Portekiz ve İspanya başta olmak üzere Avrupalılar doğu ticaret yollarının dışında doğuya ulaşmanı... more Portekiz ve İspanya başta olmak üzere Avrupalılar doğu ticaret yollarının dışında doğuya ulaşmanın başka yollarını bulmak amacıyla harekete geçmişlerdi.15.yy sonlarına doğru iki büyük olay gerçekleşmiştir; ilki Ümit Burnu’nu geçip Hindistan’a ulaşan Portekizliler, kısa süre içerisinde Arap Yarımadası’nı tehdit eder hale gelmeleridir. Kızıldeniz’e girerek kutsal bölgeleri tehdit eden Portekizlilere karşı Memlük Devleti, Osmanlı Devleti’nden yardım istemiştir. Kızıldeniz’den Osmanlı’lar sayesinde kurtulan Portekiz’ler bu kez de Doğu’daki ve Hindistan’daki devletlerden yardım istemiştir. Osmanlı Devleti’nin de Hint Okyanusu seferleri bu sayede başlamış oldu. Osmanlı Devleti seferler sonucunda Portekiz’in etkinliğini Kızıldeniz’de kırmış oldu. Portekiz kralının ölmesi sonucu İspanya Portekiz’i hakimiyeti altına almıştır. Keşif sayesinde artık Doğu ticaretinde Orta Doğu’dan geçen ticaret yollarının yerine başka ticaret yolları keşfedilmiştir. Portekizliler Ümit Burnu’nu geçtikten sonra eski ticaret yollarının eskisi zamanla azalmaya başladı, bu durum da Osmanlı’ya erişen ticari yol olan Akdeniz’in önemini yitirmesine neden olmuştur. Portekiz’in yerini alan Hollanda ve İngiltere sayesinde Doğu ticareti yön değiştirmiş, tekrar eski potansiyeline ulaşamamıştır. Akdeniz’in ticaretinin önemini kaybetmesine paralel olarak Osmanlı Devleti’nin ticari gelir seviyesinde önemli derecede düşüş görülmüştür. İkinci gelişme ise Krisrof Kolomb’un Hindistan amacıyla Amerika’yı keşfetmesidir. Amerika’nın keşfi önce Osmanlı’yı etkilememiş görünse de Amerika’dan gelen fazla gümüş piyasayı sarsmıştır. Piyasadaki gümüş fazlalığı enflasyona neden olmuştur. Avrupa’da devam eden enflasyon kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti’ne olumsuz bir şekilde yansımıştır. Osmanlı Devleti’nde de Avrupa’dan gelen gümüş bulluğu ekonomik zarara neden olmuştur. İran, Mısır ve Hindistan’dan alınan ticari mallar karşılığında Osmanlı Devleti dışarıya nakit para akıtmaktaydı. Yani Osmanlı’nın parası otomatik olarak Doğu’ya akıyordu. Akçe değer kaybetmiş, Osmanlı para politikası olumsuz etkilenmiş ve devlet hazinesinin açık vermesine sebep olmuştur. Osmanlı ekonomisi bunalıma girince devlet yöneticileri çözüm bulmaya yönelik politikalar geliştirme çalışmalarına başlamışlardır. Buna örnek olarak paranın ayarının düşürülmesi olarak bilinen “tağşiş” politikası uygulanmaya başlamıştır. Bu politikayla piyasaya değeri düşürülmüş akçe sürülmüştür; bu da memnuniyetsiz kesimin isyanına neden olmuştur. Coğrafi Keşifler sonrasında özellikle Osmanlı egemenliğindeki kadim ticaret yollarındaki ticaret ve ticaretten elde edilen gelirler üzerinde durularak, keşifler sonrasında daha uzun bir süre Osmanlı’nın dış ticaret noktasında avantajlarını sürdürebilmesine olanak sağlayacak şekilde ticaretin söz konusu kesimlerde canlandığı sonucuna varılmıştır. Keşifler sonucunda Osmanlı Devleti egemenliğindeki bölgelerde ticaret tekrar canlanmıştır. Fakat ileride ortaya atılacak olan bu yargı keşiflerden Osmanlı Devleti’nin olumsuz olarak etkilenmediğini göstermez. Coğrafi Keşifler’in Osmanlı gerileme sürecine etkisi dolaylı bir süreçtir. Bu etki temel anlamda Coğrafi Keşifler sonucunda Osmanlı’nın gerilemesini değil fakat Avrupa’nın Osmanlı Devleti karşısındaki oransal ilerlemesi olarak nitelendirilebilir. Avrupa’nın içinde bulunduğu tarih bilinci, ekonomik ve teknolojik bilinç ile yapılan sermaye birikimi, coğrafi yerleşim ve etkileşim alanının genişlemesini, ayrıca genişleme yönünde dönüşüm yaşamaları yavaş yavaş Osmanlı Devleti’nin kurumsal yapılarının çözülme sürecinin başlangıcı durumuna gelmiştir. Başlayan bu süreç içerisinde artık ilerleme yerini mevcut durumu ve egemenlik sınırını stabil tutma amacına yönelen Osmanlı Devleti’nin iç çelişki ve bozulmalarıyla da birleşerek Sanayi Devrimi’ne uzanan ve Avrupalı devletlerin ekonomik üstünlükleri ile sonuçlanan son aşamasının tarihi derinliklerinde yatan temeldir. Bu çalışmanın ikinci önemli ayağını oluşturan bu süreç Coğrafi Keşif’ler ile direkt olarak Osmanlı Devleti’nin nasıl ekonomik yönden çöktüğünü değil ama Avrupa’nın ekonomik yükselişine neden olan mantıklı ve planlı yapılandırmayı açıkça gösteren ve Osmanlı Devleti’nin geri kalmasına neden olan ivmelendirici olarak değerlendirilebilir.
KAYNAKÇA Küçükkalay, Mesud, Coğrafî Keşifler ve Ekonomiler, (2001) Gül, Muammer, Ortaçağ Avrupa Tarihi ,(İstanbul:2009) Pirenne, Henri, Ortaçağ Avrupası’nın Ekonomik ve Sosyal Tarihi(İstanbul:2005)
Öncelikle belirtilmelidir ki Osmanlı Devleti'nde düzenleyici kurum şeriat olarak bilinir. Bundan ... more Öncelikle belirtilmelidir ki Osmanlı Devleti'nde düzenleyici kurum şeriat olarak bilinir. Bundan dolayı şer'İ kanunlar ön planda tutulurdu. Şeriat kavramından bahsedecek olursak dini kuralların, yaptırımların ve birtakım düzenleyici hadislerin İslam temellerine dayandırılması esasıdır. Buradan çıkan sonuç ise tüm bu olguların " İslam Hukuku " adı altında toplanmasıdır. Fakat bu durum sadece kutsal kitapla değerlendirilmemelidir. Hz. Muhammed'in söz ve davranışlarına dayalı bir eken oluşturmuştur. Yani sınıf ayrımı olmamasının sebebi buradan anlaşılabilir. İslam Hukuku'nu ele aldığımızda " kölelik " kavramı soyut ve anlamsız kalır. Osmanlı'da bu durumun gereği olarak köleliğe ihtiyaç duymamıştır. Fakat bu kısımda şöyle bir ayrıntıya değinecek olursak kimi zaman kölelik ticareti bulunmaktaydı. Kölelerin ticaret anlamında kullanılmasının asıl sebebi kölelik kavramını yaygın olduğu-genelde Batı toprakları-kısımlarda bulunan bu anlayışın en aza indirilip, bu anlayışın çürütülmesini sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda köleleri satın alma yoluna gidilirdi. Uygulamanın amacı belirttiğimiz gibi o bölgelerdeki kölelik anlayışına son verip şer'i hukukun gereğini uygulamaktır. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman bu amaç hususunda satın aldığı köleleri devlet kurumlarında dahi görev alabilecek kanunlar yapmıştır. Fakat o günün şartlarında Batı'ya baktığımızda bu kavram biraz daha sert algılanabilirdi. Kölelere sert davranmaktan çekinilmezdi. Osmanlı'ya tekrar dönecek olursak kölelere biraz daha ılımlı yaklaşma yoluna gidilmiştir. " Ilımlı " kavramından bahsettiğimiz durum herhangi bir maruzatta köleye hiçbir durum göz ardı edilmeden yardımcı olmak ve korumak esasıydı. Yani köle gözüyle bakmayıp her ihtiyacını karşılamaktı. İstanbul'da bulunan " Köle Pazarı " bu durumu gelir kaynağı olarak kullananlar için kurulmuştur. Bu pazarların yasaklanmasına rağmen birtakım loncalar gizliden satışı sürdürmüşlerdir. Ticaret 1908 yılında çıkan bir kanunla tamamen engellenmiştir. Yine o dönemde köle alış satışı için olan alıcı-satıcı belgeleri de mevcuttu. Peki bu satın alınan köleler ne için kullanılırdı? Erkek olanlar genelde kürekçi olarak ordu için asker konumunda ya da devlet hizmetinde görev almaları için eğitime gönderilirdi. Kadınlar ise satın alım sonunda " cariye " adını alır, sarayda çalışması istenir, ayak işlerinden sorumlu tutulabilirlerdi.Bazen de satın alan kişi köleyi ailesine teslim edebilir ya da evlenebilirdi.Çocuk olanlar da ev yaşamı için terbiye edilir,satarken daha alımlı göstermek için satıcılar çıplak satışa çıkarmaktan çekinmezlerdi.Sarayda çalışan bu kölelerin kaderini bazen de doğurdukları çocuğun cinsiyeti belirlerdi.Erkek çocuk sahibi olanlar has tayin edilme şansına sahipti.Yani Osmanlı'da köle ticareti bulunsa dahi kölelik kavramı bulunmazdı.Zaten bu kavram Osmanlı'ya ait bir gelenek de değildi.Yönetim kanununa göre böyle bir durumda sınıf ayrımı da düşünülemez.Batı'da yoğun olan bu durum Osmanlı Devleti'nde hürriyete kavuşturma temeline dayandırılmıştır.
Portekiz ve İspanya başta olmak üzere Avrupalılar doğu ticaret yollarının dışında doğuya ulaşmanı... more Portekiz ve İspanya başta olmak üzere Avrupalılar doğu ticaret yollarının dışında doğuya ulaşmanın başka yollarını bulmak amacıyla harekete geçmişlerdi.15.yy sonlarına doğru iki büyük olay gerçekleşmiştir; ilki Ümit Burnu’nu geçip Hindistan’a ulaşan Portekizliler, kısa süre içerisinde Arap Yarımadası’nı tehdit eder hale gelmeleridir. Kızıldeniz’e girerek kutsal bölgeleri tehdit eden Portekizlilere karşı Memlük Devleti, Osmanlı Devleti’nden yardım istemiştir. Kızıldeniz’den Osmanlı’lar sayesinde kurtulan Portekiz’ler bu kez de Doğu’daki ve Hindistan’daki devletlerden yardım istemiştir. Osmanlı Devleti’nin de Hint Okyanusu seferleri bu sayede başlamış oldu. Osmanlı Devleti seferler sonucunda Portekiz’in etkinliğini Kızıldeniz’de kırmış oldu. Portekiz kralının ölmesi sonucu İspanya Portekiz’i hakimiyeti altına almıştır. Keşif sayesinde artık Doğu ticaretinde Orta Doğu’dan geçen ticaret yollarının yerine başka ticaret yolları keşfedilmiştir. Portekizliler Ümit Burnu’nu geçtikten sonra eski ticaret yollarının eskisi zamanla azalmaya başladı, bu durum da Osmanlı’ya erişen ticari yol olan Akdeniz’in önemini yitirmesine neden olmuştur. Portekiz’in yerini alan Hollanda ve İngiltere sayesinde Doğu ticareti yön değiştirmiş, tekrar eski potansiyeline ulaşamamıştır. Akdeniz’in ticaretinin önemini kaybetmesine paralel olarak Osmanlı Devleti’nin ticari gelir seviyesinde önemli derecede düşüş görülmüştür. İkinci gelişme ise Krisrof Kolomb’un Hindistan amacıyla Amerika’yı keşfetmesidir. Amerika’nın keşfi önce Osmanlı’yı etkilememiş görünse de Amerika’dan gelen fazla gümüş piyasayı sarsmıştır. Piyasadaki gümüş fazlalığı enflasyona neden olmuştur. Avrupa’da devam eden enflasyon kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti’ne olumsuz bir şekilde yansımıştır. Osmanlı Devleti’nde de Avrupa’dan gelen gümüş bulluğu ekonomik zarara neden olmuştur. İran, Mısır ve Hindistan’dan alınan ticari mallar karşılığında Osmanlı Devleti dışarıya nakit para akıtmaktaydı. Yani Osmanlı’nın parası otomatik olarak Doğu’ya akıyordu. Akçe değer kaybetmiş, Osmanlı para politikası olumsuz etkilenmiş ve devlet hazinesinin açık vermesine sebep olmuştur. Osmanlı ekonomisi bunalıma girince devlet yöneticileri çözüm bulmaya yönelik politikalar geliştirme çalışmalarına başlamışlardır. Buna örnek olarak paranın ayarının düşürülmesi olarak bilinen “tağşiş” politikası uygulanmaya başlamıştır. Bu politikayla piyasaya değeri düşürülmüş akçe sürülmüştür; bu da memnuniyetsiz kesimin isyanına neden olmuştur. Coğrafi Keşifler sonrasında özellikle Osmanlı egemenliğindeki kadim ticaret yollarındaki ticaret ve ticaretten elde edilen gelirler üzerinde durularak, keşifler sonrasında daha uzun bir süre Osmanlı’nın dış ticaret noktasında avantajlarını sürdürebilmesine olanak sağlayacak şekilde ticaretin söz konusu kesimlerde canlandığı sonucuna varılmıştır. Keşifler sonucunda Osmanlı Devleti egemenliğindeki bölgelerde ticaret tekrar canlanmıştır. Fakat ileride ortaya atılacak olan bu yargı keşiflerden Osmanlı Devleti’nin olumsuz olarak etkilenmediğini göstermez. Coğrafi Keşifler’in Osmanlı gerileme sürecine etkisi dolaylı bir süreçtir. Bu etki temel anlamda Coğrafi Keşifler sonucunda Osmanlı’nın gerilemesini değil fakat Avrupa’nın Osmanlı Devleti karşısındaki oransal ilerlemesi olarak nitelendirilebilir. Avrupa’nın içinde bulunduğu tarih bilinci, ekonomik ve teknolojik bilinç ile yapılan sermaye birikimi, coğrafi yerleşim ve etkileşim alanının genişlemesini, ayrıca genişleme yönünde dönüşüm yaşamaları yavaş yavaş Osmanlı Devleti’nin kurumsal yapılarının çözülme sürecinin başlangıcı durumuna gelmiştir. Başlayan bu süreç içerisinde artık ilerleme yerini mevcut durumu ve egemenlik sınırını stabil tutma amacına yönelen Osmanlı Devleti’nin iç çelişki ve bozulmalarıyla da birleşerek Sanayi Devrimi’ne uzanan ve Avrupalı devletlerin ekonomik üstünlükleri ile sonuçlanan son aşamasının tarihi derinliklerinde yatan temeldir. Bu çalışmanın ikinci önemli ayağını oluşturan bu süreç Coğrafi Keşif’ler ile direkt olarak Osmanlı Devleti’nin nasıl ekonomik yönden çöktüğünü değil ama Avrupa’nın ekonomik yükselişine neden olan mantıklı ve planlı yapılandırmayı açıkça gösteren ve Osmanlı Devleti’nin geri kalmasına neden olan ivmelendirici olarak değerlendirilebilir.
KAYNAKÇA Küçükkalay, Mesud, Coğrafî Keşifler ve Ekonomiler, (2001) Gül, Muammer, Ortaçağ Avrupa Tarihi ,(İstanbul:2009) Pirenne, Henri, Ortaçağ Avrupası’nın Ekonomik ve Sosyal Tarihi(İstanbul:2005)
Öncelikle belirtilmelidir ki Osmanlı Devleti'nde düzenleyici kurum şeriat olarak bilinir. Bundan ... more Öncelikle belirtilmelidir ki Osmanlı Devleti'nde düzenleyici kurum şeriat olarak bilinir. Bundan dolayı şer'İ kanunlar ön planda tutulurdu. Şeriat kavramından bahsedecek olursak dini kuralların, yaptırımların ve birtakım düzenleyici hadislerin İslam temellerine dayandırılması esasıdır. Buradan çıkan sonuç ise tüm bu olguların " İslam Hukuku " adı altında toplanmasıdır. Fakat bu durum sadece kutsal kitapla değerlendirilmemelidir. Hz. Muhammed'in söz ve davranışlarına dayalı bir eken oluşturmuştur. Yani sınıf ayrımı olmamasının sebebi buradan anlaşılabilir. İslam Hukuku'nu ele aldığımızda " kölelik " kavramı soyut ve anlamsız kalır. Osmanlı'da bu durumun gereği olarak köleliğe ihtiyaç duymamıştır. Fakat bu kısımda şöyle bir ayrıntıya değinecek olursak kimi zaman kölelik ticareti bulunmaktaydı. Kölelerin ticaret anlamında kullanılmasının asıl sebebi kölelik kavramını yaygın olduğu-genelde Batı toprakları-kısımlarda bulunan bu anlayışın en aza indirilip, bu anlayışın çürütülmesini sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda köleleri satın alma yoluna gidilirdi. Uygulamanın amacı belirttiğimiz gibi o bölgelerdeki kölelik anlayışına son verip şer'i hukukun gereğini uygulamaktır. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman bu amaç hususunda satın aldığı köleleri devlet kurumlarında dahi görev alabilecek kanunlar yapmıştır. Fakat o günün şartlarında Batı'ya baktığımızda bu kavram biraz daha sert algılanabilirdi. Kölelere sert davranmaktan çekinilmezdi. Osmanlı'ya tekrar dönecek olursak kölelere biraz daha ılımlı yaklaşma yoluna gidilmiştir. " Ilımlı " kavramından bahsettiğimiz durum herhangi bir maruzatta köleye hiçbir durum göz ardı edilmeden yardımcı olmak ve korumak esasıydı. Yani köle gözüyle bakmayıp her ihtiyacını karşılamaktı. İstanbul'da bulunan " Köle Pazarı " bu durumu gelir kaynağı olarak kullananlar için kurulmuştur. Bu pazarların yasaklanmasına rağmen birtakım loncalar gizliden satışı sürdürmüşlerdir. Ticaret 1908 yılında çıkan bir kanunla tamamen engellenmiştir. Yine o dönemde köle alış satışı için olan alıcı-satıcı belgeleri de mevcuttu. Peki bu satın alınan köleler ne için kullanılırdı? Erkek olanlar genelde kürekçi olarak ordu için asker konumunda ya da devlet hizmetinde görev almaları için eğitime gönderilirdi. Kadınlar ise satın alım sonunda " cariye " adını alır, sarayda çalışması istenir, ayak işlerinden sorumlu tutulabilirlerdi.Bazen de satın alan kişi köleyi ailesine teslim edebilir ya da evlenebilirdi.Çocuk olanlar da ev yaşamı için terbiye edilir,satarken daha alımlı göstermek için satıcılar çıplak satışa çıkarmaktan çekinmezlerdi.Sarayda çalışan bu kölelerin kaderini bazen de doğurdukları çocuğun cinsiyeti belirlerdi.Erkek çocuk sahibi olanlar has tayin edilme şansına sahipti.Yani Osmanlı'da köle ticareti bulunsa dahi kölelik kavramı bulunmazdı.Zaten bu kavram Osmanlı'ya ait bir gelenek de değildi.Yönetim kanununa göre böyle bir durumda sınıf ayrımı da düşünülemez.Batı'da yoğun olan bu durum Osmanlı Devleti'nde hürriyete kavuşturma temeline dayandırılmıştır.
Uploads
Papers by merve topallı
İkinci gelişme ise Krisrof Kolomb’un Hindistan amacıyla Amerika’yı keşfetmesidir. Amerika’nın keşfi önce Osmanlı’yı etkilememiş görünse de Amerika’dan gelen fazla gümüş piyasayı sarsmıştır. Piyasadaki gümüş fazlalığı enflasyona neden olmuştur. Avrupa’da devam eden enflasyon kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti’ne olumsuz bir şekilde yansımıştır. Osmanlı Devleti’nde de Avrupa’dan gelen gümüş bulluğu ekonomik zarara neden olmuştur. İran, Mısır ve Hindistan’dan alınan ticari mallar karşılığında Osmanlı Devleti dışarıya nakit para akıtmaktaydı. Yani Osmanlı’nın parası otomatik olarak Doğu’ya akıyordu. Akçe değer kaybetmiş, Osmanlı para politikası olumsuz etkilenmiş ve devlet hazinesinin açık vermesine sebep olmuştur. Osmanlı ekonomisi bunalıma girince devlet yöneticileri çözüm bulmaya yönelik politikalar geliştirme çalışmalarına başlamışlardır. Buna örnek olarak paranın ayarının düşürülmesi olarak bilinen “tağşiş” politikası uygulanmaya başlamıştır. Bu politikayla piyasaya değeri düşürülmüş akçe sürülmüştür; bu da memnuniyetsiz kesimin isyanına neden olmuştur.
Coğrafi Keşifler sonrasında özellikle Osmanlı egemenliğindeki kadim ticaret yollarındaki ticaret ve ticaretten elde edilen gelirler üzerinde durularak, keşifler sonrasında daha uzun bir süre Osmanlı’nın dış ticaret noktasında avantajlarını sürdürebilmesine olanak sağlayacak şekilde ticaretin söz konusu kesimlerde canlandığı sonucuna varılmıştır. Keşifler sonucunda Osmanlı Devleti egemenliğindeki bölgelerde ticaret tekrar canlanmıştır. Fakat ileride ortaya atılacak olan bu yargı keşiflerden Osmanlı Devleti’nin olumsuz olarak etkilenmediğini göstermez. Coğrafi Keşifler’in Osmanlı gerileme sürecine etkisi dolaylı bir süreçtir. Bu etki temel anlamda Coğrafi Keşifler sonucunda Osmanlı’nın gerilemesini değil fakat Avrupa’nın Osmanlı Devleti karşısındaki oransal ilerlemesi olarak nitelendirilebilir. Avrupa’nın içinde bulunduğu tarih bilinci, ekonomik ve teknolojik bilinç ile yapılan sermaye birikimi, coğrafi yerleşim ve etkileşim alanının genişlemesini, ayrıca genişleme yönünde dönüşüm yaşamaları yavaş yavaş Osmanlı Devleti’nin kurumsal yapılarının çözülme sürecinin başlangıcı durumuna gelmiştir. Başlayan bu süreç içerisinde artık ilerleme yerini mevcut durumu ve egemenlik sınırını stabil tutma amacına yönelen Osmanlı Devleti’nin iç çelişki ve bozulmalarıyla da birleşerek Sanayi Devrimi’ne uzanan ve Avrupalı devletlerin ekonomik üstünlükleri ile sonuçlanan son aşamasının tarihi derinliklerinde yatan temeldir. Bu çalışmanın ikinci önemli ayağını oluşturan bu süreç Coğrafi Keşif’ler ile direkt olarak Osmanlı Devleti’nin nasıl ekonomik yönden çöktüğünü değil ama Avrupa’nın ekonomik yükselişine neden olan mantıklı ve planlı yapılandırmayı açıkça gösteren ve Osmanlı Devleti’nin geri kalmasına neden olan ivmelendirici olarak değerlendirilebilir.
KAYNAKÇA
Küçükkalay, Mesud, Coğrafî Keşifler ve Ekonomiler, (2001)
Gül, Muammer, Ortaçağ Avrupa Tarihi ,(İstanbul:2009)
Pirenne, Henri, Ortaçağ Avrupası’nın Ekonomik ve Sosyal Tarihi(İstanbul:2005)
İkinci gelişme ise Krisrof Kolomb’un Hindistan amacıyla Amerika’yı keşfetmesidir. Amerika’nın keşfi önce Osmanlı’yı etkilememiş görünse de Amerika’dan gelen fazla gümüş piyasayı sarsmıştır. Piyasadaki gümüş fazlalığı enflasyona neden olmuştur. Avrupa’da devam eden enflasyon kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti’ne olumsuz bir şekilde yansımıştır. Osmanlı Devleti’nde de Avrupa’dan gelen gümüş bulluğu ekonomik zarara neden olmuştur. İran, Mısır ve Hindistan’dan alınan ticari mallar karşılığında Osmanlı Devleti dışarıya nakit para akıtmaktaydı. Yani Osmanlı’nın parası otomatik olarak Doğu’ya akıyordu. Akçe değer kaybetmiş, Osmanlı para politikası olumsuz etkilenmiş ve devlet hazinesinin açık vermesine sebep olmuştur. Osmanlı ekonomisi bunalıma girince devlet yöneticileri çözüm bulmaya yönelik politikalar geliştirme çalışmalarına başlamışlardır. Buna örnek olarak paranın ayarının düşürülmesi olarak bilinen “tağşiş” politikası uygulanmaya başlamıştır. Bu politikayla piyasaya değeri düşürülmüş akçe sürülmüştür; bu da memnuniyetsiz kesimin isyanına neden olmuştur.
Coğrafi Keşifler sonrasında özellikle Osmanlı egemenliğindeki kadim ticaret yollarındaki ticaret ve ticaretten elde edilen gelirler üzerinde durularak, keşifler sonrasında daha uzun bir süre Osmanlı’nın dış ticaret noktasında avantajlarını sürdürebilmesine olanak sağlayacak şekilde ticaretin söz konusu kesimlerde canlandığı sonucuna varılmıştır. Keşifler sonucunda Osmanlı Devleti egemenliğindeki bölgelerde ticaret tekrar canlanmıştır. Fakat ileride ortaya atılacak olan bu yargı keşiflerden Osmanlı Devleti’nin olumsuz olarak etkilenmediğini göstermez. Coğrafi Keşifler’in Osmanlı gerileme sürecine etkisi dolaylı bir süreçtir. Bu etki temel anlamda Coğrafi Keşifler sonucunda Osmanlı’nın gerilemesini değil fakat Avrupa’nın Osmanlı Devleti karşısındaki oransal ilerlemesi olarak nitelendirilebilir. Avrupa’nın içinde bulunduğu tarih bilinci, ekonomik ve teknolojik bilinç ile yapılan sermaye birikimi, coğrafi yerleşim ve etkileşim alanının genişlemesini, ayrıca genişleme yönünde dönüşüm yaşamaları yavaş yavaş Osmanlı Devleti’nin kurumsal yapılarının çözülme sürecinin başlangıcı durumuna gelmiştir. Başlayan bu süreç içerisinde artık ilerleme yerini mevcut durumu ve egemenlik sınırını stabil tutma amacına yönelen Osmanlı Devleti’nin iç çelişki ve bozulmalarıyla da birleşerek Sanayi Devrimi’ne uzanan ve Avrupalı devletlerin ekonomik üstünlükleri ile sonuçlanan son aşamasının tarihi derinliklerinde yatan temeldir. Bu çalışmanın ikinci önemli ayağını oluşturan bu süreç Coğrafi Keşif’ler ile direkt olarak Osmanlı Devleti’nin nasıl ekonomik yönden çöktüğünü değil ama Avrupa’nın ekonomik yükselişine neden olan mantıklı ve planlı yapılandırmayı açıkça gösteren ve Osmanlı Devleti’nin geri kalmasına neden olan ivmelendirici olarak değerlendirilebilir.
KAYNAKÇA
Küçükkalay, Mesud, Coğrafî Keşifler ve Ekonomiler, (2001)
Gül, Muammer, Ortaçağ Avrupa Tarihi ,(İstanbul:2009)
Pirenne, Henri, Ortaçağ Avrupası’nın Ekonomik ve Sosyal Tarihi(İstanbul:2005)