BİR ORTA ÇAĞ MAHKEMESİ: AFŞİN’İN YARGILANMASI - A MEDIEVAL COURT: THE TRIAL OF AFSHIN, 2024
Abbâsî Hilâfetinde görev alan önemli isimlerden Afşin (Haydar b. Kâvûs), katıldığı askerî faaliye... more Abbâsî Hilâfetinde görev alan önemli isimlerden Afşin (Haydar b. Kâvûs), katıldığı askerî faaliyetlerle adını tarihe yazdırmayı başarmış muzaffer bir komutandır. Afşin'in nesebi hakkında çeşitli görüşler olmakla birlikte, onun hakkında asıl merak edilen husus neden öldüğüdür. Zira uzun süre başarıyla hizmet ettiği Abbâsî Halifesi Mu'tasım tarafından tutuklanması, yargılanması ve yaklaşık bir sene hapiste kaldıktan sonra vefat etmesi birtakım şüpheleri daima beraberinde getirmiştir. Gençliğini Üsrûşene'de geçiren, babasıyla anlaşmazlık yaşadıktan sonra Bağdat'a gelen, Abbâsîlere iştirakinden sonra hilâfet adına önemli faaliyetlere katılan Afşin, merkezdeki otoritesini günden güne arttırmıştır. Hilâfet merkezinde elde ettiği gücü genişletmek arzusunda olan Afşin için en uygun yer Horasan gibi görünürken valilerin yarı bağımsız liderler gibi hareket etmeleri Türk komutanın bu husustaki arzularını kamçılamıştır. Ancak bu süre zarfında Afşin'in karşısına çıkan en büyük engel, kendisi henüz Irak'a gelmeden Abbâsî hilâfetinde yerleşmiş olan bürokratik sistem olmuştur. Bu sistemin en önemli parçalarından olan ve Afşin'in planlarını akamete uğratan Horasan valisi Abdullah b. Tâhir, onun tutuklanmasında öncü rol oynamıştır. Halifeye suikast iddiasıyla tutuklanan Afşin, tamamı Abdullah b. Tâhir'in yanlısı olan mahkeme heyetinin bir araya gelmesiyle yargılanmaya başlamıştır. İki Soğdlu adamın kırbaçlaması, küfür ifadeleri ihtiva eden bir kitabı olması, murdar et yediği, Üsrûşene halkının kendisine gayri İslâmî şekilde hitap etmesine izin vermesi, Mâzyâr b. Kârîn'i isyana teşvik etmesi ve sünnetsiz olduğu iddialarından mahkeme karşısına çıkmış, iddiaların hepsine tek tek yanıt vermiştir.
Afşin’e mahkemede yöneltilen soruların hemen tamamı dinî yargılar içermektedir. Siyasî suçlamayla tutuklanan bir adamın mürtedlikle itham edilmesi, mahkemedeki heyetin niyetini açıkça göstermektedir. Afşin herhangi şekilde dinden dönme suçlamasıyla tutuklanmamış, tutuklandığı suçlardan ise yargılanmamıştır. Şüphe yok ki buradaki tutarsız tavır, Abbâsî bürokrasisinin yüzleşmek istemediği Türk komutanların yükselişine engel olmamıştır. Afşin sonrası ortaya çıkan güç boşluğu yine Türk komutanlar tarafından doldurulmuş, özellikle Halife Mu’tasım sonrası Türkler idarede kontrolü bütünüyle ele almışlardır. Elbette bu süreçte yaşananlar yalnızca Üsrûşene’den Bağdat’a göç eden ve orada hayatını kaybeden sıradan bir adamın tarihi değildir. Afşin’in yaşamı, bir Orta çağ öyküsüdür. Onun yaşamı asırlar boyunca devam edecek olan Irak’ta Türk mevcudiyetinin simgesidir. Zira Afşin, İslâm hilâfetinde görev yaptığı süre zarfında elde ettiği zaferlerle kendisinden sonra Abbâsîlerde görev yapan çok sayıda Türk soylu kimseye örnek teşkil etmiştir. İşte tam da bundan dolayı gerek ilk siyasî faaliyetleri gerekse mahkeme sürecinde yaşadıklarına dair tüm kayıtlar tarihçi açısından sonraki dönemi anlamak açısından oldukça faydalı bilgiler sunmaktadır. Biz bu çalışmada, Afşin’in Abbâsî hilâfetindeki faaliyetleri, neden tutuklandığı ve kendisine yöneltilen suçlamalara nasıl cevap verdiği gibi sorulara yanıt arayarak hilâfet sancağı altında görev yapmış muzaffer bir komutanın hikâyesini mahkeme süreci üzerinden aktaracağız.
Afshin (Haydar b. Kāwūs), one of the most important figures in the ‘Abbasid Caliphate, is a victorious commander who made his name in history with his military activities. Although there are differing views regarding Afshin’s lineage, the more intriguing aspect of his life is his cause of death. His arrest, trial, and death after nearly a year in prison on the orders of the Abbasid Caliph Mu’tasim, whom he had served successfully for a long time, have always raised some doubts. Afshin, who spent his youth in Oshrūsana, came to Baghdad after falling out with his father and, after joining the ‘Abbasids, took part in important activities on behalf of the caliphate, increasing his authority at the center day by day. While Khorāsān seemed to be the most suitable place for Afshin, who wanted to expand the power he had gained in the caliphate center, the fact that the governors acted like semi-independent leaders stimulated the Turkish commander’s desires in this regard. During this period, the Turkish commander found the bureaucratic system established in the ‘Abbasid caliphate the biggest obstacle against himself. Abd Allāh b. Tāhir, the governor of Khorasan, who was one of the most important parts of this system and interfered with Afshin’s plans, played a leading role in getting him arrested. Afshin, who was arrested for allegedly preparing to assassinate the caliph, started being put on trial by the assembly of the court board, all of whom were in favor of Abd Allāh b. Tāhir. He appeared before the court on the charges that he had two Sogdians whipped, that he had a book containing blasphemous expressions, that he ate unclean meat, that he allowed the people of Oshrūsana to address him with non-Islamic epithets, that he incited Māzyār b. Kārīn to revolt and that he was uncircumcised, and he defended himself against all of them.
Almost all of the questions put to Afshin in court are in religious context. The fact that a person arrested on political charges was tried for apostasy and not on the grounds for his arrest indicates that the court board intended to punish Afshin in any case. Afshin was not arrested on any charge of apostasy and was not tried for the offenses for which he was arrested. On the other hand, the ‘Abbasid bureaucracy’s efforts to prevent the rise of Turkish commanders, embodied in this obviously deliberate attitude of the court, were unsuccessful. The power gap that emerged after Afshin was again filled by Turkish commanders, and especially after caliph Mu’tasim, the Turks completely took control of the administration. Of course, what happened in this process is not just the history of an ordinary man who migrated from Oshrūsana to Baghdad and lost his life there. Afshin’s life is a medieval story. His life symbolizes the Turkish presence in Iraq that will last for centuries. With the victories he achieved during his tenure in the Islamic Caliphate, Afshin set an example for many Turks who served under the ‘Abbasids after him. For this very reason, all the records of both his initial political activities and his experiences during the trial provide the historian with very useful information for understanding the later period. In this study, we will quote the story of a victorious commander who served under the Caliphate standard through the judicial process by seeking answers to questions such as Afshin’s activities in the ‘Abbasid Caliphate, why he was arrested, and how he responded to the accusations against him.
Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi (ATAD), Yıl 2023,, 2023
Türkler tarih boyunca muhtelif coğrafyalarda bulunmuş ve bu coğrafyalarda siyasi, kültürel, dini,... more Türkler tarih boyunca muhtelif coğrafyalarda bulunmuş ve bu coğrafyalarda siyasi, kültürel, dini, iktisadi ve askerî bakımdan iz bırakmışlardır. Türklerin gulâm1 olarak Irak’a sistemli şekilde ilk gelişleri Abbâsî hilafetinin idaresinde olurken bu durum Irak’ı idare eden Büveyhî Dönemi’nde de devam etmiştir. (945- 1055). Müizzüddevle Dönemi’nden itibaren (945- 967) orduda varlığını güçlü şekilde hissettirmiş olan Türkler, Sebük Tegin gibi önemli bir lider çıkartmayı başarmışlardı. Müizzüddevle ile birlikte Irak’a gelmiş olan Sebük Tegin, onun döneminde hâciblik2 ve sipehsâlârlık3 görevlerinde bulunmuş, yine aynı dönemde devlet idaresinde emîrin ortaklarından biri hâline gelmişti. Sebük Tegin’in yükselişine paralel olarak Türkler de Büveyhî Devleti’nde çeşitli görevler üstlenirken, Müizzüddevle’nin hayatını kaybetmesi tüm dengeleri kısa sürede değiştirdi. Devletin yeni idarecisi Bahtiyar İzzüddevle Türklerle anlaşamadığı için bir süre sürüncemede devam eden ilişkiler nihayetinde çatışmaya dönüştü. Bu çatışmalar esnasında etrafına Deylemlileri alan emîr, Türkler açısından bölgenin kaderinin bir süreliğine de olsa değişmesine neden oldu. Biz de bu bilgilerden yola çıkarak Türklerin Büveyhî liderlerinden Bahtiyâr İzzüddevle Dönemi’ndeki durumlarını kronolojik bir biçimde aktardık. Çalışmanın maksadı Bahtiyar İzzüddevle Dönemi’nde görev almış, Türklerin faaliyetlerini göstermek ve izah etmektir.
Throughout the history, Turks have lived in various regions and left their marks in these regions regarding political, cultural, religious, economic, and military matters. The first systematic arrival of the Turks in Iraq as ghulāms was experienced under the ‘Abbāsid Caliphate; this situation continued during the era of the Būyids dominating Iraq (945-1055). Having made their presence felt powerfully in the army since the Mu’izz al-Dawla period (945-967), the Turks succeeded in bringing an essential leader like Sabuk Takin to the forefront. Sabuk Takin, who arrived in Iraq with Mu’izz al-Dawla, served as ḥājib and sipāhsālār during his reign and became one of the partners of the amir in the state administration in the same period. While the Turks held various offices in the Būyids State in parallel with the rising of Sabuk Takin, the death of Mu’izz al-Dawla disturbed all the balance in a short time. Because the new ruler of the state, Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, could not concur with the Turks, the relations, which dragged on for a while, eventually turned into a conflict. The amir, during this conflict, gathered the people of Daylam around him and, though temporarily, caused a change in the region's fate from the Turkish perspective. Guided by this information, we chronologically cited the case of the Turks during the term of Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, one of the amirs of Būyids. The purpose of the study is to show and explain the doings of the Turks who took charge in the Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla period.
The Conquest of Khorasan by the Ghaznavids According to the Letter of Mahmūd of Ghazni to the Caliph Al- Qâdir-Bi’llāh, 2023
In this study, in the light of the letter sent by Sultan Mahmûd, who ascended the throne of Ghazn... more In this study, in the light of the letter sent by Sultan Mahmûd, who ascended the throne of Ghazni after the death of Sebüktekin, to the Caliph al-Qādir Bi’llāh, the issue of taking Khorasan from the Sāmānids has been examined. The letter can be divided into four parts of content; in the first part, praise to the creator; in the second part, the reason for the Khorasan campaign; in the third part, the details of the battle; and in the fourth part, the results of the victory are conveyed. In this article, examples from all sections of the letter are cited in the form of passages. The passages expressed were compared with the other sources of the period, and in this way, the differences between the sources were tried to be obtained. By reviewing this record, which is of diplomatic content, it is possible to understand better the struggle for dominance over Khorasan between Ghaznavids and Sāmānids. In addition, some examples of the religious, historical, and political aspects of Sultan Mahmûd are also given through the passages quoted.
Devlet ve milletlerin yaşattıkları en büyük miraslardan biri olarak kabul edilen dil sadece kültü... more Devlet ve milletlerin yaşattıkları en büyük miraslardan biri olarak kabul edilen dil sadece kültürel bir olgu değil, aynı zamanda siyasi bir yapıyı da teşkil etmektedir. Devlete de adını veren Babür Şah tarafından 1526 yılında kurulan Babürlülerde dil meselesi daima tartışmalı bir konu olmuştur. İçerisinde bulunduğu coğrafya gereği Safeviler ve Hindular ile iç içe yaşamış bu Türk kavmi, zamanla onların dillerinden de etkilenmiştir. Özellikle Ekber ve Cihangir döneminde yaşanan sosyo-kültürel değişim saray ve çevresinde yaşamı derinden etkilemiş ve bunun bir sonucu olarak köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Makalede Babürlü devletinin ilk kurulduğu dönemden itibaren kullandığı diller ve sonraki dönemde yaşanan etkileşimlerin özellikle Cihangir döneminde diller üzerindeki etkileri tartışılmıştır.
İmâdeddîn Zengî’nin Musul Valiliği Öncesi Hayatı ve Faaliyetleri, 2022
PhD., Independent Researcher, Türkiye. ustaca kullanmıştır. Biz bu çalışmada, bugüne kadar İmâded... more PhD., Independent Researcher, Türkiye. ustaca kullanmıştır. Biz bu çalışmada, bugüne kadar İmâdeddîn Zengî hakkında yapılan çalışmalardan farklı olarak, Türkmen emîrin gençlik dönemini ilgili kaynaklardan aktarmaya çalıştık. Kronolojik sıra esas alınarak kaleme alınan makale, Zengî'nin çocukluk çağlarından başlayıp Musul yönetimine atandığı güne dek sürmektedir.
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi
The Buwayhids, ruled from the southern shores of the Caspian to Kirman, from Al Jazeera to Oman, ... more The Buwayhids, ruled from the southern shores of the Caspian to Kirman, from Al Jazeera to Oman, in the 10th and 11th centuries, did not get the attention they deserved among contemporary historians. Although there are various reasons for this situation, the scarcity of references on the Buwayhids history makes historians’ writing on this subject important for us inevitably. Cûzcânî is also one of the historians who provide relevant information about the subject. Although the information about the Buwayhids is mainly summary in the work of Ṭabaḳāt-ı Naṣırī by Cûzcânî, one of the 13th-century historians, most of this information requires confirmation. The historian, who examines the historical events related to the Buwayhids under seven titles in total, sometimes confuses the names and sometimes uses explicitly wrong expressions about the events. In this study, the information conveyed in Ṭabaḳāt-ı Naṣırī was evaluated by comparing them with the quotations and comments made from the ...
BİR ORTA ÇAĞ MAHKEMESİ: AFŞİN’İN YARGILANMASI - A MEDIEVAL COURT: THE TRIAL OF AFSHIN, 2024
Abbâsî Hilâfetinde görev alan önemli isimlerden Afşin (Haydar b. Kâvûs), katıldığı askerî faaliye... more Abbâsî Hilâfetinde görev alan önemli isimlerden Afşin (Haydar b. Kâvûs), katıldığı askerî faaliyetlerle adını tarihe yazdırmayı başarmış muzaffer bir komutandır. Afşin'in nesebi hakkında çeşitli görüşler olmakla birlikte, onun hakkında asıl merak edilen husus neden öldüğüdür. Zira uzun süre başarıyla hizmet ettiği Abbâsî Halifesi Mu'tasım tarafından tutuklanması, yargılanması ve yaklaşık bir sene hapiste kaldıktan sonra vefat etmesi birtakım şüpheleri daima beraberinde getirmiştir. Gençliğini Üsrûşene'de geçiren, babasıyla anlaşmazlık yaşadıktan sonra Bağdat'a gelen, Abbâsîlere iştirakinden sonra hilâfet adına önemli faaliyetlere katılan Afşin, merkezdeki otoritesini günden güne arttırmıştır. Hilâfet merkezinde elde ettiği gücü genişletmek arzusunda olan Afşin için en uygun yer Horasan gibi görünürken valilerin yarı bağımsız liderler gibi hareket etmeleri Türk komutanın bu husustaki arzularını kamçılamıştır. Ancak bu süre zarfında Afşin'in karşısına çıkan en büyük engel, kendisi henüz Irak'a gelmeden Abbâsî hilâfetinde yerleşmiş olan bürokratik sistem olmuştur. Bu sistemin en önemli parçalarından olan ve Afşin'in planlarını akamete uğratan Horasan valisi Abdullah b. Tâhir, onun tutuklanmasında öncü rol oynamıştır. Halifeye suikast iddiasıyla tutuklanan Afşin, tamamı Abdullah b. Tâhir'in yanlısı olan mahkeme heyetinin bir araya gelmesiyle yargılanmaya başlamıştır. İki Soğdlu adamın kırbaçlaması, küfür ifadeleri ihtiva eden bir kitabı olması, murdar et yediği, Üsrûşene halkının kendisine gayri İslâmî şekilde hitap etmesine izin vermesi, Mâzyâr b. Kârîn'i isyana teşvik etmesi ve sünnetsiz olduğu iddialarından mahkeme karşısına çıkmış, iddiaların hepsine tek tek yanıt vermiştir.
Afşin’e mahkemede yöneltilen soruların hemen tamamı dinî yargılar içermektedir. Siyasî suçlamayla tutuklanan bir adamın mürtedlikle itham edilmesi, mahkemedeki heyetin niyetini açıkça göstermektedir. Afşin herhangi şekilde dinden dönme suçlamasıyla tutuklanmamış, tutuklandığı suçlardan ise yargılanmamıştır. Şüphe yok ki buradaki tutarsız tavır, Abbâsî bürokrasisinin yüzleşmek istemediği Türk komutanların yükselişine engel olmamıştır. Afşin sonrası ortaya çıkan güç boşluğu yine Türk komutanlar tarafından doldurulmuş, özellikle Halife Mu’tasım sonrası Türkler idarede kontrolü bütünüyle ele almışlardır. Elbette bu süreçte yaşananlar yalnızca Üsrûşene’den Bağdat’a göç eden ve orada hayatını kaybeden sıradan bir adamın tarihi değildir. Afşin’in yaşamı, bir Orta çağ öyküsüdür. Onun yaşamı asırlar boyunca devam edecek olan Irak’ta Türk mevcudiyetinin simgesidir. Zira Afşin, İslâm hilâfetinde görev yaptığı süre zarfında elde ettiği zaferlerle kendisinden sonra Abbâsîlerde görev yapan çok sayıda Türk soylu kimseye örnek teşkil etmiştir. İşte tam da bundan dolayı gerek ilk siyasî faaliyetleri gerekse mahkeme sürecinde yaşadıklarına dair tüm kayıtlar tarihçi açısından sonraki dönemi anlamak açısından oldukça faydalı bilgiler sunmaktadır. Biz bu çalışmada, Afşin’in Abbâsî hilâfetindeki faaliyetleri, neden tutuklandığı ve kendisine yöneltilen suçlamalara nasıl cevap verdiği gibi sorulara yanıt arayarak hilâfet sancağı altında görev yapmış muzaffer bir komutanın hikâyesini mahkeme süreci üzerinden aktaracağız.
Afshin (Haydar b. Kāwūs), one of the most important figures in the ‘Abbasid Caliphate, is a victorious commander who made his name in history with his military activities. Although there are differing views regarding Afshin’s lineage, the more intriguing aspect of his life is his cause of death. His arrest, trial, and death after nearly a year in prison on the orders of the Abbasid Caliph Mu’tasim, whom he had served successfully for a long time, have always raised some doubts. Afshin, who spent his youth in Oshrūsana, came to Baghdad after falling out with his father and, after joining the ‘Abbasids, took part in important activities on behalf of the caliphate, increasing his authority at the center day by day. While Khorāsān seemed to be the most suitable place for Afshin, who wanted to expand the power he had gained in the caliphate center, the fact that the governors acted like semi-independent leaders stimulated the Turkish commander’s desires in this regard. During this period, the Turkish commander found the bureaucratic system established in the ‘Abbasid caliphate the biggest obstacle against himself. Abd Allāh b. Tāhir, the governor of Khorasan, who was one of the most important parts of this system and interfered with Afshin’s plans, played a leading role in getting him arrested. Afshin, who was arrested for allegedly preparing to assassinate the caliph, started being put on trial by the assembly of the court board, all of whom were in favor of Abd Allāh b. Tāhir. He appeared before the court on the charges that he had two Sogdians whipped, that he had a book containing blasphemous expressions, that he ate unclean meat, that he allowed the people of Oshrūsana to address him with non-Islamic epithets, that he incited Māzyār b. Kārīn to revolt and that he was uncircumcised, and he defended himself against all of them.
Almost all of the questions put to Afshin in court are in religious context. The fact that a person arrested on political charges was tried for apostasy and not on the grounds for his arrest indicates that the court board intended to punish Afshin in any case. Afshin was not arrested on any charge of apostasy and was not tried for the offenses for which he was arrested. On the other hand, the ‘Abbasid bureaucracy’s efforts to prevent the rise of Turkish commanders, embodied in this obviously deliberate attitude of the court, were unsuccessful. The power gap that emerged after Afshin was again filled by Turkish commanders, and especially after caliph Mu’tasim, the Turks completely took control of the administration. Of course, what happened in this process is not just the history of an ordinary man who migrated from Oshrūsana to Baghdad and lost his life there. Afshin’s life is a medieval story. His life symbolizes the Turkish presence in Iraq that will last for centuries. With the victories he achieved during his tenure in the Islamic Caliphate, Afshin set an example for many Turks who served under the ‘Abbasids after him. For this very reason, all the records of both his initial political activities and his experiences during the trial provide the historian with very useful information for understanding the later period. In this study, we will quote the story of a victorious commander who served under the Caliphate standard through the judicial process by seeking answers to questions such as Afshin’s activities in the ‘Abbasid Caliphate, why he was arrested, and how he responded to the accusations against him.
Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi (ATAD), Yıl 2023,, 2023
Türkler tarih boyunca muhtelif coğrafyalarda bulunmuş ve bu coğrafyalarda siyasi, kültürel, dini,... more Türkler tarih boyunca muhtelif coğrafyalarda bulunmuş ve bu coğrafyalarda siyasi, kültürel, dini, iktisadi ve askerî bakımdan iz bırakmışlardır. Türklerin gulâm1 olarak Irak’a sistemli şekilde ilk gelişleri Abbâsî hilafetinin idaresinde olurken bu durum Irak’ı idare eden Büveyhî Dönemi’nde de devam etmiştir. (945- 1055). Müizzüddevle Dönemi’nden itibaren (945- 967) orduda varlığını güçlü şekilde hissettirmiş olan Türkler, Sebük Tegin gibi önemli bir lider çıkartmayı başarmışlardı. Müizzüddevle ile birlikte Irak’a gelmiş olan Sebük Tegin, onun döneminde hâciblik2 ve sipehsâlârlık3 görevlerinde bulunmuş, yine aynı dönemde devlet idaresinde emîrin ortaklarından biri hâline gelmişti. Sebük Tegin’in yükselişine paralel olarak Türkler de Büveyhî Devleti’nde çeşitli görevler üstlenirken, Müizzüddevle’nin hayatını kaybetmesi tüm dengeleri kısa sürede değiştirdi. Devletin yeni idarecisi Bahtiyar İzzüddevle Türklerle anlaşamadığı için bir süre sürüncemede devam eden ilişkiler nihayetinde çatışmaya dönüştü. Bu çatışmalar esnasında etrafına Deylemlileri alan emîr, Türkler açısından bölgenin kaderinin bir süreliğine de olsa değişmesine neden oldu. Biz de bu bilgilerden yola çıkarak Türklerin Büveyhî liderlerinden Bahtiyâr İzzüddevle Dönemi’ndeki durumlarını kronolojik bir biçimde aktardık. Çalışmanın maksadı Bahtiyar İzzüddevle Dönemi’nde görev almış, Türklerin faaliyetlerini göstermek ve izah etmektir.
Throughout the history, Turks have lived in various regions and left their marks in these regions regarding political, cultural, religious, economic, and military matters. The first systematic arrival of the Turks in Iraq as ghulāms was experienced under the ‘Abbāsid Caliphate; this situation continued during the era of the Būyids dominating Iraq (945-1055). Having made their presence felt powerfully in the army since the Mu’izz al-Dawla period (945-967), the Turks succeeded in bringing an essential leader like Sabuk Takin to the forefront. Sabuk Takin, who arrived in Iraq with Mu’izz al-Dawla, served as ḥājib and sipāhsālār during his reign and became one of the partners of the amir in the state administration in the same period. While the Turks held various offices in the Būyids State in parallel with the rising of Sabuk Takin, the death of Mu’izz al-Dawla disturbed all the balance in a short time. Because the new ruler of the state, Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, could not concur with the Turks, the relations, which dragged on for a while, eventually turned into a conflict. The amir, during this conflict, gathered the people of Daylam around him and, though temporarily, caused a change in the region's fate from the Turkish perspective. Guided by this information, we chronologically cited the case of the Turks during the term of Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, one of the amirs of Būyids. The purpose of the study is to show and explain the doings of the Turks who took charge in the Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla period.
The Conquest of Khorasan by the Ghaznavids According to the Letter of Mahmūd of Ghazni to the Caliph Al- Qâdir-Bi’llāh, 2023
In this study, in the light of the letter sent by Sultan Mahmûd, who ascended the throne of Ghazn... more In this study, in the light of the letter sent by Sultan Mahmûd, who ascended the throne of Ghazni after the death of Sebüktekin, to the Caliph al-Qādir Bi’llāh, the issue of taking Khorasan from the Sāmānids has been examined. The letter can be divided into four parts of content; in the first part, praise to the creator; in the second part, the reason for the Khorasan campaign; in the third part, the details of the battle; and in the fourth part, the results of the victory are conveyed. In this article, examples from all sections of the letter are cited in the form of passages. The passages expressed were compared with the other sources of the period, and in this way, the differences between the sources were tried to be obtained. By reviewing this record, which is of diplomatic content, it is possible to understand better the struggle for dominance over Khorasan between Ghaznavids and Sāmānids. In addition, some examples of the religious, historical, and political aspects of Sultan Mahmûd are also given through the passages quoted.
Devlet ve milletlerin yaşattıkları en büyük miraslardan biri olarak kabul edilen dil sadece kültü... more Devlet ve milletlerin yaşattıkları en büyük miraslardan biri olarak kabul edilen dil sadece kültürel bir olgu değil, aynı zamanda siyasi bir yapıyı da teşkil etmektedir. Devlete de adını veren Babür Şah tarafından 1526 yılında kurulan Babürlülerde dil meselesi daima tartışmalı bir konu olmuştur. İçerisinde bulunduğu coğrafya gereği Safeviler ve Hindular ile iç içe yaşamış bu Türk kavmi, zamanla onların dillerinden de etkilenmiştir. Özellikle Ekber ve Cihangir döneminde yaşanan sosyo-kültürel değişim saray ve çevresinde yaşamı derinden etkilemiş ve bunun bir sonucu olarak köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Makalede Babürlü devletinin ilk kurulduğu dönemden itibaren kullandığı diller ve sonraki dönemde yaşanan etkileşimlerin özellikle Cihangir döneminde diller üzerindeki etkileri tartışılmıştır.
İmâdeddîn Zengî’nin Musul Valiliği Öncesi Hayatı ve Faaliyetleri, 2022
PhD., Independent Researcher, Türkiye. ustaca kullanmıştır. Biz bu çalışmada, bugüne kadar İmâded... more PhD., Independent Researcher, Türkiye. ustaca kullanmıştır. Biz bu çalışmada, bugüne kadar İmâdeddîn Zengî hakkında yapılan çalışmalardan farklı olarak, Türkmen emîrin gençlik dönemini ilgili kaynaklardan aktarmaya çalıştık. Kronolojik sıra esas alınarak kaleme alınan makale, Zengî'nin çocukluk çağlarından başlayıp Musul yönetimine atandığı güne dek sürmektedir.
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi
The Buwayhids, ruled from the southern shores of the Caspian to Kirman, from Al Jazeera to Oman, ... more The Buwayhids, ruled from the southern shores of the Caspian to Kirman, from Al Jazeera to Oman, in the 10th and 11th centuries, did not get the attention they deserved among contemporary historians. Although there are various reasons for this situation, the scarcity of references on the Buwayhids history makes historians’ writing on this subject important for us inevitably. Cûzcânî is also one of the historians who provide relevant information about the subject. Although the information about the Buwayhids is mainly summary in the work of Ṭabaḳāt-ı Naṣırī by Cûzcânî, one of the 13th-century historians, most of this information requires confirmation. The historian, who examines the historical events related to the Buwayhids under seven titles in total, sometimes confuses the names and sometimes uses explicitly wrong expressions about the events. In this study, the information conveyed in Ṭabaḳāt-ı Naṣırī was evaluated by comparing them with the quotations and comments made from the ...
Uploads
Papers by Emre Ömür
Afşin’e mahkemede yöneltilen soruların hemen tamamı dinî yargılar içermektedir. Siyasî suçlamayla tutuklanan bir adamın mürtedlikle itham edilmesi, mahkemedeki heyetin niyetini açıkça göstermektedir. Afşin herhangi şekilde dinden dönme suçlamasıyla tutuklanmamış, tutuklandığı suçlardan ise yargılanmamıştır. Şüphe yok ki buradaki tutarsız tavır, Abbâsî bürokrasisinin yüzleşmek istemediği Türk komutanların yükselişine engel olmamıştır. Afşin sonrası ortaya çıkan güç boşluğu yine Türk komutanlar tarafından doldurulmuş, özellikle Halife Mu’tasım sonrası Türkler idarede kontrolü bütünüyle ele almışlardır. Elbette bu süreçte yaşananlar yalnızca Üsrûşene’den Bağdat’a göç eden ve orada hayatını kaybeden sıradan bir adamın tarihi değildir. Afşin’in yaşamı, bir Orta çağ öyküsüdür. Onun yaşamı asırlar boyunca devam edecek olan Irak’ta Türk mevcudiyetinin simgesidir.
Zira Afşin, İslâm hilâfetinde görev yaptığı süre zarfında elde ettiği zaferlerle kendisinden sonra Abbâsîlerde görev yapan çok sayıda Türk soylu kimseye örnek teşkil etmiştir. İşte tam da bundan dolayı gerek ilk siyasî faaliyetleri gerekse mahkeme sürecinde yaşadıklarına dair tüm kayıtlar tarihçi açısından sonraki dönemi anlamak açısından oldukça faydalı bilgiler sunmaktadır. Biz bu çalışmada, Afşin’in Abbâsî hilâfetindeki faaliyetleri, neden tutuklandığı ve kendisine yöneltilen suçlamalara nasıl cevap verdiği gibi sorulara yanıt arayarak hilâfet sancağı altında görev yapmış muzaffer bir komutanın hikâyesini mahkeme süreci üzerinden aktaracağız.
Afshin (Haydar b. Kāwūs), one of the most important figures in the ‘Abbasid Caliphate, is a victorious commander who made his name in history with his military activities. Although there are differing views regarding Afshin’s lineage, the more intriguing aspect of his life is his cause of death. His arrest, trial, and death after nearly a year in prison on the orders of the Abbasid Caliph Mu’tasim, whom he had served successfully for a long time, have always raised some doubts. Afshin, who spent his youth in Oshrūsana, came to Baghdad after falling out with his father and, after joining the ‘Abbasids, took part in important activities on behalf of the caliphate, increasing his authority at the center day by day. While Khorāsān seemed to be the most suitable place for Afshin, who wanted to expand the power he had gained in the caliphate center, the fact that the governors acted like semi-independent leaders stimulated the Turkish commander’s desires in this regard. During this period, the Turkish commander found the bureaucratic system established in the ‘Abbasid caliphate the biggest obstacle against himself. Abd Allāh b. Tāhir, the governor of Khorasan, who was one of the most important parts of this system and interfered with Afshin’s plans, played a leading role in getting him arrested. Afshin, who was arrested for allegedly preparing to assassinate the caliph, started being put on trial by the assembly of the court board, all of whom were in favor of Abd Allāh b. Tāhir. He appeared before the court on the charges that he had two Sogdians whipped, that he had a book containing blasphemous expressions, that he ate unclean meat, that he allowed the people of Oshrūsana to address him with non-Islamic epithets, that he incited Māzyār b. Kārīn to revolt and that he was uncircumcised, and he defended himself against all of them.
Almost all of the questions put to Afshin in court are in religious context. The fact that a person arrested on political charges was tried for apostasy and not on the grounds for his arrest indicates that the court board intended to punish Afshin in any case. Afshin was not arrested on any charge of apostasy and was not tried for the offenses for which he was arrested. On the other hand, the ‘Abbasid bureaucracy’s efforts to prevent the rise of Turkish commanders, embodied in this obviously deliberate attitude of the court, were unsuccessful. The power gap that emerged after Afshin was again filled by Turkish commanders, and especially after caliph Mu’tasim, the Turks completely took control of the administration. Of course, what happened in this process is not just the history of an ordinary man who migrated from Oshrūsana to Baghdad and lost his life there. Afshin’s life is a medieval story.
His life symbolizes the Turkish presence in Iraq that will last for centuries. With the victories he achieved during his tenure in the Islamic Caliphate, Afshin set an example for many Turks who served under the ‘Abbasids after him. For this very reason, all the records of both his initial political activities and his experiences during the trial provide the historian with very useful information for understanding the later period. In this study, we will quote the story of a victorious commander who served under the Caliphate standard through the judicial process by seeking answers to questions such as Afshin’s activities in the ‘Abbasid Caliphate, why he was arrested, and how he responded to the accusations against him.
Devletin yeni idarecisi Bahtiyar İzzüddevle Türklerle anlaşamadığı için bir süre sürüncemede devam eden ilişkiler nihayetinde çatışmaya dönüştü. Bu çatışmalar esnasında etrafına Deylemlileri alan emîr, Türkler açısından bölgenin kaderinin bir süreliğine de olsa değişmesine neden oldu. Biz de bu bilgilerden yola çıkarak Türklerin Büveyhî liderlerinden Bahtiyâr İzzüddevle Dönemi’ndeki durumlarını kronolojik bir biçimde aktardık. Çalışmanın maksadı Bahtiyar İzzüddevle Dönemi’nde görev almış, Türklerin faaliyetlerini göstermek ve izah etmektir.
Throughout the history, Turks have lived in various regions and left their marks in these regions regarding political, cultural, religious, economic, and military matters. The first systematic arrival of the Turks in Iraq as ghulāms was experienced under the ‘Abbāsid Caliphate; this situation continued during the era of the Būyids dominating Iraq (945-1055). Having made their presence felt powerfully in the army since the Mu’izz al-Dawla period (945-967), the Turks succeeded in bringing an essential leader like Sabuk Takin to the forefront. Sabuk Takin, who arrived in Iraq with Mu’izz al-Dawla, served as ḥājib and sipāhsālār during his reign and became one of the partners of the amir in the state administration in the same period. While the Turks held various offices in the Būyids State in parallel with the rising of Sabuk Takin, the death of Mu’izz al-Dawla disturbed all the balance in a short time. Because the new ruler of the state, Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, could not concur with the Turks, the relations, which dragged on for a while, eventually turned into a conflict. The amir, during this conflict, gathered the people of Daylam around him and, though temporarily, caused a change in the region's fate from the Turkish perspective. Guided by this information, we chronologically cited the case of the Turks during the term of Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, one of the amirs of Būyids. The purpose of the study is to show and explain the doings of the Turks who took charge in the Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla period.
Books by Emre Ömür
Afşin’e mahkemede yöneltilen soruların hemen tamamı dinî yargılar içermektedir. Siyasî suçlamayla tutuklanan bir adamın mürtedlikle itham edilmesi, mahkemedeki heyetin niyetini açıkça göstermektedir. Afşin herhangi şekilde dinden dönme suçlamasıyla tutuklanmamış, tutuklandığı suçlardan ise yargılanmamıştır. Şüphe yok ki buradaki tutarsız tavır, Abbâsî bürokrasisinin yüzleşmek istemediği Türk komutanların yükselişine engel olmamıştır. Afşin sonrası ortaya çıkan güç boşluğu yine Türk komutanlar tarafından doldurulmuş, özellikle Halife Mu’tasım sonrası Türkler idarede kontrolü bütünüyle ele almışlardır. Elbette bu süreçte yaşananlar yalnızca Üsrûşene’den Bağdat’a göç eden ve orada hayatını kaybeden sıradan bir adamın tarihi değildir. Afşin’in yaşamı, bir Orta çağ öyküsüdür. Onun yaşamı asırlar boyunca devam edecek olan Irak’ta Türk mevcudiyetinin simgesidir.
Zira Afşin, İslâm hilâfetinde görev yaptığı süre zarfında elde ettiği zaferlerle kendisinden sonra Abbâsîlerde görev yapan çok sayıda Türk soylu kimseye örnek teşkil etmiştir. İşte tam da bundan dolayı gerek ilk siyasî faaliyetleri gerekse mahkeme sürecinde yaşadıklarına dair tüm kayıtlar tarihçi açısından sonraki dönemi anlamak açısından oldukça faydalı bilgiler sunmaktadır. Biz bu çalışmada, Afşin’in Abbâsî hilâfetindeki faaliyetleri, neden tutuklandığı ve kendisine yöneltilen suçlamalara nasıl cevap verdiği gibi sorulara yanıt arayarak hilâfet sancağı altında görev yapmış muzaffer bir komutanın hikâyesini mahkeme süreci üzerinden aktaracağız.
Afshin (Haydar b. Kāwūs), one of the most important figures in the ‘Abbasid Caliphate, is a victorious commander who made his name in history with his military activities. Although there are differing views regarding Afshin’s lineage, the more intriguing aspect of his life is his cause of death. His arrest, trial, and death after nearly a year in prison on the orders of the Abbasid Caliph Mu’tasim, whom he had served successfully for a long time, have always raised some doubts. Afshin, who spent his youth in Oshrūsana, came to Baghdad after falling out with his father and, after joining the ‘Abbasids, took part in important activities on behalf of the caliphate, increasing his authority at the center day by day. While Khorāsān seemed to be the most suitable place for Afshin, who wanted to expand the power he had gained in the caliphate center, the fact that the governors acted like semi-independent leaders stimulated the Turkish commander’s desires in this regard. During this period, the Turkish commander found the bureaucratic system established in the ‘Abbasid caliphate the biggest obstacle against himself. Abd Allāh b. Tāhir, the governor of Khorasan, who was one of the most important parts of this system and interfered with Afshin’s plans, played a leading role in getting him arrested. Afshin, who was arrested for allegedly preparing to assassinate the caliph, started being put on trial by the assembly of the court board, all of whom were in favor of Abd Allāh b. Tāhir. He appeared before the court on the charges that he had two Sogdians whipped, that he had a book containing blasphemous expressions, that he ate unclean meat, that he allowed the people of Oshrūsana to address him with non-Islamic epithets, that he incited Māzyār b. Kārīn to revolt and that he was uncircumcised, and he defended himself against all of them.
Almost all of the questions put to Afshin in court are in religious context. The fact that a person arrested on political charges was tried for apostasy and not on the grounds for his arrest indicates that the court board intended to punish Afshin in any case. Afshin was not arrested on any charge of apostasy and was not tried for the offenses for which he was arrested. On the other hand, the ‘Abbasid bureaucracy’s efforts to prevent the rise of Turkish commanders, embodied in this obviously deliberate attitude of the court, were unsuccessful. The power gap that emerged after Afshin was again filled by Turkish commanders, and especially after caliph Mu’tasim, the Turks completely took control of the administration. Of course, what happened in this process is not just the history of an ordinary man who migrated from Oshrūsana to Baghdad and lost his life there. Afshin’s life is a medieval story.
His life symbolizes the Turkish presence in Iraq that will last for centuries. With the victories he achieved during his tenure in the Islamic Caliphate, Afshin set an example for many Turks who served under the ‘Abbasids after him. For this very reason, all the records of both his initial political activities and his experiences during the trial provide the historian with very useful information for understanding the later period. In this study, we will quote the story of a victorious commander who served under the Caliphate standard through the judicial process by seeking answers to questions such as Afshin’s activities in the ‘Abbasid Caliphate, why he was arrested, and how he responded to the accusations against him.
Devletin yeni idarecisi Bahtiyar İzzüddevle Türklerle anlaşamadığı için bir süre sürüncemede devam eden ilişkiler nihayetinde çatışmaya dönüştü. Bu çatışmalar esnasında etrafına Deylemlileri alan emîr, Türkler açısından bölgenin kaderinin bir süreliğine de olsa değişmesine neden oldu. Biz de bu bilgilerden yola çıkarak Türklerin Büveyhî liderlerinden Bahtiyâr İzzüddevle Dönemi’ndeki durumlarını kronolojik bir biçimde aktardık. Çalışmanın maksadı Bahtiyar İzzüddevle Dönemi’nde görev almış, Türklerin faaliyetlerini göstermek ve izah etmektir.
Throughout the history, Turks have lived in various regions and left their marks in these regions regarding political, cultural, religious, economic, and military matters. The first systematic arrival of the Turks in Iraq as ghulāms was experienced under the ‘Abbāsid Caliphate; this situation continued during the era of the Būyids dominating Iraq (945-1055). Having made their presence felt powerfully in the army since the Mu’izz al-Dawla period (945-967), the Turks succeeded in bringing an essential leader like Sabuk Takin to the forefront. Sabuk Takin, who arrived in Iraq with Mu’izz al-Dawla, served as ḥājib and sipāhsālār during his reign and became one of the partners of the amir in the state administration in the same period. While the Turks held various offices in the Būyids State in parallel with the rising of Sabuk Takin, the death of Mu’izz al-Dawla disturbed all the balance in a short time. Because the new ruler of the state, Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, could not concur with the Turks, the relations, which dragged on for a while, eventually turned into a conflict. The amir, during this conflict, gathered the people of Daylam around him and, though temporarily, caused a change in the region's fate from the Turkish perspective. Guided by this information, we chronologically cited the case of the Turks during the term of Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla, one of the amirs of Būyids. The purpose of the study is to show and explain the doings of the Turks who took charge in the Bakḫtiyār ‘Izz al-Dawla period.