Papers by Ceren Selmanpakoğlu
The aim of this study is to explore the formation of Alevi syncretism by examining historical fac... more The aim of this study is to explore the formation of Alevi syncretism by examining historical facts and religious interactions. By understanding how Alevis adapted various cultural, religious and social phenomena, and how they have reflected these phenomena on their practices and social representation, almost ten-century-old heterodox Alevi syncretism’s nature will be comprehended. Since the Cem Ceremony signifies the reflection and representation of all influential features’ unification, it has a significant role in Alevi understanding. The concept of syncretism, which indicates Alevis’ opposition to the concepts like ‘true faith’ and ‘absolute Truth’ of orthodoxy, reveals itself throughout the study. Like in the notion of birlik (oneness) of God-human-universe, with its inextricable components Alevism represents the ‘unity’ of all religious and political features that contributed to its formation.
----------------------------
Bu çalışmanın amacı tarihi olayları ve dini etkileşimleri inceleyerek Alevi senkretizminin yapılanışını araştırmaktır. Alevilerin farklı kültürel, dini ve sosyal olguları nasıl kendilerine uyarladıklarını ve bu olguları pratiklerine ve sosyal temsiliyetlerine nasıl yansıttıklarını anlayarak, neredeyse on yüzyıllık Alevi senkretizminin doğası kavranabilecektir. Tüm etkileşim öğelerinin birleşimini yansıtması ve temsil etmesi nedeniyle Cem Töreni’nin Alevi anlayışında önemli bir rolü vardır. Alevilerin ortadoksinin ‘gerçek inanç’ ve ‘mutlak Gerçek’ gibi kavramlarına karşıtlığını belirten senkretizm kavramı tüm çalışma boyunca kendini açığa vurmaktadır. Tanrı-insan-evren birliği görüşünde olduğu gibi, ayrılamaz bileşenleriyle Alevilik, oluşumuna katkıda bulunan tüm dini ve siyasi özelliklerin ‘bütünlüğünü’ temsil eder.
Ajansal Sanat: Hiçliğin Özgürlüğü, 2013
Bu çalışmanın amacı; insanın, ona her şey olabilme imkânı verdiğinden dolayı onu içdaralmasına dü... more Bu çalışmanın amacı; insanın, ona her şey olabilme imkânı verdiğinden dolayı onu içdaralmasına düşüren özgürlüğünden kaçmak için, hiçlik yerine, varolanlara tutarlılık veren bir semptomu ve öznelik yanılsamasını seçtiğini ajansal sanat aracılığıyla bir yapma içinde göstermektir. Özgürlüğümüzü sahiplenerek, seçimlerimizin sorumluluğunu üstümüze alarak yaşamanın mümkün olduğunun bir önermesini sunmaktır. Ajansallık; bu yanılsamaya radikal kayıtsızlık noktasından bakması sayesinde içine girip onu dağıtarak özgürlüğü keşfettirme edimidir. `Özneliğini bir yanlış-tanıma ve fantaziler üzerinden kuran insanın; doğduğunda hazır bulduğu `toplumsal gerçeklik düzeni, tutarlı bir bütünlük olarak varolmadığından, hiçlik yerine bu varolanlara tutarlılık vermesi için bir semptomu yürürlüğe sokuşu Lacan ve Žižek incelenerek bu semptom, bir özgürlükten kaçış projesi olarak yeniden yapılandırılır. İnsanın `özneliğini kurduğu toplumsal düzenin; ön-varsayımlar, iktidar ilişkileri, yönetim teknikleri gibi araçlarla nasıl yürütüldüğü Foucault ile incelenerek insanı `oldurulmuş? bir özne yapan bu işlemler zinciri ve bu `oldurulmuşluğundan kopuş imkânı, yani özgürlüğü, Sartre ile gösterilir. Bu analizler sanat alanına nasıl ajansal bir girişimde bulunulacağının altyapısını sağlar. Sanat kurumunun, kurulumundan itibaren bu `gerçekliği? estetize edişi ve günümüzde bu `gerçekliğin ikizini üretecek kadar onu onaylayıp hükümsüz hale gelişi Baudrillard ile gösterilir. Böylece yeni bir önerme olarak ajansal sanat ile insanın sorumluluğunu nasıl transfer ederek sürekli şimdi ve burada olan özgürlüğünden kaçtığı gösterilir. Bunun için; anlamın keyfî ve irrasyonel yapısı işlenerek dilin hiyerarşisi terk edilir ve yine hiyerarşileri üreten ve sürdüren iktidar arzusu, `gerçeklikle bütünsel bir uzlaşmazlık içinde askıya alınır. İzleyicinin bakışının ön-varsayımları, sanatçı ile izleyici arasında kurulmuş hiyerarşik atıfları yıkılıp yerine, zaten yürürlükte olan eşitlik ilkesi getirilir. Sürekli şimdi ve burada olan hiçliğe özgürlüğe- zaten herkes sahip olduğundan ajansal sanat sadece buna coşku ile sahip çıkmaya davet eder. Ajansal sanat; izleyicinin, ön-referanslarının dayanaklarını bırakarak, bir referansa, temsile dayandırılmamış hiçliğin eksiksiz boşluğundaki özgürlüğünü semptomuna tercih etme seçiminde bulunmasını önerir.
------------------------------
The aim of this study is to reveal through the mediation of agent art's doing that the person chooses an illusion of being a subject and a symptom that provides consistency to what already exists instead of nothingness in order to escape their freedom that makes them feel anguish as it provides the possibility of being everything. This proposal is the statement of the possibility of living by embracing our freedom and taking responsibility for our choices. Due to taking the radical indifference point of view towards the illusion, the agency is the performance of making one discover freedom by dissolving the illusion. Human, who constructs their being a `subject through misrecognition and fantasies, finds the order of `social reality ready when born. Since this order does not exist as consistent integrity, in order to give the consistency of the existence, instead of nothingness, humans' constituting a symptom will be analyzed through Lacan and Žižek, which will be reconfigured as the project of escaping from freedom. While analyzing how social order, where human constructs it's becoming a `subject, is conducted by means of presuppositions, power relations, techniques of government through Foucault; these sequence of operations making human a `being constructed subject and its possibility of disengaging from this `being constructed, in other words, its freedom will be manifested by Sartre. These analyses will establish the foundation of how the agency will enter the turf of art. How the institution of art has aestheticized `reality since its beginning, and today its becoming null with its confirmation reaching the point of producing its twin will be manifested by Baudrillard. Consequently, as a new proposal, by transferring its responsibility how human tries to escape their freedom that is here and now will be shown with agent art. By examining the irrational and arbitrary structure of `meaning the hierarchy of language will be abandoned and also within an integral irreconcilableness with `reality, the desire for power that produces and maintains the hierarchies will be suspended. The presuppositions of the spectator's gaze and the hierarchic attributions established between the artist and spectator will be abolished and replaced with the equality principle that is already in effect. Since everyone already possesses nothingness freedom- that is always here and now, agent art merely proposes to embrace it with joy. Agent art proposes the spectators to acquit the foundations of their pre-references, thus, instead of their symptom; choose their freedom in complete emptiness of nothingness that is not based upon representation.
Disiplinlerarası Estetik Tartışmalar, 2021
Contemporary art may not be formulated as one thing, however, instead of generating new propositi... more Contemporary art may not be formulated as one thing, however, instead of generating new propositions, its reproduction and aestheticization of social reality and identities can be spotted. Conversely, aspiring for positive change, the aim of this paper is to propose an alternative way of existence and conception of social reality through the approach of agent art. Sartre explains that even if we try to refuse to take the responsibility of our choices "we are condemned to be free." However, since our freedom designates our responsibility in our choices, we resist accepting being free and the changeability of our identities and social reality, even though we know that they are our constructions. With this notion, agent art aims to reveal and depict viewers' resistance to change and to their freedom. Since viewers know that the social reality and identities are their constructions and they are the ones responsible of pursuing them, agent art abolishes the hierarchic patronising position of the artist over the viewer in the sense that artist presents something that is not known. This statement indicates the equality between the artist and the viewer in knowing. Consequently, equality, rather than an object of desire that will come in the future, hence, will never come, is comprehended as here and now, just as freedom is. Accordingly, agent art abolishes the constructed hierarchic dualities between the artist and the viewer, such as educator-learner, demonstrator-spectator, talented-untalented and so on. This comprehension arises the capacity to change, thus, the future becomes now.
Devrim kelimesi, ‘köklü ve temelli bir değişme’ anlamına ek olarak, ‘dönüş’ ‘dönmek’, yani bir şe... more Devrim kelimesi, ‘köklü ve temelli bir değişme’ anlamına ek olarak, ‘dönüş’ ‘dönmek’, yani bir şey etrafında dairesel hareket tanımını da taşımaktadır. Tanımlama ‘köklü ve temelli’ bir değişim olduğuna göre, bu değişim, toplumsal gerçekliğin bir bütün olarak değiştirilmesi anlamında olmalıdır. Fakat tamamen değil de, onun içinde hareket ederek bir değişim isteniyorsa, bu temelden bir değişim istenmediğini işaret etmektedir. Bunun nedeni, insanların, bu gerçekliğin bakışı ve öteki üzerinden kurguladıkları fantazi kimliklerinden vazgeçmek istemeyerek ezen-ezilen, suçlu-kurban, isyancı-hükmeden gibi roller içinde kendilerini sabitlemeleridir. Bu nedenle, Sartre’ın, bir şeyi istememizi sağlayan şeyin özgürlüğümüz olduğunu ve özgür olmaya mahkûm olduğumuzu açıklaması bu çalışmanın temelini oluşturur. Bu rollerden, fantazi kimliğimizden vazgeçme özgürlüğümüz olduğu halde özgürlüğümüzü reddetmeye çalışıyorsak, bu tamamen ve temelden bir değişim istemediğimiz anlamına gelir. Bu nedenle, insan, sürekli aynı kaçış stratejisi etrafında dönmektedir; devrimlerle kendini özgür kılma arzusu ile birlikte, bununla çelişkili olarak, özgürlüğünü reddetmek için toplumsal gerçekliğin mevcut halini yürürlükte tutar. Güncel sanat örnekleri de bu rolleri ve yapıyı yeniden ürettiğinde; yeni bir gerçeklik önerisi getirerek tamamen ve temelden bir değişim gerçekleştirmeyi değil, aynı işlemi yürürlükte tutmayı istedikleri anlaşılır. Baudrillard'ın ortaya koyduğu gibi, bugün sanat, gerçekliğin ikizini üretme noktasına gelecek kadar gerçekliği onaylayarak kendini geçersiz kılmaktadır. Sanat izleyicisi de sanatın bu işleminden tatmin olarak bu yürütmenin yürütücüsü rolü taşımaktadır. Tüm bunlar ışığında, bu çalışmanın sonunda öne sürülen ajansal sanat önermesi; öznenin/izleyicinin sorumluluğu, baskı kuranın fantazi kimliğine transfer etmesini sağlayan kendi fantazi kimliğinden vazgeçmek ve dolayısıyla değişimi istememesinin nedeninin aslında kendi özgürlüğüne direnişi olduğunu sunar.
Bu çalışmada, öznenin, ‘ben’ kurgusunu, gözlendiği yerle özdeşleşerek kuruyor olmasının ve bu özn... more Bu çalışmada, öznenin, ‘ben’ kurgusunu, gözlendiği yerle özdeşleşerek kuruyor olmasının ve bu özne yapısının aslında bir imkânsızlık üzerine kurulu olduğunun temsilî sanatsal örnekler üzerinden analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, öncelikle, ‘ben’in kurulumunun psikanalitik olarak nasıl gerçekleştiği incelenecek, daha sonra temsilî sanatsal örnekler üzerinden bu olgunun yansıması değerlendirilecektir.
‘Ben’in bir imkânsızlık üzerine kurulmuş olmasını, ‘ben’in bu kurgusal imgesinin çözümlenmesiyle mümkün kılınan kimliğin ölümünü ve öznenin kurucu unsur oluşunu István Orosz’un çizimlerinde; ‘ben’in ‘ben olmayan’la ilişkili olarak bir fantezi kurgusu olduğunu ve parçalanmış yapısını Barbara Kruger’ın kolajında; bu fantezi kimliğin yerine yeni bir fantezi kurgulanması girişiminde nasıl yine öznenin kendini gözlendiği yer üzerinden, yani toplumsal gerçekliğin bakışı üzerinden kurguladığını da Orlan’ın çalışmalarında okumak mümkün olduğundan bu çalışmalar temsilî olarak seçilip incelenecektir. Böylece bu inşa sürecinin nasıl sanatsal olarak aktarıldığının sanat eseri inceleme ve analizi bağlamında örneklemesi yapılacaktır.
İnsanın inşa ettiği toplumsal gerçeklik içinde kurguladığı sanat kurumunun güncel örnekleri; ‘gün... more İnsanın inşa ettiği toplumsal gerçeklik içinde kurguladığı sanat kurumunun güncel örnekleri; ‘gündelikçi’, ‘envanterci’ (ya da ‘etnografik’) ve bunlara son yıllarda eklenen ‘bilim’sel’ tavır ile bu gerçekliği yeniden üretmektedir. Bunu örneklendirmek için son üç İstanbul Bienali’nde yer alan ve bunlara paralel etkinlik olarak gerçekleşen sergilerdeki bazı eserler seçilmiştir. İncelendiğinde görülür ki, güncel sanat, yeni bir önerme ortaya koyup mevcut gerçekliği değiştirmek yerine, gerçekliği daha da şiddetli biçimde onaylamaktadır. Sanatın, sürekli şikâyet edilen gerçekliğe alternatif bir önerme ortaya koyabilmesi için gerçekliğin değiştirilemezliği mazeretine sığınmaktan vazgeçip, özgür oluşu sahiplenmesi ve seçimlerinin sorumluluğunu üstüne alması gerekmektedir. Ama sanat, bu içdaralması yerine, mevcudu yeniden üretme mekanizmasının rahatlığına sığınmaktadır.
Tutarlı bir bütünlüğe sahip olmadığı halde işlevsel olduğuna kendimizi inandırmak için gerekçeler... more Tutarlı bir bütünlüğe sahip olmadığı halde işlevsel olduğuna kendimizi inandırmak için gerekçeler bulduğumuz ‘toplumsal gerçeklik’, sanki’ler ve atıflar üzerinden kurgulanmıştır. Gerekli görüldüğüne daha baştan inanıldığı için toplumsal gerçekliğin Yasa’sının ardında bir doğruluk, bir anlam olduğu varsayılır. Halbuki, toplumsal gerçeklik, tutarlı, rasyonel bir bütünlük olabilme imkânsızlığı üzerine kurgulanmıştır. Bunu göz ardı etmemize hizmet etmesi için inanılmış bir fikirler dizisi olan ideoloji, mistifikasyonu ile bizi yönlendirir. İdeolojinin işlevi, toplumsal gerçekliğin imkânsız bir girişim olması travmasından bize kaçış stratejisi sunmaktır. Böylece gerçekliğin anlamsız, irrasyonel oluşu göz ardı edilir. Bu nedenle mesele ideolojiler değil, gerçeklik ideolojisidir.
Aynı şekilde ideolojik kimlik de kimliğinin imkânsızlığını, kimliğindeki boşluğu maskelemek için fetişleştirilmiş bir düşman figürü üzerinden yürür. Halbuki kendi üzerinde iktidar kurabilen öznede potansiyel bir reddetme, yani özgür olma koşulu vardır. O halde, bu gerçeklikten bağlarını koparabilir ve onu değiştirebilir.
Sanat da, ideolojileri oluşturan hiyerarşik ikilikleri yeniden üreterek gerçeklik ideolojisini olumlar. Burada incelenen güncel sanatın temsilî örnekleri her ne kadar kendi ideolojik bakışları üzerinden kendi kimliklerini meşrulaştırma niyetinde olsalar da aslında kimliğin imkânsızlığının boşluğunu doldurmak için kurgulanan hiyerarşik ikiliklerin birer fantezi, kurgu olduğunu ele verir. Dahası gerçeklik ideolojisinin aslında yokluktan –hiçlikten- kaçış stratejisi kapsamında kurgulandığını farkında olmadan itiraf eder. Bu nedenle sanatın takip ettiği gerçeklik ideolojisi aslında yoktur.
Toplumsal kimlik, insanın bilinçli seçimleriyle kendini inşa edebileceği her şey yerine, ona bir ... more Toplumsal kimlik, insanın bilinçli seçimleriyle kendini inşa edebileceği her şey yerine, ona bir şey olmayı seçtiren, yani kişiyi o bir şey içine kapatan bir inşa aracıdır. Sanki mutlak, değiştirilemezmiş gibi kabul edilen ve kişiyi tanımlayıp bunun üzerinden de o olmaya zorlayan bir sistem inşasıdır. Sanat da, bu kimliklerin estetize edilerek meşrulaştırılması görevini edinen toplumsal gerçekliğin içindeki kurumlardandır. Sanat, toplumsal gerçekliğin içinde kurgulanan kimlik olgusunu estetize ederek, hem toplumsal gerçekliğin hem de kimliklerin, Baudrillard’ın ifadesiyle, ikizini yaratır. Bunun tersine ajansal sanat ise, kimliğin zaten kurmaca oluşunu, dolayısıyla değiştirilebilir oluşunu işler. Bunu, izleyicinin –öznenin-, kimliğini değiştirebilme potansiyeline direniyor olmasının nedeninin, seçimlerinin sorumluluğunu almaya, yani özgürlüğünü kabullenmeye direnmesi olduğunu ve bu nedenle kimliğinin değiştirilemezliğine sığındığını deşifre ederek yapar.
Bu doğrultuda, bu yazı, ‘kimlik’ olgusunun toplumsal gerçeklik içinde kurulan bir insan inşası olduğunu analiz eden ve Sartre’ın özgürlük kavramsallaştırması ile izleyicinin değişime, yani özgürlüğe direnişini deşifre eden ajansal sanatın bir uygulamasıdır.
The term ‘revolution’, in addition to ‘complete change’, has the connotation of ‘revolving’, mean... more The term ‘revolution’, in addition to ‘complete change’, has the connotation of ‘revolving’, meaning a circular movement around something. Even though change is desired or demanded, since revolution comprises a circular movement, ‘change’ can only revolve around the concepts of ‘order’ or ‘social reality’. Unless change is wanted in terms of abolishing the order of designations, predications of social reality as a whole, any sort of revolution within the system of politics of reality cannot be considered as change from the standpoint of this chapter. Humans keep revolving around the same escape strategy; we desire to let ourselves be free but paradoxically we keep reproducing the institutions –ideology, moral, religion, law etc.- of the social reality in order to disavow our own freedom. Still, as Sartre states, people are condemned to be free; they cannot elude their freedom. Art too resides in this system. Therefore art still swings within the presumed notions and dualities constructed as a means to regenerate social reality. As Baudrillard points out, contemporary art reproduces existing or occurring phenomena, which means that it only tells us what we already know. It facilitates the spectator to reproduce, repeat, masturbate on what they think. Thus, there is no point in relying on art. However, by settling accounts with ‘reality’s’ being fictionalized as an escape strategy from freedom, I suggest a constant operation of giving back the responsibility of humans to themselves through what I call ‘agent art’. Agent art deciphers the resistance of the spectators to their own freedom. Being dominated enables the assumption of eluding one’s own freedom by transferring the responsibility to the dominator. However, the actual resistance is not to the dominator, oppressor, dictator etc.; it is to one’s own freedom. Consequently, this chapter discusses how agent art deciphers this operation of the spectator.
Uploads
Papers by Ceren Selmanpakoğlu
----------------------------
Bu çalışmanın amacı tarihi olayları ve dini etkileşimleri inceleyerek Alevi senkretizminin yapılanışını araştırmaktır. Alevilerin farklı kültürel, dini ve sosyal olguları nasıl kendilerine uyarladıklarını ve bu olguları pratiklerine ve sosyal temsiliyetlerine nasıl yansıttıklarını anlayarak, neredeyse on yüzyıllık Alevi senkretizminin doğası kavranabilecektir. Tüm etkileşim öğelerinin birleşimini yansıtması ve temsil etmesi nedeniyle Cem Töreni’nin Alevi anlayışında önemli bir rolü vardır. Alevilerin ortadoksinin ‘gerçek inanç’ ve ‘mutlak Gerçek’ gibi kavramlarına karşıtlığını belirten senkretizm kavramı tüm çalışma boyunca kendini açığa vurmaktadır. Tanrı-insan-evren birliği görüşünde olduğu gibi, ayrılamaz bileşenleriyle Alevilik, oluşumuna katkıda bulunan tüm dini ve siyasi özelliklerin ‘bütünlüğünü’ temsil eder.
------------------------------
The aim of this study is to reveal through the mediation of agent art's doing that the person chooses an illusion of being a subject and a symptom that provides consistency to what already exists instead of nothingness in order to escape their freedom that makes them feel anguish as it provides the possibility of being everything. This proposal is the statement of the possibility of living by embracing our freedom and taking responsibility for our choices. Due to taking the radical indifference point of view towards the illusion, the agency is the performance of making one discover freedom by dissolving the illusion. Human, who constructs their being a `subject through misrecognition and fantasies, finds the order of `social reality ready when born. Since this order does not exist as consistent integrity, in order to give the consistency of the existence, instead of nothingness, humans' constituting a symptom will be analyzed through Lacan and Žižek, which will be reconfigured as the project of escaping from freedom. While analyzing how social order, where human constructs it's becoming a `subject, is conducted by means of presuppositions, power relations, techniques of government through Foucault; these sequence of operations making human a `being constructed subject and its possibility of disengaging from this `being constructed, in other words, its freedom will be manifested by Sartre. These analyses will establish the foundation of how the agency will enter the turf of art. How the institution of art has aestheticized `reality since its beginning, and today its becoming null with its confirmation reaching the point of producing its twin will be manifested by Baudrillard. Consequently, as a new proposal, by transferring its responsibility how human tries to escape their freedom that is here and now will be shown with agent art. By examining the irrational and arbitrary structure of `meaning the hierarchy of language will be abandoned and also within an integral irreconcilableness with `reality, the desire for power that produces and maintains the hierarchies will be suspended. The presuppositions of the spectator's gaze and the hierarchic attributions established between the artist and spectator will be abolished and replaced with the equality principle that is already in effect. Since everyone already possesses nothingness freedom- that is always here and now, agent art merely proposes to embrace it with joy. Agent art proposes the spectators to acquit the foundations of their pre-references, thus, instead of their symptom; choose their freedom in complete emptiness of nothingness that is not based upon representation.
‘Ben’in bir imkânsızlık üzerine kurulmuş olmasını, ‘ben’in bu kurgusal imgesinin çözümlenmesiyle mümkün kılınan kimliğin ölümünü ve öznenin kurucu unsur oluşunu István Orosz’un çizimlerinde; ‘ben’in ‘ben olmayan’la ilişkili olarak bir fantezi kurgusu olduğunu ve parçalanmış yapısını Barbara Kruger’ın kolajında; bu fantezi kimliğin yerine yeni bir fantezi kurgulanması girişiminde nasıl yine öznenin kendini gözlendiği yer üzerinden, yani toplumsal gerçekliğin bakışı üzerinden kurguladığını da Orlan’ın çalışmalarında okumak mümkün olduğundan bu çalışmalar temsilî olarak seçilip incelenecektir. Böylece bu inşa sürecinin nasıl sanatsal olarak aktarıldığının sanat eseri inceleme ve analizi bağlamında örneklemesi yapılacaktır.
Aynı şekilde ideolojik kimlik de kimliğinin imkânsızlığını, kimliğindeki boşluğu maskelemek için fetişleştirilmiş bir düşman figürü üzerinden yürür. Halbuki kendi üzerinde iktidar kurabilen öznede potansiyel bir reddetme, yani özgür olma koşulu vardır. O halde, bu gerçeklikten bağlarını koparabilir ve onu değiştirebilir.
Sanat da, ideolojileri oluşturan hiyerarşik ikilikleri yeniden üreterek gerçeklik ideolojisini olumlar. Burada incelenen güncel sanatın temsilî örnekleri her ne kadar kendi ideolojik bakışları üzerinden kendi kimliklerini meşrulaştırma niyetinde olsalar da aslında kimliğin imkânsızlığının boşluğunu doldurmak için kurgulanan hiyerarşik ikiliklerin birer fantezi, kurgu olduğunu ele verir. Dahası gerçeklik ideolojisinin aslında yokluktan –hiçlikten- kaçış stratejisi kapsamında kurgulandığını farkında olmadan itiraf eder. Bu nedenle sanatın takip ettiği gerçeklik ideolojisi aslında yoktur.
Bu doğrultuda, bu yazı, ‘kimlik’ olgusunun toplumsal gerçeklik içinde kurulan bir insan inşası olduğunu analiz eden ve Sartre’ın özgürlük kavramsallaştırması ile izleyicinin değişime, yani özgürlüğe direnişini deşifre eden ajansal sanatın bir uygulamasıdır.
----------------------------
Bu çalışmanın amacı tarihi olayları ve dini etkileşimleri inceleyerek Alevi senkretizminin yapılanışını araştırmaktır. Alevilerin farklı kültürel, dini ve sosyal olguları nasıl kendilerine uyarladıklarını ve bu olguları pratiklerine ve sosyal temsiliyetlerine nasıl yansıttıklarını anlayarak, neredeyse on yüzyıllık Alevi senkretizminin doğası kavranabilecektir. Tüm etkileşim öğelerinin birleşimini yansıtması ve temsil etmesi nedeniyle Cem Töreni’nin Alevi anlayışında önemli bir rolü vardır. Alevilerin ortadoksinin ‘gerçek inanç’ ve ‘mutlak Gerçek’ gibi kavramlarına karşıtlığını belirten senkretizm kavramı tüm çalışma boyunca kendini açığa vurmaktadır. Tanrı-insan-evren birliği görüşünde olduğu gibi, ayrılamaz bileşenleriyle Alevilik, oluşumuna katkıda bulunan tüm dini ve siyasi özelliklerin ‘bütünlüğünü’ temsil eder.
------------------------------
The aim of this study is to reveal through the mediation of agent art's doing that the person chooses an illusion of being a subject and a symptom that provides consistency to what already exists instead of nothingness in order to escape their freedom that makes them feel anguish as it provides the possibility of being everything. This proposal is the statement of the possibility of living by embracing our freedom and taking responsibility for our choices. Due to taking the radical indifference point of view towards the illusion, the agency is the performance of making one discover freedom by dissolving the illusion. Human, who constructs their being a `subject through misrecognition and fantasies, finds the order of `social reality ready when born. Since this order does not exist as consistent integrity, in order to give the consistency of the existence, instead of nothingness, humans' constituting a symptom will be analyzed through Lacan and Žižek, which will be reconfigured as the project of escaping from freedom. While analyzing how social order, where human constructs it's becoming a `subject, is conducted by means of presuppositions, power relations, techniques of government through Foucault; these sequence of operations making human a `being constructed subject and its possibility of disengaging from this `being constructed, in other words, its freedom will be manifested by Sartre. These analyses will establish the foundation of how the agency will enter the turf of art. How the institution of art has aestheticized `reality since its beginning, and today its becoming null with its confirmation reaching the point of producing its twin will be manifested by Baudrillard. Consequently, as a new proposal, by transferring its responsibility how human tries to escape their freedom that is here and now will be shown with agent art. By examining the irrational and arbitrary structure of `meaning the hierarchy of language will be abandoned and also within an integral irreconcilableness with `reality, the desire for power that produces and maintains the hierarchies will be suspended. The presuppositions of the spectator's gaze and the hierarchic attributions established between the artist and spectator will be abolished and replaced with the equality principle that is already in effect. Since everyone already possesses nothingness freedom- that is always here and now, agent art merely proposes to embrace it with joy. Agent art proposes the spectators to acquit the foundations of their pre-references, thus, instead of their symptom; choose their freedom in complete emptiness of nothingness that is not based upon representation.
‘Ben’in bir imkânsızlık üzerine kurulmuş olmasını, ‘ben’in bu kurgusal imgesinin çözümlenmesiyle mümkün kılınan kimliğin ölümünü ve öznenin kurucu unsur oluşunu István Orosz’un çizimlerinde; ‘ben’in ‘ben olmayan’la ilişkili olarak bir fantezi kurgusu olduğunu ve parçalanmış yapısını Barbara Kruger’ın kolajında; bu fantezi kimliğin yerine yeni bir fantezi kurgulanması girişiminde nasıl yine öznenin kendini gözlendiği yer üzerinden, yani toplumsal gerçekliğin bakışı üzerinden kurguladığını da Orlan’ın çalışmalarında okumak mümkün olduğundan bu çalışmalar temsilî olarak seçilip incelenecektir. Böylece bu inşa sürecinin nasıl sanatsal olarak aktarıldığının sanat eseri inceleme ve analizi bağlamında örneklemesi yapılacaktır.
Aynı şekilde ideolojik kimlik de kimliğinin imkânsızlığını, kimliğindeki boşluğu maskelemek için fetişleştirilmiş bir düşman figürü üzerinden yürür. Halbuki kendi üzerinde iktidar kurabilen öznede potansiyel bir reddetme, yani özgür olma koşulu vardır. O halde, bu gerçeklikten bağlarını koparabilir ve onu değiştirebilir.
Sanat da, ideolojileri oluşturan hiyerarşik ikilikleri yeniden üreterek gerçeklik ideolojisini olumlar. Burada incelenen güncel sanatın temsilî örnekleri her ne kadar kendi ideolojik bakışları üzerinden kendi kimliklerini meşrulaştırma niyetinde olsalar da aslında kimliğin imkânsızlığının boşluğunu doldurmak için kurgulanan hiyerarşik ikiliklerin birer fantezi, kurgu olduğunu ele verir. Dahası gerçeklik ideolojisinin aslında yokluktan –hiçlikten- kaçış stratejisi kapsamında kurgulandığını farkında olmadan itiraf eder. Bu nedenle sanatın takip ettiği gerçeklik ideolojisi aslında yoktur.
Bu doğrultuda, bu yazı, ‘kimlik’ olgusunun toplumsal gerçeklik içinde kurulan bir insan inşası olduğunu analiz eden ve Sartre’ın özgürlük kavramsallaştırması ile izleyicinin değişime, yani özgürlüğe direnişini deşifre eden ajansal sanatın bir uygulamasıdır.