Eski savaşçıların silahsızlandırılması, terhisi ve yeniden entegrasyonu (Disarmament, Demobilizat... more Eski savaşçıların silahsızlandırılması, terhisi ve yeniden entegrasyonu (Disarmament, Demobilization and Reintegration -DDR), çatışma sonrası yeniden yapılanma dönemi ve barış sürecinin temel bileşenini oluşturmaktadır. DDR programları silahlarını bırakan savaşçılardan, silahlı çatışmaları durdurmak isteyen hükümete, öte yandan da silahtan arındırılan bu savaşçıları yaşamlarının içine kabul eden ya da reddeden toplumun kendisine kadar çeşitli geçiş süreçlerini içermektedir. Bu geçiş süreçlerinin her aşaması bizlere barış talepleri ile adaletin yerine gelmesi için yapılan çağrılar arasındaki karmaşık ve aynı zamanda dinamik denklemi göstermektedir. DDR'ye yönelik geleneksel yaklaşımlar sebebiyle bu konuda daha çok askeri ve güvenlikle ilgili amaçlara odaklanılmıştır. Bundan kaynaklı olarak program, gittikçe gelişen geçiş dönemi adaleti ve bununla ilişkili tarihsel yönden açıklama, adalet, tazminat ve uzlaşma gibi alanlardan göreceli olarak izole olmuştur. Yazar bu makalede önemli bir örnek temsil ettiği için Kolombiya üzerine eğilmektedir çünkü ülkedeki hükümet çatışma sonrası dönemden daha önce tazminat ve uzlaşma mekanizmalarını uygulamaya geçirmeye ve DDR programını uygulamaya çalışmaktadır.
Beriya çîrokê dîrok e ev a l'ber desten te!" Amed Çeko Jiyan, Berbang jî şahid e Özet Doksanlı yı... more Beriya çîrokê dîrok e ev a l'ber desten te!" Amed Çeko Jiyan, Berbang jî şahid e Özet Doksanlı yıllar, Türkiye Kürdistanında devlet şiddetinin doruğa ulaştığı; zorunlu göç, faili meçhul cinayetler ve zorla kaybetmelerin yaygınlaştığı bir kirli savaş dönemiydi. Doksanların konu edildiği sanatsal etkinliklerde ve tanıklık literatüründe dönemin kendine özgü karakterini ele veren çeşitli obje, imaj ve sembollerin sıklıkla kullanıldığını görürüz. Dönemin sembolik gösterenlerine dönüşen bu objeler, adeta Kürdistan'daki savaşın kolektif hafızasında birikenleri temsil etmektedirler. Doksanları temsil eden ya da çağrıştıran bu objeler, imajlar ve semboller Kürdistan'da yaşayan insanlara sürekli olarak baskıyı, şiddeti ve direniş tarihini anımsatıyorlar. Bu kirli savaşın Kürdistan'daki kolektif hafızasına tutunan önemli savaş objelerinden birisi olan Renault marka Beyaz Toros arabalar, sadece savaşın tanıklığını yapmış kişiler tarafından değil, bu savaşı konu edinen sinema, edebiyat, tiyatro ve güncel sanat gibi alanlarda da sıklıkla işlenerek doksanlar fenomenine dönüşmüştür. Devlete bağlı olarak harekete geçirilen JİTEM gibi kontrgerilla oluşumlarının yürüttüğü kirli savaş ile özdeşleşen Beyaz Toros, doksanlardaki devlet şiddetinin cisim bulduğu bir sembol olmuştur.
Her şeyden önce, dinin tanımına bir açıklık getirmek gerekiyor. İnsan türünün ortaya çıkmaya başl... more Her şeyden önce, dinin tanımına bir açıklık getirmek gerekiyor. İnsan türünün ortaya çıkmaya başladığı koşullarda, tür olarak insanlaşmanın başladığı dönemde, ona bu niteliklerini veren yetenekleri konuşturmaya başladığında, bir din değerine, bir din düşüncesine, bir dini bakış açısına ulaşmak zorundaydı. Bunu iki nedenle yapmak durumundaydı; bir yanda olağanüstü gördüğü doğa güçleri, öte yanda ise kendi yetenekleri söz konusuydu. Yeryüzüne yeni çıkan bir varlık düşünün ki, bu varlık yetenekleri ile yeryüzüne hâkim olabilecek durumdadır; o zaman yapması gereken, yeteneklerini harekete geçirerek ürün toplamak, hayvan besleme çabasını göstererek birçok değeri bir araya getirmeye başlamaktır. Bu, bir şeyler toplama, bir şeylere sahip olma yeteneğini kullanma demektir. O halde, bu hâkim olma, elde etme yeteneği onda neden hemen "bu dünya benimdir" düşüncesini geliştirmesin? Dünyamız da olağanüstü güzellikte bir gezegen olduğuna göre, neden hemen cennet kavramına ulaşmasın? Neden ölümün zifiri karanlığını, yokluğu, daha az önce çıkmış olduğu hayvanlık âleminin koşullarım kabul etsin? Neden kendini yüceleştirmesin? Ama sahip olduğu değerlerin yanı sıra bir de duyduğu korku var. Örneğin, güneş doğuyor ve son derece güçlü ışık saçıyor; gök gürlüyor, kuvvetli şimşek çakıyor; bir yandan zifiri karanlık, bir yandan yağmur var, ormanlar var, canavarlar var! Ve bütün bunlar, onun yaşamı üzerinde her saat etkili oluyorlar. O da bunları bir yandan kıskanıyor, bir yandan da büyüleniyor. İşte bunlar, hayatına oldukça hükmediyor ve "karanlıklar tanrısı", "aydınlık tanrıları" bu temelde ortaya çıkıyor. Güneşi görmüş ve hemen "Güneş Tanrısı" yaratmışlardır. Japonya'daki imparatorlara, halen "Güneşin Oğlu" derler. Güneşin Japonya'daki etkisi çok daha anlamlıdır. Bunun, oranın iklimiyle de biraz bağlantısı vardır. Düşünülürse, doğada en güzel rolü güneş oynar ve dolayısıyla en büyük toplum gücü de güneş gibi olur; ya da "Güneşin Oğlu" olur. Zaten Japon imparatorları kendilerini tanrı ile özdeş sayıyorlar. Örneğin, "Fırtına Tanrısı" vardır. Her doğa kuvvetine bir tanrı ile karşılık verilmesinin en iyi örneğini, klan-kabile yapısında görüyoruz. Belgelere geçtiği ve isimleri günümüze kadar yazılı olarak ulaşabildiği için, bu konuda iyi bilgilere sahibiz; onlarda hemen hemen her doğa kuvvetini temsil eden bir tanrı vardır. Bunların en büyüğü Zeus'tur. Daha tek tanrılı dinlere gitmeden önce, tek tanrılı dinlere yaklaşımın adeta bir ön aşamasıdır da "bütün tanrıların tanrısı"! Onun adına mabetler yapılır; dikilen heykelleri son derece görkemlidir. Toplum üzerinde oldukça etkilidir.
KARL MARKS FRĐEDRĐCH ENGELS ALMAN ĐDEOLOJĐSĐ (FEUERBACH) SOL YAYINLARI KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH EN... more KARL MARKS FRĐEDRĐCH ENGELS ALMAN ĐDEOLOJĐSĐ (FEUERBACH) SOL YAYINLARI KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH ENGELS ALMAN ÝDEOLOJÝSÝ [.EUERBACH] MATERYALÝST VE ÝDEALÝST ANLAYIÞLARINKARÞITLIÐI 90 Açýklayýcý Notlar KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH ENGELS ALMAN ÝDEOLOJÝSÝ [.EUERBACH] MATERYALÝST VE ÝDEALÝST ANLAYIÞLARINKARÞITLIÐI 9 Karl Marks-.riedrich Engels Alman Ýdeolojisi KARL MARKS .EUERBACH ÜZERÝNE TEZLER [1] I .euerbachýnki de dahil olmak üzere þimdiye kadar varolan tüm materyalizmin baþlýca eksiði, þeyin [Gegenstand], gerçekliðin, duyusallýðýn duyusal insan faaliyeti, pratiði olarak deðil, öznel olarak deðil, yalnýzca nesne [Objekt] ya da sezgi [Anschauung] olarak kavranmasýdýr. Böylece etkin yön, materyalizme karþýt bir biçimde, idealizm tarafýndan geliþtirilmiþ oldu ama yalnýzca soyut olarak, çünkü idealizm, bu biçimdeki gerçek, duyusal eylemi elbette bilmez. .euerbach, düþünce nesnelerinden gerçekten farklý duyusal nesneler istiyor, ama insan faaliyetinin kendisini nesnel [gegenständliche] faaliyet olarak kavramýyor. Böylece Hýristiyanlýðýn Özünde teorik tutumu, biricik gerçek insan tutumu olarak görüyor, oysa pratik yalnýzca iðrenç, Yahudice görünüm biçimi içersinde kavranýyor ve sabitleþtiriliyor. Böylece dev-rimci faaliyetin, pratik-eleþtirel faaliyetin önemini anlamýyor. 1845 ilkyazýnda Marx tarafýndan yazýlmýþtýr. Özgün basýmý Engels tarafýndan 1888de, kendi yazdýðý Ludwig .euerbach ve Klâsik Alman .elsefesinin Sonunun ayrý basýmýnýn Ekinde yayýnlanmýþtýr. 13 Karl Marks-.riedrich Engels Alman Ýdeolojisi KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH ENGELS .EUERBACH MATERYALÝST VE ÝDEALÝST ANLAYIÞLARIN KARÞITLIÐI [ALMAN ÝDEOLOJÝSÝNÝN BÝRÝNCÝ BÖLÜMÜ] [2]
Bu çalışmada Irak'ın üniter yapısını sarsan Barzani hareketinin doğuşu, partileşerek I-KDP'ye dön... more Bu çalışmada Irak'ın üniter yapısını sarsan Barzani hareketinin doğuşu, partileşerek I-KDP'ye dönüşmesi ve Irak yönetimiyle olan mücadelesi üzerinde durulmuştur. Irak-I-KDP mücadelesi üzerinde başta İran olmak üzere komşu ülkelerin, süper güçlerin, Irak'taki rejim ve hükümet değişikliklerinin ve I-KDP içerisindeki bölünmelerin etkileri irdelenmeye çalışılmıştır.
Eski savaşçıların silahsızlandırılması, terhisi ve yeniden entegrasyonu (Disarmament, Demobilizat... more Eski savaşçıların silahsızlandırılması, terhisi ve yeniden entegrasyonu (Disarmament, Demobilization and Reintegration -DDR), çatışma sonrası yeniden yapılanma dönemi ve barış sürecinin temel bileşenini oluşturmaktadır. DDR programları silahlarını bırakan savaşçılardan, silahlı çatışmaları durdurmak isteyen hükümete, öte yandan da silahtan arındırılan bu savaşçıları yaşamlarının içine kabul eden ya da reddeden toplumun kendisine kadar çeşitli geçiş süreçlerini içermektedir. Bu geçiş süreçlerinin her aşaması bizlere barış talepleri ile adaletin yerine gelmesi için yapılan çağrılar arasındaki karmaşık ve aynı zamanda dinamik denklemi göstermektedir. DDR'ye yönelik geleneksel yaklaşımlar sebebiyle bu konuda daha çok askeri ve güvenlikle ilgili amaçlara odaklanılmıştır. Bundan kaynaklı olarak program, gittikçe gelişen geçiş dönemi adaleti ve bununla ilişkili tarihsel yönden açıklama, adalet, tazminat ve uzlaşma gibi alanlardan göreceli olarak izole olmuştur. Yazar bu makalede önemli bir örnek temsil ettiği için Kolombiya üzerine eğilmektedir çünkü ülkedeki hükümet çatışma sonrası dönemden daha önce tazminat ve uzlaşma mekanizmalarını uygulamaya geçirmeye ve DDR programını uygulamaya çalışmaktadır.
Beriya çîrokê dîrok e ev a l'ber desten te!" Amed Çeko Jiyan, Berbang jî şahid e Özet Doksanlı yı... more Beriya çîrokê dîrok e ev a l'ber desten te!" Amed Çeko Jiyan, Berbang jî şahid e Özet Doksanlı yıllar, Türkiye Kürdistanında devlet şiddetinin doruğa ulaştığı; zorunlu göç, faili meçhul cinayetler ve zorla kaybetmelerin yaygınlaştığı bir kirli savaş dönemiydi. Doksanların konu edildiği sanatsal etkinliklerde ve tanıklık literatüründe dönemin kendine özgü karakterini ele veren çeşitli obje, imaj ve sembollerin sıklıkla kullanıldığını görürüz. Dönemin sembolik gösterenlerine dönüşen bu objeler, adeta Kürdistan'daki savaşın kolektif hafızasında birikenleri temsil etmektedirler. Doksanları temsil eden ya da çağrıştıran bu objeler, imajlar ve semboller Kürdistan'da yaşayan insanlara sürekli olarak baskıyı, şiddeti ve direniş tarihini anımsatıyorlar. Bu kirli savaşın Kürdistan'daki kolektif hafızasına tutunan önemli savaş objelerinden birisi olan Renault marka Beyaz Toros arabalar, sadece savaşın tanıklığını yapmış kişiler tarafından değil, bu savaşı konu edinen sinema, edebiyat, tiyatro ve güncel sanat gibi alanlarda da sıklıkla işlenerek doksanlar fenomenine dönüşmüştür. Devlete bağlı olarak harekete geçirilen JİTEM gibi kontrgerilla oluşumlarının yürüttüğü kirli savaş ile özdeşleşen Beyaz Toros, doksanlardaki devlet şiddetinin cisim bulduğu bir sembol olmuştur.
Her şeyden önce, dinin tanımına bir açıklık getirmek gerekiyor. İnsan türünün ortaya çıkmaya başl... more Her şeyden önce, dinin tanımına bir açıklık getirmek gerekiyor. İnsan türünün ortaya çıkmaya başladığı koşullarda, tür olarak insanlaşmanın başladığı dönemde, ona bu niteliklerini veren yetenekleri konuşturmaya başladığında, bir din değerine, bir din düşüncesine, bir dini bakış açısına ulaşmak zorundaydı. Bunu iki nedenle yapmak durumundaydı; bir yanda olağanüstü gördüğü doğa güçleri, öte yanda ise kendi yetenekleri söz konusuydu. Yeryüzüne yeni çıkan bir varlık düşünün ki, bu varlık yetenekleri ile yeryüzüne hâkim olabilecek durumdadır; o zaman yapması gereken, yeteneklerini harekete geçirerek ürün toplamak, hayvan besleme çabasını göstererek birçok değeri bir araya getirmeye başlamaktır. Bu, bir şeyler toplama, bir şeylere sahip olma yeteneğini kullanma demektir. O halde, bu hâkim olma, elde etme yeteneği onda neden hemen "bu dünya benimdir" düşüncesini geliştirmesin? Dünyamız da olağanüstü güzellikte bir gezegen olduğuna göre, neden hemen cennet kavramına ulaşmasın? Neden ölümün zifiri karanlığını, yokluğu, daha az önce çıkmış olduğu hayvanlık âleminin koşullarım kabul etsin? Neden kendini yüceleştirmesin? Ama sahip olduğu değerlerin yanı sıra bir de duyduğu korku var. Örneğin, güneş doğuyor ve son derece güçlü ışık saçıyor; gök gürlüyor, kuvvetli şimşek çakıyor; bir yandan zifiri karanlık, bir yandan yağmur var, ormanlar var, canavarlar var! Ve bütün bunlar, onun yaşamı üzerinde her saat etkili oluyorlar. O da bunları bir yandan kıskanıyor, bir yandan da büyüleniyor. İşte bunlar, hayatına oldukça hükmediyor ve "karanlıklar tanrısı", "aydınlık tanrıları" bu temelde ortaya çıkıyor. Güneşi görmüş ve hemen "Güneş Tanrısı" yaratmışlardır. Japonya'daki imparatorlara, halen "Güneşin Oğlu" derler. Güneşin Japonya'daki etkisi çok daha anlamlıdır. Bunun, oranın iklimiyle de biraz bağlantısı vardır. Düşünülürse, doğada en güzel rolü güneş oynar ve dolayısıyla en büyük toplum gücü de güneş gibi olur; ya da "Güneşin Oğlu" olur. Zaten Japon imparatorları kendilerini tanrı ile özdeş sayıyorlar. Örneğin, "Fırtına Tanrısı" vardır. Her doğa kuvvetine bir tanrı ile karşılık verilmesinin en iyi örneğini, klan-kabile yapısında görüyoruz. Belgelere geçtiği ve isimleri günümüze kadar yazılı olarak ulaşabildiği için, bu konuda iyi bilgilere sahibiz; onlarda hemen hemen her doğa kuvvetini temsil eden bir tanrı vardır. Bunların en büyüğü Zeus'tur. Daha tek tanrılı dinlere gitmeden önce, tek tanrılı dinlere yaklaşımın adeta bir ön aşamasıdır da "bütün tanrıların tanrısı"! Onun adına mabetler yapılır; dikilen heykelleri son derece görkemlidir. Toplum üzerinde oldukça etkilidir.
KARL MARKS FRĐEDRĐCH ENGELS ALMAN ĐDEOLOJĐSĐ (FEUERBACH) SOL YAYINLARI KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH EN... more KARL MARKS FRĐEDRĐCH ENGELS ALMAN ĐDEOLOJĐSĐ (FEUERBACH) SOL YAYINLARI KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH ENGELS ALMAN ÝDEOLOJÝSÝ [.EUERBACH] MATERYALÝST VE ÝDEALÝST ANLAYIÞLARINKARÞITLIÐI 90 Açýklayýcý Notlar KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH ENGELS ALMAN ÝDEOLOJÝSÝ [.EUERBACH] MATERYALÝST VE ÝDEALÝST ANLAYIÞLARINKARÞITLIÐI 9 Karl Marks-.riedrich Engels Alman Ýdeolojisi KARL MARKS .EUERBACH ÜZERÝNE TEZLER [1] I .euerbachýnki de dahil olmak üzere þimdiye kadar varolan tüm materyalizmin baþlýca eksiði, þeyin [Gegenstand], gerçekliðin, duyusallýðýn duyusal insan faaliyeti, pratiði olarak deðil, öznel olarak deðil, yalnýzca nesne [Objekt] ya da sezgi [Anschauung] olarak kavranmasýdýr. Böylece etkin yön, materyalizme karþýt bir biçimde, idealizm tarafýndan geliþtirilmiþ oldu ama yalnýzca soyut olarak, çünkü idealizm, bu biçimdeki gerçek, duyusal eylemi elbette bilmez. .euerbach, düþünce nesnelerinden gerçekten farklý duyusal nesneler istiyor, ama insan faaliyetinin kendisini nesnel [gegenständliche] faaliyet olarak kavramýyor. Böylece Hýristiyanlýðýn Özünde teorik tutumu, biricik gerçek insan tutumu olarak görüyor, oysa pratik yalnýzca iðrenç, Yahudice görünüm biçimi içersinde kavranýyor ve sabitleþtiriliyor. Böylece dev-rimci faaliyetin, pratik-eleþtirel faaliyetin önemini anlamýyor. 1845 ilkyazýnda Marx tarafýndan yazýlmýþtýr. Özgün basýmý Engels tarafýndan 1888de, kendi yazdýðý Ludwig .euerbach ve Klâsik Alman .elsefesinin Sonunun ayrý basýmýnýn Ekinde yayýnlanmýþtýr. 13 Karl Marks-.riedrich Engels Alman Ýdeolojisi KARL MARKS VE .RÝEDRÝCH ENGELS .EUERBACH MATERYALÝST VE ÝDEALÝST ANLAYIÞLARIN KARÞITLIÐI [ALMAN ÝDEOLOJÝSÝNÝN BÝRÝNCÝ BÖLÜMÜ] [2]
Bu çalışmada Irak'ın üniter yapısını sarsan Barzani hareketinin doğuşu, partileşerek I-KDP'ye dön... more Bu çalışmada Irak'ın üniter yapısını sarsan Barzani hareketinin doğuşu, partileşerek I-KDP'ye dönüşmesi ve Irak yönetimiyle olan mücadelesi üzerinde durulmuştur. Irak-I-KDP mücadelesi üzerinde başta İran olmak üzere komşu ülkelerin, süper güçlerin, Irak'taki rejim ve hükümet değişikliklerinin ve I-KDP içerisindeki bölünmelerin etkileri irdelenmeye çalışılmıştır.
Uploads
Papers by Mim Hay