The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Bu makaledeki bütün çeviriler "Arzu Özyön" tarafından yapılmıştır. Öz 19. Yüzyılda İngiltere, Fra... more Bu makaledeki bütün çeviriler "Arzu Özyön" tarafından yapılmıştır. Öz 19. Yüzyılda İngiltere, Fransa ve Almanya gibi büyük Avrupa ülkelerindeki hammadde açlığı ve bu ülkeler arasındaki politik rekabet sömürgeciliğin zirveye tırmanmasına neden olur. Aynı dönemde, bu ülkelerle birlikte Belçika'da da sömürgecilik göz ardı edilemeyecek bir seviyede varlığını sürdürmektedir. Ancak Belçika'nın sömürgesi Kongo'nun diğer kolonilerden farkı, ülkenin Kral II. Leopold'ün özel mülkü olması ve bu durumdan aldığı güçle kralın burada 23 yıl sürdürdüğü vahşi uygulamalar, kıyım ve hırsızlıktır. Bu bağlamda, bu çalışma bir anlamda Conrad'ın Karanlığın Yüreği adlı romanındaki kurgusal gerçeklerle Leopold döneminde yaşananlar arasındaki paralelliği ortaya koymakta ve romanı bir hırsızlık romanı olarak ele almaktadır. Öykü, roman, tiyatro ve hatta şiir de olmak üzere bütün sanat eserlerinin ortaya çıktığı dönemin toplumsal, siyasal ve ekonomik koşullarını yansıtması yadsınamaz bir gerçektir. Edebiyat ve sanat eserleri ile toplumsal koşullar arasındaki ilişkileri araştırarak tespit etmek Marksist eleştiri yöntemi üzerine kurulmuş olan edebiyat sosyolojisinin bir işlevidir. Marksist eleştiride toplumda üretim araçları ve üretim ilişkilerinden oluşan altyapı, kültür, din, dil, devlet, örf ve adetler gibi unsurlardan oluşan üstyapıyı belirler. Marksist eleştiri sosyolojik bağlam yanında edebiyat açısından ele alındığında temelinde yansıtma kuramı ve gerçekçilik akımı olduğu görülmektedir. 19. ve 20. yüzyılda Marksist edebiyat kuramcıları temeli Aristoteles'e dayanan yansıtma kuramını esas alarak kuramı, ekonomik açıdan ve yukarıda da değinilen altyapı-üstyapı ilişkileri bağlamında yorumlamışlardır. Buradan hareketle Marksist eleştiri yöntemi edebiyat eserleri ile toplumsal yapı arasında sıkı bir ilişki bulunduğunu varsaymaktadır. Bunun yanında Althusser'in öncülük ettiği ve 1960'larda geçerlilik kazanan, edebiyatın ve sanat eserlerinin birer üretim aracı olduğu fikri de Marksist eleştirinin bünyesinde yer almaktadır. Bu durumda yazar da toplumda var olan ideolojiyi, bir anlamda var olan hammaddeyi, edebiyat aracılığıyla alıp işleyerek ve dönüştürerek yeni bir ürün ortaya
Bu calisma Camus’nun The Stranger (Yabanci) adli romaninin ana karakteri Meursault’u varoluscu bi... more Bu calisma Camus’nun The Stranger (Yabanci) adli romaninin ana karakteri Meursault’u varoluscu bir karakter olarak ele almaktadir. Bunu yaparken de ana karakteri, varolusculugun temel prensipleri olan Tanri’nin reddi, asiri yasama arzusu, olume direnis, yabancilasma hissi, secme ozgurlugu, yasamin bir parcasi olarak aci cekme, birey merkezcilik ve oteki, insanoglunun terkedilmisligi ve mit kullanimi isiginda analiz edilmis ve hayati gozler onune serilmistir. Boylelikle, Camus’nun bir varoluscu olmadigi dusuncesinintersine, tamamiyle varoluscu bir karakter yaratmis varoluscu bir yazar oldugu dusuncesi de percinlenmistir.
Ilk olarak Karsilastirmali Edebiyat’in dogusuna zemin hazirlayan Osmanli Imparatorlugu’nun Tanzim... more Ilk olarak Karsilastirmali Edebiyat’in dogusuna zemin hazirlayan Osmanli Imparatorlugu’nun Tanzimat Donemi’ndeki ve ayrica Cumhuriyet Donemi’ndeki ceviri calismalarinin genel bir ozetini veren bu calisma, temel olarak Turkiye’deki Karsilastirmali Edebiyat calismalarinin son durumuna yogunlasmaktadir. Tanzimat Donemi’nde yapilan ceviri calismalari, Turk edebiyati ile ozellikle Fransiz edebiyati arasindaki etkilesim surecinin baslangic noktasi olur. Bir baska onemli gelisme, 1940’li yillarda cok bilinen Fransiz klasikleri sistematik olarak Turkceye cevrilmesidir. 1950’li ve 1960’li yillarda Karsilastirmali Edebiyat Istanbul ve Ankara Universitelerinin filoloji bolumlerinde sadece bir ders olarak verilir. 1990’li yillarda universitelerde Karsilastirmali Edebiyat bolumlerinin kurulmaya baslamasini, alanda yuksek lisans ve doktora programlarinin acilmasi izler. Bunun yani sira 1943’ten bu yana yapilan bazi yayinlar da Karsilastirmali Edebiyat’in kurumsallasmasina katki saglar. Alan icin ...
Oz Bu calismada Charlotte Perkins Gilman’in “Kadinlar Ulkesi” adli utopik romani radikal feminizm... more Oz Bu calismada Charlotte Perkins Gilman’in “Kadinlar Ulkesi” adli utopik romani radikal feminizm acisindan ele alinacaktir. Ucuncu Dalga Feminizm olarak da adlandirilan radikal feminizm kadinlarin ozgurlugunu sinirlayan, baski ve siddete maruz kalmalarina neden olan ataerkil duzene elestiri getirmekte, sadece elestiri getirmekle kalmayip mevcut ataerkil duzenin yikilmasi ve yerini anaerkil bir duzenin almasi gerektigini savunmaktadir. Ataerkil duzenin yikilmasinin ancak evlilik ve ozellikle de aile kurumlarinin ortadan kalkmasi ile mumkun olacagini ileri suren radikal feministler cinsiyet ayrimi ve cinsel rol gibi olgulara da karsi cikmaktadirlar. Bu baglamda bu calisma Charlotte Perkins Gilman’in Kadinlar Ulkesi adli romaninin radikal feminizmin onculeri tarafindan belirlenmis olan ilkelerden hangileri ile ortustugu ve hangileri ile ters dustugu uzerinde duracaktir. Anahtar Kelimeler: Charlotte Perkins Gilman, Kadinlar Ulkesi, Radikal Feminizm. Abstract In this study Charlotte Per...
Sociology of literature which is based on Marxist criticism acts according to the assumption that... more Sociology of literature which is based on Marxist criticism acts according to the assumption that there is a strong link or interaction between life and art or society and literature. This interaction has two directions: Either society can affect literature or vice versa. Therefore, it is the duty of sociology of literature to trace these relations between society and literature. This article, through the method of sociology of literature aims to reveal the political, social and economic reflections of 1980 military coup in three plays of Memet Baydur: Cumhuriyet Kızı (The Republican Girl), Yalnızlığın Oyuncakları (The Toys of Loneliness), Kamyon (The Lorry), thus trying to emphasize the interaction between literature and society once more by three examples from theatre. Since Memet Baydur stepped into the world of theatre and started his career as a playwright during a turbulent period in Turkey, namely the 1980s, it is important to analyse his plays in order to reach the traces of...
Bu calisma William Golding’in Pincher Martin (1996) adli romanini varoluscu bir roman olarak sunm... more Bu calisma William Golding’in Pincher Martin (1996) adli romanini varoluscu bir roman olarak sunmayi amaclamaktadir. Bunu yaparken de romani varolusculugun temel prensipleri olan Tanri’yi reddetme, olume karsi mucadele, yabancilasma hissi, secim yapma ozgurlugu, dunyanin bir parcasi olarak aci cekme, kendini kandirma (bahane bulma), insanin caresizligi, ve mitolojik karakterlerin kullanimi isiginda analiz etmektedir. Boylece, bu calisma Golding’in reddetmesine karsin, onun varoluscu bir roman yaratmis oldugu dusuncesini guclendirmektedir
This study aims to explore Charlotte Perkins Gilman’s novel Herland (1915) and Joanna Russ’s shor... more This study aims to explore Charlotte Perkins Gilman’s novel Herland (1915) and Joanna Russ’s short story “When It Changed” (1972) with the comparative method in order to determine the similarities and differences between the feminist approaches of two authors and thus seeks to find and reveal the reasons underneath these similarities and differences. Accordingly, quotations taken from two works are analyzed in parallel with each other. The result of the comparative analysis of two works shows that despite the different periods in which these works were situated, they put forward similar concerns regarding women’s oppressed position in private and public lives while expressing it from different literary devices.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Bu makaledeki bütün çeviriler "Arzu Özyön" tarafından yapılmıştır. Öz 19. Yüzyılda İngiltere, Fra... more Bu makaledeki bütün çeviriler "Arzu Özyön" tarafından yapılmıştır. Öz 19. Yüzyılda İngiltere, Fransa ve Almanya gibi büyük Avrupa ülkelerindeki hammadde açlığı ve bu ülkeler arasındaki politik rekabet sömürgeciliğin zirveye tırmanmasına neden olur. Aynı dönemde, bu ülkelerle birlikte Belçika'da da sömürgecilik göz ardı edilemeyecek bir seviyede varlığını sürdürmektedir. Ancak Belçika'nın sömürgesi Kongo'nun diğer kolonilerden farkı, ülkenin Kral II. Leopold'ün özel mülkü olması ve bu durumdan aldığı güçle kralın burada 23 yıl sürdürdüğü vahşi uygulamalar, kıyım ve hırsızlıktır. Bu bağlamda, bu çalışma bir anlamda Conrad'ın Karanlığın Yüreği adlı romanındaki kurgusal gerçeklerle Leopold döneminde yaşananlar arasındaki paralelliği ortaya koymakta ve romanı bir hırsızlık romanı olarak ele almaktadır. Öykü, roman, tiyatro ve hatta şiir de olmak üzere bütün sanat eserlerinin ortaya çıktığı dönemin toplumsal, siyasal ve ekonomik koşullarını yansıtması yadsınamaz bir gerçektir. Edebiyat ve sanat eserleri ile toplumsal koşullar arasındaki ilişkileri araştırarak tespit etmek Marksist eleştiri yöntemi üzerine kurulmuş olan edebiyat sosyolojisinin bir işlevidir. Marksist eleştiride toplumda üretim araçları ve üretim ilişkilerinden oluşan altyapı, kültür, din, dil, devlet, örf ve adetler gibi unsurlardan oluşan üstyapıyı belirler. Marksist eleştiri sosyolojik bağlam yanında edebiyat açısından ele alındığında temelinde yansıtma kuramı ve gerçekçilik akımı olduğu görülmektedir. 19. ve 20. yüzyılda Marksist edebiyat kuramcıları temeli Aristoteles'e dayanan yansıtma kuramını esas alarak kuramı, ekonomik açıdan ve yukarıda da değinilen altyapı-üstyapı ilişkileri bağlamında yorumlamışlardır. Buradan hareketle Marksist eleştiri yöntemi edebiyat eserleri ile toplumsal yapı arasında sıkı bir ilişki bulunduğunu varsaymaktadır. Bunun yanında Althusser'in öncülük ettiği ve 1960'larda geçerlilik kazanan, edebiyatın ve sanat eserlerinin birer üretim aracı olduğu fikri de Marksist eleştirinin bünyesinde yer almaktadır. Bu durumda yazar da toplumda var olan ideolojiyi, bir anlamda var olan hammaddeyi, edebiyat aracılığıyla alıp işleyerek ve dönüştürerek yeni bir ürün ortaya
Bu calisma Camus’nun The Stranger (Yabanci) adli romaninin ana karakteri Meursault’u varoluscu bi... more Bu calisma Camus’nun The Stranger (Yabanci) adli romaninin ana karakteri Meursault’u varoluscu bir karakter olarak ele almaktadir. Bunu yaparken de ana karakteri, varolusculugun temel prensipleri olan Tanri’nin reddi, asiri yasama arzusu, olume direnis, yabancilasma hissi, secme ozgurlugu, yasamin bir parcasi olarak aci cekme, birey merkezcilik ve oteki, insanoglunun terkedilmisligi ve mit kullanimi isiginda analiz edilmis ve hayati gozler onune serilmistir. Boylelikle, Camus’nun bir varoluscu olmadigi dusuncesinintersine, tamamiyle varoluscu bir karakter yaratmis varoluscu bir yazar oldugu dusuncesi de percinlenmistir.
Ilk olarak Karsilastirmali Edebiyat’in dogusuna zemin hazirlayan Osmanli Imparatorlugu’nun Tanzim... more Ilk olarak Karsilastirmali Edebiyat’in dogusuna zemin hazirlayan Osmanli Imparatorlugu’nun Tanzimat Donemi’ndeki ve ayrica Cumhuriyet Donemi’ndeki ceviri calismalarinin genel bir ozetini veren bu calisma, temel olarak Turkiye’deki Karsilastirmali Edebiyat calismalarinin son durumuna yogunlasmaktadir. Tanzimat Donemi’nde yapilan ceviri calismalari, Turk edebiyati ile ozellikle Fransiz edebiyati arasindaki etkilesim surecinin baslangic noktasi olur. Bir baska onemli gelisme, 1940’li yillarda cok bilinen Fransiz klasikleri sistematik olarak Turkceye cevrilmesidir. 1950’li ve 1960’li yillarda Karsilastirmali Edebiyat Istanbul ve Ankara Universitelerinin filoloji bolumlerinde sadece bir ders olarak verilir. 1990’li yillarda universitelerde Karsilastirmali Edebiyat bolumlerinin kurulmaya baslamasini, alanda yuksek lisans ve doktora programlarinin acilmasi izler. Bunun yani sira 1943’ten bu yana yapilan bazi yayinlar da Karsilastirmali Edebiyat’in kurumsallasmasina katki saglar. Alan icin ...
Oz Bu calismada Charlotte Perkins Gilman’in “Kadinlar Ulkesi” adli utopik romani radikal feminizm... more Oz Bu calismada Charlotte Perkins Gilman’in “Kadinlar Ulkesi” adli utopik romani radikal feminizm acisindan ele alinacaktir. Ucuncu Dalga Feminizm olarak da adlandirilan radikal feminizm kadinlarin ozgurlugunu sinirlayan, baski ve siddete maruz kalmalarina neden olan ataerkil duzene elestiri getirmekte, sadece elestiri getirmekle kalmayip mevcut ataerkil duzenin yikilmasi ve yerini anaerkil bir duzenin almasi gerektigini savunmaktadir. Ataerkil duzenin yikilmasinin ancak evlilik ve ozellikle de aile kurumlarinin ortadan kalkmasi ile mumkun olacagini ileri suren radikal feministler cinsiyet ayrimi ve cinsel rol gibi olgulara da karsi cikmaktadirlar. Bu baglamda bu calisma Charlotte Perkins Gilman’in Kadinlar Ulkesi adli romaninin radikal feminizmin onculeri tarafindan belirlenmis olan ilkelerden hangileri ile ortustugu ve hangileri ile ters dustugu uzerinde duracaktir. Anahtar Kelimeler: Charlotte Perkins Gilman, Kadinlar Ulkesi, Radikal Feminizm. Abstract In this study Charlotte Per...
Sociology of literature which is based on Marxist criticism acts according to the assumption that... more Sociology of literature which is based on Marxist criticism acts according to the assumption that there is a strong link or interaction between life and art or society and literature. This interaction has two directions: Either society can affect literature or vice versa. Therefore, it is the duty of sociology of literature to trace these relations between society and literature. This article, through the method of sociology of literature aims to reveal the political, social and economic reflections of 1980 military coup in three plays of Memet Baydur: Cumhuriyet Kızı (The Republican Girl), Yalnızlığın Oyuncakları (The Toys of Loneliness), Kamyon (The Lorry), thus trying to emphasize the interaction between literature and society once more by three examples from theatre. Since Memet Baydur stepped into the world of theatre and started his career as a playwright during a turbulent period in Turkey, namely the 1980s, it is important to analyse his plays in order to reach the traces of...
Bu calisma William Golding’in Pincher Martin (1996) adli romanini varoluscu bir roman olarak sunm... more Bu calisma William Golding’in Pincher Martin (1996) adli romanini varoluscu bir roman olarak sunmayi amaclamaktadir. Bunu yaparken de romani varolusculugun temel prensipleri olan Tanri’yi reddetme, olume karsi mucadele, yabancilasma hissi, secim yapma ozgurlugu, dunyanin bir parcasi olarak aci cekme, kendini kandirma (bahane bulma), insanin caresizligi, ve mitolojik karakterlerin kullanimi isiginda analiz etmektedir. Boylece, bu calisma Golding’in reddetmesine karsin, onun varoluscu bir roman yaratmis oldugu dusuncesini guclendirmektedir
This study aims to explore Charlotte Perkins Gilman’s novel Herland (1915) and Joanna Russ’s shor... more This study aims to explore Charlotte Perkins Gilman’s novel Herland (1915) and Joanna Russ’s short story “When It Changed” (1972) with the comparative method in order to determine the similarities and differences between the feminist approaches of two authors and thus seeks to find and reveal the reasons underneath these similarities and differences. Accordingly, quotations taken from two works are analyzed in parallel with each other. The result of the comparative analysis of two works shows that despite the different periods in which these works were situated, they put forward similar concerns regarding women’s oppressed position in private and public lives while expressing it from different literary devices.
Uploads
Papers by Arzu Özyön