HUMANITAS Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Gezilen yerleri etraflıca tanıma, bilgi toplama, okura söz konusu yerlerle ilgili rehberlik etme ... more Gezilen yerleri etraflıca tanıma, bilgi toplama, okura söz konusu yerlerle ilgili rehberlik etme amacını güden seyahatname edebiyatın en eski türlerinden biridir. Bu tür, 19 ve 20. yüzyıllarda yaşanan gelişmeler dolayısıyla çok daha fazla önemli hâle gelmiştir. Yerli ve yabancı seyyahların dikkatini yüzlerce yıldır üzerine çeken Bursa'ya bu dönemlerde yapılan seyahatler ise ayrı bir değer taşır. Büyük yıkımların ve dönüşümlerin yaşandığı bu çağlarda Bursa'ya gelen yerli seyyahlar şehirde gezip gördüklerini yazıya geçirirlerken kendi zamanlarında şehrin alımlanma biçimlerine dair de örnek vermiş olurlar. Bu çalışma birbirlerine yakın dönemlerde gerçekleşmiş Fahrunnisa Hanım'ın Hüdavendigâr Vilayetinde Kısmen Bir Cevelan (1896), Hüseyin Vassaf'ın Bursa Hatırası (1896), Hikmet Arif'in Bursa Seyahati (1922) isimli eserleriyle Ahmet Haşim'in 'Gurabahâne-i Laklakan' (1923) ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir'inde yer alan 'Bursa'da Zaman' (1946) denemeleri özelinde Bursa'nın alımlanış biçimlerine odaklanmıştır. Farklı bakış açılarına sahip bu seyyahların Bursa'ya yönelik algılarında görülen çeşitlilik ise hem seyyahların kişiliklerinin hem de devrin şartlarının zorunlu bir sonucudur. 1896-1946 aralığında yayımlanmış olan bu eserlerin birlikte ele alınmış olmaları, şehirde değişenin yalnızca insan ve insan ilişkileri olmadığını, mekânların da başka bir algıyla zihinlerde yeni baştan inşa edildiklerini ortaya çıkarması bakımından da kıymetlidir.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2023
19. yüzyıldan itibaren toplumsal hayatta kadının görünür olmasıyla birlikte endişeye kapılan... more 19. yüzyıldan itibaren toplumsal hayatta kadının görünür olmasıyla birlikte endişeye kapılan bazı erkek yazarlar, özneleşen kadınları eserlerinde kötücüllükle, felaketle ve kaosla ilişkilendirerek bir anlamda cezalandırmışlardır. Toplumsal yaşamda görünür olan kadını olumsuz özelliklerle bezeyerek gösteren eserlerde femme fatale imgesi ortaya çıkmış, Türk edebiyatında da modernleşmenin başlamasıyla birlikte ilk örnekleri görülmüştür. Femme fatale tipi, kadınsılığını kullanarak erkekleri kendine âşık eden, oyunlarla amacına ulaşmaya çalışan ve eserin sonunda mutlaka felakete sebep olacak eylemlerde bulunan bir tiptir. Yazdığı oyunlarla toplumsal meselelere değinen Abdülhak Hâmid, kadının Batı’da olduğu gibi Osmanlı’da da ön plana çıkması sebebiyle eserlerinde femme fatale karakterler inşa ederek, ideolojik söylem içerisinde kadının durması gereken yeri örtük bir biçimde göstermiştir. Femme fatale’ın kavramsal sınırlarını çizerek başlayan bu çalışma, Abdülhak Hâmid’in İçli Kız ve Finten isimli oyunlarında inşa ettiği femme fatale tiplere odaklanmaktadır. Yazarın bu inşa sürecinde femme fatale tipler merkezde olmak üzere diğer kadın karakterleri algılayışı üzerinde de durulmuş, yazarın femme fatale imgesini oluştururken beslendiği kaynaklar örneklerle gösterilmiştir.
Bir iletişim aracı olarak yüzlerce yıldır
kullanılan mektup, özellikle 18. yüzyıldan
itibaren ede... more Bir iletişim aracı olarak yüzlerce yıldır kullanılan mektup, özellikle 18. yüzyıldan itibaren edebî tür olarak değer kazanmıştır. Bireyselleşmenin artmasıyla birlikte insanların kendi düşüncelerini aracısız ifade etme ihtiyacı hissetmesiyle edebî mektupların sayısında ciddi bir artış gözlemlenir. Bu dönemde Batı’da mektuplarla beraber romanın da yükselişe geçmesi, mektup-romanların doğmasını sağlar. Birçok örneği yazılan mektup-romanlarda özellikle kadınların mektuplarla seslerini duyurmaya çalıştığı gözlemlenir. Türk edebiyatında da Batı edebiyatının etkisinin başladığı Tanzimat yıllarında ilk mektup-romanların yazıldığı, Batı’da olduğu gibi bu türe ilginin fazla olduğu söylenebilir. Bu çalışmada, Vecihi’nin kaleme aldığı mektup-roman türünün ilk örneklerinden sayılabilecek ancak gözardı edilmiş Müjgan ve Mesude romanlarına odaklanılacak, bu romanlarda mektubun işlevi ortaya konacaktır. Mektup-romanın tarihine ve genel özelliklerine kısaca değinildikten sonra Vecihi’nin birbirinin devamı olan iki romanından alınan örneklerle nasıl bir mektup roman yazdığı belirtilmeye çalışılacaktır.
4. ULUSLARARASI TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU / 4nd INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF TURCOLOGY STUDIES, 2022
Sosyal, siyasi ve ekonomik alanda büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı 19. yüzyılın... more Sosyal, siyasi ve ekonomik alanda büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı 19. yüzyılın sonları, değişimin tüm dünyada benzer bir zamanda ortaya çıkmış olmasından dolayı ‘asır sonu’ (Fr. fin de siècle) kavramıyla ifade edilir. Değişip dönüşmeye Tanzimat hareketiyle başlamış olan Osmanlı edebî faaliyetleri ise asır sonu’nda ivme kazanarak bireyciliğin, ferdî duygu ve düşüncelerin daha önemli olduğu bir şekle bürünür. Toplum içinde de söz konusu olan ferdiyetçiliğin edebî mecrada ortaya çıkmasını sağlayan unsurlardan biri kuşkusuz tercüme faaliyetleri sayesinde Osmanlı entelektüellerinin zihin dünyalarının evrilmeye başlamasıdır. Bunu başlatan, edebî değişim ve zenginleşmeye katkı sağlayan isimlerin başında 19. yüzyılın en önemli sanatçılarından Victor Hugo gelir. Osmanlı okur- yazar kesiminin ilk defa Mağdurîn Hikâyesi (Les Misérables) çevirisiyle 1862 yılında tanıdığı Victor Hugo, bu tarihten sonra hem çeviri şiir, hikâye ve romanlarıyla hem de basına akseden politik ve özel hayatına ilişkin haberlerle Osmanlı gazete ve dergilerini meşgul etmeye başlar. Bu meşguliyetin bir neticesi olarak Osmanlı yazar ve şairlerinin telif eserlerinde de Victor Hugo’dan esinlenmelere sıklıkla rastlanmaktadır. ‘Asır sonu’ Osmanlı edebiyatı içinde yer alan Samipaşazade Sezai de bu esinlenmelerin az veya çok etkisinde kalarak çeşitli eserler meydana getirmiştir. Victor Hugo’dan bir hikâye çevirisi de yaptığı bilinen Samipaşazade’nin ‘Pandomima’ isimli hikâyesi bu etkiyi açıkça gösterdiği kurmacalarından biridir. Victor Hugo’nun tüm dünyaya yaydığı romantik, ferdiyetçi bakış ve santimantal karakter yapısı söz konusu eserde de açıkça görülür. Bu çalışma Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu ve Gülen Adam isimli romanlarından hareketle öncelikle ‘Pandomima’ hikâyesindeki edebî etkilenmelerin hangi boyutlarda gerçekleştiğini sorgulayacak, sonrasında Victor Hugo’nun ‘asır sonu’ edebiyatımızın diğer sanatçıları üzerinde bir değişim ve dönüşüme neden olup olmadığı karşılaştırmalı şekilde ele alınmaya çalışılacaktır.
TÜDED- İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2021
In all cultures and religions, the concept of the Devil has some features in common
with all huma... more In all cultures and religions, the concept of the Devil has some features in common with all humanity. In the scriptures, the Devil’s pacts made with God and ordinary mortals are notable. In fiction, the Devil became a new person in Mehmet Eroğlu’s Belleğin Kış Uykusu, as a character in the movie The Student of Prague, and thus they are examples of the “pact with the Devil” motif. It is important to focus on why the Devil image appeared in these fictional works to receive the messages these works want to convey. The analysis of this image is made possible by considering important concepts of psychoanalysis, such as collective unconscious, archetype, alienation, other, symbolic, “mirror phase” id–ego–superego, and self. Baudrillard’s comment on The Student of Prague in The Consumer Society supports this work which focuses on the novel, to understand the Devil image better. The most important reason for referring to the movie in interpreting the novel is that the two fictional works deal with the “pact with the Devil” motif and the said pact had similar effects on the personalities of the human characters portrayed. When these results, which are expressed in one case metaphorically and the other literally, are comparatively considered, they also undertake the task of explaining each other. Because of comparative psychoanalytic readings, it has been observed that the “pact with the Devil” theme in Belleğin Kış Uykusu indicates a serious self problem through the implicit and explicit “mirror image” references in both works.
Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2021
Sadri Etem’in Çıkrıklar Durunca’sı, rüyaların merkeze alındığı bir romandır. Bir Alevi köyün... more Sadri Etem’in Çıkrıklar Durunca’sı, rüyaların merkeze alındığı bir romandır. Bir Alevi köyünde görülen bu rüyaların tamamında Hz. Ali vardır. Hz. Ali rüyalarda yalnız imgesiyle yer almaz, öncelikle rüyayı gören Dudu’ya sonra da tüm köylülere vahiy şeklinde talimatlar da verir. Bu sayede devlet güçleri tarafından uzun süredir ezilen köylüler güçlenir ve Hz. Ali göstereni etrafında birleşirler. Ancak köylüler kişisel çıkarlarını öncelemeye başladıkları anda bu etki ortadan kalkar ve köylüler için çok geçmeden büyük bir felaket yaşanır. Bu çalışma Adaköy halkının yaşadığı psikolojik değişim ve dönüşümün hangi boyutlarda gerçekleştiğine odaklanmış, bu dönüşümün kavranabilmesi için psikanalitik kuramın gösterge, gösteren ve arketip kavramlarından destek alınmıştır.
ÖZ: Nasreddin Hoca zekâsı ve bilgeliğiyle yüzyıllara direnmiş bir Türk filozofudur. Hoşgörü timsa... more ÖZ: Nasreddin Hoca zekâsı ve bilgeliğiyle yüzyıllara direnmiş bir Türk filozofudur. Hoşgörü timsali olan Hoca, fıkralarında hayata her zaman olumlu tarafından bakmasını bilir. Halide Edib bu özellikleri sebebiyle Hoca’yı ‘fantezi piyes’i Maske ve Ruh’ta oyunun başkişisi olarak 21.yy. Akşehir’ine gönderir. Maddenin ruhtan daha çok önemsendiği bu çağda insanlar birbirlerine ‘birörnek’ maskeler kadar benzemektedirler. Halide Edib oluşturduğu bu sosyal manzarayla Maske ve Ruh’ta insanların giderek makineleştiği distopik bir dünya kurmuş olur. Kurduğu distopik manzaraya Nasreddin Hoca’yı yerleştiren yazar, onun fikirlerini bu yüzyılda gelişmiş düşünsel yönelimlerle kıyaslar ve onun aracılığıyla dünyayı hızla etkisi altına almaya başlayan ideolojik yönelimlerin eleştirisini yapar. Yazar, aynen Hoca gibi daha önce yaşamış başka isimleri de oyununa dâhil edip ‘ruhsuz’ bir topluma unuttuğu değerleri anımsatmaya çalışır. Bu incelemede öncelikle Maske ve Ruh’ta Nasreddin Hoca’nın bulunduğu yer konumlandırılmaya çalışılacaktır. Bu sayede kendi zamanından yüzyıllar sonrasında hayat bulan Hoca’nın 21.yy. şartlarında ele alınış biçimi yorumlanmış olacaktır. Sonrasında yazarın Maske ve Ruh ile vermek istediği mesaj üzerine odaklanılacak, oyun içinde materyalist dünya düzeni sebebiyle hayata bakışı değişmiş olan 21.yy. Türkiye’sinin bu yönleri eleştirel bir tutumla ele alınacaktır.
HUMANITAS Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Gezilen yerleri etraflıca tanıma, bilgi toplama, okura söz konusu yerlerle ilgili rehberlik etme ... more Gezilen yerleri etraflıca tanıma, bilgi toplama, okura söz konusu yerlerle ilgili rehberlik etme amacını güden seyahatname edebiyatın en eski türlerinden biridir. Bu tür, 19 ve 20. yüzyıllarda yaşanan gelişmeler dolayısıyla çok daha fazla önemli hâle gelmiştir. Yerli ve yabancı seyyahların dikkatini yüzlerce yıldır üzerine çeken Bursa'ya bu dönemlerde yapılan seyahatler ise ayrı bir değer taşır. Büyük yıkımların ve dönüşümlerin yaşandığı bu çağlarda Bursa'ya gelen yerli seyyahlar şehirde gezip gördüklerini yazıya geçirirlerken kendi zamanlarında şehrin alımlanma biçimlerine dair de örnek vermiş olurlar. Bu çalışma birbirlerine yakın dönemlerde gerçekleşmiş Fahrunnisa Hanım'ın Hüdavendigâr Vilayetinde Kısmen Bir Cevelan (1896), Hüseyin Vassaf'ın Bursa Hatırası (1896), Hikmet Arif'in Bursa Seyahati (1922) isimli eserleriyle Ahmet Haşim'in 'Gurabahâne-i Laklakan' (1923) ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir'inde yer alan 'Bursa'da Zaman' (1946) denemeleri özelinde Bursa'nın alımlanış biçimlerine odaklanmıştır. Farklı bakış açılarına sahip bu seyyahların Bursa'ya yönelik algılarında görülen çeşitlilik ise hem seyyahların kişiliklerinin hem de devrin şartlarının zorunlu bir sonucudur. 1896-1946 aralığında yayımlanmış olan bu eserlerin birlikte ele alınmış olmaları, şehirde değişenin yalnızca insan ve insan ilişkileri olmadığını, mekânların da başka bir algıyla zihinlerde yeni baştan inşa edildiklerini ortaya çıkarması bakımından da kıymetlidir.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2023
19. yüzyıldan itibaren toplumsal hayatta kadının görünür olmasıyla birlikte endişeye kapılan... more 19. yüzyıldan itibaren toplumsal hayatta kadının görünür olmasıyla birlikte endişeye kapılan bazı erkek yazarlar, özneleşen kadınları eserlerinde kötücüllükle, felaketle ve kaosla ilişkilendirerek bir anlamda cezalandırmışlardır. Toplumsal yaşamda görünür olan kadını olumsuz özelliklerle bezeyerek gösteren eserlerde femme fatale imgesi ortaya çıkmış, Türk edebiyatında da modernleşmenin başlamasıyla birlikte ilk örnekleri görülmüştür. Femme fatale tipi, kadınsılığını kullanarak erkekleri kendine âşık eden, oyunlarla amacına ulaşmaya çalışan ve eserin sonunda mutlaka felakete sebep olacak eylemlerde bulunan bir tiptir. Yazdığı oyunlarla toplumsal meselelere değinen Abdülhak Hâmid, kadının Batı’da olduğu gibi Osmanlı’da da ön plana çıkması sebebiyle eserlerinde femme fatale karakterler inşa ederek, ideolojik söylem içerisinde kadının durması gereken yeri örtük bir biçimde göstermiştir. Femme fatale’ın kavramsal sınırlarını çizerek başlayan bu çalışma, Abdülhak Hâmid’in İçli Kız ve Finten isimli oyunlarında inşa ettiği femme fatale tiplere odaklanmaktadır. Yazarın bu inşa sürecinde femme fatale tipler merkezde olmak üzere diğer kadın karakterleri algılayışı üzerinde de durulmuş, yazarın femme fatale imgesini oluştururken beslendiği kaynaklar örneklerle gösterilmiştir.
Bir iletişim aracı olarak yüzlerce yıldır
kullanılan mektup, özellikle 18. yüzyıldan
itibaren ede... more Bir iletişim aracı olarak yüzlerce yıldır kullanılan mektup, özellikle 18. yüzyıldan itibaren edebî tür olarak değer kazanmıştır. Bireyselleşmenin artmasıyla birlikte insanların kendi düşüncelerini aracısız ifade etme ihtiyacı hissetmesiyle edebî mektupların sayısında ciddi bir artış gözlemlenir. Bu dönemde Batı’da mektuplarla beraber romanın da yükselişe geçmesi, mektup-romanların doğmasını sağlar. Birçok örneği yazılan mektup-romanlarda özellikle kadınların mektuplarla seslerini duyurmaya çalıştığı gözlemlenir. Türk edebiyatında da Batı edebiyatının etkisinin başladığı Tanzimat yıllarında ilk mektup-romanların yazıldığı, Batı’da olduğu gibi bu türe ilginin fazla olduğu söylenebilir. Bu çalışmada, Vecihi’nin kaleme aldığı mektup-roman türünün ilk örneklerinden sayılabilecek ancak gözardı edilmiş Müjgan ve Mesude romanlarına odaklanılacak, bu romanlarda mektubun işlevi ortaya konacaktır. Mektup-romanın tarihine ve genel özelliklerine kısaca değinildikten sonra Vecihi’nin birbirinin devamı olan iki romanından alınan örneklerle nasıl bir mektup roman yazdığı belirtilmeye çalışılacaktır.
4. ULUSLARARASI TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU / 4nd INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF TURCOLOGY STUDIES, 2022
Sosyal, siyasi ve ekonomik alanda büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı 19. yüzyılın... more Sosyal, siyasi ve ekonomik alanda büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı 19. yüzyılın sonları, değişimin tüm dünyada benzer bir zamanda ortaya çıkmış olmasından dolayı ‘asır sonu’ (Fr. fin de siècle) kavramıyla ifade edilir. Değişip dönüşmeye Tanzimat hareketiyle başlamış olan Osmanlı edebî faaliyetleri ise asır sonu’nda ivme kazanarak bireyciliğin, ferdî duygu ve düşüncelerin daha önemli olduğu bir şekle bürünür. Toplum içinde de söz konusu olan ferdiyetçiliğin edebî mecrada ortaya çıkmasını sağlayan unsurlardan biri kuşkusuz tercüme faaliyetleri sayesinde Osmanlı entelektüellerinin zihin dünyalarının evrilmeye başlamasıdır. Bunu başlatan, edebî değişim ve zenginleşmeye katkı sağlayan isimlerin başında 19. yüzyılın en önemli sanatçılarından Victor Hugo gelir. Osmanlı okur- yazar kesiminin ilk defa Mağdurîn Hikâyesi (Les Misérables) çevirisiyle 1862 yılında tanıdığı Victor Hugo, bu tarihten sonra hem çeviri şiir, hikâye ve romanlarıyla hem de basına akseden politik ve özel hayatına ilişkin haberlerle Osmanlı gazete ve dergilerini meşgul etmeye başlar. Bu meşguliyetin bir neticesi olarak Osmanlı yazar ve şairlerinin telif eserlerinde de Victor Hugo’dan esinlenmelere sıklıkla rastlanmaktadır. ‘Asır sonu’ Osmanlı edebiyatı içinde yer alan Samipaşazade Sezai de bu esinlenmelerin az veya çok etkisinde kalarak çeşitli eserler meydana getirmiştir. Victor Hugo’dan bir hikâye çevirisi de yaptığı bilinen Samipaşazade’nin ‘Pandomima’ isimli hikâyesi bu etkiyi açıkça gösterdiği kurmacalarından biridir. Victor Hugo’nun tüm dünyaya yaydığı romantik, ferdiyetçi bakış ve santimantal karakter yapısı söz konusu eserde de açıkça görülür. Bu çalışma Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu ve Gülen Adam isimli romanlarından hareketle öncelikle ‘Pandomima’ hikâyesindeki edebî etkilenmelerin hangi boyutlarda gerçekleştiğini sorgulayacak, sonrasında Victor Hugo’nun ‘asır sonu’ edebiyatımızın diğer sanatçıları üzerinde bir değişim ve dönüşüme neden olup olmadığı karşılaştırmalı şekilde ele alınmaya çalışılacaktır.
TÜDED- İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2021
In all cultures and religions, the concept of the Devil has some features in common
with all huma... more In all cultures and religions, the concept of the Devil has some features in common with all humanity. In the scriptures, the Devil’s pacts made with God and ordinary mortals are notable. In fiction, the Devil became a new person in Mehmet Eroğlu’s Belleğin Kış Uykusu, as a character in the movie The Student of Prague, and thus they are examples of the “pact with the Devil” motif. It is important to focus on why the Devil image appeared in these fictional works to receive the messages these works want to convey. The analysis of this image is made possible by considering important concepts of psychoanalysis, such as collective unconscious, archetype, alienation, other, symbolic, “mirror phase” id–ego–superego, and self. Baudrillard’s comment on The Student of Prague in The Consumer Society supports this work which focuses on the novel, to understand the Devil image better. The most important reason for referring to the movie in interpreting the novel is that the two fictional works deal with the “pact with the Devil” motif and the said pact had similar effects on the personalities of the human characters portrayed. When these results, which are expressed in one case metaphorically and the other literally, are comparatively considered, they also undertake the task of explaining each other. Because of comparative psychoanalytic readings, it has been observed that the “pact with the Devil” theme in Belleğin Kış Uykusu indicates a serious self problem through the implicit and explicit “mirror image” references in both works.
Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2021
Sadri Etem’in Çıkrıklar Durunca’sı, rüyaların merkeze alındığı bir romandır. Bir Alevi köyün... more Sadri Etem’in Çıkrıklar Durunca’sı, rüyaların merkeze alındığı bir romandır. Bir Alevi köyünde görülen bu rüyaların tamamında Hz. Ali vardır. Hz. Ali rüyalarda yalnız imgesiyle yer almaz, öncelikle rüyayı gören Dudu’ya sonra da tüm köylülere vahiy şeklinde talimatlar da verir. Bu sayede devlet güçleri tarafından uzun süredir ezilen köylüler güçlenir ve Hz. Ali göstereni etrafında birleşirler. Ancak köylüler kişisel çıkarlarını öncelemeye başladıkları anda bu etki ortadan kalkar ve köylüler için çok geçmeden büyük bir felaket yaşanır. Bu çalışma Adaköy halkının yaşadığı psikolojik değişim ve dönüşümün hangi boyutlarda gerçekleştiğine odaklanmış, bu dönüşümün kavranabilmesi için psikanalitik kuramın gösterge, gösteren ve arketip kavramlarından destek alınmıştır.
ÖZ: Nasreddin Hoca zekâsı ve bilgeliğiyle yüzyıllara direnmiş bir Türk filozofudur. Hoşgörü timsa... more ÖZ: Nasreddin Hoca zekâsı ve bilgeliğiyle yüzyıllara direnmiş bir Türk filozofudur. Hoşgörü timsali olan Hoca, fıkralarında hayata her zaman olumlu tarafından bakmasını bilir. Halide Edib bu özellikleri sebebiyle Hoca’yı ‘fantezi piyes’i Maske ve Ruh’ta oyunun başkişisi olarak 21.yy. Akşehir’ine gönderir. Maddenin ruhtan daha çok önemsendiği bu çağda insanlar birbirlerine ‘birörnek’ maskeler kadar benzemektedirler. Halide Edib oluşturduğu bu sosyal manzarayla Maske ve Ruh’ta insanların giderek makineleştiği distopik bir dünya kurmuş olur. Kurduğu distopik manzaraya Nasreddin Hoca’yı yerleştiren yazar, onun fikirlerini bu yüzyılda gelişmiş düşünsel yönelimlerle kıyaslar ve onun aracılığıyla dünyayı hızla etkisi altına almaya başlayan ideolojik yönelimlerin eleştirisini yapar. Yazar, aynen Hoca gibi daha önce yaşamış başka isimleri de oyununa dâhil edip ‘ruhsuz’ bir topluma unuttuğu değerleri anımsatmaya çalışır. Bu incelemede öncelikle Maske ve Ruh’ta Nasreddin Hoca’nın bulunduğu yer konumlandırılmaya çalışılacaktır. Bu sayede kendi zamanından yüzyıllar sonrasında hayat bulan Hoca’nın 21.yy. şartlarında ele alınış biçimi yorumlanmış olacaktır. Sonrasında yazarın Maske ve Ruh ile vermek istediği mesaj üzerine odaklanılacak, oyun içinde materyalist dünya düzeni sebebiyle hayata bakışı değişmiş olan 21.yy. Türkiye’sinin bu yönleri eleştirel bir tutumla ele alınacaktır.
Uploads
Papers by Seda Çetin
kullanılan mektup, özellikle 18. yüzyıldan
itibaren edebî tür olarak değer kazanmıştır.
Bireyselleşmenin artmasıyla birlikte insanların
kendi düşüncelerini aracısız ifade etme ihtiyacı
hissetmesiyle edebî mektupların sayısında
ciddi bir artış gözlemlenir. Bu dönemde
Batı’da mektuplarla beraber romanın da
yükselişe geçmesi, mektup-romanların
doğmasını sağlar. Birçok örneği yazılan
mektup-romanlarda özellikle kadınların
mektuplarla seslerini duyurmaya çalıştığı
gözlemlenir. Türk edebiyatında da Batı
edebiyatının etkisinin başladığı Tanzimat
yıllarında ilk mektup-romanların yazıldığı,
Batı’da olduğu gibi bu türe ilginin fazla olduğu
söylenebilir. Bu çalışmada, Vecihi’nin kaleme
aldığı mektup-roman türünün ilk
örneklerinden sayılabilecek ancak gözardı
edilmiş Müjgan ve Mesude romanlarına
odaklanılacak, bu romanlarda mektubun işlevi
ortaya konacaktır. Mektup-romanın tarihine
ve genel özelliklerine kısaca değinildikten
sonra Vecihi’nin birbirinin devamı olan iki
romanından alınan örneklerle nasıl bir mektup
roman yazdığı belirtilmeye çalışılacaktır.
with all humanity. In the scriptures, the Devil’s pacts made with God and ordinary
mortals are notable. In fiction, the Devil became a new person in Mehmet Eroğlu’s
Belleğin Kış Uykusu, as a character in the movie The Student of Prague, and thus they
are examples of the “pact with the Devil” motif. It is important to focus on why the
Devil image appeared in these fictional works to receive the messages these works want to convey. The analysis of this image is made possible by considering important concepts of psychoanalysis, such as
collective unconscious, archetype, alienation, other, symbolic, “mirror phase” id–ego–superego, and self.
Baudrillard’s comment on The Student of Prague in The Consumer Society supports this work which focuses on the novel,
to understand the Devil image better. The most important reason for referring to the movie in interpreting the novel is that
the two fictional works deal with the “pact with the Devil” motif and the said pact had similar effects on the personalities of
the human characters portrayed. When these results, which are expressed in one case metaphorically and the other literally,
are comparatively considered, they also undertake the task of explaining each other. Because of comparative psychoanalytic
readings, it has been observed that the “pact with the Devil” theme in Belleğin Kış Uykusu indicates a serious self problem
through the implicit and explicit “mirror image” references in both works.
kullanılan mektup, özellikle 18. yüzyıldan
itibaren edebî tür olarak değer kazanmıştır.
Bireyselleşmenin artmasıyla birlikte insanların
kendi düşüncelerini aracısız ifade etme ihtiyacı
hissetmesiyle edebî mektupların sayısında
ciddi bir artış gözlemlenir. Bu dönemde
Batı’da mektuplarla beraber romanın da
yükselişe geçmesi, mektup-romanların
doğmasını sağlar. Birçok örneği yazılan
mektup-romanlarda özellikle kadınların
mektuplarla seslerini duyurmaya çalıştığı
gözlemlenir. Türk edebiyatında da Batı
edebiyatının etkisinin başladığı Tanzimat
yıllarında ilk mektup-romanların yazıldığı,
Batı’da olduğu gibi bu türe ilginin fazla olduğu
söylenebilir. Bu çalışmada, Vecihi’nin kaleme
aldığı mektup-roman türünün ilk
örneklerinden sayılabilecek ancak gözardı
edilmiş Müjgan ve Mesude romanlarına
odaklanılacak, bu romanlarda mektubun işlevi
ortaya konacaktır. Mektup-romanın tarihine
ve genel özelliklerine kısaca değinildikten
sonra Vecihi’nin birbirinin devamı olan iki
romanından alınan örneklerle nasıl bir mektup
roman yazdığı belirtilmeye çalışılacaktır.
with all humanity. In the scriptures, the Devil’s pacts made with God and ordinary
mortals are notable. In fiction, the Devil became a new person in Mehmet Eroğlu’s
Belleğin Kış Uykusu, as a character in the movie The Student of Prague, and thus they
are examples of the “pact with the Devil” motif. It is important to focus on why the
Devil image appeared in these fictional works to receive the messages these works want to convey. The analysis of this image is made possible by considering important concepts of psychoanalysis, such as
collective unconscious, archetype, alienation, other, symbolic, “mirror phase” id–ego–superego, and self.
Baudrillard’s comment on The Student of Prague in The Consumer Society supports this work which focuses on the novel,
to understand the Devil image better. The most important reason for referring to the movie in interpreting the novel is that
the two fictional works deal with the “pact with the Devil” motif and the said pact had similar effects on the personalities of
the human characters portrayed. When these results, which are expressed in one case metaphorically and the other literally,
are comparatively considered, they also undertake the task of explaining each other. Because of comparative psychoanalytic
readings, it has been observed that the “pact with the Devil” theme in Belleğin Kış Uykusu indicates a serious self problem
through the implicit and explicit “mirror image” references in both works.