Notlar by Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV)
Aralık 2011 - Haziran 2012 tarihleri arasında yedi farklı oturum halinde gerçekleştirdiğimiz bu t... more Aralık 2011 - Haziran 2012 tarihleri arasında yedi farklı oturum halinde gerçekleştirdiğimiz bu toplantılarda ezcümle; Fatih Bayram ile Mevlanâ’ya dair menkıbelerin derlendiği devrin tasavvufi hayatı ve beylikleri için önemli bilgiler içeren Ahmed Eflâkî’nin Menakıbü’l-ârifin’ini, Turgay Şafak ile Anadolu ve Balkanların İslamlaşma süreçlerinin halk destanlarında vücut bulan metinlerinden Danişmendnâme ve Saltuknâme’yi, Harun Yılmaz ile Yazıcızade Ali tarafından Tevârih-i Âli Selçuk ismiyle tercüme edilen ve Büyük Selçuklu’ların dağılma sürecini ele alan Muhammed b. Ali b. er- Râvendî’nin Râhatü’s-sudûr ve Ayetü’s-sürûr’unu, Sara Nur Yıldız ile 13. yüzyıl Anadolu’sunda Selçuklu ve Moğol hakimiyetinin - bilhassa idare ve idareciler noktasında - kesişim noktalarına dair önemli bir kaynak olan ve İbn Bîbî tarafından yazılan el-Evâmirü’l-´alâiyye fi’l-umûri’l-´alâiyye’yi, Kadir Turgut ile Kadı Burhaneddin ve siyasi faaliyetleri hakkındaki en önemli kaynaklardan birisi olan Aziz bin Erdeşir-i Esterâbâdî’nin Bezm ü Rezm’ini, Musa Şamil Yüksel ile Timur’un meşruiyet zeminini oluşturmaya çalışan, Timur ve devleti açısından önemli bir kaynak olan Nizameddin Şami’nin Zafername’si, ve nihaî olarak yine Fatih Bayram ile Osmanlılar ve Karamanlılar arasındaki ihtilafın şahit ve taraftarlarından bir metni, Şikârî’nin Karamanname tercümesini tartıştık.
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi olarak 2004 yılında başlattığımız
Kırkambar Soh... more Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi olarak 2004 yılında başlattığımız
Kırkambar Sohbet programı kapsamında birçok akademisyeni, sanatçıyı,
yazarı, irfan ve gönül insanını misafir etme, çalışmalarını dinleme, bilgi,
birikim ve tecrübelerinden istifade etme imkânını elde ettik. Bu minvalde, günümüz
sanatını anlama yolunda sanat-felsefe ilişkisinin önemini vurgulamak
üzere düzenlediğimiz toplantıları geçtiğimiz sene de sürdürdük ve felsefe alanında
çalışan, sanatla ilgili iki akademisyen ile felsefede sanatın izlerini sürmeye
devam ettik.
Emine Canlı ile gerçekleşen programımızda “Cassirer’in Sembolik Formlar
Felsefesinin Kantçı Temelleri ve Panofskyci Sanat Tarihi Uygulamaları” üzerine
konuştuk. Canlı, Cassirer’in Sembolik Formlar Felsefesi’nin Kantçı temellerini
anlatmasının ardından Sembolik Formlar Felsefesi’nin Panofsky’nin perspektif
algısını sorgulamasındaki etkisindjwen söz etti. Canlı, Ernst Cassirer’in,
Sembolik Formlar Felsefesi ile amacının Kant’ın eleştirel felsefesini bir kültür
felsefesi olabilecek şekilde genişletmek olduğunu söylediğinden bahsederek
Cassirer’e göre Kant’ın eleştirel felsefesinin Newton’un doğa felsefesini eleştirmekle
sınırlı kaldığını ifade etti. Bununla birlikte, artık yapılması gereken
bu eleştirel felsefenin öngördüğü tüm sentez etkinliklerini ve bu etkinliklerin
gerektirdiği nesnelleştirme edimlerini ortaya koymak olmalıdır. Bu amaçla
hareket eden Cassirer, insan zihninin sentetik edimleri olan mitoloji, dil, din,
sanat ve bilimin kendisine özgü nesnel bir forma sahip olduğunu göstermeye
çalışır. Cassirer’in mensup olduğu Marburg Okulu’na yakınlığı ile bilinen Erwin
Panofsky sanat tarihi ve özellikle “perspektif” ile ilgili görüşlerini temellendirirken
Kant ve Cassirer’in çizgisini takip eder. Panofsky’e göre sanat tarihinin
önemli bir kavramı olan ve nesnellik-kesinlik iddiası ile ön plana çıkan perspektif,
bir keşif değildir; dönemden döneme gelişen ve değişen mekân anlayışları
nedeniyle esasında her dönemde mevcuttur. Fakat kendisini farklı biçimlerde
gösterir. Panofsky’ye göre birbirlerine indirgenemeyecek olması nedeniyle
her dönemin perspektif anlayışı kendi bağlamında ele alınmalıdır. Bu da ancak
perspektifin de Cassirer’in kavramsallaştırdığı “sembolik form”lardan biri olduğu
görüşünün dikkate alınması ile mümkündür.
Selami Varlık ile ise “Gadamer’de Sanat ve Festival: Aynının Farklı Tekrarı”
üzerinde konuştuk. Varlık, Gadamer’in Hakikat ve Yöntem kitabında, estetik
tecrübeyi tarif etmek için “festival” kavramına başvurduğunu ifade ederek bu
estetik tecrübenin aynılığın farklı tekrarları üzerinden sanatta ve festivalde nasıl
gerçekleştiğini anlattı. Buna göre düzenli olarak tekrarlanmak festivalin – veya
bayramın – yapısında bulunur. Her yıl kutlanan festival, hem aynı festivaldir
hem sürekli farklıdır. Tıpkı bir piyesin her temsilinin hem aynı metine sahip
olup hem de farklı mizansenlere yol açması gibi festival de her seferinde farklı
bir şekilde yaşanılır. Dolayısıyla, Gadamer’in gelenek anlayışına benzer biçimde
festival de sanat eseri de sürekli yenilenerek kendini korur. Festivalin tekrarı
insanı da dönüştürür. Zira farklılaşan festival insanın tarihselliğinin izini taşısa
da, aynının tekrarı insanda değişimlere yol açar. Aynılık ile farklılık arasındaki
diyalektik çift boyutludur; hem festivalde hem insanda gerçekleşir. Dolayısıyla,
hermenötik açıdan bakacak olursak insan sürekli, kontrol edemediği bir sanat
eserinin veya bir geleneğin karşısında bulunur. Ve bu insan için doğru bir anlama,
onu değiştiren, yenilenmesini sağlayan bir tecrübedir. Sanatın canlılığı ve
manası da buradan gelir.
BİR GARİP YOLCU: HASAN AYCIN
PANEL
29 Aralık 2007
Oturum Başkanı
Salih Pulcu
Konuşmacılar
S... more BİR GARİP YOLCU: HASAN AYCIN
PANEL
29 Aralık 2007
Oturum Başkanı
Salih Pulcu
Konuşmacılar
Sibel Eraslan
Ömer Lekesiz
İhsan Kabil
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 29
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 9
BSV Notlar serisinin yirmi dokuzuncusu Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından "Bir Garip Yolcu Hasan Aycın" başlığı ile yayınlandı.
Sunuş
Bir vakit, Hasan Aycın ile sanat ve sanatkâr üzerine sohbet ediyorduk. Kendisini pür dikkat dinlemeye çalıştığım bir anda, ‘Sanatkâr deryadaki damlayı değil, damladaki deryayı anlatır,’ dedi. Çok uzun süre kafamda sürüklediğim bazı sorulara bir anda cevap buluvermiştim. O tarihten bu yana ne zaman Hasan Aycın’ın bir sohbetine dâhil olsam sanat ve sanatkârla ilgili kafamda dolaştırdığım bazı sorulara cevaplar bulurum. Söylemi, yaşamı ve yaptıklarıyla beraber düşünüldüğünde Hasan Aycın ismi ayrı bir önem kazanmaya başlıyor. Çünkü Hasan Aycın bu üç başlığı kendinde tutarlı bir şekilde meczetmiş, yaşayan az sayıda örnekten biri. Sohbetlerine konu olan bu toprakların köklerine uzanan, derinleşen anlam dünyası; çizgilerine yansıyan etkileyici, sahici ve ince sanat; kalemine düşen parıltılı ilham hep bu tutarlılığın izinde ilerliyor.
Hasan Aycın ismi önemlidir çünkü Hasan Aycın harbi müslümandır; önemlidir çünkü yeni bir şeyler söylemektedir; önemlidir çünkü Hasan Aycın’ın bir meselesi ve derdi vardır. 2007 yılında Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi olarak gerçekleştirdiğimiz Bir Garip Yolcu paneliyle Hasan Aycın’ın derdini bir nebze olsun anlamak, aktarmak dileğindeydik. Umarım, Bir Garip Yolcu panelindeki konuşmacıların sunum metinlerini kaydettiğimiz bu kitapçık büyük bir sanatkâr olan Hasan Aycın’ın dünyasına samimi bir yolculuk imkânı verir.
Bu vesileyle bu kitapçığın hazırlanmasında emeği geçen herkese, hususen sayfa tasarımını yapan Ayşenur Gönen’e, karikatürlerini kullanmamıza izin veren Hasan Aycın ile İz Yayıncılık’a teşekkür ederiz.
Murat Pay
Sanat Araştırmaları Merkezi Koordinatörü
SANAT VE FELSEFE İLİŞKİSİNDE
GÜZELİN GÜNCELLİĞİ
Zeynep Gemuhluoğlu
3 Mart 2011
Hazırlayan
... more SANAT VE FELSEFE İLİŞKİSİNDE
GÜZELİN GÜNCELLİĞİ
Zeynep Gemuhluoğlu
3 Mart 2011
Hazırlayan
Neslihan Demirci
Redaksiyon
Betül Özel Çiçek
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 28
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 8
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi’nin 2004 yılından bu yana düzenlediği Kırkambar Sohbet programı kapsamında 2011 yılının Mart ayında Dr. Zeynep Gemuhluoğlu’dan “Sanat ve Felsefe İlişkisinde Güzel’in Güncelliği”ni dinledik. Konuğumuz, söyleşi boyunca kuramsal ayrıntılara girmeksizin ‘güzel’in her dönemde içinde kalınacak bir anlam dünyası değil, daima kendi ötesini görünür kılan bir bakış açısına dönüşmekte olduğunu ifade etti. Böylece birlikte Platon’dan günümüze kadar felsefe tarihinin köşe başlarında, bazen de ara sokaklarında felsefe-sanat ilişkisinin izini sürmeye çalıştık.
“Eğer bir dramatik şair, ideal devleti ziyaret edecek olursa kendisine nazikçe sınıra kadar eşlik edilmesi gerektiğini” söyleyen ve aslında çoğu kez bu kadar da nazik olmayan Platon, “felsefe ve şiir arasındaki eski çekişme”den söz eder. Ona göre ‘güzel’, sanatın eline teslim edilemeyecek kadar önemli bir şeydir. Platon’un söz ettiği kadim çekişmeyi bilemesek de ondan sonra sanatın felsefe karşısında uzun bir zaman meşruiyet problemi yaşadığını görebiliriz: Sanat konusunda selefi kadar katı olmayan Aristo’nun yaklaşımı neydi? Aristo’dan sonra onun Organon’una dahil edilen Poetika, batı ve doğu orta çağlarında sanata bakışı nasıl değiştirdi? Sanatın ‘zanaat’ten ayrılıp ‘güzel sanatlar’ olarak ikame edildiği modern bilinçle desteklenen estetik yani ‘güzelin bilimi’, sanata felsefe nezdinde nasıl bir meşruiyet verdi? Kant’ın sanata bakışındaki önemli yenilik nedir? Hegel, “sanatın geçmişte kalması”ndan neyi kastediyordu? Nietzsche ve Heidegger felsefeyi sanata ne kadar yaklaştırdı? Gadamer’in “oyun, sembol ve festival olarak sanat”tan kastı neydi? Modernizmin çocuğu olan ‘insan’ın yanı sıra ‘sanat’ın da ölümünden söz edildiği günümüzde olup biten nedir? Aşağıda metnini sunduğumuz toplantımızda bu ve benzeri sorulara cevap aramaya giriş mesabesinde istifade edileceğini umuyoruz.
Sanat Araştırmaları Merkezi
“Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği”, 2012, 43 s.
Medeniyet Araştırmaları Merk... more “Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği”, 2012, 43 s.
Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından 31 Mart 2012 tarihinde düzenlenen “Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği” panelindeki sunumlar Notlar serisinin 27. eseri olarak yayınlandı. Eyyüp Said Kaya’nın (İstanbul Şehir Üniversitesi) başkanlığındaki oturumda Ali Hakan Çavuşoğlu (İSAM), H. Tuncay Başoğlu (İSAM) ve Harun Yılmaz (Marmara Üniversitesi) medrese çalışmalarının Batı’daki en önemli isimlerinden George Makdisi’nin İslam ve Ortaçağ Batı yükseköğretimleri hakkındaki yaklaşımı çerçevesinde medeniyetleri mukayese etmenin imkânlarını ele aldılar.
GEORGE MAKDISI NOTLARI
31 Mart 2012
43 s.
İçindekiler
Takdim
Eyyüp Said KAYA
Medreseden Üniversiteye Skolastik Eğitimin Evrimi
Ali Hakan ÇAVUŞOĞLU
Doğu’dan Batı’ya Beşerî Bilimler ve Entelektüel Eğitimin Serüveni
H. Tuncay BAŞOĞLU
İslâm Eğitim Tarihine Farklı Yaklaşımlar: “G. Makdisi’nin Medresesi”nin Tenkidi
Harun YILMAZ
Çin Konuşmaları, Eylül 2012, 53 sayfa.
BSV Notlar serisinin yirmi altıncısı, Küresel Araştırmala... more Çin Konuşmaları, Eylül 2012, 53 sayfa.
BSV Notlar serisinin yirmi altıncısı, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından Çin Konuşmaları başlığı ile yayınlandı.
ÇİN KONUŞMALARI
Ağustos 2004 - Kasım 2010
Sunum Yapanlar
Zeyneb Hale Eroğlu
Kadir Temiz
Yang Jian-li
Çağdaş Üngör
Hazırlayan
Kadir Temiz
Redaksiyon
Z. Tuba Kor
İçindekiler
Zeyneb Hale Eroğlu Türkiye ve Çin’de Ulus-Devlet İnşası: Sun Yat-sen ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Düşüncelerinin Karşılaştırmalı Bir İncelemesi
Kadir Temiz Konfüçyanizm ve Alternatif Haklar Teorisi
Yang Jian-li Çin’de İnsan Hakları Sorunu
Çağdaş Üngör Soğuk Savaş’ta Çin Dış Propagandası: Yabancı Dil Yayınları ve Pekin Radyosu
Sunuş
20. yüzyılın ikinci yarısından Soğuk Savaş’ın son dönemlerine kadar Asya’nın bir tarafında Sovyetler Birliği ABD ile küresel bir güç mücadelesi içerisindeyken, diğer tarafında Japonya ABD’nin küresel müttefiki olarak varlığını sürdürdü. Asya’ya dair bilinen bu iki denklemin haricinde yapılan her değerlendirme, modernleşmeci bir bakış açısı ile geri kalmış üçüncü dünyanın tarihiyle sınırlı kaldı. Çin tam da bu dönemde bir yandan geleneksel değerlerini yeniden okuyarak, diğer yandan küresel rekabetin ekonomi politiğini yeniden değerlendirerek Asya denklemini tamamen değiştirdi. “Sosyalist piyasa ekonomisi”nden “barışçıl büyüme”ye kadar kendi iç dinamiklerini derinden etkileyen reformları gerçekleştiren Çin ile ilgili yapılan değerlendirmeler ve yayınlanan akademik çalışmalar gün geçtikçe artıyor. Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi ile Türkiye Araştırmaları Merkezi, Çin’in son dönemde yaşadığı bu değişimi anlamak ve yeniden bir değerlendirme yapabilmek amacıyla 2004-2010 yılları arasında bir dizi konuşmaya ev sahipliği yaptı. Çin’deki değişimin bir anda ortaya çıkan nevi şahsına münhasır bir değişim olmadığı, aksine belirli süreklilikler arz ettiği gerçeğini vurgulayan bu konuşmalar, sosyal hayatı etkileyen Konfüçyanizmden milliyetçiliğe, dış politikadan insan haklarına ve modern dönem Çin siyasetine kadar çeşitli konular üzerinde yoğunlaşıyor.
Türkiye’de ve genel olarak dünyada Çin ile ilgili çalışmaların gün geçtikçe arttığı nazarıdikkate alındığında, hem Çince dil engelini aşmış hem de bu ülkeye akademik bir pencereden bakmaya çalışan konuşmacıların sunumlarından derlenen elinizdeki Notlar, Türkiye’de Çin ile ilgili yapılacak çalışmalara da önemli bir katkıda bulunacaktır. Notlar, doktora eğitimine şu anda Harvard Üniversitesi’nde devam eden Hale Eroğlu Sağer’in 2003’te Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladığı ve Çin ile Türkiye’de milliyetçilik kavramlarını karşılaştırdığı tez sunumu ile başlıyor. Ardından Kadir Temiz’in Çin siyasal ve sosyal yapısını derinden etkileyen Konfüçyanizm ve Haklar Teorisini karşılaştırdığı yüksek lisans tez sunumu ile devam ediyor. Bu iki teorik tartışmanın ardından Çinli insan hakları aktivisti Yang Jian-li’nin Çin’de insan hakları kavramını pratik olarak değerlendirdiği sunumu, bu ülkedeki mevcut siyasi ve sosyal dinamikleri anlamamıza yardımcı oluyor. Son olarak Çağdaş Üngör, State University of New York’ta tamamlamış olduğu doktora tezinin bir bölümünü oluşturan Soğuk Savaş döneminde Çin dış propagandasını ele aldığı sunumunda bize Çin’in dış politika yöntemleriyle beraber dönemin önemli siyasi gelişmeleri hakkında bilgiler veriyor.
Yaptıkları sunumlarla bu Notlar’ın ortaya çıkmasına katkıda bulunan Hale Eroğlu Sağer, Kadir Temiz, Yang Jian-li ve Çağdaş Üngör’e teşekkür ediyoruz. Konuşmaların koordinasyonu ve yayına hazırlanmasında emeği geçen Küresel Araştırmalar Merkezi’nin yöneticileri Sevinç Alkan Özcan, Muzaffer Şenel ve Zahide Tuba Kor’a göstermiş oldukları çabadan dolayı müteşekkiriz. Konuşmaları titizlikle çözümleyen Sevgi Güneş Arslan’ın yanısıra İngilizce sunumu çözümleyen ve tercüme eden Melahat Yalçın ve Munise Şimşek’in çabalarını da unutmamız mümkün değil. Kendilerine bu vesileyle bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bir sonraki Notlar’da görüşmek dileğiyle…
Kadir Temiz
Ağustos 2012
BSV Notlar 25 "Yayınevleri ve Yayıncılık Üzerine Sohbetler"
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştı... more BSV Notlar 25 "Yayınevleri ve Yayıncılık Üzerine Sohbetler"
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin TAM Sohbet program çatısı altında düzenlediği dizi toplantılardan bir tanesini de, ilerleyen sayfalarda metinleri yer alan; konuk yayınevlerin serüvenleri ve yayın politikaları merkezli olmak üzere, yayıncılık tarihimiz ve sektörün temel problemlerine dair tartışmaların da yapıldığı Yayınevi Sohbetleri teşkil etti. Bu toplantı dizisini oluştururken öncelikli amacımız; ilgili yayınevinin hangi saiklerle kurulduğu, basmayı tercih ettiği kitaplara hangi beklentileri yükledikleri, sektördeki yeri, karşılaştığı siyasi/ekonomik vd. problemlerin neler olduğu, geleceğe dair beklenti ve kaygıları ve bu arada dergi yayıncılığı gibi hususlara dair önemli tutamak noktalarına sahip olmaktı. Zira bu sayede sadece yayıncılığın yakın tarihini değil, bununla beraber, çağdaş Türk düşüncesinin 70’li yıllardan itibaren aldığı seyrin, milliyetçi muhafazakâr çevrelerin bu seyir içindeki yeri ve dönüşümünü de görme fırsatı da elde etmiş olacaktık.
Program dizimizde altı yayınevi temsilcisi ile sohbetler düzenledik. Bunlardan ilkinde Hece Yayınları ve Hece Dergisi’ni temsilen ve onları merkeze alarak İbrahim Çelik ile yerli bir edebî duruşun imkânları ve gelenek-edebiyat ilişkisi, edebiyatta evrensellik iddiası üzerine yoğunlaşan bir çerçevede Hece’yi ve Türk yayıncılığını ele aldık. Programımızın bir sonraki ayağında ise İnkılâb Yayınları’ndan Hasan Güneş ile İslamî hassasiyet sahibi bir yayınevi olarak İnkılâb’ın ortaya çıkışı, ideolojik kaygıları ve 1980 öncesi siyasi atmosferi içerisinde yayıncılığın taşıdığı misyon ve fonksiyonları üzerine, Türkiye’nin geçirdiği siyasi/sosyal dönüşümün yayınevi politikaları üzerindeki etkileri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Hâkeza Pınar Yayınları’ndan Cevat Özkaya ile yaptığımız program da gerek İslamî aktivist hareketler ve gerekse İslamî yayıncılık tarihi açısından önemli bilgileri içeren bir muhteva arzetti. Bu sohbette; bir yandan Pınar’ın ideolojik ve dinî referansları ve seyri, bir yandan da ülkücü-islamcı kutuplaşmasının dönüm noktaları, öğrenci hareketlerinin bu düzlemdeki yerine dair önemli detay ve anekdotları bulabilirsiniz. Milliyetçi-muhafazakâr kesimin en eski yayı4nevlerinden birisi olan Ötüken Neşriyat’ın ortaya çıkış süreci, yayın politikası, sektörün gidişatı ve temel problemleri, siyasal skalanın sağ cenahında yer alan yayınevlerinin kitap dağıtım problemlerini çözmeye yönelik girişimler ve bu minvalde Anda Dağıtım’ın kuruluş ve kapanış süreçleri yayınevinin kurucularından Ahmet İyioldu’nun sunumunda tebarüz eden temel meseleler oldu. Bir sonraki programımızda Kudret Emiroğlu ile kısmen Kebikeç Yayınları ve ağırlık-lı olarak Kebikeç Dergisi’ni ve Türkiye’de yayıncılığın ve okurluğun temel meseleleri, sermaye ile ilişkileri, yeni yayıncılık biçimleri üzerine önemli tespitler içeren bir sohbet gerçekleştirdik. Dizinin son ayağında ise Dizinin son ayağında ise sahaf ve Enderun Kitabevi sahibi İsmail Özdoğan* ile Enderun Kitabevi’nin kuruluş süreci, müdavimleri, sahhaflık ve yayıncılığın dünü ve bugününe dair zevkli bir sohbet gerçekleştirdik. İlerleyen sayfalarda yer alan metinler, yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, yayıncılığımızın yakın tarihi, sektörleşememesinin arkasında yatan sosyal/siyasi faktörleri, etkilerini, siyasal kutuplaşmaları ve ideolojik kaygıların yayın dünyasına etkileri, kitap hikâyelerine dair önemli veriler içermektedir. Bu haliyle, henüz yeterince ele alınmamış bir mevzu olarak okur-yazarlık tarihimizin önemli bir boyutuna dair kaynaklık edebilirse elinizdeki kitapçık yerini bulmuş olacaktır. Yeni Notlar’da görüşmek dileği ile…
Türkiye Araştırmaları Merkezi
Güncel Sanat Notları, 2012, 100 s.
BSV Notlar serisinin yirmi dördüncüsü Sanat Araştırmaları Mer... more Güncel Sanat Notları, 2012, 100 s.
BSV Notlar serisinin yirmi dördüncüsü Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından Güncel Sanat Notları başlığıyla yayınlandı. Güncel Sanat Notları, Haziran 2011’de Sanat Araştırmaları Merkezi’nce düzenlenmeye başlayan Güncel Sanat Gezileri kapsamında Haziran ve Temmuz 2011 ayları süresince gezilen dokuz sergi hakkında grup katılımcıları tarafından kaleme alınmış yirmi üç yazıdan oluşmaktadır. Toplumun çeşitli kesimlerinden, farklı meslek ve yaş gruplarından meraklıların 'Güncel Sanat' ile buluşmaları üzerine deneysel bir çalışma niteliğini haiz Güncel Sanat Notları, bu bağlamda alanında bir ilk olma özelliğini de taşıyor. Güncel Sanat Notları Sanat Araştırmaları Merkezi’nin çıkarttığı yedinci Notlar’dır.
GÜNCEL SANAT NOTLARI
Haziran 2011 - Temmuz 2011
100 s.
İçindekiler
Sunuş: Topları Döndüren Şeyleri Anlamak Rumeysa Kiger
Siyah Küp Üzerinden İran Tarihine Bakış İbrahim Erkin
Hüseyin Bahri Alptekin’de S-Faktörü Özlem Metin
Islah Olmak İçin Sanat Yapan Bir Göçebe Esra Bulut
Kamyonlar, Battaniyeler ve Yokluğun Fotoğrafları Yasemin Darbaz Karaca
Gülsek mi Ağlasak mı? Rabia Ertürk
Kime Göre 100 Büyük Türk? Elif Safiye Cengiz
Cihan Yandı Dilber Özlem Metin
Rumeysa Terzioğlu
Sarıktaki Püskül Özlem Metin
Kontrol Altında Muharrem Kalenci
Oğuzhan Dönmez
Gerçek Prova Muharrem Kalenci
Bir Toplumun Belleğini Gazeteler Üzerinden Okuma Çalışması: Otopsi
Rabia Aydın
Ellerine Bak Rümeysa Özcan
Bir Sarsılma ve Kendine Gelme Sergisi: Kayıp Cennet Gülsüm Kavuncu
Günah Çıkartma Sümeyra İkiz
Cennet mi Cehennem mi? Muharrem Kalenci
Yok Ettiğimiz Cennet Elif Kayaalp
Kayıp Cennet: Bellekteki Yitik Cenneti Yeniden Yaratmak Rümeysa Özcan
Haritalar ve Gerçekler Gülsüm Kavuncu
Bilimsel Bilginin Sanatsal Yorumları Nurdan Özdemir
Köşe Kadısı Zeynep Gökgöz
Hazırlayan
Rumeysa Kiger
Betül Özel Çiçek
Redaksiyon
Zeynep Gökgöz
Meryem Babacan
Ön Kapaktaki Eser
Angelica Teuta, İkizler
BSV Notlar Serisinin yirmi üçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından " Osmanlı Askeri Tar... more BSV Notlar Serisinin yirmi üçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından " Osmanlı Askeri Tarihi " başlığı ile yayınlandı.
Genelde Osmanlı tarihi çalışmalarının özelde ise Osmanlı modernleşmesini ele alan literatürün önemi mesabesinde üzerinde durmadığı konuların en önemlilerinden birisi hiç kuşku yok ki Osmanlı askeri tarihidir. Son zamanlara dek ağırlıklı olarak savaş tarihi ile eş anlamlı görülen ve konunun pek çok boyutunu ihmal eden araştırmaların yerini daha analitik ve kapsamlı çalışmalara bırakması ile birlikte bu alandaki boşlukların kısmen dolmaya başladığını ve böylece Osmanlı klasik devrinin daha sağlıklı bir zeminde ele alınma, Osmanlı modernleşmesinin ise daha anlaşılabilir bir zemine oturma imkânına kavuşmaya başladığını sevindirici bir gelişme olarak kaydedebiliriz. Bu çerçevede Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak Osmanlı tarihinin ve modernleşmesinin bu, öncelikli ve önemli ayağına dair düzenlediğimiz sunumların metinlerini ihtiva eden elinizdeki Notlar literatürde yeterince ele alınmayan bu konuyu efradını cami ağyarını mani bir şekilde olmamakla birlikte etraflıca ortaya koyarak; konuya dair önemli ve yeni bulguları, bakış açılarını, kaynakları ve hakeza konuyu ele almanın problemli yanlarını, yapılması gerekenleri tartışmaya açıyor. Ezcümle, bu metinlerin ilkinde Osmanlı askeri tarihinin en önemli isimlerinden Gabor Agoston’un Osmanlı silah teknolojisini muasırı devletlerle karşılaştırmalı olarak ele aldığı ve Avrupa tarih yazımını sorguladığı kitabına dair sunumu ve tartışmalar yer alıyor. Osmanlı silah teknolojisinin omurgalarından birisini oluşturan Tophane-i Amire ve mezkûr kurum üzerinden Osmanlı topçuluğunun, safhaları, teşkilatı, gelişim ve yayılım alanları ve daha pek çok hususu Salim Aydüz ile bu konuları ele aldığı doktora tezi çerçevesinde yaptığımız tartışmaları ikinci metinde bulabilirsiniz. Günhan Börekçi’nin bir savaş taktiği olarak yaylım ateşini ve bu taktiğin Osmanlı’da ve dünyada ne zaman kullanılmaya başlandığını irdelediği sunumu ise bir yandan askeri tarihimizin detaylarını açıklığa kavuştururken diğer yandan da Osmanlı’dan bağımsız bir dünya tarihi yazmanın mümkün olmayacağını da açık bir şekilde gösteriyor. Yusuf Alperen Aydın ise Osmanlı askeri tarihinin deniz ayağına dair önemli bir konuyu, kadırgadan kalyona geçiş ve bir kadırganın ortaya çıkış sürecini tafsilatlı bir şekilde anlatarak 18. yy. Osmanlı askeri teknolojisine önemli bir katkı sağlıyor. Müteakip metinde ise Kahraman Şakul’un 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında Fransa’ya karşı Osmanlı-Rusya ittifakı başta olmak üzere konu ile ilgisi itibari ile Osmanlı askeri tarihinin önemli bir kesitine dair tartışması yer alıyor. Notlar’da yer alan son üç konuşma/metin ise Osmanlı modernleşmesinin kilometre taşlarından birisine, yeniçerilik, yeniçeriliğin kaldırılma süreci ve bu sürecin taşradaki yansımaları, söz konusu sürecin meşruiyet zemini sağlamaya yönelik faaliyetlere yoğunlaşıyor. Ezcümle; Fatih Yeşil’in sunumunda yeniçeriliğe ve yeniçerilere alternatif olarak kurulan Nizam-ı Cedit birlikleri, Mert Sunar’ın sunumunda Osmanlı sisteminde siyasal/sosyal muhalefet/denge unsuru olarak yeniçerilik hakkında dikkate değer tespitler bulacak, Fatma Sel Turhan’ın sunumunda ise yeniçeriliğin kaldırılması sonrasında taşrada meydana gelen toplumsal hadiseleri pek çok boyutu ile ele alma imkânı bulacaksınız.[1]
Osmanlı askeri tarihini çeşitli açılardan ele aldığımız bu Notlar’ın yeni çalışmalara ve sorulara kapı aralayacağı ümidiyle…
Yeni Notlar’da görüşmek üzere…
Türkiye Araştırmaları Merkezi
Etkin Yönetim Söyleşileri, 2011, 100 sayfa.
BSV Notlar Serisinin yirmi ikincisi, Küresel Araştır... more Etkin Yönetim Söyleşileri, 2011, 100 sayfa.
BSV Notlar Serisinin yirmi ikincisi, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından Etkin Yönetim Söyleşileri başlığı ile yayınlandı.
ETKİN YÖNETİM SÖYLEŞİLERİ
Nisan 2009 - Haziran 2010
Sunum
Melih Bulu
İlhami Fındıkçı
Medaim Yanık
Ömer Bolat
İbrahim Zeyd Gerçik
Yakup Koçal
Hazırlayan
Melih Torlak
Redaksiyon
Z. Tuba Kor
ÇOCUK VE SANAT BULUŞMASI
PANEL: ÇOCUK DİLİNDE SANAT
7 Mart 2009
Açış Konuşması: Mustafa Özel
... more ÇOCUK VE SANAT BULUŞMASI
PANEL: ÇOCUK DİLİNDE SANAT
7 Mart 2009
Açış Konuşması: Mustafa Özel
Oturum Başkanı: Ali Pulcu
Fatih Erdoğan, Yazar, Mavibulut Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Bugünkü Çocuklar ve Edebiyat
Emel Kehri, İllüstratör, Resim Eğitimcisi
Çizgilerin Çocuklar Üzerindeki Büyülü Etkisi
Osman Turhan, İllüstratör
Çocuk Ressamlar ve Çocukların Görsel Algıları
Nilgün Canel, Dr., Marmara Ü. Eğitim Bilimleri Bölümü
Sanatın Çocuk Gerçekliğindeki Yansımaları
Hazırlayan: Neslihan Demirci
Redaksiyon: Nermin Tenekeci, Neslihan Demirci
PANELLE EŞZAMANLI ÇOCUK ETKİNLİKLERİ
KAF DAĞI’NIN ARDINDAN
Masal Etkinliği
Sunan: Pedagog Özlem Mumcuoğlu
Düzenleyen: Erdem Yayınları
ÇİZELİM
Ressam Reza Hemmatirad ile parmak boya
GENÇ ÇİZERLER SERGİSİ
Sunuş
Bilim ve Sanat Vakfı, 7 Mart 2009 Cumartesi günü “Çocuk ve Sanat Buluşması” başlığı altında kimi etkinliklere ev sahipliği yaptı. Bu çerçevede, 4-11 yaş grubundan çocukların resimlerinden oluşan “Büyük Çizerler Sergisi” aynı gün muhataplarıyla buluştu. Vakıf binasının katlarına serpiştirilen sergi, bahar boyunca sergilendi.
Etkinliğin omurgasını oluşturan “Çocuk Dilinde Sanat” başlıklı panel, Vakfın Vefa’daki merkezinde gerçekleştirildi. Program, ihmal edilmiş bir konuyu gündeme taşımak, çocuk gerçekliğinde sanat ürünlerinin nasıl algılandığını tartışmak ve çocuk yayıncılığını bu açıdan sorgulamak amacıyla hazırlandı.
Sanat Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği panel, Mustafa Özel’in, “Çocukluğun Ekonomisi, Sosyolojisi, Psikolojisi, Epistemolojisi, Mitolojisi ve Metafiziği”ni irdeleyen alışılmadık tarzdaki açış konuşmasıyla başladı.
Ali Pulcu’nun yönettiği panelde ilkin Fatih Erdoğan, yazar ve yayıncı kimliğiyle, ülkemizde bireylerin çocukluk dönemlerinden itibaren kitapla olan ilişkisizliğini etkili bir biçimde vurguladı. Çocuklara yönelik edebiyatın dünü ve bugününü değerlendiren yazar, gittikçe incelen sorularıyla dinleyenleri de meselenin üzerinde düşünmeye sevketti.
On yıldır Ihlamur Kasrı’nda çocuklara resim eğitimi veren ressam Emel Kehri, çizgilerin çocuk dünyasındaki yansımalarını sanatçı penceresinden yorumladı. Çocukların kendi ürünlerini ortaya koymaları ve bu süreçte kendilerini değerlendirmeleri, günün en kulak kesilerek dinlediğimiz bölümüydü.
Çizer Osman Turhan ise, kitaplar konusunda -en az besin maddeleri kadar- seçici olunması gerektiğini belirtti. Karar mekanizmasının başında duran anne babaların bir kitaba görsel açıdan da emek verildiğine dikkat etmelerinin altını çizdi.
Konuya ilişkin akademik bakış ise Dr. Nilgün Canel tarafından aktarıldı. Canel, önce çocukların sanat algısının nasıl oluştuğuna değindi. Bu kısımda, çocukların niçin resim çizdikleri, hangi dönemden itibaren hayal gücünden söz edilebileceği gibi merak edilen soruları irdeledi.
Programın en ilgi çekici sürprizlerinden biri, anaokulundaki çocuklarla kendi çizdikleri resimler üzerine yapılan söyleşilerin yer aldığı kısa film gösterisiydi.
Gülümsemeye bir Adım
“Çocuk ve Sanat Buluşması”na elbette çocuklar da dâhildi; onlar gün boyunca resim ve masallarla haşır neşir oldular. Erdem Yayınları’ndan Özlem Mumcuoğlu’yla, masal sandığından çıkan objelerden yola çıkarak masalların dünyasında gezindiler; ressam Reza Hemmatirad’la boyalara ellerini daldırıp gönüllerince eğlendiler.
Bilim ve Sanat Vakfı, tarihinde ilkleri yaşarken, çocukların mutlu ayrıldığı bir günde bizim payımıza da bir kazanç düşmüştü: gülümsemeyi hatırlamak…
ÇOCUK EDEBİYATI PANELİ
Çocuğu Anlayan Edebiyat
7 Nisan 2007
Oturum Başkanı: Erhan Erken
Mevl... more ÇOCUK EDEBİYATI PANELİ
Çocuğu Anlayan Edebiyat
7 Nisan 2007
Oturum Başkanı: Erhan Erken
Mevlâna İdris, Yazar
Masallar Gerçekler Çocuklar
Melike Günyüz, Erdem Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Çocuk Kitaplarındaki Öğreticilik ve Çocuk Ruhu
Osman Turhan, İllüstratör
Çocuğun Hayal Dünyasını Resimlemek
Hatice Işılak, Birdirbir Dergisi Editörü
Çocuk Dergiciliği ve Din Eğitimi
Hazırlayan: Neslihan Demirci
Redaksiyon: Nermin Tenekeci, Neslihan Demirci
Haziran 2010
Sunuş
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi 2007 yılında içeriğiyle farklı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. “Çocuğu Anlayan Edebiyat” başlıklı panel, çocuklar için yazılan-çizilenlerin çocuk oyuncağı kolaylığında olmadığı fikrinden yola çıkarak çocuk edebiyatı kavramının gündeme getirilmesi ve bu alandaki verimlerin niteliğine dair sorunların irdelenmesi için ilk adımdı.
Çocuk edebiyatı deyince hem edebiyat zevkini duyuran, hem çocuğu merkezine alan, ötelemeyen; çocuğa bir şeyler anlatmayı değil, çocuğu anlamayı ilke edinen edebiyatı kast ediyoruz. Çocuklar için yazmanın çetrefilli tarafı da burada: Büyüdükçe uzaklaştığımız bu dünyanın kendi dilini ve mantığını kavrayabiliyor muyuz? Küçük Prens’in “büyük insanları” olarak bizler, “onlar için” yazdığımızı iddia ettiğimiz metinlerde, onların zengin hayal dünyasına ne kadar hitap edebiliyoruz?
Erhan Erken’in oturum başkanlığını üstlendiği panelde, bir yanda geçmişten bugüne gözle görülür biçimde artan yayın çeşitliliği, öte yanda tüketim mekanizmasının en cazip hedef kitlesine yönelik ürünlerin niteliği ve okuma kültüründen uzaklaşmaya eğilimli sanal dünyanın çocuklarına neyin, nasıl sunulacağı gibi sorunlar tartışıldı.
SAYI: 19 - YIL: 2010
"İran ve Ortadoğu Konuşmaları", Haziran 2010, 48 sayfa
Geçtiğimiz yıllar i... more SAYI: 19 - YIL: 2010
"İran ve Ortadoğu Konuşmaları", Haziran 2010, 48 sayfa
Geçtiğimiz yıllar içerisinde çeşitli vesileler ile Türkiye’ye gelen, bölgeyi yakından tanıyan isimleri Küresel Araştırmalar Merkezi’nde dinleme imkânı elde ettik. Elinizdeki notlar Fehmi Huveydi, Fred A. Reed, Mohammed Kazem Sajjad Pour, Cevad el-Hamid, Ehsan Moghadası ve Cihan Aktaş'ın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz konuşmaların deşifresini içermektedir.
“İRAN VE ORTADOĞU” KONUŞMALARI
Şubat 2005-Eylül 2009
Sunum
Fehmi Huveydi
Fred A. Reed
Mohammed Kazem Sajjad Pour
Cevad el-Hamid
Ehsan Moghadasi
Cihan Aktaş
Hazırlayanlar
Mesut Özcan
Munise Şimşek
Melahat Yalçın
Tercüme
Melahat Yalçın
Sunuş
Ortadoğu’da meydana gelen olaylar, 20. yüzyılın başından itibaren dünya siyasetini yakından ilgilendiriyor. Aradan geçen bir asırdan fazla zamana rağmen, bölgede meydana gelen siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmeler pek çok aktör tarafından yakından takip ediliyor. Bu çerçevede Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi olarak 2005-2009 yılları arasında Arap dünyasının genel durumundan başlayarak Filistin’deki siyasi gelişmeler, İran’daki milliyetçi hareketler, İran’ın nükleer programı ve bu ülkede geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmelere kadar farklı konuları içeren bir dizi konuşmaya ev sahipliği yaptık. İsrail’in kurulmasının bölgede neden olduğu travma kadar büyük sonuçları olmasa da, 11 Eylül sonrasında yaşananlar Ortadoğu’yu ciddi şekilde etkilemiş durumda. Irak’ın işgali sonrasında bölgedeki parçalanma daha üst düzeye çıkarken, son dönemlerde pek çok gözlemci tarafından dile getirilen gelişme ise, bölgede Türkiye ve İran’ın etkilerinin artmasıdır. Yabancı gözlemciler bu etkinin artışı karşısında Arap dünyasının içinde bulunduğu dağınıklığa dikkat çekerek bazı noktalarda, Arap ülkelerini bu ülkelere karşı kışkırtmaya çalışmaktalar. Özellikle son dönemde izlediği politikalar ile bölgede hem etkinliğini, hem de güvenilirliğini artıran bir Türkiye’nin yanında, daha çok askeri programları ve Amerikan aleyhtarı gruplara verdiği destekle kendini hissettiren bir İran söz konusu. Arap dünyasında ise milliyetçi argümanların etkinliğini kaybetmesi sonrasında, Saddam Hüseyin gibi en azından retorik düzeyde de olsa Arap birliğine vurgu yapan pek bir aktör yok. Libya lideri Kaddafi bazen bu türden girişimler yapsa da, onun etkinliği de sınırlı kalmakta.
Tüm bu gelişmeler ışığında, geçtiğimiz yıllar içerisinde çeşitli vesileler ile Türkiye’ye gelen, bölgeyi yakından tanıyan isimleri Küresel Araştırmalar Merkezi’nde dinleme imkânı elde ettik. Elinizdeki Notlar, Mısırlı gazeteci Fehmi Hüveydi’nin Arap Dünyası’nın genel durumunu değerlendiren konuşmasının yanında, Cevad el Hamid’in Filistin’de özellikle El Fetih ile Hamas arasındaki ayrışmadan sonra ortaya çıkan durumu değerlendirdiği iki konuşma çerçevesinde Ortadoğu’daki Arapların durumunu ele alıyor. Arap dünyasını ilgilendiren bu iki konuşmanın yanında, daha çok İran’ı farklı yönleri ile ele alan konuşmalar, Notlar’ın içinde yer buluyor. İran’ın dış politikasını değerlendiren konuşmasında, Fred A. Reed, devrimden günümüze bu ülkenin dış politikasında yaşanan dönüşümü değerlendiriyor. Eski bir diplomat olan Mohammed Kazem Sajjad Pour’un konuşması ise, son dönemde en fazla tartışılan konulardan olan İran’ın nükleer politikasını ele alıyor. İran’daki milliyetçiliği değerlendirdiği kapsamlı konuşması ile Ehsan Moghadasi, tarihsel bir perspektif içerisinde Pehlevi döneminden başlayarak bu ülkedeki milliyetçilik politikalarını kritik bir okumaya tabi tutuyor. Notlar’da yer alan son konuşma ise, İran’da yaşayan yazar Cihan Aktaş’ın geçtiğimiz sene gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve sonrasında bu ülkede yaşananlara tanıklığı çerçevesinde yaptığı değerlendirmelerden oluşuyor.
Elinizdeki Notlar’da konuşmaları ile bize katkıda bulunan Fehmi Huveydi, Fred A. Reed, Mohammed Kazem Sajjad Pour, Cevad el Hamid, Ehdan Moghadesi ve Cihan Aktaş’a teşekkür ediyoruz. Biri hariç hepsi yabancı dilde yapılan bu konuşmaların çevrilmesinde, çözümlenmesinde ve basılı hale getirilmesinde emek harcayan arkadaşlarımız Mesut Özcan, Munise Şimşek ve Melahat Yalçın’a da harcadıkları çaba için müteşekkiriz. Bir sonraki Notlar’da görüşmek dileğiyle.
Küresel Araştırmalar Merkezi
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 18
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 4
DAĞISTAN ÇETİNKAYA
Çizgidı... more Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 18
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 4
DAĞISTAN ÇETİNKAYA
Çizgidışı Bir Çizerle Çizgiler Üzerine
18 Şubat 2009
Yayına Hazırlık/Redaksiyon
Neslihan Demirci
Sunuş
Neslihan Demirci
Duygu evreninin ifade yolu olarak çizgileri seçmiş bir sanatçı Dağıstan Çetinkaya; askeri okuldan kaçmasıyla başlayan süreç, son kertede önüne profesyonel çizgi dünyasının yollarını döşemiş. Sanatçı, “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” ilkesini benimseyen kişiliğiyle çizmeyi heves aşamasında bırakmamaya karar vermiş ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitimine başlamış. Tam da burada bütün sanat dallarıyla meşguliyet açısından kafalara takılan bir soru işareti beliriyor: İyi sanatçı olmak için diploma veya ‘okulluluk’ şart mıdır? Çetinkaya, kabiliyeti inkâr etmemekle beraber, sanat eğitimi alınmazsa zaman içinde bir kısırdöngüye düşüleceğine, kişinin kendini tekrarlamaya başlayacağına inanıyor. Eğitim, çizeri bir üst noktaya taşımaya yarar, diyor. Yoksa bir sanatçı, yayıncıya diplomasıyla değil, koltuğunun altındaki ‘iş’leriyle -veya bugün için çalışmalarının depolandığı kayıt diskleriyle- başvurur. Sihirli kelime ‘kabiliyet’e ise her sanat alanında olduğu gibi, çizerin de fazla sırtını dayamaması gerektiğini söylemeye gerek var mı? Çetinkaya’nın söyleşi boyunca en çok üstüne basa basa vurguladığı unsur, yetenek değil, emekti; yani mebzul miktarda alın teri ve elinde kalem kâğıtla nasıl sabahlandığı bilinmeyen geceler…
Dağıstan Çetinkaya’nın çizmekle ilişkisi kıskanılacak cinsten; hangi duyguyu aktarmaya çalışırsa çalışsın, çizerken sükûna erdiğini dile getiriyor. Sanatçıyı hem çocuklar için çizdiği illüstrasyonlar, hem de güncel/siyasi konuları yansıtan karikatürlerinden tanıyoruz. İkisi arasında nasıl bir fark gözettiğini sorduğumuzda, çocuklar için çizmenin kendisine daha fazla haz verdiğini; çünkü çocuklara çizerken resim çizen bir çocuk kadar rahat hissettiğini itiraf etti:
“Çocuklarınki, sizin hayal dünyanıza karşılık gelen bir dünya aslında. Orada istediğiniz kadar hayallerinizi palazlandırabilirsiniz.”
Tabii çocukların karşısına resmin kurallarını kenara bırakarak çıkabilmenin serazatlığı yanında, bir ilkeyi ihlal etmeme zorunluluğu var: onların bilinçaltını kirletmemek; bu da bir tezhip ustasının titizliğini gerektirebilir.
Sanatçı, bir çizerin kendini eğitirken ana hatlarıyla geçireceği gelişim evrelerini; el, göz, beyin koordinasyonunu geliştirmek, sonraki aşamada işin içine kalbini de katarak esere son şeklini vermek olarak özetliyor. Bir sanatçının ancak ‘okuyarak’ farklı bakış açısı kazanacağına inanıyor: “Hep aynı pencereden bakarsanız aynı manzarayı görürsünüz. Her insan size yeni bir pencere açar, dünyasına girebildiğiniz herkes size yeni bir zenginlik katar.”
Çizer, bugün hepimizi yoran ruh kirliliği karşısında çizgileriyle acı bir tebessüm bırakmak istiyor; bu çabası mesaj vermek gibi bir kaygıyı barındırmıyor; zaten içine mesaj katılmış işlerin suni kaçtığını, bilhassa çocukların bunu hemen fark ettiklerini ve sunilikten hoşlanmadıklarını belirtiyor.
Karikatür, illüstrasyon ve grafik tasarımları ile Gırgı , Cıngar, Hıbı, Ustura gibi mizah dergilerinde; İzlenim, Aksiyon, Yeni Asya, Hürriyet, Zaman ve DMG Magazines gibi basın organlarında yer alan, Zaman gazetesinin Yorum sayfalarında yayımlanan illüstrasyonlarını ve “Kral ve Soytarı” adlı çizgi bantlarını hâlen sürdüren, çok sayıda çocuk kitabına ve çocuk dergisine “renk veren” Dağıstan Çetinkaya, Sanat Araştırmaları Merkezi, Kırkambar toplantılarının söyleşi konuğuydu. Sanatçı, kendisinin sesli düşünmesi gibi verimli bulduğu söyleşide, samimiyetle dışa vurduğu zihin dünyasıyla dinleyicilere yepyeni pencereler açtı.
"Islamophobia" Konuşmaları, 2009, 56 sayfa.
BSV Notlar Serisinin on dokuzuncusu Küresel Araştırm... more "Islamophobia" Konuşmaları, 2009, 56 sayfa.
BSV Notlar Serisinin on dokuzuncusu Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından "Islamophobia" Konuşmaları başlığı ile yayınlandı.
“ISLAMOPHOBIA” KONUŞMALARI
Aralık 2007- Kasım 2008
Sunum
Hans Koechler
Saied Reza Ameli
Shenaz Bunglawala
Hazırlayan
Sevinç Alkan Özcan
Tercüme
Melahat Yalçın
Talha Üstündağ
Gülnur Kılıçoğlu
Sunuş
“Islamophobia” kavramı 1980’li yıllarda kullanılmaya başlandı ancak daha popüler bir biçim alması 1997 yılında İngiltere’de yayınlanan Runnymede Raporu ile oldu. Müslümanlara karşı ayrımcılık ve dışlamaya varan temelsiz nefret ve korkuyu ifade eden Islamofobya terimi, Runnymede Raporu’nda birbiriyle ilişkili sekiz algılama etrafında tanımlanıyordu. Bu algılamalara göre İslam, “değişime direnç gösteren statik ve yekpare bir blok” olarak görülüyor, başka kültürlerle ortak hiçbir değeri paylaşmayan “öteki” olarak tanımlanıyordu. İslam medeniyeti tarihte hiçbir kültürle etkileşime girmemiş, onları etkilemediği gibi onlardan da etkilenmemişti. “Barbar, irrasyonel ve ilkel bir din” olarak algılanan İslam, Batı medeniyetinin üstünlüğü karşısında daha alçak olanı temsil ediyordu. Bu algılamalarda “şiddet yanlısı, saldırgan ve terörizm üreten” bir din olarak sunuluyor, medeniyetlerarası çatışmada bir tarafı temsil ediyordu. Tüm bu algılamalardan dolayı Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılıklar meşru hale geliyor, Müslümanlar toplumdan dışlanıyordu. Dolayısıyla Müslümanlara karşı oluşturulan düşmanlık da doğal ve normaldi.
Runnymede Trust’ın yayınladığı bu raporun ardından 2000’li yıllarda, Avrupa’da islamofobya’nın yükselişine dikkat çeken başka raporlar da yayınlandı. International Helsinki Federation for Human Rights (2005), USA Today Gallup Poll (2006), Washington Human Rights First (2007), UN Special Rapporteur, European Union Monitoring Center (2006) ve İslam Konferansı Örgütü (2007-2008) tarafından hazırlanan raporlar uluslararası toplumun söz konusu yükselen trend konusundaki duyarlılığının arttığını göstermektedir. Ancak yayınlanan raporlar Avrupa’da giderek artan İslam karşıtlığı ile mücadele konusunda elbette ki yeterli değildir. Uluslararası toplum bu konuda kararlı bir siyasi iradenin eksikliğinin yanı sıra etkili hukuki mekanizma ve araçlardan da yoksundur. Hâlbuki islamofobya olgusu bugün özellikle Avrupa ve Amerika’da yaşayan Müslümanların hayatlarının bir parçası haline gelmiştir. Bugün Avrupa’daki Müslümanların sorunları ve İslam karşıtlığı problemi tartışılmadan demokrasi, insan hakları, çokkültürlülük ve çoğulculuk gibi kavramların tartışılması mümkün değildir. Bugün dünyada çokça tartışılan Batı’da İslam olgusu, İslam’ın modernleşme ile ilişkisi, Batı toplumlarının modernleşme ve sekülerleşme serüvenleri, tüm bu süreçlerin yaratmış olduğu problem alanları hiç kuşkusuz yalnızca Batı’nın değil İslam dünyası ve diğer medeniyetlerin de cevap vermek zorunda kaldığı problemlerdir. Kısacası ortak problem alanlarıdır. Birinin diğerini dışlayarak karşı karşıya bulunduğu meydan okumalara uygun cevaplar geliştirmesi mümkün değildir. İslamofobya da belki bu problem alanlarının en belirgini ve en acil bir biçimde cevap verilmesi gerekendir.
Yayınlanan raporların yanı sıra konuya dikkat çekmek ve mücadele yöntemleri geliştirmek üzere çeşitli uluslararası inisiyatiflerin gerçekleştirildiğini söylemek de mümkün. Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü’nün, Avrupalı ve Müslüman gençlik örgülerinin bu konu üzerinde birlikte çalışabilecekleri platformlar oluşturmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz iki yıl içinde tüm bu uluslararası örgütler Avrupa ve İslam ülkelerinden gençlik örgütleri temsilcilerini islamofobya, ırkçılık, ayrımcılık, şiddet, radikalleşme, inanç ve ifade özgürlüğü gibi tüm insanlığı ilgilendiren pek çok ortak problemi tartışmak ve ortak çözüm önerileri oluşturmak amacıyla bir araya getirdi. Nitekim uluslararası örgütler kadar devletler düzeyinde yapılan açıklamalarda da dinler ve kültürler arası diyalog, hoşgörü, çokkültürlülük, bir arada yaşama gibi pek çok kulağa hoş gelen ifadeyi çok sık duyar olduk. Ancak pratikte neler yapılıyor ya da bu çağrıların yeterince dünya kamuoyu üzerinde etkisi var mı, ya da devletlerin iç ve dış politikaları bu çağrıları ile örtüşüyor mu gibi sorular sorulduğunda çok da pembe bir tablo ortaya çıkmamaktadır. Zira uluslararası inisiyatiflerin artışına paralel bir biçimde İslam karşıtı söylemler ve tutumlarda da bir yükseliş söz konusudur.
Bu açıdan bakıldığında gittikçe artan islamofobya tehdidi, Batı ve İslam dünyası arasında diyalog kurulmasının önündeki en önemli engeldir. Bu tehdide uygun bir biçimde cevaplar üretilmezse dünya barışının sağlanması mümkün olmayacaktır. Batı’da İslam karşıtlığının artışında siyasi liderlerin ve medya kuruluşlarının önemli payları bulunmaktadır. İslamofobya sorunu üzerine çalışan pek çok insan özellikle bu iki unsurun rolüne dikkat çekmektedir. Müslümanlarla ilgili medyada çıkan tek taraflı haber ve yorumlar islamofobik söylem ve davranışları tetiklemekte ve onlara meşruiyet kazandırmaktadır. İslam ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz imajlara televizyon tartışmalarında, siyasi ve dini söylemlerde sık sık rastlamak mümkündür.
Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi’nin “İslamophobia Konuşmaları” başlığı altında yayınladığı Notlar, son dönemde konu üzerine yapılan tartışmalara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. 2007-2008 yıllarında Küresel Araştırmalar Merkezi’nin davet ettiği Prof. Hans Koechler, Dr. Saied Reza Ameli ve Shenaz Bunglawala’nın Vakıf’ta yapmış oldukları konuşmaları içeren bu çalışma, islamofobyanın çok yönlü doğasını anlamak açısından önemli açılımlar sağlamaktadır.
Insbruck Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Hans Koechler “İslamofobya ve Avrupa’nın Çelişkileri” başlıklı konuşmasında, kavramın tarihi arka planı, terminolojisindeki problemler, çok yönlü doğası ve “Avrupa’nın çokkültürlülük ikilemi” olarak tanımladığı çelişkilerine yoğunlaşmaktadır. Koechler’in özellikle terminolojiye yönelik olarak getirdiği eleştiriler önemlidir. Ona göre “Islamophobia” olgusu, terimin ifade ettiği masum bir korku ve endişe durumundan çok daha karmaşık toplumsal, siyasal ve psikolojik boyutları içermektedir. Aslında bu terim yerine var olan realiteyi tam olarak tanımlamak için “anti-islamism” kavramını kullanmak daha uygundur. Tahran Üniversitesi Medya Enstitüsü’nden Dr. Saied Reza Ameli ise islamofobya olgusunu “çifte ayrımcılık” kavramsallaştırması etrafında ele almakta ve çifte ayrımcılık nedir? Nasıl ve neden ortaya çıkar? Ayrımcılığın olduğu bir ortamda azınlık ile çoğunluk arasındaki ilişki nasıl olmalıdır? Çifte ayrımcılıktan karşılıklı tanınmaya ve karşılıklı saygıya nasıl geçebiliriz? Çifte ayrımcılık neden önemlidir? sorularına cevap aramaktadır. Ameli, Çifte ayrımcılığın oluşmasında medya imajlarının ürettiği “sanal gerçeklikler”i sorgulamakta ve bunların zihinlerde oluşturduğu ayrımcılığa dikkat çekmektedir. London School of Economics’den Shenaz Bunglawala ise “İngiltere Müslümanları: Kimlik ve Siyasi Angajman” başlıklı konuşmasında 7 Temmuz olayları sonrasında İngiliz hükümetinin teröre karşı önlemler çerçevesinde Müslümanlarla etkileşimi artırma yönünde geliştirdiği politikalarını değerlendirmektedir. İngiliz hükümetlerinin başarılı bir entegrasyon için mutlaka Müslümanların depolitize edilmesi gerektiği şeklindeki yaklaşımlarının, Müslümanlar tarafından sorgulandığını söyleyen Bunglawala, hükümetin söz konusu müdahalelerinin Müslümanları yabancılaştırdığını ileri sürmektedir.
Küresel Araştırmalar Merkezi islamofobya gibi önemli bir sorunun tartışıldığı bu üç farklı konuşmayı Notlar vasıtasıyla sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duymaktadır. Davetimizi kabul edip fikirlerini bizlerle paylaşan Prof. Hans Koechler, Dr. Saied Reza Ameli ve Shenaz Bunglawala’ya bu vesileyle bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Konuşma metinlerini titizlikle tercüme eden arkadaşlarımız Melahat Yalçın, Talha Üstündağ ve Gülnur Kılıçoğlu’na da katkılarından dolayı duyduğumuz memnuniyeti burada ifade etmek isteriz. Ayrıca bu metinleri yayına hazırlayan arkadaşımız Sevinç Alkan Özcan’a da teşekkür ederiz
Daha nice Notlar’da buluşmak dileğiyle..
Küresel Araştırmalar Merkezi
"Islamophobia" Konuşmaları, Kasım 2009, 56 sayfa
BSV Notlar Serisinin on yedincisi, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından "Islamophobia" Konuşmaları başlığı ile Kasım 2009'da yayınlandı.
Osmanlı'da Nüfus ve İskan Politikaları, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi, Mart ... more Osmanlı'da Nüfus ve İskan Politikaları, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi, Mart 2009, 112 s.
Notlar Serisinin onbeşincisi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı'da Nüfus ve İskan Politikaları" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI’DA NÜFUS VE İSKÂN POLİTİKALARI
Ekim 2005-Haziran 2006
Sunum
Gülfettin Çelik
Yunus Koç
Tufan Gündüz
Suraiya Faroqhi
Kemal Karpat
Hazırlayan
Kazım Baycar
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Serhat Aslaner
Sunuş
Nüfus ve iskân meselesi, Osmanlı tarihinin en önemli konulardan biridir. Özellikle imparatorluğun kurucu unsurunun Anadolu topraklarına göç ettiği gerçeği ve yeni gelenlerin nereye nasıl yerleştirileceği meselesinin devletin yüzyıllar boyunca en önemli gündem maddelerinden birini teşkil ettiği düşünüldüğünde iskân, nüfus ve göç konularının Osmanlı tarihi için çok kritik bir öneme sahip olduğu sonucuna rahatlıkla varılabilir.
İskan meselesinin Osmanlı tarihindeki bu yadsınamaz önemine mukabil henüz konuyla ilgili nitelik ve nicelik bakımından yeterli çalışma yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bu bağlamda biz de, Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak, konunun önemine ve bu alanda yapılan çalışmaların yetersizliğine binaen alana ilişkin mevcut çalışmaları mercek altına alarak konuya mütevazi bir katkı sağlamayı amaçladık ve Tarih Okumaları başlıklı tartışma programımızın üçüncü serisini Osmanlı’da Nüfus ve İskân Politikalarına ayırdık.
Her biri kendi dönemlerinde son derece önemli çalışmalara imza atan, sahaya ilişkin tartışmayı şekillendiren metin ve kişiler üzerinden yürüttüğümüz toplantı serisinin ilkinde konuğumuz olan Gülfettin Çelik, Osmanlı’nın nüfus politikaları çalışmalarında, esas alınabilecek kaynaklar ve teorik çerçeve bağlamında giriş mahiyetinde bir sunum yaptı. İkinci toplantımızda, Yunus Koç, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi iskân politikaları üzerine eserler kaleme alan ve bu alanda en nitelikli çalışmaları ortaya koyan Ömer Lütfi Barkan’ın eserlerinde yer alan Osmanlı iskân politikalarını anlattı. Üçüncü konuşmacımız, Tufan Gündüz ise bu alanda bir başka önemli isim olan Cengiz Orhonlu’nun çalışması üzerinden Osmanlı’nın aşiretleri iskân politikalarını değerlendirdi. Dördüncü toplantıda Suraiya Faroqhi, “Osmanlı’da İskân ve Nüfus Politikası” başlıklı sunumunda Osmanlı arşiv kaynakları ışığında erken-modern dönem Osmanlı iskân politikalarının genel bir panoramasını çizdi. Son konuşmacımız Kemal Karpat ise, ondokuzuncu yüzyılda Osmanlı topraklarına yapılan ana göç akımlarını, devletin bu göçlere karşı tutumunu ve göçlerin sosyal, etnik ve politik sonuçlarını mercek altına aldı.
Elinizdeki kitapçık yukarıda kısaca başlıklarını zikrettiğimiz bu beş toplantının gözden geçirilmiş metinlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Tarih Okumaları dizisine erken dönem Osmanlı tarihini, Bizans kaynakları temelinde ele alacağımız Bizans Kronikleri serisi ile devam edecektir.
Yine birbirinden önemli konuların tartışıldığı yeni toplantılarda görüşmek ümidi ile…
Son Dönem Bizans Tarihleri ve Osmanlı Anlatımları, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Mer... more Son Dönem Bizans Tarihleri ve Osmanlı Anlatımları, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi, Mart 2009, 103 s.
Notlar Serisinin onaltıncısı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Son Dönem Bizans Tarihleri ve Osmanlı Anlatımları" başlığı ile yayınlandı.
SON DÖNEM BİZANS TARİHLERİ ve OSMANLI ANLATIMLARI
Mayıs 2007-Mart 2008
Sunum
Abdulhamit Kırmızı
Aslıhan Akışık
Mevlüde Bakır
Esra Güzel Erdoğan
Hazırlayan
Abdulhamit Kırmızıı
Redaksiyon
F. Samime İnceoğlu
Sunuş
Türk tarihçiliğinde hak ettikleri iltifata hala mazhar olamayan kaynaklar arasında Bizans kronikleri vardır. Rum müelliflerin Osmanlı’dan bahseden tarih kitaplarını, tarihçilerimiz yeterince kullanmıyor. Bizanslı tarihçilerin Osmanlı Devleti’nin ilk yüzyıllarını ilgilendiren eserleri hala Türkçemize kazandırılamadı, geçmişte yapılan çevrilenlerin ise eksik ve gedikleri henüz giderilemedi. Tenkitli ve notlarla zenginleştirilmiş yayınlara ihtiyaç duyulan ve mutlaka Osmanlı çalışmalarına entegre edilmesi gereken bu sahaya ilgi çekmek amacıyla, Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak birkaç metni birlikte okuyalım dedik.
Avrupa kimliğinde önemli bir yeri olan Roma İmparatorluğu’nun Doğu’daki devamı olması hasebiyle, Bizans’ın son ulema ve rical mensupları tarafından yazılan bu eserler üzerinde Batı’da çokça tetkik yapılmıştır; fakat bu kaynaklar ülkemizde pek bilinmemektedir. Osmanlı’nın kuruluş dönemi felsefesini anlamak için gerçekleştirdiğimiz tartışmaları tamamlayacak bir cüz olarak bu kaynaklar üzerinde beş bölümlük bir tartışma dizisi planladık. Bir karşılaştırma imkanı vermesi açısından, Anadolu ve Rumeli’de Osmanlı Devleti kurulurken yenilen tarafın olayı nasıl gördüğünü, Rum yazarların Osmanlı’nın ilerleyişini nasıl tasvir ettiğini öğrenmek istedik. Geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz Osmanlı kronik okumalarının bir devamı olarak da ele aldığımız bu okumaları ortak bazı izlekler üzerinden değerlendiren tartışmalarla nihayetlendirdik.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrine ışık tutan, özellikle İstanbul’un fethini Osmanlı kaynaklarından daha geniş bir şekilde anlatan, dört Bizanslı müellif vardır: Dukas, Halkondil, Francis ve Kritovulos. Biz bunlara ilaveten, Selanik’in ikinci defa fethini anlatan bir din adamının, Anagnostis’in eserini de inceledik.
Birinci toplantıda (14 Mayıs 2007) Abdulhamit Kırmızı ile Dukas Tarihi ele alınmadan önce tarihî bağlama yer verildi, Roma Tarihi özetlenerek oryantasyon sağlandı. Bizans Tarihi (Çev. V. Mirmiroğlu, İstanbul 1956) künyesiyle dilimize çevrilen Dukas’ın eserinde ilk olarak Bizans toplumunun siyasal bölünmüşlüğü hakkındaki mütalaalar göze çarpar. Bizans toplumu çok derin ikiliklere bölünmüştür. Sadece Kantakuzen-Paleolog hanedanları arasındaki savaş yoktur. Mezhepler arası birleşme ya da birleşmeme yönünde toplumda iki eğilim vardır. Bu bölünmelerde Dukas Kantakuzencidir, Latin ve Ortodoks kiliselerinin birleşmesi taraftarıdır, Cenevizlilerle ittifak yanlısıdır. Eserde Osmanlıların iç savaştan faydalanarak Gelibolu’dan Trakya’ya nasıl çıktıkları, Süleyman Çelebi ile etrafı nasıl zaptettikleri, Türkleri oralara nasıl iskan ettikleri anlatılıyor. Fakat daha mufassal olarak müellif kendisinin de yaşadığı dönemi, yani Yıldırım Bayezıt devrinden 1462 Midilli’nin fethine kadarki zamanı anlatıyor. Dukas kitabında kaynak olarak canlı tanık ifadeleri de kullanır. Mesela Fatih’in İstanbul’u fetheden askerleriyle mülakatları vardır.
Dukas Tarihi’nde sadece padişahlar ve Rum imparatorları değil, Börklüce Mustafa, Gündüz/Kunduz Bey, tanassur ederek Dimitri adını alan flehzade Yusuf, Düzmece Mustafa, Çandarlı Halil Pafla gibi şahsiyetler hakkında zengin biyografik malzeme vardır. Kitapta Osmanlı hanedanının aldığı Rum ve Sırp gelinler, devşirmeler, fetret devri beyleri, savaş teknolojisi (mesela, top dökümü ve gemilerin karadan yürütülmesi), kardeş katli hakkında da ilginç bilgiler bulmak mümkün.
Halkondil Tarihi ikinci toplantıda (25 Haziran 2007) Aslıhan Akışık’ın sunumu çerçevesinde masaya yatırılmıştır. Halkondil birinci elden, defterdarlardan, Osmanlı merkezi idaresi ve bütçesi hakkında önemli bilgiler sunar. Bizans tarih yazımı geleneğinde Batı Avrupa’ya en geniş yer veren müellif olarak Halkokondil İtalya, İberya yarımadası, Almanya, Fransa, Macaristan, Polonya, Balkanlar ve İngiltere siyasi tarihini ve bu coğrafyalardaki değişik yönetim biçimlerini anlatır, Batı Avrupa toplulukları hakkında detaylı etnografik bilgiler verir. Bu bilgiler Bizans Devleti’nin çöküşü ve Türklerin yükselişinden bağımsız değildir, Roma kimliğinin miras yoluyla Osmanlı’ya geçip geçemeyeceği tartışmasıyla ilgilidir ve müellif Osmanlı-Venedik karşılaştırması için bir zemin yaratır. Halkondil’in Osmanlı Türklerinin kökeni hakkında ilginç fikirleri vardır.
Şehir Düştü başlığıyla Türkçeye bazı kısımları çevrilen Francis / Sphrantzes Tarihi’ni, üçüncü toplantıda (23 Temmuz 2007) Mevlüde Bakır sundu. Francis’in diğer müelliflerden farkı, hiyerarşide en yüksek makama (megalogothetes) ulaşmış mühim bir devlet adamı olmasıdır. Francis diğer müelliflere nazaran Fatih için daha yumuşak tabirlerde bulunur, onu en fazla “Hıristiyanlığın bağnaz düşmanı”, “kötü niyetli adam” ve “imansızların sultanı” olarak tasvir eder. Kitapta XI. Konstantin Paleologos’un tahta geçmesi, bunu Sultan II. Murat’a bildirmek üzere bizzat müellifin görevlendirilmesi, daha sonra İmparator’a eş bulmak için Gürcistan ve Trabzon’a da elçi olarak gitmesi ayrıntılı olarak anlatılıyor. İstanbul muhasarasına iki tarafın yaptığı hazırlıklardan, mesela Rumelihisarı’nın yapımından bahsediliyor. Zağanos Paşa ile
Çandarlı arasındaki fetih tartışmasından, Fatih’in atını denize sürmesinden ve Ulubatlı Hasan’dan ismen bahsedilmesi, Francis Tarihi’nin fetihle ilgili kaynak olarak değerini artırmaktadır.
Fetret Devrinde elden çıkan ve bu arada Rumlardan Venediklilere geçen Selanik’in 1430’da Osmanlılar tarafından yeniden fethedilmesini anlatan Anagnostis Tarihi dördüncü toplantıda (21 Ocak 2008) Abdulhamit Kırmızı’nın sunumu ile incelenmiştir. Venedik tahakkümü hakkındaki şikayetlerle başlayan bu eseri bir din adamı yazmıştır; bu nedenle eserde görülen ana izleklerden birisi Selaniklilerin gördüğü zulümlerin kendi günahlarından kaynaklandığı ve nihayet Allah’ın kendilerini Türklerin fethiyle cezalandırdığıdır. Bu tarz dini izahlar diğer kroniklerde görülmekteyse de, bu kadar yoğun değildir. Sultan Murat’ın şehrin sulhen teslimi için üç defa elçi ve mektup aracılığıyla çağrıda bulunması, kuşatma sırasında Rum askerlerin evlerine kaçmaları, Osmanlı askerlerinin vardiya usulü savaşmaları, üç gündür şehri alamayan kumandan Sinan Paşa’nın ilginç motivasyon yöntemleri ve şehrin ancak yağma ilan edilmesinden sonra ele geçirilmesi kitapta yer alan ilginç konulardandır. Bu toplantı ayrı ca Anagnostis’in Türk askerlerini kötülerken padişahı temize çıkaran üslubunun sebepleri üzerine güzel bir tartışmaya sahne olmuştur.
Beşinci ve son toplantı, tek orijinal nüshası Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan Kritovulos Tarihi üzerine yapılmıştır (17 Mart 2008). Doğrudan Fatih Sultan Mehmet’e yazılan ve onun başarılarını anlatan bu tarih kitabını Esra Güzel Erdoğan sundu. Çeviriler arası tutarsızlıklar, müellifin kaynakları, diğer kroniklerle benzerlikler, eserin Bizans tarihçilerince kasten ihmal edilmesi gibi usul meseleleri dışında müellifin Fatih’e duyduğu hayranlığın nedenleri gibi konular tartışıldı.
Elinizdeki kitapçık yukarıda kısaca başlıklarını zikrettiğimiz bu beş toplantının gözden geçirilmiş metinlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Tarih Okumaları dizisine Hatıralar Işığında Modern Türkiye Tarihi serisi ile devam edecektir.
Yine birbirinden önemli konuların tartışıldığı yeni toplantılarda görüşmek ümidi ile…
Osmanlı Siyaset Geleneği ve Avrupa’da Doğu Sorunu, 2008, 72 s.
Notlar serisinin ondördüncüsü T... more Osmanlı Siyaset Geleneği ve Avrupa’da Doğu Sorunu, 2008, 72 s.
Notlar serisinin ondördüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı Siyaset Geleneği ve Avrupa’da Doğu Sorunu" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI SİYASET GELENEĞİ
ve
AVRUPA’DA DOĞU SORUNU
Eylül 2005
Sunum
Hüseyin Yılmaz
Hazırlayan
Zahit Atçıl
Redaksiyon
Serhat Aslaner
Sunuş
Osmanlı tarihinin genellikle ihmal edilen bir alanı olan düşünce tarihine, artık tarihçiler tarafından hakettiği şekilde ilgi duyulmaya başlandı. Son yıllara kadar genel olarak Osmanlı düşünce tarihi özel olarak da Osmanlı siyasi düşüncesi tarihi ya katı bir özcülükle İslam düşünce tarihine yeni bir katkı yapmadığı şeklinde veya düşüncenin sosyo-ekonomik şartların bir ürünü olduğu fikrinden hareketle özel olarak ilgilenilmesi gereken bir alan olarak düşünülmüyordu. Ancak 1980’li yıllarda alevlenen hem Osmanlıların kökeni tartışması hem de Osmanlı tarihinin dönemlendirilmesi meselesi, tarihçileri dönemin entellektüel düşüncesi ile yeni bir diyaloga götürdü. Böylelikle, Osmanlı düşünce tarihi ve Osmanlı siyasi düşüncesi tarih çalışmalarında ilgi duyulan bir alan oldu.
Bu kitapçıkta, 2005 yılında Harvard Üniversitesi’nde “The Sultan and the Sultanate: Envisioning Rulership in the Age of Suleyman the Lawgiver (1520-1566) [Sultan ve Saltanat: Kanuni Sultan Süleyman Döneminde İktidar Tasavvuru] başlıklı tez ile doktorasını bitiren Hüseyin Yılmaz’ın Bilim ve Sanat Vakfı’nda Osmanlı siyasi düşüncesi ve kültürü üzerine yapmış olduğu üç konuşmanın çözümünü yeniden düzenleyerek sunuyoruz.
Hüseyin Yılmaz 2 Eylül 2005’teki birinci konuşmasında genel olarak Osmanlı siyasi düşüncesinin oluşum safhalarını anlattı. Osmanlı siyasi düşüncesi denildiğinde ne anlamak gerekir? Osmanlı’da siyaset üzerine ne tür eserler yazılmıştır? Müelliflerin siyaset eseri yazma konusunda ne gibi saikleri vardır? İçerik olarak Osmanlı siyasi düşüncesi ne gibi bir dönüşüm geçirmiştir? Bu eserlere göre sultan ve iktidar nasıl algılanıyordu? Bu sorulara genel hatlarıyla cevap bulabileceğimiz konuşmada, Yılmaz kendi çalışmalarından hareketle özgün çıkarımlarda bulunmaktadır.
Yılmaz’ın ikinci konuşması 9 Eylül 2005’te Tanzimat öncesi Osmanlı’da anayasalcılık meselesi üzerineydi. Her ne kadar anayasalcılık Batı tarihin üretmiş olduğu siyasi bir kavram olmasına rağmen, Yılmaz yöneticinin otoritesinin sınırlanması anlamında anayasalcılığın Osmanlı için de kullanılabileceğini düşünerek Osmanlı siyasi kültüründe siyasi gücün sınırlanması mekanizmalarını ortaya koymaya çalışmaktadır.
16 Eylül 2005’teki üçüncü konuşma ise Şark Meselesi ve Osmanlı İmparatorluğu bağlamında Modern Ortadoğu’nun oluşu meselesi üzerineydi. Hüseyin Yılmaz, çoğunlukla işaret ettiği anlam bakımından herkesçe bilindiği varsayılan ‘Şark Meselesi,’ ‘Ortadoğu,’ ‘Yakındoğu’ gibi kavramların tarih içinde geçirdiği dönüşümleri göstererek bu kavramları açıklamaya çalışmaktadır.
Bu kitapçık ile Türkiye Araştırmaları Merkezi, hem Osmanlı siyasi düşünce tarihi çalışmalarına hem de tarihi gerçekliği tasavvur etme çabasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Osmanlı İlmiyesi, 2008, 79 s.
Notlar serisinin onüçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafınd... more Osmanlı İlmiyesi, 2008, 79 s.
Notlar serisinin onüçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı İlmiyesi" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI İLMİYESİ
Ekim 2003-Ocak 2006
Sunum Yapanlar:
Mefail Hızlı
Yaşar Sarıkaya
Esra Yakut
Jun Akiba
Ahmet Cihan
İlhami Yurdakul
Hazırlayan
Şeyma Şahinoğlu
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Sunuş
Bilim Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi bünyesinde gerçekleştirilen ve Osmanlı ilmiyesini konu edinen toplantıların neticesinde hazırlanan bu kitapçıkta altı konuşmanın dökümü yer almaktadır. Bu toplantılar çerçevesinde Osmanlı ilmiyesinin yapısı, bu yapıya dâhil olan mekanizmaların işleyişi üzerinde durulmuştur. Bu toplantılarda cevap aranan temel sorular, paradigma değişiminin yaşandığı bir dönemde Osmanlı ulemasının temel rolünün ne olduğu, ilmiye sınıfına mensup insanların yaşanan bu dönüşümde nasıl bir tavır alış sergiledikleri, böylesi bir dönemde din ve devlet ilişkilerinin nasıl bir seyir takip ettiği, yaşanan dönüşümler neticesinde ilmiye sınıfının en üst noktasındaki kişi olarak görülebilecek şeyhülislamın yetki ve sorumluluklarında ne gibi değişiklikler olduğu, 19. ve 20. yüzyılda şer’i hakimlik kurumunun nasıl bir yenilenme sürecine girdiği, yine aynı dönemde taşra - merkez ilişkilerinin Osmanlı ilmiye teşkilatında ne şekilde tezahür ettiği şeklinde özetlenebilir.
Mefail Hızlı, “Mahkeme Sicillerine Göre Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Sıbyan Mektepleri” başlıklı çalışmasında bir kurum nasıl çalışılır sorusundan hareket ederek siciller üzerinden Bursa sıbyan mektepleri konusunu işlemekte; sıbyan mekteplerinin yapısı, eğitim kalitesi ve öğrenci profili hakkında değerlendirmeler yapmaktadır.
Almanya’da Bochum Ruhr Üniversitesi’nde İslam Bilimleri, Şarkiyat ve Pedagoji okuyan Yaşar Sarıkaya ise, “Ebu Said Muhammed el-Hadimî: Taşralı Bir Osmanlı Âliminin İlişkiler Ağı, Kariyeri ve Etkisi” başlıklı doktora çalışmasından hareketle Konya Hâdim’li bir ulema ailesine mensup olan el-Hadimî üzerinden, taşradaki bir Osmanlı âliminin merkezle ilişkisinin nasıl olduğunu incelemektedir. Bununla birlikte tezde Hadimî’nin şahsı üzerinden, bir âlimin özellikle de bir taşra aliminin kariyerinde hangi saiklerin ne derece etkili olduğu sorularına cevap aranmaya çalışılmıştır.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Esra Yakut “Şeyhülislamlık: Yenileşme Döneminde Devlet ve Din” isimli kitabı bağlamında klasik dönemdeki yapısı itibariyle en çok tartışılan konulardan birisi olan şeyhülislamlık makamının nasıl ya da hangi tarihlerde ortaya çıktığı konusunu ele almaktadır. Bu kurumun geçirdiği dönüşüm ve özellikle eğitim alanında sahip olduğu yetki ve sorumluluklar bu çalışma çerçevesinde incelenmiştir.
“Osmanlı Devleti’nde Şer’i Hâkimler” başlıklı tezinde Jun Akiba, Osmanlı Devleti’nde önemli bir yere sahip başka bir kuruma –kadılık kurumuna- yer vermekte ve kadılık kurumunun, öneminin sadece yargı alanında değil idari ve mali alanda da büyük etkileri olduğundan yola çıkarak, Tanzimat’tan sonraki dönemde nizamiye mahkemelerinin kurulmasıyla şer’iye mahkemelerinin yetkilerinin sınırlandığını, ayrıca bürokrasinin gelişmesiyle şer’i hâkimlerin idari görevinin de azaldığını dile getirmektedir.
Ahmet Cihan, “Reform Çağında Osmanlı İlmiye Sınıfı” başlıklı çalışmasıyla Osmanlı’nın son döneminden, Cumhuriyet döneminin başına kadar ilmiye grubunun değişim karşısındaki tutumunun geriye doğru nasıl bir projeksiyona tabi tutulabileceğini irdelemektedir. İlmiye sınıfının değişim karşısında statükocu mu yoksa farklı pozisyonları koruyan bir yapı mı arz etmekte olduğunu incelemekte ve temel tezini ilmiye sınıfının bir kitle olduğu üzerinden geliştirmektedir.
Son olarak İlhami Yurdakul, Tanzimat sonrası ilmiye teşkilatındaki yenileşmeyi ele aldığı tez çalışmasında, modernleşme döneminde ilmiye teşkilatının kendi haline terk edilmediği, aksine Osmanlı idarî sisteminde yenileşmenin bir gereği olarak bütünüyle bir değişim geçirdiğini ileri sürmektedir.
Gerçekleştirilen bu toplantılar neticesinde Osmanlı ilmiye teşkilatını yol açıcı sorular ışığında yeniden okuyabilmek ve bu sorularla, yapılması umulan daha kapsamlı çalışmaların önünü açabilmek mümkün olabilmişse maksadımız hâsıl olmuş demektir.
Kurtuluşun İki yüzü: Hakikat ve Siyaset / 350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi, 2008, 64 s.
Notla... more Kurtuluşun İki yüzü: Hakikat ve Siyaset / 350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi, 2008, 64 s.
Notlar Serisinin onikincisi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "KURTULUŞUN İKİ YÜZÜ: Hakikat ve Siyaset / 350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi" başlığı ile yayınlandı.
KURTULUŞUN İKİ YÜZÜ: HAKİKAT VE SİYASET
350. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KÂTİP ÇELEBİ
17 Kasım 2007
Açılış Konuşması
Mustafa Özel
Oturum Başkanı
İhsan Fazlıoğlu
Konuşmacılar
Bir Ömür Böyle Geçti:
Kâtip Çelebi, Hayatı ve Eserleri
Fikret Sarıcaoğlu
Kâtip Çelebi’nin Islah Düşüncesi
Eşref Altaş
Kâtip Çelebi’nin Medrese-İlmiye Eleştirisi
ve Modern Dönemdeki Anlamı Üzerine
Emrullah Bulut
Hazırlayan
Emrullah Bulut
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Sunuş
Hiç kuşkusuz XVII. Yüzyıl Osmanlısının, gerek fikirleri ve eserleri gerekse kendisinden sonraki dönemlere etkisi itibari ile, en önemli isimlerinden birisi 1609-1657 yılları arasında yaşamış Katip Çelebi’dir. Özellikle medreseler üzerinden Osmanlı eğitim sistemine yönelttiği eleştiriler ve Osmanlı siyasi kurumlarının zayıfladığı yönündeki siyasi eleştirileri dolayısıyla yüzyıllarca referans olarak kabul edilen Katip Çelebi’nin düşünceleri, eserleri ve siyaseti vefatının 350. yılı münasebeti dolayısıyla Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen “Kurtuluşun İki Yüzü: Hakikat ve Siyaset” başlıklı bir panel ile masaya yatırıldı.
Katip Çelebi üzerine akademik çalışmalar yapan üç konuşmacının katılımıyla gerçekleştirilen panel Bilim ve Sanat Vakfı yönetim kurulu başkanı Mustafa Özel’in açılış konuşması ile başladı. Özel, konuşmasında, bilhassa sorduğu/cevap aradığı sorular bağlamında Katip Çelebi’nin klasik bir düşünür olma yönüne değindi. Açılış konuşmasının ardından söz alan ilk panelist Fikret Sarıcaoğlu, Katip Çelebi’nin -özellikle Cihannüma, Süllemü’l-Vüsul ve Mizanü’l-Hak adlı eserlerinden hareketle- ilmi serüveni üzerine bir sunum yaptı. Ders aldığı hocalar, okuduğu kitaplar, telif ettiği eserler ve sonraki dönemlere etkisi çerçevesinde Katip Çelebi’yi aktardı dinleyicilere.
İkinci panelist Eşref Altaş ise Düstüru’l-Amel, Mizanü’l-Hak ve Keşfü’z-Zünun adlı eserleri üzerinden Katip Çelebi’nin ıslahat düşüncesini değerlendirdi. Katip Çelebi’nin bu üç eserinde de, içinde bulunduğu felsefe ve şeriat geleneği ile Hint-İran-Türk siyasi geleneğinin ve İbn Haldun etkisinin izlerinin sürüldüğüne dikkat çeken Altaş, Galen tıbbının tesiriyle Katip Çelebi’nin organik toplum anlayışını benimsediğini belirtti. Katip Çelebi’ye göre vücuttaki ahlat-ı erbaa arasında olması gereken unsurlar arası denge, her bir unsura tekabül eden sosyal tabakalar arasında da bulunmalıdır. Altaş sunumunu, söz konusu dengenin sağlanması; başka bir ifadeyle, devletin ıslahı için Katip Çelebi’nin gerekli gördüğü çözüm önerilerinden bahsederek tamamladı.
Katip Çelebi’nin medreseye yönelttiği eleştirilerin temellerinin ve gerekçelerinin tartışıldığı üçüncü konuşmada Emrullah Bulut’u dinledik. Katip Çelebi’nin gerileme paradigmasının merkezî isimlerinden birisi olduğunu vurgulayarak konuşmasına başlayan Bulut, müellifin daha ziyade medreseye yönelttiği eleştiriler ile gündeme geldiğini, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren medreseye yöneltilen eleştirilerin örtülü veya açık kaynağı olarak Katip Çelebi’nin eserlerinin kullanıldığını, Muallim Emin Bey, Arif Hikmet Bey, Şerafettin Yaltkaya, Osman Nuri Ergin, Adnan Adıvar, Hilmi Ziya Ülken, İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi isimlerin medreselerin gerilediği yönündeki fikirlerini Katip Çelebi’ye dayandırdıklarını, Katip Çelebi’nin bir takım kitapların medreseden kaldırıldığı yönündeki tenkitlerine paralel yönde fikir beyan ettiklerini ifade etti. Bulut’a göre bu yargının, başka bir ifade ile Katip Çelebi’nin iddialarının 1980 sonrasında medreseler üzerine yapılan yeni çalışmalar neticesinde doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. “O halde Katip Çelebi’nin eleştirilerinin arkasında yatan gerçek neden, nedir?” Bu sorunun cevabı şudur ki Katip Çelebi; Gazali, Razî, İcî ile gelen ilim geleneğinin bozulmaya başlamasını eleştirmekte ve bu bozulma neticesinde tekke-medrese çatışmasının ortaya çıktığını savunmaktadır. Dolayısı ile Katip Çelebi’de geleneğe dönüş tüm bu problemleri bertaraf edecek bir çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üç konuşmacının ardından kısa bir değerlendirme konuşması yapan oturum başkanı İhsan Fazlıoğlu ise özetle; ilim adamlarının hakikati, bürokratların da siyaseti aradıklarını, ilimle uğraşan bir bürokrat olarak Katip Çelebi’nin de olayların tarihî köklerine inen bir siyasi arayışın içinde bulunduğunu belirtti. Yine Fazlıoğlu’na göre Katip Çelebi, dönemi içinde bir ilim adamı değil, siyasi kurtuluşu arayan bir bürokrat; coğrafya, tarih gibi tasviri ilimlerin bizim dünyamızın bekası için önemini anlayan bir isim olarak değerlendirilmelidir.
Elinizdeki bu çalışma, yukarıda kısaca mahiyeti hakkında bilgi vermeye çalıştığımız “Kurtuluşun İki Yüzü: Hakikat ve Siyaset/350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi” başlıklı panelde yapılan konuşmaların deşifre edildikten sonra düzenlenerek metin haline dönüşmüş bir nüshasıdır.
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları merkezi olarak Katip Çelebi ve eserleri hakkında düzenlediğimiz bu etkinlikle; hem siyasi tarih çalışmalarına ufuk açmayı hem de Türk siyasi ve ilmi tarihinde önemli bir yeri olan bir bilim adamını ölümünün 350. yıldönümü münasebetiyle yâd ederek gelecekte yapılacak akademik çalışmalara katkıda bulunmayı hedefledik.
Bugün birçoklarımızın isimlerini unuttuğu, hatırlamadığı hatta belki hiç tanımadığı ilim ve kültür hayatımıza katkıda bulunan ilim ve düşünce adamlarımızı anmak ve fikirlerini günümüzde yeniden tartışmak üzere tertip edilen bu panellerin daha nicelerinde buluşmak ümidiyle…
Uploads
Notlar by Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV)
Kırkambar Sohbet programı kapsamında birçok akademisyeni, sanatçıyı,
yazarı, irfan ve gönül insanını misafir etme, çalışmalarını dinleme, bilgi,
birikim ve tecrübelerinden istifade etme imkânını elde ettik. Bu minvalde, günümüz
sanatını anlama yolunda sanat-felsefe ilişkisinin önemini vurgulamak
üzere düzenlediğimiz toplantıları geçtiğimiz sene de sürdürdük ve felsefe alanında
çalışan, sanatla ilgili iki akademisyen ile felsefede sanatın izlerini sürmeye
devam ettik.
Emine Canlı ile gerçekleşen programımızda “Cassirer’in Sembolik Formlar
Felsefesinin Kantçı Temelleri ve Panofskyci Sanat Tarihi Uygulamaları” üzerine
konuştuk. Canlı, Cassirer’in Sembolik Formlar Felsefesi’nin Kantçı temellerini
anlatmasının ardından Sembolik Formlar Felsefesi’nin Panofsky’nin perspektif
algısını sorgulamasındaki etkisindjwen söz etti. Canlı, Ernst Cassirer’in,
Sembolik Formlar Felsefesi ile amacının Kant’ın eleştirel felsefesini bir kültür
felsefesi olabilecek şekilde genişletmek olduğunu söylediğinden bahsederek
Cassirer’e göre Kant’ın eleştirel felsefesinin Newton’un doğa felsefesini eleştirmekle
sınırlı kaldığını ifade etti. Bununla birlikte, artık yapılması gereken
bu eleştirel felsefenin öngördüğü tüm sentez etkinliklerini ve bu etkinliklerin
gerektirdiği nesnelleştirme edimlerini ortaya koymak olmalıdır. Bu amaçla
hareket eden Cassirer, insan zihninin sentetik edimleri olan mitoloji, dil, din,
sanat ve bilimin kendisine özgü nesnel bir forma sahip olduğunu göstermeye
çalışır. Cassirer’in mensup olduğu Marburg Okulu’na yakınlığı ile bilinen Erwin
Panofsky sanat tarihi ve özellikle “perspektif” ile ilgili görüşlerini temellendirirken
Kant ve Cassirer’in çizgisini takip eder. Panofsky’e göre sanat tarihinin
önemli bir kavramı olan ve nesnellik-kesinlik iddiası ile ön plana çıkan perspektif,
bir keşif değildir; dönemden döneme gelişen ve değişen mekân anlayışları
nedeniyle esasında her dönemde mevcuttur. Fakat kendisini farklı biçimlerde
gösterir. Panofsky’ye göre birbirlerine indirgenemeyecek olması nedeniyle
her dönemin perspektif anlayışı kendi bağlamında ele alınmalıdır. Bu da ancak
perspektifin de Cassirer’in kavramsallaştırdığı “sembolik form”lardan biri olduğu
görüşünün dikkate alınması ile mümkündür.
Selami Varlık ile ise “Gadamer’de Sanat ve Festival: Aynının Farklı Tekrarı”
üzerinde konuştuk. Varlık, Gadamer’in Hakikat ve Yöntem kitabında, estetik
tecrübeyi tarif etmek için “festival” kavramına başvurduğunu ifade ederek bu
estetik tecrübenin aynılığın farklı tekrarları üzerinden sanatta ve festivalde nasıl
gerçekleştiğini anlattı. Buna göre düzenli olarak tekrarlanmak festivalin – veya
bayramın – yapısında bulunur. Her yıl kutlanan festival, hem aynı festivaldir
hem sürekli farklıdır. Tıpkı bir piyesin her temsilinin hem aynı metine sahip
olup hem de farklı mizansenlere yol açması gibi festival de her seferinde farklı
bir şekilde yaşanılır. Dolayısıyla, Gadamer’in gelenek anlayışına benzer biçimde
festival de sanat eseri de sürekli yenilenerek kendini korur. Festivalin tekrarı
insanı da dönüştürür. Zira farklılaşan festival insanın tarihselliğinin izini taşısa
da, aynının tekrarı insanda değişimlere yol açar. Aynılık ile farklılık arasındaki
diyalektik çift boyutludur; hem festivalde hem insanda gerçekleşir. Dolayısıyla,
hermenötik açıdan bakacak olursak insan sürekli, kontrol edemediği bir sanat
eserinin veya bir geleneğin karşısında bulunur. Ve bu insan için doğru bir anlama,
onu değiştiren, yenilenmesini sağlayan bir tecrübedir. Sanatın canlılığı ve
manası da buradan gelir.
PANEL
29 Aralık 2007
Oturum Başkanı
Salih Pulcu
Konuşmacılar
Sibel Eraslan
Ömer Lekesiz
İhsan Kabil
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 29
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 9
BSV Notlar serisinin yirmi dokuzuncusu Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından "Bir Garip Yolcu Hasan Aycın" başlığı ile yayınlandı.
Sunuş
Bir vakit, Hasan Aycın ile sanat ve sanatkâr üzerine sohbet ediyorduk. Kendisini pür dikkat dinlemeye çalıştığım bir anda, ‘Sanatkâr deryadaki damlayı değil, damladaki deryayı anlatır,’ dedi. Çok uzun süre kafamda sürüklediğim bazı sorulara bir anda cevap buluvermiştim. O tarihten bu yana ne zaman Hasan Aycın’ın bir sohbetine dâhil olsam sanat ve sanatkârla ilgili kafamda dolaştırdığım bazı sorulara cevaplar bulurum. Söylemi, yaşamı ve yaptıklarıyla beraber düşünüldüğünde Hasan Aycın ismi ayrı bir önem kazanmaya başlıyor. Çünkü Hasan Aycın bu üç başlığı kendinde tutarlı bir şekilde meczetmiş, yaşayan az sayıda örnekten biri. Sohbetlerine konu olan bu toprakların köklerine uzanan, derinleşen anlam dünyası; çizgilerine yansıyan etkileyici, sahici ve ince sanat; kalemine düşen parıltılı ilham hep bu tutarlılığın izinde ilerliyor.
Hasan Aycın ismi önemlidir çünkü Hasan Aycın harbi müslümandır; önemlidir çünkü yeni bir şeyler söylemektedir; önemlidir çünkü Hasan Aycın’ın bir meselesi ve derdi vardır. 2007 yılında Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi olarak gerçekleştirdiğimiz Bir Garip Yolcu paneliyle Hasan Aycın’ın derdini bir nebze olsun anlamak, aktarmak dileğindeydik. Umarım, Bir Garip Yolcu panelindeki konuşmacıların sunum metinlerini kaydettiğimiz bu kitapçık büyük bir sanatkâr olan Hasan Aycın’ın dünyasına samimi bir yolculuk imkânı verir.
Bu vesileyle bu kitapçığın hazırlanmasında emeği geçen herkese, hususen sayfa tasarımını yapan Ayşenur Gönen’e, karikatürlerini kullanmamıza izin veren Hasan Aycın ile İz Yayıncılık’a teşekkür ederiz.
Murat Pay
Sanat Araştırmaları Merkezi Koordinatörü
GÜZELİN GÜNCELLİĞİ
Zeynep Gemuhluoğlu
3 Mart 2011
Hazırlayan
Neslihan Demirci
Redaksiyon
Betül Özel Çiçek
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 28
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 8
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi’nin 2004 yılından bu yana düzenlediği Kırkambar Sohbet programı kapsamında 2011 yılının Mart ayında Dr. Zeynep Gemuhluoğlu’dan “Sanat ve Felsefe İlişkisinde Güzel’in Güncelliği”ni dinledik. Konuğumuz, söyleşi boyunca kuramsal ayrıntılara girmeksizin ‘güzel’in her dönemde içinde kalınacak bir anlam dünyası değil, daima kendi ötesini görünür kılan bir bakış açısına dönüşmekte olduğunu ifade etti. Böylece birlikte Platon’dan günümüze kadar felsefe tarihinin köşe başlarında, bazen de ara sokaklarında felsefe-sanat ilişkisinin izini sürmeye çalıştık.
“Eğer bir dramatik şair, ideal devleti ziyaret edecek olursa kendisine nazikçe sınıra kadar eşlik edilmesi gerektiğini” söyleyen ve aslında çoğu kez bu kadar da nazik olmayan Platon, “felsefe ve şiir arasındaki eski çekişme”den söz eder. Ona göre ‘güzel’, sanatın eline teslim edilemeyecek kadar önemli bir şeydir. Platon’un söz ettiği kadim çekişmeyi bilemesek de ondan sonra sanatın felsefe karşısında uzun bir zaman meşruiyet problemi yaşadığını görebiliriz: Sanat konusunda selefi kadar katı olmayan Aristo’nun yaklaşımı neydi? Aristo’dan sonra onun Organon’una dahil edilen Poetika, batı ve doğu orta çağlarında sanata bakışı nasıl değiştirdi? Sanatın ‘zanaat’ten ayrılıp ‘güzel sanatlar’ olarak ikame edildiği modern bilinçle desteklenen estetik yani ‘güzelin bilimi’, sanata felsefe nezdinde nasıl bir meşruiyet verdi? Kant’ın sanata bakışındaki önemli yenilik nedir? Hegel, “sanatın geçmişte kalması”ndan neyi kastediyordu? Nietzsche ve Heidegger felsefeyi sanata ne kadar yaklaştırdı? Gadamer’in “oyun, sembol ve festival olarak sanat”tan kastı neydi? Modernizmin çocuğu olan ‘insan’ın yanı sıra ‘sanat’ın da ölümünden söz edildiği günümüzde olup biten nedir? Aşağıda metnini sunduğumuz toplantımızda bu ve benzeri sorulara cevap aramaya giriş mesabesinde istifade edileceğini umuyoruz.
Sanat Araştırmaları Merkezi
Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından 31 Mart 2012 tarihinde düzenlenen “Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği” panelindeki sunumlar Notlar serisinin 27. eseri olarak yayınlandı. Eyyüp Said Kaya’nın (İstanbul Şehir Üniversitesi) başkanlığındaki oturumda Ali Hakan Çavuşoğlu (İSAM), H. Tuncay Başoğlu (İSAM) ve Harun Yılmaz (Marmara Üniversitesi) medrese çalışmalarının Batı’daki en önemli isimlerinden George Makdisi’nin İslam ve Ortaçağ Batı yükseköğretimleri hakkındaki yaklaşımı çerçevesinde medeniyetleri mukayese etmenin imkânlarını ele aldılar.
GEORGE MAKDISI NOTLARI
31 Mart 2012
43 s.
İçindekiler
Takdim
Eyyüp Said KAYA
Medreseden Üniversiteye Skolastik Eğitimin Evrimi
Ali Hakan ÇAVUŞOĞLU
Doğu’dan Batı’ya Beşerî Bilimler ve Entelektüel Eğitimin Serüveni
H. Tuncay BAŞOĞLU
İslâm Eğitim Tarihine Farklı Yaklaşımlar: “G. Makdisi’nin Medresesi”nin Tenkidi
Harun YILMAZ
BSV Notlar serisinin yirmi altıncısı, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından Çin Konuşmaları başlığı ile yayınlandı.
ÇİN KONUŞMALARI
Ağustos 2004 - Kasım 2010
Sunum Yapanlar
Zeyneb Hale Eroğlu
Kadir Temiz
Yang Jian-li
Çağdaş Üngör
Hazırlayan
Kadir Temiz
Redaksiyon
Z. Tuba Kor
İçindekiler
Zeyneb Hale Eroğlu Türkiye ve Çin’de Ulus-Devlet İnşası: Sun Yat-sen ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Düşüncelerinin Karşılaştırmalı Bir İncelemesi
Kadir Temiz Konfüçyanizm ve Alternatif Haklar Teorisi
Yang Jian-li Çin’de İnsan Hakları Sorunu
Çağdaş Üngör Soğuk Savaş’ta Çin Dış Propagandası: Yabancı Dil Yayınları ve Pekin Radyosu
Sunuş
20. yüzyılın ikinci yarısından Soğuk Savaş’ın son dönemlerine kadar Asya’nın bir tarafında Sovyetler Birliği ABD ile küresel bir güç mücadelesi içerisindeyken, diğer tarafında Japonya ABD’nin küresel müttefiki olarak varlığını sürdürdü. Asya’ya dair bilinen bu iki denklemin haricinde yapılan her değerlendirme, modernleşmeci bir bakış açısı ile geri kalmış üçüncü dünyanın tarihiyle sınırlı kaldı. Çin tam da bu dönemde bir yandan geleneksel değerlerini yeniden okuyarak, diğer yandan küresel rekabetin ekonomi politiğini yeniden değerlendirerek Asya denklemini tamamen değiştirdi. “Sosyalist piyasa ekonomisi”nden “barışçıl büyüme”ye kadar kendi iç dinamiklerini derinden etkileyen reformları gerçekleştiren Çin ile ilgili yapılan değerlendirmeler ve yayınlanan akademik çalışmalar gün geçtikçe artıyor. Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi ile Türkiye Araştırmaları Merkezi, Çin’in son dönemde yaşadığı bu değişimi anlamak ve yeniden bir değerlendirme yapabilmek amacıyla 2004-2010 yılları arasında bir dizi konuşmaya ev sahipliği yaptı. Çin’deki değişimin bir anda ortaya çıkan nevi şahsına münhasır bir değişim olmadığı, aksine belirli süreklilikler arz ettiği gerçeğini vurgulayan bu konuşmalar, sosyal hayatı etkileyen Konfüçyanizmden milliyetçiliğe, dış politikadan insan haklarına ve modern dönem Çin siyasetine kadar çeşitli konular üzerinde yoğunlaşıyor.
Türkiye’de ve genel olarak dünyada Çin ile ilgili çalışmaların gün geçtikçe arttığı nazarıdikkate alındığında, hem Çince dil engelini aşmış hem de bu ülkeye akademik bir pencereden bakmaya çalışan konuşmacıların sunumlarından derlenen elinizdeki Notlar, Türkiye’de Çin ile ilgili yapılacak çalışmalara da önemli bir katkıda bulunacaktır. Notlar, doktora eğitimine şu anda Harvard Üniversitesi’nde devam eden Hale Eroğlu Sağer’in 2003’te Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladığı ve Çin ile Türkiye’de milliyetçilik kavramlarını karşılaştırdığı tez sunumu ile başlıyor. Ardından Kadir Temiz’in Çin siyasal ve sosyal yapısını derinden etkileyen Konfüçyanizm ve Haklar Teorisini karşılaştırdığı yüksek lisans tez sunumu ile devam ediyor. Bu iki teorik tartışmanın ardından Çinli insan hakları aktivisti Yang Jian-li’nin Çin’de insan hakları kavramını pratik olarak değerlendirdiği sunumu, bu ülkedeki mevcut siyasi ve sosyal dinamikleri anlamamıza yardımcı oluyor. Son olarak Çağdaş Üngör, State University of New York’ta tamamlamış olduğu doktora tezinin bir bölümünü oluşturan Soğuk Savaş döneminde Çin dış propagandasını ele aldığı sunumunda bize Çin’in dış politika yöntemleriyle beraber dönemin önemli siyasi gelişmeleri hakkında bilgiler veriyor.
Yaptıkları sunumlarla bu Notlar’ın ortaya çıkmasına katkıda bulunan Hale Eroğlu Sağer, Kadir Temiz, Yang Jian-li ve Çağdaş Üngör’e teşekkür ediyoruz. Konuşmaların koordinasyonu ve yayına hazırlanmasında emeği geçen Küresel Araştırmalar Merkezi’nin yöneticileri Sevinç Alkan Özcan, Muzaffer Şenel ve Zahide Tuba Kor’a göstermiş oldukları çabadan dolayı müteşekkiriz. Konuşmaları titizlikle çözümleyen Sevgi Güneş Arslan’ın yanısıra İngilizce sunumu çözümleyen ve tercüme eden Melahat Yalçın ve Munise Şimşek’in çabalarını da unutmamız mümkün değil. Kendilerine bu vesileyle bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bir sonraki Notlar’da görüşmek dileğiyle…
Kadir Temiz
Ağustos 2012
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin TAM Sohbet program çatısı altında düzenlediği dizi toplantılardan bir tanesini de, ilerleyen sayfalarda metinleri yer alan; konuk yayınevlerin serüvenleri ve yayın politikaları merkezli olmak üzere, yayıncılık tarihimiz ve sektörün temel problemlerine dair tartışmaların da yapıldığı Yayınevi Sohbetleri teşkil etti. Bu toplantı dizisini oluştururken öncelikli amacımız; ilgili yayınevinin hangi saiklerle kurulduğu, basmayı tercih ettiği kitaplara hangi beklentileri yükledikleri, sektördeki yeri, karşılaştığı siyasi/ekonomik vd. problemlerin neler olduğu, geleceğe dair beklenti ve kaygıları ve bu arada dergi yayıncılığı gibi hususlara dair önemli tutamak noktalarına sahip olmaktı. Zira bu sayede sadece yayıncılığın yakın tarihini değil, bununla beraber, çağdaş Türk düşüncesinin 70’li yıllardan itibaren aldığı seyrin, milliyetçi muhafazakâr çevrelerin bu seyir içindeki yeri ve dönüşümünü de görme fırsatı da elde etmiş olacaktık.
Program dizimizde altı yayınevi temsilcisi ile sohbetler düzenledik. Bunlardan ilkinde Hece Yayınları ve Hece Dergisi’ni temsilen ve onları merkeze alarak İbrahim Çelik ile yerli bir edebî duruşun imkânları ve gelenek-edebiyat ilişkisi, edebiyatta evrensellik iddiası üzerine yoğunlaşan bir çerçevede Hece’yi ve Türk yayıncılığını ele aldık. Programımızın bir sonraki ayağında ise İnkılâb Yayınları’ndan Hasan Güneş ile İslamî hassasiyet sahibi bir yayınevi olarak İnkılâb’ın ortaya çıkışı, ideolojik kaygıları ve 1980 öncesi siyasi atmosferi içerisinde yayıncılığın taşıdığı misyon ve fonksiyonları üzerine, Türkiye’nin geçirdiği siyasi/sosyal dönüşümün yayınevi politikaları üzerindeki etkileri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Hâkeza Pınar Yayınları’ndan Cevat Özkaya ile yaptığımız program da gerek İslamî aktivist hareketler ve gerekse İslamî yayıncılık tarihi açısından önemli bilgileri içeren bir muhteva arzetti. Bu sohbette; bir yandan Pınar’ın ideolojik ve dinî referansları ve seyri, bir yandan da ülkücü-islamcı kutuplaşmasının dönüm noktaları, öğrenci hareketlerinin bu düzlemdeki yerine dair önemli detay ve anekdotları bulabilirsiniz. Milliyetçi-muhafazakâr kesimin en eski yayı4nevlerinden birisi olan Ötüken Neşriyat’ın ortaya çıkış süreci, yayın politikası, sektörün gidişatı ve temel problemleri, siyasal skalanın sağ cenahında yer alan yayınevlerinin kitap dağıtım problemlerini çözmeye yönelik girişimler ve bu minvalde Anda Dağıtım’ın kuruluş ve kapanış süreçleri yayınevinin kurucularından Ahmet İyioldu’nun sunumunda tebarüz eden temel meseleler oldu. Bir sonraki programımızda Kudret Emiroğlu ile kısmen Kebikeç Yayınları ve ağırlık-lı olarak Kebikeç Dergisi’ni ve Türkiye’de yayıncılığın ve okurluğun temel meseleleri, sermaye ile ilişkileri, yeni yayıncılık biçimleri üzerine önemli tespitler içeren bir sohbet gerçekleştirdik. Dizinin son ayağında ise Dizinin son ayağında ise sahaf ve Enderun Kitabevi sahibi İsmail Özdoğan* ile Enderun Kitabevi’nin kuruluş süreci, müdavimleri, sahhaflık ve yayıncılığın dünü ve bugününe dair zevkli bir sohbet gerçekleştirdik. İlerleyen sayfalarda yer alan metinler, yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, yayıncılığımızın yakın tarihi, sektörleşememesinin arkasında yatan sosyal/siyasi faktörleri, etkilerini, siyasal kutuplaşmaları ve ideolojik kaygıların yayın dünyasına etkileri, kitap hikâyelerine dair önemli veriler içermektedir. Bu haliyle, henüz yeterince ele alınmamış bir mevzu olarak okur-yazarlık tarihimizin önemli bir boyutuna dair kaynaklık edebilirse elinizdeki kitapçık yerini bulmuş olacaktır. Yeni Notlar’da görüşmek dileği ile…
Türkiye Araştırmaları Merkezi
BSV Notlar serisinin yirmi dördüncüsü Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından Güncel Sanat Notları başlığıyla yayınlandı. Güncel Sanat Notları, Haziran 2011’de Sanat Araştırmaları Merkezi’nce düzenlenmeye başlayan Güncel Sanat Gezileri kapsamında Haziran ve Temmuz 2011 ayları süresince gezilen dokuz sergi hakkında grup katılımcıları tarafından kaleme alınmış yirmi üç yazıdan oluşmaktadır. Toplumun çeşitli kesimlerinden, farklı meslek ve yaş gruplarından meraklıların 'Güncel Sanat' ile buluşmaları üzerine deneysel bir çalışma niteliğini haiz Güncel Sanat Notları, bu bağlamda alanında bir ilk olma özelliğini de taşıyor. Güncel Sanat Notları Sanat Araştırmaları Merkezi’nin çıkarttığı yedinci Notlar’dır.
GÜNCEL SANAT NOTLARI
Haziran 2011 - Temmuz 2011
100 s.
İçindekiler
Sunuş: Topları Döndüren Şeyleri Anlamak Rumeysa Kiger
Siyah Küp Üzerinden İran Tarihine Bakış İbrahim Erkin
Hüseyin Bahri Alptekin’de S-Faktörü Özlem Metin
Islah Olmak İçin Sanat Yapan Bir Göçebe Esra Bulut
Kamyonlar, Battaniyeler ve Yokluğun Fotoğrafları Yasemin Darbaz Karaca
Gülsek mi Ağlasak mı? Rabia Ertürk
Kime Göre 100 Büyük Türk? Elif Safiye Cengiz
Cihan Yandı Dilber Özlem Metin
Rumeysa Terzioğlu
Sarıktaki Püskül Özlem Metin
Kontrol Altında Muharrem Kalenci
Oğuzhan Dönmez
Gerçek Prova Muharrem Kalenci
Bir Toplumun Belleğini Gazeteler Üzerinden Okuma Çalışması: Otopsi
Rabia Aydın
Ellerine Bak Rümeysa Özcan
Bir Sarsılma ve Kendine Gelme Sergisi: Kayıp Cennet Gülsüm Kavuncu
Günah Çıkartma Sümeyra İkiz
Cennet mi Cehennem mi? Muharrem Kalenci
Yok Ettiğimiz Cennet Elif Kayaalp
Kayıp Cennet: Bellekteki Yitik Cenneti Yeniden Yaratmak Rümeysa Özcan
Haritalar ve Gerçekler Gülsüm Kavuncu
Bilimsel Bilginin Sanatsal Yorumları Nurdan Özdemir
Köşe Kadısı Zeynep Gökgöz
Hazırlayan
Rumeysa Kiger
Betül Özel Çiçek
Redaksiyon
Zeynep Gökgöz
Meryem Babacan
Ön Kapaktaki Eser
Angelica Teuta, İkizler
Genelde Osmanlı tarihi çalışmalarının özelde ise Osmanlı modernleşmesini ele alan literatürün önemi mesabesinde üzerinde durmadığı konuların en önemlilerinden birisi hiç kuşku yok ki Osmanlı askeri tarihidir. Son zamanlara dek ağırlıklı olarak savaş tarihi ile eş anlamlı görülen ve konunun pek çok boyutunu ihmal eden araştırmaların yerini daha analitik ve kapsamlı çalışmalara bırakması ile birlikte bu alandaki boşlukların kısmen dolmaya başladığını ve böylece Osmanlı klasik devrinin daha sağlıklı bir zeminde ele alınma, Osmanlı modernleşmesinin ise daha anlaşılabilir bir zemine oturma imkânına kavuşmaya başladığını sevindirici bir gelişme olarak kaydedebiliriz. Bu çerçevede Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak Osmanlı tarihinin ve modernleşmesinin bu, öncelikli ve önemli ayağına dair düzenlediğimiz sunumların metinlerini ihtiva eden elinizdeki Notlar literatürde yeterince ele alınmayan bu konuyu efradını cami ağyarını mani bir şekilde olmamakla birlikte etraflıca ortaya koyarak; konuya dair önemli ve yeni bulguları, bakış açılarını, kaynakları ve hakeza konuyu ele almanın problemli yanlarını, yapılması gerekenleri tartışmaya açıyor. Ezcümle, bu metinlerin ilkinde Osmanlı askeri tarihinin en önemli isimlerinden Gabor Agoston’un Osmanlı silah teknolojisini muasırı devletlerle karşılaştırmalı olarak ele aldığı ve Avrupa tarih yazımını sorguladığı kitabına dair sunumu ve tartışmalar yer alıyor. Osmanlı silah teknolojisinin omurgalarından birisini oluşturan Tophane-i Amire ve mezkûr kurum üzerinden Osmanlı topçuluğunun, safhaları, teşkilatı, gelişim ve yayılım alanları ve daha pek çok hususu Salim Aydüz ile bu konuları ele aldığı doktora tezi çerçevesinde yaptığımız tartışmaları ikinci metinde bulabilirsiniz. Günhan Börekçi’nin bir savaş taktiği olarak yaylım ateşini ve bu taktiğin Osmanlı’da ve dünyada ne zaman kullanılmaya başlandığını irdelediği sunumu ise bir yandan askeri tarihimizin detaylarını açıklığa kavuştururken diğer yandan da Osmanlı’dan bağımsız bir dünya tarihi yazmanın mümkün olmayacağını da açık bir şekilde gösteriyor. Yusuf Alperen Aydın ise Osmanlı askeri tarihinin deniz ayağına dair önemli bir konuyu, kadırgadan kalyona geçiş ve bir kadırganın ortaya çıkış sürecini tafsilatlı bir şekilde anlatarak 18. yy. Osmanlı askeri teknolojisine önemli bir katkı sağlıyor. Müteakip metinde ise Kahraman Şakul’un 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında Fransa’ya karşı Osmanlı-Rusya ittifakı başta olmak üzere konu ile ilgisi itibari ile Osmanlı askeri tarihinin önemli bir kesitine dair tartışması yer alıyor. Notlar’da yer alan son üç konuşma/metin ise Osmanlı modernleşmesinin kilometre taşlarından birisine, yeniçerilik, yeniçeriliğin kaldırılma süreci ve bu sürecin taşradaki yansımaları, söz konusu sürecin meşruiyet zemini sağlamaya yönelik faaliyetlere yoğunlaşıyor. Ezcümle; Fatih Yeşil’in sunumunda yeniçeriliğe ve yeniçerilere alternatif olarak kurulan Nizam-ı Cedit birlikleri, Mert Sunar’ın sunumunda Osmanlı sisteminde siyasal/sosyal muhalefet/denge unsuru olarak yeniçerilik hakkında dikkate değer tespitler bulacak, Fatma Sel Turhan’ın sunumunda ise yeniçeriliğin kaldırılması sonrasında taşrada meydana gelen toplumsal hadiseleri pek çok boyutu ile ele alma imkânı bulacaksınız.[1]
Osmanlı askeri tarihini çeşitli açılardan ele aldığımız bu Notlar’ın yeni çalışmalara ve sorulara kapı aralayacağı ümidiyle…
Yeni Notlar’da görüşmek üzere…
Türkiye Araştırmaları Merkezi
BSV Notlar Serisinin yirmi ikincisi, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından Etkin Yönetim Söyleşileri başlığı ile yayınlandı.
ETKİN YÖNETİM SÖYLEŞİLERİ
Nisan 2009 - Haziran 2010
Sunum
Melih Bulu
İlhami Fındıkçı
Medaim Yanık
Ömer Bolat
İbrahim Zeyd Gerçik
Yakup Koçal
Hazırlayan
Melih Torlak
Redaksiyon
Z. Tuba Kor
PANEL: ÇOCUK DİLİNDE SANAT
7 Mart 2009
Açış Konuşması: Mustafa Özel
Oturum Başkanı: Ali Pulcu
Fatih Erdoğan, Yazar, Mavibulut Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Bugünkü Çocuklar ve Edebiyat
Emel Kehri, İllüstratör, Resim Eğitimcisi
Çizgilerin Çocuklar Üzerindeki Büyülü Etkisi
Osman Turhan, İllüstratör
Çocuk Ressamlar ve Çocukların Görsel Algıları
Nilgün Canel, Dr., Marmara Ü. Eğitim Bilimleri Bölümü
Sanatın Çocuk Gerçekliğindeki Yansımaları
Hazırlayan: Neslihan Demirci
Redaksiyon: Nermin Tenekeci, Neslihan Demirci
PANELLE EŞZAMANLI ÇOCUK ETKİNLİKLERİ
KAF DAĞI’NIN ARDINDAN
Masal Etkinliği
Sunan: Pedagog Özlem Mumcuoğlu
Düzenleyen: Erdem Yayınları
ÇİZELİM
Ressam Reza Hemmatirad ile parmak boya
GENÇ ÇİZERLER SERGİSİ
Sunuş
Bilim ve Sanat Vakfı, 7 Mart 2009 Cumartesi günü “Çocuk ve Sanat Buluşması” başlığı altında kimi etkinliklere ev sahipliği yaptı. Bu çerçevede, 4-11 yaş grubundan çocukların resimlerinden oluşan “Büyük Çizerler Sergisi” aynı gün muhataplarıyla buluştu. Vakıf binasının katlarına serpiştirilen sergi, bahar boyunca sergilendi.
Etkinliğin omurgasını oluşturan “Çocuk Dilinde Sanat” başlıklı panel, Vakfın Vefa’daki merkezinde gerçekleştirildi. Program, ihmal edilmiş bir konuyu gündeme taşımak, çocuk gerçekliğinde sanat ürünlerinin nasıl algılandığını tartışmak ve çocuk yayıncılığını bu açıdan sorgulamak amacıyla hazırlandı.
Sanat Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği panel, Mustafa Özel’in, “Çocukluğun Ekonomisi, Sosyolojisi, Psikolojisi, Epistemolojisi, Mitolojisi ve Metafiziği”ni irdeleyen alışılmadık tarzdaki açış konuşmasıyla başladı.
Ali Pulcu’nun yönettiği panelde ilkin Fatih Erdoğan, yazar ve yayıncı kimliğiyle, ülkemizde bireylerin çocukluk dönemlerinden itibaren kitapla olan ilişkisizliğini etkili bir biçimde vurguladı. Çocuklara yönelik edebiyatın dünü ve bugününü değerlendiren yazar, gittikçe incelen sorularıyla dinleyenleri de meselenin üzerinde düşünmeye sevketti.
On yıldır Ihlamur Kasrı’nda çocuklara resim eğitimi veren ressam Emel Kehri, çizgilerin çocuk dünyasındaki yansımalarını sanatçı penceresinden yorumladı. Çocukların kendi ürünlerini ortaya koymaları ve bu süreçte kendilerini değerlendirmeleri, günün en kulak kesilerek dinlediğimiz bölümüydü.
Çizer Osman Turhan ise, kitaplar konusunda -en az besin maddeleri kadar- seçici olunması gerektiğini belirtti. Karar mekanizmasının başında duran anne babaların bir kitaba görsel açıdan da emek verildiğine dikkat etmelerinin altını çizdi.
Konuya ilişkin akademik bakış ise Dr. Nilgün Canel tarafından aktarıldı. Canel, önce çocukların sanat algısının nasıl oluştuğuna değindi. Bu kısımda, çocukların niçin resim çizdikleri, hangi dönemden itibaren hayal gücünden söz edilebileceği gibi merak edilen soruları irdeledi.
Programın en ilgi çekici sürprizlerinden biri, anaokulundaki çocuklarla kendi çizdikleri resimler üzerine yapılan söyleşilerin yer aldığı kısa film gösterisiydi.
Gülümsemeye bir Adım
“Çocuk ve Sanat Buluşması”na elbette çocuklar da dâhildi; onlar gün boyunca resim ve masallarla haşır neşir oldular. Erdem Yayınları’ndan Özlem Mumcuoğlu’yla, masal sandığından çıkan objelerden yola çıkarak masalların dünyasında gezindiler; ressam Reza Hemmatirad’la boyalara ellerini daldırıp gönüllerince eğlendiler.
Bilim ve Sanat Vakfı, tarihinde ilkleri yaşarken, çocukların mutlu ayrıldığı bir günde bizim payımıza da bir kazanç düşmüştü: gülümsemeyi hatırlamak…
Çocuğu Anlayan Edebiyat
7 Nisan 2007
Oturum Başkanı: Erhan Erken
Mevlâna İdris, Yazar
Masallar Gerçekler Çocuklar
Melike Günyüz, Erdem Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Çocuk Kitaplarındaki Öğreticilik ve Çocuk Ruhu
Osman Turhan, İllüstratör
Çocuğun Hayal Dünyasını Resimlemek
Hatice Işılak, Birdirbir Dergisi Editörü
Çocuk Dergiciliği ve Din Eğitimi
Hazırlayan: Neslihan Demirci
Redaksiyon: Nermin Tenekeci, Neslihan Demirci
Haziran 2010
Sunuş
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi 2007 yılında içeriğiyle farklı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. “Çocuğu Anlayan Edebiyat” başlıklı panel, çocuklar için yazılan-çizilenlerin çocuk oyuncağı kolaylığında olmadığı fikrinden yola çıkarak çocuk edebiyatı kavramının gündeme getirilmesi ve bu alandaki verimlerin niteliğine dair sorunların irdelenmesi için ilk adımdı.
Çocuk edebiyatı deyince hem edebiyat zevkini duyuran, hem çocuğu merkezine alan, ötelemeyen; çocuğa bir şeyler anlatmayı değil, çocuğu anlamayı ilke edinen edebiyatı kast ediyoruz. Çocuklar için yazmanın çetrefilli tarafı da burada: Büyüdükçe uzaklaştığımız bu dünyanın kendi dilini ve mantığını kavrayabiliyor muyuz? Küçük Prens’in “büyük insanları” olarak bizler, “onlar için” yazdığımızı iddia ettiğimiz metinlerde, onların zengin hayal dünyasına ne kadar hitap edebiliyoruz?
Erhan Erken’in oturum başkanlığını üstlendiği panelde, bir yanda geçmişten bugüne gözle görülür biçimde artan yayın çeşitliliği, öte yanda tüketim mekanizmasının en cazip hedef kitlesine yönelik ürünlerin niteliği ve okuma kültüründen uzaklaşmaya eğilimli sanal dünyanın çocuklarına neyin, nasıl sunulacağı gibi sorunlar tartışıldı.
"İran ve Ortadoğu Konuşmaları", Haziran 2010, 48 sayfa
Geçtiğimiz yıllar içerisinde çeşitli vesileler ile Türkiye’ye gelen, bölgeyi yakından tanıyan isimleri Küresel Araştırmalar Merkezi’nde dinleme imkânı elde ettik. Elinizdeki notlar Fehmi Huveydi, Fred A. Reed, Mohammed Kazem Sajjad Pour, Cevad el-Hamid, Ehsan Moghadası ve Cihan Aktaş'ın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz konuşmaların deşifresini içermektedir.
“İRAN VE ORTADOĞU” KONUŞMALARI
Şubat 2005-Eylül 2009
Sunum
Fehmi Huveydi
Fred A. Reed
Mohammed Kazem Sajjad Pour
Cevad el-Hamid
Ehsan Moghadasi
Cihan Aktaş
Hazırlayanlar
Mesut Özcan
Munise Şimşek
Melahat Yalçın
Tercüme
Melahat Yalçın
Sunuş
Ortadoğu’da meydana gelen olaylar, 20. yüzyılın başından itibaren dünya siyasetini yakından ilgilendiriyor. Aradan geçen bir asırdan fazla zamana rağmen, bölgede meydana gelen siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmeler pek çok aktör tarafından yakından takip ediliyor. Bu çerçevede Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi olarak 2005-2009 yılları arasında Arap dünyasının genel durumundan başlayarak Filistin’deki siyasi gelişmeler, İran’daki milliyetçi hareketler, İran’ın nükleer programı ve bu ülkede geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmelere kadar farklı konuları içeren bir dizi konuşmaya ev sahipliği yaptık. İsrail’in kurulmasının bölgede neden olduğu travma kadar büyük sonuçları olmasa da, 11 Eylül sonrasında yaşananlar Ortadoğu’yu ciddi şekilde etkilemiş durumda. Irak’ın işgali sonrasında bölgedeki parçalanma daha üst düzeye çıkarken, son dönemlerde pek çok gözlemci tarafından dile getirilen gelişme ise, bölgede Türkiye ve İran’ın etkilerinin artmasıdır. Yabancı gözlemciler bu etkinin artışı karşısında Arap dünyasının içinde bulunduğu dağınıklığa dikkat çekerek bazı noktalarda, Arap ülkelerini bu ülkelere karşı kışkırtmaya çalışmaktalar. Özellikle son dönemde izlediği politikalar ile bölgede hem etkinliğini, hem de güvenilirliğini artıran bir Türkiye’nin yanında, daha çok askeri programları ve Amerikan aleyhtarı gruplara verdiği destekle kendini hissettiren bir İran söz konusu. Arap dünyasında ise milliyetçi argümanların etkinliğini kaybetmesi sonrasında, Saddam Hüseyin gibi en azından retorik düzeyde de olsa Arap birliğine vurgu yapan pek bir aktör yok. Libya lideri Kaddafi bazen bu türden girişimler yapsa da, onun etkinliği de sınırlı kalmakta.
Tüm bu gelişmeler ışığında, geçtiğimiz yıllar içerisinde çeşitli vesileler ile Türkiye’ye gelen, bölgeyi yakından tanıyan isimleri Küresel Araştırmalar Merkezi’nde dinleme imkânı elde ettik. Elinizdeki Notlar, Mısırlı gazeteci Fehmi Hüveydi’nin Arap Dünyası’nın genel durumunu değerlendiren konuşmasının yanında, Cevad el Hamid’in Filistin’de özellikle El Fetih ile Hamas arasındaki ayrışmadan sonra ortaya çıkan durumu değerlendirdiği iki konuşma çerçevesinde Ortadoğu’daki Arapların durumunu ele alıyor. Arap dünyasını ilgilendiren bu iki konuşmanın yanında, daha çok İran’ı farklı yönleri ile ele alan konuşmalar, Notlar’ın içinde yer buluyor. İran’ın dış politikasını değerlendiren konuşmasında, Fred A. Reed, devrimden günümüze bu ülkenin dış politikasında yaşanan dönüşümü değerlendiriyor. Eski bir diplomat olan Mohammed Kazem Sajjad Pour’un konuşması ise, son dönemde en fazla tartışılan konulardan olan İran’ın nükleer politikasını ele alıyor. İran’daki milliyetçiliği değerlendirdiği kapsamlı konuşması ile Ehsan Moghadasi, tarihsel bir perspektif içerisinde Pehlevi döneminden başlayarak bu ülkedeki milliyetçilik politikalarını kritik bir okumaya tabi tutuyor. Notlar’da yer alan son konuşma ise, İran’da yaşayan yazar Cihan Aktaş’ın geçtiğimiz sene gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve sonrasında bu ülkede yaşananlara tanıklığı çerçevesinde yaptığı değerlendirmelerden oluşuyor.
Elinizdeki Notlar’da konuşmaları ile bize katkıda bulunan Fehmi Huveydi, Fred A. Reed, Mohammed Kazem Sajjad Pour, Cevad el Hamid, Ehdan Moghadesi ve Cihan Aktaş’a teşekkür ediyoruz. Biri hariç hepsi yabancı dilde yapılan bu konuşmaların çevrilmesinde, çözümlenmesinde ve basılı hale getirilmesinde emek harcayan arkadaşlarımız Mesut Özcan, Munise Şimşek ve Melahat Yalçın’a da harcadıkları çaba için müteşekkiriz. Bir sonraki Notlar’da görüşmek dileğiyle.
Küresel Araştırmalar Merkezi
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 4
DAĞISTAN ÇETİNKAYA
Çizgidışı Bir Çizerle Çizgiler Üzerine
18 Şubat 2009
Yayına Hazırlık/Redaksiyon
Neslihan Demirci
Sunuş
Neslihan Demirci
Duygu evreninin ifade yolu olarak çizgileri seçmiş bir sanatçı Dağıstan Çetinkaya; askeri okuldan kaçmasıyla başlayan süreç, son kertede önüne profesyonel çizgi dünyasının yollarını döşemiş. Sanatçı, “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” ilkesini benimseyen kişiliğiyle çizmeyi heves aşamasında bırakmamaya karar vermiş ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitimine başlamış. Tam da burada bütün sanat dallarıyla meşguliyet açısından kafalara takılan bir soru işareti beliriyor: İyi sanatçı olmak için diploma veya ‘okulluluk’ şart mıdır? Çetinkaya, kabiliyeti inkâr etmemekle beraber, sanat eğitimi alınmazsa zaman içinde bir kısırdöngüye düşüleceğine, kişinin kendini tekrarlamaya başlayacağına inanıyor. Eğitim, çizeri bir üst noktaya taşımaya yarar, diyor. Yoksa bir sanatçı, yayıncıya diplomasıyla değil, koltuğunun altındaki ‘iş’leriyle -veya bugün için çalışmalarının depolandığı kayıt diskleriyle- başvurur. Sihirli kelime ‘kabiliyet’e ise her sanat alanında olduğu gibi, çizerin de fazla sırtını dayamaması gerektiğini söylemeye gerek var mı? Çetinkaya’nın söyleşi boyunca en çok üstüne basa basa vurguladığı unsur, yetenek değil, emekti; yani mebzul miktarda alın teri ve elinde kalem kâğıtla nasıl sabahlandığı bilinmeyen geceler…
Dağıstan Çetinkaya’nın çizmekle ilişkisi kıskanılacak cinsten; hangi duyguyu aktarmaya çalışırsa çalışsın, çizerken sükûna erdiğini dile getiriyor. Sanatçıyı hem çocuklar için çizdiği illüstrasyonlar, hem de güncel/siyasi konuları yansıtan karikatürlerinden tanıyoruz. İkisi arasında nasıl bir fark gözettiğini sorduğumuzda, çocuklar için çizmenin kendisine daha fazla haz verdiğini; çünkü çocuklara çizerken resim çizen bir çocuk kadar rahat hissettiğini itiraf etti:
“Çocuklarınki, sizin hayal dünyanıza karşılık gelen bir dünya aslında. Orada istediğiniz kadar hayallerinizi palazlandırabilirsiniz.”
Tabii çocukların karşısına resmin kurallarını kenara bırakarak çıkabilmenin serazatlığı yanında, bir ilkeyi ihlal etmeme zorunluluğu var: onların bilinçaltını kirletmemek; bu da bir tezhip ustasının titizliğini gerektirebilir.
Sanatçı, bir çizerin kendini eğitirken ana hatlarıyla geçireceği gelişim evrelerini; el, göz, beyin koordinasyonunu geliştirmek, sonraki aşamada işin içine kalbini de katarak esere son şeklini vermek olarak özetliyor. Bir sanatçının ancak ‘okuyarak’ farklı bakış açısı kazanacağına inanıyor: “Hep aynı pencereden bakarsanız aynı manzarayı görürsünüz. Her insan size yeni bir pencere açar, dünyasına girebildiğiniz herkes size yeni bir zenginlik katar.”
Çizer, bugün hepimizi yoran ruh kirliliği karşısında çizgileriyle acı bir tebessüm bırakmak istiyor; bu çabası mesaj vermek gibi bir kaygıyı barındırmıyor; zaten içine mesaj katılmış işlerin suni kaçtığını, bilhassa çocukların bunu hemen fark ettiklerini ve sunilikten hoşlanmadıklarını belirtiyor.
Karikatür, illüstrasyon ve grafik tasarımları ile Gırgı , Cıngar, Hıbı, Ustura gibi mizah dergilerinde; İzlenim, Aksiyon, Yeni Asya, Hürriyet, Zaman ve DMG Magazines gibi basın organlarında yer alan, Zaman gazetesinin Yorum sayfalarında yayımlanan illüstrasyonlarını ve “Kral ve Soytarı” adlı çizgi bantlarını hâlen sürdüren, çok sayıda çocuk kitabına ve çocuk dergisine “renk veren” Dağıstan Çetinkaya, Sanat Araştırmaları Merkezi, Kırkambar toplantılarının söyleşi konuğuydu. Sanatçı, kendisinin sesli düşünmesi gibi verimli bulduğu söyleşide, samimiyetle dışa vurduğu zihin dünyasıyla dinleyicilere yepyeni pencereler açtı.
BSV Notlar Serisinin on dokuzuncusu Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından "Islamophobia" Konuşmaları başlığı ile yayınlandı.
“ISLAMOPHOBIA” KONUŞMALARI
Aralık 2007- Kasım 2008
Sunum
Hans Koechler
Saied Reza Ameli
Shenaz Bunglawala
Hazırlayan
Sevinç Alkan Özcan
Tercüme
Melahat Yalçın
Talha Üstündağ
Gülnur Kılıçoğlu
Sunuş
“Islamophobia” kavramı 1980’li yıllarda kullanılmaya başlandı ancak daha popüler bir biçim alması 1997 yılında İngiltere’de yayınlanan Runnymede Raporu ile oldu. Müslümanlara karşı ayrımcılık ve dışlamaya varan temelsiz nefret ve korkuyu ifade eden Islamofobya terimi, Runnymede Raporu’nda birbiriyle ilişkili sekiz algılama etrafında tanımlanıyordu. Bu algılamalara göre İslam, “değişime direnç gösteren statik ve yekpare bir blok” olarak görülüyor, başka kültürlerle ortak hiçbir değeri paylaşmayan “öteki” olarak tanımlanıyordu. İslam medeniyeti tarihte hiçbir kültürle etkileşime girmemiş, onları etkilemediği gibi onlardan da etkilenmemişti. “Barbar, irrasyonel ve ilkel bir din” olarak algılanan İslam, Batı medeniyetinin üstünlüğü karşısında daha alçak olanı temsil ediyordu. Bu algılamalarda “şiddet yanlısı, saldırgan ve terörizm üreten” bir din olarak sunuluyor, medeniyetlerarası çatışmada bir tarafı temsil ediyordu. Tüm bu algılamalardan dolayı Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılıklar meşru hale geliyor, Müslümanlar toplumdan dışlanıyordu. Dolayısıyla Müslümanlara karşı oluşturulan düşmanlık da doğal ve normaldi.
Runnymede Trust’ın yayınladığı bu raporun ardından 2000’li yıllarda, Avrupa’da islamofobya’nın yükselişine dikkat çeken başka raporlar da yayınlandı. International Helsinki Federation for Human Rights (2005), USA Today Gallup Poll (2006), Washington Human Rights First (2007), UN Special Rapporteur, European Union Monitoring Center (2006) ve İslam Konferansı Örgütü (2007-2008) tarafından hazırlanan raporlar uluslararası toplumun söz konusu yükselen trend konusundaki duyarlılığının arttığını göstermektedir. Ancak yayınlanan raporlar Avrupa’da giderek artan İslam karşıtlığı ile mücadele konusunda elbette ki yeterli değildir. Uluslararası toplum bu konuda kararlı bir siyasi iradenin eksikliğinin yanı sıra etkili hukuki mekanizma ve araçlardan da yoksundur. Hâlbuki islamofobya olgusu bugün özellikle Avrupa ve Amerika’da yaşayan Müslümanların hayatlarının bir parçası haline gelmiştir. Bugün Avrupa’daki Müslümanların sorunları ve İslam karşıtlığı problemi tartışılmadan demokrasi, insan hakları, çokkültürlülük ve çoğulculuk gibi kavramların tartışılması mümkün değildir. Bugün dünyada çokça tartışılan Batı’da İslam olgusu, İslam’ın modernleşme ile ilişkisi, Batı toplumlarının modernleşme ve sekülerleşme serüvenleri, tüm bu süreçlerin yaratmış olduğu problem alanları hiç kuşkusuz yalnızca Batı’nın değil İslam dünyası ve diğer medeniyetlerin de cevap vermek zorunda kaldığı problemlerdir. Kısacası ortak problem alanlarıdır. Birinin diğerini dışlayarak karşı karşıya bulunduğu meydan okumalara uygun cevaplar geliştirmesi mümkün değildir. İslamofobya da belki bu problem alanlarının en belirgini ve en acil bir biçimde cevap verilmesi gerekendir.
Yayınlanan raporların yanı sıra konuya dikkat çekmek ve mücadele yöntemleri geliştirmek üzere çeşitli uluslararası inisiyatiflerin gerçekleştirildiğini söylemek de mümkün. Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü’nün, Avrupalı ve Müslüman gençlik örgülerinin bu konu üzerinde birlikte çalışabilecekleri platformlar oluşturmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz iki yıl içinde tüm bu uluslararası örgütler Avrupa ve İslam ülkelerinden gençlik örgütleri temsilcilerini islamofobya, ırkçılık, ayrımcılık, şiddet, radikalleşme, inanç ve ifade özgürlüğü gibi tüm insanlığı ilgilendiren pek çok ortak problemi tartışmak ve ortak çözüm önerileri oluşturmak amacıyla bir araya getirdi. Nitekim uluslararası örgütler kadar devletler düzeyinde yapılan açıklamalarda da dinler ve kültürler arası diyalog, hoşgörü, çokkültürlülük, bir arada yaşama gibi pek çok kulağa hoş gelen ifadeyi çok sık duyar olduk. Ancak pratikte neler yapılıyor ya da bu çağrıların yeterince dünya kamuoyu üzerinde etkisi var mı, ya da devletlerin iç ve dış politikaları bu çağrıları ile örtüşüyor mu gibi sorular sorulduğunda çok da pembe bir tablo ortaya çıkmamaktadır. Zira uluslararası inisiyatiflerin artışına paralel bir biçimde İslam karşıtı söylemler ve tutumlarda da bir yükseliş söz konusudur.
Bu açıdan bakıldığında gittikçe artan islamofobya tehdidi, Batı ve İslam dünyası arasında diyalog kurulmasının önündeki en önemli engeldir. Bu tehdide uygun bir biçimde cevaplar üretilmezse dünya barışının sağlanması mümkün olmayacaktır. Batı’da İslam karşıtlığının artışında siyasi liderlerin ve medya kuruluşlarının önemli payları bulunmaktadır. İslamofobya sorunu üzerine çalışan pek çok insan özellikle bu iki unsurun rolüne dikkat çekmektedir. Müslümanlarla ilgili medyada çıkan tek taraflı haber ve yorumlar islamofobik söylem ve davranışları tetiklemekte ve onlara meşruiyet kazandırmaktadır. İslam ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz imajlara televizyon tartışmalarında, siyasi ve dini söylemlerde sık sık rastlamak mümkündür.
Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi’nin “İslamophobia Konuşmaları” başlığı altında yayınladığı Notlar, son dönemde konu üzerine yapılan tartışmalara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. 2007-2008 yıllarında Küresel Araştırmalar Merkezi’nin davet ettiği Prof. Hans Koechler, Dr. Saied Reza Ameli ve Shenaz Bunglawala’nın Vakıf’ta yapmış oldukları konuşmaları içeren bu çalışma, islamofobyanın çok yönlü doğasını anlamak açısından önemli açılımlar sağlamaktadır.
Insbruck Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Hans Koechler “İslamofobya ve Avrupa’nın Çelişkileri” başlıklı konuşmasında, kavramın tarihi arka planı, terminolojisindeki problemler, çok yönlü doğası ve “Avrupa’nın çokkültürlülük ikilemi” olarak tanımladığı çelişkilerine yoğunlaşmaktadır. Koechler’in özellikle terminolojiye yönelik olarak getirdiği eleştiriler önemlidir. Ona göre “Islamophobia” olgusu, terimin ifade ettiği masum bir korku ve endişe durumundan çok daha karmaşık toplumsal, siyasal ve psikolojik boyutları içermektedir. Aslında bu terim yerine var olan realiteyi tam olarak tanımlamak için “anti-islamism” kavramını kullanmak daha uygundur. Tahran Üniversitesi Medya Enstitüsü’nden Dr. Saied Reza Ameli ise islamofobya olgusunu “çifte ayrımcılık” kavramsallaştırması etrafında ele almakta ve çifte ayrımcılık nedir? Nasıl ve neden ortaya çıkar? Ayrımcılığın olduğu bir ortamda azınlık ile çoğunluk arasındaki ilişki nasıl olmalıdır? Çifte ayrımcılıktan karşılıklı tanınmaya ve karşılıklı saygıya nasıl geçebiliriz? Çifte ayrımcılık neden önemlidir? sorularına cevap aramaktadır. Ameli, Çifte ayrımcılığın oluşmasında medya imajlarının ürettiği “sanal gerçeklikler”i sorgulamakta ve bunların zihinlerde oluşturduğu ayrımcılığa dikkat çekmektedir. London School of Economics’den Shenaz Bunglawala ise “İngiltere Müslümanları: Kimlik ve Siyasi Angajman” başlıklı konuşmasında 7 Temmuz olayları sonrasında İngiliz hükümetinin teröre karşı önlemler çerçevesinde Müslümanlarla etkileşimi artırma yönünde geliştirdiği politikalarını değerlendirmektedir. İngiliz hükümetlerinin başarılı bir entegrasyon için mutlaka Müslümanların depolitize edilmesi gerektiği şeklindeki yaklaşımlarının, Müslümanlar tarafından sorgulandığını söyleyen Bunglawala, hükümetin söz konusu müdahalelerinin Müslümanları yabancılaştırdığını ileri sürmektedir.
Küresel Araştırmalar Merkezi islamofobya gibi önemli bir sorunun tartışıldığı bu üç farklı konuşmayı Notlar vasıtasıyla sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duymaktadır. Davetimizi kabul edip fikirlerini bizlerle paylaşan Prof. Hans Koechler, Dr. Saied Reza Ameli ve Shenaz Bunglawala’ya bu vesileyle bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Konuşma metinlerini titizlikle tercüme eden arkadaşlarımız Melahat Yalçın, Talha Üstündağ ve Gülnur Kılıçoğlu’na da katkılarından dolayı duyduğumuz memnuniyeti burada ifade etmek isteriz. Ayrıca bu metinleri yayına hazırlayan arkadaşımız Sevinç Alkan Özcan’a da teşekkür ederiz
Daha nice Notlar’da buluşmak dileğiyle..
Küresel Araştırmalar Merkezi
"Islamophobia" Konuşmaları, Kasım 2009, 56 sayfa
BSV Notlar Serisinin on yedincisi, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından "Islamophobia" Konuşmaları başlığı ile Kasım 2009'da yayınlandı.
Notlar Serisinin onbeşincisi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı'da Nüfus ve İskan Politikaları" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI’DA NÜFUS VE İSKÂN POLİTİKALARI
Ekim 2005-Haziran 2006
Sunum
Gülfettin Çelik
Yunus Koç
Tufan Gündüz
Suraiya Faroqhi
Kemal Karpat
Hazırlayan
Kazım Baycar
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Serhat Aslaner
Sunuş
Nüfus ve iskân meselesi, Osmanlı tarihinin en önemli konulardan biridir. Özellikle imparatorluğun kurucu unsurunun Anadolu topraklarına göç ettiği gerçeği ve yeni gelenlerin nereye nasıl yerleştirileceği meselesinin devletin yüzyıllar boyunca en önemli gündem maddelerinden birini teşkil ettiği düşünüldüğünde iskân, nüfus ve göç konularının Osmanlı tarihi için çok kritik bir öneme sahip olduğu sonucuna rahatlıkla varılabilir.
İskan meselesinin Osmanlı tarihindeki bu yadsınamaz önemine mukabil henüz konuyla ilgili nitelik ve nicelik bakımından yeterli çalışma yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bu bağlamda biz de, Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak, konunun önemine ve bu alanda yapılan çalışmaların yetersizliğine binaen alana ilişkin mevcut çalışmaları mercek altına alarak konuya mütevazi bir katkı sağlamayı amaçladık ve Tarih Okumaları başlıklı tartışma programımızın üçüncü serisini Osmanlı’da Nüfus ve İskân Politikalarına ayırdık.
Her biri kendi dönemlerinde son derece önemli çalışmalara imza atan, sahaya ilişkin tartışmayı şekillendiren metin ve kişiler üzerinden yürüttüğümüz toplantı serisinin ilkinde konuğumuz olan Gülfettin Çelik, Osmanlı’nın nüfus politikaları çalışmalarında, esas alınabilecek kaynaklar ve teorik çerçeve bağlamında giriş mahiyetinde bir sunum yaptı. İkinci toplantımızda, Yunus Koç, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi iskân politikaları üzerine eserler kaleme alan ve bu alanda en nitelikli çalışmaları ortaya koyan Ömer Lütfi Barkan’ın eserlerinde yer alan Osmanlı iskân politikalarını anlattı. Üçüncü konuşmacımız, Tufan Gündüz ise bu alanda bir başka önemli isim olan Cengiz Orhonlu’nun çalışması üzerinden Osmanlı’nın aşiretleri iskân politikalarını değerlendirdi. Dördüncü toplantıda Suraiya Faroqhi, “Osmanlı’da İskân ve Nüfus Politikası” başlıklı sunumunda Osmanlı arşiv kaynakları ışığında erken-modern dönem Osmanlı iskân politikalarının genel bir panoramasını çizdi. Son konuşmacımız Kemal Karpat ise, ondokuzuncu yüzyılda Osmanlı topraklarına yapılan ana göç akımlarını, devletin bu göçlere karşı tutumunu ve göçlerin sosyal, etnik ve politik sonuçlarını mercek altına aldı.
Elinizdeki kitapçık yukarıda kısaca başlıklarını zikrettiğimiz bu beş toplantının gözden geçirilmiş metinlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Tarih Okumaları dizisine erken dönem Osmanlı tarihini, Bizans kaynakları temelinde ele alacağımız Bizans Kronikleri serisi ile devam edecektir.
Yine birbirinden önemli konuların tartışıldığı yeni toplantılarda görüşmek ümidi ile…
Notlar Serisinin onaltıncısı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Son Dönem Bizans Tarihleri ve Osmanlı Anlatımları" başlığı ile yayınlandı.
SON DÖNEM BİZANS TARİHLERİ ve OSMANLI ANLATIMLARI
Mayıs 2007-Mart 2008
Sunum
Abdulhamit Kırmızı
Aslıhan Akışık
Mevlüde Bakır
Esra Güzel Erdoğan
Hazırlayan
Abdulhamit Kırmızıı
Redaksiyon
F. Samime İnceoğlu
Sunuş
Türk tarihçiliğinde hak ettikleri iltifata hala mazhar olamayan kaynaklar arasında Bizans kronikleri vardır. Rum müelliflerin Osmanlı’dan bahseden tarih kitaplarını, tarihçilerimiz yeterince kullanmıyor. Bizanslı tarihçilerin Osmanlı Devleti’nin ilk yüzyıllarını ilgilendiren eserleri hala Türkçemize kazandırılamadı, geçmişte yapılan çevrilenlerin ise eksik ve gedikleri henüz giderilemedi. Tenkitli ve notlarla zenginleştirilmiş yayınlara ihtiyaç duyulan ve mutlaka Osmanlı çalışmalarına entegre edilmesi gereken bu sahaya ilgi çekmek amacıyla, Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak birkaç metni birlikte okuyalım dedik.
Avrupa kimliğinde önemli bir yeri olan Roma İmparatorluğu’nun Doğu’daki devamı olması hasebiyle, Bizans’ın son ulema ve rical mensupları tarafından yazılan bu eserler üzerinde Batı’da çokça tetkik yapılmıştır; fakat bu kaynaklar ülkemizde pek bilinmemektedir. Osmanlı’nın kuruluş dönemi felsefesini anlamak için gerçekleştirdiğimiz tartışmaları tamamlayacak bir cüz olarak bu kaynaklar üzerinde beş bölümlük bir tartışma dizisi planladık. Bir karşılaştırma imkanı vermesi açısından, Anadolu ve Rumeli’de Osmanlı Devleti kurulurken yenilen tarafın olayı nasıl gördüğünü, Rum yazarların Osmanlı’nın ilerleyişini nasıl tasvir ettiğini öğrenmek istedik. Geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz Osmanlı kronik okumalarının bir devamı olarak da ele aldığımız bu okumaları ortak bazı izlekler üzerinden değerlendiren tartışmalarla nihayetlendirdik.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrine ışık tutan, özellikle İstanbul’un fethini Osmanlı kaynaklarından daha geniş bir şekilde anlatan, dört Bizanslı müellif vardır: Dukas, Halkondil, Francis ve Kritovulos. Biz bunlara ilaveten, Selanik’in ikinci defa fethini anlatan bir din adamının, Anagnostis’in eserini de inceledik.
Birinci toplantıda (14 Mayıs 2007) Abdulhamit Kırmızı ile Dukas Tarihi ele alınmadan önce tarihî bağlama yer verildi, Roma Tarihi özetlenerek oryantasyon sağlandı. Bizans Tarihi (Çev. V. Mirmiroğlu, İstanbul 1956) künyesiyle dilimize çevrilen Dukas’ın eserinde ilk olarak Bizans toplumunun siyasal bölünmüşlüğü hakkındaki mütalaalar göze çarpar. Bizans toplumu çok derin ikiliklere bölünmüştür. Sadece Kantakuzen-Paleolog hanedanları arasındaki savaş yoktur. Mezhepler arası birleşme ya da birleşmeme yönünde toplumda iki eğilim vardır. Bu bölünmelerde Dukas Kantakuzencidir, Latin ve Ortodoks kiliselerinin birleşmesi taraftarıdır, Cenevizlilerle ittifak yanlısıdır. Eserde Osmanlıların iç savaştan faydalanarak Gelibolu’dan Trakya’ya nasıl çıktıkları, Süleyman Çelebi ile etrafı nasıl zaptettikleri, Türkleri oralara nasıl iskan ettikleri anlatılıyor. Fakat daha mufassal olarak müellif kendisinin de yaşadığı dönemi, yani Yıldırım Bayezıt devrinden 1462 Midilli’nin fethine kadarki zamanı anlatıyor. Dukas kitabında kaynak olarak canlı tanık ifadeleri de kullanır. Mesela Fatih’in İstanbul’u fetheden askerleriyle mülakatları vardır.
Dukas Tarihi’nde sadece padişahlar ve Rum imparatorları değil, Börklüce Mustafa, Gündüz/Kunduz Bey, tanassur ederek Dimitri adını alan flehzade Yusuf, Düzmece Mustafa, Çandarlı Halil Pafla gibi şahsiyetler hakkında zengin biyografik malzeme vardır. Kitapta Osmanlı hanedanının aldığı Rum ve Sırp gelinler, devşirmeler, fetret devri beyleri, savaş teknolojisi (mesela, top dökümü ve gemilerin karadan yürütülmesi), kardeş katli hakkında da ilginç bilgiler bulmak mümkün.
Halkondil Tarihi ikinci toplantıda (25 Haziran 2007) Aslıhan Akışık’ın sunumu çerçevesinde masaya yatırılmıştır. Halkondil birinci elden, defterdarlardan, Osmanlı merkezi idaresi ve bütçesi hakkında önemli bilgiler sunar. Bizans tarih yazımı geleneğinde Batı Avrupa’ya en geniş yer veren müellif olarak Halkokondil İtalya, İberya yarımadası, Almanya, Fransa, Macaristan, Polonya, Balkanlar ve İngiltere siyasi tarihini ve bu coğrafyalardaki değişik yönetim biçimlerini anlatır, Batı Avrupa toplulukları hakkında detaylı etnografik bilgiler verir. Bu bilgiler Bizans Devleti’nin çöküşü ve Türklerin yükselişinden bağımsız değildir, Roma kimliğinin miras yoluyla Osmanlı’ya geçip geçemeyeceği tartışmasıyla ilgilidir ve müellif Osmanlı-Venedik karşılaştırması için bir zemin yaratır. Halkondil’in Osmanlı Türklerinin kökeni hakkında ilginç fikirleri vardır.
Şehir Düştü başlığıyla Türkçeye bazı kısımları çevrilen Francis / Sphrantzes Tarihi’ni, üçüncü toplantıda (23 Temmuz 2007) Mevlüde Bakır sundu. Francis’in diğer müelliflerden farkı, hiyerarşide en yüksek makama (megalogothetes) ulaşmış mühim bir devlet adamı olmasıdır. Francis diğer müelliflere nazaran Fatih için daha yumuşak tabirlerde bulunur, onu en fazla “Hıristiyanlığın bağnaz düşmanı”, “kötü niyetli adam” ve “imansızların sultanı” olarak tasvir eder. Kitapta XI. Konstantin Paleologos’un tahta geçmesi, bunu Sultan II. Murat’a bildirmek üzere bizzat müellifin görevlendirilmesi, daha sonra İmparator’a eş bulmak için Gürcistan ve Trabzon’a da elçi olarak gitmesi ayrıntılı olarak anlatılıyor. İstanbul muhasarasına iki tarafın yaptığı hazırlıklardan, mesela Rumelihisarı’nın yapımından bahsediliyor. Zağanos Paşa ile
Çandarlı arasındaki fetih tartışmasından, Fatih’in atını denize sürmesinden ve Ulubatlı Hasan’dan ismen bahsedilmesi, Francis Tarihi’nin fetihle ilgili kaynak olarak değerini artırmaktadır.
Fetret Devrinde elden çıkan ve bu arada Rumlardan Venediklilere geçen Selanik’in 1430’da Osmanlılar tarafından yeniden fethedilmesini anlatan Anagnostis Tarihi dördüncü toplantıda (21 Ocak 2008) Abdulhamit Kırmızı’nın sunumu ile incelenmiştir. Venedik tahakkümü hakkındaki şikayetlerle başlayan bu eseri bir din adamı yazmıştır; bu nedenle eserde görülen ana izleklerden birisi Selaniklilerin gördüğü zulümlerin kendi günahlarından kaynaklandığı ve nihayet Allah’ın kendilerini Türklerin fethiyle cezalandırdığıdır. Bu tarz dini izahlar diğer kroniklerde görülmekteyse de, bu kadar yoğun değildir. Sultan Murat’ın şehrin sulhen teslimi için üç defa elçi ve mektup aracılığıyla çağrıda bulunması, kuşatma sırasında Rum askerlerin evlerine kaçmaları, Osmanlı askerlerinin vardiya usulü savaşmaları, üç gündür şehri alamayan kumandan Sinan Paşa’nın ilginç motivasyon yöntemleri ve şehrin ancak yağma ilan edilmesinden sonra ele geçirilmesi kitapta yer alan ilginç konulardandır. Bu toplantı ayrı ca Anagnostis’in Türk askerlerini kötülerken padişahı temize çıkaran üslubunun sebepleri üzerine güzel bir tartışmaya sahne olmuştur.
Beşinci ve son toplantı, tek orijinal nüshası Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan Kritovulos Tarihi üzerine yapılmıştır (17 Mart 2008). Doğrudan Fatih Sultan Mehmet’e yazılan ve onun başarılarını anlatan bu tarih kitabını Esra Güzel Erdoğan sundu. Çeviriler arası tutarsızlıklar, müellifin kaynakları, diğer kroniklerle benzerlikler, eserin Bizans tarihçilerince kasten ihmal edilmesi gibi usul meseleleri dışında müellifin Fatih’e duyduğu hayranlığın nedenleri gibi konular tartışıldı.
Elinizdeki kitapçık yukarıda kısaca başlıklarını zikrettiğimiz bu beş toplantının gözden geçirilmiş metinlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Tarih Okumaları dizisine Hatıralar Işığında Modern Türkiye Tarihi serisi ile devam edecektir.
Yine birbirinden önemli konuların tartışıldığı yeni toplantılarda görüşmek ümidi ile…
Notlar serisinin ondördüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı Siyaset Geleneği ve Avrupa’da Doğu Sorunu" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI SİYASET GELENEĞİ
ve
AVRUPA’DA DOĞU SORUNU
Eylül 2005
Sunum
Hüseyin Yılmaz
Hazırlayan
Zahit Atçıl
Redaksiyon
Serhat Aslaner
Sunuş
Osmanlı tarihinin genellikle ihmal edilen bir alanı olan düşünce tarihine, artık tarihçiler tarafından hakettiği şekilde ilgi duyulmaya başlandı. Son yıllara kadar genel olarak Osmanlı düşünce tarihi özel olarak da Osmanlı siyasi düşüncesi tarihi ya katı bir özcülükle İslam düşünce tarihine yeni bir katkı yapmadığı şeklinde veya düşüncenin sosyo-ekonomik şartların bir ürünü olduğu fikrinden hareketle özel olarak ilgilenilmesi gereken bir alan olarak düşünülmüyordu. Ancak 1980’li yıllarda alevlenen hem Osmanlıların kökeni tartışması hem de Osmanlı tarihinin dönemlendirilmesi meselesi, tarihçileri dönemin entellektüel düşüncesi ile yeni bir diyaloga götürdü. Böylelikle, Osmanlı düşünce tarihi ve Osmanlı siyasi düşüncesi tarih çalışmalarında ilgi duyulan bir alan oldu.
Bu kitapçıkta, 2005 yılında Harvard Üniversitesi’nde “The Sultan and the Sultanate: Envisioning Rulership in the Age of Suleyman the Lawgiver (1520-1566) [Sultan ve Saltanat: Kanuni Sultan Süleyman Döneminde İktidar Tasavvuru] başlıklı tez ile doktorasını bitiren Hüseyin Yılmaz’ın Bilim ve Sanat Vakfı’nda Osmanlı siyasi düşüncesi ve kültürü üzerine yapmış olduğu üç konuşmanın çözümünü yeniden düzenleyerek sunuyoruz.
Hüseyin Yılmaz 2 Eylül 2005’teki birinci konuşmasında genel olarak Osmanlı siyasi düşüncesinin oluşum safhalarını anlattı. Osmanlı siyasi düşüncesi denildiğinde ne anlamak gerekir? Osmanlı’da siyaset üzerine ne tür eserler yazılmıştır? Müelliflerin siyaset eseri yazma konusunda ne gibi saikleri vardır? İçerik olarak Osmanlı siyasi düşüncesi ne gibi bir dönüşüm geçirmiştir? Bu eserlere göre sultan ve iktidar nasıl algılanıyordu? Bu sorulara genel hatlarıyla cevap bulabileceğimiz konuşmada, Yılmaz kendi çalışmalarından hareketle özgün çıkarımlarda bulunmaktadır.
Yılmaz’ın ikinci konuşması 9 Eylül 2005’te Tanzimat öncesi Osmanlı’da anayasalcılık meselesi üzerineydi. Her ne kadar anayasalcılık Batı tarihin üretmiş olduğu siyasi bir kavram olmasına rağmen, Yılmaz yöneticinin otoritesinin sınırlanması anlamında anayasalcılığın Osmanlı için de kullanılabileceğini düşünerek Osmanlı siyasi kültüründe siyasi gücün sınırlanması mekanizmalarını ortaya koymaya çalışmaktadır.
16 Eylül 2005’teki üçüncü konuşma ise Şark Meselesi ve Osmanlı İmparatorluğu bağlamında Modern Ortadoğu’nun oluşu meselesi üzerineydi. Hüseyin Yılmaz, çoğunlukla işaret ettiği anlam bakımından herkesçe bilindiği varsayılan ‘Şark Meselesi,’ ‘Ortadoğu,’ ‘Yakındoğu’ gibi kavramların tarih içinde geçirdiği dönüşümleri göstererek bu kavramları açıklamaya çalışmaktadır.
Bu kitapçık ile Türkiye Araştırmaları Merkezi, hem Osmanlı siyasi düşünce tarihi çalışmalarına hem de tarihi gerçekliği tasavvur etme çabasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Notlar serisinin onüçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı İlmiyesi" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI İLMİYESİ
Ekim 2003-Ocak 2006
Sunum Yapanlar:
Mefail Hızlı
Yaşar Sarıkaya
Esra Yakut
Jun Akiba
Ahmet Cihan
İlhami Yurdakul
Hazırlayan
Şeyma Şahinoğlu
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Sunuş
Bilim Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi bünyesinde gerçekleştirilen ve Osmanlı ilmiyesini konu edinen toplantıların neticesinde hazırlanan bu kitapçıkta altı konuşmanın dökümü yer almaktadır. Bu toplantılar çerçevesinde Osmanlı ilmiyesinin yapısı, bu yapıya dâhil olan mekanizmaların işleyişi üzerinde durulmuştur. Bu toplantılarda cevap aranan temel sorular, paradigma değişiminin yaşandığı bir dönemde Osmanlı ulemasının temel rolünün ne olduğu, ilmiye sınıfına mensup insanların yaşanan bu dönüşümde nasıl bir tavır alış sergiledikleri, böylesi bir dönemde din ve devlet ilişkilerinin nasıl bir seyir takip ettiği, yaşanan dönüşümler neticesinde ilmiye sınıfının en üst noktasındaki kişi olarak görülebilecek şeyhülislamın yetki ve sorumluluklarında ne gibi değişiklikler olduğu, 19. ve 20. yüzyılda şer’i hakimlik kurumunun nasıl bir yenilenme sürecine girdiği, yine aynı dönemde taşra - merkez ilişkilerinin Osmanlı ilmiye teşkilatında ne şekilde tezahür ettiği şeklinde özetlenebilir.
Mefail Hızlı, “Mahkeme Sicillerine Göre Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Sıbyan Mektepleri” başlıklı çalışmasında bir kurum nasıl çalışılır sorusundan hareket ederek siciller üzerinden Bursa sıbyan mektepleri konusunu işlemekte; sıbyan mekteplerinin yapısı, eğitim kalitesi ve öğrenci profili hakkında değerlendirmeler yapmaktadır.
Almanya’da Bochum Ruhr Üniversitesi’nde İslam Bilimleri, Şarkiyat ve Pedagoji okuyan Yaşar Sarıkaya ise, “Ebu Said Muhammed el-Hadimî: Taşralı Bir Osmanlı Âliminin İlişkiler Ağı, Kariyeri ve Etkisi” başlıklı doktora çalışmasından hareketle Konya Hâdim’li bir ulema ailesine mensup olan el-Hadimî üzerinden, taşradaki bir Osmanlı âliminin merkezle ilişkisinin nasıl olduğunu incelemektedir. Bununla birlikte tezde Hadimî’nin şahsı üzerinden, bir âlimin özellikle de bir taşra aliminin kariyerinde hangi saiklerin ne derece etkili olduğu sorularına cevap aranmaya çalışılmıştır.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Esra Yakut “Şeyhülislamlık: Yenileşme Döneminde Devlet ve Din” isimli kitabı bağlamında klasik dönemdeki yapısı itibariyle en çok tartışılan konulardan birisi olan şeyhülislamlık makamının nasıl ya da hangi tarihlerde ortaya çıktığı konusunu ele almaktadır. Bu kurumun geçirdiği dönüşüm ve özellikle eğitim alanında sahip olduğu yetki ve sorumluluklar bu çalışma çerçevesinde incelenmiştir.
“Osmanlı Devleti’nde Şer’i Hâkimler” başlıklı tezinde Jun Akiba, Osmanlı Devleti’nde önemli bir yere sahip başka bir kuruma –kadılık kurumuna- yer vermekte ve kadılık kurumunun, öneminin sadece yargı alanında değil idari ve mali alanda da büyük etkileri olduğundan yola çıkarak, Tanzimat’tan sonraki dönemde nizamiye mahkemelerinin kurulmasıyla şer’iye mahkemelerinin yetkilerinin sınırlandığını, ayrıca bürokrasinin gelişmesiyle şer’i hâkimlerin idari görevinin de azaldığını dile getirmektedir.
Ahmet Cihan, “Reform Çağında Osmanlı İlmiye Sınıfı” başlıklı çalışmasıyla Osmanlı’nın son döneminden, Cumhuriyet döneminin başına kadar ilmiye grubunun değişim karşısındaki tutumunun geriye doğru nasıl bir projeksiyona tabi tutulabileceğini irdelemektedir. İlmiye sınıfının değişim karşısında statükocu mu yoksa farklı pozisyonları koruyan bir yapı mı arz etmekte olduğunu incelemekte ve temel tezini ilmiye sınıfının bir kitle olduğu üzerinden geliştirmektedir.
Son olarak İlhami Yurdakul, Tanzimat sonrası ilmiye teşkilatındaki yenileşmeyi ele aldığı tez çalışmasında, modernleşme döneminde ilmiye teşkilatının kendi haline terk edilmediği, aksine Osmanlı idarî sisteminde yenileşmenin bir gereği olarak bütünüyle bir değişim geçirdiğini ileri sürmektedir.
Gerçekleştirilen bu toplantılar neticesinde Osmanlı ilmiye teşkilatını yol açıcı sorular ışığında yeniden okuyabilmek ve bu sorularla, yapılması umulan daha kapsamlı çalışmaların önünü açabilmek mümkün olabilmişse maksadımız hâsıl olmuş demektir.
Notlar Serisinin onikincisi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "KURTULUŞUN İKİ YÜZÜ: Hakikat ve Siyaset / 350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi" başlığı ile yayınlandı.
KURTULUŞUN İKİ YÜZÜ: HAKİKAT VE SİYASET
350. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KÂTİP ÇELEBİ
17 Kasım 2007
Açılış Konuşması
Mustafa Özel
Oturum Başkanı
İhsan Fazlıoğlu
Konuşmacılar
Bir Ömür Böyle Geçti:
Kâtip Çelebi, Hayatı ve Eserleri
Fikret Sarıcaoğlu
Kâtip Çelebi’nin Islah Düşüncesi
Eşref Altaş
Kâtip Çelebi’nin Medrese-İlmiye Eleştirisi
ve Modern Dönemdeki Anlamı Üzerine
Emrullah Bulut
Hazırlayan
Emrullah Bulut
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Sunuş
Hiç kuşkusuz XVII. Yüzyıl Osmanlısının, gerek fikirleri ve eserleri gerekse kendisinden sonraki dönemlere etkisi itibari ile, en önemli isimlerinden birisi 1609-1657 yılları arasında yaşamış Katip Çelebi’dir. Özellikle medreseler üzerinden Osmanlı eğitim sistemine yönelttiği eleştiriler ve Osmanlı siyasi kurumlarının zayıfladığı yönündeki siyasi eleştirileri dolayısıyla yüzyıllarca referans olarak kabul edilen Katip Çelebi’nin düşünceleri, eserleri ve siyaseti vefatının 350. yılı münasebeti dolayısıyla Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen “Kurtuluşun İki Yüzü: Hakikat ve Siyaset” başlıklı bir panel ile masaya yatırıldı.
Katip Çelebi üzerine akademik çalışmalar yapan üç konuşmacının katılımıyla gerçekleştirilen panel Bilim ve Sanat Vakfı yönetim kurulu başkanı Mustafa Özel’in açılış konuşması ile başladı. Özel, konuşmasında, bilhassa sorduğu/cevap aradığı sorular bağlamında Katip Çelebi’nin klasik bir düşünür olma yönüne değindi. Açılış konuşmasının ardından söz alan ilk panelist Fikret Sarıcaoğlu, Katip Çelebi’nin -özellikle Cihannüma, Süllemü’l-Vüsul ve Mizanü’l-Hak adlı eserlerinden hareketle- ilmi serüveni üzerine bir sunum yaptı. Ders aldığı hocalar, okuduğu kitaplar, telif ettiği eserler ve sonraki dönemlere etkisi çerçevesinde Katip Çelebi’yi aktardı dinleyicilere.
İkinci panelist Eşref Altaş ise Düstüru’l-Amel, Mizanü’l-Hak ve Keşfü’z-Zünun adlı eserleri üzerinden Katip Çelebi’nin ıslahat düşüncesini değerlendirdi. Katip Çelebi’nin bu üç eserinde de, içinde bulunduğu felsefe ve şeriat geleneği ile Hint-İran-Türk siyasi geleneğinin ve İbn Haldun etkisinin izlerinin sürüldüğüne dikkat çeken Altaş, Galen tıbbının tesiriyle Katip Çelebi’nin organik toplum anlayışını benimsediğini belirtti. Katip Çelebi’ye göre vücuttaki ahlat-ı erbaa arasında olması gereken unsurlar arası denge, her bir unsura tekabül eden sosyal tabakalar arasında da bulunmalıdır. Altaş sunumunu, söz konusu dengenin sağlanması; başka bir ifadeyle, devletin ıslahı için Katip Çelebi’nin gerekli gördüğü çözüm önerilerinden bahsederek tamamladı.
Katip Çelebi’nin medreseye yönelttiği eleştirilerin temellerinin ve gerekçelerinin tartışıldığı üçüncü konuşmada Emrullah Bulut’u dinledik. Katip Çelebi’nin gerileme paradigmasının merkezî isimlerinden birisi olduğunu vurgulayarak konuşmasına başlayan Bulut, müellifin daha ziyade medreseye yönelttiği eleştiriler ile gündeme geldiğini, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren medreseye yöneltilen eleştirilerin örtülü veya açık kaynağı olarak Katip Çelebi’nin eserlerinin kullanıldığını, Muallim Emin Bey, Arif Hikmet Bey, Şerafettin Yaltkaya, Osman Nuri Ergin, Adnan Adıvar, Hilmi Ziya Ülken, İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi isimlerin medreselerin gerilediği yönündeki fikirlerini Katip Çelebi’ye dayandırdıklarını, Katip Çelebi’nin bir takım kitapların medreseden kaldırıldığı yönündeki tenkitlerine paralel yönde fikir beyan ettiklerini ifade etti. Bulut’a göre bu yargının, başka bir ifade ile Katip Çelebi’nin iddialarının 1980 sonrasında medreseler üzerine yapılan yeni çalışmalar neticesinde doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. “O halde Katip Çelebi’nin eleştirilerinin arkasında yatan gerçek neden, nedir?” Bu sorunun cevabı şudur ki Katip Çelebi; Gazali, Razî, İcî ile gelen ilim geleneğinin bozulmaya başlamasını eleştirmekte ve bu bozulma neticesinde tekke-medrese çatışmasının ortaya çıktığını savunmaktadır. Dolayısı ile Katip Çelebi’de geleneğe dönüş tüm bu problemleri bertaraf edecek bir çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üç konuşmacının ardından kısa bir değerlendirme konuşması yapan oturum başkanı İhsan Fazlıoğlu ise özetle; ilim adamlarının hakikati, bürokratların da siyaseti aradıklarını, ilimle uğraşan bir bürokrat olarak Katip Çelebi’nin de olayların tarihî köklerine inen bir siyasi arayışın içinde bulunduğunu belirtti. Yine Fazlıoğlu’na göre Katip Çelebi, dönemi içinde bir ilim adamı değil, siyasi kurtuluşu arayan bir bürokrat; coğrafya, tarih gibi tasviri ilimlerin bizim dünyamızın bekası için önemini anlayan bir isim olarak değerlendirilmelidir.
Elinizdeki bu çalışma, yukarıda kısaca mahiyeti hakkında bilgi vermeye çalıştığımız “Kurtuluşun İki Yüzü: Hakikat ve Siyaset/350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi” başlıklı panelde yapılan konuşmaların deşifre edildikten sonra düzenlenerek metin haline dönüşmüş bir nüshasıdır.
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları merkezi olarak Katip Çelebi ve eserleri hakkında düzenlediğimiz bu etkinlikle; hem siyasi tarih çalışmalarına ufuk açmayı hem de Türk siyasi ve ilmi tarihinde önemli bir yeri olan bir bilim adamını ölümünün 350. yıldönümü münasebetiyle yâd ederek gelecekte yapılacak akademik çalışmalara katkıda bulunmayı hedefledik.
Bugün birçoklarımızın isimlerini unuttuğu, hatırlamadığı hatta belki hiç tanımadığı ilim ve kültür hayatımıza katkıda bulunan ilim ve düşünce adamlarımızı anmak ve fikirlerini günümüzde yeniden tartışmak üzere tertip edilen bu panellerin daha nicelerinde buluşmak ümidiyle…
Kırkambar Sohbet programı kapsamında birçok akademisyeni, sanatçıyı,
yazarı, irfan ve gönül insanını misafir etme, çalışmalarını dinleme, bilgi,
birikim ve tecrübelerinden istifade etme imkânını elde ettik. Bu minvalde, günümüz
sanatını anlama yolunda sanat-felsefe ilişkisinin önemini vurgulamak
üzere düzenlediğimiz toplantıları geçtiğimiz sene de sürdürdük ve felsefe alanında
çalışan, sanatla ilgili iki akademisyen ile felsefede sanatın izlerini sürmeye
devam ettik.
Emine Canlı ile gerçekleşen programımızda “Cassirer’in Sembolik Formlar
Felsefesinin Kantçı Temelleri ve Panofskyci Sanat Tarihi Uygulamaları” üzerine
konuştuk. Canlı, Cassirer’in Sembolik Formlar Felsefesi’nin Kantçı temellerini
anlatmasının ardından Sembolik Formlar Felsefesi’nin Panofsky’nin perspektif
algısını sorgulamasındaki etkisindjwen söz etti. Canlı, Ernst Cassirer’in,
Sembolik Formlar Felsefesi ile amacının Kant’ın eleştirel felsefesini bir kültür
felsefesi olabilecek şekilde genişletmek olduğunu söylediğinden bahsederek
Cassirer’e göre Kant’ın eleştirel felsefesinin Newton’un doğa felsefesini eleştirmekle
sınırlı kaldığını ifade etti. Bununla birlikte, artık yapılması gereken
bu eleştirel felsefenin öngördüğü tüm sentez etkinliklerini ve bu etkinliklerin
gerektirdiği nesnelleştirme edimlerini ortaya koymak olmalıdır. Bu amaçla
hareket eden Cassirer, insan zihninin sentetik edimleri olan mitoloji, dil, din,
sanat ve bilimin kendisine özgü nesnel bir forma sahip olduğunu göstermeye
çalışır. Cassirer’in mensup olduğu Marburg Okulu’na yakınlığı ile bilinen Erwin
Panofsky sanat tarihi ve özellikle “perspektif” ile ilgili görüşlerini temellendirirken
Kant ve Cassirer’in çizgisini takip eder. Panofsky’e göre sanat tarihinin
önemli bir kavramı olan ve nesnellik-kesinlik iddiası ile ön plana çıkan perspektif,
bir keşif değildir; dönemden döneme gelişen ve değişen mekân anlayışları
nedeniyle esasında her dönemde mevcuttur. Fakat kendisini farklı biçimlerde
gösterir. Panofsky’ye göre birbirlerine indirgenemeyecek olması nedeniyle
her dönemin perspektif anlayışı kendi bağlamında ele alınmalıdır. Bu da ancak
perspektifin de Cassirer’in kavramsallaştırdığı “sembolik form”lardan biri olduğu
görüşünün dikkate alınması ile mümkündür.
Selami Varlık ile ise “Gadamer’de Sanat ve Festival: Aynının Farklı Tekrarı”
üzerinde konuştuk. Varlık, Gadamer’in Hakikat ve Yöntem kitabında, estetik
tecrübeyi tarif etmek için “festival” kavramına başvurduğunu ifade ederek bu
estetik tecrübenin aynılığın farklı tekrarları üzerinden sanatta ve festivalde nasıl
gerçekleştiğini anlattı. Buna göre düzenli olarak tekrarlanmak festivalin – veya
bayramın – yapısında bulunur. Her yıl kutlanan festival, hem aynı festivaldir
hem sürekli farklıdır. Tıpkı bir piyesin her temsilinin hem aynı metine sahip
olup hem de farklı mizansenlere yol açması gibi festival de her seferinde farklı
bir şekilde yaşanılır. Dolayısıyla, Gadamer’in gelenek anlayışına benzer biçimde
festival de sanat eseri de sürekli yenilenerek kendini korur. Festivalin tekrarı
insanı da dönüştürür. Zira farklılaşan festival insanın tarihselliğinin izini taşısa
da, aynının tekrarı insanda değişimlere yol açar. Aynılık ile farklılık arasındaki
diyalektik çift boyutludur; hem festivalde hem insanda gerçekleşir. Dolayısıyla,
hermenötik açıdan bakacak olursak insan sürekli, kontrol edemediği bir sanat
eserinin veya bir geleneğin karşısında bulunur. Ve bu insan için doğru bir anlama,
onu değiştiren, yenilenmesini sağlayan bir tecrübedir. Sanatın canlılığı ve
manası da buradan gelir.
PANEL
29 Aralık 2007
Oturum Başkanı
Salih Pulcu
Konuşmacılar
Sibel Eraslan
Ömer Lekesiz
İhsan Kabil
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 29
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 9
BSV Notlar serisinin yirmi dokuzuncusu Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından "Bir Garip Yolcu Hasan Aycın" başlığı ile yayınlandı.
Sunuş
Bir vakit, Hasan Aycın ile sanat ve sanatkâr üzerine sohbet ediyorduk. Kendisini pür dikkat dinlemeye çalıştığım bir anda, ‘Sanatkâr deryadaki damlayı değil, damladaki deryayı anlatır,’ dedi. Çok uzun süre kafamda sürüklediğim bazı sorulara bir anda cevap buluvermiştim. O tarihten bu yana ne zaman Hasan Aycın’ın bir sohbetine dâhil olsam sanat ve sanatkârla ilgili kafamda dolaştırdığım bazı sorulara cevaplar bulurum. Söylemi, yaşamı ve yaptıklarıyla beraber düşünüldüğünde Hasan Aycın ismi ayrı bir önem kazanmaya başlıyor. Çünkü Hasan Aycın bu üç başlığı kendinde tutarlı bir şekilde meczetmiş, yaşayan az sayıda örnekten biri. Sohbetlerine konu olan bu toprakların köklerine uzanan, derinleşen anlam dünyası; çizgilerine yansıyan etkileyici, sahici ve ince sanat; kalemine düşen parıltılı ilham hep bu tutarlılığın izinde ilerliyor.
Hasan Aycın ismi önemlidir çünkü Hasan Aycın harbi müslümandır; önemlidir çünkü yeni bir şeyler söylemektedir; önemlidir çünkü Hasan Aycın’ın bir meselesi ve derdi vardır. 2007 yılında Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi olarak gerçekleştirdiğimiz Bir Garip Yolcu paneliyle Hasan Aycın’ın derdini bir nebze olsun anlamak, aktarmak dileğindeydik. Umarım, Bir Garip Yolcu panelindeki konuşmacıların sunum metinlerini kaydettiğimiz bu kitapçık büyük bir sanatkâr olan Hasan Aycın’ın dünyasına samimi bir yolculuk imkânı verir.
Bu vesileyle bu kitapçığın hazırlanmasında emeği geçen herkese, hususen sayfa tasarımını yapan Ayşenur Gönen’e, karikatürlerini kullanmamıza izin veren Hasan Aycın ile İz Yayıncılık’a teşekkür ederiz.
Murat Pay
Sanat Araştırmaları Merkezi Koordinatörü
GÜZELİN GÜNCELLİĞİ
Zeynep Gemuhluoğlu
3 Mart 2011
Hazırlayan
Neslihan Demirci
Redaksiyon
Betül Özel Çiçek
Bilim ve Sanat Vakfı Notlar 28
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 8
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi’nin 2004 yılından bu yana düzenlediği Kırkambar Sohbet programı kapsamında 2011 yılının Mart ayında Dr. Zeynep Gemuhluoğlu’dan “Sanat ve Felsefe İlişkisinde Güzel’in Güncelliği”ni dinledik. Konuğumuz, söyleşi boyunca kuramsal ayrıntılara girmeksizin ‘güzel’in her dönemde içinde kalınacak bir anlam dünyası değil, daima kendi ötesini görünür kılan bir bakış açısına dönüşmekte olduğunu ifade etti. Böylece birlikte Platon’dan günümüze kadar felsefe tarihinin köşe başlarında, bazen de ara sokaklarında felsefe-sanat ilişkisinin izini sürmeye çalıştık.
“Eğer bir dramatik şair, ideal devleti ziyaret edecek olursa kendisine nazikçe sınıra kadar eşlik edilmesi gerektiğini” söyleyen ve aslında çoğu kez bu kadar da nazik olmayan Platon, “felsefe ve şiir arasındaki eski çekişme”den söz eder. Ona göre ‘güzel’, sanatın eline teslim edilemeyecek kadar önemli bir şeydir. Platon’un söz ettiği kadim çekişmeyi bilemesek de ondan sonra sanatın felsefe karşısında uzun bir zaman meşruiyet problemi yaşadığını görebiliriz: Sanat konusunda selefi kadar katı olmayan Aristo’nun yaklaşımı neydi? Aristo’dan sonra onun Organon’una dahil edilen Poetika, batı ve doğu orta çağlarında sanata bakışı nasıl değiştirdi? Sanatın ‘zanaat’ten ayrılıp ‘güzel sanatlar’ olarak ikame edildiği modern bilinçle desteklenen estetik yani ‘güzelin bilimi’, sanata felsefe nezdinde nasıl bir meşruiyet verdi? Kant’ın sanata bakışındaki önemli yenilik nedir? Hegel, “sanatın geçmişte kalması”ndan neyi kastediyordu? Nietzsche ve Heidegger felsefeyi sanata ne kadar yaklaştırdı? Gadamer’in “oyun, sembol ve festival olarak sanat”tan kastı neydi? Modernizmin çocuğu olan ‘insan’ın yanı sıra ‘sanat’ın da ölümünden söz edildiği günümüzde olup biten nedir? Aşağıda metnini sunduğumuz toplantımızda bu ve benzeri sorulara cevap aramaya giriş mesabesinde istifade edileceğini umuyoruz.
Sanat Araştırmaları Merkezi
Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından 31 Mart 2012 tarihinde düzenlenen “Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği” panelindeki sunumlar Notlar serisinin 27. eseri olarak yayınlandı. Eyyüp Said Kaya’nın (İstanbul Şehir Üniversitesi) başkanlığındaki oturumda Ali Hakan Çavuşoğlu (İSAM), H. Tuncay Başoğlu (İSAM) ve Harun Yılmaz (Marmara Üniversitesi) medrese çalışmalarının Batı’daki en önemli isimlerinden George Makdisi’nin İslam ve Ortaçağ Batı yükseköğretimleri hakkındaki yaklaşımı çerçevesinde medeniyetleri mukayese etmenin imkânlarını ele aldılar.
GEORGE MAKDISI NOTLARI
31 Mart 2012
43 s.
İçindekiler
Takdim
Eyyüp Said KAYA
Medreseden Üniversiteye Skolastik Eğitimin Evrimi
Ali Hakan ÇAVUŞOĞLU
Doğu’dan Batı’ya Beşerî Bilimler ve Entelektüel Eğitimin Serüveni
H. Tuncay BAŞOĞLU
İslâm Eğitim Tarihine Farklı Yaklaşımlar: “G. Makdisi’nin Medresesi”nin Tenkidi
Harun YILMAZ
BSV Notlar serisinin yirmi altıncısı, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından Çin Konuşmaları başlığı ile yayınlandı.
ÇİN KONUŞMALARI
Ağustos 2004 - Kasım 2010
Sunum Yapanlar
Zeyneb Hale Eroğlu
Kadir Temiz
Yang Jian-li
Çağdaş Üngör
Hazırlayan
Kadir Temiz
Redaksiyon
Z. Tuba Kor
İçindekiler
Zeyneb Hale Eroğlu Türkiye ve Çin’de Ulus-Devlet İnşası: Sun Yat-sen ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Düşüncelerinin Karşılaştırmalı Bir İncelemesi
Kadir Temiz Konfüçyanizm ve Alternatif Haklar Teorisi
Yang Jian-li Çin’de İnsan Hakları Sorunu
Çağdaş Üngör Soğuk Savaş’ta Çin Dış Propagandası: Yabancı Dil Yayınları ve Pekin Radyosu
Sunuş
20. yüzyılın ikinci yarısından Soğuk Savaş’ın son dönemlerine kadar Asya’nın bir tarafında Sovyetler Birliği ABD ile küresel bir güç mücadelesi içerisindeyken, diğer tarafında Japonya ABD’nin küresel müttefiki olarak varlığını sürdürdü. Asya’ya dair bilinen bu iki denklemin haricinde yapılan her değerlendirme, modernleşmeci bir bakış açısı ile geri kalmış üçüncü dünyanın tarihiyle sınırlı kaldı. Çin tam da bu dönemde bir yandan geleneksel değerlerini yeniden okuyarak, diğer yandan küresel rekabetin ekonomi politiğini yeniden değerlendirerek Asya denklemini tamamen değiştirdi. “Sosyalist piyasa ekonomisi”nden “barışçıl büyüme”ye kadar kendi iç dinamiklerini derinden etkileyen reformları gerçekleştiren Çin ile ilgili yapılan değerlendirmeler ve yayınlanan akademik çalışmalar gün geçtikçe artıyor. Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi ile Türkiye Araştırmaları Merkezi, Çin’in son dönemde yaşadığı bu değişimi anlamak ve yeniden bir değerlendirme yapabilmek amacıyla 2004-2010 yılları arasında bir dizi konuşmaya ev sahipliği yaptı. Çin’deki değişimin bir anda ortaya çıkan nevi şahsına münhasır bir değişim olmadığı, aksine belirli süreklilikler arz ettiği gerçeğini vurgulayan bu konuşmalar, sosyal hayatı etkileyen Konfüçyanizmden milliyetçiliğe, dış politikadan insan haklarına ve modern dönem Çin siyasetine kadar çeşitli konular üzerinde yoğunlaşıyor.
Türkiye’de ve genel olarak dünyada Çin ile ilgili çalışmaların gün geçtikçe arttığı nazarıdikkate alındığında, hem Çince dil engelini aşmış hem de bu ülkeye akademik bir pencereden bakmaya çalışan konuşmacıların sunumlarından derlenen elinizdeki Notlar, Türkiye’de Çin ile ilgili yapılacak çalışmalara da önemli bir katkıda bulunacaktır. Notlar, doktora eğitimine şu anda Harvard Üniversitesi’nde devam eden Hale Eroğlu Sağer’in 2003’te Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladığı ve Çin ile Türkiye’de milliyetçilik kavramlarını karşılaştırdığı tez sunumu ile başlıyor. Ardından Kadir Temiz’in Çin siyasal ve sosyal yapısını derinden etkileyen Konfüçyanizm ve Haklar Teorisini karşılaştırdığı yüksek lisans tez sunumu ile devam ediyor. Bu iki teorik tartışmanın ardından Çinli insan hakları aktivisti Yang Jian-li’nin Çin’de insan hakları kavramını pratik olarak değerlendirdiği sunumu, bu ülkedeki mevcut siyasi ve sosyal dinamikleri anlamamıza yardımcı oluyor. Son olarak Çağdaş Üngör, State University of New York’ta tamamlamış olduğu doktora tezinin bir bölümünü oluşturan Soğuk Savaş döneminde Çin dış propagandasını ele aldığı sunumunda bize Çin’in dış politika yöntemleriyle beraber dönemin önemli siyasi gelişmeleri hakkında bilgiler veriyor.
Yaptıkları sunumlarla bu Notlar’ın ortaya çıkmasına katkıda bulunan Hale Eroğlu Sağer, Kadir Temiz, Yang Jian-li ve Çağdaş Üngör’e teşekkür ediyoruz. Konuşmaların koordinasyonu ve yayına hazırlanmasında emeği geçen Küresel Araştırmalar Merkezi’nin yöneticileri Sevinç Alkan Özcan, Muzaffer Şenel ve Zahide Tuba Kor’a göstermiş oldukları çabadan dolayı müteşekkiriz. Konuşmaları titizlikle çözümleyen Sevgi Güneş Arslan’ın yanısıra İngilizce sunumu çözümleyen ve tercüme eden Melahat Yalçın ve Munise Şimşek’in çabalarını da unutmamız mümkün değil. Kendilerine bu vesileyle bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bir sonraki Notlar’da görüşmek dileğiyle…
Kadir Temiz
Ağustos 2012
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin TAM Sohbet program çatısı altında düzenlediği dizi toplantılardan bir tanesini de, ilerleyen sayfalarda metinleri yer alan; konuk yayınevlerin serüvenleri ve yayın politikaları merkezli olmak üzere, yayıncılık tarihimiz ve sektörün temel problemlerine dair tartışmaların da yapıldığı Yayınevi Sohbetleri teşkil etti. Bu toplantı dizisini oluştururken öncelikli amacımız; ilgili yayınevinin hangi saiklerle kurulduğu, basmayı tercih ettiği kitaplara hangi beklentileri yükledikleri, sektördeki yeri, karşılaştığı siyasi/ekonomik vd. problemlerin neler olduğu, geleceğe dair beklenti ve kaygıları ve bu arada dergi yayıncılığı gibi hususlara dair önemli tutamak noktalarına sahip olmaktı. Zira bu sayede sadece yayıncılığın yakın tarihini değil, bununla beraber, çağdaş Türk düşüncesinin 70’li yıllardan itibaren aldığı seyrin, milliyetçi muhafazakâr çevrelerin bu seyir içindeki yeri ve dönüşümünü de görme fırsatı da elde etmiş olacaktık.
Program dizimizde altı yayınevi temsilcisi ile sohbetler düzenledik. Bunlardan ilkinde Hece Yayınları ve Hece Dergisi’ni temsilen ve onları merkeze alarak İbrahim Çelik ile yerli bir edebî duruşun imkânları ve gelenek-edebiyat ilişkisi, edebiyatta evrensellik iddiası üzerine yoğunlaşan bir çerçevede Hece’yi ve Türk yayıncılığını ele aldık. Programımızın bir sonraki ayağında ise İnkılâb Yayınları’ndan Hasan Güneş ile İslamî hassasiyet sahibi bir yayınevi olarak İnkılâb’ın ortaya çıkışı, ideolojik kaygıları ve 1980 öncesi siyasi atmosferi içerisinde yayıncılığın taşıdığı misyon ve fonksiyonları üzerine, Türkiye’nin geçirdiği siyasi/sosyal dönüşümün yayınevi politikaları üzerindeki etkileri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Hâkeza Pınar Yayınları’ndan Cevat Özkaya ile yaptığımız program da gerek İslamî aktivist hareketler ve gerekse İslamî yayıncılık tarihi açısından önemli bilgileri içeren bir muhteva arzetti. Bu sohbette; bir yandan Pınar’ın ideolojik ve dinî referansları ve seyri, bir yandan da ülkücü-islamcı kutuplaşmasının dönüm noktaları, öğrenci hareketlerinin bu düzlemdeki yerine dair önemli detay ve anekdotları bulabilirsiniz. Milliyetçi-muhafazakâr kesimin en eski yayı4nevlerinden birisi olan Ötüken Neşriyat’ın ortaya çıkış süreci, yayın politikası, sektörün gidişatı ve temel problemleri, siyasal skalanın sağ cenahında yer alan yayınevlerinin kitap dağıtım problemlerini çözmeye yönelik girişimler ve bu minvalde Anda Dağıtım’ın kuruluş ve kapanış süreçleri yayınevinin kurucularından Ahmet İyioldu’nun sunumunda tebarüz eden temel meseleler oldu. Bir sonraki programımızda Kudret Emiroğlu ile kısmen Kebikeç Yayınları ve ağırlık-lı olarak Kebikeç Dergisi’ni ve Türkiye’de yayıncılığın ve okurluğun temel meseleleri, sermaye ile ilişkileri, yeni yayıncılık biçimleri üzerine önemli tespitler içeren bir sohbet gerçekleştirdik. Dizinin son ayağında ise Dizinin son ayağında ise sahaf ve Enderun Kitabevi sahibi İsmail Özdoğan* ile Enderun Kitabevi’nin kuruluş süreci, müdavimleri, sahhaflık ve yayıncılığın dünü ve bugününe dair zevkli bir sohbet gerçekleştirdik. İlerleyen sayfalarda yer alan metinler, yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, yayıncılığımızın yakın tarihi, sektörleşememesinin arkasında yatan sosyal/siyasi faktörleri, etkilerini, siyasal kutuplaşmaları ve ideolojik kaygıların yayın dünyasına etkileri, kitap hikâyelerine dair önemli veriler içermektedir. Bu haliyle, henüz yeterince ele alınmamış bir mevzu olarak okur-yazarlık tarihimizin önemli bir boyutuna dair kaynaklık edebilirse elinizdeki kitapçık yerini bulmuş olacaktır. Yeni Notlar’da görüşmek dileği ile…
Türkiye Araştırmaları Merkezi
BSV Notlar serisinin yirmi dördüncüsü Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından Güncel Sanat Notları başlığıyla yayınlandı. Güncel Sanat Notları, Haziran 2011’de Sanat Araştırmaları Merkezi’nce düzenlenmeye başlayan Güncel Sanat Gezileri kapsamında Haziran ve Temmuz 2011 ayları süresince gezilen dokuz sergi hakkında grup katılımcıları tarafından kaleme alınmış yirmi üç yazıdan oluşmaktadır. Toplumun çeşitli kesimlerinden, farklı meslek ve yaş gruplarından meraklıların 'Güncel Sanat' ile buluşmaları üzerine deneysel bir çalışma niteliğini haiz Güncel Sanat Notları, bu bağlamda alanında bir ilk olma özelliğini de taşıyor. Güncel Sanat Notları Sanat Araştırmaları Merkezi’nin çıkarttığı yedinci Notlar’dır.
GÜNCEL SANAT NOTLARI
Haziran 2011 - Temmuz 2011
100 s.
İçindekiler
Sunuş: Topları Döndüren Şeyleri Anlamak Rumeysa Kiger
Siyah Küp Üzerinden İran Tarihine Bakış İbrahim Erkin
Hüseyin Bahri Alptekin’de S-Faktörü Özlem Metin
Islah Olmak İçin Sanat Yapan Bir Göçebe Esra Bulut
Kamyonlar, Battaniyeler ve Yokluğun Fotoğrafları Yasemin Darbaz Karaca
Gülsek mi Ağlasak mı? Rabia Ertürk
Kime Göre 100 Büyük Türk? Elif Safiye Cengiz
Cihan Yandı Dilber Özlem Metin
Rumeysa Terzioğlu
Sarıktaki Püskül Özlem Metin
Kontrol Altında Muharrem Kalenci
Oğuzhan Dönmez
Gerçek Prova Muharrem Kalenci
Bir Toplumun Belleğini Gazeteler Üzerinden Okuma Çalışması: Otopsi
Rabia Aydın
Ellerine Bak Rümeysa Özcan
Bir Sarsılma ve Kendine Gelme Sergisi: Kayıp Cennet Gülsüm Kavuncu
Günah Çıkartma Sümeyra İkiz
Cennet mi Cehennem mi? Muharrem Kalenci
Yok Ettiğimiz Cennet Elif Kayaalp
Kayıp Cennet: Bellekteki Yitik Cenneti Yeniden Yaratmak Rümeysa Özcan
Haritalar ve Gerçekler Gülsüm Kavuncu
Bilimsel Bilginin Sanatsal Yorumları Nurdan Özdemir
Köşe Kadısı Zeynep Gökgöz
Hazırlayan
Rumeysa Kiger
Betül Özel Çiçek
Redaksiyon
Zeynep Gökgöz
Meryem Babacan
Ön Kapaktaki Eser
Angelica Teuta, İkizler
Genelde Osmanlı tarihi çalışmalarının özelde ise Osmanlı modernleşmesini ele alan literatürün önemi mesabesinde üzerinde durmadığı konuların en önemlilerinden birisi hiç kuşku yok ki Osmanlı askeri tarihidir. Son zamanlara dek ağırlıklı olarak savaş tarihi ile eş anlamlı görülen ve konunun pek çok boyutunu ihmal eden araştırmaların yerini daha analitik ve kapsamlı çalışmalara bırakması ile birlikte bu alandaki boşlukların kısmen dolmaya başladığını ve böylece Osmanlı klasik devrinin daha sağlıklı bir zeminde ele alınma, Osmanlı modernleşmesinin ise daha anlaşılabilir bir zemine oturma imkânına kavuşmaya başladığını sevindirici bir gelişme olarak kaydedebiliriz. Bu çerçevede Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak Osmanlı tarihinin ve modernleşmesinin bu, öncelikli ve önemli ayağına dair düzenlediğimiz sunumların metinlerini ihtiva eden elinizdeki Notlar literatürde yeterince ele alınmayan bu konuyu efradını cami ağyarını mani bir şekilde olmamakla birlikte etraflıca ortaya koyarak; konuya dair önemli ve yeni bulguları, bakış açılarını, kaynakları ve hakeza konuyu ele almanın problemli yanlarını, yapılması gerekenleri tartışmaya açıyor. Ezcümle, bu metinlerin ilkinde Osmanlı askeri tarihinin en önemli isimlerinden Gabor Agoston’un Osmanlı silah teknolojisini muasırı devletlerle karşılaştırmalı olarak ele aldığı ve Avrupa tarih yazımını sorguladığı kitabına dair sunumu ve tartışmalar yer alıyor. Osmanlı silah teknolojisinin omurgalarından birisini oluşturan Tophane-i Amire ve mezkûr kurum üzerinden Osmanlı topçuluğunun, safhaları, teşkilatı, gelişim ve yayılım alanları ve daha pek çok hususu Salim Aydüz ile bu konuları ele aldığı doktora tezi çerçevesinde yaptığımız tartışmaları ikinci metinde bulabilirsiniz. Günhan Börekçi’nin bir savaş taktiği olarak yaylım ateşini ve bu taktiğin Osmanlı’da ve dünyada ne zaman kullanılmaya başlandığını irdelediği sunumu ise bir yandan askeri tarihimizin detaylarını açıklığa kavuştururken diğer yandan da Osmanlı’dan bağımsız bir dünya tarihi yazmanın mümkün olmayacağını da açık bir şekilde gösteriyor. Yusuf Alperen Aydın ise Osmanlı askeri tarihinin deniz ayağına dair önemli bir konuyu, kadırgadan kalyona geçiş ve bir kadırganın ortaya çıkış sürecini tafsilatlı bir şekilde anlatarak 18. yy. Osmanlı askeri teknolojisine önemli bir katkı sağlıyor. Müteakip metinde ise Kahraman Şakul’un 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında Fransa’ya karşı Osmanlı-Rusya ittifakı başta olmak üzere konu ile ilgisi itibari ile Osmanlı askeri tarihinin önemli bir kesitine dair tartışması yer alıyor. Notlar’da yer alan son üç konuşma/metin ise Osmanlı modernleşmesinin kilometre taşlarından birisine, yeniçerilik, yeniçeriliğin kaldırılma süreci ve bu sürecin taşradaki yansımaları, söz konusu sürecin meşruiyet zemini sağlamaya yönelik faaliyetlere yoğunlaşıyor. Ezcümle; Fatih Yeşil’in sunumunda yeniçeriliğe ve yeniçerilere alternatif olarak kurulan Nizam-ı Cedit birlikleri, Mert Sunar’ın sunumunda Osmanlı sisteminde siyasal/sosyal muhalefet/denge unsuru olarak yeniçerilik hakkında dikkate değer tespitler bulacak, Fatma Sel Turhan’ın sunumunda ise yeniçeriliğin kaldırılması sonrasında taşrada meydana gelen toplumsal hadiseleri pek çok boyutu ile ele alma imkânı bulacaksınız.[1]
Osmanlı askeri tarihini çeşitli açılardan ele aldığımız bu Notlar’ın yeni çalışmalara ve sorulara kapı aralayacağı ümidiyle…
Yeni Notlar’da görüşmek üzere…
Türkiye Araştırmaları Merkezi
BSV Notlar Serisinin yirmi ikincisi, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından Etkin Yönetim Söyleşileri başlığı ile yayınlandı.
ETKİN YÖNETİM SÖYLEŞİLERİ
Nisan 2009 - Haziran 2010
Sunum
Melih Bulu
İlhami Fındıkçı
Medaim Yanık
Ömer Bolat
İbrahim Zeyd Gerçik
Yakup Koçal
Hazırlayan
Melih Torlak
Redaksiyon
Z. Tuba Kor
PANEL: ÇOCUK DİLİNDE SANAT
7 Mart 2009
Açış Konuşması: Mustafa Özel
Oturum Başkanı: Ali Pulcu
Fatih Erdoğan, Yazar, Mavibulut Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Bugünkü Çocuklar ve Edebiyat
Emel Kehri, İllüstratör, Resim Eğitimcisi
Çizgilerin Çocuklar Üzerindeki Büyülü Etkisi
Osman Turhan, İllüstratör
Çocuk Ressamlar ve Çocukların Görsel Algıları
Nilgün Canel, Dr., Marmara Ü. Eğitim Bilimleri Bölümü
Sanatın Çocuk Gerçekliğindeki Yansımaları
Hazırlayan: Neslihan Demirci
Redaksiyon: Nermin Tenekeci, Neslihan Demirci
PANELLE EŞZAMANLI ÇOCUK ETKİNLİKLERİ
KAF DAĞI’NIN ARDINDAN
Masal Etkinliği
Sunan: Pedagog Özlem Mumcuoğlu
Düzenleyen: Erdem Yayınları
ÇİZELİM
Ressam Reza Hemmatirad ile parmak boya
GENÇ ÇİZERLER SERGİSİ
Sunuş
Bilim ve Sanat Vakfı, 7 Mart 2009 Cumartesi günü “Çocuk ve Sanat Buluşması” başlığı altında kimi etkinliklere ev sahipliği yaptı. Bu çerçevede, 4-11 yaş grubundan çocukların resimlerinden oluşan “Büyük Çizerler Sergisi” aynı gün muhataplarıyla buluştu. Vakıf binasının katlarına serpiştirilen sergi, bahar boyunca sergilendi.
Etkinliğin omurgasını oluşturan “Çocuk Dilinde Sanat” başlıklı panel, Vakfın Vefa’daki merkezinde gerçekleştirildi. Program, ihmal edilmiş bir konuyu gündeme taşımak, çocuk gerçekliğinde sanat ürünlerinin nasıl algılandığını tartışmak ve çocuk yayıncılığını bu açıdan sorgulamak amacıyla hazırlandı.
Sanat Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği panel, Mustafa Özel’in, “Çocukluğun Ekonomisi, Sosyolojisi, Psikolojisi, Epistemolojisi, Mitolojisi ve Metafiziği”ni irdeleyen alışılmadık tarzdaki açış konuşmasıyla başladı.
Ali Pulcu’nun yönettiği panelde ilkin Fatih Erdoğan, yazar ve yayıncı kimliğiyle, ülkemizde bireylerin çocukluk dönemlerinden itibaren kitapla olan ilişkisizliğini etkili bir biçimde vurguladı. Çocuklara yönelik edebiyatın dünü ve bugününü değerlendiren yazar, gittikçe incelen sorularıyla dinleyenleri de meselenin üzerinde düşünmeye sevketti.
On yıldır Ihlamur Kasrı’nda çocuklara resim eğitimi veren ressam Emel Kehri, çizgilerin çocuk dünyasındaki yansımalarını sanatçı penceresinden yorumladı. Çocukların kendi ürünlerini ortaya koymaları ve bu süreçte kendilerini değerlendirmeleri, günün en kulak kesilerek dinlediğimiz bölümüydü.
Çizer Osman Turhan ise, kitaplar konusunda -en az besin maddeleri kadar- seçici olunması gerektiğini belirtti. Karar mekanizmasının başında duran anne babaların bir kitaba görsel açıdan da emek verildiğine dikkat etmelerinin altını çizdi.
Konuya ilişkin akademik bakış ise Dr. Nilgün Canel tarafından aktarıldı. Canel, önce çocukların sanat algısının nasıl oluştuğuna değindi. Bu kısımda, çocukların niçin resim çizdikleri, hangi dönemden itibaren hayal gücünden söz edilebileceği gibi merak edilen soruları irdeledi.
Programın en ilgi çekici sürprizlerinden biri, anaokulundaki çocuklarla kendi çizdikleri resimler üzerine yapılan söyleşilerin yer aldığı kısa film gösterisiydi.
Gülümsemeye bir Adım
“Çocuk ve Sanat Buluşması”na elbette çocuklar da dâhildi; onlar gün boyunca resim ve masallarla haşır neşir oldular. Erdem Yayınları’ndan Özlem Mumcuoğlu’yla, masal sandığından çıkan objelerden yola çıkarak masalların dünyasında gezindiler; ressam Reza Hemmatirad’la boyalara ellerini daldırıp gönüllerince eğlendiler.
Bilim ve Sanat Vakfı, tarihinde ilkleri yaşarken, çocukların mutlu ayrıldığı bir günde bizim payımıza da bir kazanç düşmüştü: gülümsemeyi hatırlamak…
Çocuğu Anlayan Edebiyat
7 Nisan 2007
Oturum Başkanı: Erhan Erken
Mevlâna İdris, Yazar
Masallar Gerçekler Çocuklar
Melike Günyüz, Erdem Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Çocuk Kitaplarındaki Öğreticilik ve Çocuk Ruhu
Osman Turhan, İllüstratör
Çocuğun Hayal Dünyasını Resimlemek
Hatice Işılak, Birdirbir Dergisi Editörü
Çocuk Dergiciliği ve Din Eğitimi
Hazırlayan: Neslihan Demirci
Redaksiyon: Nermin Tenekeci, Neslihan Demirci
Haziran 2010
Sunuş
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi 2007 yılında içeriğiyle farklı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. “Çocuğu Anlayan Edebiyat” başlıklı panel, çocuklar için yazılan-çizilenlerin çocuk oyuncağı kolaylığında olmadığı fikrinden yola çıkarak çocuk edebiyatı kavramının gündeme getirilmesi ve bu alandaki verimlerin niteliğine dair sorunların irdelenmesi için ilk adımdı.
Çocuk edebiyatı deyince hem edebiyat zevkini duyuran, hem çocuğu merkezine alan, ötelemeyen; çocuğa bir şeyler anlatmayı değil, çocuğu anlamayı ilke edinen edebiyatı kast ediyoruz. Çocuklar için yazmanın çetrefilli tarafı da burada: Büyüdükçe uzaklaştığımız bu dünyanın kendi dilini ve mantığını kavrayabiliyor muyuz? Küçük Prens’in “büyük insanları” olarak bizler, “onlar için” yazdığımızı iddia ettiğimiz metinlerde, onların zengin hayal dünyasına ne kadar hitap edebiliyoruz?
Erhan Erken’in oturum başkanlığını üstlendiği panelde, bir yanda geçmişten bugüne gözle görülür biçimde artan yayın çeşitliliği, öte yanda tüketim mekanizmasının en cazip hedef kitlesine yönelik ürünlerin niteliği ve okuma kültüründen uzaklaşmaya eğilimli sanal dünyanın çocuklarına neyin, nasıl sunulacağı gibi sorunlar tartışıldı.
"İran ve Ortadoğu Konuşmaları", Haziran 2010, 48 sayfa
Geçtiğimiz yıllar içerisinde çeşitli vesileler ile Türkiye’ye gelen, bölgeyi yakından tanıyan isimleri Küresel Araştırmalar Merkezi’nde dinleme imkânı elde ettik. Elinizdeki notlar Fehmi Huveydi, Fred A. Reed, Mohammed Kazem Sajjad Pour, Cevad el-Hamid, Ehsan Moghadası ve Cihan Aktaş'ın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz konuşmaların deşifresini içermektedir.
“İRAN VE ORTADOĞU” KONUŞMALARI
Şubat 2005-Eylül 2009
Sunum
Fehmi Huveydi
Fred A. Reed
Mohammed Kazem Sajjad Pour
Cevad el-Hamid
Ehsan Moghadasi
Cihan Aktaş
Hazırlayanlar
Mesut Özcan
Munise Şimşek
Melahat Yalçın
Tercüme
Melahat Yalçın
Sunuş
Ortadoğu’da meydana gelen olaylar, 20. yüzyılın başından itibaren dünya siyasetini yakından ilgilendiriyor. Aradan geçen bir asırdan fazla zamana rağmen, bölgede meydana gelen siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmeler pek çok aktör tarafından yakından takip ediliyor. Bu çerçevede Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi olarak 2005-2009 yılları arasında Arap dünyasının genel durumundan başlayarak Filistin’deki siyasi gelişmeler, İran’daki milliyetçi hareketler, İran’ın nükleer programı ve bu ülkede geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmelere kadar farklı konuları içeren bir dizi konuşmaya ev sahipliği yaptık. İsrail’in kurulmasının bölgede neden olduğu travma kadar büyük sonuçları olmasa da, 11 Eylül sonrasında yaşananlar Ortadoğu’yu ciddi şekilde etkilemiş durumda. Irak’ın işgali sonrasında bölgedeki parçalanma daha üst düzeye çıkarken, son dönemlerde pek çok gözlemci tarafından dile getirilen gelişme ise, bölgede Türkiye ve İran’ın etkilerinin artmasıdır. Yabancı gözlemciler bu etkinin artışı karşısında Arap dünyasının içinde bulunduğu dağınıklığa dikkat çekerek bazı noktalarda, Arap ülkelerini bu ülkelere karşı kışkırtmaya çalışmaktalar. Özellikle son dönemde izlediği politikalar ile bölgede hem etkinliğini, hem de güvenilirliğini artıran bir Türkiye’nin yanında, daha çok askeri programları ve Amerikan aleyhtarı gruplara verdiği destekle kendini hissettiren bir İran söz konusu. Arap dünyasında ise milliyetçi argümanların etkinliğini kaybetmesi sonrasında, Saddam Hüseyin gibi en azından retorik düzeyde de olsa Arap birliğine vurgu yapan pek bir aktör yok. Libya lideri Kaddafi bazen bu türden girişimler yapsa da, onun etkinliği de sınırlı kalmakta.
Tüm bu gelişmeler ışığında, geçtiğimiz yıllar içerisinde çeşitli vesileler ile Türkiye’ye gelen, bölgeyi yakından tanıyan isimleri Küresel Araştırmalar Merkezi’nde dinleme imkânı elde ettik. Elinizdeki Notlar, Mısırlı gazeteci Fehmi Hüveydi’nin Arap Dünyası’nın genel durumunu değerlendiren konuşmasının yanında, Cevad el Hamid’in Filistin’de özellikle El Fetih ile Hamas arasındaki ayrışmadan sonra ortaya çıkan durumu değerlendirdiği iki konuşma çerçevesinde Ortadoğu’daki Arapların durumunu ele alıyor. Arap dünyasını ilgilendiren bu iki konuşmanın yanında, daha çok İran’ı farklı yönleri ile ele alan konuşmalar, Notlar’ın içinde yer buluyor. İran’ın dış politikasını değerlendiren konuşmasında, Fred A. Reed, devrimden günümüze bu ülkenin dış politikasında yaşanan dönüşümü değerlendiriyor. Eski bir diplomat olan Mohammed Kazem Sajjad Pour’un konuşması ise, son dönemde en fazla tartışılan konulardan olan İran’ın nükleer politikasını ele alıyor. İran’daki milliyetçiliği değerlendirdiği kapsamlı konuşması ile Ehsan Moghadasi, tarihsel bir perspektif içerisinde Pehlevi döneminden başlayarak bu ülkedeki milliyetçilik politikalarını kritik bir okumaya tabi tutuyor. Notlar’da yer alan son konuşma ise, İran’da yaşayan yazar Cihan Aktaş’ın geçtiğimiz sene gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve sonrasında bu ülkede yaşananlara tanıklığı çerçevesinde yaptığı değerlendirmelerden oluşuyor.
Elinizdeki Notlar’da konuşmaları ile bize katkıda bulunan Fehmi Huveydi, Fred A. Reed, Mohammed Kazem Sajjad Pour, Cevad el Hamid, Ehdan Moghadesi ve Cihan Aktaş’a teşekkür ediyoruz. Biri hariç hepsi yabancı dilde yapılan bu konuşmaların çevrilmesinde, çözümlenmesinde ve basılı hale getirilmesinde emek harcayan arkadaşlarımız Mesut Özcan, Munise Şimşek ve Melahat Yalçın’a da harcadıkları çaba için müteşekkiriz. Bir sonraki Notlar’da görüşmek dileğiyle.
Küresel Araştırmalar Merkezi
Sanat Araştırmaları Merkezi Notlar 4
DAĞISTAN ÇETİNKAYA
Çizgidışı Bir Çizerle Çizgiler Üzerine
18 Şubat 2009
Yayına Hazırlık/Redaksiyon
Neslihan Demirci
Sunuş
Neslihan Demirci
Duygu evreninin ifade yolu olarak çizgileri seçmiş bir sanatçı Dağıstan Çetinkaya; askeri okuldan kaçmasıyla başlayan süreç, son kertede önüne profesyonel çizgi dünyasının yollarını döşemiş. Sanatçı, “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” ilkesini benimseyen kişiliğiyle çizmeyi heves aşamasında bırakmamaya karar vermiş ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitimine başlamış. Tam da burada bütün sanat dallarıyla meşguliyet açısından kafalara takılan bir soru işareti beliriyor: İyi sanatçı olmak için diploma veya ‘okulluluk’ şart mıdır? Çetinkaya, kabiliyeti inkâr etmemekle beraber, sanat eğitimi alınmazsa zaman içinde bir kısırdöngüye düşüleceğine, kişinin kendini tekrarlamaya başlayacağına inanıyor. Eğitim, çizeri bir üst noktaya taşımaya yarar, diyor. Yoksa bir sanatçı, yayıncıya diplomasıyla değil, koltuğunun altındaki ‘iş’leriyle -veya bugün için çalışmalarının depolandığı kayıt diskleriyle- başvurur. Sihirli kelime ‘kabiliyet’e ise her sanat alanında olduğu gibi, çizerin de fazla sırtını dayamaması gerektiğini söylemeye gerek var mı? Çetinkaya’nın söyleşi boyunca en çok üstüne basa basa vurguladığı unsur, yetenek değil, emekti; yani mebzul miktarda alın teri ve elinde kalem kâğıtla nasıl sabahlandığı bilinmeyen geceler…
Dağıstan Çetinkaya’nın çizmekle ilişkisi kıskanılacak cinsten; hangi duyguyu aktarmaya çalışırsa çalışsın, çizerken sükûna erdiğini dile getiriyor. Sanatçıyı hem çocuklar için çizdiği illüstrasyonlar, hem de güncel/siyasi konuları yansıtan karikatürlerinden tanıyoruz. İkisi arasında nasıl bir fark gözettiğini sorduğumuzda, çocuklar için çizmenin kendisine daha fazla haz verdiğini; çünkü çocuklara çizerken resim çizen bir çocuk kadar rahat hissettiğini itiraf etti:
“Çocuklarınki, sizin hayal dünyanıza karşılık gelen bir dünya aslında. Orada istediğiniz kadar hayallerinizi palazlandırabilirsiniz.”
Tabii çocukların karşısına resmin kurallarını kenara bırakarak çıkabilmenin serazatlığı yanında, bir ilkeyi ihlal etmeme zorunluluğu var: onların bilinçaltını kirletmemek; bu da bir tezhip ustasının titizliğini gerektirebilir.
Sanatçı, bir çizerin kendini eğitirken ana hatlarıyla geçireceği gelişim evrelerini; el, göz, beyin koordinasyonunu geliştirmek, sonraki aşamada işin içine kalbini de katarak esere son şeklini vermek olarak özetliyor. Bir sanatçının ancak ‘okuyarak’ farklı bakış açısı kazanacağına inanıyor: “Hep aynı pencereden bakarsanız aynı manzarayı görürsünüz. Her insan size yeni bir pencere açar, dünyasına girebildiğiniz herkes size yeni bir zenginlik katar.”
Çizer, bugün hepimizi yoran ruh kirliliği karşısında çizgileriyle acı bir tebessüm bırakmak istiyor; bu çabası mesaj vermek gibi bir kaygıyı barındırmıyor; zaten içine mesaj katılmış işlerin suni kaçtığını, bilhassa çocukların bunu hemen fark ettiklerini ve sunilikten hoşlanmadıklarını belirtiyor.
Karikatür, illüstrasyon ve grafik tasarımları ile Gırgı , Cıngar, Hıbı, Ustura gibi mizah dergilerinde; İzlenim, Aksiyon, Yeni Asya, Hürriyet, Zaman ve DMG Magazines gibi basın organlarında yer alan, Zaman gazetesinin Yorum sayfalarında yayımlanan illüstrasyonlarını ve “Kral ve Soytarı” adlı çizgi bantlarını hâlen sürdüren, çok sayıda çocuk kitabına ve çocuk dergisine “renk veren” Dağıstan Çetinkaya, Sanat Araştırmaları Merkezi, Kırkambar toplantılarının söyleşi konuğuydu. Sanatçı, kendisinin sesli düşünmesi gibi verimli bulduğu söyleşide, samimiyetle dışa vurduğu zihin dünyasıyla dinleyicilere yepyeni pencereler açtı.
BSV Notlar Serisinin on dokuzuncusu Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından "Islamophobia" Konuşmaları başlığı ile yayınlandı.
“ISLAMOPHOBIA” KONUŞMALARI
Aralık 2007- Kasım 2008
Sunum
Hans Koechler
Saied Reza Ameli
Shenaz Bunglawala
Hazırlayan
Sevinç Alkan Özcan
Tercüme
Melahat Yalçın
Talha Üstündağ
Gülnur Kılıçoğlu
Sunuş
“Islamophobia” kavramı 1980’li yıllarda kullanılmaya başlandı ancak daha popüler bir biçim alması 1997 yılında İngiltere’de yayınlanan Runnymede Raporu ile oldu. Müslümanlara karşı ayrımcılık ve dışlamaya varan temelsiz nefret ve korkuyu ifade eden Islamofobya terimi, Runnymede Raporu’nda birbiriyle ilişkili sekiz algılama etrafında tanımlanıyordu. Bu algılamalara göre İslam, “değişime direnç gösteren statik ve yekpare bir blok” olarak görülüyor, başka kültürlerle ortak hiçbir değeri paylaşmayan “öteki” olarak tanımlanıyordu. İslam medeniyeti tarihte hiçbir kültürle etkileşime girmemiş, onları etkilemediği gibi onlardan da etkilenmemişti. “Barbar, irrasyonel ve ilkel bir din” olarak algılanan İslam, Batı medeniyetinin üstünlüğü karşısında daha alçak olanı temsil ediyordu. Bu algılamalarda “şiddet yanlısı, saldırgan ve terörizm üreten” bir din olarak sunuluyor, medeniyetlerarası çatışmada bir tarafı temsil ediyordu. Tüm bu algılamalardan dolayı Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılıklar meşru hale geliyor, Müslümanlar toplumdan dışlanıyordu. Dolayısıyla Müslümanlara karşı oluşturulan düşmanlık da doğal ve normaldi.
Runnymede Trust’ın yayınladığı bu raporun ardından 2000’li yıllarda, Avrupa’da islamofobya’nın yükselişine dikkat çeken başka raporlar da yayınlandı. International Helsinki Federation for Human Rights (2005), USA Today Gallup Poll (2006), Washington Human Rights First (2007), UN Special Rapporteur, European Union Monitoring Center (2006) ve İslam Konferansı Örgütü (2007-2008) tarafından hazırlanan raporlar uluslararası toplumun söz konusu yükselen trend konusundaki duyarlılığının arttığını göstermektedir. Ancak yayınlanan raporlar Avrupa’da giderek artan İslam karşıtlığı ile mücadele konusunda elbette ki yeterli değildir. Uluslararası toplum bu konuda kararlı bir siyasi iradenin eksikliğinin yanı sıra etkili hukuki mekanizma ve araçlardan da yoksundur. Hâlbuki islamofobya olgusu bugün özellikle Avrupa ve Amerika’da yaşayan Müslümanların hayatlarının bir parçası haline gelmiştir. Bugün Avrupa’daki Müslümanların sorunları ve İslam karşıtlığı problemi tartışılmadan demokrasi, insan hakları, çokkültürlülük ve çoğulculuk gibi kavramların tartışılması mümkün değildir. Bugün dünyada çokça tartışılan Batı’da İslam olgusu, İslam’ın modernleşme ile ilişkisi, Batı toplumlarının modernleşme ve sekülerleşme serüvenleri, tüm bu süreçlerin yaratmış olduğu problem alanları hiç kuşkusuz yalnızca Batı’nın değil İslam dünyası ve diğer medeniyetlerin de cevap vermek zorunda kaldığı problemlerdir. Kısacası ortak problem alanlarıdır. Birinin diğerini dışlayarak karşı karşıya bulunduğu meydan okumalara uygun cevaplar geliştirmesi mümkün değildir. İslamofobya da belki bu problem alanlarının en belirgini ve en acil bir biçimde cevap verilmesi gerekendir.
Yayınlanan raporların yanı sıra konuya dikkat çekmek ve mücadele yöntemleri geliştirmek üzere çeşitli uluslararası inisiyatiflerin gerçekleştirildiğini söylemek de mümkün. Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü’nün, Avrupalı ve Müslüman gençlik örgülerinin bu konu üzerinde birlikte çalışabilecekleri platformlar oluşturmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz iki yıl içinde tüm bu uluslararası örgütler Avrupa ve İslam ülkelerinden gençlik örgütleri temsilcilerini islamofobya, ırkçılık, ayrımcılık, şiddet, radikalleşme, inanç ve ifade özgürlüğü gibi tüm insanlığı ilgilendiren pek çok ortak problemi tartışmak ve ortak çözüm önerileri oluşturmak amacıyla bir araya getirdi. Nitekim uluslararası örgütler kadar devletler düzeyinde yapılan açıklamalarda da dinler ve kültürler arası diyalog, hoşgörü, çokkültürlülük, bir arada yaşama gibi pek çok kulağa hoş gelen ifadeyi çok sık duyar olduk. Ancak pratikte neler yapılıyor ya da bu çağrıların yeterince dünya kamuoyu üzerinde etkisi var mı, ya da devletlerin iç ve dış politikaları bu çağrıları ile örtüşüyor mu gibi sorular sorulduğunda çok da pembe bir tablo ortaya çıkmamaktadır. Zira uluslararası inisiyatiflerin artışına paralel bir biçimde İslam karşıtı söylemler ve tutumlarda da bir yükseliş söz konusudur.
Bu açıdan bakıldığında gittikçe artan islamofobya tehdidi, Batı ve İslam dünyası arasında diyalog kurulmasının önündeki en önemli engeldir. Bu tehdide uygun bir biçimde cevaplar üretilmezse dünya barışının sağlanması mümkün olmayacaktır. Batı’da İslam karşıtlığının artışında siyasi liderlerin ve medya kuruluşlarının önemli payları bulunmaktadır. İslamofobya sorunu üzerine çalışan pek çok insan özellikle bu iki unsurun rolüne dikkat çekmektedir. Müslümanlarla ilgili medyada çıkan tek taraflı haber ve yorumlar islamofobik söylem ve davranışları tetiklemekte ve onlara meşruiyet kazandırmaktadır. İslam ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz imajlara televizyon tartışmalarında, siyasi ve dini söylemlerde sık sık rastlamak mümkündür.
Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi’nin “İslamophobia Konuşmaları” başlığı altında yayınladığı Notlar, son dönemde konu üzerine yapılan tartışmalara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. 2007-2008 yıllarında Küresel Araştırmalar Merkezi’nin davet ettiği Prof. Hans Koechler, Dr. Saied Reza Ameli ve Shenaz Bunglawala’nın Vakıf’ta yapmış oldukları konuşmaları içeren bu çalışma, islamofobyanın çok yönlü doğasını anlamak açısından önemli açılımlar sağlamaktadır.
Insbruck Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Hans Koechler “İslamofobya ve Avrupa’nın Çelişkileri” başlıklı konuşmasında, kavramın tarihi arka planı, terminolojisindeki problemler, çok yönlü doğası ve “Avrupa’nın çokkültürlülük ikilemi” olarak tanımladığı çelişkilerine yoğunlaşmaktadır. Koechler’in özellikle terminolojiye yönelik olarak getirdiği eleştiriler önemlidir. Ona göre “Islamophobia” olgusu, terimin ifade ettiği masum bir korku ve endişe durumundan çok daha karmaşık toplumsal, siyasal ve psikolojik boyutları içermektedir. Aslında bu terim yerine var olan realiteyi tam olarak tanımlamak için “anti-islamism” kavramını kullanmak daha uygundur. Tahran Üniversitesi Medya Enstitüsü’nden Dr. Saied Reza Ameli ise islamofobya olgusunu “çifte ayrımcılık” kavramsallaştırması etrafında ele almakta ve çifte ayrımcılık nedir? Nasıl ve neden ortaya çıkar? Ayrımcılığın olduğu bir ortamda azınlık ile çoğunluk arasındaki ilişki nasıl olmalıdır? Çifte ayrımcılıktan karşılıklı tanınmaya ve karşılıklı saygıya nasıl geçebiliriz? Çifte ayrımcılık neden önemlidir? sorularına cevap aramaktadır. Ameli, Çifte ayrımcılığın oluşmasında medya imajlarının ürettiği “sanal gerçeklikler”i sorgulamakta ve bunların zihinlerde oluşturduğu ayrımcılığa dikkat çekmektedir. London School of Economics’den Shenaz Bunglawala ise “İngiltere Müslümanları: Kimlik ve Siyasi Angajman” başlıklı konuşmasında 7 Temmuz olayları sonrasında İngiliz hükümetinin teröre karşı önlemler çerçevesinde Müslümanlarla etkileşimi artırma yönünde geliştirdiği politikalarını değerlendirmektedir. İngiliz hükümetlerinin başarılı bir entegrasyon için mutlaka Müslümanların depolitize edilmesi gerektiği şeklindeki yaklaşımlarının, Müslümanlar tarafından sorgulandığını söyleyen Bunglawala, hükümetin söz konusu müdahalelerinin Müslümanları yabancılaştırdığını ileri sürmektedir.
Küresel Araştırmalar Merkezi islamofobya gibi önemli bir sorunun tartışıldığı bu üç farklı konuşmayı Notlar vasıtasıyla sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duymaktadır. Davetimizi kabul edip fikirlerini bizlerle paylaşan Prof. Hans Koechler, Dr. Saied Reza Ameli ve Shenaz Bunglawala’ya bu vesileyle bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Konuşma metinlerini titizlikle tercüme eden arkadaşlarımız Melahat Yalçın, Talha Üstündağ ve Gülnur Kılıçoğlu’na da katkılarından dolayı duyduğumuz memnuniyeti burada ifade etmek isteriz. Ayrıca bu metinleri yayına hazırlayan arkadaşımız Sevinç Alkan Özcan’a da teşekkür ederiz
Daha nice Notlar’da buluşmak dileğiyle..
Küresel Araştırmalar Merkezi
"Islamophobia" Konuşmaları, Kasım 2009, 56 sayfa
BSV Notlar Serisinin on yedincisi, Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından "Islamophobia" Konuşmaları başlığı ile Kasım 2009'da yayınlandı.
Notlar Serisinin onbeşincisi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı'da Nüfus ve İskan Politikaları" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI’DA NÜFUS VE İSKÂN POLİTİKALARI
Ekim 2005-Haziran 2006
Sunum
Gülfettin Çelik
Yunus Koç
Tufan Gündüz
Suraiya Faroqhi
Kemal Karpat
Hazırlayan
Kazım Baycar
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Serhat Aslaner
Sunuş
Nüfus ve iskân meselesi, Osmanlı tarihinin en önemli konulardan biridir. Özellikle imparatorluğun kurucu unsurunun Anadolu topraklarına göç ettiği gerçeği ve yeni gelenlerin nereye nasıl yerleştirileceği meselesinin devletin yüzyıllar boyunca en önemli gündem maddelerinden birini teşkil ettiği düşünüldüğünde iskân, nüfus ve göç konularının Osmanlı tarihi için çok kritik bir öneme sahip olduğu sonucuna rahatlıkla varılabilir.
İskan meselesinin Osmanlı tarihindeki bu yadsınamaz önemine mukabil henüz konuyla ilgili nitelik ve nicelik bakımından yeterli çalışma yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bu bağlamda biz de, Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak, konunun önemine ve bu alanda yapılan çalışmaların yetersizliğine binaen alana ilişkin mevcut çalışmaları mercek altına alarak konuya mütevazi bir katkı sağlamayı amaçladık ve Tarih Okumaları başlıklı tartışma programımızın üçüncü serisini Osmanlı’da Nüfus ve İskân Politikalarına ayırdık.
Her biri kendi dönemlerinde son derece önemli çalışmalara imza atan, sahaya ilişkin tartışmayı şekillendiren metin ve kişiler üzerinden yürüttüğümüz toplantı serisinin ilkinde konuğumuz olan Gülfettin Çelik, Osmanlı’nın nüfus politikaları çalışmalarında, esas alınabilecek kaynaklar ve teorik çerçeve bağlamında giriş mahiyetinde bir sunum yaptı. İkinci toplantımızda, Yunus Koç, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi iskân politikaları üzerine eserler kaleme alan ve bu alanda en nitelikli çalışmaları ortaya koyan Ömer Lütfi Barkan’ın eserlerinde yer alan Osmanlı iskân politikalarını anlattı. Üçüncü konuşmacımız, Tufan Gündüz ise bu alanda bir başka önemli isim olan Cengiz Orhonlu’nun çalışması üzerinden Osmanlı’nın aşiretleri iskân politikalarını değerlendirdi. Dördüncü toplantıda Suraiya Faroqhi, “Osmanlı’da İskân ve Nüfus Politikası” başlıklı sunumunda Osmanlı arşiv kaynakları ışığında erken-modern dönem Osmanlı iskân politikalarının genel bir panoramasını çizdi. Son konuşmacımız Kemal Karpat ise, ondokuzuncu yüzyılda Osmanlı topraklarına yapılan ana göç akımlarını, devletin bu göçlere karşı tutumunu ve göçlerin sosyal, etnik ve politik sonuçlarını mercek altına aldı.
Elinizdeki kitapçık yukarıda kısaca başlıklarını zikrettiğimiz bu beş toplantının gözden geçirilmiş metinlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Tarih Okumaları dizisine erken dönem Osmanlı tarihini, Bizans kaynakları temelinde ele alacağımız Bizans Kronikleri serisi ile devam edecektir.
Yine birbirinden önemli konuların tartışıldığı yeni toplantılarda görüşmek ümidi ile…
Notlar Serisinin onaltıncısı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Son Dönem Bizans Tarihleri ve Osmanlı Anlatımları" başlığı ile yayınlandı.
SON DÖNEM BİZANS TARİHLERİ ve OSMANLI ANLATIMLARI
Mayıs 2007-Mart 2008
Sunum
Abdulhamit Kırmızı
Aslıhan Akışık
Mevlüde Bakır
Esra Güzel Erdoğan
Hazırlayan
Abdulhamit Kırmızıı
Redaksiyon
F. Samime İnceoğlu
Sunuş
Türk tarihçiliğinde hak ettikleri iltifata hala mazhar olamayan kaynaklar arasında Bizans kronikleri vardır. Rum müelliflerin Osmanlı’dan bahseden tarih kitaplarını, tarihçilerimiz yeterince kullanmıyor. Bizanslı tarihçilerin Osmanlı Devleti’nin ilk yüzyıllarını ilgilendiren eserleri hala Türkçemize kazandırılamadı, geçmişte yapılan çevrilenlerin ise eksik ve gedikleri henüz giderilemedi. Tenkitli ve notlarla zenginleştirilmiş yayınlara ihtiyaç duyulan ve mutlaka Osmanlı çalışmalarına entegre edilmesi gereken bu sahaya ilgi çekmek amacıyla, Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak birkaç metni birlikte okuyalım dedik.
Avrupa kimliğinde önemli bir yeri olan Roma İmparatorluğu’nun Doğu’daki devamı olması hasebiyle, Bizans’ın son ulema ve rical mensupları tarafından yazılan bu eserler üzerinde Batı’da çokça tetkik yapılmıştır; fakat bu kaynaklar ülkemizde pek bilinmemektedir. Osmanlı’nın kuruluş dönemi felsefesini anlamak için gerçekleştirdiğimiz tartışmaları tamamlayacak bir cüz olarak bu kaynaklar üzerinde beş bölümlük bir tartışma dizisi planladık. Bir karşılaştırma imkanı vermesi açısından, Anadolu ve Rumeli’de Osmanlı Devleti kurulurken yenilen tarafın olayı nasıl gördüğünü, Rum yazarların Osmanlı’nın ilerleyişini nasıl tasvir ettiğini öğrenmek istedik. Geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz Osmanlı kronik okumalarının bir devamı olarak da ele aldığımız bu okumaları ortak bazı izlekler üzerinden değerlendiren tartışmalarla nihayetlendirdik.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrine ışık tutan, özellikle İstanbul’un fethini Osmanlı kaynaklarından daha geniş bir şekilde anlatan, dört Bizanslı müellif vardır: Dukas, Halkondil, Francis ve Kritovulos. Biz bunlara ilaveten, Selanik’in ikinci defa fethini anlatan bir din adamının, Anagnostis’in eserini de inceledik.
Birinci toplantıda (14 Mayıs 2007) Abdulhamit Kırmızı ile Dukas Tarihi ele alınmadan önce tarihî bağlama yer verildi, Roma Tarihi özetlenerek oryantasyon sağlandı. Bizans Tarihi (Çev. V. Mirmiroğlu, İstanbul 1956) künyesiyle dilimize çevrilen Dukas’ın eserinde ilk olarak Bizans toplumunun siyasal bölünmüşlüğü hakkındaki mütalaalar göze çarpar. Bizans toplumu çok derin ikiliklere bölünmüştür. Sadece Kantakuzen-Paleolog hanedanları arasındaki savaş yoktur. Mezhepler arası birleşme ya da birleşmeme yönünde toplumda iki eğilim vardır. Bu bölünmelerde Dukas Kantakuzencidir, Latin ve Ortodoks kiliselerinin birleşmesi taraftarıdır, Cenevizlilerle ittifak yanlısıdır. Eserde Osmanlıların iç savaştan faydalanarak Gelibolu’dan Trakya’ya nasıl çıktıkları, Süleyman Çelebi ile etrafı nasıl zaptettikleri, Türkleri oralara nasıl iskan ettikleri anlatılıyor. Fakat daha mufassal olarak müellif kendisinin de yaşadığı dönemi, yani Yıldırım Bayezıt devrinden 1462 Midilli’nin fethine kadarki zamanı anlatıyor. Dukas kitabında kaynak olarak canlı tanık ifadeleri de kullanır. Mesela Fatih’in İstanbul’u fetheden askerleriyle mülakatları vardır.
Dukas Tarihi’nde sadece padişahlar ve Rum imparatorları değil, Börklüce Mustafa, Gündüz/Kunduz Bey, tanassur ederek Dimitri adını alan flehzade Yusuf, Düzmece Mustafa, Çandarlı Halil Pafla gibi şahsiyetler hakkında zengin biyografik malzeme vardır. Kitapta Osmanlı hanedanının aldığı Rum ve Sırp gelinler, devşirmeler, fetret devri beyleri, savaş teknolojisi (mesela, top dökümü ve gemilerin karadan yürütülmesi), kardeş katli hakkında da ilginç bilgiler bulmak mümkün.
Halkondil Tarihi ikinci toplantıda (25 Haziran 2007) Aslıhan Akışık’ın sunumu çerçevesinde masaya yatırılmıştır. Halkondil birinci elden, defterdarlardan, Osmanlı merkezi idaresi ve bütçesi hakkında önemli bilgiler sunar. Bizans tarih yazımı geleneğinde Batı Avrupa’ya en geniş yer veren müellif olarak Halkokondil İtalya, İberya yarımadası, Almanya, Fransa, Macaristan, Polonya, Balkanlar ve İngiltere siyasi tarihini ve bu coğrafyalardaki değişik yönetim biçimlerini anlatır, Batı Avrupa toplulukları hakkında detaylı etnografik bilgiler verir. Bu bilgiler Bizans Devleti’nin çöküşü ve Türklerin yükselişinden bağımsız değildir, Roma kimliğinin miras yoluyla Osmanlı’ya geçip geçemeyeceği tartışmasıyla ilgilidir ve müellif Osmanlı-Venedik karşılaştırması için bir zemin yaratır. Halkondil’in Osmanlı Türklerinin kökeni hakkında ilginç fikirleri vardır.
Şehir Düştü başlığıyla Türkçeye bazı kısımları çevrilen Francis / Sphrantzes Tarihi’ni, üçüncü toplantıda (23 Temmuz 2007) Mevlüde Bakır sundu. Francis’in diğer müelliflerden farkı, hiyerarşide en yüksek makama (megalogothetes) ulaşmış mühim bir devlet adamı olmasıdır. Francis diğer müelliflere nazaran Fatih için daha yumuşak tabirlerde bulunur, onu en fazla “Hıristiyanlığın bağnaz düşmanı”, “kötü niyetli adam” ve “imansızların sultanı” olarak tasvir eder. Kitapta XI. Konstantin Paleologos’un tahta geçmesi, bunu Sultan II. Murat’a bildirmek üzere bizzat müellifin görevlendirilmesi, daha sonra İmparator’a eş bulmak için Gürcistan ve Trabzon’a da elçi olarak gitmesi ayrıntılı olarak anlatılıyor. İstanbul muhasarasına iki tarafın yaptığı hazırlıklardan, mesela Rumelihisarı’nın yapımından bahsediliyor. Zağanos Paşa ile
Çandarlı arasındaki fetih tartışmasından, Fatih’in atını denize sürmesinden ve Ulubatlı Hasan’dan ismen bahsedilmesi, Francis Tarihi’nin fetihle ilgili kaynak olarak değerini artırmaktadır.
Fetret Devrinde elden çıkan ve bu arada Rumlardan Venediklilere geçen Selanik’in 1430’da Osmanlılar tarafından yeniden fethedilmesini anlatan Anagnostis Tarihi dördüncü toplantıda (21 Ocak 2008) Abdulhamit Kırmızı’nın sunumu ile incelenmiştir. Venedik tahakkümü hakkındaki şikayetlerle başlayan bu eseri bir din adamı yazmıştır; bu nedenle eserde görülen ana izleklerden birisi Selaniklilerin gördüğü zulümlerin kendi günahlarından kaynaklandığı ve nihayet Allah’ın kendilerini Türklerin fethiyle cezalandırdığıdır. Bu tarz dini izahlar diğer kroniklerde görülmekteyse de, bu kadar yoğun değildir. Sultan Murat’ın şehrin sulhen teslimi için üç defa elçi ve mektup aracılığıyla çağrıda bulunması, kuşatma sırasında Rum askerlerin evlerine kaçmaları, Osmanlı askerlerinin vardiya usulü savaşmaları, üç gündür şehri alamayan kumandan Sinan Paşa’nın ilginç motivasyon yöntemleri ve şehrin ancak yağma ilan edilmesinden sonra ele geçirilmesi kitapta yer alan ilginç konulardandır. Bu toplantı ayrı ca Anagnostis’in Türk askerlerini kötülerken padişahı temize çıkaran üslubunun sebepleri üzerine güzel bir tartışmaya sahne olmuştur.
Beşinci ve son toplantı, tek orijinal nüshası Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan Kritovulos Tarihi üzerine yapılmıştır (17 Mart 2008). Doğrudan Fatih Sultan Mehmet’e yazılan ve onun başarılarını anlatan bu tarih kitabını Esra Güzel Erdoğan sundu. Çeviriler arası tutarsızlıklar, müellifin kaynakları, diğer kroniklerle benzerlikler, eserin Bizans tarihçilerince kasten ihmal edilmesi gibi usul meseleleri dışında müellifin Fatih’e duyduğu hayranlığın nedenleri gibi konular tartışıldı.
Elinizdeki kitapçık yukarıda kısaca başlıklarını zikrettiğimiz bu beş toplantının gözden geçirilmiş metinlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Tarih Okumaları dizisine Hatıralar Işığında Modern Türkiye Tarihi serisi ile devam edecektir.
Yine birbirinden önemli konuların tartışıldığı yeni toplantılarda görüşmek ümidi ile…
Notlar serisinin ondördüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı Siyaset Geleneği ve Avrupa’da Doğu Sorunu" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI SİYASET GELENEĞİ
ve
AVRUPA’DA DOĞU SORUNU
Eylül 2005
Sunum
Hüseyin Yılmaz
Hazırlayan
Zahit Atçıl
Redaksiyon
Serhat Aslaner
Sunuş
Osmanlı tarihinin genellikle ihmal edilen bir alanı olan düşünce tarihine, artık tarihçiler tarafından hakettiği şekilde ilgi duyulmaya başlandı. Son yıllara kadar genel olarak Osmanlı düşünce tarihi özel olarak da Osmanlı siyasi düşüncesi tarihi ya katı bir özcülükle İslam düşünce tarihine yeni bir katkı yapmadığı şeklinde veya düşüncenin sosyo-ekonomik şartların bir ürünü olduğu fikrinden hareketle özel olarak ilgilenilmesi gereken bir alan olarak düşünülmüyordu. Ancak 1980’li yıllarda alevlenen hem Osmanlıların kökeni tartışması hem de Osmanlı tarihinin dönemlendirilmesi meselesi, tarihçileri dönemin entellektüel düşüncesi ile yeni bir diyaloga götürdü. Böylelikle, Osmanlı düşünce tarihi ve Osmanlı siyasi düşüncesi tarih çalışmalarında ilgi duyulan bir alan oldu.
Bu kitapçıkta, 2005 yılında Harvard Üniversitesi’nde “The Sultan and the Sultanate: Envisioning Rulership in the Age of Suleyman the Lawgiver (1520-1566) [Sultan ve Saltanat: Kanuni Sultan Süleyman Döneminde İktidar Tasavvuru] başlıklı tez ile doktorasını bitiren Hüseyin Yılmaz’ın Bilim ve Sanat Vakfı’nda Osmanlı siyasi düşüncesi ve kültürü üzerine yapmış olduğu üç konuşmanın çözümünü yeniden düzenleyerek sunuyoruz.
Hüseyin Yılmaz 2 Eylül 2005’teki birinci konuşmasında genel olarak Osmanlı siyasi düşüncesinin oluşum safhalarını anlattı. Osmanlı siyasi düşüncesi denildiğinde ne anlamak gerekir? Osmanlı’da siyaset üzerine ne tür eserler yazılmıştır? Müelliflerin siyaset eseri yazma konusunda ne gibi saikleri vardır? İçerik olarak Osmanlı siyasi düşüncesi ne gibi bir dönüşüm geçirmiştir? Bu eserlere göre sultan ve iktidar nasıl algılanıyordu? Bu sorulara genel hatlarıyla cevap bulabileceğimiz konuşmada, Yılmaz kendi çalışmalarından hareketle özgün çıkarımlarda bulunmaktadır.
Yılmaz’ın ikinci konuşması 9 Eylül 2005’te Tanzimat öncesi Osmanlı’da anayasalcılık meselesi üzerineydi. Her ne kadar anayasalcılık Batı tarihin üretmiş olduğu siyasi bir kavram olmasına rağmen, Yılmaz yöneticinin otoritesinin sınırlanması anlamında anayasalcılığın Osmanlı için de kullanılabileceğini düşünerek Osmanlı siyasi kültüründe siyasi gücün sınırlanması mekanizmalarını ortaya koymaya çalışmaktadır.
16 Eylül 2005’teki üçüncü konuşma ise Şark Meselesi ve Osmanlı İmparatorluğu bağlamında Modern Ortadoğu’nun oluşu meselesi üzerineydi. Hüseyin Yılmaz, çoğunlukla işaret ettiği anlam bakımından herkesçe bilindiği varsayılan ‘Şark Meselesi,’ ‘Ortadoğu,’ ‘Yakındoğu’ gibi kavramların tarih içinde geçirdiği dönüşümleri göstererek bu kavramları açıklamaya çalışmaktadır.
Bu kitapçık ile Türkiye Araştırmaları Merkezi, hem Osmanlı siyasi düşünce tarihi çalışmalarına hem de tarihi gerçekliği tasavvur etme çabasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Notlar serisinin onüçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı İlmiyesi" başlığı ile yayınlandı.
OSMANLI İLMİYESİ
Ekim 2003-Ocak 2006
Sunum Yapanlar:
Mefail Hızlı
Yaşar Sarıkaya
Esra Yakut
Jun Akiba
Ahmet Cihan
İlhami Yurdakul
Hazırlayan
Şeyma Şahinoğlu
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Sunuş
Bilim Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi bünyesinde gerçekleştirilen ve Osmanlı ilmiyesini konu edinen toplantıların neticesinde hazırlanan bu kitapçıkta altı konuşmanın dökümü yer almaktadır. Bu toplantılar çerçevesinde Osmanlı ilmiyesinin yapısı, bu yapıya dâhil olan mekanizmaların işleyişi üzerinde durulmuştur. Bu toplantılarda cevap aranan temel sorular, paradigma değişiminin yaşandığı bir dönemde Osmanlı ulemasının temel rolünün ne olduğu, ilmiye sınıfına mensup insanların yaşanan bu dönüşümde nasıl bir tavır alış sergiledikleri, böylesi bir dönemde din ve devlet ilişkilerinin nasıl bir seyir takip ettiği, yaşanan dönüşümler neticesinde ilmiye sınıfının en üst noktasındaki kişi olarak görülebilecek şeyhülislamın yetki ve sorumluluklarında ne gibi değişiklikler olduğu, 19. ve 20. yüzyılda şer’i hakimlik kurumunun nasıl bir yenilenme sürecine girdiği, yine aynı dönemde taşra - merkez ilişkilerinin Osmanlı ilmiye teşkilatında ne şekilde tezahür ettiği şeklinde özetlenebilir.
Mefail Hızlı, “Mahkeme Sicillerine Göre Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Sıbyan Mektepleri” başlıklı çalışmasında bir kurum nasıl çalışılır sorusundan hareket ederek siciller üzerinden Bursa sıbyan mektepleri konusunu işlemekte; sıbyan mekteplerinin yapısı, eğitim kalitesi ve öğrenci profili hakkında değerlendirmeler yapmaktadır.
Almanya’da Bochum Ruhr Üniversitesi’nde İslam Bilimleri, Şarkiyat ve Pedagoji okuyan Yaşar Sarıkaya ise, “Ebu Said Muhammed el-Hadimî: Taşralı Bir Osmanlı Âliminin İlişkiler Ağı, Kariyeri ve Etkisi” başlıklı doktora çalışmasından hareketle Konya Hâdim’li bir ulema ailesine mensup olan el-Hadimî üzerinden, taşradaki bir Osmanlı âliminin merkezle ilişkisinin nasıl olduğunu incelemektedir. Bununla birlikte tezde Hadimî’nin şahsı üzerinden, bir âlimin özellikle de bir taşra aliminin kariyerinde hangi saiklerin ne derece etkili olduğu sorularına cevap aranmaya çalışılmıştır.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Esra Yakut “Şeyhülislamlık: Yenileşme Döneminde Devlet ve Din” isimli kitabı bağlamında klasik dönemdeki yapısı itibariyle en çok tartışılan konulardan birisi olan şeyhülislamlık makamının nasıl ya da hangi tarihlerde ortaya çıktığı konusunu ele almaktadır. Bu kurumun geçirdiği dönüşüm ve özellikle eğitim alanında sahip olduğu yetki ve sorumluluklar bu çalışma çerçevesinde incelenmiştir.
“Osmanlı Devleti’nde Şer’i Hâkimler” başlıklı tezinde Jun Akiba, Osmanlı Devleti’nde önemli bir yere sahip başka bir kuruma –kadılık kurumuna- yer vermekte ve kadılık kurumunun, öneminin sadece yargı alanında değil idari ve mali alanda da büyük etkileri olduğundan yola çıkarak, Tanzimat’tan sonraki dönemde nizamiye mahkemelerinin kurulmasıyla şer’iye mahkemelerinin yetkilerinin sınırlandığını, ayrıca bürokrasinin gelişmesiyle şer’i hâkimlerin idari görevinin de azaldığını dile getirmektedir.
Ahmet Cihan, “Reform Çağında Osmanlı İlmiye Sınıfı” başlıklı çalışmasıyla Osmanlı’nın son döneminden, Cumhuriyet döneminin başına kadar ilmiye grubunun değişim karşısındaki tutumunun geriye doğru nasıl bir projeksiyona tabi tutulabileceğini irdelemektedir. İlmiye sınıfının değişim karşısında statükocu mu yoksa farklı pozisyonları koruyan bir yapı mı arz etmekte olduğunu incelemekte ve temel tezini ilmiye sınıfının bir kitle olduğu üzerinden geliştirmektedir.
Son olarak İlhami Yurdakul, Tanzimat sonrası ilmiye teşkilatındaki yenileşmeyi ele aldığı tez çalışmasında, modernleşme döneminde ilmiye teşkilatının kendi haline terk edilmediği, aksine Osmanlı idarî sisteminde yenileşmenin bir gereği olarak bütünüyle bir değişim geçirdiğini ileri sürmektedir.
Gerçekleştirilen bu toplantılar neticesinde Osmanlı ilmiye teşkilatını yol açıcı sorular ışığında yeniden okuyabilmek ve bu sorularla, yapılması umulan daha kapsamlı çalışmaların önünü açabilmek mümkün olabilmişse maksadımız hâsıl olmuş demektir.
Notlar Serisinin onikincisi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "KURTULUŞUN İKİ YÜZÜ: Hakikat ve Siyaset / 350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi" başlığı ile yayınlandı.
KURTULUŞUN İKİ YÜZÜ: HAKİKAT VE SİYASET
350. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KÂTİP ÇELEBİ
17 Kasım 2007
Açılış Konuşması
Mustafa Özel
Oturum Başkanı
İhsan Fazlıoğlu
Konuşmacılar
Bir Ömür Böyle Geçti:
Kâtip Çelebi, Hayatı ve Eserleri
Fikret Sarıcaoğlu
Kâtip Çelebi’nin Islah Düşüncesi
Eşref Altaş
Kâtip Çelebi’nin Medrese-İlmiye Eleştirisi
ve Modern Dönemdeki Anlamı Üzerine
Emrullah Bulut
Hazırlayan
Emrullah Bulut
Redaksiyon
N. Bilge Özel
Sunuş
Hiç kuşkusuz XVII. Yüzyıl Osmanlısının, gerek fikirleri ve eserleri gerekse kendisinden sonraki dönemlere etkisi itibari ile, en önemli isimlerinden birisi 1609-1657 yılları arasında yaşamış Katip Çelebi’dir. Özellikle medreseler üzerinden Osmanlı eğitim sistemine yönelttiği eleştiriler ve Osmanlı siyasi kurumlarının zayıfladığı yönündeki siyasi eleştirileri dolayısıyla yüzyıllarca referans olarak kabul edilen Katip Çelebi’nin düşünceleri, eserleri ve siyaseti vefatının 350. yılı münasebeti dolayısıyla Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen “Kurtuluşun İki Yüzü: Hakikat ve Siyaset” başlıklı bir panel ile masaya yatırıldı.
Katip Çelebi üzerine akademik çalışmalar yapan üç konuşmacının katılımıyla gerçekleştirilen panel Bilim ve Sanat Vakfı yönetim kurulu başkanı Mustafa Özel’in açılış konuşması ile başladı. Özel, konuşmasında, bilhassa sorduğu/cevap aradığı sorular bağlamında Katip Çelebi’nin klasik bir düşünür olma yönüne değindi. Açılış konuşmasının ardından söz alan ilk panelist Fikret Sarıcaoğlu, Katip Çelebi’nin -özellikle Cihannüma, Süllemü’l-Vüsul ve Mizanü’l-Hak adlı eserlerinden hareketle- ilmi serüveni üzerine bir sunum yaptı. Ders aldığı hocalar, okuduğu kitaplar, telif ettiği eserler ve sonraki dönemlere etkisi çerçevesinde Katip Çelebi’yi aktardı dinleyicilere.
İkinci panelist Eşref Altaş ise Düstüru’l-Amel, Mizanü’l-Hak ve Keşfü’z-Zünun adlı eserleri üzerinden Katip Çelebi’nin ıslahat düşüncesini değerlendirdi. Katip Çelebi’nin bu üç eserinde de, içinde bulunduğu felsefe ve şeriat geleneği ile Hint-İran-Türk siyasi geleneğinin ve İbn Haldun etkisinin izlerinin sürüldüğüne dikkat çeken Altaş, Galen tıbbının tesiriyle Katip Çelebi’nin organik toplum anlayışını benimsediğini belirtti. Katip Çelebi’ye göre vücuttaki ahlat-ı erbaa arasında olması gereken unsurlar arası denge, her bir unsura tekabül eden sosyal tabakalar arasında da bulunmalıdır. Altaş sunumunu, söz konusu dengenin sağlanması; başka bir ifadeyle, devletin ıslahı için Katip Çelebi’nin gerekli gördüğü çözüm önerilerinden bahsederek tamamladı.
Katip Çelebi’nin medreseye yönelttiği eleştirilerin temellerinin ve gerekçelerinin tartışıldığı üçüncü konuşmada Emrullah Bulut’u dinledik. Katip Çelebi’nin gerileme paradigmasının merkezî isimlerinden birisi olduğunu vurgulayarak konuşmasına başlayan Bulut, müellifin daha ziyade medreseye yönelttiği eleştiriler ile gündeme geldiğini, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren medreseye yöneltilen eleştirilerin örtülü veya açık kaynağı olarak Katip Çelebi’nin eserlerinin kullanıldığını, Muallim Emin Bey, Arif Hikmet Bey, Şerafettin Yaltkaya, Osman Nuri Ergin, Adnan Adıvar, Hilmi Ziya Ülken, İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi isimlerin medreselerin gerilediği yönündeki fikirlerini Katip Çelebi’ye dayandırdıklarını, Katip Çelebi’nin bir takım kitapların medreseden kaldırıldığı yönündeki tenkitlerine paralel yönde fikir beyan ettiklerini ifade etti. Bulut’a göre bu yargının, başka bir ifade ile Katip Çelebi’nin iddialarının 1980 sonrasında medreseler üzerine yapılan yeni çalışmalar neticesinde doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. “O halde Katip Çelebi’nin eleştirilerinin arkasında yatan gerçek neden, nedir?” Bu sorunun cevabı şudur ki Katip Çelebi; Gazali, Razî, İcî ile gelen ilim geleneğinin bozulmaya başlamasını eleştirmekte ve bu bozulma neticesinde tekke-medrese çatışmasının ortaya çıktığını savunmaktadır. Dolayısı ile Katip Çelebi’de geleneğe dönüş tüm bu problemleri bertaraf edecek bir çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üç konuşmacının ardından kısa bir değerlendirme konuşması yapan oturum başkanı İhsan Fazlıoğlu ise özetle; ilim adamlarının hakikati, bürokratların da siyaseti aradıklarını, ilimle uğraşan bir bürokrat olarak Katip Çelebi’nin de olayların tarihî köklerine inen bir siyasi arayışın içinde bulunduğunu belirtti. Yine Fazlıoğlu’na göre Katip Çelebi, dönemi içinde bir ilim adamı değil, siyasi kurtuluşu arayan bir bürokrat; coğrafya, tarih gibi tasviri ilimlerin bizim dünyamızın bekası için önemini anlayan bir isim olarak değerlendirilmelidir.
Elinizdeki bu çalışma, yukarıda kısaca mahiyeti hakkında bilgi vermeye çalıştığımız “Kurtuluşun İki Yüzü: Hakikat ve Siyaset/350. Ölüm Yıldönümünde Kâtip Çelebi” başlıklı panelde yapılan konuşmaların deşifre edildikten sonra düzenlenerek metin haline dönüşmüş bir nüshasıdır.
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları merkezi olarak Katip Çelebi ve eserleri hakkında düzenlediğimiz bu etkinlikle; hem siyasi tarih çalışmalarına ufuk açmayı hem de Türk siyasi ve ilmi tarihinde önemli bir yeri olan bir bilim adamını ölümünün 350. yıldönümü münasebetiyle yâd ederek gelecekte yapılacak akademik çalışmalara katkıda bulunmayı hedefledik.
Bugün birçoklarımızın isimlerini unuttuğu, hatırlamadığı hatta belki hiç tanımadığı ilim ve kültür hayatımıza katkıda bulunan ilim ve düşünce adamlarımızı anmak ve fikirlerini günümüzde yeniden tartışmak üzere tertip edilen bu panellerin daha nicelerinde buluşmak ümidiyle…
Bilim ve Sanat Vakfı’nın 30. yılındaki ilk Bülten’le huzurlarınızdayız. Yenilenmenin verdiği dingin bir enerjiyle hazırladığımız Bülten 90, Ocak - Nisan 2016 tarihleri arasındaki faaliyetlerin değerlendirmelerini içeriyor. Programlarımıza dair değerlendirme yazılarını yepyeni bir formatta beğeninize sunuyoruz. 1990’daki ilk merhabamızdan bugüne Bülten serencamımızı da sayfalarımız arasında bulacaksınız.
Baharı geride bıraktık. Bilim ve Sanat Vakfı’nda geçtiğimiz dönem bahar seminerleri, araştırma merkezlerimizin hazırladığı yuvarlak masa toplantıları, atölyeler ve paneller gibi akademik toplantıların yanında, Turgut Cansever Hocamızın 7. vefat yılı münasebetiyle düzenlediğimiz “Bir Şehir Kurmak ve Yeni Bir Gündem İnşa Etmek” başlıklı panel de faaliyetlerimiz arasında yerini aldı. Ayrıca alanında bir ilki gerçekleştiren Medya ve İletişim Çalışmaları Çalıştayı’na ev sahipliği ettik. “2015’te Türkiye Ekonomisi” ve “2015’te Türk Dış Politikası”, iz bırakan diğer panel başlıklarıydı. Ayrıntılar, ilerleyen sayfalarda okuyucusunu bekliyor.
Bilim ve Sanat Vakfı’nda Nisan ayından itibaren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın katkılarıyla 2016 Uluslararası ÖğrencilerİhtisasProgramı seminerleri başladı. Programın ilk dönem seminerleri tamamlandı.
Yaz döneminde 18-24 yaş arasındaki gençlere yönelik, Gençlik ve Spor Bakanlığı destekli yeni bir projenin müjdesini de verelim. 11 Temmuz – 1 Ekim 2016 tarihleri arasında sürdürülecek Sinemaya Genç Adımlar belgesel sinema atölyesi, İstanbul Şehir Üniversitesi ortaklığı ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Marmara Medya Merkezi teknik desteği ile yürütülecek.
Molasayfalarımızda Ramazan ikliminden iki yazı; Refik Halid Karay’dan bir gazete fıkrası ve Tanpınar’ın Mahur Beste’sinden tadımlık parçalar, umarız bir anlığına da olsa, bizi edebiyatın mümbit ülkesine götürür. Vefat yıldönümü vesilesiyle bugünlerde hasretle andığımız Cahit Zarifoğlu’nun Avrupa seyahati sırasında tuttuğu günlüğünden 1967 yılında Almanya’nın Calw şehrindeki notlarına yer verdik.
Hayırlı bayramlar. Güz döneminde buluşmak dileğiyle.
Hayırda kalın.
Bülten'den
BSV Bülten 90. SAYIYA ULAŞTI.
Havadis
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Schmitt’le Birlikte Schmitt’e Karşı
İbrahim Enes Aksu
Türkiye’de Piyasa Aklı ve Muhafazakârlık İlişkisi: Ak Parti Dönemi
Volkan Uzundağ
İran’ın Basra Körfezi Siyaseti
Kemal Tarçın
Kamu Hizmet Üretme Kapasitesi ve Siyasi İstikrar
İbrahim Akıl
Sosyal Güven, Bürokrasi ve Refah Devleti
Ferdi Çil
Türkiye’de Tasarruf Eğilimi: Nereye Gidiyoruz?
Nurullah Gür
Bir Kavram Olarak Adalet
Hüseyin Etil
İslam Siyaset Düşüncesinde Adalet Fikri
Habil Sağlam
Yönetmek Ne Etmektir?
Melih Torlak
Enerjide Değişen Dinamikler ve Türkiye
Volkan Uzundağ
2015’te Türk Dış Politikası
Muhammed Yasir Okumuş
Ekonomi ve Siyasette İstikrar Arayışları
Ahmet Murat Ermiş
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
İnformel Mantık Bağlamında Budist Mantık
Melike Nur Özdemir
Kelâm Atomculuğu ve Modern Kozmoloji
Merve Aktan
Farabi’nin Siyaset Felsefesi: Kökenleri ve Özgünlüğü
Mehmet Hakan Vaizoğlu
Marksizm ve Felsefe: Karl Korsch Üzerinden Bir Okuma
Ali Tarık Altunç
Kelâmın Tümel Bir Disiplin Olarak İnşası
Melike Nur Özdemir
Din Felsefesi Açısından İlahi Mükemmellik
Emre Akbaş
Ali Kuşçu’nun İlahiyat Anlayışı
Büşra Nur Dambasan
İbn Sina ve Descartes’ta Kendini Bilme
Sümeyye Sel Odabaş
Musıkiden Müziğe: Osmanlı/Türk Müziği: Gelenek ve Modernlik
İslam Medeniyetinde Musiki
Mehmet Hakan Vaizoğlu
Osmanlı Maarifinde Musiki
Özge Uslu
Turgut Cansever’in 7. Vefat Yıldönümü Münasebetiyle Bir Şehir Kurmak ve Yeni Bir Gündem İnşa Etmek
Merve Aktan
Türkiye’de Bir Akademik Alanın Doğuşu: Medya ve İletişim Çalışmaları Çalıştayı
Esme Karaköse
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Atölyeden Kayıt Dışı Notlar
Havva Yılmaz
Sanatın Kuramı: Hem Var Hem Yok
Sevda İnce
Türk Sinemasında Ahmet Uluçay Kanunları
Kübra Turangil
Bir Mekân Yaratmak: Tiyatro Medresesi
Betül Sezgin
Toz Ruhu
Zeynep Turan
Tepecik Hayal Okulu
Betül Durdu
Neden Tarkovski Olamıyorum
Betül Durdu
Kış Uykusu’na Yatan Karakterler: Kış Uykusu Filminin Karakter Analizi
Ayşenur GönenKerime Demir
19. Yüzyıl Alman Düşüncesinde Hölderlin
Metin Demir
Yahya Kemal’de Manzaranın Fethi
İsa İlkay Karabaşoğlu
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nde Casusluk Faaliyetleri (1914-1918)
Mehmet Tahir Kova
19. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun Eko-lojistik Analizi: Kırım Muharebesi Örneği
Yusuf Ziya Altıntaş
İstanbul Matbuatında İzin ve Kınama (1889-1923)
Mustafa Sacit Öztürk
1894 Depremi ve İstanbul
Eşref Kalender
Celal Esad Arseven ve Şehircilik’i
Betül Sezgin
Osman Nuri Ergin ve Türkiye’de Şehirciliğin Tarihî İnkişafı
Kasım Ocak
Bir Kenti Planlamak: Kemal Ahmet Arû’da Kent Düşüncesi
Geride bıraktığımız dört aylık zaman diliminde araştırma merkezlerimiz yuvarlak masa toplantıları, paneller vb. çerçevelerde faaliyetlerine devam ettiler. Söz konusu faaliyetlerin tamamının muhtevalarına dair değerlendirme yazılarını ilerleyen sayfalarda bulabilirsiniz.
Türk sinema tarihine dair bugüne kadar yapılan en büyük projelerden biri olan ve tamamlandığında Türk sinema araştırmalarının en büyük veritabanını sunacak olan, İstanbul Şehir Üniversitesi ortaklığı ile bünyemizde devam eden Türk Sinema Araştırmaları Projesi de çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.
Vakıf bünyesinde, İstanbul Şehir Üniversitesi ortaklığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle başladığımız yeni bir proje daha var: Sözlü Tarih Araştırmaları Veritabanı ve İstanbul'un Mekânsal ve Kültürel Çeşitliliğine Yönelik Uygulama Örnekleri Projesi. Amacımız, son yıllarda pok çok kişi ve kurum tarafından yapılan sözlü tarih çalışmalarını bir veritabanında bir araya ve araştırmalar için kullanılabilir hale getirmek. Projenin zaman içerisinde kat ettiği mesafeyi bu sayfalardan ve sozlutarih.org adresinden takip edebilirsiniz.
Serhat Aslaner’in hazırladığı “Mola” sayfalarımızda müstefit olacağınızı tahmin ettiğimiz, üç iktibasa yer verdik: Mehmet Akif’in “Mezarlık” şiiri, Yahya Kemal’in “Hisar’dan Şehitlik’e” başlıklı metni ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Göçmen Davası”.
Vakfımızın 30. yılının ilk sayısı da, Bülten 90'da görüşmek üzere...
Zevkle okuyun, hayırla kalın!
Bülten'den
BSV Havadis
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Din ve Milliyetçilik: Türkiye, Cezayir ve Pakistan’da İslami Kökenler ile Laik Ulus İnşasının Çelişkileri
Muhammed Yasir Okumuş
Çağdaş İslami Akımlar
Volkan Uzundağ
Savaş Sürecinde Yemen’de İnsani Durum
Beyza Süren
Kalkınmayı Yeniden Düşünmek: Tüketim Planlaması ve Yeni Kalkınmacılık
Murat Aydemir
Çin’in Azınlık Politikaları: Tibet ve Uygur Bölgelerine Karşılaştırmalı Bir Bakış
Betül Tansel
Çin’de Etnisite ve Din *
Amine Tuna Ertürk
Körfez Ülkelerinin Ortadoğu Politikaları
Çağrı Koşak
PANEL: Rusya’nın Suriye Müdahalesinin Küresel ve Bölgesel Yansımaları
Hüseyin Etil
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Merleau-Ponty ve Estetik Dünyanın Logos’u
Ayşe Yılmaz
Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan
Melike Nur Özdemir
“Hâl”i Konuşmak: Herevî ve Sad Meydân’ı Üzerine
Merve Aktan
Mısır’da, Upanişadlar’da, Budizm’de ve Hıristiyanlık’ta Ölüm Felsefesi
Özge Uslu
Fıkıhtan Hukuka: Osmanlı’da Hukuk Eğitiminin Dönüşümüne Sosyolojik Bir Bakış
Betül Sezgin
Sosyal Servet: İslam’da Yönetim-Piyasa İlişkisi
Merve Aktan
Hafîd et-Teftâzânî: Mecmû’atü’l-ulûm & Saçaklızâde: Tertîbü’l-ulûm
Rabia Bağaç
Muslihuddin Lârî: Enmûzecü’l-ulûm & Sıddîk Hasan Han: Ebcedü’l-ulûm
Zeynelabidin Hüseyni
Türk Musiki/Müzik Devrimi
Melike Nur Özdemir
Türk Müziğinin Bin Yıllık Mirası: Edvar Geleneği
Meryem Selva İnce
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Müzik ve Mimari: Sedefkâr Mehmed Ağa Tecrübesi
Serhat Aslaner
Göz ve Kamera Bağlamında Görüntünün Gerçeklik, İktidar ve Bakışla İlişkisi
Sümeyye Özkal
Türkiye’de Eleştiri Dergileri ve Kitap Dergiciliği
Sevda İnce
Osmanlı Dönemi Türk Sinemasında Hukuki Düzen
Ayşe Yılmaz
Ahmet Uluçay’ın Hikâyesi: Küller ve Kemikler
Nermin Tenekeci
Büyük Saat’in Vuruşu: Turgut Uyar Şiirinde Anlatısallık
Neslihan Demirci
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
18. yy.’da Doğu Akdeniz’de Ticaret ve Halep
Eşref Kalender
Avrasyalı Müslüman Bir Âlimin Entelektüel Arayışları: Murad Remzi (1855-1935)
Esra Evsen
XVI. Asırda Kudüs’te Meğâribe Mahallesi ve Cemaati
Esra Evsen
19. yy. Osmanlı’sında Taşra İdaresinin Dönüşümü: Valilik Kurumu
İ. Lütfi Manastırlı
Bulgar Metinlerinde Osmanlı
Serhat Aslaner
Hane’lerden Numaralı Ev’lere
Sedat Albayrak
Cumhuriyet Döneminde Muş ve Diyarbakır Mele Kurumu ve Evrimi
Ferzan Payan
Balkan Tarihi Konuşmaları
Eşref Kalender
Erol Ölçer’in (1959-2015) Ardından…
Serhat Aslaner
Bu sayı, Bilim ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Okumuş hocamızın bu seneki iftar yemeğinde hazirûna hitaben yaptığı konuşmayı sizlere iletmek istedik. Bülteni bu konuşma metniyle açıyoruz.
Geride bıraktığımız dört aylık zaman diliminde araştırma merkezlerimiz yuvarlak masa toplantıları, paneller, atölyeler ve okuma grubu çalışmaları gibi akademik faaliyetlerine devam ettiler. Söz konusu faaliyetlerin değerlendirme yazılarını ilerleyen sayfalarda bulabilirsiniz.
Türk sinema tarihine dair bugüne kadar yapılan en büyük projelerden biri olan ve tamamlandığında alanındaki en geniş veritabanını sunmayı hedefleyen, İstanbul Şehir Üniversitesi ortaklığı ile bünyemizde devam eden Türk Sinema Araştırmaları Projesi de çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.
Vakfımızda, İstanbul Şehir Üniversitesi iş birliği ve İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle yeni bir projeye daha başlıyoruz: Sözlü Tarih Araştırmaları Veritabanı ve İstanbul’un Mekansal ve Kültürel Çeşitliliğine Yönelik Uygulama Örnekleri Projesi. Amacımız sayıları her geçen gün artan sözlü tarih kayıtlarının bir veri bankasını oluşturmak ve bir örneklem üzerinden sahaya metodolojik katkılarda bulunmak. “Söz Uçmadan…” parolası ile yola çıkan projeye dair detayları “Havadis” kısmında bulabilirsiniz.
Serhat Aslaner’in hazırladığı “Mola” sayfalarımızı bu sayıda Ramazan ayına hasrettik. Ahmed Rasim, Abdülbaki Gölpınarlı ve Halid Fahri Ozansoy’un kalemlerinden Ramazan intibalarını aktaran üç metne yer verdik. Diğer taraftan “İktibas” kısmında ise sadece eski ramazanlar bağlamında değil, çağdaş Türk düşüncesi ve çalışmaları açısından da önem arzeden 1913 tarihli ufak hacimli bir broşürü, Ramazan Musahabeleri’ni latinize ederek dikkatinize sunduk.
Zevkle okuyun, hayırla kalın!
2015 tarihleri arasında düzenlediği
faaliyetlere dair havadis ve değerlendirmeleri
ihtiva eden 87. Bülten ile huzurlarınızdayız.
Geride bıraktığımız dört aylık zaman diliminde
araştırma merkezlerimiz yuvarlak
masa toplantıları, paneller vb. çerçevelerde
faaliyetlerine devam ettiler. Söz
konusu faaliyetlerin tamamının muhtevalarına
dair ilerleyen sayfalarda değerlendirme
yazılarını bulabilirsiniz.
Türk sinema tarihine dair bugüne kadar
yapılan en büyük projelerden biri olan ve
tamamlandığında Türk sinema araştırmalarının
en büyük veritabanını sunacak
olan, İstanbul Şehir Üniversitesi ortaklığı
ile bünyemizde devam eden Türk Sinema
Araştırmaları Projesi de çalışmalarını
tüm hızıyla sürdürüyor.
Son beş yıldır e-dergi olarak iki ayda bir
yayınlanan Hayal Perdesi Sinema Dergisi
44. sayısından (Ocak-Şubat 2015) itibaren
artık matbu olarak yoluna devam
edecek. Yolu açık olsun. Detaylı bilgilere
www.hayalperdesi.net adresinden ulaşabilirsiniz.
Serhat Aslaner’in hazırladığı “Mola” sayfalarımızda
müstefid olacağınızı tahmin
ettiğimiz, üç iktibasa yer verdik: Ahmet
Haşim’den “Müslüman Saati” ve Elektrik
Işığında”, Yahya Kemail’den ise “Kör
Kazma” başlıklı metinler. Öte yandan bu
sayımızda Ahmet Ademoğlu hocamız ile
halen rektörü bulunduğu İstanbul Şehir
Üniversitesi üzerine gerçekleştirdiğimiz
mülakatı/sohbeti de ilerleyen sayfalarda
bulacaksınız.
Zevkle okuyun, hayırla kalın!
Geride bıraktığımız dört aylık zaman dilimin de araştırma merkezlerimiz yuvarlak masa toplantıları, paneller vb. çerçevelerde faaliyetlerine devam ettiler. Söz konusu faaliyetlerin tamamının muhtevalarına dair ilerleyen sayfalarda değerlendirme yazılarını bulabilirsiniz. Türk sinema tarihine dair bugüne kadar yapılan en büyük projelerden biri olan ve tamamlandığında Türk sinema araştırmalarının en büyük veritababnını sunacak olan, İstanbul Şehir Üniversitesi ortaklığı ile bünyemizde devam eden Türk Sinema Araştırmaları Projesi de çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. Yoluna online olarak devam eden ve yakın gelecekte matbu olarak da neşredeceğimiz sinema dergimiz Hayal Perdesi’nin 42. ve 43. sayıları da bu süre zarfında www.hayalperdesi.net adresinde yayına girdi.
Serhat Aslaner’in hazırladığı “Mola”, “Efemera” ve “İktibas” sayfalarımızda, Refik Halit Karay’dan yapılmış, müstefid olacağınızı tahmin ettiğimiz, üç iktibasa yer verdik. İlk metinlerini geçen sayıda neşrettiğimiz “Efemera” bölümünde bu defa, Engin D. Akarlı hocamızın Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde aldığı ödül münasebetile yaptığı konuşmanın tam metnini ve Halil Soyuer’in kaleminden edebiyat tarihi bakımından mühim bir ismi, Rusça’dan yaptığı tercümelerle tanınan, Türk sinemasının ünlü aktörlerinden Fikret Hakan’ın babası A. Gaffar Güney’e dair hatıraları bulacaksınız. Öte yandan Bülten’in bu sayısında “İktibas” bölümünde sizlerle buluşturduğumuz bir diğer metin de Turgut Cansever merhumun “İstanbul Koruma Projesinin Temel Meseleleri” başlıklı matbu nüshaları nadir olarak bulunan bir yazısı.
Zevkle okuyun, hayırla kalın...
Araştırma merkezlerimiz ve TSA proje ekibi, ilerleyen sayfalarda mufassalen göreceğiniz vechile, program ve program serilerine aynı minval üzere devam ettiler. Sanat Araştırmaları Merkezi daha önce düzenlediği “Bir Garip Yolcu: Hasan Aycın” başlıklı panelde sunulan tebliğleri aynı isimle 29. Notlarolarak neşretti. Yine online sinema dergimiz Hayal Perdesi’nin 40. (Mayıs-Haziran) Ve 41. (Temmuz-Ağustos) sayları da bu süre zarfında okuyucu ile buluştu.
Geride biraktığımız 4 ay içerisinde yaşadığımız heyecan verici ve sevindirici gelişmelerden birisi de her geçen gün koleksiyonunu genişletmeye ve vasıflı bir araştırma kütüphanesi olmaya doğru seyreden Kütüphanemizin 100.000. kitabının kaydını yapması oldu.
Serhat Aslaner’in hazırladığı “Mola” sayfalarımızda, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan yapılmış, müstefid olacağınızı tahmin ettiğimiz, üç iktibasa yer verdik.
Bülten’in elinizdeki 85. sayısından itibaren “Mola” ve “Seyr ü Sefer” gibi faaliyet harici alanlarına bir yenisini daha, “Efemera” bölümünü ekliyoruz. Bu sayıdan itibaren gerek Vakıf arşivinden gerekse muhtelif mecralardan tarafımıza intikal eden evraka da yer vereceğiz. Tek başına bir çalışma konusu olmasalar da yapılan çalışmalara katkı sağlayacakları aşikar olan bu bölümün açılışını BSV Kütüphanesi arşivinde bulunan Arslan Pulathaneli evrakından biri Orhan Şaik Gökyay ve diğeri Talat S. Halman’a ait iki mektup ile yapıyoruz.
Zevkle okuyun, hayırla kalın!
2014 Bahar Seminerlerini geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlar: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) “2014’e Girerken Türkiye Ekonomisi: İktisadi ve Siyasi Şoklarla İmtihan”; Sanat Araştırmaları Merkezi (SAM) “Bülent Oran: Yeşilçam’ın Senaryo Fabrikası” ve “Senarist ve Düşünür Ayşe Şasa”; Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) “Modernleşme Dönemi Osmanlısında Ulema Aileleri ve Elitleşme” başlıklı panelleri düzenledi.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları devam etti. Yuvarlak Masa Toplantıları ile KAM, SAM ve TAM’ın düzenlediği panellere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesi kapsamında Türk Sineması ile ilgili tespit, temin ve tasnif çalışmalarında www.tsa.org.tr adresi üzerinden test yayını aşamasına gelindi. Bu vesileyle proje koordinatörü Murat Pay, koordinatör yardımcıları Barış Saydam ve Betül Demirel’in sürece ve projenin bugün geldiği noktaya dair Celil Civan ve Aybala H. Yüksel’le yaptıkları röportaja Havadis sayfalarından sonra yer verdik.
Yayınlarımız arasında yer alan Notlar’ın 28. sayısı Sanat ve Felsefe İlişkisinde Güzel’in Güncelliğibaşlığıyla SAM tarafından yayınlandı. Hayal Perdesi de bu dönemde 38 ve 39. sayılarının yayımladı.
Turgay Şafak’ın hazırladığı Mola sayfalarımızda Hafız’ın Hicabi Kırlangıç tarafından çevrilen üç gazeli yer almaktadır.
7 Mart tarihinde başlayacak ve altı hafta sürecek 2014 Bahar Seminerlerinin faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
2013 Güz Seminerlerini geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) “Ortadoğu’nun Tetiklenen Fay Hattı: Mezhep Gerilimleri” ve “2013 Türk Dış Politikası Değerlendirmesi”; Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) “Şehirötesi Ağlar 2: Osmanlı’da Ticaret –Kişiler, Kurumlar, İlişkiler–” ve “İstanbul Süleymaniye’de Göç, Kentsel Yoksulluk ve Enformel Sektör” başlıklı birer panel düzenledi. Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MAM) ise “Klasik Sonrası Dönem İslâm Düşüncesinde Süreklilik ve Değişim: Seyyid Şerif Cürcânî Örneği” başlıklı bir atölye/kolokyum gerçekleştirdi.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları devam etti. Yuvarlak Masa Toplantıları ile KAM ve TAM’ın düzenlediği panellere ve Seyyid Şerif Cürcânî kolokyumuna dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Dîvân Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi’nin 34 sayısı “Siyaset Felsefesinde Yeni Arayışlar” başlıklı dosya konusuyla yayınlandı. Bir sonraki sayı da bu dosya konusuna devam edilecek.
Turgay Şafak’ın hazırladığı Mola sayfalarımızda Ali Emiri Efendi, Latîfî ve Savâbî’ye ait kitap redifli şiirler yer almaktadır.
7 Mart tarihinde başlayacak ve altı hafta sürecek 2014 Bahar Seminerlerinin faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
Bülten'den
Havadis
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Uluslararası İlişkilerde Kimlik ve Ontolojik Güvenlik
Muhammed Yasir Okumuş
Türkiye Çözüm Sürecinin Neresinde? Güneydoğu’dan İzlenimler
Yunus Bağırmaz
Türkiye’nin İltica Politikası ve Suriyeli Mülteciler
Sena Tek
Öfke Kardeşliği: Gezi’nin Psikolojik Analizi
Ahmet Aslantaş
İslâmî Demokrasinin Siyasi Ontolojisi
Mehmet Sabri Akgönül
İranlı Bir Diplomatın Gözünden Değişen Ortadoğu
Merve Aksoy
Felsefe İran Siyasetini Nasıl Etkiliyor?(How Philosophy May Influence Iranian Politics?)
Bilal Yıldırım
Türkiye’nin Afrika’ya Açılım Politikası
Gökhan Kavak
İdeal İslâmî Finans: Farklılaştırılmış ve Hizmet Odaklı(Genuine Islamic Finance: Differentiated & Service Oriented)
Abdurrahman Yazıcı
Ticari Girişimcilikten Uluslararası Sosyal Girişimciliğe Uzanan Yol
Melih Torlak
Ortadoğu’nun Tetiklenen Fay Hattı: Mezhep Gerilimleri
Munise Şimşek
2013 Türk Dış Politikası Değerlendirmesi
Merve Uğur
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Okasyonalizmin İslâmî ve Kartezyen Kökleri
Betül Sezgin
Zayıf Râvîlere (Duafâ) Dair Literatürün Hadis Araştırmaları İçin Sunduğu İmkânlar
Fahreddin Yıldız
Teolojik Dilin Hususiyeti ve Ateist Argümanların Sınırı
Fatma Yıldırım
Gelenekselci Ekol ve İslâm
Emine Kaval
Hadis Edebiyatında Siyaset
Mustafa Celil Altuntaş
Weberci Sosyoloji ve Türkiye’de Din Sosyolojisi
Sinan Oruç
Eleştirel Teori ve Sosyoloji
Mehmet Sabri Akgönül
Soğuk Savaş Dönemi Türkiye’sinde Entelektüeller
Turgay Yerlikaya
Frankfurt Okulu, Rasyonalite ve Eleştirel Teori
Metin Demir
İslâmcılık ve Muhafazakârlık Bağlamında XXI. Yüzyıl Başlarında Türkiye’de Entelektüeller
Mesut Bostan
Klasik Sonrası Dönem İslâm Düşüncesinde Süreklilik ve Değişim: Seyyid Şerif Cürcânî Örneği
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Sürdürülebilirlik ve İktidar Bağlamında Sözel Belleğin Türk Müzelerinde Kullanımı
Nur Şeyda Koç
Postkolonyal Afrika Sineması
Meltem İşler Sevindi
Abdurrahman Câmî: Hayatı, Eserleri ve Türk Edebiyatına Etkileri
Ayşe Pay
Alımlama Estetiği Işığında Hüsn ü Aşk’ın Tahlil ve Tenkidi
Kadir Turgut
Resim, Sanat Himayesi ve Kamusal Alanda Eleştiri: Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Üzerine Bir Çalışma, 1909-1918
Zeynep Gökgöz
Ahmed Fâik’in Türkçe Mem u Zîn Mesnevisi ve Fuzûlî’nin Leylâ vü Mecnûn Mesnevisi İle Mukayesesi
İlknur Aslan
XIX. Yüzyıl İstanbul Camilerinde Devlet Sembolleri
Eşref Kalender
Berzahın Sözcüsü Erol Akyavaş
Zeynep Köroğlu
İmgenin Belleği
Zeynep Köroğlu
Sanat Hafıza İlişkisinde Zaman ve Mekân
Celil Civan
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Ötekini Tasvir Etmek: XVI. Yüzyıl Osmanlı Tarihyazımında Kızılbaş İmajı
Turgay Şafak
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
XVIII. Yüzyıl Trabzon’unda Cemaatlerarası İlişkiler
Özgür Oral
Osmanlı-İran Sınırında İttifak ve Rekabet: Babanzâdeler (1500-1851)
Mehmet Sabri Akgönül
Osmanlı Devletinde Mekke’nin Yönetimi (1517-1617)
Esra Evsen
Sultanın Casusları: XVI. Yüzyıl Akdeniz’inde İstihbarat Savaşları
İlker Aykut
Buhara Bursa Bosna: Şehirler/Sûfîler/Tekkeler
Tuba Nur Saraçoğlu
İbn Âbidîn, Ukûdü Resmi’l-Müftî
Tuba Nur Saraçoğlu
Dinî Hükmün Belirlenmesinde Fakih-Hekim Dayanışması: Kahve Örneği
Betül Sezgin
Türkiye’de İslâmî İlimler
Güllü Yıldız
Türkiye’de Edebiyat Tarihçiliği
Tuba Nur Saraçoğlu
Osmanlı’da Ticaret –Kişiler, Kurumlar, İlişkiler–
Emine Kaval
İstanbul Süleymaniye’de Göç, Kentsel Yoksulluk ve Enformel Sektör
Betül Görgülü
2013 Yaz Programını geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) “Kalkınmacı Modernlik ve Türkiye’de Ekonomi Politik Çalışmaların Serencamı”, SAM da Osmanlı edebiyatı alanında bir edebi sanata odaklanan “İslamî Edebiyatı Hatırlamak: Telmih” başlıklı bir panel düzenledi. Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları devam etti. Yuvarlak Masa Toplantıları ile KAM ve SAM’ın düzenlediği panellere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Yıllar önce TAM bünyesinde bir grup arkadaşın başladığı Târîh-i Râşid ve Zeyli’nin neşri Abdülkadir Özcan, Ahmet Zeki İzgöer ve Baki Çakır gibi değerli hocalarımızın da katılımı ile Klasik Yayınları tarafından yayınlandı. Ayrıca, Abdulhamit Kırmızı başkanlığında yürütülen TAM Biyografi atölyesinin 21 Mayıs 2011 tarihinde düzenlediği sempozyumda sunulan tebliğler Otur Baştan Yaz Beni adıyla Küre Yayınları’ndan çıktı.
Turgay Şafak’ın hazırladığı Mola sayfalarımızdaki şiirler Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi’ye ait.
25 Ekim tarihinde başlayacak ve altı hafta sürecek 2013 Güz Seminerlerinin faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
Bülten'den
Havadis
2013 Yaz Programı: İslamcılık
Metin Demir
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Ortadoğu Uluslararası İlişkiler Çalışmaları: Tarih, Teori ve Metodoloji Üzerine Bir Haşiye
Bilal Yıldırım
Türk Dış Politikasında Kamu Diplomasisi
Mehmet Sabri Akgönül
Sivil Anayasada Devlet, Toplum ve Vatandaş İlişkileri
Uğur Topal
Yeni Anayasa Çerçevesinde Türklüğü Yeniden Düşünmek
Yunus Bağırmaz
Yeni Anayasa ve Kürt Meselesi
Abdullah Erboğa
Uluslararası Hukuk ve Koruma Sorumluluğu
Ahmet Selçuk Aslantaş
Güney Asya’daki İslâmi Hareketlerin Mevcut Durumu
Kadir Temiz
Yarım Kalan Demokrasi Tecrübesi: Mısır’a ve Darbe Sürecine Dair İzlenimler
Merve Aksoy
Askerî Darbenin Ardından Mısır’ın Siyasi Geleceği
Özgür Dikmen
Kalkınmacı Modernlik ve Türkiye’de Ekonomi Politik Çalışmalarının Serencamı
Halil İbrahim Akıl
MOLA
Gelibolulu Mustafa Âli
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Refah Rejimi Bağlamında Yaşlıların Refahının Mukayeseli Bir Analizi
Fatma Zehra Ercan
Carl Schmitt Düşüncesinde Realist Bir Özgürlük Fikrinin Araştırılması
A. Taha İmamoğlu
İlişkisel Sosyolojide Temel Yaklaşımlar
Volkan Yahşi
Oksidentalizm: İki Doğu İki Batı
Turgay Yerlikaya
Gerçek Bir Yanılsama: Bilinç
Özlem Bildik
Meister Eckhart ve Felsefi Görüşleri
A. Taha İmamoğlu
Techne’nin Dönüşümü: Modern Bilimde Pratiğin Kurucu Etkisi
Mehmet Hakan Vaizoğlu
Türkiye Sosyoloji Alanındaki Çağdaş Temayüller Üzerine Panoramik Bir Sunuş
Abdurrahman Nur
Türkiye’de Sosyal Bilimler Alanında Sınıf İncelemelerini Haritalandırmak
Metin Demir
Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye’de Entelektüeller
Mehmet Sabri Akgönül
MOLA
Gelibolulu Mustafa Âli
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Kaçarlar Dönemi Taş Baskısı Kitaplarda Hz. Peygamber Tasvirleri
Tuba Nur Saraçoğlu
Osmanlı’da Fetvâların Şiirle Verilmesi Geleneği
Sedat Albayrak
Fotoğrafta Manipülasyon
Nihal Şen
Sanat ve Politika
Zeynep Gökgöz
Bir Yazmanın Sergüzeştini Nüshalardan Okumak
Halil Solak
Müzik ve Hafıza
İbrahim Yavuz Özer
Yerelliğin Keşfi: Geç Osmanlı Döneminden Günümüze Sanat ve Mimaride Geleneğe Dönüşler
Özgür Dikmen
Tanpınar Düşününde Tarih ve Hafıza
Celil Civan
Yeni Medya, Yeni Madun ve Büyük Veri Hegemonyası
Sinan Oruç
İslamî Edebiyatları Hatırlamak: Telmih
Halil Solak
MOLA
Gelibolulu Mustafa Âli
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
1660 İstanbul Yangınının Sosyo-Ekonomik Tahlili
Seriyye Akan
1908 İhtilaline Doğru: Şemsi Paşa Suikasti
Betül Sezgin
Gelenek ve Modernlik Arasında Bir Osmanlı Şehri: 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon’da Siyaset
Miraç Tosun
Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli Velâyetnâmesi)
Tuba Nur Saraçoğlu
Menâkıb-ı Seyyid Ali Semerkandî
Güllü Yıldız
Destân-ı Umur Paşa
Emine Kaval
Ukrayna’da Osmanlı İzleri - Kaleleri
Buket Nur Kırmızıgül
Bir Ömür Sürmene Tarihi
Zeynep Güngördü
2013 Bahar Seminerlerini geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) “Türk Dış Politikasında Yeni Aktörler” başlıklı bir toplantı dizisi başlattı. Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin (MAM) bu dönemde başlattığı toplantı dizisi de “Türkiye’de Çağdaş Sosyolojik Yönelimler” başlığını taşıyor. Sanat Araştırmaları Merkezi (SAM) de ilk öğrenci sempozyumunu gerçekleştirdi. İslam Sanatı ve Sanat Düşüncesi Araştırma Atölyesi’nin hasılası olan sempozyum “Tasvir: İslam Görsel Kültüründe Yasak, Gelenek ve Pratikler İhtisas Sempozyumu” başlığını taşıyor. Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) “Balkan Savaşları ve Türk Kimliğinin İnşası” başlıklı panelin yanı sıra, özel toplantılar serisinde “Osmanlı Anayasacılığı” tartışmasını ve “İktisat Tarihi Atölyesi”ni başlattı.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa Toplantıları ile SAM ve TAM’ın düzenlediği panellere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Turgay Şafak’ın hazırladığı Mola sayfalarımızdaki şiirler Kemal Edip Kürkçüoğlu’na ait.
24-29 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek 2013 Yaz Programı’nın faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
ABD’nin Küresel Stratejisi ve Bölgesel Politikalar
Kadir Temiz
Yeni Türk Dış Politikası
Musab Eryiğit
Türk Dış Politikasını Kuramlaştırmak: Hegemonya ve Dış Politika
Cengiz Değirmenci
ABD’nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da Stratejik Arayışları
Furkan Güldemir
Mübarek Sonrası Mısır’da Siyasal ve Toplumsal Dinamikler
Munise Şimşek
İsrail Siyaseti ve “Arap Baharı” Sonrasında Türkiye ile İlişkiler
İbrahim Enes Aksu
Türkiye’de Çerkesler: Diasporada Geleneğin Yeniden İcadı
Özgür Dikmen
Almanya, Rusya ve Türkiye’de Etnisite Rejimleri ve Milliyet
Meltem Dumanlıkaya
Dâru’l-İslam’dan Türk Vatanına: Türkiye’de Milli Yurdun Teşekkülü
Ahmet Aslantaş
Otonomi Mücadelesi: Realist Yapısalcı Bir Uluslararası İlişkiler Teorisi
Merve Aksoy
Bir Sosyal Girişimcilik Öyküsü
Emel Öncel
Mola
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Sivil Şiddet Analizi: Başkaldırı Dinamiklerinin Modellenmesi
Metin Demir
Augustine ve İslam Felsefesi: Yeni-Platoncu Benzerlikler ve Farklılıklar (Augustine and Islamic Falsafa: Neo-platonic Convergences and Divergences)
Sinan Oruç
19. Yüzyıl Mısır’ında Kanunlaştırma Hareketleri
Sedat Albayrak
Türkiye’de Çocukluğun Politik İnşası
Mehmet Hakan Vaizoğlu
Evren Tasavvuru: Kendini Bilmek ya da Evreni Kurmak
Betül Sezgin
Türkiye’de Anarşizm 100 Yıllık Gecikme
Ahmet Furkan Emrehan
Yaşam Bilimlerinde Hesapsal Yaklaşımlar
İlknur Karagöz
Türkün Felsefe ile Yüzyıllık İmtihanı: Felsefeye Giriş Kitapları Üzerine Bir İnceleme
Cemil Öğmen
Tanrıya Sığınmak: Dini Başa Çıkma Üzerine Psikososyal Bir Analiz
Büşra Eser
Hanefi Mezhebi Bağlamında İslam Hukukunda Külli Kaideler
Sinan Karavaş
Chicago Okulu ve Pragmatik Sosyal Teoride İletişimin Keşfi
Turgay Yerlikaya
Entelektüeller Sosyolojisi
Mehmet Sabri Akgönül
Soğuk Savaş Dönemi ve Batılı Entelektüeller
Mehmet Sabri Akgönül
Mola
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Türk Musikisi Meşk Geleneğinde Bir İcra: Hâfız Sami
Hüseyin Etil
Bâkî ve Shakespeare Üzerine Metinlerarası Bir Yaklaşım: Hazan Gazeli ve Sone 73
Rümeysa Özcan
Türk Müziği: Tarihsel Gerçekler, Güncel Sorunlar
Rümeysa Şişman
Nasreddin Hoca’nın Biri Bir Gün…
Betül Sezgin
Bir Forum Olarak Bienal
Zeynep Gökgöz
Hurûfî Metinlerinin Klasik Türk Edebiyatı Tarihine Katkısı
Zehra Fidan
Osmanlı Edebiyatının Eleştirel Bir Tarihini Yazmak
Mustafa Özağaç
Babalarını Tanıyamayan Çocuklar: Ayşecik, Sezercik, Ömercik ve diğerleri
Barış Saydam
Orta Doğu’nun Edebi Hafızası: Toplumsal Bellek ve Osmanlı Edebiyatı’nın Komşu Kültürlerle İlişkisi
Mukadder Gezen
Tasvir: İslâm Görsel Kültüründe Yasak, Gelenek ve Pratikler İhtisas Sempozyumu
Nicole Nur Kançal - Ayşe Taşkent
Mola
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Yelkenliden Buharlıya Geçişte Osmanlı Denizciliği 1825-1855
Tuğba Yapıcı
Otto von Bismarck ve Osmanlı’daki İmajı
Serhat Aslaner
Osmanlı’da Müslim-Gayrimüslim İlişkileri: XVIII. Yüzyılın İlk Yarısı Üsküdar Örneği
Sedat Albayrak
XIX. Yüzyıl Karadeniz’inde Yeni Bir Ticari Merkez: Samsun
Esra Evsen
Osmanlı-Papalık İlişkileri
Ü. Serdar Serdaroğlu
Makâlât-ı Seyyid Harun Veli
Güllü Yıldız
Menâkıb-ı Ebû İshâk Kâzerûnî
Tuba Nur Saraçoğlu
Abdal Mûsâ Velâyetnâmesi
Emine Kaval
Bir Ömür Amasya Tarihi
Betül Sezgin
Türkiye’de Hukuk ve Siyaset Çalışmaları
Emine Kaval
Osmanlı-İtalya İlişkilerine Gündelik Hayattan Bakmak: Venedik’te Osmanlılar
Zeynep Akgün
Balkan Savaşları ve Türk Kimliğinin İnşası
Seda Karavuş
2012 Güz Seminerlerini geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) üç panele ev sahipliği yaptı: “Afganistan Müdahalesi ve Nato’nun Rolü”, “2013’e Girerken Türkiye Ekonomisi: İktisadi ve Siyasi Şoklarla İmtihan” ve “2012 Türk Dış Politikası Değerlendirmesi”. Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) de “Şehirötesi Ağlar” başlıklı yeni panel dizisinin ilkini gerçekleştirdi: “Osmanlı İmparatorluğu’nda Misyonerlik –Kişiler, Kurumlar, İlişkiler–”. Sanat Araştırmaları Merkezi ise “Hafıza Sanatı ve Vladimir Nabokov” adıyla yeni bir atölyeye ve “SanatHafıza” başlıklı yeni bir program dizisine başladı.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa toplantıları ile KAM ve TAM’ın düzenlediği panellere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Vakfın disiplinlerarası çalışmalar dergisi Dîvân’ın 33. sayısı ve Türkiye Araştırmaları Literatür dergisinin “Türk Felsefe Tarihi” bu dönemde yayınlanan dergilerimiz. Ayrıca, Notlarserisinden de üç yeni çalışma yayınlandı. Bu yayınlara dair ayrıntılar Havadis sayfalarımızda yer almaktadır.
Dr. Turgay Şafak’ın hazırladığı Mola sayfalarımızdaki şiirler 17. yüzyılın önemli âşıklarından Âşık Ömer’e ait.
Uzun bir aradan sonra, Alperen Manisaligil de “Cleveland, Gönlümün Yeni Hasreti” başlıklı yazısıyla Seyrüsefer sayfalarımızın konuğu.
8 Mart-13 Nisan tarihleri arasında altı hafta sürecek 47. dönem 2013 Bahar Seminerleri’nin faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
11 Eylül Sonrası Küresel Sistemde Dönüşüm
Bilal Yıldırım
Eleştirel Jeopolitik ve Uluslararası İlişkiler (Critical Geopolitics and International Relations)
Murat Yeşiltaş
Türkiye’nin Stratejik Kültürü ve Yeni Dış Politikası
Abdullah Erboğa
Türk Dış Politikasında Balkanlar
Nedim Emin
Suriye Krizi ve Koruma Sorumluluğu (Syrian Crisis and the Responsibility to Protect)
Kadir Temiz
Afganistan Savaşı’nın Güney Asya Bölgesine Etkileri (The Effects of Afghan War on South Asia Region)
Ebru Afat
Yunan Borç Krizi’nin Siyasi ve İktisadi Sonuçları (The Political and Economic Consequences of the Greek Debt Crisis)
Emre Metin Bilginer
Osmanlı Anonim Şirketleri (1908-1922)
Melike Akkuş
Ticari Bankalar ile İslâmi Bankaların Mukayesesi
Süleyman Aytuğ
Bireysel ve Kurumsal Performans
Mahmut Celep
Afganistan Müdahalesi ve NATO’nun Rolü: 11 Eylül Sonrası Uluslararası Barış ve İstikrar Operasyonları
Mücahit Eker
2013’e Girerken Türkiye Ekonomisi: İktisadi ve Siyasi Dış Şoklarla İmtihan
Said Salih Kaymakçı
2012 Türk Dış Politikası Değerlendirmesi
Merve Uğur
Mola
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Kültür ve Doğal Evrim: Memetik Kuramı ve Eleştirileri
İlknur Karagöz
Akademinin Medyatikleşmesi: Kamusal Entelektüel(ler)
Fatma Zehra Ercan
Tehâfütü’l-Felâsife: Gazzâlî’nin Düşünsel Gelişimindeki Yeri ve Felsefe Tarihindeki Önemi
Sinan Oruç
Son Dönem Osmanlı Düşüncesinde İrade Hürriyeti
Betül Sezgin
Modern Bir Fenomen Olarak Entelektüeller
Yusuf Özkır
Mola
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Gölge Oyunu Karagöz
Aybala Hilâl Yüksel
Türk Edebiyatında Heft Peyker Mesnevileri ve Hayâtî’nin Heft Peyker’i
Zehra Fidan
Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri
Adil KıdılÜmit Yaşar Özkan
Medîhî ve Cennet-i Ahrâr Mesnevisi
Hande Kizir
Şerif Muhittin Targan’ın Ud Tekniğine Katkısı: 6 Ud Taksiminin Analizi
Merve Yamanoğlu
İlk Dönem Türk Romanında Ahlâk
Zeynep Gemuhluoğlu
Geç Osmanlı Dünyasında Mimarlık ve Hafıza - Arşiv, Jübile, Âbide
Nermin Tenekeci
Müzelerde Eğitim Etkinlikleri
Zeynep Gökgöz
Türk Tarih ve Edebiyatında Kültür Aileleri
Mukadder Gezen
Fars Edebiyatının Oluşumunda Türk Dil ve Kültürünün Etkisi
Turgay Şafak
Öznel Deneyim Mekânı Olarak Biyolojik Hafıza: Hafızanın Bilinç ve Benlikle İlişkisi
Zeynep Lübeyna Bilici
Deleuze’ün Felsefesinde Hafıza ve Sinema
Celil Civan
Mimarlık ve Hafıza
Metin Demir
Mimarlık ve Anıt
Kübra Soğukkanlı
Mimarlık ve Kimlik
Gülsüm Ekinci
Mimarlık ve Temsiliyet
Ayşenur Gönen
Mola
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
XVII. Yüzyıl Askeri Gelişimi ve Osmanlılar
Kahraman Şakul
Cemal Paşa’nın Suriye Valiliği, 1914-1917
R. Öznil Çiçek
Geç Dönem Osmanlı Âdâb-ı Mu’âşeret Literatüründe Doğru Davranış Biçimleri
Zeynep Gökgöz
Midilli Adasının İdari ve Sosyo-Ekonomik Yapısı, 1876-1914
Nurbanu Doğan
Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kuruluşu
Mehmet Ali Doğan
Menâkıbnâmelere Giriş ve Elvan Çelebi’nin Menâkıbü’l-Kudsiyye’si
Esra Evsen
Menâkıb-ı İbrâhîm-i Gülşenî
Emine Kaval
Tezkiretü’l-Halvetiyye, Yusuf Sinan Efendi
Güllü Yıldız
Velâyetnâme-i Hacı Bektaş-ı Veli
Güllü Yıldız
Türkiye’de Kültür Tarihçiliği
Tuba Nur Saraçoğlu
Türkiye’de Siyasi Düşünce Çalışmaları
Ü. Serdar Serdaroğlu
Türkiye’de İktisat Tarihçiliği
İlker Aykut
Toplumsal Mekân Etiği ve İstanbul’da Güvenlikli Siteler
Ahmet Baş
Osmanlı İmparatorluğu’nda Misyonerlik: Kişiler, Kurumlar, İlişkiler
Elif Sorkun
SEYRÜSEFER
Alperen Manisaligil
“Muhafazakarlık” başlıklı 2012 Yaz Programını da geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM), ilk Yaz Okulunu gerçekleştirdi. Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) “Toplumsal Mekan Etiği ve İstanbul’da Güvenlikli Siteler” başlıklı bir panel düzenledi; ayrıca bir panelle Nuri Arlasez’i andı.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa toplantıları ile TAM’ın düzenlediği Nuri Arlasez paneline ve KAM Yaz Okulu’na dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Mecmua sayfalarında 12 Mayıs 2012 tarihinde Bilim ve Sanat Vakfı XXIII. Öğrenci Sempoz-yumu’nda sunulan tebliğlerden hareketle hazırlan iki makale yer alıyor: Özgür Dikmen, “Yahudi Tarihyazımında Sürgün Kavramı” ve Muhammed Usame Onuş, “Malik’in Muvatta’ı Telif Ederken İzlediği Yöntem: ‘Kitabu’l-kasâme’ Örneği”.
Mola sayfalarımızdaki şiirler de 17. yüzyılın önemli şairlerinden Nâilî’ye ait.
2/3 Kasım-8 Aralık tarihleri arasında altı hafta sürecek 46. dönem 2012 Güz Seminerleri’nin faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Avrupa’da Yerelleşen İslâm: Almanya ve Hollanda’daki Türk Müslüman Cemaatleri
Muhammed Musab Özden
Çatışma Çözümü Perspektifinden Oslo Barış Süreci
Bilal Yıldırım
Türkiye’den ‘Küre’ye ve Kurama Bakış
Ali Aslan
“Arap Baharı” Sürecinde İran’ın Bölge Politikası
Abdullah Erboğa
Avrupa Birliği-Rusya İlişkilerinde Ortadoğu
Meltem Dumanlıkaya
Osmanlı ve Rus Modernleşmesi: Tarihten Günümüze Yansımalar
Veysel Kurt
Kur’an ve İktisat: Kredi ve Faiz Meselesine Makro-Sistemik Bir Yaklaşım
Melike Akkuş
Aile Şirketlerinde Kurumsal Yönetim ve Markalaşma
Melih Torlak
KAM Yaz Okulu Programı
Kadir Temiz
Mola
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Matematikte Kesinlik Problemi
Kübra Soğukkanlı
Aşırılıkçılığa Karşı İbn Teymiyye (Ibn Taymiyya against Extremisms)
Arif Bilir
Dünyada ve Türkiye’de Helal Gıda Çalışmaları
E. Mürsel Yalovalı
Çoban ve Kral: Siyasetnamelerde İdeal Yönetici İmgesi
Osman Safa Bursalı
Abbasi Veziri Tâhir’den Oğlu Abdullah’a Siyasi Nasihatname
Ahmed Tahir Nur
Nuhilik: Evrenselcilik ve Yayılmacılık Bağlamında Yahudiliğin Çözüm Arayışları
Özgür Dikmen
Dennett’ten Dawkins’e Yeni Ateizm’in Felsefi Temelleri ve Teistik Eleştirisi
Merve Yamanoğlu
Osmanlı Siyasetname Geleneği ve Dede Cöngi
Abdullah Said Arı
Müşterek Ravi Teorisi ve Tenkidi
A. Taha İmamoğlu
Mola
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Osmanlı’dan Günümüze Ayasofya Görünümleri
Gülnur Küçükaladağlı
Sanat ve Tasavvuf
Nefise Koral
Güzellik, İyilik ve Hayranlık: İslam Sanatı ve Düşüncesinde Estetik Ötesi (Beauty, Goodness and Wonder: Beyond Aesthetics in Islamic Art and Thought)
Ayşe Taşkent
Ahmet Hamdi Tanpınar: Modernleşmenin Zihniyet Dünyası
Neslihan Demirci
Sanatta Doğu İmgesi
Zeynep Gökgöz
Modern Sanat Tarihi Nasıl Yazıldı?
Nermin Tenekeci
Fotoğraf ve Hafıza
Veysi Tunç
İslâm Sanatında Tasvir Problemi ve Hat Sanat Örneği
Nevin Meriç
Mola
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Osmanlı-İspanya İktisadi İlişkileri (XVI. - XVIII. Yüzyıllar)
Tevfik Meydan
XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Anadolu’da Sayısal Okur-Yazarlık
Esra Evsen
II. Abdülhamit Dönemi İktisadi Düşüncesi (1876-1909)
Ü. Serdar Serdaroğlu
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri V Bezm u Rezm
Emine Kaval
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri VI Zafernâme
Mustafa Sacit Öztürk
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri VII Şikârî Tarihi
Betül Sezgin
Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz IX Bir Ömür Giresun Tarihi
Seriyye Akan
II. Osman’ın Katli, Tugi Tarihi ve Osmanlı Tarihyazımı
Ü. Serdar Serdaroğlu
Arap Günlüklerinin Işığında Osmanlı Hakimiyetinin Sonu (The End of the Ottoman Rule in the Arab Diaries)
M. Talha Çiçek
Bir Mirasın Tevarüsü: Osmanlıca Neşriyatın Cumhuriyete İntikali Nuri Arlasez Anma Programı
Tuba Nur Saraçoğlu
2012 Bahar Seminerleri’ni de geride bıraktığımız bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM), Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MAM) ve Sanat Araştırmaları Merkezi (SAM) birer panel düzenledi: “İşgalin 9. Yıldönümünde Irak”, “Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği” ve “Korku ve Yakarışın Menzilleri: Zarifoğlu Sanatının İmkânları”.
MAM’ın bu dönemde başlattığı iki okuma grubu ve bir toplantı dizisi var: “Mukaddime Okuma Grubu”, “Nurettin Topçu Okuma Grubu” ve “Felsefî Açıdan Tabakât Literatürü”. SAM’ın da “Kötülük Felsefeleri: Romanlar ve Filmler Ekseninde Günah Kavramı” başlıklı yeni bir atölye başlattı. Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) de iki yeni atölye ile çalışmalarına devam ediyor: “Şehir Çalışmaları Atölyesi” ve “Tarih Atölyesi”.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa Toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa Toplantıları ile KAM, MAM ve SAM’ın düzenlediği panellere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Mecmua sayfalarında merhum Seyfettin Mani-
salıgil’in daha önce yayımlanmamış “2000’lere Doğru Türkiye’nin Kültür Politikası Üzerine Bazı Düşünceler” başlıklı yazısına yer verdik.
Mola sayfalarımızdaki şiirleri de SAM’ın düzenlediği panel vesilesiyle Cahit Zarifoğlu’na ayırdık; seçki Dr. Turgay Şafak tarafından yapıldı.
25-30 Haziran tarihleri arasında “Muhafazakârlık” temasıyla gerçekleştirilecek 2012 Yaz Progra-
mı’nın faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Bir Gazetecinin Gözünden “Arap Baharı”: Suriye, Libya ve Yemen İz-lenimleri
Bilal Yıldırım
İktisadi Açıdan Türkiye-Ortadoğu İlişkileri
Özgür Dikmen
Rusya Seçimleri: Putinli Yıllara Devam
Abdullah Ayasun
“Arap Baharı” Sürecinde Rusya’nın Ortadoğu Politikası
Özgür Dikmen
Küresel Siyaseti Nasıl Düşünebiliriz?
Kadir Temiz
Stratejik Ortaklıklarda Öğrenme Üzerinde Kültürün Etkisi: Renault-Nissan Örneği
Melike Akkuş
İncirlik Üssü: ABD’nin Üs Politikası ve Türkiye
Harun Küçükaladağlı
21. Yüzyılda Hedefli Yaptırımlar: Meydan Okumalar ve Fırsatlar
Kadir Temiz
Etkin Takım Çalışması ve Liderlik
Cüneyt Bahadır
İki Mimar Viyana’yı Geziyor
Zeynep Gökgöz
Yetimlere Dünyanızda Yer Açın
Tuba Gültekin
İşgalin 9. Yıldönümünde Irak
Merve Uğur
Mola
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Matematiksel Nesnelerin Ontolojisi ile Doğaya İlişkin Matematiksel Bil-ginin Meşruiyeti Açısından Nefs el-Emr Nazariyesine Giriş
Abuzer Dişkaya
Şii-Sünni İlişkilerinin Geleceği
Muhammed Talha Çiçek
İbn Sînâ’da Retorik
Saliha Kızılkaya
Kutbuddîn eş-Şîrâzî ve Tefsiri
Arif Bilir
Osmanlı Dönemi Tercüme ve Şerh Geleneği (XIII-XIX. Yüzyıl)
Mustafa Özağaç
Çağdaş Doğa Düşüncesi
Taha Hanoğlu
Klasik İcma Teorisine Modern Yaklaşımlar
Abdullah Sacid Öksüz
İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz: Şerh ve Haşiye Meselesine Dair Birkaç Not
A. Taha İmamoğlu
Türkiye’de Hristiyanlık Çalışmaları: Yeni Bir Oksidentalizm mi?
Meryem Karaca
David Hume’un Adâlet Anlayışı
Mutezile’nin Felsefe Eleştirisi: Harezmli Mutezili İbnü’l-Melâhimî’nin Felsefeye Reddiyesi
Salih Günaydın
Mecusi Geleneğinde Tek Tanrıcılık ve Düalizm
Selman Üstündağ
Devlet, Ulus ve Seküler Tahayyül: Türkiye’de Başörtüsü Meselesi
Zehra Ercan
İslâm ve Sekülerizmin Siyaseti
Harun Küçükaladağlı
Medeniyetleri Karşılaştırmak: George Makdisi Örneği
Mehmet Sabri Akgönül
Mola
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
II. Bayezid Dönemi Tezhip Sanatı
Reyhan Çorak
Türkiye’de Dilbilimi Çalışmalarının Bugünkü Durumu
Halime Bilgin
İstanbul’da Kadınların Yaptırdığı Çeşmeler
Ayşenur Gönen
Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım
Neslihan Demirci
İktidar Oyunları ve Resimli Kitaplar: II. Osman Devrinde Değişen Güç Simgeleri
Kadir Purde
KOD 333: Bir Yasağa Baştan Bakmak
Kübra Soğukkanlı
Bir Sanat Formu Olarak Hareketli Görüntü
Nermin Tenekeci
Mekân/Yazı/Ses: Osmanlı’da Kadınların Cami Hamiliğine İlişkin Bir İnceleme
Zeynep Gökgöz
Eski Bahçeye Bir Nev-Râh Açmak: Kadim Metinlere Yeni Bir Gözle Bakmak
Reyhan Çorak
Eski Köye Yeni Adet Getirmek (mi?): Klasik Metinleri Modern Ku-ramlarla Anlamak Mümkün müdür?
Mukadder Gezen
Osmanlı Edebiyatında Himaye Geleneği Üzerine Düşünceler
Meryem Babacan
Klasik Türk Edebiyatı Ekseninde Türk-Fars Münasebetleri
Turgay Şafak
Modern Zamanlar: Merkezin Uzağında Sinema Dergiciliği
Barış Saydam
Sinema Dergilerinin Türkiye Sinemasına Etkisi
Sümeyye Cansız
Bir Fotoğraf Projesi Hazırlamak: Arabesk
Nihal Şen
Korku ve Yakarışın Menzilleri: Zarifoğlu Sanatının İmkânları
İlhan Süzgün
Mola
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Tereke Defterleri ve Osmanlı Maddi Kültüründe Değişim
Kadir Yıldırım
Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Hukuku
Sedat Albayrak
Hezarfen Hüseyin’in Tarihinde Yeni Bir Roma, Bizans ve İstanbul Algısı
Osman Kocabaş
Tekirdağ ve Yöresinde Şehirleşmenin Tarihi Süreci (XVI.-XVII. Yüzyıllar)
Esra Evsen
Zaman İçinde Bediüzzaman
Seda Karavuş
Fetih ve Kıyamet: 1453
Betül Sezgin
Türk Milliyetçiliği, Gayrimüslimler ve Ekonomik Dönüşüm
Mehmet Ali Doğan
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri II Dânişmendnâme-Saltuknâme
Veysi Tunç
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri III Rahatu’s-Sudur Ayetu’s-Sürur
Mustafa Öztürk
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri IV el-Evâmirü’l-Alâiyye fi’l-Umûri’l-Alâiyye
Cumhur Bekar
Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz VIII Bir Ömür Kastamonu Tarihi
Fatih Tığlı
Otobiyografik Bir Anlatı V Türkiye’de İktisat Tarihçiliği
Seriyye Akan
Otobiyografik Bir Anlatı VI Türkiye’de Coğrafya
Tuba Nur Saraçoğlu
Bu dönemde, Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) iki panel düzenledi: “Avrupa’daki Borç Krizi” ve “2011 Türk Dış Politikası Değerlendirmesi”. Sanat Araştırmaları Merkezi (SAM) ve Hayal Perdesi Sinema Dergiside Türkiye sinemasının kurucu isimlerinden Lütfi Ö. Akad’ın vefatının ardından 24 Aralık 2011’de “Sadeliğin Derinliğinde Lütfi Ö. Akad Sineması” başlıklı bir panel düzenledi.
Ayrıca, merkezlerimiz bünyesinde yeni başlayan atölyeler şu şekildedir: Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MAM) “İslam Medeniyetinin Teşekkül Dönemi Atölyesi”; Sanat Araştırmaları Merkezi “Kuramlara Osmanlı Edebiyatından Bakmak Atölyesi” ve “İslam Düşüncesi ve Şiir Atölyesi”. Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) de Tarih Okumalarına yeni bir dizi ile devam ediyor:“Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri”.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa toplantıları ile KAM ve SAM’ın düzenlediği panellere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
9/10 Mart 2012’te başlayacak 45. dönem Bahar seminerlerine faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle herkesi bekliyoruz…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Hindistan ve “Arap Baharı” (India and the “Arab Spring”)
Z. Tuba KorKadir Temiz
Suriye ve Ortadoğu’daki Dönüşümün Geleceği
Z. Tuba Kor
“Arap Baharı”nın İlk Demokratik Deneyimi: Tunus Seçimleri
Abdullah Ayasun
Endüstri İlişkilerinde Paradigma Değişimi ve Yeni Yönelişler
Erdem Dereli
Dünya Güvenliği Kuramı (Theory of World Security)
Kadir TemizMurat Yeşiltaş
Türkiye’de AB Şüpheciliği: CHP, MHP ve AK Parti Analizi
Kadir Temiz
Avrupa’daki Borç Krizi ve Türk Ekonomisine Muhtemel Etkileri
Melike Akkuş
2011 Türk Dış Politikası Değerlendirmesi
Merve UğurHüseyin Ali Uğur
Mola
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı
Kübra Bilgin
Davûd Kayserî’de Varlık, Bilgi ve İnsan
Berra Kepekçi
Rusya’da İslam Felsefesi Çalışmaları ve İslam Felsefesinin Yorumu
Arif Bilir
Yirminci Yüzyıl Bilim Düşüncesinde Rastlantı Problemi
İlknur Karagöz
Yeni İnsan: Kaderle Tasarım Arasında
Özlem Bildik
Schleiermacher: Bir Hermenötik Klasiği?
Selman Nur
Mola
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Bir Sebk-i Hindî Şairi Olarak Şevket-i Buharî ve Osmanlı Şiirine Etkisi
Kadir Turgut
Mevlevîhânelerde Sanat Eğitimi
Volkan Yahşi
Bir Mecmua Ekseninde Kültürümüzde Mecmua Derleyiciliği
Turgay Şafak
Klasik Türk Edebiyatında Bir Otobiyografi Örneği: Sergüzeştnâme
Mustafa Özağaç
Siyah Beyaz Fotoğraf: Karanlık Odadan Dijitale
Seyhan Haznedar
Türkiye’de Basın Fotoğrafçılığı
Zübeyde Yücedal
Sonsuz Kare Deneyimi
Mevlüt Üçpınar
Sadeliğin Derinliğinde Lütfi Ö. Akad Sineması
Mola
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Osmanlı Devlet Teşkilatında Bostancı Ocağı
Yakup Karaoğlu
Bektaşilik Sonrası Osmanlı’da Tarikat Politikaları
Emine Kaval
Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi Cemaati: Edirne Örneği (1686-1750)
N. Bilge Özel İmanov
Osmanlı’da İşçi Hareketleri (1870-1922)
İlker Aykut
Osmanlı Taşra Maliyesinde Reform (1864-1913)
Ü. Serdar Serdaroğlu
Değişim Sürecinde Bir Osmanlı Kenti: Kudüs (1890-1914)
Yasemin Avcı
Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri 1 Arifi Ahmed Eflakî, Menâkıbü’l-Ârifîn
Turgay Şafak
Bursa: Şehir, Mimari ve İhya
Tubanur Saraçoğlu
Bugünü Tarihten Okumak
Mehmet Hakan Vaizoğlu
Türkiye Tarihçiliği
Mustafa Öztürk
Bu dönemde öne çıkan başlıklar şunlardır: 14 Mayıs 2011’de Bilim ve Sanat Vakfı 22. Öğrenci Sempozyumu gerçekleştirildi. Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) bir seminer, iki panel ve bir uluslararası sempozyum düzenledi. Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) bünyesinde devam eden Biyografi Atölyesi de bir yıllık okumadan sonra birikimini 21 Mayıs 2011’de “Oto/Biyografiye Taze Bakışlar: Otur Baştan Yaz Beni” başlıklı sempozyum ile paylaştı.
Eserleriyle kelâm, felsefe, tasavvuf ve fıkıh gibi ilmî disiplinlerin tarihinde önemli bir kavşak noktasını teşkil eden Gazzâlî’nin vefatının 900. yılı münasebetiyle Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin (MAM) düzenlediği “Gazzâli Tartışmaları” başlıklı program bu dönemde de devam etti.
Geleneksel Yaz Programı ise, “Ortadoğu” başlığı ile 4-9 Temmuz 2011 tarihleri arasında düzenlendi.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa toplantıları ile KAM ve TAM’ın düzenlediği panel, sempozyum ve seminerlere dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
Mecmua sayfalarında Ebrar Yenice Kanık ve Huri Küçük’ün BSV 22. Öğrenci Sempozyumu’nda sundukları iki tebliğin makale hallerine yer verdik.
Mola sayfalarımızdaki şiirleri Dr. Turgay Şafak seçti.
14/15 Ekim-17 Aralık tarihleri arasında sekiz hafta sürecek 44. dönem Güz Seminerleri’ne faydalı olması ve verimli geçmesi dileğiyle herkesi bekliyoruz…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Demokrasi ve Demokratikleşme: Güney Asya Tecrübesi (Democracy and Democratisation: The Experience of South Asia)
Ahmet Şefik Hatipoğlu
Afganistan Savaşı’nın Pakistan Siyasetine Etkileri (The Effects of Afghan War on Politics of Pakistan)
Ebru Afat
Yakın Dönem Hint-Türk İlişkileri (Indo-Turkish Relations in Contemporary Period)
Kadir Temiz
Dilleri ve Edebiyatları ile Doğu Afrika (East Africa and its Languages and Literatures)
Esra Güzelyazıcı
Şark Meselesinden Demokratik Açılıma: Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası
Mehmet Sabri Akgönül
İslâmî Finansın Sınırları: Eleştirel Bir Perspektif (Frontiers in Islamic Finance: A Critical Perspective)
Melike Akkuş
Bilgi Toplumunda Teknoloji Yönetimi
Emel Öncel
Liderlik ve Organizasyon Yönetimi
Cüneyt Bahadır
Amerikan Genç Girişimciliği: Türkiye İçin Bir Perspektif (American Youth Entrepreneurship: A Perspective for Turkey)
Said Salih Kaymakçı
“Arap Baharı ve Türk Seçimleri”nin Ardından Ortadoğu’nun Geleceği (The Future of the Middle East in the Aftermath of “the Arab Spring and the Turkish Elections”)
Elif Sezer Z. Tuba Kor
En Az Gelişmiş Ülkeler ve Türkiye
Özgür Dikmen
Yeni Bir Dönemeçte Kıbrıs
Bilal Yıldırım
“Türkiye’de Din, Devlet ve Toplum” Seminerleri (Seminars on “Religion, State and Society in Turkey”)
Veysel KurtMelahat Yalçın
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Kitâbu’l-Asl’ı Çerçevesinde İmam Muhammed eş-Şeybânî’nin Usul Düşüncesi
Osman Safa Bursalı
Necmeddin el-Kâtibî ve Metafizik Düşüncesi
Zülfikar Kürüm
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Osmanlı’da Ermenice ve Türkçe Modern Edebiyatlar
Ayşenur Gönen
Modern Resimler, Postmodern Görünümler, Küreselleşmiş İmgeler / Fotoğraf, Görsel Kültür, Görsel Bilgi
Zeynep Gökgöz
Mekâna Özgü Sanat Projelerinde İzleyici Olmanın Riskleri
Zeynep Gökgöz
Türkiye’de Estetik
Zeynep Gökgöz
Fotoğrafçılıkta Ters Evrim
Hilal Turan
Sanat Tarihi Atölyesi: İkonoklazm, Tasvir Teorileri ve İslâm Sanatı
Melike Demirkaynak
Çocuk Edebiyatı Okuma Grubu
Rabia Gülcan Kardaş
Din, Cinsiyet ve Kimlik Üzerine Anlatılar
Nagihan Haliloğlu
Neval El Seddavi, Sıfır Noktasındaki Kadın
Rümeysa Özcan
Müslüman Kültürlerde Kadın Olma Kılavuzu
Meryem İlayda Atlas
Güncel Sanat Gezileri I
Rumeysa Kiger
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Tarihi Yarımada ve Civarında Tanzimat Dönemi İdari Yapıları
Abdülkerim Asılsoy
IV. Mehmed Döneminde Topkapı Sarayı Haremi
Seda Karavuş
Kanuni Döneminde Bir Bürokrat ve Yatırımcı: Veziriazam Rüstem Paşa
Mustafa Sacit Öztürk
Tarihsel Bir Aktör Olarak Şehir: Amasya’da Halvetiye Tarikatı
Osman Safa Bursalı
Dersaadet’in Kalbi Beyazıt
Emine Kaval
Türkiye’de Sol Siyasal Düşünce Tarihi: Otobiyografik Bir Anlatı
Faruk Yaslıçimen
Bir Ömür Trabzon Tarihi
Yusuf Ziya Altıntaş
Bir Ömür Edirne Tarihi
Abdullah Taha İmamoğlu
Otur Baştan Yaz Beni: Oto/Biyografiye Taze Bakışlar
Tubanur Saraçoğlu
SEYRÜSEFER
Ozan Sağsöz
43. dönem Bahar Seminerlerinin gerçekleştirildiği Ocak-Nisan 2011 döneminde Sanat Araştırmaları Merkezi, “Fotoğraf Neyi Anlatır” ve “Türkiye’de Sinema Dergiciliği” program dizileri ile “Müslüman Kültürlerde Kadın: Din, Kimlik ve Cinsiyet Anlatıları” başlıklı okuma grubuna başladı. Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin de yeni bir başlığı var: “Balkan Tarihi Atölyesi”. Merkezlerimizin Ocak-Nisan 2011 döneminde düzenlediği yuvarlak masa toplantılarına ve atölyelere dair değerlendirmeleri merkezlerin sayfalarında bulabilirsiniz.
Düzenlediğimiz programların yanı sıra, bu dönemde yayınlanan süreli yayınlarımız da şu şekilde: TALİD’in “Dünyada Türk Tarihçiliği”; Dîvân’ın “Gazzâlî I” başlığıyla yayınlanan 30. sayısı ve Hayal Perdesi’nin “Türk Sineması mı, Türkiye sineması mı?” ve “Artıları ve Eksileriyle Festivaller” dosyalarıyla yayınlanan 20-21. sayıları…
Bilim ve Sanat Vakfı, Yaz döneminde de yolda olmaya devam edecek… Yaz seminerleriyle, yuvarlak masa toplantılarıyla, ihtisas, atölye ve okuma gruplarıyla...
Hayırda kalın!
Parçalayan Milliyetçilik(ler)
Bilal Yıldırım
Geçmişten Günümüze Çinli Müslümanlar
Kadir Temiz
Ortadoğu’da Değişim Talepleri ve Mısır
Veysel Kurt
Filistin Meselesinin Gelişimi ve Kudüs’ün Statüsü: Kanunun Gücü mü, Gücün Kanunu mu? (The Evolution of the Palestine Problem and the Status of Jerusalem: Force of Law or Law of Force?)
Özgür Dikmen
Müslüman Toplumlarda Demokratikleşme: Tahrir Meydanı ve Türkiye (Democratizing Muslim Societies: Lessons from Turkey and Tahrir Square)
Hatice Uğur
“Yeni Normal”de Gelişmiş Ülkeler ve Yükselen Piyasalar
Salih Kaymakçı
Stratejik Planlamadan Performans Yönetimine Uygulama Örneği
Sibel Özata
Gelir Yönetimi: Bilgiyi Değere Dönüştürme ve Para Toplama Sanatı
Ramazan Coşgun
Bir Girişimcilik Hikâyesi: Simit Sarayı
Sibel Özata
MOLA
Gazzâlî ve David Hume’da Nedensellik
Mehmet Fatih Arslan
Bilim 1 / Genişleyen Evren ve Karanlık Enerji
Merve Yamanoğlu
Felsefe 15 / Platon’un Sofist Diyaloglarında Hakikat ve Aldanma
Osman Safa Bursalı
Felsefe 16 / Din Felsefesinde Temel Problemler: Dinî Çoğulculuk, Ateizm ve Geleneksel Ekol
Ahmet Şefik Hatipoğlu
MOLA
Tiyatro ve Din: Türk Tiyatrosu Örneği
Ayşenur Gönen
Karşılaştırmalı Çokkültürlülük: Bit Palas ve Yakupyan Apartmanı Çerçe-vesinde İstanbul-Kahire Eksenli Bir Okuma
Meryem İlayda Atlas
Sanat ve Felsefe İlişkisinde Güzel’in Güncelliği
Esma Nur Selvi
Siyaset ve Edebiyat Ekseninde Türkiye Ermenilerinin Hatıratları
Rumeysa Kiger
Paradigmayı Aşalım, Evet ama Nasıl?
Feyza Köse
Sanatın Sınırları ve Anlam Yitimi
Zeynep Gökgöz
İmge ve Metin: Yazı ve Resim Nasıl Bir Araya Gelir?
Ayşe Demirkaynak Taşkent
Fotoğraf ve Zaman
Betül Özkaynak
Belgesel Fotoğraf Üzerine
Hilal Turan
Türkiye’de Sinema Dergiciliğinin Tarihi
Barış Saydam
1970’lerden Günümüze Türkiye’de Sinema Dergiciliği ve Sinema Yazarlı-ğı
Sümeyye Cansız
MOLA
Anadolu’da Kızılbaş Kimliğinin Kökenleri: Türkmenler (1447-1514)
Faruk Yaslıçimen
Osmanlı Hakimiyetinde Revan (1724-1746)
Tubanur Saraçoğlu
İttihat ve Terakki’nin Azınlıklar Politikası: Rumlar
Seda Karavuş
Taşra Mekânı ve Siyasetin Silik Failleri (Trakya Örneği)
Mustafa Öztürk
Çokkültürlülük ve Çeviri: Osmanlı’da Çeviri ve Çevirmenler
Yusuf Ziya Altıntaş
Osmanlı’da Eğitimin Modernleşmesi
Harun Küçükaladağlı
Kalpten Kaleme İstanbul Semtleri 2 / Çengelköy
Seriyye Akan
Kalpten Kaleme İstanbul Semtleri 3 / Atikvalide
Emine Kaval
Türkiye’de Sosyoloji: Otobiyografik Bir Anlatı
Güllü Yıldız
SEYRÜSEFER
Ozan Sağsöz
42. dönem Güz Seminerlerinin de gerçekleştirildiği bu dönemde Sanat Araştırmaları Merkezi "Sanat Tarihine Mümkün Bakışlar" başlığıyla yeni bir toplantı serisine başladı. Türkiye Araştırmaları Merkezi'nin de yeni bir başlığı var: "Kalpten Kaleme İstanbul Semtleri". Türkiye Araştırmaları Merkezinin Medeniyet Araştırmaları Merkezi'yle ortaklaşa düzenlidiği "Osmanlı'da Fetva ve Fetva Mecmuaları"başlıklı atölye de iki günlük yoğun programıyla bu dönemin faaliyetlerinden biriydi. Bu programlara dair değerlendirmeleri -diğer Yuvarlak Masa toplantılarıyla birlikte- merkezlerin sayfasında bulabilirsiniz.
Düzenlediğimiz programların yanı sıra, bu dönemde, yayınlanan süreli yayınlarımız şu şekilde: TALİD'in "Türk Sanat Tarihi"; Divan'ın 29. sayısı ve Hayal Perdesi'nin "Mutsuz Filmler" ve "Mekandan Taşan Sorular" başlıklı dosyalarla yayınlanan 18-19 sayıları...
Bilim ve Sanat Vakfı'nın 4/5 Mart 2011 tarihinde başlayacak 43. dönem seminerlerine tarihî tecrübemiz üzerine "tefekkür" ederek bilim, sanat ve kültür hayatına katkıda bulunmaya çalışan herkesi bekliyoruz...
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türk Dış Politikasında Yumuşak Güç: TİKA Örneği
Nedim Emin
Karşı Küreselleşme Hareketi: Küreselleşmeyi Hedef Alan Küresel Muhalefet
Muzaffer Şenel
Batı Şeria’daki Yahudi Yerleşimleri ve Barış Süreci
Veysel Kurt
Dünya Politikasında Hindistan
Mesut Özcan
Müslüman Dünya’da Din ve Devlet: Karşılaştırmalı Perspektifler
İsmail Yaylacı
Türk Milliyetçiliği ve Kürt Meselesi
Mehmet Sabri Akgönül
Geçmişi ve Bugünüyle Rusya’da İslâm (Islam in Russia: Past and Present)
Tuba Nur Sönmez
Konfüçyanizm ve Alternatif Haklar Teorisi
Ahmet Şefik Hatipoğlu
Kalkınma Bağlamında İslâm Ekonomisi-Finansı ve Bankacılık Tecrübesi
Ü. Serdar Serdaroğlu
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
İslâmî İlimler 12 Teori ve Pratiği Birlikte Düşünmek: Osmanlı Hukuku’nda Kefalet Sözleşmesinin Görünümleri
Ahmed Tahir Nur
İslâmî İlimler 13 eş-Şevkânî ve “es-Seylü’l-Cerrâr” Adlı Eserinin Tanıtımı
Özgür Kavak
Felsefe 12 Karl Marx ve Max Weber’de Doğu Toplumları
Abdurrahman Nur
Felsefe 13 İbn Sînâ Felsefesinin Teleolojik Boyutları
Kübra Bilgin
Felsefe 14 Varlık ve İnsan: Kemalpaşazâde Bağlamında Bir Tasavvurun Yeniden İnşası
Muhammet Halit Çelikyön
Zeydîlik Atöyesi
Sümeyye Onuk
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Trienal Bağlamında Türkiye’de ve Dünyada Kavramsal Sanat
Zeynep Gökgöz
İkonoklazm Üzerine
Ayşenur Gönen
Ebü’l-Vefâ Muslihuddin Mustafâ’nın Farsça Şiirleri
Turgay Şafak
Bir Medeniyet Çizgisi: Hat
Dilek Karataş
“Sanat Tarihinin Sonu” ve Türkiye’de Sanat Tarihi
Zeynep Gökgöz
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Klasik Dönem Osmanlı İktisadî Düşüncesi
Mustafa Öztürk
Osmanlı Sarayında İktidar ve Himaye Politikaları 1570-1610
M. Talha Çiçek
Bürokrasi ve Kanun: Kanuni’nin Koca Nişancısı Celalzade Mustafa Çelebi (1520-1566)
Osman Safa Bursalı
Umuda Yolculuk: Harput’tan New England’a İlk Türk Göçleri
F. Samime İnceoğlu
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Süreci ve Nüfus Mübadelesi: Ayvalık, Mersin, Trabzon Örneği
Yusuf Ziya Altıntaş
Kurgulanmış Benlikler: Kadın Otobiyografileri Üzerinden Yakın Tarih Okumaları
Nazan Gece Beşli
Hakikat ve İtibâr: Dış-Dünya’nın bilgisinin sınırı XV. yüzyıl İstanbul’undan bir bakış
Cahid Şenel
Osmanlı’da Fetva ve Fetva Mecmuaları
Süleyman Kaya
SEYRÜSEFER
Serhat Aslaner
Bilim, kültür ve sanat alanlarındaki faaliyetleriyle yirmi dört yıldır bu topraklardaki birikime katkıda bulunmaya çalışan Bilim ve Sanat Vakfı, Mayıs-Ağustos 2010 döneminde de faaliyetlerine ara vermeden devam etti.
Bu bağlamda, Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM) 15 Mayıs 2010’da “Türk Dış Politikasında Dönüşüm: Ortadoğu, Batı ve Rusya ile İlişkiler” ve Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) 8 Mayıs 2010’da “Gelenler, Gidenler, Kalanlar” başlıklarıyla birer sempozyum düzenlediler.
Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MAM) de 15 Mayıs 2010 tarihinde çeşitli üniversitelerden gelen ve çalışmalarını Zeydilik üzerinde yoğunlaştıran akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen Zeydilik Atölyesi’ne ev sahipliği yaptı.
Geleneksel Yaz Programı ise, 28 Haziran-3 Temmuz 2010 tarihleri arasında “şehir ve tarih” üst başlığı altında yapıldı.
Bu programlar haricinde Yuvarlak Masa toplantıları da devam etti. Yuvarlak Masa toplantıları ile KAM ve TAM’ın düzenlediği sempozyumlara dair ayrıntıları ilgili merkezlere ayrılan sayfalarda bulabilirsiniz.
15 Ekim 2010 tarihinde başlayacak 42. dönem Güz seminerlerine ilim merakı olan herkesi bekliyoruz…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Çocuk Yargılama Sistemimizin Siyasal Boyutu
Hüseyin Ali Uğur
İstanbul’un Yeni Yoksulluk ve Dışlanma Pratiklerine Ayazma’dan Bakmak
Gülnur Kılıçoğlu
İslâm Dünyası ve Darfur? Türkiye’nin Darfur Politikasının Sınırları ve İmkânları
Bilal Yıldırım
Yazılı Basında İdeolojik Söylemler: Eleştirel Bir Söylem Analizi
Abdullah Ayasun
Pasif ve Dışlayıcı Laiklik: ABD, Fransa ve Türkiye
Veysel Kurt
İslâm’ın İstisnailiği Miti: Müslüman Toplumlarda Din ve Siyaset
Asena Demirer
Sivil Toplum, Hristiyanlık ve İslâm: Medeniyetler Çatışması mı, Çoklu Moderniteler mi?
Özgür Dikmen
Türkiye-AB İlişkilerinde Kimlik ve Yolsuzluk (Identity and Corruption in Turkey-EU Relations)
Harun Küçükaladağlı
Türkiye-AB Müzakereleri Sürecinde Türkiye-İspanya İlişkileri
Ebru Afat
Sovyetlerden Bağımsızlık Sonrasına Azerbaycan Ulusçuluğu
Mehmet Sabri Akgönül
Çin’den Dünyaya Bakış
Melih Torlak
Bir Üst Düzey Yöneticinin Hayatından Kesitler
Neslihan Sözeri
Sivil Toplum Kuruluşlarında Yönetim ve Yönetişim
Melih Torlak
Türk Dış Politikasında Dönüşüm: Ortadoğu, Batı ve Rusya ile İlişkiler Sempozyumu
Volkan Yahşi
TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA DÖNÜŞÜM: ORTADOĞU, BATI VE RUSYA İLE İLİŞKİLER
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Felsefe 8 Kant’ın Tanrı Anlayışı
Arif Bilir
Felsefe 9 Hidâyetü’l-Hikme Şerh Geleneği ve Mevlânâzâde’nin Hidâyetü’l-Hikme Şerhi
M. Cüneyt Kaya
Felsefe 10 Türkiye’de Otantik Felsefenin İmkânı ve Din Felsefesi
Metin Demir
Felsefe 11 Whitehead Felsefesinde İnsan
Kübra Şenel
İslâmî İlimler 11 Osmanlı’da Ulemanın Bürokratikleşmesi (1300-1600)
Halis Kaya
ZEYDİLİK ATÖLYESİ
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Onaltıncı Yüzyıla Ait Alegorik Bir Eser: Muhyî’nin Hüsn ü Dil’i
Zeynep Gökgöz
Namık Kemâl’in Edebiyat Eleştirisinde Modernlik ve Öznellik
Neslihan Demirci
Münîrî’nin Manzum Siyer-i Nebî’si
Berra Kepekçi
Metinler Arası Bağlamında İhsan Oktay Romanlarında Kutsal Metinlerin İzleri
Elif Sezer
Türkiye Mimarlığı Çağdaş Mimarimiz, Gelenek ve Tektonik Kültür: Betonarme Yapının Sınırları
Kübra Turangil
Türkiye Mimarlığı Türkiye’de Koruma Kavramının Gelişimi ve Otantiklik
Feyza Köse
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Siyasal Şiddet, Korku ve Acı: Türkiye’de Kürtlüğün İnşası
Sena Tek
Elias Riggs (1810-1901) ve Osmanlı’da Amerikan Misyoner Faaliyetleri
Tuğbanur Saraçoğlu
Hülâsatü’l-Efkâr Gazetesi Merceğinden Osmanlı’da Sosyo-Ekonomik Durum
Osman Safa Bursalı
Türkiye’de Üniversite: Dârülfünûn ve Edebiyat Fakültesi (1900-1923)
Cumhur Ersin Adıgüzel
Ondokuzuncu Yüzyıl Osmanlı Irak’ında “Şiiliğin Yükselişi”
M. Talha Çiçek
Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz 4 Bir Ömür Bursa Tarihi
Mustafa Öztürk
Bir Osmanlı Taşrası Diğerine Bakıyor: Beyrut Basınında Balkan Krizi, 1876-1908
Z. Tuba Kor
Değişen Dünya Değişen Tasavvur: Kanada’da İslâm-Osmanlı Medeniyeti’nde
Cahid Şenel
Taşranın İmparatorluğu: Osmanlı Dünyasına Merkezden Bakmamak
F. Samime İnceoğlu
Sözlü Tarih İhtisas Sempozyumu: Gelenler, Gidenler, Kalanlar
Kazım Baycar
SÖZLÜ TARİH İHTİSAS SEMPOZYUMU: GELENLER, GİDENLER, KALANLAR
Bir yandan çağdaş dünya toplumunun ana dinamiklerini anlamaya, diğer yandan Türkiye’nin tarihî köklerini bulmaya ve bu kökler üzerinde sağlıklı bir geleceğin inşasına katkıda bulunmaya çalışan Bilim ve Sanat Vakfı, bu amaçla düzenlediği yüzlerce faaliyete, bu dönem de, yeni başlıklar ekledi: Küresel Araştırmalar Merkezi (KAM), “Milliyetçilik, Küreselleşme ve Din” ve “Tarihi ve Teorik Arka Planlarıyla İktisat Politikaları” başlıklı iki yeni okuma grubuna ve “Yönetim Düşüncesi” başlıklı yeni bir ihtisas çalışmasına; Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) “Biyografi Okuma Grubu”na ve Sanat Araştırmaları Merkezi “Türk Sineması Atölyesi”ne başladı.
Sanat Araştırmaları Merkezi’nin (SAM) bünyesinde yer alan Hayal Perdesi Sinema Dergisi’nin 6 Mart 2010’da düzenlediği “Ahmet Uluçay Sineması” başlıklı program da yukarıda bahsettiğimiz çabanın bir yansıması… Bu programa dair ayrıntıları hem Hayal Perdesi’nin 15. sayısında hem de SAM’a ayırdığımız sayfalarda bulabilirsiniz.
Mecmua sayfalarında, Feyzullah Yılmaz’ın -14 Mart 2009’da düzenlenen Bilim ve Sanat Vakfı 20. Öğrenci Sempozyumu’nda tebliğ olarak sunduğu- “Merkez-Çevre Teorisine Eleştirel Bir Bakış: Eleştirel Teori & Antonio Gramsci” başlıklı makalesine yer verdik. Bu vesileyle bugüne kadar 21 öğrenci sempozyumu düzenlediğimizi de bir not olarak ekliyoruz.
Düzenlediğimiz programların yanı sıra yayınladığımız dergiler ve kitaplar da sözkonusu çabamızın bir neticesi… Ocak-Nisan döneminde yayınlanan süreli yayınlarımız şu şekilde: TALİD’in“Türk Mimarlık Tarihi”; Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi’nin “Siyaset Düşüncesi” ve e-dergimiz Hayal Perdesi’nin“Ahmet Uluçay” sayısı.
Bilim ve Sanat Vakfı, düşüncenin, genellikle, uykuya daldığı Yaz rehavetinde “yol”da olmaya, her zamanki gibi devam edecek; Yaz Seminerleriyle, Yuvarlak Masa toplantılarıyla, ihtisas, atölye ve okuma gruplarıyla…
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Ortadoğu’nun Kadim Halkı Süryaniler
Volkan Yahşi
Soğuk Savaşta Çin Dış Propaganda Söylemi: Yabancı Dil Yayınları ve Pekin Radyosu
Murat Yeşiltaş
Türkiye’nin Enerji Politikaları: Nabucco Projesi Örneği
Abdullah Erboğa
Romen Ortodoks Kilisesi’nin Ulusötesi Rolü: İtalya Örneği
Elif Sezer
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Yönetim Deneyimi
Neslihan Sözeri
Liderlik Gönül İşidir
Ayşe Kaşıkırık
Bir Yönetim Modeli: Mimar Sinan ve Süleymaniye
Melih Torlak
Yönetişim Kurumlarının Gelir Dağılımı ve Hükümet Harcamaları İlişkisindeki Gölgeleyici Rolü
Hasan Kadir Tosun
2010’da Türkiye Ekonomisi
Cafer Deniz
Çin’de Son Dönem İnsan Hakları Meselesi
Veysel Kurt
Küresel Araştırmalar 2010 Bahar Seminerleri
MOLA
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
İran’da Modern İslâm Düşüncesi
Turgay Şafak
İslâmî İlimler 8 Hak Zâil Olmaz: Roma, Türk ve İslâm Hukuklarında Eksik Borç
Özgür Kavak
Felsefe 5 Leibniz Felsefesinde Özgürlüğün Metafizik Temelleri
Mehmet Sabri Akgönül
İslâmî İlimler 9 Eyyûbîler Devrinde Medrese Sistemi
Mustafa Öztürk
Felsefe 6 John Searle’ün Bilinç Teorisi
Tayyib Kadak
İslâmî İlimler 10 İhvan’dan Cüheyman’a Suudi Arabistan ve Vehhabilik
Z. Tuba Kor
Felsefe 7 Hıristiyanlığın Öncüsü Olarak İskenderiyeli Philo
Ali İzzet Taşçıoğlu
İslâmî İlimler 11 Nukûllü Fetva Mecmuaları ve Mehmet Fıkhî el-Aynî’nin el-Evcibetü’l-kâni‘a Adlı Eseri
Hacer Kontbay
Medeniyet Araştırmaları 2010 Bahar Seminerleri
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Osmanlı Tezyinatı Klasik Devir İstanbul Hanedan Türbeleri (1522-1604)
Zeynep Gökgöz
Sır(r)ı Olmayan Bir Ayna: Devrim-Sonrası İran Sinemasında Anlatım
Selma Yardım
İran’da Sinema Eğitimi
Pınar Duran
Türkiye Mimarlığı: Türkiye’de Konut Kültürünün Değişimi
Kübra Turangil
Türkiye Mimarlığı: Türkiye’de Mimarlık Düşüncesi
Feyza Köse
Türkiye Mimarlığı: Çırağın Rüştünü İspatının Aracı Olarak Bir Yarışma: Zübeyde Hanım Kültür Merkezi
Kübra Turangil
Türk Sinemasında Son Dönem ve Uzak İhtimal
Yeşim Tonbaz
Ahmet Uluçay Sineması İhsan Kabil, Salih Pulcu,
Ayşenur Gönen
Kültür Felsefesi Bağlamında Modernite ve Postmodernite
Huriye Apaydın
Aşk Yolunda Adım Adım
Melek İşler
Sanat Araştırmaları 2010 Bahar Seminerleri
MOLA
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Kentsel Planlamada Yeni Temsil Biçimleri: İstanbul’un Ticari Mekanları
Esra Evsen
Tarihi Coğrafya Açısından İstanbul’daki Gayrimüslimlerin Mekansal Dağılımı
Cumhur Ersin Adıgüzel
Alevi Kimliği’nin Yeniden Müzakeresi: Değerler, Duygular ve Görüşler
Kazım Baycar
Arnavutluk Örneğinde Modern Osmanlı Tarihyazımı
Abdülkerim Asılsoy
Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler (1204-1404)
F. Samime İnceoğlu
Napolyon’a Karşı Osmanlı ve Avrupa İttifakı (1798-1802)
Muhammet Can
18. Yüzyıl Osmanlı Saray Haremi: Azat (Çırağ) Edilen Cariyeler
Tuğbanur Saraçoğlu
Balkanlar’da Toplumsal ve Ekonomik Değişim: Drama Sancağı Örneği
F. Samime İnceoğlu
Bir Osmanlı Âliminin Algılanışı: Birgivî Mehmed Efendi
Abdullah Taha İmamoğlu
Vefatının 100. Yılı Münasebeti ile Mehmet Süreyya Bey ve Sicill-i Osmânî
Mustafa Öztürk
Almanya’da Osmanlı İzleri
Emine Kaval
Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz 2 Bir Ömür Afyon Tarihi
N. Bilge Özel İmanov
Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz 3 Bir Ömür Konya Tarihi
Osman Sacid Arı
Türkiye Araştırmaları 2010 Bahar Seminerleri
Seyrüsefer + EK
23. yılın ilk aylarında (22 Şubat 2009) Turgut Cansever Hocamızı; 2009 Ekiminin 19’unda da Adnan Büyükdeniz Hocamızı kaybettik. Her iki hocamızı da rahmetle anıyoruz. Havadis sayfalarının ardından 26 Aralık 2009’da Vefa’daki merkezimizde düzenlenen Adnan Büyükdeniz’i anma programının özetini bulabilirsiniz.
Eylül-Aralık 2009 döneminde 40. dönem seminerlerinin yanı sıra Yuvarlak Masa toplantıları, panel, ihtisas ve atölye grupları başlığı altında pek çok program düzenlendi. Bu programlardan bazıları bu dönemde başladı: Küresel Araştırmalar Merkezi “Ekonomi Seminerleri”ne ve “Avrasya Konuşmaları: Din, Kimlik, Siyaset” başlıklı Özel Etkinlik programına; Sanat Araştırmaları Merkezi “Mimari Düşünceler” başlığıyla yeni bir toplantı serisine başladı. Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin de yeni bir başlığı var: “Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz”. Bu programlara dair değerlendirmeleri -diğer Yuvarlak Masa toplantılarıyla birlikte- merkezlerin sayfalarında bulabilirsiniz.
Sanat Araştırmaları Merkezi (SAM) tarafından 5 Aralık 2009’da “Türk Sineması Nereye?” başlıklı bir panel düzenlendi. 30 Kasım 2009’da kaybettiğimiz Ahmet Uluçay’a ithaf edilen panele dair değerlendirme yazısı SAM’a ayrılan sayfalarda yer alıyor.
Mecmua sayfalarımızda yer alan makale de 20. Öğrenci Sempozyumu’nda tebliğ olarak sunuldu: Abdussamed Aydeniz, “Bilginin İlkelliği: Antropolojik Bir Çalışma Örneği Olarak ‘Yanomamö-Savaşa Doğanlar’’’.
5 / 6 Mart 2010 tarihinde başlayacak 41. dönem seminerlerine insanoğlunun yeryüzünde bıraktığı ilk izden beri devam eden ‘arayış’ını dert edinen herkesi bekliyoruz.
Hayırda kalın!
KÜRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Türk Dış Politikasında Yumuşak Dengeleme: 2003 Irak Krizi Örneği
K. Zafer Şen
İnsan Kaynakları'nın Rolü
Canan Ulus
Avrasya Konuşmaları 1 Dünya Politikasında Rusya: Medeniyet ve Kimlik
Sevinç Alkan Özcan
İslamofobia ile Mücadele: Genç Girişim (Fighting Against Islamophobia: Young Engagement)
Betül Uzun
Mola
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Devrim Sonrası İran’da Entelektüel Hareket: Abdülkerim Süruş Örneği
Harun Küçükaladağlı
20. Yüzyıldan Ne Öğrendik, 21. Yüzyılda Neyi Bilmeliyiz?
Tahir Bulut
İslâm Siyaset Düşüncesi Nasıl Ele Alınabilir?
Özgür Kavak
Osmanlı Entelektüel Hayatının Genel Hatları
Abdurrahman Toksöz
İslâmî İlimler 6 / Şâfiî’nin Kıyas Anlayışı
Mustafa Demiray
Felsefe 2 / Fahreddin er-Râzî’nin İbn Sînâ Yorumu ve Eleştirisi
Kerem Cansız
İslâmî İlimler 7 / Hadis Rivayetinde Fakih Râvinin Rolü
Abdullah Taha İmamoğlu
Felsefe 3 / Kripke’nin Şüpheci Wittgenstein’ı ve Karşıt Cevaplar
Eyüp Süzgün
Felsefe 4 / Felsefenin Doğası
Hümeyra Karagözoğlu
MOLA
SANAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd’de Estetik
Zeynep Gökgöz
Bedensel Hafıza, Zihinsel Hafıza, Yazılı Kaynak: Hat San‘atının Günümüze İntikalinin Bazı Boyutları
Sümeyye Cansız
Başlangıcından Günümüze İran Çocuk Edebiyatı
Elif Konar
Ahmedî Divanı’nın Tahlili
Sena Tekcan
Fotoğrafta Bakış ve Anlam İlişkisi
Ayşenur Gönen
Kültür ve Mimari:Kültürel, Dinî ve Mimarî Etkileşim; Cumhuriyet’ten Günümüze Cami Mimarisinin Değişim ve Gelişim Süreci
Kübra Turangil
Türkiye Mimarlığı: Türkiye’de Mimarlığı Kimlik Bağlamında Tartışmak
Feyza Köse
Türk Sineması Nereye?
Burcu Kayışoğlu
TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
17. ve 18. Yüzyıl Osmanlısında Melâmîlik: İç Yapısı ve İlişkileri
Cumhur Ersin Adıgüzel
Göç ve Hafıza: Mardin Süryanileri
Abdülkerim Asılsoy
Rusya Türkleri ve Rus Basınında II. Meşrutiyet
Serkan Cihan
Anadolu Kaplanları: Küresel Rekabete Yerel İntibak
Kazım Baycar
16-17. Yüzyıl Osmanlı Zihniyet Kalıpları ve Mimari Düşüncesi
Feyza Köse
III. Selim ve Osmanlı Donanmasının Modernizasyonu
Levent Düzcü
Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm
Şeyma Kömürcüoğlu
Hatıralarla Yakın Tarih 17
Ömer Faruk Ocakoğlu
Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz 1 Bir Ömür Boyu Edirne Tarihi
N. Bilge Özel İmanov
SEYRÜSEFER + EK
Religion, History, Arts, Socio-Economic and Political Interactions / 13-14 May 2016 ISTANBUL / PROGRAMME