları ve uygulayacakları politikaları genellikle diplomatik yollardan uygulamaya çalışmışlardır.
Gaius Julius Caesar da yaşadığı tarihi bizzat kaleme alanlardan biridir. Gallia Savaşı adlı eserinde yaptığı savaşları, izlediği politikalar, Galya halklarını anlatmakla kalmamış arka planda ise Roma’nın dış politikasından Roma’daki iç çekişmelere, yaptığı kimi yanlışlıklardan kendini muaf tutmasından yaptığı hareketleri meşru göstermeye çalışmasına yazılmamış birçok detayı anlatmıştır. Bütün bunları ortaya çıkarmakta tarihçilere kalmıştır.
Özellikle Antik Çağ’da insanlar siyasete ve yönetime olan ilgileri ve katılımları önceki zamanlara göre farklılık göstererek yüksek olmuştur. Yönetime dair düşüncelerini ve eylemlerini hayata geçirerek önceki dönemlerin oligarşik ve baskıcı yönetimlerine karşı harekete geçmişlerdir.
Bouleuterion da insanların siyasette eyleme geçtikleri önemli mekanlardan biri olmuş, bu tarihe tanıklık etmiştir. Sadece tanıklık etmekle kalmamış, aynı zamanda insanlar tarafından içinde bulunduğu uygarlık doğrultusunda şekil almış, onların tarihinin de bir parçası olmuştur.