Papers by Ilknur AYDOĞDU KARAASLAN
Günümüzde pandeminin ortaya çıkması ve dijital teknolojilerin sıklıkla kullanılması ile sosyal me... more Günümüzde pandeminin ortaya çıkması ve dijital teknolojilerin sıklıkla kullanılması ile sosyal medya kullanımı arttığından kişisel veriler de büyük veri içinde yer almaktadır. Dolayısıyla kişisel verilerin paylaşımı, saklanması, güvenliği vb. konuların araştırılması da kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu bağlamda dijital veri güvenliği kapsamında bireylerin kimlik bilgilerinin korunması, paylaşımlarının sınırlandırılması, yetkisiz erişimlerin engellenmesi, kişisel ya da ait oldukları kurumlara ilişkin verilerin güvenliği önem arz etmektedir. Bu çalışmada sosyal medya kullanıcılarının dijital veri güvenliğine yönelik güven düzeyleri saptanarak, "dijital kimlik" olgusu çerçevesinde tartışılıp dijital veri güvenliğine ilişkin farkındalık düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, Türkiye'de yaşayan ve internet erişimi olan sosyal medya kullanıcıları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bağımsız değişkenleri, yaş, cinsiyet, eğitim durumu iken bağımlı değişkeni, katılımcıların sosyal medyadaki kişisel veri gizliliğine ilişkin bilgileri ve farkındalıklarıdır. Çalışmada nicel araştırma yöntemi kullanılmış olup, veriler, Türkiye'de yaşayan ve internet erişimi olan kişiler tarafından "Google Forms" aracılığı ile online anket tekniği kullanılarak toplanmıştır. Toplanan veriler IBM SPSS Statistic 25 programına aktarılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların yaş, cinsiyet ve eğitimleri ile kişisel verilerin korunması farkındalığı arasında anlamlı ilişkiler olduğu ortaya çıkmıştır.
Günümüzde pandeminin ortaya çıkması ve dijital teknolojilerin sıklıkla kullanılması ile sosyal me... more Günümüzde pandeminin ortaya çıkması ve dijital teknolojilerin sıklıkla kullanılması ile sosyal medya kullanımı arttığından kişisel veriler de büyük veri içinde yer almaktadır. Dolayısıyla kişisel verilerin paylaşımı, saklanması, güvenliği vb. konuların araştırılması da kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu bağlamda dijital veri güvenliği kapsamında bireylerin kimlik bilgilerinin korunması, paylaşımlarının sınırlandırılması, yetkisiz erişimlerin engellenmesi, kişisel ya da ait oldukları kurumlara ilişkin verilerin güvenliği önem arz etmektedir. Bu çalışmada sosyal medya kullanıcılarının dijital veri güvenliğine yönelik güven düzeyleri saptanarak, "dijital kimlik" olgusu çerçevesinde tartışılıp dijital veri güvenliğine ilişkin farkındalık düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, Türkiye'de yaşayan ve internet erişimi olan sosyal medya kullanıcıları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bağımsız değişkenleri, yaş, cinsiyet, eğitim durumu iken bağımlı değişkeni, katılımcıların sosyal medyadaki kişisel veri gizliliğine ilişkin bilgileri ve farkındalıklarıdır. Çalışmada nicel araştırma yöntemi kullanılmış olup, veriler, Türkiye'de yaşayan ve internet erişimi olan kişiler tarafından "Google Forms" aracılığı ile online anket tekniği kullanılarak toplanmıştır. Toplanan veriler IBM SPSS Statistic 25 programına aktarılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların yaş, cinsiyet ve eğitimleri ile kişisel verilerin korunması farkındalığı arasında anlamlı ilişkiler olduğu ortaya çıkmıştır.
Communication, which has been one of the primary interests of scientists since the earliest perio... more Communication, which has been one of the primary interests of scientists since the earliest periods of history, has gained a different dimension both socially and individually, with new communication and information technologies. The transformation in question causes the phenomenon of communication to evolve into an academically privileged topic of discussion and highlights it as an important element in daily life practices. As an effective and important force in every field from sociology to psychology, from politics to economy and health, communication is also of great importance because it is an interdisciplinary field. The importance of communication becomes more evident especially with media tools and new media environments. As a very broad concept, media transforms communication methods and processes as a very dynamic tool that covers both traditional and new environments. It is noteworthy that these transformations encourage different perspectives and studies in the academic field. Hoping to contribute to the literature by bringing a different perspective to the studies in the field of communication and media.
Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle, sosyal medya kullanımları arttığından kullanıcıların
stalkla... more Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle, sosyal medya kullanımları arttığından kullanıcıların
stalklama eylemleri de artmıştır. Stalklamak, başta takip edilen kişinin sadece profilini gizlice
görüntülemek, fotoğraflarına bakmak iken zamanla takip edilen kişinin gönderilerine yorum
yapmak, başta iltifat dolu fakat ardından rahatsız edici olan mesajlar atmak vb. davranışlar
sergilemektir. Çalışmada, sosyal medyada stalklama (ısrarlı takip) eylemi incelenmiş hem fail
hem de mağdur olan/olmayan taraflar tarafından kullanıcıların görüşlerine online anket yöntemi
ile ulaşılmıştır. Araştırma kapsamında; sosyal medyayı sıklıkla kullandıkları varsayılan ve online
ankete gönüllü cevap veren 437 katılımcıya, stalk hakkındaki düşünceleri sorulmuş ve görüşleri
değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, katılımcıların demografik değişkenleri ile stalk
kavramının anlaşılması ve uygulanması, stalklama yaparken kullanım amaçları, ısrarlı takipleri
farklılık gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Gençlerin sosyal medyayı aktif kullandıkları
görülmektedir. Sosyal medya kullanıcıları, stalk kavramını bir suç unsuru olarak görmektedir.
Ayrıca katılımcıların stalk kavramı ile ilgili yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları da ortaya
çıkmıştır.
Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi ile birlikte önemli haber ve bilgi kaynakları içerisinde ye... more Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi ile birlikte önemli haber ve bilgi kaynakları içerisinde yer alan sosyal medya ve özellikle Twitter, Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığının yaşandığı pandemi döneminde toplum ve büyükşehir belediye başkanları tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Bu süreçte, toplumun söz konusu salgın hastalık hakkında doğru, güvenilir, hızlı bilgiye yönelik artan ihtiyacı, büyükşehir belediye başkanlarının geniş kitlelere ulaşmak, toplumu bilgilendirmek, onların sıkıntılarını, taleplerini öğrenmek ve siyasal iletişim faaliyetlerini gerçekleştirmek istemeleri Twitter’ın öne çıkmasına neden olmuştur. Pandemi döneminde büyükşehir belediye başkanlarının Twitter’ın en temel özelliklerinden biri olan hashtagleri kullanmaları, salgın hastalığa ve alınması gereken önlemlere yönelik kelimeleri vurgulamalarına, salgın hastalığa ilişkin tartışmaların yapılabilmesine, vurgulanmak istenen detayların ifade edilebilmesine imkân sağlamıştır. Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığının Türkiye’de ilk kez konuşulmaya başlandığı 1 Mart 2020 ve 30 Nisan 2020 tarihleri arasında, İstanbul, Ankara, Bursa, Gaziantep ve Manisa Büyükşehir Belediye Başkanları olarak görev yapan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Alinur Aktaş, Fatma Şahin, Cengiz Ergün’ün paylaştıkları 2.189 tweet “Workbenchdata” ile elde edilmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi kullanılmıştır. İçerik analizi içerisinde yer alan Frekans ve Kategorisel analiz tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmanın temel amacı, büyükşehir belediye başkanlarının hashtag kullanım durumlarını, hashtag kullanım oranlarını, incelenen dönemdeki gündemin ne olduğunu, en sık hangi hashtagleri kullandıklarını, hangi konuları vurgulamak istediklerini, hangi kelimeleri sıklıkla kullandıklarını, hangi kelimeleri ön plana çıkardıklarını ortaya koymak oluşturmaktadır. Araştırmada kelime analizleri “Wordle” programı aracılığıyla görselleştirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, pandemi döneminde büyükşehir belediye başkanları içerisinde en fazla hashtag kullanan kişinin Alinur Aktaş olduğu, onu sırasıyla Fatma Şahin, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Cengiz Ergün takip ettiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca büyükşehir belediye başkanlarının söz konusu pandemi dönemi içerisinde en çok salgın hastalığa yönelik yapılan uyarılara, topluma destek olmak amacıyla başlatılan yardım kampanyalarına yönelik hashtagler paylaştıkları görülmektedir.
Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığı, tüm dünya ülkelerinde sağlığın yanısıra siyasal, ekonomi... more Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığı, tüm dünya ülkelerinde sağlığın yanısıra siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerin yaşanmasına da neden olmuştur. Koronavirüs salgın hastalığının giderek yayılması ile birlikte büyükşehir belediye başkanları pandemi sürecinde toplum ile anlık, hızlı, doğrudan iletişim ve etkileşim kurmak için sosyal medya platformlarını tercih etmişlerdir. Bu bağlamda en çok kullanılan sosyal medya ağlarından biri olan Twitter’ı siyasal iletişim aracı olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla Büyükşehir belediye başkanlarının pandemi sürecinde hem büyükşehir belediye faaliyetleri olarak gerçekleştirdikleri genel çalışmaları hem de söz konusu salgın hastalığa yönelik bilgilendirmeleri, alınması gereken önlemleri, uyarıları Twitter üzerinden aktarmaları toplum açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca pandemi sürecinde özellikle yüz yüze gerçekleştirilecek her türlü etkinliğe ilişkin kısıtlamaların getirilmesi, Twitter’ın oldukça dikkat çeken bir sosyal ağ olarak ön plana çıkmasını sağlamıştır. Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığının Türkiye’de ortaya çıktığı ve hızla ilerlediği 1 Mart 2020 ve 30 Nisan 2020 tarihleri arasında, İstanbul, Ankara, Bursa, Gaziantep ve Manisa illerinde Büyükşehir Belediye Başkanları olarak görev yapan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Alinur Aktaş, Fatma Şahin, Cengiz Ergün’ün Twitter hesaplarından göndermiş oldukları 2.189 tweet “Workbenchdata” aracılığıyla çekilmiş ve pandemi dönemi içerisinde gerçekleştirdikleri paylaşımların içeriklerinin nelerden oluştuğu detaylı olarak incelenmiş, elde edilen veriler “flourish.studio” ile görselleştirilmiştir.
Geleneksel ve yeni medya ortamlarında televizyonun toplum üzerindeki etkisi devam etmektedir. En ... more Geleneksel ve yeni medya ortamlarında televizyonun toplum üzerindeki etkisi devam etmektedir. En çok izlenen programlar arasında Televizyon dizileri yer aldığından dizi karakterleri ve içerikleri de bireylerin gündemini etkilemekte ve rol model olmaktadırlar. Dizinin olay örüntüsündeki sosyo-ekolojik yapının alt sistemleri içinde cinsiyet kimliklerinin etkileşim süreçlerinde flört şiddetinin de yer aldığı görülmektedir. Flört şiddetinin, partnerler arası ilişkilerle sınırlı olmayıp, partnerlerin içinde bulundukları sosyal ekosistemin etkileşim süreçleri içinde gerçekleştiği de görülmektedir. Flört şiddeti fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve dijital olmak üzere beş kategoride sınıflandırılabilmektedir. Fiziksel flört şiddeti, bireylerin birbirlerine uyguladıkları fiziksel yaralamayı amaçlayan hareketleri kapsamaktadır. Psikolojik flört şiddeti, bireylerin birbirlerini ruhsal dengesini bozacak biçimde etkilemesidir. Cinsel flört şiddeti, bireylerin yaşanan cinsel birliktelikler üzerinden birbirlerini olumsuz etkilemeleridir. Ekonomik flört şiddeti, partnerlerin birbirlerinin ekonomik özgürlüklerini kısıtlayacak veya ekonomik olarak suistimal edecek davranışlarda bulunmalarıdır. Özellikle son dönemde gündeme gelen Dijital flört şiddeti ise partnerleri tarafından sanal / dijital ortam aracılığıyla takip altına alınması ve bir partnerin diğerini sürekli kontrol etme isteğidir.
Bu çalışmada Türk dizilerinde izleyiciye sunulan romantik ilişkilerde yaşanan flört şiddetine yönelik izleyici algısının ölçümlenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın bağımsız değişkenleri, cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim, gelir durumu iken, bağımlı değişkenleri, izleyicilerin flört şiddetine ilişkin farkındalıklarıdır. Araştırmanın evrenini “18-65” yaş aralığındaki TV izleyicileri oluştururken, örneklemini ise gönüllülük esasına göre online ankete izleyiciler oluşturmaktadır. Çalışmadaki veriler, SPSS paket programı kullanılarak analiz edilerek değerlendirilmiştir. Araştırmada bireylerin cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim ve gelir durumları ile TV dizilerindeki şiddet çeşitlerinin (romantik, duygusal, fiziksel, cinsel, ekonomik ve dijital) farkındalıkları arasında 0.05 anlamlılık düzeyinde ilişkiler olduğu gözlenmiştir.
Küreselleşme, toplumların dijital teknolojilerle olan ilişki ve etkileşimlerini artmıştır. Bu ned... more Küreselleşme, toplumların dijital teknolojilerle olan ilişki ve etkileşimlerini artmıştır. Bu nedenle küresel sorunlar ile yüz yüze gelinmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Küresel dünyanın; toplumsal, ekonomik, nükleer, biyoteknik, ekolojik, vb. riskleri konusunda, sorunların giderilmesi, bireylerin bilgi arama eğilimini arttırmıştır. Risk toplumu olarak da adlandırılabilecek olan bu süreç, içinde yaşayanlara, korku ve kaygılarla başa çıkma zorunluluğunu dayatmaktadır. Belirli bir sınırlı coğrafyada kalmayıp, tüm gezegenin ortak sorunu haline gelen ve önceden tahmin edilemez, ani ortaya çıkan söz konusu risklerin üzerinde karar verecek bir sosyal kurumun olmaması, riske karşı koruyucu önlemlerin alınmasını zorlaştırmaktadır. Bireyler, söz konusu riskler hakkında bilgi sahibi olma ve bilinçlenme yoluyla ancak kendilerini koruyabilecekleri için, sosyal medya hem riskin kendisinin tanımlanmasında hem de bilgi paylaşımı yoluyla riske karşı olası çözümlerin üretilmesi ve farkındalığın gelişiminde önemli işlevler üretmektedir.
Günümüzde Web 2.0 kullanıcıları arasında yoğun paylaşımlar gerçekleşmektedir. İnternet olanaklarının yaygınlaşması ve mobil teknoloji kullanımının artması, gündelik yaşamın sorunları hakkında bilinçlenme konusunda sosyal medya kullanımını vazgeçilmez hale getirmiştir. COVID-19 salgın sürecinde, haber kaynaklarına erişimde çeşitli sosyal medya ortamlarının kullanımı gerekli olmuştur. Dolayısıyla, sosyal medya okuryazarı olan herkes hem haber kaynaklarına erişim hem de kendi haberini oluşturma ve paylaşım kolaylığı nedeniyle “yeni nesil habercilik pratikleri” içinde yer almaktadırlar.
Sosyal medya bireylerin salgına ilişkin süreç hakkında ulusal ve küresel boyutta iletişim, etkileşim, iş birliği geliştirmelerini olanaklı kılmıştır. Çünkü konuya ilişkin haber, fotoğraf, bilgi ve çeşitli içeriklerin paylaşılmaları yoluyla, kullanıcıları “potansiyel birer gazeteci” olarak yetiştirmektedir. Bu bağlamda sosyal medya ortamları, geleneksel medyanın tek yönlü ve yavaş haber aktarımı nedeniyle genç kuşaklar tarafından daha çok tercih edilmektedir. Ancak dijital bölünmenin varlığı ve medya okuryazarlığının farklılıkları, bireylerin sosyal medya kullanım pratiklerini değiştirmektedir.
Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) pandemi sürecinde ortaya çıkan riskin giderilmesi, bireysel ve toplumsal düzeylerde riske karşı önlemlerin alınmasında bireylerin sosyal medya kullanım düzeyleri, haberleri takip etme sıklıkları, takip edilen sosyal medya ortamları, tıpkı bir gazeteci gibi konuya ilişkin paylaşımlarının olup olmadığı, bu ortamlarda dolaşımda olan haber ve bilgiye yönelik tercihleri vb. konular demografik değişkenler temelinde sorgulanmaktadır. Araştırma Mart–Nisan 2020 döneminde yapılmıştır. Çalışmaya katılan 205 katılımcı, gönüllülük esası temel alınarak, basit rasgele örnekleme yöntemi ile online ankete cevap veren bireylerden oluşmaktadır.
KORONAVİRÜS (COVID-19) PANDEMİ SÜRECİNDE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARININ SİYASAL İLETİŞİM ARACI OLARAK TWİTTER KULLANIM ANALİZLERİ, 2021
Günümüzde Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığının ortaya çıkması ile pandemi süreci başlamış v... more Günümüzde Koronavirüs (Covid-19) salgın hastalığının ortaya çıkması ile pandemi süreci başlamış ve tüm dünya ülkelerini etkisi altına almıştır. Söz konusu salgın hastalık; insanların hayatlarını, gündelik yaşam pratiklerini, eğitimlerini derinden etkilemiş ve değiştirmiştir. Bu durum siyaseti ve siyasal iletişim sürecini de dönüştürmüştür. Çünkü sosyal medyanın bireyler tarafından sıklıkla kullanılması ve yüz yüze yapılamayan etkinlik, duyuru, organizasyonların dijital ortamda yapılması siyaset alanında da kaçınılmaz hale gelmiştir. Dolayısıyla siyasetçiler de iletişim faaliyetleri için sosyal medyayı kullanmak zorunda kalmışlardır. Salgın hastalığın yaşandığı pandemi sürecinde, büyükşehir belediye başkanları da toplumun ihtiyaçlarını en hızlı şekilde tespit edebilmek ve karşılamak için siyasal iletişim aracı olarak zamandan ve mekândan bağımsız, hızlı ve doğrudan etkili iletişim kanalı olarak Twitter'ı kullanmışlardır.
Büyükşehir Belediye Başkanlarının Koronavirüs Pandemi Sürecinde Siyasal İletişim Aracı Olarak Twitter Paylaşımlarının Niteliği
Koronavirüs (Covid-19) pandemi süreci hem yerel hem de küresel ölçekte birçok değişimi beraberind... more Koronavirüs (Covid-19) pandemi süreci hem yerel hem de küresel ölçekte birçok değişimi beraberinde getirmiştir. 100 yılda bir karşılaşılabilecek en tehlikeli salgın hastalık olma özelliğine sahip olan Koronavirüs, sağlık alanının yanında ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel yaşamı derinden etkilemiştir. Özellikle söz konusu salgın hastalık nedeniyle büyükşehir belediye başkanları siyasal iletişim faaliyetlerini gerçekleştirmek ve pandemi sürecinde gerçekleştirilen çalışmalara yönelik toplum ile hızlı ve doğrudan iletişim kurmak, geri bildirimler almak amacıyla sosyal medyayı ve özellikle Twitter’ı aktif olarak kullanmaya başlamışlardır. Pandemi döneminde toplumun tüm ihtiyaçlarını en hızlı şekilde tespit etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için büyükşehir belediye başkanları, Twitter’ı sadece mesaj gönderme amaçlı değil, aynı zamanda platformun temelinde bulunan retweet etme, cevaplama niteliğindeki mention ve alıntılama özelliklerini kullanmalarının yanısıra resim, fotoğraf, video, canlı yayın linki gibi görsel öğeler paylaşabilmektedir. Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) pandemi sürecinin Türkiye’de en çok konuşulmaya başlandığı, etkisinin hissedildiği 1 Mart 2020 ve 30 Nisan 2020 tarihleri arasında İstanbul, Ankara, Bursa, Gaziantep ve Manisa Büyükşehir Belediye Başkanları olarak görev yapan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Alinur Aktaş, Fatma Şahin, Cengiz Ergün’ün resmi Twitter hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri 2.189 paylaşımı “Workbenchdata” aracılığıyla elde edilmiş ve söz konusu paylaşımların niteliği, görsel öğe içeren paylaşımların dağılımı içerik analizine tabi tutularak değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, pandemi sürecinde Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Alinur Aktaş, Fatma Şahin ve Cengiz Ergün’ün Twitter’ı bir siyasal iletişim aracı olarak kullanmaktadırlar. Ancak Twitter’ın temel nitelikleri arasında yer alan düz tweet, retweet etme, cevaplama niteliğindeki mention, alıntılama ve görsel öğe içeren paylaşımlar gerçekleştirmeleri noktasında kullanımlarının farklılaştığı ortaya çıkmıştır.
BİR SİYASAL İLETİŞİM ARACI OLARAK SOSYAL MEDYA: KORONAVİRÜS (COVID-19) PANDEMİ SÜRECİNDE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARININ TOPLUMLA OLAN ETKİLEŞİMİ, 2021
Teknolojinin gelişmesi ve insanların dijital ortamda yaşamlarını sürdürmeye başlamaları, siyasal ... more Teknolojinin gelişmesi ve insanların dijital ortamda yaşamlarını sürdürmeye başlamaları, siyasal iletişimi ve iletişim araçlarını değiştirmiştir. Koronavirüs (Covid-19) pandemi süreci gibi kriz dönemlerinde büyükşehir belediye başkanlarının toplum ile iletişim ve etkileşim kurmaları büyük önem arz etmektedir. Pandemi döneminde yüz yüze gerçekleştirilen tüm siyasal iletişim faaliyetleri, salgın hastalığa yönelik alınan tedbirler ve söz konusu hastalık riskini en aza indirmek amacıyla, sosyal medya ve özellikle Twitter aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Bu açıdan pandemi döneminde, sosyal medyanın ve Twitter'ın gücünün bilincinde olan büyükşehir belediye başkanları söz konusu platform üzerinden toplumu bilgilendirmekte, onlar ile anlık, doğrudan, hızlı bir şekilde iletişim ve etkileşim kurmaktadır. Aynı zamanda toplumdan da pandemi sürecine yönelik talepleri, beklentileri, yaşanan sorunları öğrenebilmektedir. Bu araştırmada, Koronavirüs (Covid-19) pandemi sürecinde,
SURİYELİ MÜLTECİLERİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER MÜLTECİLER YÜKSEK KOMİSERLİĞİ (BMMYK) SOSYAL MEDYASINA YÖNELİK MEMNUNİYET DÜZEYLERİ: TÜRKİYE –ÜRDÜN ÖRNEĞİ, 2020
uriye savaşı sürecinde komşu ülkelere sığınan sığınmacıların sayısının milyonlarca olduğu bilinir... more uriye savaşı sürecinde komşu ülkelere sığınan sığınmacıların sayısının milyonlarca olduğu bilinirken, iç savaş nedeniyle de daha fazla insanın ülkesini terk edeceği düşünülmektedir. Suriyeli Sığınmacıların Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), dünyanın her tarafındaki, ırk, din, ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın ve tarafsız bir şekilde Suriyeli sığınmacıların ve diğer insanların ihtiyaçlarını karşılamayı sağlamaktadır. Bu araştırmanın amacı, Suriyeli Sığınmacıların Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Sosyal Medyasına Yönelik Memnuniyet Düzeylerinin ölçülmesidir. Bu bağlamda; Türkiye’deki ve Ürdün’deki kamplar dışında yaşayan Suriyeli sığınmacıların söz konusu sosyal medyaya karşı memnuniyetleri 300 kişiyi kapsayan bir araştırma ile ölçülmüş ve karşılaştırılmıştır. Araştırmamızdaki bağımsız değişkenlerimiz; yaş, cinsiyet, eğitim durumu iken, bağımlı değişkenlerimiz Suriyeli sığınmacılar tarafından Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) sosyal medyasının kullanım sıklığı, en çok paylaşılan konular, yaygın olarak kullanılıp kullanılmadığı, etkinliği ve memnuniyet durumlarıdır. Yapılan araştırma sonucunda Suriyeli sığınmacıların BMMYK sosyal medyasının rolünden memnun olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda hem Ürdün hem de Türkiye’de kamplar dışında yaşayan Suriyeli sığınmacıların demografik özellikleri ne olursa olsun(cinsiyet, yaş, eğitim, meslek .) ile BMMYK sosyal medyasına yönelik memnuniyet düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir.
BİREYLERİN SOSYAL MEDYADAKİ KİMLİK PROFİLLERİNDE TOPLUMSAL CİNSİYET FARKLILIKLARI: AFGANİSTAN VE TÜRKİYE FACEBOOK KULLANICILARI ÜZERİNDE KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ, 2020
Öz Teknolojilerin ilerlemesi bireylerin gündelik yaşamına birçok değişimlerin dahil olmasına nede... more Öz Teknolojilerin ilerlemesi bireylerin gündelik yaşamına birçok değişimlerin dahil olmasına neden olmaktadır. Günümüzde sosyal medya giderek daha yoğun kullanılmaktadır. Ancak farklı ülkelerin farklı coğrafyalarının bilgi ve iletişim teknolojileri alt yapısı henüz yeterince yaygın kullanımda değildir. Kullanım düzeyleri, bireylerin dini inançları, düşünceleri, yaşam tarzları, kültürleri vb. özellikleri bağlamında değişmektedir. Bu nedenle farklı toplumsal ilişki örüntüleri içinde, farklı kullanım düzeyleri ve görünürlük özellikleri yansıtarak hareketlilik göstermektedirler. Bu şekilde birçok toplumsal ilişki ve etkileşim bilgi ve iletişim teknolojileri üzerinden sürdürülmektedir. Dolayısıyla bilgi teknolojilerinin ve sosyal medyanın kullanım sürecinde, farklı nedenlerle bireylerin kimlik profillerini değiştirerek etkileşim kurdukları görülmektedir. Söz konusu kimlik profil bilgilerinde gerçek ve gerçek dışı bireysel özelliklere yer vermektedirler. Bu bağlamda "sanal kimlik" kavramı önemli hale gelmektedir. Birçok kullanıcı gerçek kimliğini gizleyerek sahte kimliklerle iletişim kurabilmektedir. Bu nedenle sahte kimliklerin neden ve nasıl kullanıldığının araştırılması ve ortaya çıkarılması önemli hale gelmektedir. Bu araştırmada; Afganistan ve Türkiye'deki Facebook kullanıcılarının cinsiyet farklılıkları da göz önüne alınarak, sahte kimlik oluşturma nedenleri ve etkileri incelenmektedir. Araştırma sonucunda, diğer ülkelerde olduğu gibi Afganistan ve Türkiye'deki Facebook kullanıcılarının sahte kimlik oluşturdukları ve nedenlerinin farklılaştığı görülmektedir. Afganistan'da genç kadınların çoğu "sahte" kimliklerin ve çoklu profillerin korkusunu, aile ve toplum baskısı, güvensizliği nedeniyle kullandığını dile getirirken, Türkiye'de kadınlar, sahte profillerini, erkek arkadaşlarını takip etmek için, komik sayfalara girmek ve aldatıcı eylemlere girişme niyeti ile oluşturmaları araştırma sonuçlarındandır. Ayrıca sosyal medyada, reklamlarda kullanılan fotoğraflar ve diğer görseller aracılığıyla toplumsal cinsiyet, rol belirleyicilerini sıklıkla toplumsal normlar olarak tanıtmaktadır. Bununla birlikte kullanıcıların cinsiyetlerini sanal ortamda farklı olarak ifade etmeleri, en ilginç sonuçlardan biridir.
Detay Yayıncılık, 2020
Kitaptaki bölümlerde ileri sürülen görüşler ve yapılan alıntılarla ilgili tüm sorumluluk ilgili b... more Kitaptaki bölümlerde ileri sürülen görüşler ve yapılan alıntılarla ilgili tüm sorumluluk ilgili bölümün yazarına/yazarlarına aittir.
Sanal Ortamda Tüketici Davranışları Üzerine Bir Araştırma, 2016
Her hakkı saklıdır. Yazarından ve yayınevinden yazılı izin alınmaksızın bu kitabın fotokopi veya ... more Her hakkı saklıdır. Yazarından ve yayınevinden yazılı izin alınmaksızın bu kitabın fotokopi veya diğer yollarla kısmen veya tamamen çoğaltılması, basılması ve yayınlanması yasaktır. Aksine davranış, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince, 5 yıla kadar hapis ve adli para cezaları ile fotokopi ve basım aletlerine el konulmasını gerektirir.
Journal of Yaşar University, 2012
Teknoloji, her alanda oldugu gibi haberlesme alaninda da hizla ilerlemektedir. Bu durum diger yas... more Teknoloji, her alanda oldugu gibi haberlesme alaninda da hizla ilerlemektedir. Bu durum diger yas gruplarina gore daha cok bu teknolojileri kullanan genclerin iletisim aliskanliklarina da etki etmekte, bilgi ve iletisim teknolojilerinin gelismesiyle gunluk yasamdaki bilgi, haber, goruntu ve ses aktarimi da degismekte, dolayisi ile iletisim araclarindaki degisim, insanlarin yasam bicimlerini buyuk oranda etkilemektedir. Gunumuzde bilgisayar teknolojisinden sonra gelen cep telefonu teknolojisi, iletisim teknolojileri icinde en fazla gelisme gosteren mobil iletisim bicimi olarak ortaya cikmaktadir. Bu calismada; Ege Universitesi Iletisim Fakultesi’nde okuyan ogrencilerin, cep telefonu ozelliklerini kullanimlari ve iletisim sureclerine etkileri arastirilmaktadir. Ayrica, arastirmada, cep telefonu kullaniminin cinsiyete gore farklilik gosterip gostermedigi de ortaya konmaya calisilmistir
Social Sciences Studies Journal, 2021
Uploads
Papers by Ilknur AYDOĞDU KARAASLAN
stalklama eylemleri de artmıştır. Stalklamak, başta takip edilen kişinin sadece profilini gizlice
görüntülemek, fotoğraflarına bakmak iken zamanla takip edilen kişinin gönderilerine yorum
yapmak, başta iltifat dolu fakat ardından rahatsız edici olan mesajlar atmak vb. davranışlar
sergilemektir. Çalışmada, sosyal medyada stalklama (ısrarlı takip) eylemi incelenmiş hem fail
hem de mağdur olan/olmayan taraflar tarafından kullanıcıların görüşlerine online anket yöntemi
ile ulaşılmıştır. Araştırma kapsamında; sosyal medyayı sıklıkla kullandıkları varsayılan ve online
ankete gönüllü cevap veren 437 katılımcıya, stalk hakkındaki düşünceleri sorulmuş ve görüşleri
değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, katılımcıların demografik değişkenleri ile stalk
kavramının anlaşılması ve uygulanması, stalklama yaparken kullanım amaçları, ısrarlı takipleri
farklılık gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Gençlerin sosyal medyayı aktif kullandıkları
görülmektedir. Sosyal medya kullanıcıları, stalk kavramını bir suç unsuru olarak görmektedir.
Ayrıca katılımcıların stalk kavramı ile ilgili yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları da ortaya
çıkmıştır.
Bu çalışmada Türk dizilerinde izleyiciye sunulan romantik ilişkilerde yaşanan flört şiddetine yönelik izleyici algısının ölçümlenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın bağımsız değişkenleri, cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim, gelir durumu iken, bağımlı değişkenleri, izleyicilerin flört şiddetine ilişkin farkındalıklarıdır. Araştırmanın evrenini “18-65” yaş aralığındaki TV izleyicileri oluştururken, örneklemini ise gönüllülük esasına göre online ankete izleyiciler oluşturmaktadır. Çalışmadaki veriler, SPSS paket programı kullanılarak analiz edilerek değerlendirilmiştir. Araştırmada bireylerin cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim ve gelir durumları ile TV dizilerindeki şiddet çeşitlerinin (romantik, duygusal, fiziksel, cinsel, ekonomik ve dijital) farkındalıkları arasında 0.05 anlamlılık düzeyinde ilişkiler olduğu gözlenmiştir.
Günümüzde Web 2.0 kullanıcıları arasında yoğun paylaşımlar gerçekleşmektedir. İnternet olanaklarının yaygınlaşması ve mobil teknoloji kullanımının artması, gündelik yaşamın sorunları hakkında bilinçlenme konusunda sosyal medya kullanımını vazgeçilmez hale getirmiştir. COVID-19 salgın sürecinde, haber kaynaklarına erişimde çeşitli sosyal medya ortamlarının kullanımı gerekli olmuştur. Dolayısıyla, sosyal medya okuryazarı olan herkes hem haber kaynaklarına erişim hem de kendi haberini oluşturma ve paylaşım kolaylığı nedeniyle “yeni nesil habercilik pratikleri” içinde yer almaktadırlar.
Sosyal medya bireylerin salgına ilişkin süreç hakkında ulusal ve küresel boyutta iletişim, etkileşim, iş birliği geliştirmelerini olanaklı kılmıştır. Çünkü konuya ilişkin haber, fotoğraf, bilgi ve çeşitli içeriklerin paylaşılmaları yoluyla, kullanıcıları “potansiyel birer gazeteci” olarak yetiştirmektedir. Bu bağlamda sosyal medya ortamları, geleneksel medyanın tek yönlü ve yavaş haber aktarımı nedeniyle genç kuşaklar tarafından daha çok tercih edilmektedir. Ancak dijital bölünmenin varlığı ve medya okuryazarlığının farklılıkları, bireylerin sosyal medya kullanım pratiklerini değiştirmektedir.
Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) pandemi sürecinde ortaya çıkan riskin giderilmesi, bireysel ve toplumsal düzeylerde riske karşı önlemlerin alınmasında bireylerin sosyal medya kullanım düzeyleri, haberleri takip etme sıklıkları, takip edilen sosyal medya ortamları, tıpkı bir gazeteci gibi konuya ilişkin paylaşımlarının olup olmadığı, bu ortamlarda dolaşımda olan haber ve bilgiye yönelik tercihleri vb. konular demografik değişkenler temelinde sorgulanmaktadır. Araştırma Mart–Nisan 2020 döneminde yapılmıştır. Çalışmaya katılan 205 katılımcı, gönüllülük esası temel alınarak, basit rasgele örnekleme yöntemi ile online ankete cevap veren bireylerden oluşmaktadır.
stalklama eylemleri de artmıştır. Stalklamak, başta takip edilen kişinin sadece profilini gizlice
görüntülemek, fotoğraflarına bakmak iken zamanla takip edilen kişinin gönderilerine yorum
yapmak, başta iltifat dolu fakat ardından rahatsız edici olan mesajlar atmak vb. davranışlar
sergilemektir. Çalışmada, sosyal medyada stalklama (ısrarlı takip) eylemi incelenmiş hem fail
hem de mağdur olan/olmayan taraflar tarafından kullanıcıların görüşlerine online anket yöntemi
ile ulaşılmıştır. Araştırma kapsamında; sosyal medyayı sıklıkla kullandıkları varsayılan ve online
ankete gönüllü cevap veren 437 katılımcıya, stalk hakkındaki düşünceleri sorulmuş ve görüşleri
değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, katılımcıların demografik değişkenleri ile stalk
kavramının anlaşılması ve uygulanması, stalklama yaparken kullanım amaçları, ısrarlı takipleri
farklılık gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Gençlerin sosyal medyayı aktif kullandıkları
görülmektedir. Sosyal medya kullanıcıları, stalk kavramını bir suç unsuru olarak görmektedir.
Ayrıca katılımcıların stalk kavramı ile ilgili yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları da ortaya
çıkmıştır.
Bu çalışmada Türk dizilerinde izleyiciye sunulan romantik ilişkilerde yaşanan flört şiddetine yönelik izleyici algısının ölçümlenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın bağımsız değişkenleri, cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim, gelir durumu iken, bağımlı değişkenleri, izleyicilerin flört şiddetine ilişkin farkındalıklarıdır. Araştırmanın evrenini “18-65” yaş aralığındaki TV izleyicileri oluştururken, örneklemini ise gönüllülük esasına göre online ankete izleyiciler oluşturmaktadır. Çalışmadaki veriler, SPSS paket programı kullanılarak analiz edilerek değerlendirilmiştir. Araştırmada bireylerin cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim ve gelir durumları ile TV dizilerindeki şiddet çeşitlerinin (romantik, duygusal, fiziksel, cinsel, ekonomik ve dijital) farkındalıkları arasında 0.05 anlamlılık düzeyinde ilişkiler olduğu gözlenmiştir.
Günümüzde Web 2.0 kullanıcıları arasında yoğun paylaşımlar gerçekleşmektedir. İnternet olanaklarının yaygınlaşması ve mobil teknoloji kullanımının artması, gündelik yaşamın sorunları hakkında bilinçlenme konusunda sosyal medya kullanımını vazgeçilmez hale getirmiştir. COVID-19 salgın sürecinde, haber kaynaklarına erişimde çeşitli sosyal medya ortamlarının kullanımı gerekli olmuştur. Dolayısıyla, sosyal medya okuryazarı olan herkes hem haber kaynaklarına erişim hem de kendi haberini oluşturma ve paylaşım kolaylığı nedeniyle “yeni nesil habercilik pratikleri” içinde yer almaktadırlar.
Sosyal medya bireylerin salgına ilişkin süreç hakkında ulusal ve küresel boyutta iletişim, etkileşim, iş birliği geliştirmelerini olanaklı kılmıştır. Çünkü konuya ilişkin haber, fotoğraf, bilgi ve çeşitli içeriklerin paylaşılmaları yoluyla, kullanıcıları “potansiyel birer gazeteci” olarak yetiştirmektedir. Bu bağlamda sosyal medya ortamları, geleneksel medyanın tek yönlü ve yavaş haber aktarımı nedeniyle genç kuşaklar tarafından daha çok tercih edilmektedir. Ancak dijital bölünmenin varlığı ve medya okuryazarlığının farklılıkları, bireylerin sosyal medya kullanım pratiklerini değiştirmektedir.
Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) pandemi sürecinde ortaya çıkan riskin giderilmesi, bireysel ve toplumsal düzeylerde riske karşı önlemlerin alınmasında bireylerin sosyal medya kullanım düzeyleri, haberleri takip etme sıklıkları, takip edilen sosyal medya ortamları, tıpkı bir gazeteci gibi konuya ilişkin paylaşımlarının olup olmadığı, bu ortamlarda dolaşımda olan haber ve bilgiye yönelik tercihleri vb. konular demografik değişkenler temelinde sorgulanmaktadır. Araştırma Mart–Nisan 2020 döneminde yapılmıştır. Çalışmaya katılan 205 katılımcı, gönüllülük esası temel alınarak, basit rasgele örnekleme yöntemi ile online ankete cevap veren bireylerden oluşmaktadır.