Papers by Eren Yıldırım
Şekâvet, Hıyânet, İsyan: Geç Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Eşkıyalık / Editör: Ahmet İnsel. Derleyenler: Ahmet Özcan ve Yalçın Çakmak, İletişim Yayınları, 2023
Türkçe edebiyatta eşkıyalık olgusu, zaman zaman suskunluk dönemine girmesine rağmen yazarların ra... more Türkçe edebiyatta eşkıyalık olgusu, zaman zaman suskunluk dönemine girmesine rağmen yazarların rağbet ettiği temalar arasında yer alır. Olguya dair etkin eserler ağırlıklı olarak 1950 sonrası kaleme alınsa da Türkçe edebiyatta eşkıyalık temalı eserlerin çok daha eskiye, erken Cumhuriyet dönemine kadar gittiği görülmektedir. Millî Mücadele’nin verildiği yıllarda Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe (1919) anlatısıyla başlayan bahse konu süreç Murat Sertoğlu’nun Çakırcalı Mehmet Efe (1943) romanıyla son bulur. Batıda Ege dağlarında bir kahraman-efe miti anlatısıyla başlayan olgu, yine Ege dağlarındaki son örneğiyle romanlara yansımıştır. Bu durum eşkıyalığın Türkiye’de çok geniş bir yelpazede ele alındığının ve yazarların bu durumu eserlere yansıttıklarının bir işareti olarak yorumlanabilir.
Nesir Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
Seymour Glass, Amerikalı yazar J. D. Salinger’ın Dokuz Öykü (1953), Yükseltin Tavan
Kirişini U... more Seymour Glass, Amerikalı yazar J. D. Salinger’ın Dokuz Öykü (1953), Yükseltin Tavan
Kirişini Ustalar: Seymour Bir Giriş (1955) ve Franny ve Zooey (1961) başlıklı kitaplarında
yer alan bir anti-kahramandır. Seymour Glass, henüz otuz bir yaşındayken karısı Muriel’le
çıktığı Miami tatilinde kendisine ait silahla hayatına son verir ve kahramanın intiharı
okurun ilgisini çekmeye hâlâ devam eder. Bu yazı, kurgusal Glass ailesinin dâhi çocuğu
Seymour Glass’ın intiharını psikolojik otopsi tekniğiyle ele alarak istemli ölüm olayının
anlaşılmasını amaçlamaktadır. Psikolojik otopsi tekniği, intihar veya şüpheli ölüm olarak
nitelendirilen olguların aydınlatılmasında kullanılmakta ve arka planda bireyi intihara
sürükleyen motivasyonun belirlenmesini hedeflemektedir.
Turkish Studies - Language and Literature , 2021
Eşkıyalık olgusu, özellikle 1950 sonrası Türk romanında yazarların tercih ettiği temalar arasında... more Eşkıyalık olgusu, özellikle 1950 sonrası Türk romanında yazarların tercih ettiği temalar arasında yer almaktadır. Köy Enstitülerinin kurulmasının ardından burada yetişen enstitülü ve toplumcu–gerçekçi bir dünya görüşüne sahip yazarlar, 1950 sonrası yayımlamış oldukları eserlerle köyün ve köylünün sorunlarını eserlerinin merkezine yerleştirir. Edebiyatın köy üzerinden sosyal meselelere odaklanmasıyla köy edebiyatı/romanı adı altında yeni bir anlayış şekillenir. Bu noktada, toplumcu–gerçekçi bazı yazarlar kırsalda beliren ağalık düzenini, köylünün kendi toprağını ekip biçmesi gerektiğini ve sömürü sistemini eşkıyalık olgusu üzerinden ele almayı tercih eder. Yazarlar, ezen–ezilen, sömüren–sömürülen ve ağa–köylü çatışmasına romanlarında yer vererek bu temaları eşkıyalık çerçevesinde irdeler. Bu sebeple, 1950–1980 arası Türk romanında enstitü çıkışlı ve toplumcu–gerçekçi yazarların ilgisiyle eşkıya temalı romanların sayısında ciddi bir artış gözlemlenir. Yazarlar tarafından kimi romanlarda kahraman–eşkıya aracılığıyla söz konusu haksızlıkların düzeltileceği, kimi romanlarda da eşkıyanın köy toplumunun bilincinin oluşmasındaki önemli bir engel olduğu anlayışı yer alır. Eşkıyalar hakkında kaleme alınan romanlarda temanın ağırlıklı olarak iki görüş üzerinde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Bu görüşlerden ilki eşkıyanın uyguladığı şiddete romantik bir yaklaşımın benimsenmesi; ikincisi ise bu kişilerin “adi” suçlular kapsamında değerlendirilerek temanın şiddet, hırsızlık ve soygun anlayışına dayanması üzerinedir. Bir bakıma eşkıya, Araf’ta yaşamaya mecbur bir suçlu görüntüsündedir. 1950–1980 arası eşkıyalığa romantik bir yaklaşımın benimsenmesinde Yaşar Kemal’in İnce Memed romanı dikkat çekerken karşı cephede Kemal Tahir’in Rahmet Yolları Kesti romanı öne çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda konunun sadece bu iki isim ile sınırlı kalmadığı, dönemin diğer yazarlarının da eşkıyalığı kendi edebî görüşleri üzerinden ele aldıkları fark edilmektedir. Başka bir deyişle, eşkıyalara dair sosyal bilimlerde yaşanan ihtilafın Türk romanına da yansıması söz konusudur. Yapmış olduğu araştırmalarla eşkıyalığa romantik bir bakış açısı benimseyen ve romantik anlayışın temsilcisi konumunda bulunan Eric Hobsbawm’ın sosyal/soylu eşkıyaları ile bu görüşe itiraz eden Karen Barkey’in “karşı–sosyal eşkıyaları” bu makalenin kuramsal altyapısını oluşturmaktadır. Ancak tüm bunların dışında hem Hobsbawm’ın hem de Barkey’in eşkıyalara dair görüşlerini açıklamadan çok daha önce konunun Yaşar Kemal ve Kemal Tahir arasında tartışılmış olması Türk romanının zenginliği olarak yorumlanabilir. Buradan hareketle, 1950–1980 arası Türk romanında sosyal/soylu eşkıya ve “karşı–sosyal eşkıya” romanlarında öne çıkan tematik eğilimler bu çalışmanın ana yapısını meydana getirmektedir.
ASOS Journal The Journal of Academic Social Science , 2021
Sanatın hemen her alanına ilgi duyan ve etkisi altında kaldığı unsurları eserlerine yansıtan Ahme... more Sanatın hemen her alanına ilgi duyan ve etkisi altında kaldığı unsurları eserlerine yansıtan Ahmet Hamdi Tanpınar, nicelik açısından az olmasına rağmen şiir türünde kaleme aldığı eserleriyle okurun dikkatini çekmeyi başarmıştır. Şiir türünde kendine has imajlar yaratan Tanpınar, bu imajlar aracılığıyla duygularını yansıtmayı denemiştir. Söz konusu imajlardan biri de “ışık”tır. Şairin bu imajı kullanmasında çocukluğuna kadar uzanan bir hayal âleminin etkisi yer edinmektedir. Zira Tanpınar ilk olarak yıldızlı gecelerle, güneşli öğlen saatlerinin deniz üzerindeki etkisiyle çocukluğunda tanışır. Tanpınar bu imajı daha çok tabiatı tasvir ettiği olgunluk dönemi şiirlerinde kullanır. Tanpınar’ın şiir dünyasında ışık imajı, heyecan duyulan, dış dünyanın kapısının aralandığı ve iyimserliğin ön plana çıktığı şiirlerde kendisini hissettirir. Bu düşünceler ışığında bu çalışma, Tanpınar’ın şiirlerinde yaşamı çevreleyen, hayata iyimserlikle yaklaşan ve daha çok bir kadına/tabiata duyulan ilginin ışık imajıyla anlatılmasına yer verecektir.
Conference Presentations by Eren Yıldırım
X. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Krizler Çağının Toplumsal Halleri, 20-22 Sep, Galatasaray Üniversitesi / İstanbul, Dec 15, 2023
Eşkıyalık olgusu, Türkçe edebiyatta özellikle 1950 sonrasında yazarların rağbet ettiği temalar ar... more Eşkıyalık olgusu, Türkçe edebiyatta özellikle 1950 sonrasında yazarların rağbet ettiği temalar arasında yer alır. Olgunun 1950 sonrasındaki zaman diliminde nicelik olarak edebî üretimlere yansımasının nedeni de toplumcu-gerçekçi edebiyat anlayışının dönemin etkili düşünce yapısı arasında yer almasından kaynaklanmaktadır. Eşkıyalık olgusu üzerine kaleme alınan yazınlarda eşkıyalığın iki ana kuram üzerinde ilerlediği anlaşılır. Bunlardan ilki Eric Hobsbawm’ın eşkıyalığı sosyal bir zemine oturttuğu soylu/sosyal eşkıyalar, ikincisi ise bu görüşe itiraz eden ve eşkıyaları devletin merkezileşme sürecinde siyasal iktidarın yarattığı bir şiddet sarmalı olduğunu öne süren Karen Barkey’in “karşı-sosyal eşkıya”larıdır. Her iki düşünürün eşkıyalar üzerindeki bu ihtilafı Türkçe edebiyatta Yaşar Kemal ve Kemal Tahir’in kalemlerine çok daha önce yansımıştır.
ISPEC 7 th INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES & HUMANITIES 18-19 Sep, 2021 / MUŞ-TURKEY (THE PROCEEDINGS BOOK) https://www.ispecongress.org/books, 2021
Bu bildiri, hem bir meslek hem de yasa dışı bir oluşum olarak eşkıyalığın ortaya çıktığı ilk günd... more Bu bildiri, hem bir meslek hem de yasa dışı bir oluşum olarak eşkıyalığın ortaya çıktığı ilk günden bu güne değin geçen sürede kavramın altında yatan ayrışmayı, ötekileştirmeyi ve suça itilme durumunu kelimenin ilk aşamada etimolojik; daha sonra da semantik açıdan ele alınmasını ve 1950-1980 arası eşkıyalığı konu edinen romanlardan örnekler vererek olgunun etraflıca değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Sosyal bilimler adına çoğu kez ön yargılı bir bakış açısıyla/okumayla yaklaşılan ancak tarihî süreç içerisinde hızla mitosa dönüşen eşkıyaların adlandırılma sorunu ve bu adlandırma üzerinden devlet (ler)in olguya yaklaşımlarındaki tavrı tesadüf değildir. Buradan hareketle, kavramın dönem dönem zalimleşen/canavarlaşan mücrimler için kullanıldığı anlaşılırken dönem dönem de halk tarafından kahramanlık mertebesine yükseltilen suçlular için de kullanıldığı fark edilir. Ancak burada dikkati çeken önemli nokta, devlet (ler)in eşkıyalığı nasıl tanımladığı ve bu tanım üzerinden yasa dışında kalan bu kişilere karşı ne gibi politikalar/yaptırımlar uyguladığıdır. Çünkü kavrama yaklaşım aynı zamanda meşru şiddet kullanım hakkını elinde bulunduran meşru iktidarın eşkıyalarla mücadelesini de şekillendirmektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, "eşkıya" mefhumunun celâli adlandırmasıyla başlayan tartışmalı süreci levend, suhte, sekban, şaki, eşkıya, efe, mehkûm ve terörist olmaya kadar uzanan bir kavram kargaşasını kapsamaktadır. Türkçede eşkıya ile aynı anlama gelen-en azından edebiyat sahasında-"efe" kelimesinin daha meşru bir zemine çekilerek kutsallaştırılmasının nedeni bu bildiride açıklanması amaçlanan bir başka sorunu dile getirmeyi hedeflemektedir. Sözlük anlamlarının dışında bu kişilerin neden bedbaht oldukları, bahtı kara kişiler olarak tanımlandıkları ve yasanın dışında kalma hâlleri açıklanması amaçlanan bir başka sorunu irdelemektedir. Tüm bu bilgiler ışığında Türkçe başta olmak üzere kelimenin Kürtçe, İngilizce, Almanca ve İtalyancadaki karşılıklarına yer verilecek ve farklı coğrafyalarda eşkıyaların nasıl algılandıklarına değinilecektir.
Uploads
Papers by Eren Yıldırım
Kirişini Ustalar: Seymour Bir Giriş (1955) ve Franny ve Zooey (1961) başlıklı kitaplarında
yer alan bir anti-kahramandır. Seymour Glass, henüz otuz bir yaşındayken karısı Muriel’le
çıktığı Miami tatilinde kendisine ait silahla hayatına son verir ve kahramanın intiharı
okurun ilgisini çekmeye hâlâ devam eder. Bu yazı, kurgusal Glass ailesinin dâhi çocuğu
Seymour Glass’ın intiharını psikolojik otopsi tekniğiyle ele alarak istemli ölüm olayının
anlaşılmasını amaçlamaktadır. Psikolojik otopsi tekniği, intihar veya şüpheli ölüm olarak
nitelendirilen olguların aydınlatılmasında kullanılmakta ve arka planda bireyi intihara
sürükleyen motivasyonun belirlenmesini hedeflemektedir.
Conference Presentations by Eren Yıldırım
Kirişini Ustalar: Seymour Bir Giriş (1955) ve Franny ve Zooey (1961) başlıklı kitaplarında
yer alan bir anti-kahramandır. Seymour Glass, henüz otuz bir yaşındayken karısı Muriel’le
çıktığı Miami tatilinde kendisine ait silahla hayatına son verir ve kahramanın intiharı
okurun ilgisini çekmeye hâlâ devam eder. Bu yazı, kurgusal Glass ailesinin dâhi çocuğu
Seymour Glass’ın intiharını psikolojik otopsi tekniğiyle ele alarak istemli ölüm olayının
anlaşılmasını amaçlamaktadır. Psikolojik otopsi tekniği, intihar veya şüpheli ölüm olarak
nitelendirilen olguların aydınlatılmasında kullanılmakta ve arka planda bireyi intihara
sürükleyen motivasyonun belirlenmesini hedeflemektedir.