Her hakkı mahfuzdur. Tanıtım dışında kaynak göstermek suretiyle kısa alıntılar hariç, yayıncının ... more Her hakkı mahfuzdur. Tanıtım dışında kaynak göstermek suretiyle kısa alıntılar hariç, yayıncının yazılı izni olmaksızın yayınlanamaz; görsel, işitsel ve elektronik ortamlarda kopyalanamaz ve çoğaltılamaz.
Klasik usul geleneğinde dini-amelî hükümler makasıd açısından zarûriyyat, haciyat ve tahsiniyyat ... more Klasik usul geleneğinde dini-amelî hükümler makasıd açısından zarûriyyat, haciyat ve tahsiniyyat olmak üzere üç kategoride sınıflandırılmıştır. 1 Fıkıh usulündeki bu tasnif daha çok dini-amelî hükümlerin somut ve zahirî maksatlarını ifade etmektedir. Klasik gelenekte kaynağını Hz. Ali'ye (ra.) dayandırılan, dört kapı ve kırk makam olarak isimlendirilen "şeriat, tarikat, hakikat ve marifet" hiyerarşisi 2 dikkate alındığında; dinî-amelî hükümlerdeki en nihaî maksadın, teorik ve pratik açıdan ilahî marifeti bireye ve topluma hâkim kılmaktan ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda dinî amelî hükümlerin tamamı vesâil; ilahî marifetin itikadî, ahlakî ve amelî hükümlerle tahakkuk etmesi, bu marifetin birey ve topluma bazında inkişaf ettirilmesi, yerleşmesi ve hâkim kılınması ise nihaî maksad olarak kabul edilmiştir. İlahî marifeti hâkim kılmanın, o marifet için belirlenen hükümleri ihsan düzeyinde eksiksiz olarak uygulamaktan başka yolu bulunmamaktadır. 3 Konunun netlik kazanması için öncelikle fıkıh tasavvurunda "marifet" kavramını değerlendirmek,
Science is one of the most concrete proofs that it is only Allah Who creates causes and effects. ... more Science is one of the most concrete proofs that it is only Allah Who creates causes and effects. However, in textbooks, to evaluate the creation process through concepts such as natural selection, mutation and adaptation within the scope of the evolution hypothesis; claiming that existence was created by itself, by causes, laws or nature is an approach
Hastalık olgusu fıkıh usulüne konu olduğu gibi füru fıkhın ibadet, muamelat ve ukūbât alanındaki ... more Hastalık olgusu fıkıh usulüne konu olduğu gibi füru fıkhın ibadet, muamelat ve ukūbât alanındaki hükümleriyle doğrudan bağlantılıdır. Usulcüler hastalık olgusunu ehliyet manileri kapsamında incelemiş ve maslahat açısından değerlendirmiştir. Fakihler ise hastalığın ibadetler, muamelat ve ukubat alanındaki hükümlerini ele almışlardır. İbn Kayyim el-Cevziyye nasların yanı sıra kendi dönemindeki tıbbî tecrübeyi de esas almak suretiyle hastalık ve tedavi olgusunu itikadî, ahlakî ve fıkhî boyutlarıyla analiz etmiştir. Konuyla ilgili eserlerinde maddi-manevî hastalıklara karşı nebevî tedavi yöntemlerine, tedavi olmanın dinî hükmüne, tedavi sürecinde doktorun hukukî sorumluluklarına, salgın hastalık olgusuna ve salgın hastalıklara karşı maslahat kapsamında alınan tedbirlere yer vermiştir. Araştırmamız İbn Kayyim'ın ana hatlarıyla hastalık ve tedaviye dair fıkhî analizlerini günümüz açısından değerlendirmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda öncelikle fıkıh ve fıkıh usulü açısından salgın hastalık olgusunun genel çerçevesi üzerinde durulacak; konuyla ilgili klasik ve güncel fıkhî analizlere yer verilecektir. İkinci olarak İbn Kayyim'ın hastalık, tedavi, salgın hastalıkların sebebine, korunma tedbirlerine ve doktorların hukuki sorumluluklarına dair fıkhî görüşleri günümüz açısından değerlendirilecektir. Şüphesiz hastalıkların ve tedavi yöntemlerinin maddî-manevî boyutları bulunmaktadır. Hastalıklara karşı tedbir almak, tedavi yöntemlerini geliştirmek ve tedavi olmak maslahat açısından din-bilim birlikteliği çerçevesinde fıkıh açısından emredilmiş kategoride yer almaktadır. Fıkıhta salgın hastalıklara karşı ibadetler alanında çeşitli kolaylıklar tanınmıştır. Muamelat alanında salgın hastalığın hüküm açısından sonuçları değerlendirilmiş, nas ve maslahat merkezli düzenlemelerin temel ilkeleri esas alınmış ve bu hastalığa karşı alınması gereken tedbirleri belirlemek tıp alanındaki bilimsel araştırmaların ışığında kamu otoritesine devredilmiştir. Salgın hastalıklara karşı bilimsel veriler ışığında dini, hukukî, ahlakî ve itikadî bir çerçevede gerekli tedbirleri almak bireyin ve devletin ortak dinî sorumluluklarından olup, bireyler maslahat merkezli tedbirlere uymakla mükelleftir.
Yakin akraba evliligi gecmisten gunumuze dini, edebi, tarihi, sosyolojik ve tibbi acilardan incel... more Yakin akraba evliligi gecmisten gunumuze dini, edebi, tarihi, sosyolojik ve tibbi acilardan incelenmistir. Boyle bir evlilik dini acidan fikih ilmi kapsaminda delil ve maslahat acisindan tartisilmistir. Hanefi ve Maliki fakihler bu evliligin mubah oldugunu vurgulamakla yetinmislerdir. Şafii ve Hanbeli fakihler ise yakin akraba evliligini mubah kabul etmekle birlikte boyle bir evliligi tavsiye etmemislerdir. Nakli delillerden ve maslahattan hareketle yabanci bir adayla evlenmenin mustehap oldugunu savunmus ve bu ictihada yoneltilen elestirilere cevap vermislerdir. Cagdas tip ve genetik arastirmalarinda yakin akraba evliliginde kalitsal risk oraninin iki kat daha fazla oldugu goruldugunden boyle bir evlilik tavsiye edilmemis ve buna ragmen akrabayla evlenecek kimselerin genetik testlerinden gecmesi onerilmistir. Buna karsin bazi arastirmalarda ise akraba evliligiyle kurulan ailelerin daha guclu oldugu, tibbi/genetik arastirmalarin kesinlik tasimadigi, bu konudaki batili arastirmalarin...
Seyda Muhammed Emin el-Hayderî ve medresesi Diyarbakır merkez olmak üzere, Bingöl, Mardin, İstanb... more Seyda Muhammed Emin el-Hayderî ve medresesi Diyarbakır merkez olmak üzere, Bingöl, Mardin, İstanbul gibi farklı bölgelerde ilim, fıkıh ve tasavvuf merkezli irşad faaliyetlerine devam etmektedir. Muhammed Emin el-Hayderî ve medresesi, Şeyh Ahmed el-Haznevî halkasıyla Nakşibendîliğin Hâlidîlik koluna intisap etmektedir. Nakşibendîliğin Hâlidîlik yorumunda fıkıh ve tasavvuf ilişkisinin günümüzdeki durumunu ve yansımalarını incelemek üzere, öncelikle "fıkıh" ve "tasavvuf" kavramları ele alınacak, bilahare Seyda Muhammed Emin el-Hayderi ve Hayderî medresesinin ilmi tasavvufî yönü incelenecek, bundan sonra medresenin fıkhi yönü analiz edilecektir.
Öğretim programları eğitim ve yönetim politikasına, kısa ve uzun vadeli hedeflere, toplumsal ihti... more Öğretim programları eğitim ve yönetim politikasına, kısa ve uzun vadeli hedeflere, toplumsal ihtiyaçlara, programı kuşatan sosyal, kültürel ve ekonomik yapıya bağlı olarak farklılık gösterir. Farklı eğitim/öğretim tecrübelerinden yararlanmak suretiyle mevcut tecrübeyi zenginleştirmek ve geliştirmek mümkündür. Genel anlamıyla formal, informal, planlı veya plansız bir şekilde, bireyde istendik yönde davranış değişikliği meydana getirmek için icra edilen her türlü fıkıh faaliyeti, fıkıh eğitimi kapsamına girer. Fıkıh alanındaki bilgi, beceri ve değerlerin planlı bir süreç dâhilinde öğrenciye kazandırılması ise fıkıh öğretimi olarak isimlendirilebilir. Bu yönüyle lisans ve lisansüstü düzeylerde bir program ve süreç dâhilinde yürütülen her türlü fıkıh faaliyeti, fıkıh öğretimi kapsamına girer. Fıkıh eğitim programlarının hedeflerini, içeriğini, eğitim durumlarını ve değerlendirme süreçlerini bizzat fıkıh hocalarımız belirlemektedir. Fıkıh öğretim ve öğrenimi alanındaki tecrübeye bir katkı sağlayacağını düşünerek, Ürdün Üniversitesi Şeria Fakültesindeki lisans fıkıh öğretim sistemini hedef, içerik ve yöntem gibi eğitimin temel dinamiklerini esas almak suretiyle incelemeyi faydalı gördük. Fıkıh ve Fıkıh Usulü, Masarıfu'l-İslamiyye ve Usuluddin olmak üzere üç kısımda faaliyet gösteren Şeria Fakültesi, fıkıh öğretimi açısından önemli bir tecürübeye sahiptir. Ülkede yürürlükte olan Ahvali Şahsiye Kanunu, 1917 tarihli Osmanlı Aile Hukuku kararnamesinin devamı olup bu alanda şer'î mahkemeler çalışmaktadır. Ülkede finans bankacılığı gelişmiştir. Buna bağlı olarak Şeria fakültelerinde Masarıfu'l-İslamiyye isminde müstakil bölümler açılmıştır. Fıkıh usulünün temel konuları, füru fıkhın temel alanları müstakil birer derse dönüştürülerek derinliğine işlenmektedir.
Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi İslami İlimler Araştırmaları Dergisi yılda iki say... more Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi İslami İlimler Araştırmaları Dergisi yılda iki sayı olarak yayımlanan hakemli, bilimsel ve süreli yayındır. Bu dergide yayımlanan yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergide yayımlanan yazıların tüm yayım hakları AÜİİFİA Dergisi'ne aittir. Yazılar, önceden izin alınmaksızın tamamen veya kısmen herhangi bir şekilde basılamaz ve çoğaltılamaz. Ancak ilmi amaçlar doğrultusunda, kaynak göstermek kaydıyla özetleme ve alıntı yapılabilir.
Sünnî usulcülere göre sahih olan haber-i vahid zan ifade etmekle birlikte, böyle bir haberle amel... more Sünnî usulcülere göre sahih olan haber-i vahid zan ifade etmekle birlikte, böyle bir haberle amel etmek naklî ve kat'î delillerin bir gereği olarak vaciptir. Şiî-Usûlî geleneğin temsilcilerinden Şerif Murtazâ ise haber-i vâhidle amel etmenin aklen caiz olduğunu, ancak bunun dinî açıdan vacip olmadığını iddia etmiştir. Ona göre Kur'an, mütevâtir haber ve masum imamın dâhil olduğu icmâ kesin bilgi kaynağı olduğundan bağlayıcıdır. Haber-i vâhid ise zann ifade etmektedir. Böyle bir haberle amel etmeyi gerektiren naklî kat'î bir delil ise bulunmamaktadır. Bu nedenle haber-i vâhid amelî konularda hüccet değildir. Şerif Murtazâ, Sünnî usulcülerin haber-i vâhidin hüccet olduğuna dair naklî kat'î delillerini eleştirmiş, usulcüler ise bu eleştirilere cevap vermişlerdir. Araştırmamız Şiî-Usûlî geleneğin haber-i vâhide yaklaşım evreninden Şerif Murtazâ örneğini ele almayı ve Sünnî usulcülerin görüşleriyle mukayese etmek suretiyle değerlendirmeyi hedeflemektedir. Şerif Murtazâ'nın âhâd haber konusundaki yaklaşımı özü itibarıyla masum imam teolojisine dayanmaktadır. Araştırmada masum imam teolojisinin ve haber-i vâhidle amel etmeyi gerektiren kat'î bir delilin bulunmadığı iddiasının nas, icmâ, tevâtür ve makul açısından vakıaya aykırı tutarsız bir görüş olduğu tespit edilmiştir.
Dinin itikadi, ameli, ahlaki ve derunı� yönleri farklı ilim dallarına konu olsa da, dindarlık olg... more Dinin itikadi, ameli, ahlaki ve derunı� yönleri farklı ilim dallarına konu olsa da, dindarlık olgusu dini ve dünyevi boyutlarıyla bir bütünlük arz etmektedir. Dindarlığın zahiri, batıni, akli, dini ve dünyevi boyutları arasındaki kutuplaşmaya karşı, geçmişten günümüze bütünlüğü sağlama konusunda teorik/pratik açıdan önemli çabalar sarf edilmiştir. Dindarlıkta bütünlüğü sağlama çabaların tartışıldığı alanlardan biri de fıkıh ilmidir. Araştırmamız öncelikle fıkıh ilmi açısından dindarlık olgusunda bütünlük problemini ele almaktadır. Bilahare fakih Maverdı� 'nin (ö. 450/1058) Edebuddin ve'd-Dünya isimli eserinden hareketle, dindarlıkta bütünlük olgusunu metodolojik açıdan değerlendirmektedir. Araştırmamız fıkıh ilminin tarihi süreçte dindarlığı derunı� boyuttan tecrit ederek salt şekilsel kurallara indirgeyip indirgemediğini ve fakihlerin bu konuda ne tür bir çaba içinde olduklarını analiz etmeye çalışmaktadır.
Eyyubiler dönemi, fıkıh düĢüncesini günümüze kadar etkileyen önemli dönüm noktalarından biridir. ... more Eyyubiler dönemi, fıkıh düĢüncesini günümüze kadar etkileyen önemli dönüm noktalarından biridir. Selahaddin Eyyubi Fatımiler zamanında vezir olarak atandıktan sonra, ġii düĢünceyi ortadan kaldırmak yerine Sünni düĢünceyi hâkim kılmak üzere ilim merkezli siyasi bir seferberlik baĢlatmıĢtır. Bu kapsamda fakihlerden ve fıkıh ilminden büyük ölçüde yararlanılmıĢtır. Hukuk alanında ġafii ekolü esas alınmıĢ ve parlak dönemlerinden birini yaĢamıĢtır. Dört fıkıh mezhebinin eğitim alanında kurumsallaĢması için her bir mezhebe müstakil fıkıh medreseleri tahsis edilmiĢtir. Buna ek olarak dört mezhebin bir arada okutulduğu medreseler inĢa edilmiĢtir. Dört hak mezhep düĢüncesinin temelleri atılırken Fatımî ġiiliğine karĢı fıkıh mezhepleri aynı çatı altında toplanmıĢtır. Fıkıh düĢüncesini günümüze kadar etkileyen Bahauddin Ġbn ġeddâd, Ġzz b. Abdusselam, Seyfuddin Amidî, Husayrî, Ġbn ġâs ve Ġbn Kudame gibi fakihler bu dönemde yaĢamıĢtır. Eyyubiler döneminin kendisine mahsus fıkhi özellikleri bulunmaktadır. AraĢtırmamız fıkıh tarihinin Eyyubiler dönemini ana hatlarıyla aydınlatmayı hedeflemekte, bu kapsamda öncelikle Eyyubiler döneminde kurulan baĢlıca fıkıh medreseleri, ikinci olarak dönemin önde gelen bazı fakihleri, üçüncü olarak dönemin temel fıkhi özellikleri ele alınmaktadır.
This study discusses the Istihsan proof (Juristic Preference), which is one of the subordinate re... more This study discusses the Istihsan proof (Juristic Preference), which is one of the subordinate resources of Islamic law. The Al-Faquies are on a collision course on the meaning and cohesiveness of Istihsan. Furthermore, Imam Shafi'i disapprove the Istihsan as a proof. However, it is a reality that al-Faquies benefit from Istihsan proof while judging, and almost all are on consensus. Islamic methodologists define the Istihsan term in various forms. Also in cohesiveness of Istihsan, the Islamic al-Faquies have been separated into two groups, one as Shafi'i, which do not approve its cohesiveness, and the other as majority, which accept using Istihsan as a proof. Both groups are based on proper proofs. However, it should be stated that none of the Muctehids (interpreters of Islamic Law) cannot be thought independent of Istihsan proof concerning social changes. The Istihsan thought, which Imam Shafi'i accepts, is different from the one that the majority group approves. The major conflict situation results from not considering the main points on which the collision is. This article aims to study the main reason of controversy on Istihsan subject. Firstly, we shall evaluate the problems of Istihsan and its cohesiveness according to al-Faquies. Then we will explain the types and practising of Istihsan through related samples.
Fıkıh düşüncesi kitap, sünnet ve icmaın yanında içtihada dayanmaktadır. İçtihat görüş ayrılığına,... more Fıkıh düşüncesi kitap, sünnet ve icmaın yanında içtihada dayanmaktadır. İçtihat görüş ayrılığına, görüş ayrılığı fikir çatışmasına, fikir çatışması eleştiri kültürünün güçlenmesine ve bu kapsamda fıkhi münâzara sistematiğinin yerleşmesine zemin hazırlamıştır. Münâzara fıkıh düşüncesinde belirli bir disiplin içinde ele alınmıştır. Mezhep ihtilaflarında hakkı bulma arayışı, delil merkezli yaklaşım, kendi görüşüne hata karşı görüşe doğruluk ihtimali verme, muhatabı hakir görmeme, saygı ve ilmi üslup gibi temel ilkeler bu kapsamına girmektedir. Münâzara kurallarına riayet etmek düşünce dinamizmini sağlayarak bilimsel gelişmeye yardımcı olmaktadır. Ancak bu kurallara riayet etmemek tarafların bir birini anlamadan eleştirmesine, açık delillere rağmen yanlışta ısrar etmeye ve ilmi ahlakın yitirilmesine yol açabilmektedir. Araştırmamız bu tür problemlere karşı fıkıh düşüncesinde münazara sistematiğini ele alarak eleştiri kültürüne olumlu bir katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Araştırmada öncelikle münâzara kavramı ve münâzaranın fıkıh ilmindeki yeri ele alınmakta, ikinci olarak Hatip Bağdâdî'nin el-Fakîh ve'l-Mütefakkih eserinden hareketle fıkıh düşüncesinde münâzara sistematiği fıkhî örneklerle incelemektedir.
İslam hukukunu kanunlaştırma problemi, şer'î hükümleri uygulamak, uygulamada birliği ve istikrarı... more İslam hukukunu kanunlaştırma problemi, şer'î hükümleri uygulamak, uygulamada birliği ve istikrarı sağlamak üzere bu hükümleri modern hukuktaki kanun formatına dönüştürmeyi ifade etmektedir. Fakihler fıkhî hüküm ve içtihatları kanunlaştırmanın dini hükmü konusunda görüş ayrılığı içindedir.
Her hakkı mahfuzdur. Tanıtım dışında kaynak göstermek suretiyle kısa alıntılar hariç, yayıncının ... more Her hakkı mahfuzdur. Tanıtım dışında kaynak göstermek suretiyle kısa alıntılar hariç, yayıncının yazılı izni olmaksızın yayınlanamaz; görsel, işitsel ve elektronik ortamlarda kopyalanamaz ve çoğaltılamaz.
Klasik usul geleneğinde dini-amelî hükümler makasıd açısından zarûriyyat, haciyat ve tahsiniyyat ... more Klasik usul geleneğinde dini-amelî hükümler makasıd açısından zarûriyyat, haciyat ve tahsiniyyat olmak üzere üç kategoride sınıflandırılmıştır. 1 Fıkıh usulündeki bu tasnif daha çok dini-amelî hükümlerin somut ve zahirî maksatlarını ifade etmektedir. Klasik gelenekte kaynağını Hz. Ali'ye (ra.) dayandırılan, dört kapı ve kırk makam olarak isimlendirilen "şeriat, tarikat, hakikat ve marifet" hiyerarşisi 2 dikkate alındığında; dinî-amelî hükümlerdeki en nihaî maksadın, teorik ve pratik açıdan ilahî marifeti bireye ve topluma hâkim kılmaktan ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda dinî amelî hükümlerin tamamı vesâil; ilahî marifetin itikadî, ahlakî ve amelî hükümlerle tahakkuk etmesi, bu marifetin birey ve topluma bazında inkişaf ettirilmesi, yerleşmesi ve hâkim kılınması ise nihaî maksad olarak kabul edilmiştir. İlahî marifeti hâkim kılmanın, o marifet için belirlenen hükümleri ihsan düzeyinde eksiksiz olarak uygulamaktan başka yolu bulunmamaktadır. 3 Konunun netlik kazanması için öncelikle fıkıh tasavvurunda "marifet" kavramını değerlendirmek,
Science is one of the most concrete proofs that it is only Allah Who creates causes and effects. ... more Science is one of the most concrete proofs that it is only Allah Who creates causes and effects. However, in textbooks, to evaluate the creation process through concepts such as natural selection, mutation and adaptation within the scope of the evolution hypothesis; claiming that existence was created by itself, by causes, laws or nature is an approach
Hastalık olgusu fıkıh usulüne konu olduğu gibi füru fıkhın ibadet, muamelat ve ukūbât alanındaki ... more Hastalık olgusu fıkıh usulüne konu olduğu gibi füru fıkhın ibadet, muamelat ve ukūbât alanındaki hükümleriyle doğrudan bağlantılıdır. Usulcüler hastalık olgusunu ehliyet manileri kapsamında incelemiş ve maslahat açısından değerlendirmiştir. Fakihler ise hastalığın ibadetler, muamelat ve ukubat alanındaki hükümlerini ele almışlardır. İbn Kayyim el-Cevziyye nasların yanı sıra kendi dönemindeki tıbbî tecrübeyi de esas almak suretiyle hastalık ve tedavi olgusunu itikadî, ahlakî ve fıkhî boyutlarıyla analiz etmiştir. Konuyla ilgili eserlerinde maddi-manevî hastalıklara karşı nebevî tedavi yöntemlerine, tedavi olmanın dinî hükmüne, tedavi sürecinde doktorun hukukî sorumluluklarına, salgın hastalık olgusuna ve salgın hastalıklara karşı maslahat kapsamında alınan tedbirlere yer vermiştir. Araştırmamız İbn Kayyim'ın ana hatlarıyla hastalık ve tedaviye dair fıkhî analizlerini günümüz açısından değerlendirmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda öncelikle fıkıh ve fıkıh usulü açısından salgın hastalık olgusunun genel çerçevesi üzerinde durulacak; konuyla ilgili klasik ve güncel fıkhî analizlere yer verilecektir. İkinci olarak İbn Kayyim'ın hastalık, tedavi, salgın hastalıkların sebebine, korunma tedbirlerine ve doktorların hukuki sorumluluklarına dair fıkhî görüşleri günümüz açısından değerlendirilecektir. Şüphesiz hastalıkların ve tedavi yöntemlerinin maddî-manevî boyutları bulunmaktadır. Hastalıklara karşı tedbir almak, tedavi yöntemlerini geliştirmek ve tedavi olmak maslahat açısından din-bilim birlikteliği çerçevesinde fıkıh açısından emredilmiş kategoride yer almaktadır. Fıkıhta salgın hastalıklara karşı ibadetler alanında çeşitli kolaylıklar tanınmıştır. Muamelat alanında salgın hastalığın hüküm açısından sonuçları değerlendirilmiş, nas ve maslahat merkezli düzenlemelerin temel ilkeleri esas alınmış ve bu hastalığa karşı alınması gereken tedbirleri belirlemek tıp alanındaki bilimsel araştırmaların ışığında kamu otoritesine devredilmiştir. Salgın hastalıklara karşı bilimsel veriler ışığında dini, hukukî, ahlakî ve itikadî bir çerçevede gerekli tedbirleri almak bireyin ve devletin ortak dinî sorumluluklarından olup, bireyler maslahat merkezli tedbirlere uymakla mükelleftir.
Yakin akraba evliligi gecmisten gunumuze dini, edebi, tarihi, sosyolojik ve tibbi acilardan incel... more Yakin akraba evliligi gecmisten gunumuze dini, edebi, tarihi, sosyolojik ve tibbi acilardan incelenmistir. Boyle bir evlilik dini acidan fikih ilmi kapsaminda delil ve maslahat acisindan tartisilmistir. Hanefi ve Maliki fakihler bu evliligin mubah oldugunu vurgulamakla yetinmislerdir. Şafii ve Hanbeli fakihler ise yakin akraba evliligini mubah kabul etmekle birlikte boyle bir evliligi tavsiye etmemislerdir. Nakli delillerden ve maslahattan hareketle yabanci bir adayla evlenmenin mustehap oldugunu savunmus ve bu ictihada yoneltilen elestirilere cevap vermislerdir. Cagdas tip ve genetik arastirmalarinda yakin akraba evliliginde kalitsal risk oraninin iki kat daha fazla oldugu goruldugunden boyle bir evlilik tavsiye edilmemis ve buna ragmen akrabayla evlenecek kimselerin genetik testlerinden gecmesi onerilmistir. Buna karsin bazi arastirmalarda ise akraba evliligiyle kurulan ailelerin daha guclu oldugu, tibbi/genetik arastirmalarin kesinlik tasimadigi, bu konudaki batili arastirmalarin...
Seyda Muhammed Emin el-Hayderî ve medresesi Diyarbakır merkez olmak üzere, Bingöl, Mardin, İstanb... more Seyda Muhammed Emin el-Hayderî ve medresesi Diyarbakır merkez olmak üzere, Bingöl, Mardin, İstanbul gibi farklı bölgelerde ilim, fıkıh ve tasavvuf merkezli irşad faaliyetlerine devam etmektedir. Muhammed Emin el-Hayderî ve medresesi, Şeyh Ahmed el-Haznevî halkasıyla Nakşibendîliğin Hâlidîlik koluna intisap etmektedir. Nakşibendîliğin Hâlidîlik yorumunda fıkıh ve tasavvuf ilişkisinin günümüzdeki durumunu ve yansımalarını incelemek üzere, öncelikle "fıkıh" ve "tasavvuf" kavramları ele alınacak, bilahare Seyda Muhammed Emin el-Hayderi ve Hayderî medresesinin ilmi tasavvufî yönü incelenecek, bundan sonra medresenin fıkhi yönü analiz edilecektir.
Öğretim programları eğitim ve yönetim politikasına, kısa ve uzun vadeli hedeflere, toplumsal ihti... more Öğretim programları eğitim ve yönetim politikasına, kısa ve uzun vadeli hedeflere, toplumsal ihtiyaçlara, programı kuşatan sosyal, kültürel ve ekonomik yapıya bağlı olarak farklılık gösterir. Farklı eğitim/öğretim tecrübelerinden yararlanmak suretiyle mevcut tecrübeyi zenginleştirmek ve geliştirmek mümkündür. Genel anlamıyla formal, informal, planlı veya plansız bir şekilde, bireyde istendik yönde davranış değişikliği meydana getirmek için icra edilen her türlü fıkıh faaliyeti, fıkıh eğitimi kapsamına girer. Fıkıh alanındaki bilgi, beceri ve değerlerin planlı bir süreç dâhilinde öğrenciye kazandırılması ise fıkıh öğretimi olarak isimlendirilebilir. Bu yönüyle lisans ve lisansüstü düzeylerde bir program ve süreç dâhilinde yürütülen her türlü fıkıh faaliyeti, fıkıh öğretimi kapsamına girer. Fıkıh eğitim programlarının hedeflerini, içeriğini, eğitim durumlarını ve değerlendirme süreçlerini bizzat fıkıh hocalarımız belirlemektedir. Fıkıh öğretim ve öğrenimi alanındaki tecrübeye bir katkı sağlayacağını düşünerek, Ürdün Üniversitesi Şeria Fakültesindeki lisans fıkıh öğretim sistemini hedef, içerik ve yöntem gibi eğitimin temel dinamiklerini esas almak suretiyle incelemeyi faydalı gördük. Fıkıh ve Fıkıh Usulü, Masarıfu'l-İslamiyye ve Usuluddin olmak üzere üç kısımda faaliyet gösteren Şeria Fakültesi, fıkıh öğretimi açısından önemli bir tecürübeye sahiptir. Ülkede yürürlükte olan Ahvali Şahsiye Kanunu, 1917 tarihli Osmanlı Aile Hukuku kararnamesinin devamı olup bu alanda şer'î mahkemeler çalışmaktadır. Ülkede finans bankacılığı gelişmiştir. Buna bağlı olarak Şeria fakültelerinde Masarıfu'l-İslamiyye isminde müstakil bölümler açılmıştır. Fıkıh usulünün temel konuları, füru fıkhın temel alanları müstakil birer derse dönüştürülerek derinliğine işlenmektedir.
Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi İslami İlimler Araştırmaları Dergisi yılda iki say... more Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi İslami İlimler Araştırmaları Dergisi yılda iki sayı olarak yayımlanan hakemli, bilimsel ve süreli yayındır. Bu dergide yayımlanan yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergide yayımlanan yazıların tüm yayım hakları AÜİİFİA Dergisi'ne aittir. Yazılar, önceden izin alınmaksızın tamamen veya kısmen herhangi bir şekilde basılamaz ve çoğaltılamaz. Ancak ilmi amaçlar doğrultusunda, kaynak göstermek kaydıyla özetleme ve alıntı yapılabilir.
Sünnî usulcülere göre sahih olan haber-i vahid zan ifade etmekle birlikte, böyle bir haberle amel... more Sünnî usulcülere göre sahih olan haber-i vahid zan ifade etmekle birlikte, böyle bir haberle amel etmek naklî ve kat'î delillerin bir gereği olarak vaciptir. Şiî-Usûlî geleneğin temsilcilerinden Şerif Murtazâ ise haber-i vâhidle amel etmenin aklen caiz olduğunu, ancak bunun dinî açıdan vacip olmadığını iddia etmiştir. Ona göre Kur'an, mütevâtir haber ve masum imamın dâhil olduğu icmâ kesin bilgi kaynağı olduğundan bağlayıcıdır. Haber-i vâhid ise zann ifade etmektedir. Böyle bir haberle amel etmeyi gerektiren naklî kat'î bir delil ise bulunmamaktadır. Bu nedenle haber-i vâhid amelî konularda hüccet değildir. Şerif Murtazâ, Sünnî usulcülerin haber-i vâhidin hüccet olduğuna dair naklî kat'î delillerini eleştirmiş, usulcüler ise bu eleştirilere cevap vermişlerdir. Araştırmamız Şiî-Usûlî geleneğin haber-i vâhide yaklaşım evreninden Şerif Murtazâ örneğini ele almayı ve Sünnî usulcülerin görüşleriyle mukayese etmek suretiyle değerlendirmeyi hedeflemektedir. Şerif Murtazâ'nın âhâd haber konusundaki yaklaşımı özü itibarıyla masum imam teolojisine dayanmaktadır. Araştırmada masum imam teolojisinin ve haber-i vâhidle amel etmeyi gerektiren kat'î bir delilin bulunmadığı iddiasının nas, icmâ, tevâtür ve makul açısından vakıaya aykırı tutarsız bir görüş olduğu tespit edilmiştir.
Dinin itikadi, ameli, ahlaki ve derunı� yönleri farklı ilim dallarına konu olsa da, dindarlık olg... more Dinin itikadi, ameli, ahlaki ve derunı� yönleri farklı ilim dallarına konu olsa da, dindarlık olgusu dini ve dünyevi boyutlarıyla bir bütünlük arz etmektedir. Dindarlığın zahiri, batıni, akli, dini ve dünyevi boyutları arasındaki kutuplaşmaya karşı, geçmişten günümüze bütünlüğü sağlama konusunda teorik/pratik açıdan önemli çabalar sarf edilmiştir. Dindarlıkta bütünlüğü sağlama çabaların tartışıldığı alanlardan biri de fıkıh ilmidir. Araştırmamız öncelikle fıkıh ilmi açısından dindarlık olgusunda bütünlük problemini ele almaktadır. Bilahare fakih Maverdı� 'nin (ö. 450/1058) Edebuddin ve'd-Dünya isimli eserinden hareketle, dindarlıkta bütünlük olgusunu metodolojik açıdan değerlendirmektedir. Araştırmamız fıkıh ilminin tarihi süreçte dindarlığı derunı� boyuttan tecrit ederek salt şekilsel kurallara indirgeyip indirgemediğini ve fakihlerin bu konuda ne tür bir çaba içinde olduklarını analiz etmeye çalışmaktadır.
Eyyubiler dönemi, fıkıh düĢüncesini günümüze kadar etkileyen önemli dönüm noktalarından biridir. ... more Eyyubiler dönemi, fıkıh düĢüncesini günümüze kadar etkileyen önemli dönüm noktalarından biridir. Selahaddin Eyyubi Fatımiler zamanında vezir olarak atandıktan sonra, ġii düĢünceyi ortadan kaldırmak yerine Sünni düĢünceyi hâkim kılmak üzere ilim merkezli siyasi bir seferberlik baĢlatmıĢtır. Bu kapsamda fakihlerden ve fıkıh ilminden büyük ölçüde yararlanılmıĢtır. Hukuk alanında ġafii ekolü esas alınmıĢ ve parlak dönemlerinden birini yaĢamıĢtır. Dört fıkıh mezhebinin eğitim alanında kurumsallaĢması için her bir mezhebe müstakil fıkıh medreseleri tahsis edilmiĢtir. Buna ek olarak dört mezhebin bir arada okutulduğu medreseler inĢa edilmiĢtir. Dört hak mezhep düĢüncesinin temelleri atılırken Fatımî ġiiliğine karĢı fıkıh mezhepleri aynı çatı altında toplanmıĢtır. Fıkıh düĢüncesini günümüze kadar etkileyen Bahauddin Ġbn ġeddâd, Ġzz b. Abdusselam, Seyfuddin Amidî, Husayrî, Ġbn ġâs ve Ġbn Kudame gibi fakihler bu dönemde yaĢamıĢtır. Eyyubiler döneminin kendisine mahsus fıkhi özellikleri bulunmaktadır. AraĢtırmamız fıkıh tarihinin Eyyubiler dönemini ana hatlarıyla aydınlatmayı hedeflemekte, bu kapsamda öncelikle Eyyubiler döneminde kurulan baĢlıca fıkıh medreseleri, ikinci olarak dönemin önde gelen bazı fakihleri, üçüncü olarak dönemin temel fıkhi özellikleri ele alınmaktadır.
This study discusses the Istihsan proof (Juristic Preference), which is one of the subordinate re... more This study discusses the Istihsan proof (Juristic Preference), which is one of the subordinate resources of Islamic law. The Al-Faquies are on a collision course on the meaning and cohesiveness of Istihsan. Furthermore, Imam Shafi'i disapprove the Istihsan as a proof. However, it is a reality that al-Faquies benefit from Istihsan proof while judging, and almost all are on consensus. Islamic methodologists define the Istihsan term in various forms. Also in cohesiveness of Istihsan, the Islamic al-Faquies have been separated into two groups, one as Shafi'i, which do not approve its cohesiveness, and the other as majority, which accept using Istihsan as a proof. Both groups are based on proper proofs. However, it should be stated that none of the Muctehids (interpreters of Islamic Law) cannot be thought independent of Istihsan proof concerning social changes. The Istihsan thought, which Imam Shafi'i accepts, is different from the one that the majority group approves. The major conflict situation results from not considering the main points on which the collision is. This article aims to study the main reason of controversy on Istihsan subject. Firstly, we shall evaluate the problems of Istihsan and its cohesiveness according to al-Faquies. Then we will explain the types and practising of Istihsan through related samples.
Fıkıh düşüncesi kitap, sünnet ve icmaın yanında içtihada dayanmaktadır. İçtihat görüş ayrılığına,... more Fıkıh düşüncesi kitap, sünnet ve icmaın yanında içtihada dayanmaktadır. İçtihat görüş ayrılığına, görüş ayrılığı fikir çatışmasına, fikir çatışması eleştiri kültürünün güçlenmesine ve bu kapsamda fıkhi münâzara sistematiğinin yerleşmesine zemin hazırlamıştır. Münâzara fıkıh düşüncesinde belirli bir disiplin içinde ele alınmıştır. Mezhep ihtilaflarında hakkı bulma arayışı, delil merkezli yaklaşım, kendi görüşüne hata karşı görüşe doğruluk ihtimali verme, muhatabı hakir görmeme, saygı ve ilmi üslup gibi temel ilkeler bu kapsamına girmektedir. Münâzara kurallarına riayet etmek düşünce dinamizmini sağlayarak bilimsel gelişmeye yardımcı olmaktadır. Ancak bu kurallara riayet etmemek tarafların bir birini anlamadan eleştirmesine, açık delillere rağmen yanlışta ısrar etmeye ve ilmi ahlakın yitirilmesine yol açabilmektedir. Araştırmamız bu tür problemlere karşı fıkıh düşüncesinde münazara sistematiğini ele alarak eleştiri kültürüne olumlu bir katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Araştırmada öncelikle münâzara kavramı ve münâzaranın fıkıh ilmindeki yeri ele alınmakta, ikinci olarak Hatip Bağdâdî'nin el-Fakîh ve'l-Mütefakkih eserinden hareketle fıkıh düşüncesinde münâzara sistematiği fıkhî örneklerle incelemektedir.
İslam hukukunu kanunlaştırma problemi, şer'î hükümleri uygulamak, uygulamada birliği ve istikrarı... more İslam hukukunu kanunlaştırma problemi, şer'î hükümleri uygulamak, uygulamada birliği ve istikrarı sağlamak üzere bu hükümleri modern hukuktaki kanun formatına dönüştürmeyi ifade etmektedir. Fakihler fıkhî hüküm ve içtihatları kanunlaştırmanın dini hükmü konusunda görüş ayrılığı içindedir.
Najmaddīn at-Tûfi's Ciriticism of Mu'tazilah in The Context of Usul al-Fiqh , 2022
Yedinci yüzyıl Kâhire’sinde yaşayan Hanbelî fakîh Necmeddin et-Tûfî; kelam, usûl, fıkıh, cedel ve... more Yedinci yüzyıl Kâhire’sinde yaşayan Hanbelî fakîh Necmeddin et-Tûfî; kelam, usûl, fıkıh, cedel ve dilbilim alanlarında temayüz eden çok yönlü bir âlimdir. Akademik çevrelerde onun usul anlayışı, maslahat düşüncesi ve mezhep temayülü tartışma konusu olmuştur. Elinizdeki bu kitap ise Necmeddin Tûfî’nin fıkıh usulü anlayışını merkeze alarak, Mu‘tezilî fıkıh usulüne, bu usulün teolojik temellerine, aklî ve naklî argümanlarına yönelik eleştirilerini konu edinmektedir. Bu çalışma özü itibarıyla Mu‘tezile’nin fıkıh usûlü alanındaki görüşlerini aklî-naklî deliller ve tutarlılık bakımından değerlendirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca Tûfî’nin Mu‘tezile usulüne yönelik eleştirisinden hareketle, onun usul düşüncesinin en önemli sabitelerine, mezhep temayülüne ve maslahat anlayışına dair yaygın kanaatlerden farklı bir sonuca ulaşmaktadır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
الفقيه الحنبلي نجم الدين الطوفي؛ من علماء القرن السابع الهجري؛ وعاش في القاهرة، وقد برع في علم الكلام والأصول والجدل وعلم اللغة. وقد نوقشت أفكاره الأصولية وميله الطائفي ونظريته في المصلحة؛ في أغلب الأوساط الأكاديمية؛ وبالرغم من ذلك فإن هذا الكتاب الذي بين أيدينا يركز بالدرجة الأولى على انتقاداته لآراء المعتزلة في أصول الفقه، مع أسسهم العقدية، والحجج العقلية والنقلية معتمداً بذلك على أصول الطوفي واستدلالاته . علماً أن هذا البحث في الأصل يهدف إلى تقييم آراء المعتزلة في أصول الفقه من حيث الأدلة العقلية والنقلية؛ انطلاقاً من نقد الطوفي لهذه الأصول، بحيث يتوصل الباحث إلى نتيجة تختلف عن الآراء الشائعة حول أهم ثوابت الطوفي الأصولية، وكذلك ميله الطائفي، ونظريته في المصلحة، كما أن الباحث قد توصّل إلى أن بعض الآراء الأصولية للمعتزلة تخالف النص والمعقول. كما ويتبين من نقد الطوفي للمعتزلة أنه ليس شيعياً؛ لأن الشيعة تنتمي إلى المعتزلة في العقيدة ، وأن نظريته في المصلحة لاتختلف عن سائر الأصوليين.
Uploads
Papers by Ramazan Korkut
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
الفقيه الحنبلي نجم الدين الطوفي؛ من علماء القرن السابع الهجري؛ وعاش في القاهرة، وقد برع في علم الكلام والأصول والجدل وعلم اللغة. وقد نوقشت أفكاره الأصولية وميله الطائفي ونظريته في المصلحة؛ في أغلب الأوساط الأكاديمية؛ وبالرغم من ذلك فإن هذا الكتاب الذي بين أيدينا يركز بالدرجة الأولى على انتقاداته لآراء المعتزلة في أصول الفقه، مع أسسهم العقدية، والحجج العقلية والنقلية معتمداً بذلك على أصول الطوفي واستدلالاته . علماً أن هذا البحث في الأصل يهدف إلى تقييم آراء المعتزلة في أصول الفقه من حيث الأدلة العقلية والنقلية؛ انطلاقاً من نقد الطوفي لهذه الأصول، بحيث يتوصل الباحث إلى نتيجة تختلف عن الآراء الشائعة حول أهم ثوابت الطوفي الأصولية، وكذلك ميله الطائفي، ونظريته في المصلحة، كما أن الباحث قد توصّل إلى أن بعض الآراء الأصولية للمعتزلة تخالف النص والمعقول. كما ويتبين من نقد الطوفي للمعتزلة أنه ليس شيعياً؛ لأن الشيعة تنتمي إلى المعتزلة في العقيدة ، وأن نظريته في المصلحة لاتختلف عن سائر الأصوليين.