Papers by Nazlı Altunsoy
Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2022
Fetihle birlikte Selçuklular, Anadolu topraklarındaki gayrimüslimlerin yeni düzene intibaklarının... more Fetihle birlikte Selçuklular, Anadolu topraklarındaki gayrimüslimlerin yeni düzene intibaklarının sağlanmasına ve ortak bir paydada birleşen yeni bir toplum yaratmaya gayret göstermişlerdir. Bu politika doğrultusunda yapılan faaliyetlerin izleri, gayrimüslimlerin ibadethanelerinde takip edilebilmektedir. Bir bölge fethedildiğinde en büyük kilisenin camiye dönüştürüldüğünü, diğerlerine çoğunlukla dokunulmadığını, bunun dinî değil siyasî bir uygulama olduğunu görebilmekteyiz. İbadet ve inanç dokunulmazlığının bir sonucu olarak kiliselerin tamirlerinin yanı sıra yenilerinin de inşa edildiği bilinmektedir. Kiliseler, freskleri ve kitabeleriyle Selçuklu Anadolu'suna dair önemli okumalar sağlamaktadırlar. Kitabelerle yeni kiliseler inşa edildiğini veya var olanların fresklerle zenginleştirildiğini öğrenebilmekteyiz. Yine bu kitabeler, freskler ve süslemelerden kilise mensuplarının ve yapı ustalarının, Bizans İmparatorluğu ile ilişkilerinin devam edip Selçukluların buna mâni olmadığı da görülmektedir. Kırkdamaltı (Saint George) Kilisesi Kapadokya bölgesindeki kaya kiliselerine dair önemli örneklerdendir. Bu kilise kitabesi ve freskleriyle bahsedilen okumaya dair önemli bir belge niteliğindedir. Bu çalışmada maddî kalıntılar öncülüğünde hem Selçuklu siyasetine hem de kilise bağışçılarının kimliklerine dair çıkarımlar yapılmaya çalışılacaktır.
TÜRKİYE SELÇUKLULARININ YIKILIŞI SÜRECİNDE SOSYAL HAYATTA BAZI İNSANİ DEĞERLER ÜZERİNE ON SOME HUMAN VALUES IN SOCIAL LIFE DURING THE COLLAPSE OF THE TURKEY SELJUKS, 2021
Bu çalışmada Kösedağ Savaşı ve sonrasında Anadolu’da yaşanan sosyal buhran ile Anadolu’daki insan... more Bu çalışmada Kösedağ Savaşı ve sonrasında Anadolu’da yaşanan sosyal buhran ile Anadolu’daki insani değerlerin bu buhranın atlatılmasındaki etkisi incelenecektir. Kösedağ bozgunu (641/1243) ile birlikte iktisadi, siyasî ve en önemlisi sosyal buhran yaşanmıştır. Reaya, ekonominin ve güvenliğin bozulması ile otorite boşluğunun sonuçlarını yaşayarak deneyimlemiş ve dertlerini anlatacakları bir merci bulmakta zorlanmıştır. Şehirli ve göçer tabakaları arasındaki sosyal farkın yanı sıra Anadolu’ya yoğun bir göçün de gelmesi var olan keşmekeşin artmasına sebep olmuş, müslim-gayrimüslim tüm reaya var olma mücadelelerini bu karmaşa ortamında vermek zorunda kalmışlardır.
İnsanlık tarihine birer hediye olan değerlerin oluşması genellikle böyle buhran zamanlarından sonra vuku’ bulmuştur. Bu dönemde Anadolu’da İslâm algısı kendine has bir anlayış geliştirmiştir. Bu anlayışa göre en yüce değer insan sevgisidir. İnsan, müslim-gayrimüslim ayırt edilmeksizin değerlidir, sevgi ve saygıyı hak etmektedir. Bunların yanında din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın dinî liderlerin ve özellikle Türkmen dervişlerinin tüm halka eşit davrandığı ve herkesin sığınağı olduğu, dinî önderlerin dinler üstü bir pozisyonda bulunduğu izlenmektedir.
In this study, the social crisis experienced in Anatolia after the Kösedağ War and its aftermath and the impact of human values in Anatolia on overcoming this crisis will be examined. After the Kösedağ defeat (641/1243) an economic, political and most importantly social crisis was experienced. The people experienced the consequences of the deterioration of the economy and security, and the lack of authority, and had a hard time finding an authority to tell about their troubles. In addition to the social difference between urban and nomadic strata, the intense immigration to Anatolia caused the existing chaos to increase, and all Muslim and non-muslim citizens had to struggle to exist in this chaos.
Sentimental values which were presented to the history of human, are formed usually after such times of depression. In this period, the perception of Islam in Anatolia developed a unique understanding. According to this understanding, the highest value is humanity. Human beings are valuable, regardless of whether they are Muslim or non-muslim, and deserve love and respect. In addition to these, it is observed that religious leaders and especially Turkmen dervishes treat all people equally, regardless of religion, language or race, and are a shelter for everyone, and especially religious leaders have a supra-religious position.
SELÇUKLU ANADOLUSUNDA KÖLELİK, 2019
Ortaçağ dünyasının önemli kavramlarından biri de köleliktir. Ancak kölelik kavramı, doğu ve batı ... more Ortaçağ dünyasının önemli kavramlarından biri de köleliktir. Ancak kölelik kavramı, doğu ve batı dünyasında oldukça farklı anlamlar ifade etmekte ve uygulamalar göstermektedir. Geçmişi çok erken dönemlere uzanan kölelik, İslamiyet ile birlikte hukuksal bir çerçeve ve önemli ilerlemeler kaydetmekle beraber varlığını korumuştur. Ekonomik, siyasî, sosyal vb. çok yönlü boyutları olan kölelik, Ortaçağ İslam devletleri için de vazgeçilmez bir unsurdu. Bu devletlerden biri olan Türkiye Selçuklularının uygulamaları ise dönem için oldukça dikkat çekicidir. Bu makalede, Türkiye Selçuklu toplumunda köleliğin ne ifade ettiği, köle yapma veya özgürleştirme uygulamalarının nasıl gerçekleştiği, dış görünüşleri ve çalıştırıldıkları işlerin neler olduğu ve kölelikten gelip Selçuklu toplum ve saray hayatında önemli yer edinen devlet adamları incelenecektir.
Öz Büyük Selçuklular, henüz devletlerini kurmuşken önemli bir mücadeleye daha girmişlerdi: İslam ... more Öz Büyük Selçuklular, henüz devletlerini kurmuşken önemli bir mücadeleye daha girmişlerdi: İslam dünyası liderliği savaşı. Selçuklu sultanları kendilerini dünyevî lider, Abbasî halifelerini de dinî lider olarak tanıtmış ve bu iki gücün birleşmesi için taraflar akrabalık tesis etme yoluna gitmişlerdi. Böylece iki hanedan hem birbirine daha da yakınlaşmış, siyasî ve dinî gücün birleşmesi ile diğer devletlere karşı da daha güçlü bir duruş sergilemişlerdir. Tuğrul Bey'in, halifenin kızı ile evlenmesi, Selçukluların siyasî gücü elde etmeye ve İslam dünyasında kendilerine önce yer edinmeye, ardından da liderlik sıfatını almaya çalıştıkları bir dönemde gerçekleşmiştir. Bu, oldukça önemli bir hadise olup, çalışmada görüleceği üzere, hiç de olağan karşılanan ve kolay gerçekleşen bir evlilik olmamıştır. Ardından İslam dünyası liderliğindeki güç dengesinin Selçuklular lehine dönmesi, bu ikili arasında kaçınılmaz olarak rollerin de değişmesine yol açmış, bu sefer de Abbasî halifesi, Melikşah'ın kızıyla evlenme konusunda ısrarcı olmuştur. Ortaçağ dünyasında Batı'da olduğu gibi İslam dünyasında da evlilikler daha çok "erki" elde etmek için siyasî amaçlar ile gerçekleşmiştir. Güce ortak olmaya çalışan ve daha zayıf durumda olan taraf hemen her zaman talepkâr durumda olmuştur. Çalışmada, evliliklerin siyasî amaçlar ve güç dengeleri üzerinde oynadığı rol, Selçuklu özelinden iki örnekle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Abstract Short after established their state The Great Seljuks contended for being leadership of Islamic World. Sultans of the Seljuks while introduced themselves as secular leaders, introduced the Khalifas of Abbasids as religious leaders and for establishing concentration of these two powers they started to have kinship with eachother. In this way two dynasties became much more closer to eachother and they took a stand against to other states more powerful by union of politic and religion power. While the Seljuks were trying to gain a place and trying to be a leaders in the Islamic World, marriage between Tugrul Beg and the daughter of Khalif occured. It was extraordinary and hard being as well as very important event. After this because of starting to go balances of power in Seljuks favour about being leader of Islamic World, so the Khalif of Abbasids insisted on to get married with the daughter of Meliksah. Marriages in Islamic World occured for gaining power with the political aims like in the Mediaeval West World. The weaker side due to want about having the power was always demanding. In this article political roles of marriages about the political aims and balances of power, will be discussed with two examples belong to the Seljuks.
Books by Nazlı Altunsoy
Dil ile Akıl Arasında Söyleşi Nutk-ı Bî Pervâ ile Akl-ı Dânâ Beyninde Muhâvere, 2017
Türkiye Selçukluları Döneminde Gayrimüslimler, 2021
Türkiye Selçukluları öncülüğünde XI-XIII. yüzyıllar arasında Anadolu coğrafyasının Türkiye olarak... more Türkiye Selçukluları öncülüğünde XI-XIII. yüzyıllar arasında Anadolu coğrafyasının Türkiye olarak isimlendirilmesine giden süreç, farklı alanlarda pek çok değişimin birlikte yaşandığı tarihteki ender dönüşümlerden birisidir. Bu değişimden en çok etkilenen de şüphesiz coğrafyadaki yerli gayrimüslim halk olmuştur. Ancak Selçuklu uygulamalarına bakıldığı zaman, hem Anadolu’yu vatan tutmaya çalışan Selçuklu Türklerinin, hem de gayrimüslim halkın var olma mücadelesinde oldukları, ihtiyaçların iki tarafı birbirine yakınlaştırdığı, saray ve toplum hayatında özgürlükçü ortamın oluşturulması ile iki tarafın kaynaşmasının ve dönüşümün en az sancı ile gerçekleştiği görülmektedir. Zira toplum nezdinde ortak yaşam alanları ve evlilikler bu kaynaşmayı güçlendirmekte, gayrimüslimler devletin en alt memuriyetinden vezirliğe kadar kendilerine yer bulabilmekteydi. Selçuklular, uygulamalarını İslam hukukuna dayandırmakla beraber, İslamiyetten önceki Türk kültür ögelerinden de kopmayarak şer’î ve örfî hukukun uygulanmasına yönelik özgün örnekler sunmuş, çokkültürlü ve birlikte yaşam uygulamalarına dair günümüze ulaşan değerli örnekler bırakmıştır.
The period between the centuries 11-13th, which would make the Anatolian land named “Turkey” in the future, is one of the rare transformation in history which in many changes occured in different fields at the same time under the leadership of the Turkey Seljuks. The ones whom affected from those changes undoubtly were the local non-muslims people. However, when practises of the Seljuks is analysed, it is highly possible to see that Seljuks were trying to make the Anatolian land their homeland both non-muslims were striving to survive, this kind of their mutual needs made them close to eachother. And also by way of libertarian athmosphere was formed and observed in the palace and in the public life, made the transformation and uniting of people quite easier. The sharings likewise common living areas and marriages between two groups made the relationship close as a result non-muslims gained a place in the state from lowermost officer to the top vizier. Although the Seljuks based their practises to the Islamic life, because of they were still connected with the customs of pre-İslamic peiod they succeed to make good mixture of those two cultures. So that, they left the valuable examples provided multicultural practises of everyday and common life to the extand.
Book Reviews by Nazlı Altunsoy
Vryonis, Speros JR. (2020). Küçük Asya’da Orta Çağ Helenizminin Çöküşü ve 11. Yüzyıldan Başlayarak 15. Yüzyıla Kadar İslamlaşma. Trc. İdem Erman. İstanbul Kalkedon. 1. Baskı, 622 sayfa, ISBN 978-605-7942-19-7, 2020
ALEXANDER DANİEL BEİHAMMER, (2022), Bizans ve Müslüman Türk Anadolu’nun Doğuşu (1040-1130), çev. Tarık Özbek, Ankara: Koyu Siyah Yayınları, ISBN: 978-605-69807-8-7, 443 s., 2022
Book Chapter by Nazlı Altunsoy
Türkiye Selçuklu Sultanları Külliyatı VIII- Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev (1237-1246), 2023
Toplumun sosyal ve kültürel yapısı siyasî hadiselerden çok daha uzun zaman diliminde meydana geli... more Toplumun sosyal ve kültürel yapısı siyasî hadiselerden çok daha uzun zaman diliminde meydana gelir ve buradaki bir bozulmayı veya istikrarsızlığı telafi etmek de bir savaşı kazanmaktan çok daha güç olabilmektedir. Sosyo-ekonomik ve kültürel yapıdaki bir tahrip bir zincirin halkaları gibi güvenlik, siyasî hayat vb. pek çok alanı etkilemekte ve durumun düzeltilmesi uzunca bir süre almaktadır. Devletler özellikle iç istikrarını kaybetmesiyle birlikte yaşadığı buhrandan sonra gelen bir dış müdahaleyle sarsılmakta ve tarih sahnesinden çekilmektedirler. Bu duruma dair örneklerden biri de Türkiye Selçuklularıdır. Zira Selçuklular yaşadıkları iç buhran ve isyandan sonra Moğollara karşı duramamış ve tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Çalışmada ele alınan II. Gıyâseddin Keyhusrev Dönemi (1237-1246), hem zirvenin ve zenginliğin yaşandığı ve hem de bozulmanın, buhranın hızla başladığı bir devirdir. Aynı zamanda bu, yönetimdeki zihniyet değişiminin uzun soluklu sonuçlarının da kendisini gösterdiği bir dönemdir. II. Kılıç Arslan zamanında başlayan Türkmenlerin dışlanması hadisesi Alâeddin Keykubâd ile daha da belirgin hale gelmiştir. Buna Türkmenlerin tepkisi ise II. Gıyâseddin Keyhusrev döneminde sarsıcı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu süreçte doğudan gelen göç dalgasının Moğollar sebebiyle çok daha kesif bir şekilde gerçekleşmesi, sosyal keşmekeş ve buhranı artırmıştır. Ancak tüm bunların yanında Anadolu’da ilim ve ilim insanlarına verilen değer, fikrî hürriyet; göç dalgası ile alim, şair, mutasavvıf, derviş gibi hemen herkesi bu coğrafyaya çekmiş, böylece bölgede kültürel anlamda bir altın dönem yaşanmasına yol açmıştır. Esasen bu devir hem ekonomik zenginliğin, kültürel yükselişin olduğu ve hem de sosyal bir buhranın yaşandığı zıtlıkların hâkim olduğu hızlı bir çöküş devridir.
The social and cultural structure of society occurs over a much longer period of time than political events and it may also be much more difficult to compensate for a deterioration or instability here than to win a war. A destruction in the socio-economic and cultural structure affects many areas such as security, political life and so on like the links of a chain, and it takes a long time to fix the situation. States are shaken by a foreign intervention that comes after the crisis they have experienced, especially with the loss of internal stability, and they withdraw from the stage of history. One of the examples of this situation is the Seljuks of Turkey. Because the Seljuks could not stand against the Mongols after the internal depression and rebellion they experienced and they withdrew from the stage of history.
The Period of Gıyâseddin Keyhusrev II (1237-1246) is a period in which both the peak and wealth were experienced and the deterioration and depression began rapidly. At the same time, this is a period in which the long-term results of the mentality change in management manifest themselves. The exclusion of the Turkmen, which started in the time of Kılıç Arslan II, became more evident with Alâeddin Keykubad. The reaction of the Turkmen to this was shocking during the period of Gıyâseddin Keyhusrev ıı. In this process, the fact that the migration wave from the east was much more intense due to the Mongols increased the social chaos and depression. However, besides all these, the value given to science and scientific people in Anatolia is intellectual freedom; with the immigration wave, it attracted almost everyone such as scholars, poets, mystics and dervishes to this geography, thus, it led to a cultural golden period in the region. In fact, this period is a period of rapid collapse in which economic wealth, cultural rise, and contrasts dominated by a social depression.
Sultanlar Şehri Silvan Eğitim-Kültür-Medeniyet, 2021
Orta Çağ’da hem doğu hem de batıda hakimiyet sembollerinden birisi ibadet mekanlarının zafer kaza... more Orta Çağ’da hem doğu hem de batıda hakimiyet sembollerinden birisi ibadet mekanlarının zafer kazanan devletin dinine göre değiştirilmesi hadisesiydi. İslâm tarihinde kiliseden camiye çevrilen yapılara dair pek çok eser bilinmektedir. Aynı hadise Hristiyan dünyası için de geçerli olup Hristiyan bir devletin zafer kazanması ile camiyken kiliseye çevrilen yapılar izlenmektedir. Bu durum dönem için genellikle dinî bir ritüel veya zorunluluk gibi görünse de daha ziyade siyasi güç ve hakimiyet ile ilgili bir konudur.
Eski bir Bizans şehri olan Silvan, bir din adamı tarafından şehitlerin kemikleri üzerine kurulmuş ve Hristiyan dünyası için önemli mekanlardan birisi haline gelmiştir. İslâm fetihlerinden sonra da önemini koruyan şehirde Hristiyanlar yaşamlarına devam etmişlerdir. Ancak sınırların, devletlerin, hanedanların sürekli değişim içinde olduğu, Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan Osmanlı Devleti’nin siyasi birliği sağladığı zamana kadar geçen sürede ibadet mekanları da sürekli bir dönüşüm yaşamıştır. Bunlardan biri olan Ubbâd Dağı Kilisesi bu durumun bir örneği olarak önce camiye, daha sonra tekrar kiliseye ve sonunda yine camiye çevrilen bir yapı olmuştur. Çalışmada yapı özelinde İslâm hukukunun konuya dair görüşü ile aynı dönemde diğer bölgelerdeki uygulamalar izlenmeye çalışılacaktır.
Türkiye Selçukluları ve Konya, 2023
Türkiye Selçukluları Anadolu’yu vatan tutar
tutmaz çok farklı ve fakat birbirine bağlı
alanlarda ... more Türkiye Selçukluları Anadolu’yu vatan tutar
tutmaz çok farklı ve fakat birbirine bağlı
alanlarda topyekûn bir mücadeleye girişmişler,
belli hedefler doğrultusunda politikalar izlemişlerdir.
Selçuklu politikalarının sonuçlarından
yola çıkarak bu hedeflere ulaşmak mümkündür.
Anadolu’nun hızlıca bayındır ve müreffeh hale
gelip medeniyet, kültür ve sanat merkezi olması
bahsedilen hedefe yönelik gerçekleştirilen politikanın
ürünleridir denilebilir. Tüm bu çıktılardan
sonra Anadolu’ya farklı coğrafyalardan insanların
akın ettiği, yüzyıllardır ıssızlaşan Anadolu’nun
dinamizm kazandığı görülmektedir.
Bahsedilen politikanın sonuçlarından biri
nüfus artışıdır ve doğal olarak en fazla payitaht
Konya’da görülmektedir. Sosyoekonomik
olarak yükselmek, iyi bir eğitim almak veya
iş bulmak isteyen, daha müreffeh bir yaşamı
dileyen Müslüman veya gayrimüslim herkesin
Selçuklu coğrafyasına, bilhassa Konya’ya geldiği
görülmektedir. Nüfusun artışı, bahsedilen
ilerlemeyi daha da hızlandırmış, böylece ilerlemenin
hem sebebi hem de sonucu olmuştur.
Bu çalışmada Selçuklu Konya’sındaki kozmopolit
yapı incelenecek, şehirdeki gayrimüslimlerin
nüfusu, meslekleri, iskanları, ibadetgahları,
Müslümanlarla ilişkileri incelenecek ve
Selçuklu politikasına dair çıkarım yapılmaya
çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye Selçukluları,
Konya, Sosyal tarih, Gayrimüslimler.
As soon as the Seljuks of Türkiye made
Anatolia their homeland, they embarked on an
all-out struggle in very different but interconnected
areas and followed policies in line with
certain targets. It is possible to reach these goals
based on the results of the Seljuk policies. It can
be said that Anatolia’s becoming a center of civilization,
culture and art by becoming rich and
prosperous, was the outcome of the policy succeeded
towards the mentioned goal. Following
these outputs, it was observed that people from
different geographies flocked to Anatolia. As
a result Anatolia, which had been desolate for
centuries, gained a dynamism.
One of the results of the aforementioned
policy was population growth and, naturally, it
was observed mostly in the capital city Konya.
It was seen that everyone, Muslim or non-Muslim,
who wanted to upgrade socioeconomically,
get a good education or find a job, and wish
for a more prosperous life, came to the Seljuk
geography, especially Konya. The increase in
population further accelerated the mentioned
progress, thus being both a cause and an effect.
In this study, the cosmopolitan structure in
Konya of Seljuks will be examined, along with
the population of non-Muslims in the city, their
occupations, settlements, places of worship, relations
with Muslims and it will be attempted to
make inferences about politics of Seljuks.
Keywords: Seljuks of Türkiye, Konya, Social
history, Non-Muslims.
Symposium Paper by Nazlı Altunsoy
Leeds International Medieval Congress , 2024
As the crusades coincided with a transformation that began to take place in Anatolia, itwas one o... more As the crusades coincided with a transformation that began to take place in Anatolia, itwas one of the factors affecting the fate of the geography. However, at the same time,the process of transition from Anatolia also affected the crusades to a great extent. It isknown that there were many different social and political formations in Anatolia at thebeginning of the Crusades. The alliances between these formations are quiteremarkable and are not based on ethnicity, culture or religion. The clearest example ofthis situation is the Seljuk-Byzantine cooperation against the Crusaders. In fact, theByzantine State, which hoped for help against the Turks with the Crusades, entered intocooperation with the Turks in the following process. This situation caused the Crusadersto be in a difficult situation and alone in Anatolia. Thus, the crusaders were deprived oftheir guides and experienced hunger and thirst. They even started to approach andestablish new relations with the Turks after the crises they experienced. In short, thecrises experienced while passing through Anatolia significantly affected the course ofthe Crusades, caused the alliance systems to change and the crusaders to determinenew routes.
WORLD WOMEN STUDIES CONFERENCE-VII, 2024
Encyclopaedia Article by Nazlı Altunsoy
Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2022
Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2022
Kırklareli'nin Vize ilçesi sınırları içinde yer alan kilise. Köklü bir tarihe sahip olan Vize ilç... more Kırklareli'nin Vize ilçesi sınırları içinde yer alan kilise. Köklü bir tarihe sahip olan Vize ilçesinin surları içerisinde bulunmaktadır. Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) zamanında şehrin en büyük kilisesi olduğu düşünülen Küçük Ayasofya Kilisesi'nin (bugünkü Gazi Süleyman Paşa Camii'nin) yapılış tarihi hakkında
Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2022
Ulucami olarak da bilinen Edirne Eski Camii, Osmanlı Devleti'nin Edirne'deki en eski ve âbidevî e... more Ulucami olarak da bilinen Edirne Eski Camii, Osmanlı Devleti'nin Edirne'deki en eski ve âbidevî eseri. Orta Asya geleneğine dayanan ve Selçuklu etkilerinin de izlenebildiği çok kubbeli camilerin son örneklerinden biridir. Osmanlı mimarisinde bu son örneklerden sonra çok
Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2022
"Timur Devrinde Kadis'ten Semerkant'a Seyahat" adlı seyahatnamenin yazarı. Madrid'de dünyaya gele... more "Timur Devrinde Kadis'ten Semerkant'a Seyahat" adlı seyahatnamenin yazarı. Madrid'de dünyaya gelen Ruy Gonzalez Clavijo'nun doğum tarihi belli değildir. Ancak önemli bir aileden geldiği tahmin edilmektedir. De Clavijo, Castile ve Leon hükümdarı olan III. Henry tarafından İspanya'dan Timur'un sarayına elçi olarak yanında bir kraliyet askeri ve bir de keşişle birlikte gönderildi. Seyahat 1403-1406 yılları arasında gerçekleşti ve toplamda üç yıl sürdü. Elçilik heyetinin Semerkant'a ulaşması ise durmadan yol alınmasına rağmen 15 ayı bulmuştur. Ancak bu sürenin beş ayı Bizans'ta zorunlu kalma durumuyla geçti. Clavijo 1412 yılında Madrid'de öldü.
Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2022
Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2022
Ali b. Ebû Bekir el-Herevî Seyahatnamesi "Kitâbü'l-İşârât ilâ Ma'rifeti'z-Ziyârât" Şafii âlimi ve... more Ali b. Ebû Bekir el-Herevî Seyahatnamesi "Kitâbü'l-İşârât ilâ Ma'rifeti'z-Ziyârât" Şafii âlimi ve gezgin Ali el Herevi'nin seyahatnamesi. Musul'da Hicrî 542 (1147-1148) yılında dünyaya gelen Şafii bir alimdir. Eğitimini tamamladıktan sonra Bağdat Abbasi Halifeliği ve Eyyûbî Devleti ile ilişkilerde bulundu,
Uploads
Papers by Nazlı Altunsoy
İnsanlık tarihine birer hediye olan değerlerin oluşması genellikle böyle buhran zamanlarından sonra vuku’ bulmuştur. Bu dönemde Anadolu’da İslâm algısı kendine has bir anlayış geliştirmiştir. Bu anlayışa göre en yüce değer insan sevgisidir. İnsan, müslim-gayrimüslim ayırt edilmeksizin değerlidir, sevgi ve saygıyı hak etmektedir. Bunların yanında din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın dinî liderlerin ve özellikle Türkmen dervişlerinin tüm halka eşit davrandığı ve herkesin sığınağı olduğu, dinî önderlerin dinler üstü bir pozisyonda bulunduğu izlenmektedir.
In this study, the social crisis experienced in Anatolia after the Kösedağ War and its aftermath and the impact of human values in Anatolia on overcoming this crisis will be examined. After the Kösedağ defeat (641/1243) an economic, political and most importantly social crisis was experienced. The people experienced the consequences of the deterioration of the economy and security, and the lack of authority, and had a hard time finding an authority to tell about their troubles. In addition to the social difference between urban and nomadic strata, the intense immigration to Anatolia caused the existing chaos to increase, and all Muslim and non-muslim citizens had to struggle to exist in this chaos.
Sentimental values which were presented to the history of human, are formed usually after such times of depression. In this period, the perception of Islam in Anatolia developed a unique understanding. According to this understanding, the highest value is humanity. Human beings are valuable, regardless of whether they are Muslim or non-muslim, and deserve love and respect. In addition to these, it is observed that religious leaders and especially Turkmen dervishes treat all people equally, regardless of religion, language or race, and are a shelter for everyone, and especially religious leaders have a supra-religious position.
Books by Nazlı Altunsoy
The period between the centuries 11-13th, which would make the Anatolian land named “Turkey” in the future, is one of the rare transformation in history which in many changes occured in different fields at the same time under the leadership of the Turkey Seljuks. The ones whom affected from those changes undoubtly were the local non-muslims people. However, when practises of the Seljuks is analysed, it is highly possible to see that Seljuks were trying to make the Anatolian land their homeland both non-muslims were striving to survive, this kind of their mutual needs made them close to eachother. And also by way of libertarian athmosphere was formed and observed in the palace and in the public life, made the transformation and uniting of people quite easier. The sharings likewise common living areas and marriages between two groups made the relationship close as a result non-muslims gained a place in the state from lowermost officer to the top vizier. Although the Seljuks based their practises to the Islamic life, because of they were still connected with the customs of pre-İslamic peiod they succeed to make good mixture of those two cultures. So that, they left the valuable examples provided multicultural practises of everyday and common life to the extand.
Book Reviews by Nazlı Altunsoy
Book Chapter by Nazlı Altunsoy
Çalışmada ele alınan II. Gıyâseddin Keyhusrev Dönemi (1237-1246), hem zirvenin ve zenginliğin yaşandığı ve hem de bozulmanın, buhranın hızla başladığı bir devirdir. Aynı zamanda bu, yönetimdeki zihniyet değişiminin uzun soluklu sonuçlarının da kendisini gösterdiği bir dönemdir. II. Kılıç Arslan zamanında başlayan Türkmenlerin dışlanması hadisesi Alâeddin Keykubâd ile daha da belirgin hale gelmiştir. Buna Türkmenlerin tepkisi ise II. Gıyâseddin Keyhusrev döneminde sarsıcı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu süreçte doğudan gelen göç dalgasının Moğollar sebebiyle çok daha kesif bir şekilde gerçekleşmesi, sosyal keşmekeş ve buhranı artırmıştır. Ancak tüm bunların yanında Anadolu’da ilim ve ilim insanlarına verilen değer, fikrî hürriyet; göç dalgası ile alim, şair, mutasavvıf, derviş gibi hemen herkesi bu coğrafyaya çekmiş, böylece bölgede kültürel anlamda bir altın dönem yaşanmasına yol açmıştır. Esasen bu devir hem ekonomik zenginliğin, kültürel yükselişin olduğu ve hem de sosyal bir buhranın yaşandığı zıtlıkların hâkim olduğu hızlı bir çöküş devridir.
The social and cultural structure of society occurs over a much longer period of time than political events and it may also be much more difficult to compensate for a deterioration or instability here than to win a war. A destruction in the socio-economic and cultural structure affects many areas such as security, political life and so on like the links of a chain, and it takes a long time to fix the situation. States are shaken by a foreign intervention that comes after the crisis they have experienced, especially with the loss of internal stability, and they withdraw from the stage of history. One of the examples of this situation is the Seljuks of Turkey. Because the Seljuks could not stand against the Mongols after the internal depression and rebellion they experienced and they withdrew from the stage of history.
The Period of Gıyâseddin Keyhusrev II (1237-1246) is a period in which both the peak and wealth were experienced and the deterioration and depression began rapidly. At the same time, this is a period in which the long-term results of the mentality change in management manifest themselves. The exclusion of the Turkmen, which started in the time of Kılıç Arslan II, became more evident with Alâeddin Keykubad. The reaction of the Turkmen to this was shocking during the period of Gıyâseddin Keyhusrev ıı. In this process, the fact that the migration wave from the east was much more intense due to the Mongols increased the social chaos and depression. However, besides all these, the value given to science and scientific people in Anatolia is intellectual freedom; with the immigration wave, it attracted almost everyone such as scholars, poets, mystics and dervishes to this geography, thus, it led to a cultural golden period in the region. In fact, this period is a period of rapid collapse in which economic wealth, cultural rise, and contrasts dominated by a social depression.
Eski bir Bizans şehri olan Silvan, bir din adamı tarafından şehitlerin kemikleri üzerine kurulmuş ve Hristiyan dünyası için önemli mekanlardan birisi haline gelmiştir. İslâm fetihlerinden sonra da önemini koruyan şehirde Hristiyanlar yaşamlarına devam etmişlerdir. Ancak sınırların, devletlerin, hanedanların sürekli değişim içinde olduğu, Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan Osmanlı Devleti’nin siyasi birliği sağladığı zamana kadar geçen sürede ibadet mekanları da sürekli bir dönüşüm yaşamıştır. Bunlardan biri olan Ubbâd Dağı Kilisesi bu durumun bir örneği olarak önce camiye, daha sonra tekrar kiliseye ve sonunda yine camiye çevrilen bir yapı olmuştur. Çalışmada yapı özelinde İslâm hukukunun konuya dair görüşü ile aynı dönemde diğer bölgelerdeki uygulamalar izlenmeye çalışılacaktır.
tutmaz çok farklı ve fakat birbirine bağlı
alanlarda topyekûn bir mücadeleye girişmişler,
belli hedefler doğrultusunda politikalar izlemişlerdir.
Selçuklu politikalarının sonuçlarından
yola çıkarak bu hedeflere ulaşmak mümkündür.
Anadolu’nun hızlıca bayındır ve müreffeh hale
gelip medeniyet, kültür ve sanat merkezi olması
bahsedilen hedefe yönelik gerçekleştirilen politikanın
ürünleridir denilebilir. Tüm bu çıktılardan
sonra Anadolu’ya farklı coğrafyalardan insanların
akın ettiği, yüzyıllardır ıssızlaşan Anadolu’nun
dinamizm kazandığı görülmektedir.
Bahsedilen politikanın sonuçlarından biri
nüfus artışıdır ve doğal olarak en fazla payitaht
Konya’da görülmektedir. Sosyoekonomik
olarak yükselmek, iyi bir eğitim almak veya
iş bulmak isteyen, daha müreffeh bir yaşamı
dileyen Müslüman veya gayrimüslim herkesin
Selçuklu coğrafyasına, bilhassa Konya’ya geldiği
görülmektedir. Nüfusun artışı, bahsedilen
ilerlemeyi daha da hızlandırmış, böylece ilerlemenin
hem sebebi hem de sonucu olmuştur.
Bu çalışmada Selçuklu Konya’sındaki kozmopolit
yapı incelenecek, şehirdeki gayrimüslimlerin
nüfusu, meslekleri, iskanları, ibadetgahları,
Müslümanlarla ilişkileri incelenecek ve
Selçuklu politikasına dair çıkarım yapılmaya
çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye Selçukluları,
Konya, Sosyal tarih, Gayrimüslimler.
As soon as the Seljuks of Türkiye made
Anatolia their homeland, they embarked on an
all-out struggle in very different but interconnected
areas and followed policies in line with
certain targets. It is possible to reach these goals
based on the results of the Seljuk policies. It can
be said that Anatolia’s becoming a center of civilization,
culture and art by becoming rich and
prosperous, was the outcome of the policy succeeded
towards the mentioned goal. Following
these outputs, it was observed that people from
different geographies flocked to Anatolia. As
a result Anatolia, which had been desolate for
centuries, gained a dynamism.
One of the results of the aforementioned
policy was population growth and, naturally, it
was observed mostly in the capital city Konya.
It was seen that everyone, Muslim or non-Muslim,
who wanted to upgrade socioeconomically,
get a good education or find a job, and wish
for a more prosperous life, came to the Seljuk
geography, especially Konya. The increase in
population further accelerated the mentioned
progress, thus being both a cause and an effect.
In this study, the cosmopolitan structure in
Konya of Seljuks will be examined, along with
the population of non-Muslims in the city, their
occupations, settlements, places of worship, relations
with Muslims and it will be attempted to
make inferences about politics of Seljuks.
Keywords: Seljuks of Türkiye, Konya, Social
history, Non-Muslims.
Symposium Paper by Nazlı Altunsoy
Encyclopaedia Article by Nazlı Altunsoy
İnsanlık tarihine birer hediye olan değerlerin oluşması genellikle böyle buhran zamanlarından sonra vuku’ bulmuştur. Bu dönemde Anadolu’da İslâm algısı kendine has bir anlayış geliştirmiştir. Bu anlayışa göre en yüce değer insan sevgisidir. İnsan, müslim-gayrimüslim ayırt edilmeksizin değerlidir, sevgi ve saygıyı hak etmektedir. Bunların yanında din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın dinî liderlerin ve özellikle Türkmen dervişlerinin tüm halka eşit davrandığı ve herkesin sığınağı olduğu, dinî önderlerin dinler üstü bir pozisyonda bulunduğu izlenmektedir.
In this study, the social crisis experienced in Anatolia after the Kösedağ War and its aftermath and the impact of human values in Anatolia on overcoming this crisis will be examined. After the Kösedağ defeat (641/1243) an economic, political and most importantly social crisis was experienced. The people experienced the consequences of the deterioration of the economy and security, and the lack of authority, and had a hard time finding an authority to tell about their troubles. In addition to the social difference between urban and nomadic strata, the intense immigration to Anatolia caused the existing chaos to increase, and all Muslim and non-muslim citizens had to struggle to exist in this chaos.
Sentimental values which were presented to the history of human, are formed usually after such times of depression. In this period, the perception of Islam in Anatolia developed a unique understanding. According to this understanding, the highest value is humanity. Human beings are valuable, regardless of whether they are Muslim or non-muslim, and deserve love and respect. In addition to these, it is observed that religious leaders and especially Turkmen dervishes treat all people equally, regardless of religion, language or race, and are a shelter for everyone, and especially religious leaders have a supra-religious position.
The period between the centuries 11-13th, which would make the Anatolian land named “Turkey” in the future, is one of the rare transformation in history which in many changes occured in different fields at the same time under the leadership of the Turkey Seljuks. The ones whom affected from those changes undoubtly were the local non-muslims people. However, when practises of the Seljuks is analysed, it is highly possible to see that Seljuks were trying to make the Anatolian land their homeland both non-muslims were striving to survive, this kind of their mutual needs made them close to eachother. And also by way of libertarian athmosphere was formed and observed in the palace and in the public life, made the transformation and uniting of people quite easier. The sharings likewise common living areas and marriages between two groups made the relationship close as a result non-muslims gained a place in the state from lowermost officer to the top vizier. Although the Seljuks based their practises to the Islamic life, because of they were still connected with the customs of pre-İslamic peiod they succeed to make good mixture of those two cultures. So that, they left the valuable examples provided multicultural practises of everyday and common life to the extand.
Çalışmada ele alınan II. Gıyâseddin Keyhusrev Dönemi (1237-1246), hem zirvenin ve zenginliğin yaşandığı ve hem de bozulmanın, buhranın hızla başladığı bir devirdir. Aynı zamanda bu, yönetimdeki zihniyet değişiminin uzun soluklu sonuçlarının da kendisini gösterdiği bir dönemdir. II. Kılıç Arslan zamanında başlayan Türkmenlerin dışlanması hadisesi Alâeddin Keykubâd ile daha da belirgin hale gelmiştir. Buna Türkmenlerin tepkisi ise II. Gıyâseddin Keyhusrev döneminde sarsıcı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu süreçte doğudan gelen göç dalgasının Moğollar sebebiyle çok daha kesif bir şekilde gerçekleşmesi, sosyal keşmekeş ve buhranı artırmıştır. Ancak tüm bunların yanında Anadolu’da ilim ve ilim insanlarına verilen değer, fikrî hürriyet; göç dalgası ile alim, şair, mutasavvıf, derviş gibi hemen herkesi bu coğrafyaya çekmiş, böylece bölgede kültürel anlamda bir altın dönem yaşanmasına yol açmıştır. Esasen bu devir hem ekonomik zenginliğin, kültürel yükselişin olduğu ve hem de sosyal bir buhranın yaşandığı zıtlıkların hâkim olduğu hızlı bir çöküş devridir.
The social and cultural structure of society occurs over a much longer period of time than political events and it may also be much more difficult to compensate for a deterioration or instability here than to win a war. A destruction in the socio-economic and cultural structure affects many areas such as security, political life and so on like the links of a chain, and it takes a long time to fix the situation. States are shaken by a foreign intervention that comes after the crisis they have experienced, especially with the loss of internal stability, and they withdraw from the stage of history. One of the examples of this situation is the Seljuks of Turkey. Because the Seljuks could not stand against the Mongols after the internal depression and rebellion they experienced and they withdrew from the stage of history.
The Period of Gıyâseddin Keyhusrev II (1237-1246) is a period in which both the peak and wealth were experienced and the deterioration and depression began rapidly. At the same time, this is a period in which the long-term results of the mentality change in management manifest themselves. The exclusion of the Turkmen, which started in the time of Kılıç Arslan II, became more evident with Alâeddin Keykubad. The reaction of the Turkmen to this was shocking during the period of Gıyâseddin Keyhusrev ıı. In this process, the fact that the migration wave from the east was much more intense due to the Mongols increased the social chaos and depression. However, besides all these, the value given to science and scientific people in Anatolia is intellectual freedom; with the immigration wave, it attracted almost everyone such as scholars, poets, mystics and dervishes to this geography, thus, it led to a cultural golden period in the region. In fact, this period is a period of rapid collapse in which economic wealth, cultural rise, and contrasts dominated by a social depression.
Eski bir Bizans şehri olan Silvan, bir din adamı tarafından şehitlerin kemikleri üzerine kurulmuş ve Hristiyan dünyası için önemli mekanlardan birisi haline gelmiştir. İslâm fetihlerinden sonra da önemini koruyan şehirde Hristiyanlar yaşamlarına devam etmişlerdir. Ancak sınırların, devletlerin, hanedanların sürekli değişim içinde olduğu, Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan Osmanlı Devleti’nin siyasi birliği sağladığı zamana kadar geçen sürede ibadet mekanları da sürekli bir dönüşüm yaşamıştır. Bunlardan biri olan Ubbâd Dağı Kilisesi bu durumun bir örneği olarak önce camiye, daha sonra tekrar kiliseye ve sonunda yine camiye çevrilen bir yapı olmuştur. Çalışmada yapı özelinde İslâm hukukunun konuya dair görüşü ile aynı dönemde diğer bölgelerdeki uygulamalar izlenmeye çalışılacaktır.
tutmaz çok farklı ve fakat birbirine bağlı
alanlarda topyekûn bir mücadeleye girişmişler,
belli hedefler doğrultusunda politikalar izlemişlerdir.
Selçuklu politikalarının sonuçlarından
yola çıkarak bu hedeflere ulaşmak mümkündür.
Anadolu’nun hızlıca bayındır ve müreffeh hale
gelip medeniyet, kültür ve sanat merkezi olması
bahsedilen hedefe yönelik gerçekleştirilen politikanın
ürünleridir denilebilir. Tüm bu çıktılardan
sonra Anadolu’ya farklı coğrafyalardan insanların
akın ettiği, yüzyıllardır ıssızlaşan Anadolu’nun
dinamizm kazandığı görülmektedir.
Bahsedilen politikanın sonuçlarından biri
nüfus artışıdır ve doğal olarak en fazla payitaht
Konya’da görülmektedir. Sosyoekonomik
olarak yükselmek, iyi bir eğitim almak veya
iş bulmak isteyen, daha müreffeh bir yaşamı
dileyen Müslüman veya gayrimüslim herkesin
Selçuklu coğrafyasına, bilhassa Konya’ya geldiği
görülmektedir. Nüfusun artışı, bahsedilen
ilerlemeyi daha da hızlandırmış, böylece ilerlemenin
hem sebebi hem de sonucu olmuştur.
Bu çalışmada Selçuklu Konya’sındaki kozmopolit
yapı incelenecek, şehirdeki gayrimüslimlerin
nüfusu, meslekleri, iskanları, ibadetgahları,
Müslümanlarla ilişkileri incelenecek ve
Selçuklu politikasına dair çıkarım yapılmaya
çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye Selçukluları,
Konya, Sosyal tarih, Gayrimüslimler.
As soon as the Seljuks of Türkiye made
Anatolia their homeland, they embarked on an
all-out struggle in very different but interconnected
areas and followed policies in line with
certain targets. It is possible to reach these goals
based on the results of the Seljuk policies. It can
be said that Anatolia’s becoming a center of civilization,
culture and art by becoming rich and
prosperous, was the outcome of the policy succeeded
towards the mentioned goal. Following
these outputs, it was observed that people from
different geographies flocked to Anatolia. As
a result Anatolia, which had been desolate for
centuries, gained a dynamism.
One of the results of the aforementioned
policy was population growth and, naturally, it
was observed mostly in the capital city Konya.
It was seen that everyone, Muslim or non-Muslim,
who wanted to upgrade socioeconomically,
get a good education or find a job, and wish
for a more prosperous life, came to the Seljuk
geography, especially Konya. The increase in
population further accelerated the mentioned
progress, thus being both a cause and an effect.
In this study, the cosmopolitan structure in
Konya of Seljuks will be examined, along with
the population of non-Muslims in the city, their
occupations, settlements, places of worship, relations
with Muslims and it will be attempted to
make inferences about politics of Seljuks.
Keywords: Seljuks of Türkiye, Konya, Social
history, Non-Muslims.