Öz: Modern bilimin kuruluş sürecinde, Grek menşeli atomcu felsefenin bir etkisinin olup-olmadığı ... more Öz: Modern bilimin kuruluş sürecinde, Grek menşeli atomcu felsefenin bir etkisinin olup-olmadığı ya da olduysa hangi bakımlardan olduğu bir tartışma konusudur. Söz gelimi E. Burtt, A. Koyré ve T. Kuhn gibi bilim filozofları, modern bilimin kuruluşunda atomcu felsefenin, bariz bir etkisinin olmadığını ileri sürerlerken, A. Chalmers ve D.C. Lindberg gibi düşünürler ise belirli bir düzeyde etkisinin olduğunu iddia etmişlerdir. Bu çalışmanın amacı, modern bilimin oluşum sürecinde Grek menşeli atomcu öğretinin ne türden bir etki ve öneme sahip olduğunu araştırmaktır. Bu maksatla öncelikle Grek menşeli atomcu öğretinin temel görüş ve tezleri, kısaca ortaya konulmuş daha sonra bu görüşlerin tarihsel süreç içerisindeki seyri betimlenmiş ve nihayetinde bu öğretinin modern dönemde özellikle de P. Gassendi, R. Boyle ve I. Newton gibi düşünürler üzerinde ne türden bir etkisinin olduğu ortaya konulmuştur. Nihayetinde modern bilimi nihai formuna ulaştıran düşünürün I. Newton olduğu kabul edildiğinde, Epikuros üzerinden alınan atomcu öğretinin, Newtoncu bilim tasarımını oldukça şekillendirdiği söylenebilir.
Bu calismanin amaci, Kuhn'un bilim tasariminda degerlerin yeri ve onemini aydinlatmak ve acik... more Bu calismanin amaci, Kuhn'un bilim tasariminda degerlerin yeri ve onemini aydinlatmak ve acikliga kavusturmaktir. Bu maksatla ozellikle Kuhn’un temel eserleri karsilastirmali bir sekilde incelenerek bir sonuca varilmistir. Bu sonuca gore, Kuhn’un bilim tasariminda deger kavraminin iki farkli anlamda kullanildigi ortaya cikmistir. Bunlardan birisi, BDY1’de Bilimsel Devrimlerin Yapisi, 1962 , digeri ise BDY2’de Bilimsel Devrimlerin Yapisina eklenen sonsoz 1969 kullanilan degerlerdir. Ayrica BDY1’deki degerlerin bilimsel surecte daha belirleyici oldugu gorulmustur
Bu calismanin amaci yirminci yuzyilin baslarinda teorik fizikteki gelismeler cercevesinde ortaya ... more Bu calismanin amaci yirminci yuzyilin baslarinda teorik fizikteki gelismeler cercevesinde ortaya cikan bilimin nasil ilerledigi sorunsalina olanakli bir yanit gelistirmektir. Bu problemi aydinlatmak ve aciklamak adina bilim filozoflarindan farkli olarak dilin sentaktik cozumlemesi metot olarak izlenmistir. Bu metot baglaminda filozoflarin ele aldigi gibi oncelikle bir bilim kavramindan (tasarimindan) yola cikarak degil de, 'ilerleme' kavramini analiz ederek bir yol izlenecektir.Bu bakis acisina dayanarak tezimizi iki ana baslik altinda tasarladik. Birinci bolumde 'Ilerleme' kavraminin etimolojik, anlamsal ve tarihsel analizi yapildi, ikinci bolumde ise soz konusu temel probleme (bilimin nasil ilerledigine) yonelik one surulen ilerleme teorileri karsilastirmali ve tartismali bir eksende irdelendi.Birinci bolumde 'ilerleme' kavramina iliskin yuruttugumuz calisma, soz konusu kavramin etimolojik cozumlemede icsel anlam, tarihsel perspektifte ise dissal anlam olma...
Zamanin gozlemciye atfedilen belli karakterinin aslinda dogal dunyanin ozelligi oldugu; ve bu ned... more Zamanin gozlemciye atfedilen belli karakterinin aslinda dogal dunyanin ozelligi oldugu; ve bu nedenle dogal dunyanin (physical reality) normalde zannedildiginden daha karmasik oldugu ileri surulur.Her sey zamanda yayilir. Olaylar anilarimizda hatirlandiklari ve gunluk gazetelerde yazilan sekliyle yakin gecmise; Tarihciler, Paleontologlar ve Jeologlar tarafindan anlatildigi sekliyle de uzak gecmise uzanir. Olaylar ayrica planlarimizda umdugumuz ve hava tahmincilerinin soyledigi sekliyle yakin gelecege; iklim uzmanlari, jeologlar ve astronotlarin tahmin ettigi sekliyle de uzak gelecege uzanir. Ote yandan her sey zamanda meydana gelir. Olaylar ya hizli ya da yavas gerceklesir. Buzullarin denize donusmesi yuzyillar alir ve yildirimlar dunyaya zigzaglarla gozun takip edebileceginden cok daha hizli iner. Olaylar zamani isgal eder; ve zamanda gerceklesir. Fakat onlarin zamani isgal etmeleri ile meydana gelisleri ayni sey degildir. Zamanin duraganligi (extension) ve geciciligi (transience);...
Modernlesme genellikle iki ayri sekilde aciklanir: Birincisi bilim ve felsefe alanindaki gelismel... more Modernlesme genellikle iki ayri sekilde aciklanir: Birincisi bilim ve felsefe alanindaki gelismelerin etkisiyle ortaya ciktigi savi, ikincisi ise dini, ekonomik ve siyasi unsurlarin etkisiyle on plana ciktigi savidir. Bu makalenin amaci modernlesmeyi aciklamak icin ileri surulen her iki savi da goz onunde bulundurarak, Bati’da gerceklestigi iddia edilen modernlesme seruveninin Dogu’da da (ozellikle Osmanli Imparatorlugu doneminde) gerceklesip gerceklesmedigini analiz etmektir
Bu calismanin amaci ilerleme kavraminin anlam ve tarihsel kokenini arastirmaktir. Bu maksatla onc... more Bu calismanin amaci ilerleme kavraminin anlam ve tarihsel kokenini arastirmaktir. Bu maksatla oncelikle tarihsel perspektifte Antik Yunan dusuncesinden baslayarak Ortacag Hristiyan Dunyasi, Modern donem, Aydinlanma donemi ve XIX. yuzyila kadar olan surecte ilerleme kavraminin anlam ve kokenine iliskin one surulen tezler ortaya konulmustur. Daha sonra bu tezler ilerleme kavraminin etimolojik cozumlemesi ile mukayese edilerek bir sonuca varilmistir. Bu sonuca gore ‘ilerleme’ kavraminin sanilanin aksine ilk kez modern donemde degil de, Ortacag Hristiyan dunyasinda karakterize oldugu soylenebilir
Aydin Sayili, Turk bilim ve kultur yasaminin yetistirdigi seckin kisiliklerinden birisidir. Bilim... more Aydin Sayili, Turk bilim ve kultur yasaminin yetistirdigi seckin kisiliklerinden birisidir. Bilim tarihine yaptigi onemli katkilar ile hem ulkesinde hem de uluslararasi camiada hakli bir sayginlik kazanmistir. Ozellikle dogu ve bati perspektifi icerisinde yaptigi bilim tarihi calismalari bilimin dogasini ve niteligini anlamada buyuk yarar saglamistir. Bu nedenle, Sayili’nin bilim anlayisinin aydinlatilmasi ve aciklanmasi bilim ve dusunce yasami acisindan ayri bir onem arz etmektedir. Bu calismanin amaci Aydin Sayili’nin bilim anlayisini anlamak ve aciklamaktir. Sayili’nin bilim anlayisina deginmeden once kisaca gunumuzde basat olan pozitivist ve post-pozitivist bilim tasarimlari tanitilacak, daha sonra Sayili’nin bilim anlayisi ele alinacaktir
... Bkz ,JGRossi, Analitik Felsefe, Çev: Atakan Altınörs, Say Yayınları, İstanbul 2008, ss. 9-10.... more ... Bkz ,JGRossi, Analitik Felsefe, Çev: Atakan Altınörs, Say Yayınları, İstanbul 2008, ss. 9-10. Page 14. 6 ... kendisinin ne olduğudur.16 Aynı şekilde gündelik dilde de varlığa ilişkin doğruluktan söz edebiliriz: Söz gelimi 'hakiki dost', 'hakiki sevgi' ve 'hakiki altın'17 gibi ...
ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu ... more ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu bağlamda öncelikle ilerleme ve felsefe terimlerinin anlam çözümlemesi yapılıp daha sonra ilerleme yükleminin felsefe konusuna uygunluğu tartışılmıştır. Felsefe teriminin anlam çözümlemesi felsefe(1) ve felsefe(2) ayrımını ortaya çıkararak ancak felsefe(1)'de bir ilerlemenin olanaklı olup-olmadığını göstermiştir. İlerleme teriminin anlam çözümlemesi ise herhangi bir konu nesnesinin ilerlemesi için o nesnenin 'değişim' ve 'hedef' terimlerini içermesinin yanında değişimin de hedef doğrultusunda olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu belirlenim, doğa bilimlerinde geçerliyken felsefe(1)'de geçerli olmamaktadır. Neticede, felsefe(1)'in ilerlemediğini, hedef (büyük sorular) karşısında bir çeşitlilik (dünya görüşleri) ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. Anahtar Sözcükler: Felsefe, ilerleme, bilimsel ilerleme, büyük sorular, hedef. ABSTRACT The aim of this paper is to ...
Bu çalışmanın temel amacı, Pythagorasçı öğretide din ve bilim ilişkisinin nasıl kurulduğunu açık ... more Bu çalışmanın temel amacı, Pythagorasçı öğretide din ve bilim ilişkisinin nasıl kurulduğunu açık ve seçik bir şekilde ortaya koymaktır. Din ve bilim, insanın yaşam serüveninde kendisini ve çevresindekileri anlamlandırmasına ve açıklamasına olanak sağlayan iki önemli disiplindir. Dolayısıyla da bu iki disiplin, tarihsel süreç içerisinde hep karşılıklı bir etkileşim içerisinde olmuşlardır. Bazı düşünürler, din ve bilim arasındaki etkileşimin birbirlerini desteklediğini ve beslediğini öne sürerken, ağırlıkta olan görüş ise, bu disiplinlerin birbirlerine karşıt olduğu ve akabinde onların aynı anda kabul edilmelerinin bir çelişki yarattığıdır. Böylece ikinci anlayışı savunanlar için din ve bilim apayrı alanlar olmalarının yanında birbirleriyle de hiçbir şekilde uzlaşmayan disiplinlerdir. Buna mukabil, Pythagoras ve takipçileri, bir anlamda öncellerine, (Miletli filozoflara) meydan okuyarak, din ve bilimi bir çatı altında sunmuş ve böylelikle de dinin bilime karşıt olmadığını, aksine dinin temelinde bilimin olabileceğini ve hatta bu iki disiplinin aynı amaca hizmet eden tek bir araç olduğunu göstermişlerdir. Pythagorasçılar bu gayelerini, din, müzik ve matematik çalışmalarını birleştiren "harmonia" kavramını keşfederek gerçekleştirmişlerdi.
ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu ... more ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu bağlamda öncelikle ilerleme ve felsefe terimlerinin anlam çözümlemesi yapılıp daha sonra ilerleme yükleminin felsefe konusuna uygunluğu tartışılmıştır. Felsefe teriminin anlam çözümlemesi felsefe(1) ve felsefe(2) ayrımını ortaya çıkararak ancak felsefe(1)'de bir ilerlemenin olanaklı olup-olmadığını göstermiştir. İlerleme teriminin anlam çözümlemesi ise herhangi bir konu nesnesinin ilerlemesi için o nesnenin 'değişim' ve 'hedef' terimlerini içermesinin yanında değişimin de hedef doğrultusunda olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu belirlenim, doğa bilimlerinde geçerliyken felsefe(1)'de geçerli olmamaktadır. Neticede, felsefe(1)'in ilerlemediğini, hedef (büyük sorular) karşısında bir çeşitlilik (dünya görüşleri) ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. ABSTRACT The aim of this paper is to improve an answer-from a linguistic point of view-to the question that does philosophy progress? In this context, firstly the analysis of meaning of progress and philosophy terms has been analyzed and then suitability of the predicate progress for philosophy has been discussed. The analysis of meaning of the philosophy term has revealed the distinction between philosophy(1) and philosophy(2); but it has shown whether ıt was possibility of progression in philosophy(1). The analysis of meaning of the progress term has revealed to progress of any subject that must include 'change' and 'goal' terms. In this framework besides, It has been seen that change must be in the direction of the goal. While this determination has valid in natural sciences, it hasn't
Popper’ın açık toplumda özgürlükçü demokrasiyi savunması, entelektüel camiada bunun bir dayanışma... more Popper’ın açık toplumda özgürlükçü demokrasiyi savunması, entelektüel camiada bunun bir dayanışma unsuru olduğu izlenimini yaratmıştır. Oysa Popper’ın siyaset felsefesinin bilim metodolojisiyle, bilim metodolojisinin de Darwinci evrim teorisiyle ilişkiselliği dikkate alındığında, dayanışma unsurunun Darwinci evrim teorisiyle bağlantılı olabileceği düşüncesi gündeme gelmektedir. Bu doğrultuda çalışmamızın amacı, Popper'ın siyaset felsefesinde 'açık toplum' ve 'dayanışma' kavramları arasındaki ilişkiyi aydınlatmak ve açıklığa kavuşturmaktır. Diğer bir deyişle, açık toplumdaki bireyleri bir arada tutan dayanışma unsurunun gerçekte ne olduğu bu çalışmanın temel gayesi olmaktadır.
ÖZET Bu çalışmanın amacı, Kuhn'un bilim tasarımında değerlerin yeri ve önemini aydınlatmak ve açı... more ÖZET Bu çalışmanın amacı, Kuhn'un bilim tasarımında değerlerin yeri ve önemini aydınlatmak ve açıklığa kavuşturmaktır. Bu maksatla özellikle Kuhn'un temel eserleri karşılaştırmalı bir şekilde incelenerek bir sonuca varılmıştır. Bu sonuca göre, Kuhn'un bilim tasarımında değer kavramının iki farklı anlamda kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi, BDY1'de (Bilimsel Devrimlerin Yapısı, 1962), diğeri ise BDY2'de (Bilimsel Devrimlerin Yapısına eklenen sonsöz 1969) kullanılan değerlerdir. Ayrıca BDY1'deki değerlerin bilimsel süreçte daha belirleyici olduğu görülmüştür. ABSTRACT The aim of this work is to illuminate and clarify the place and importance of values in Kuhn's conception of science. For this purpose, especially Kuhn's chief works has been studied comparatively and based on those, this article reaches a conclusion. According to this conclusion, it is clear that Kuhn has used the concept of value in two different meanings. One of these two different meanings has been employed in SSR1 (The Structure of Scientific Revolutions, 1962), and the other one has been employed in SSR2 (The Postscript of The Structure of Scientific Revolutions, which has been later added to the book in 1969). In addition, this article makes the observation that values in SSR1 are more decisive than those in BDY2 in scientific processes. Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi.
Ercan SALGAR 'Doğru' ve 'onaylanmış' (bilimsel olarak doğrulanan ve kabul edilen) kavramları aras... more Ercan SALGAR 'Doğru' ve 'onaylanmış' (bilimsel olarak doğrulanan ve kabul edilen) kavramları arasındaki fark önemli olmasına rağmen şimdiye kadar yeterince dikkate alınmamıştır. 'Doğru' geleneksel anlamıyla zamandan bağımsız (time-independent), yani zamansal özelliklerine bakılmaksızın kullanılır. Örneğin birisi "şöyle şöyle bir ifade bugün doğrudur." (dün doğruydu; yarında doğru olacaktır.) türünden bir bildirimde bulunmamasına rağmen, sadece 'ifade doğrudur' bildirimini söyler. Buna karşın 'onaylanmış' kavramı zamana bağlıdır (timedependent). Biz "şöyle şöyle bir ifade gözlem aracılığıyla yüksek derecede onaylanmıştır." dediğimiz zaman ('ifade doğrudur' tümcesine) 'şu zamanda' diye bir ekleme yapmalıyız. Bu onay derecesi pragmatik (faydacı) bir kavramdır. Bir ifadenin deliller (evidence) sunan, diğer ifade ile ilgili onaylama derecesinin anlamsal kavramı (semantical concept) yine zamansal yönden bağımsızdır. Biz bu anlamsal kavramı kullanmakla önceden varsayılan onaylama derecesinin belirlenen sonuçları olan analitik veya mantıksal doğruluğu kast ederiz. (asserting) Bilindiği üzere, doğruluk kavramına herhangi bir sınırlama yapmaksızın (konuşma dilinde olduğu gibi) kullanıldığında çelişkilere yol açar. Bu nedenle son zamanlarda bazı mantıkçılar bu kavramı kullanmada çekingen davranmakla birlikte, bu kavramdan kaçınmaya da çalışmışlar. Bu sıralarda tam ve tutarlı bir doğruluk tanımı (alışılagelmiş anlamıyla) oluşturabilmenin imkânsız olduğu düşünülmüştü. Bu durum ise 'doğru' teriminin yerine onunla bütünüyle farklı anlamı olan 'onaylanmış' kavramının kullanılmasına neden oldu. Bu
Öz: Modern bilimin kuruluş sürecinde, Grek menşeli atomcu felsefenin bir etkisinin olup-olmadığı ... more Öz: Modern bilimin kuruluş sürecinde, Grek menşeli atomcu felsefenin bir etkisinin olup-olmadığı ya da olduysa hangi bakımlardan olduğu bir tartışma konusudur. Söz gelimi E. Burtt, A. Koyré ve T. Kuhn gibi bilim filozofları, modern bilimin kuruluşunda atomcu felsefenin, bariz bir etkisinin olmadığını ileri sürerlerken, A. Chalmers ve D.C. Lindberg gibi düşünürler ise belirli bir düzeyde etkisinin olduğunu iddia etmişlerdir. Bu çalışmanın amacı, modern bilimin oluşum sürecinde Grek menşeli atomcu öğretinin ne türden bir etki ve öneme sahip olduğunu araştırmaktır. Bu maksatla öncelikle Grek menşeli atomcu öğretinin temel görüş ve tezleri, kısaca ortaya konulmuş daha sonra bu görüşlerin tarihsel süreç içerisindeki seyri betimlenmiş ve nihayetinde bu öğretinin modern dönemde özellikle de P. Gassendi, R. Boyle ve I. Newton gibi düşünürler üzerinde ne türden bir etkisinin olduğu ortaya konulmuştur. Nihayetinde modern bilimi nihai formuna ulaştıran düşünürün I. Newton olduğu kabul edildiğinde, Epikuros üzerinden alınan atomcu öğretinin, Newtoncu bilim tasarımını oldukça şekillendirdiği söylenebilir.
Bu calismanin amaci, Kuhn'un bilim tasariminda degerlerin yeri ve onemini aydinlatmak ve acik... more Bu calismanin amaci, Kuhn'un bilim tasariminda degerlerin yeri ve onemini aydinlatmak ve acikliga kavusturmaktir. Bu maksatla ozellikle Kuhn’un temel eserleri karsilastirmali bir sekilde incelenerek bir sonuca varilmistir. Bu sonuca gore, Kuhn’un bilim tasariminda deger kavraminin iki farkli anlamda kullanildigi ortaya cikmistir. Bunlardan birisi, BDY1’de Bilimsel Devrimlerin Yapisi, 1962 , digeri ise BDY2’de Bilimsel Devrimlerin Yapisina eklenen sonsoz 1969 kullanilan degerlerdir. Ayrica BDY1’deki degerlerin bilimsel surecte daha belirleyici oldugu gorulmustur
Bu calismanin amaci yirminci yuzyilin baslarinda teorik fizikteki gelismeler cercevesinde ortaya ... more Bu calismanin amaci yirminci yuzyilin baslarinda teorik fizikteki gelismeler cercevesinde ortaya cikan bilimin nasil ilerledigi sorunsalina olanakli bir yanit gelistirmektir. Bu problemi aydinlatmak ve aciklamak adina bilim filozoflarindan farkli olarak dilin sentaktik cozumlemesi metot olarak izlenmistir. Bu metot baglaminda filozoflarin ele aldigi gibi oncelikle bir bilim kavramindan (tasarimindan) yola cikarak degil de, 'ilerleme' kavramini analiz ederek bir yol izlenecektir.Bu bakis acisina dayanarak tezimizi iki ana baslik altinda tasarladik. Birinci bolumde 'Ilerleme' kavraminin etimolojik, anlamsal ve tarihsel analizi yapildi, ikinci bolumde ise soz konusu temel probleme (bilimin nasil ilerledigine) yonelik one surulen ilerleme teorileri karsilastirmali ve tartismali bir eksende irdelendi.Birinci bolumde 'ilerleme' kavramina iliskin yuruttugumuz calisma, soz konusu kavramin etimolojik cozumlemede icsel anlam, tarihsel perspektifte ise dissal anlam olma...
Zamanin gozlemciye atfedilen belli karakterinin aslinda dogal dunyanin ozelligi oldugu; ve bu ned... more Zamanin gozlemciye atfedilen belli karakterinin aslinda dogal dunyanin ozelligi oldugu; ve bu nedenle dogal dunyanin (physical reality) normalde zannedildiginden daha karmasik oldugu ileri surulur.Her sey zamanda yayilir. Olaylar anilarimizda hatirlandiklari ve gunluk gazetelerde yazilan sekliyle yakin gecmise; Tarihciler, Paleontologlar ve Jeologlar tarafindan anlatildigi sekliyle de uzak gecmise uzanir. Olaylar ayrica planlarimizda umdugumuz ve hava tahmincilerinin soyledigi sekliyle yakin gelecege; iklim uzmanlari, jeologlar ve astronotlarin tahmin ettigi sekliyle de uzak gelecege uzanir. Ote yandan her sey zamanda meydana gelir. Olaylar ya hizli ya da yavas gerceklesir. Buzullarin denize donusmesi yuzyillar alir ve yildirimlar dunyaya zigzaglarla gozun takip edebileceginden cok daha hizli iner. Olaylar zamani isgal eder; ve zamanda gerceklesir. Fakat onlarin zamani isgal etmeleri ile meydana gelisleri ayni sey degildir. Zamanin duraganligi (extension) ve geciciligi (transience);...
Modernlesme genellikle iki ayri sekilde aciklanir: Birincisi bilim ve felsefe alanindaki gelismel... more Modernlesme genellikle iki ayri sekilde aciklanir: Birincisi bilim ve felsefe alanindaki gelismelerin etkisiyle ortaya ciktigi savi, ikincisi ise dini, ekonomik ve siyasi unsurlarin etkisiyle on plana ciktigi savidir. Bu makalenin amaci modernlesmeyi aciklamak icin ileri surulen her iki savi da goz onunde bulundurarak, Bati’da gerceklestigi iddia edilen modernlesme seruveninin Dogu’da da (ozellikle Osmanli Imparatorlugu doneminde) gerceklesip gerceklesmedigini analiz etmektir
Bu calismanin amaci ilerleme kavraminin anlam ve tarihsel kokenini arastirmaktir. Bu maksatla onc... more Bu calismanin amaci ilerleme kavraminin anlam ve tarihsel kokenini arastirmaktir. Bu maksatla oncelikle tarihsel perspektifte Antik Yunan dusuncesinden baslayarak Ortacag Hristiyan Dunyasi, Modern donem, Aydinlanma donemi ve XIX. yuzyila kadar olan surecte ilerleme kavraminin anlam ve kokenine iliskin one surulen tezler ortaya konulmustur. Daha sonra bu tezler ilerleme kavraminin etimolojik cozumlemesi ile mukayese edilerek bir sonuca varilmistir. Bu sonuca gore ‘ilerleme’ kavraminin sanilanin aksine ilk kez modern donemde degil de, Ortacag Hristiyan dunyasinda karakterize oldugu soylenebilir
Aydin Sayili, Turk bilim ve kultur yasaminin yetistirdigi seckin kisiliklerinden birisidir. Bilim... more Aydin Sayili, Turk bilim ve kultur yasaminin yetistirdigi seckin kisiliklerinden birisidir. Bilim tarihine yaptigi onemli katkilar ile hem ulkesinde hem de uluslararasi camiada hakli bir sayginlik kazanmistir. Ozellikle dogu ve bati perspektifi icerisinde yaptigi bilim tarihi calismalari bilimin dogasini ve niteligini anlamada buyuk yarar saglamistir. Bu nedenle, Sayili’nin bilim anlayisinin aydinlatilmasi ve aciklanmasi bilim ve dusunce yasami acisindan ayri bir onem arz etmektedir. Bu calismanin amaci Aydin Sayili’nin bilim anlayisini anlamak ve aciklamaktir. Sayili’nin bilim anlayisina deginmeden once kisaca gunumuzde basat olan pozitivist ve post-pozitivist bilim tasarimlari tanitilacak, daha sonra Sayili’nin bilim anlayisi ele alinacaktir
... Bkz ,JGRossi, Analitik Felsefe, Çev: Atakan Altınörs, Say Yayınları, İstanbul 2008, ss. 9-10.... more ... Bkz ,JGRossi, Analitik Felsefe, Çev: Atakan Altınörs, Say Yayınları, İstanbul 2008, ss. 9-10. Page 14. 6 ... kendisinin ne olduğudur.16 Aynı şekilde gündelik dilde de varlığa ilişkin doğruluktan söz edebiliriz: Söz gelimi 'hakiki dost', 'hakiki sevgi' ve 'hakiki altın'17 gibi ...
ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu ... more ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu bağlamda öncelikle ilerleme ve felsefe terimlerinin anlam çözümlemesi yapılıp daha sonra ilerleme yükleminin felsefe konusuna uygunluğu tartışılmıştır. Felsefe teriminin anlam çözümlemesi felsefe(1) ve felsefe(2) ayrımını ortaya çıkararak ancak felsefe(1)'de bir ilerlemenin olanaklı olup-olmadığını göstermiştir. İlerleme teriminin anlam çözümlemesi ise herhangi bir konu nesnesinin ilerlemesi için o nesnenin 'değişim' ve 'hedef' terimlerini içermesinin yanında değişimin de hedef doğrultusunda olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu belirlenim, doğa bilimlerinde geçerliyken felsefe(1)'de geçerli olmamaktadır. Neticede, felsefe(1)'in ilerlemediğini, hedef (büyük sorular) karşısında bir çeşitlilik (dünya görüşleri) ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. Anahtar Sözcükler: Felsefe, ilerleme, bilimsel ilerleme, büyük sorular, hedef. ABSTRACT The aim of this paper is to ...
Bu çalışmanın temel amacı, Pythagorasçı öğretide din ve bilim ilişkisinin nasıl kurulduğunu açık ... more Bu çalışmanın temel amacı, Pythagorasçı öğretide din ve bilim ilişkisinin nasıl kurulduğunu açık ve seçik bir şekilde ortaya koymaktır. Din ve bilim, insanın yaşam serüveninde kendisini ve çevresindekileri anlamlandırmasına ve açıklamasına olanak sağlayan iki önemli disiplindir. Dolayısıyla da bu iki disiplin, tarihsel süreç içerisinde hep karşılıklı bir etkileşim içerisinde olmuşlardır. Bazı düşünürler, din ve bilim arasındaki etkileşimin birbirlerini desteklediğini ve beslediğini öne sürerken, ağırlıkta olan görüş ise, bu disiplinlerin birbirlerine karşıt olduğu ve akabinde onların aynı anda kabul edilmelerinin bir çelişki yarattığıdır. Böylece ikinci anlayışı savunanlar için din ve bilim apayrı alanlar olmalarının yanında birbirleriyle de hiçbir şekilde uzlaşmayan disiplinlerdir. Buna mukabil, Pythagoras ve takipçileri, bir anlamda öncellerine, (Miletli filozoflara) meydan okuyarak, din ve bilimi bir çatı altında sunmuş ve böylelikle de dinin bilime karşıt olmadığını, aksine dinin temelinde bilimin olabileceğini ve hatta bu iki disiplinin aynı amaca hizmet eden tek bir araç olduğunu göstermişlerdir. Pythagorasçılar bu gayelerini, din, müzik ve matematik çalışmalarını birleştiren "harmonia" kavramını keşfederek gerçekleştirmişlerdi.
ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu ... more ÖZET Bu çalışmanın amacı felsefe ilerler mi? sorusuna dil ekseninde bir yanıt geliştirmektir. Bu bağlamda öncelikle ilerleme ve felsefe terimlerinin anlam çözümlemesi yapılıp daha sonra ilerleme yükleminin felsefe konusuna uygunluğu tartışılmıştır. Felsefe teriminin anlam çözümlemesi felsefe(1) ve felsefe(2) ayrımını ortaya çıkararak ancak felsefe(1)'de bir ilerlemenin olanaklı olup-olmadığını göstermiştir. İlerleme teriminin anlam çözümlemesi ise herhangi bir konu nesnesinin ilerlemesi için o nesnenin 'değişim' ve 'hedef' terimlerini içermesinin yanında değişimin de hedef doğrultusunda olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu belirlenim, doğa bilimlerinde geçerliyken felsefe(1)'de geçerli olmamaktadır. Neticede, felsefe(1)'in ilerlemediğini, hedef (büyük sorular) karşısında bir çeşitlilik (dünya görüşleri) ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. ABSTRACT The aim of this paper is to improve an answer-from a linguistic point of view-to the question that does philosophy progress? In this context, firstly the analysis of meaning of progress and philosophy terms has been analyzed and then suitability of the predicate progress for philosophy has been discussed. The analysis of meaning of the philosophy term has revealed the distinction between philosophy(1) and philosophy(2); but it has shown whether ıt was possibility of progression in philosophy(1). The analysis of meaning of the progress term has revealed to progress of any subject that must include 'change' and 'goal' terms. In this framework besides, It has been seen that change must be in the direction of the goal. While this determination has valid in natural sciences, it hasn't
Popper’ın açık toplumda özgürlükçü demokrasiyi savunması, entelektüel camiada bunun bir dayanışma... more Popper’ın açık toplumda özgürlükçü demokrasiyi savunması, entelektüel camiada bunun bir dayanışma unsuru olduğu izlenimini yaratmıştır. Oysa Popper’ın siyaset felsefesinin bilim metodolojisiyle, bilim metodolojisinin de Darwinci evrim teorisiyle ilişkiselliği dikkate alındığında, dayanışma unsurunun Darwinci evrim teorisiyle bağlantılı olabileceği düşüncesi gündeme gelmektedir. Bu doğrultuda çalışmamızın amacı, Popper'ın siyaset felsefesinde 'açık toplum' ve 'dayanışma' kavramları arasındaki ilişkiyi aydınlatmak ve açıklığa kavuşturmaktır. Diğer bir deyişle, açık toplumdaki bireyleri bir arada tutan dayanışma unsurunun gerçekte ne olduğu bu çalışmanın temel gayesi olmaktadır.
ÖZET Bu çalışmanın amacı, Kuhn'un bilim tasarımında değerlerin yeri ve önemini aydınlatmak ve açı... more ÖZET Bu çalışmanın amacı, Kuhn'un bilim tasarımında değerlerin yeri ve önemini aydınlatmak ve açıklığa kavuşturmaktır. Bu maksatla özellikle Kuhn'un temel eserleri karşılaştırmalı bir şekilde incelenerek bir sonuca varılmıştır. Bu sonuca göre, Kuhn'un bilim tasarımında değer kavramının iki farklı anlamda kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi, BDY1'de (Bilimsel Devrimlerin Yapısı, 1962), diğeri ise BDY2'de (Bilimsel Devrimlerin Yapısına eklenen sonsöz 1969) kullanılan değerlerdir. Ayrıca BDY1'deki değerlerin bilimsel süreçte daha belirleyici olduğu görülmüştür. ABSTRACT The aim of this work is to illuminate and clarify the place and importance of values in Kuhn's conception of science. For this purpose, especially Kuhn's chief works has been studied comparatively and based on those, this article reaches a conclusion. According to this conclusion, it is clear that Kuhn has used the concept of value in two different meanings. One of these two different meanings has been employed in SSR1 (The Structure of Scientific Revolutions, 1962), and the other one has been employed in SSR2 (The Postscript of The Structure of Scientific Revolutions, which has been later added to the book in 1969). In addition, this article makes the observation that values in SSR1 are more decisive than those in BDY2 in scientific processes. Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi.
Ercan SALGAR 'Doğru' ve 'onaylanmış' (bilimsel olarak doğrulanan ve kabul edilen) kavramları aras... more Ercan SALGAR 'Doğru' ve 'onaylanmış' (bilimsel olarak doğrulanan ve kabul edilen) kavramları arasındaki fark önemli olmasına rağmen şimdiye kadar yeterince dikkate alınmamıştır. 'Doğru' geleneksel anlamıyla zamandan bağımsız (time-independent), yani zamansal özelliklerine bakılmaksızın kullanılır. Örneğin birisi "şöyle şöyle bir ifade bugün doğrudur." (dün doğruydu; yarında doğru olacaktır.) türünden bir bildirimde bulunmamasına rağmen, sadece 'ifade doğrudur' bildirimini söyler. Buna karşın 'onaylanmış' kavramı zamana bağlıdır (timedependent). Biz "şöyle şöyle bir ifade gözlem aracılığıyla yüksek derecede onaylanmıştır." dediğimiz zaman ('ifade doğrudur' tümcesine) 'şu zamanda' diye bir ekleme yapmalıyız. Bu onay derecesi pragmatik (faydacı) bir kavramdır. Bir ifadenin deliller (evidence) sunan, diğer ifade ile ilgili onaylama derecesinin anlamsal kavramı (semantical concept) yine zamansal yönden bağımsızdır. Biz bu anlamsal kavramı kullanmakla önceden varsayılan onaylama derecesinin belirlenen sonuçları olan analitik veya mantıksal doğruluğu kast ederiz. (asserting) Bilindiği üzere, doğruluk kavramına herhangi bir sınırlama yapmaksızın (konuşma dilinde olduğu gibi) kullanıldığında çelişkilere yol açar. Bu nedenle son zamanlarda bazı mantıkçılar bu kavramı kullanmada çekingen davranmakla birlikte, bu kavramdan kaçınmaya da çalışmışlar. Bu sıralarda tam ve tutarlı bir doğruluk tanımı (alışılagelmiş anlamıyla) oluşturabilmenin imkânsız olduğu düşünülmüştü. Bu durum ise 'doğru' teriminin yerine onunla bütünüyle farklı anlamı olan 'onaylanmış' kavramının kullanılmasına neden oldu. Bu
Entelektüeller arasında 'kültür' kavramının tanımı üzerinde tam bir uzlaşı sağlanamamış olsa da g... more Entelektüeller arasında 'kültür' kavramının tanımı üzerinde tam bir uzlaşı sağlanamamış olsa da genel bir kanıya göre kültür, insanın ortaya koyduğu tüm gerçekliklerdir. Diğer bir deyişle, kültür insanoğlunun varlığını ayakta tutup sürdürebilmesi için ortaya koyduğu bütün bilgilerdir. Bu bağlamda gündelik, teknik, bilimsel, felsefi, sanatsal ve dinsel gibi bilgi türleri de kültürün unsurlarını teşkil etmektedir. Entelektüel kültürün bir unsuru olan bilim, bir yandan da alt kültür oluşturarak insan yaşamını zenginleştirmekte ve değiştirmektedir. Bilim kültürü diğer kültürel unsurlara nazaran son üç yüz yılda insan yaşamı üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Fakat ilginçtir ki birçok insan ya da düşünür yaşamlarını büyük ölçüde değiştiren bilim hakkında pek fazla bilgiye sahip değildir. Bu gerekçeyle çağımız aydın ve düşünürlerinin sorması gereken şu sorular önem arz etmektedir. Bilim nedir? Bilimi diğer entelektüel faaliyetlerden ayıran karakteristik öğe nedir? Prof.Dr. Remzi Demir'in kaleme aldığı Bilim Kültürü adlı eser bu sorulara yanıtlar geliştirmek için kaleme alınmıştır. Demir'e göre 'bilim kültürü' iki ayrı açıdan önem göstermektedir. 1) Bilimsel zihniyet edinmemizi ve olguları-olayları bilimsel yöntem ışığı altında kavramamıza katkıda bulunur.
Genel bir kabule göre K.R.Popper'ın Bilimsel Araştırmanın Mantığı (1934) ve Hans Reichenbach'ın E... more Genel bir kabule göre K.R.Popper'ın Bilimsel Araştırmanın Mantığı (1934) ve Hans Reichenbach'ın Experience and Prediction (1938) adlı eserlerinde bilimsel bilginin üretimine ilişkin yapılan ayrım, yeni bir disiplin olan bilim sosyolojisinin oluşmasına ve gelişmesine olanak sağlamıştır. Bu ayrıma göre bilimsel bilginin üretiminde belirleyici olan keşif (discovery) ve doğrulama (verification) bağlamlarının farklı eksenlerde ele alınması vurgulamıştır. 'Doğrulama' bağlamı bilimin mantığıyla ilgiliyken, 'keşif' bağlamı bilimin (ya da bilim adamının) sosyolojik ve psikolojik gibi yönlerini ele almaktadır. Bir toplum içinde kimliği ve kişiliği şekillenen bilim adamının keşif bağlamında varsayım oluştururken içinde yaşadığı toplumun inançlarından, değer yargılarından ve kurumlarından etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu çerçevede oluşturulan bilimsel kuramların bir açıdan toplumsal bağları olduğu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla da bilimsel faaliyetin tam olarak anlaşılması ve açıklanması için bilim sosyolojisi çalışmalarının elzem olduğu gözükmektedir. Joseph Ben-David tarafından kaleme alınan Bilim İnsanının Toplumdaki Rolü adlı kitapta, bilim insanının toplumsal rolü ve bilimsel çalışmanın örgütlenme ve gelişim süreçleri betimlenmiştir. Kitapta, farklı toplulardaki eğitim, politika, din ve ekonomi gibi kurumların, bilimsel bir faaliyetin oluşması ve gelişmesinde ne gibi etkilerinin olduğu aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu maksatla Ben-David eserinde şu soruların yanıtını aramaktadır:
İstanbul Konferansları), Çev: Nusret Hızır, Halil Vehbi Eralp, Epos Yayınları, Ankara 2013. Bilim... more İstanbul Konferansları), Çev: Nusret Hızır, Halil Vehbi Eralp, Epos Yayınları, Ankara 2013. Bilim felsefesinin öncü düşünürlerinden olan Hans Reichenbach, (1891-1953) Berlin çevresi
Bir açıklama modeli olarak metafizik, toplumların başlangıcından beri en ilkel toplumlarda bile i... more Bir açıklama modeli olarak metafizik, toplumların başlangıcından beri en ilkel toplumlarda bile insanoğlunun anlama ve açıklama ihtiyacını karşılaşmıştır ve halen de karşılamaktadır.
Genç akademisyenlerimizden Metin Becermen'e ait olan "Hakikatten Yoruma İktidardan Diyaloga Felse... more Genç akademisyenlerimizden Metin Becermen'e ait olan "Hakikatten Yoruma İktidardan Diyaloga Felsefi Bir Serüven" adlı kitap 2011 baskısıyla MKM yayınlarından çıkmıştır. Becermen'in bu çalışması mitos'tan logos'a (felsefe'ye), hakikat'ten yoruma ve iktidardan diyaloga giden bir düşünce serüvenin dile getirilmesidir. Varlığın ne olduğunu tespit etme ve buna dayanarak onu anlama ve açıklama çabası çağlar boyunca filozofların başlıca kaygısıdır. Bu maksatla düşüncelerini desteklemek ve doğrulamak için çeşitli yöntem ve kavramsallaştırmalar hep filozofların yanı başında yer almıştır. Becermen kitabında filozofların bu çabalarını antikçağdan günümüze kadar serimlemiştir. Antikçağ filozofları düşüncelerini haklı kılmak için ilk olarak mitosları kullanmışlardı. Fakat zamanla mitos'un masal veya hikâye anlattığı gerekçesiyle hakikati veremeyeceği düşünülmüştür. Bunun yerine akıl anlamında logos'u ele alarak hakikati elde etme düşüncesi gündeme gelmiştir. Becermen'e göre bu dönüşümün başlıca sebebi 'mitos' ve 'logos' kavramlarının zamanla anlamlarını yitirmesi ve farklı şekillerde yorumlanmasıdır. Oysa mitosların insan düşüncesini besleyen, felsefi düşünmeyi verimli hale getiren önemli yönünün unutulmaması gerektiği, kitapta özellikle vurgulanmaktadır. Öte yandan Nietzsche, mutlak bir hakikat anlayışını şiddetle eleştirir. Ona göre değişmeyen ve bizden bağımsız olarak varolan olgular yoktur. Her şey sürekli değişim içindedir. Bu nedenle kavranamaz ve ele geçirilemezdir. Olgular üzerine yapılan değerlendirmeler bizim yorumlarımızdan ibarettir. Bu anlamda Nietzsche'ye göre bütün değerlendirmeler, bir kişiyi, bir topluluğu, bir rejimi, bir ulusu, bir inancı ve bir kültürü korumak için belirli bir perspektiften yapılır. Bu nedenle akla sonsuz güvenin ve özne gibi ebedi akıl hakikatlerine inanmanın, aslında şeylerin kendisine dair bilgi veremeyeceğini ortaya çıkarır. Nietzsche'ye göre akılsal düşünme kurtulamadığımız bir şemaya göre yorumlamadır.
Öz Bu çalışmanın amacı, Popper'ın bilgi teorisi ve Darwinci evrim teorisi arasında kurmaya çalışt... more Öz Bu çalışmanın amacı, Popper'ın bilgi teorisi ve Darwinci evrim teorisi arasında kurmaya çalıştığı analojinin geçerli olup-olmadığını aydınlatmaktır. Popper, bilgi anlayışını 1934 yılında yayınlanan Bilimsel Araştırmanın Mantığı adlı eserinde ortaya koymuştur. Buna göre, yanlışlarımızı öğrenmek ve öğrendiklerimizi tekrar yanlışlamaya çalışmak bilgi elde etmenin tek geçerli yoludur. Popper, bu işleyişi ilerleyen süreçlerde deneme ve yanılma metodu olarak özetlemiştir. Popper, yeni bir bilgi metodolojisi ortaya koyduktan sonra özellikle 1960'lı yıllardan itibaren evrim teorisine ilgi duymuştur. Popper, özellikle Lamarkçı ve Darwinci evrim teorilerini karşılaştırmalı olarak inceleyerek, kendi bilgi metodolojisine Darwinci evrim teorisinin daha uygun olduğunu fark etmiştir. Popper, bu aşamadan sonra kendi bilgi metodolojisi ve Darwinci evrim teorisi arasında bir analoji kurmaya çalışmıştır. Bu analojinin ise iki ayrı eksende yapılmaya çalışıldığını gördük. Bunlardan birisi, metodolojik analoji diğeri ise bilginin gelişimi açısından kurulan analojidir. Sonuç olarak, Popper'ın kurmaya çalıştığı bu analojinin metodolojik açıdan geçerli olmasına karşın bilginin gelişimi açısından geçersiz olduğunu görülmüştür. Abstract The aim of this paper is to enlighten the validity of analoghy which Popper has established between his own theory of knowledge and Darwin's theory of evolution. Popper put forward (revealed) his conception of knowledge in the Discovery of Scientific Research that published in 1934. Accordingly, learning our error and trying to falsify what we have learned is only way to obtain knowledge. Popper summarized this process as a trial and error method in later times. Popper was interested in the theory of evolution, especially since the 1960s, after he put forward to a new methodology of knowledge. Popper, especially researched Lamarkist and Darwinian theories of evolution comparatively and realized that Darwinian theory of evolution was more appropriate for his method of knowledge. After this, Popper tried to establish an analogy between his own methodology of knowledge and Darwinian theory of evolution. We have seen that this analogy was made in two separate axes. One of them is the methodological analogy and the other is the analogy that established in terms of the development of knowledge. As a result, We seen that although this analogy established by Popper is valid in terms of methodology, this analoghy is unvalid in terms of development of knowledge.
Uploads
Papers by Ercan Salgar