Papers by Mustafa Resorlu
Bu üründe yer alan bilgiler sadece lisanslı tıbbi çalışanlar için kaynak olarak sunulmuştur. Herh... more Bu üründe yer alan bilgiler sadece lisanslı tıbbi çalışanlar için kaynak olarak sunulmuştur. Herhangi bir konuda profesyonel tıbbi danışmanlık veya tıbbi tanı amacıyla kullanılmamalıdır. Akademisyen Kitabevi ve alıcı arasında herhangi bir şekilde doktor-hasta, terapist-hasta ve/veya başka bir sağlık sunum hizmeti ilişkisi oluşturmaz. Bu ürün profesyonel tıbbi kararların eşleniği veya yedeği değildir. Akademisyen Kitabevi ve bağlı şirketleri, yazarları, katılımcıları, partnerleri ve sponsorları ürün bilgilerine dayalı olarak yapılan bütün uygulamalardan doğan, insanlarda ve ihazlarda yaralanma ve/veya hasarlardan sorumlu değildir. İlaçların veya başka kimyasalların reçete edildiği durumlarda, tavsiye edilen dozunu, ilacın uygulanacak süresi, yöntemi ve kontraendikasyonlarını belirlemek için, okuyucuya üretici tarafından her ilaca dair sunulan güncel ürün bilgisini kontrol etmesi tavsiye edilmektedir. Dozun ve hasta için en uygun tedavinin belirlenmesi, tedavi eden hekimin hastaya dair bilgi ve tecrübelerine dayanak oluşturması, hekimin kendi sorumluluğundadır. Akademisyen Kitabevi, üçüncü bir taraf tarafından yapılan ürüne dair değişiklikler, tekrar paketlemeler ve özelleştirmelerden sorumlu değildir.
The annals of clinical and analytical medicine, 2016
Amaç: Yoğun bakım ünitesinde yatan ve solunum sıkıntısı olan nontravmatik hastalarda bilgisayarlı... more Amaç: Yoğun bakım ünitesinde yatan ve solunum sıkıntısı olan nontravmatik hastalarda bilgisayarlı tomografi ile toraksta izlenen patolojik bulguların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Hastanemizde 2015-2016 yılları arasında yoğun bakım ünitesinde tedavi gören 43 hasta çalışmaya kabul edildi. Radyoloji arşivinden elde edilen toraks bilgisayarlı tomografi görüntüleri iki radyoloji uzmanı tarafından değerlendirildi. Hastaların klinik bulguları ve labaratuar sonuçları hasta dosyalarından dökümente edildi. Bulgular: Hastaların cinsiyet dağılımı 9 kadın (% 20.9) ve 34 erkek (% 79.1) şeklindeydi ve ortalama yaş 71.1± 15.4 (21-89) yıl olarak bulundu. En sık tespit edilen bulgular, mediastende vasküler ateroskleroz, lenfadenomegali ve perikardiyal effüzyon iken akciğer parankiminde ise fibrozis, akciğer nodülü ve amfizematöz havalanma artışı idi. Plevral efüzyon sıklığı % 53.5 olarak saptandı. Tartışma: Yoğun bakım ünitesine yatan hastalarda altta yatan özellikle nörolojik ve kardiyovasküler hastalıkların olması ve genel durum bozukluğu solunum sistemi patolojileri için risk oluşturmaktadır.
Dicle Medical Journal, Sep 1, 2012
Objectives: To evaluate the effectiveness of high resolution computed tomography (HRCT) and magne... more Objectives: To evaluate the effectiveness of high resolution computed tomography (HRCT) and magnetic resonance imaging (MRI) for assessment of factors which would influence the type and success of surgery in patients undergoing cochlear implantation. Materials and methods: All patients underwent HRCT imaging while MRI was performed in 38 of them. MRI and HRCT images were evaluated for mastoid cell pneumatization, sigmoid sinus localization, aberrant vascular structures, congenital anomalies, cochlear stenosis, labyrinth ossification, infection, internal acoustic canal width, presence of vestibulo-cochlear nerve, semicircular canals, cerebellopontin area, and cochlear and vestibular aquaduct width. Results: Totally 49 patients (29 males and 20 females with a mean age of 12.3 years (1-61 years) were included. Various abnormalities or congenital anomalies were found in 35 patients by HRCT and MRI. We observed grade 1 mastoid cell pneumatization in 58 ears (59.3%), grade 2 in 23 (23.4%) and grade 3 in 17. Furthermore the position of sigmoid sinus (p<0.001) and mastoid width (p<0.001) were affected by mastoid cell ventilation. HRCT provides knowledge about mastoid and middle ear ventilation, cortical bone thickness, round window niche, perilymphatic-endolymphatic compartment and status of internal acoustic canal. Pathologies such as otosclerosis and Paget disease that involve otic capsule can be revealed by CT. MRI can provide views of intracochlear viscosity and cochlear opening, semicircular canals, cerebellopontin area, and vestibulocochlear nerve. Conclusions: HRCT and MRI provide information about the etiology of hearing loss, suitable side for cochlear implantation and detection of abnormalities or anatomic variations that may cause complications introperatively.
Troia Medical Journal, Mar 30, 2021
Dicle Medical Journal / Dicle Tip Dergisi, 2012
Objectives: It was aimed to evaluate the effectiveness of combined use of ultrasonography (US) an... more Objectives: It was aimed to evaluate the effectiveness of combined use of ultrasonography (US) and plain radiography (PR) in the postoperative follow-up of patients undergoing retrograde intrarenal surgery (RIRS). Materials and methods: The charts of 207 patients who underwent RIRS for renal stones in a 3-years-period were retrospectively reviewed. Fifty-eight patients were included to study who were evaluated with combination of urinary US, PR and computed tomography (CT) at 1 month after surgery.
İstanbul medical journal, Aug 4, 2021
Amaç: Profesyonel dalgıç ve dalgıç adaylarının sualtı çalışmalarını güvenli bir şekilde gerçekleş... more Amaç: Profesyonel dalgıç ve dalgıç adaylarının sualtı çalışmalarını güvenli bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için dalışa, tıbbi, mental ve fiziksel açıdan uygun olmaları önemlidir. Bu çalışmada, dalışa uygunluk muayenelerinin bir parçası olarak mevzuatta belirlenmiş haliyle radyolojik disbarik osteonekroz (DON) değerlendirmelerinin uluslararası standartlar ve bilimsel gerçekler açısından gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: 2018-2020 yılları arasında dalışa uygunluk muayeneleri için başvuran 46 profesyonel dalgıç veya adayının klinik, demografik, laboratuvar ve radyolojik değerlendirmeleri retrospektif olarak incelendi. Profesyonel Sualtıadamları Yönetmeliği'nin DON yaklaşımı, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Donanımlı Dalış Talimatı, Birleşik Krallık Mevzuatı ve Avrupa Dalış Teknolojisi Komitesi standartları ile karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışma süresi boyunca kırk altı dalgıç (erkek: n=45; kadın: n=1) başvurmuştu. Ortanca yaş 34 (18-63 aralığında) ve ortalama vücut kitle indeksi 25,42 kg/m 2 idi. Çalışma grubumuzda DON prevalansı %2,17 tespit edildi. Profesyonel Sualtıadamları Yönetmeliği, bu çalışma kapsamında incelenen ulusal ve uluslararası mevzuatla karşılaştırıldığında hem başlangıç hem de periyodik dalışa uygunluk muayenelerinde DON açısından radyolojik değerlendirmeyi zorunlu kılan tek yönetmeliktir. Sonuç: Yönetmeliklerin düzenlenme amaçlarından biri de, dalış için tıbbi uygunluk standartlarının kanıta dayalı ve çağdaş klinik uygulamalarla uyumlu olmasıdır. 2000'li yıllarla birlikte, DON, dalışa ve basınçlı hava çalışmalarına devam edebilme kriterlerine yönelik bakış açısı ve tutumlar tüm Avrupa'da değişmiştir. Bu çalışmadan elde ettiğimiz veriler ışığında, Profesyonel Sualtıadamları Yönetmeliği'nin eleştirel bir şekilde yeniden değerlendirme zamanının geldiğini düşünüyoruz. Anahtar Kelimeler: Disbarik osteonekroz, dalışa uygunluk muayeneleri, radyoloji Introduction: It is important for professional divers and candidates to be medically and physically fit to undertake their underwater work safely. This study aimed to review the screening of dysbaric osteonecrosis (DON) using conventional radiography, which has been stated in the legislation as part of fitness-to-dive examinations, in terms of international standards and scientific facts. Methods: Data on clinical, demographic, laboratory, and radiological evaluations were retrospectively collected for 46 professional divers or candidates who were referred for fitnessto-dive examinations between 2018 and 2020. The approach of the Professional Divers Regulation to DON was compared with that of the Military Health Regulation for the Turkish Armed Forces and the Turkish Underwater Sports Federation Equipped Diving Instruction, as well as that of the legislation of United Kingdom and European Diving Technology Committee standards. Results: Forty-six divers (males: n=45; female: n=1) were enrolled in the study. Their median age was 34 (range: 18-63) years, and the mean body mass index was 25.42 kg/m 2. The prevalence of DON was 2.17% in the study group. Compared with the national and international legislations, Professional Diver Regulation was the only regulation that mandated radiological evaluation for DON in both the initial and periodic fitness-to-dive examinations. Conclusion: One of the aims of regulations is that medical fitness-to-dive standards should be evidence-based and compatible with contemporaneous clinical practice. By the 2000s, attitudes toward DON, fitness to continue diving, and compressed air work have changed in Europe. In light of the findings of the present study, we believe that it is time for a critical reappraisal of the Professional Divers Regulation.
The New Journal of Urology, 2015
PubMed, Jun 1, 2014
WOS: 000341234800013PubMed ID: 2509083
Actas urológicas españolas, Jul 1, 2015
Purpose: We present our experience of retrograde intrarenal surgery (RIRS) for the treatment of r... more Purpose: We present our experience of retrograde intrarenal surgery (RIRS) for the treatment of renal stones in patients with solitary kidneys and evaluate the safety and efficacy of this treatment modality. Materials and methods: Between March 2011 and July 2015, the clinical records of 60 patients with renal stones in solitary kidneys who underwent RIRS were retrospectively reviewed. Demographic characteristics, preoperative urinary culture, blood biochemistry, stone location, and surface area were documented. The final stone-free rates (SFRs) were assessed one month after the last treatment session by computed tomography (CT). Preoperative, operative, and postoperative parameters were analyzed. Serum creatinine (Scr) and glomerular filtration rate (GFR) were measured preoperatively, one month postoperatively, and at each follow-up visit. Results: The mean stone burden was 628 ± 27.2 mm 2 (range 301-1199). The mean operative time was 84.4 ± 21.3 min (range 40-115). The mean drop in postoperative hemoglobin was 0.6 ± 0.21 g/dL (range 0.1-0.7). Twelve patients (20%) required second-stage RIRS for residual stones. The SFRs after the single and second procedures were 80% and 95%, respectively. The mean preoperative Scr level was 111.6 ± 45.59 lmol/L, and the mean postoperative Scr level was 96.7 ± 34.12 lmol/L. The change was statistically significant (p ¼ .008). The same findings were observed for GFR. The mean preoperative GFR was 65.04 ± 25.37 ml/min, and the mean postoperative GFR was 76.89 ± 27.2 ml/min (p ¼ .023). Minor complications occurred in nine patients (15%). One patient experienced septic shock and acute renal failure due to steinstrasse. This patient required hemodialysis and percutaneous nephrostomy drainage. One patient developed perirenal abscess and was treated with percutaneous drainage. Conclusion: RIRS is a safe and effective procedure for the treatment of renal stones in patients with solitary kidneys. RIRS did not adversely affect renal function at either the short-term or the long-term follow-up.
PubMed, Mar 1, 2007
Gastrointestinal stromal tumors are rare causes of gastrointestinal bleeding. In most cases, thes... more Gastrointestinal stromal tumors are rare causes of gastrointestinal bleeding. In most cases, these tumors are localized in the stomach and small intestine, more rarely in the esophagus and colon. Papillary renal cell carcinoma and gastrointestinal stromal tumor may occur as recurrent familial tumors related to mutations in the protooncogenes, c-MET and c-KIT, both of which are tyrosine kinase receptor molecules. However, these two tumors can sometimes occur simultaneously in sporadic cases. Some authors blame imatinib mesylate (Gleevec), which is traditionally used in gastrointestinal stromal tumor therapy, as the etiological factor in certain secondary tumors, especially papillary renal cell cancer. In this paper, we present the appearance and growth of papillary renal cell carcinoma in a patient receiving Gleevec therapy for gastrointestinal stromal tumor.
Actas Urologicas Espanolas, Jul 1, 2015
Purpose: We present our experience of retrograde intrarenal surgery (RIRS) for the treatment of r... more Purpose: We present our experience of retrograde intrarenal surgery (RIRS) for the treatment of renal stones in patients with solitary kidneys and evaluate the safety and efficacy of this treatment modality. Materials and methods: Between March 2011 and July 2015, the clinical records of 60 patients with renal stones in solitary kidneys who underwent RIRS were retrospectively reviewed. Demographic characteristics, preoperative urinary culture, blood biochemistry, stone location, and surface area were documented. The final stone-free rates (SFRs) were assessed one month after the last treatment session by computed tomography (CT). Preoperative, operative, and postoperative parameters were analyzed. Serum creatinine (Scr) and glomerular filtration rate (GFR) were measured preoperatively, one month postoperatively, and at each follow-up visit. Results: The mean stone burden was 628 ± 27.2 mm 2 (range 301-1199). The mean operative time was 84.4 ± 21.3 min (range 40-115). The mean drop in postoperative hemoglobin was 0.6 ± 0.21 g/dL (range 0.1-0.7). Twelve patients (20%) required second-stage RIRS for residual stones. The SFRs after the single and second procedures were 80% and 95%, respectively. The mean preoperative Scr level was 111.6 ± 45.59 lmol/L, and the mean postoperative Scr level was 96.7 ± 34.12 lmol/L. The change was statistically significant (p ¼ .008). The same findings were observed for GFR. The mean preoperative GFR was 65.04 ± 25.37 ml/min, and the mean postoperative GFR was 76.89 ± 27.2 ml/min (p ¼ .023). Minor complications occurred in nine patients (15%). One patient experienced septic shock and acute renal failure due to steinstrasse. This patient required hemodialysis and percutaneous nephrostomy drainage. One patient developed perirenal abscess and was treated with percutaneous drainage. Conclusion: RIRS is a safe and effective procedure for the treatment of renal stones in patients with solitary kidneys. RIRS did not adversely affect renal function at either the short-term or the long-term follow-up.
Bozok tıp dergisi, 2018
Amaç: Metabolik sendrom (MS) ve alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) psoriasisin öne... more Amaç: Metabolik sendrom (MS) ve alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) psoriasisin önemli komorbiditelerindendir. Visfatin, visseral beyaz yağ dokusundan salınan bir adipokindir. Obezite ve kronik inflamasyon gibi durumlarda düzeyleri yükselir. Çalışmamızda serum visfatin düzeyinin ve NAYKH varlığının psoriasis ve komorbiditileriyle olan ilişkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışmamızda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine başvuran, psoriasisi olan 80 hasta yer aldı. Hastalar MS'u olan ve olmayan olmak üzere 40'ar kişilik gruplara ayrıldı. 40 kişilik kontrol grubu çalışmaya dahil edildi. Hastaların bel çevresi, basen çevresi ölçümleri alındı. Vücut kitle indeksi ve psoriasis alan şiddet indeksi değerleri hesaplandı. Karaciğer ultrasonografisi yapıldı. ELISA yöntemiyle serum visfatin düzeyleri ölçüldü. Bulgular: MS'u olmayan psoriasis hastalarıyla benzer yaş ve cinsiyetteki kontrol grubu serum visfatin düzeyleri açısından karşılaştırıldığında, psoriasis hastalarında visfatin düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksekti (p<0,001). Ancak MS'u olan ve olmayan psoriasis hastaları serum visfatin düzeyleri açısından karşılaştırıldığında, iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (p=0,980). Ancak, MS'u olmayan psoriasis hastaları ile sağlıklı kontrol grubu karşılaştırıldığında NAYKH prevalansında anlamlı bir farklılık saptanmadı (p=0,469). NAYKH, MS'u olan psoriasis hastalarında anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı ve daha şiddetli seyrediyordu (p<0,001). Sonuç: Psoriasis hastalarında NAYKH prevalansı artmış bulundu fakat MS'u olmayan psoriasis hastalarıyla kontrol grubu karşılaştırıldığında NAYKH açısından anlamlı bir farklılık bulunamadı. Bu durum, psoriasisteki artmış NAYKH prevalansının, psoriasiste artmış MS sıklığıyla direk ilişkili olabileceği görüşünü desteklemektedir. Bunun yanı sıra, psoriasis hastalarında serum visfatin düzeyleri anlamlı düzeyde yüksek bulundu ancak bu yükseklik MS ve komponentlerinden bağımsızdı. Bu çalışmadan, psoriasisteki serum visfatin düzeylerindeki yüksekliğin, psoriasisteki kronik inflamasyona bağlı olabileceği sonucu çıkarılabilir.
Bozok tıp dergisi, Mar 18, 2018
Amaç: Metabolik sendrom (MS) ve alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) psoriasisin öne... more Amaç: Metabolik sendrom (MS) ve alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) psoriasisin önemli komorbiditelerindendir. Visfatin, visseral beyaz yağ dokusundan salınan bir adipokindir. Obezite ve kronik inflamasyon gibi durumlarda düzeyleri yükselir. Çalışmamızda serum visfatin düzeyinin ve NAYKH varlığının psoriasis ve komorbiditileriyle olan ilişkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışmamızda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine başvuran, psoriasisi olan 80 hasta yer aldı. Hastalar MS'u olan ve olmayan olmak üzere 40'ar kişilik gruplara ayrıldı. 40 kişilik kontrol grubu çalışmaya dahil edildi. Hastaların bel çevresi, basen çevresi ölçümleri alındı. Vücut kitle indeksi ve psoriasis alan şiddet indeksi değerleri hesaplandı. Karaciğer ultrasonografisi yapıldı. ELISA yöntemiyle serum visfatin düzeyleri ölçüldü. Bulgular: MS'u olmayan psoriasis hastalarıyla benzer yaş ve cinsiyetteki kontrol grubu serum visfatin düzeyleri açısından karşılaştırıldığında, psoriasis hastalarında visfatin düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksekti (p<0,001). Ancak MS'u olan ve olmayan psoriasis hastaları serum visfatin düzeyleri açısından karşılaştırıldığında, iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (p=0,980). Ancak, MS'u olmayan psoriasis hastaları ile sağlıklı kontrol grubu karşılaştırıldığında NAYKH prevalansında anlamlı bir farklılık saptanmadı (p=0,469). NAYKH, MS'u olan psoriasis hastalarında anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı ve daha şiddetli seyrediyordu (p<0,001). Sonuç: Psoriasis hastalarında NAYKH prevalansı artmış bulundu fakat MS'u olmayan psoriasis hastalarıyla kontrol grubu karşılaştırıldığında NAYKH açısından anlamlı bir farklılık bulunamadı. Bu durum, psoriasisteki artmış NAYKH prevalansının, psoriasiste artmış MS sıklığıyla direk ilişkili olabileceği görüşünü desteklemektedir. Bunun yanı sıra, psoriasis hastalarında serum visfatin düzeyleri anlamlı düzeyde yüksek bulundu ancak bu yükseklik MS ve komponentlerinden bağımsızdı. Bu çalışmadan, psoriasisteki serum visfatin düzeylerindeki yüksekliğin, psoriasisteki kronik inflamasyona bağlı olabileceği sonucu çıkarılabilir.
Kocaeli Üniversitesi sağlık bilimleri dergisi, Jan 31, 2017
Mesanenin inguinal kanala herniasyonu oldukça nadirdir ve bu hastalar sıklıkla asemptomatiktir. S... more Mesanenin inguinal kanala herniasyonu oldukça nadirdir ve bu hastalar sıklıkla asemptomatiktir. Semptomatik olduklarında genelde nonspesifik üriner semptomlar vardır. Erken tanı konulması gelişebilecek komplikasyonların ve cerrahi sırasında iatrojenik mesane yaralanmalarının önlenmesinde önemlidir. Radyolojik görüntülemede altın standart sistografi olmakla birlikte preoperatif tanıda ek patolojilerin gösterilebilmesi amacıyla manyetik rezonans görüntüleme kullanılabilir.
Journal of Physical Therapy Science, 2015
GuRHan adaM 2) , eRkaM koMuRcu 3) , feRdi Goksel 3) , Mustafa Guven 4) , adeM bozkuRt aRas 4) , a... more GuRHan adaM 2) , eRkaM koMuRcu 3) , feRdi Goksel 3) , Mustafa Guven 4) , adeM bozkuRt aRas 4) , abdullaH saRiyildiRiM 2) , sibel cevizci 5)
Revista Da Associacao Medica Brasileira, Nov 1, 2017
Malignant fibrous histiocytoma is a rare tumor. It is most commonly seen in individuals between t... more Malignant fibrous histiocytoma is a rare tumor. It is most commonly seen in individuals between the fifth and seventh decades of life, in extremities, and less frequently in the retroperitoneum. Although its etiology is not clearly known, radiotherapy, chemical agents, previous history of surgery, trauma and fracture, and Hodgkin lymphoma have been blamed. Leiomyosarcoma, liposarcoma and rhabdomyosarcoma should be taken into account in differential diagnosis. It is seen on computed tomography as a mass lesion with irregular borders and density similar to that of the surrounding muscle tissue. Necrotic and hemorrhagic components in the mass are characterized as heterogeneous low density areas. Fluid-fluid levels can be detected by computed tomography and magnetic resonance imaging.
American Surgeon, Dec 1, 2014
Uploads
Papers by Mustafa Resorlu