Papers by Özgür Önder
Çağdaş Yerel Yönetimler, 2003
European Scientific Journal, Apr 30, 2013
The aim of this study is to evaluate the political parties in Turkey in terms of their coherence ... more The aim of this study is to evaluate the political parties in Turkey in terms of their coherence to intra-party democracy. This evaluation is carried out on the Constitution, Political Parties Law and Party Bylaws. In this perspective, the bylaws of Justice and Development Party (AKP) in power for almost ten years in center-right and Republican People's Party (CHP) in the center-left as the main opposition party for the last two terms are compared according to the related articles of the Political Parties Law. The study is composed of nine intercorrelated subheadings. As a result of the study, it is concluded that the political parties law does not include imperatives to encourage intra-party democracy. Therefore, the law itself is a major obstacle before democracy. Political parties law does not involve any precautions to encourage intra-party democracy in such issues as delegate election, determination of MP candidates or chairman election, etc. Political party bylaws, on the other hand, do not provide any imperatives to actualise intra-party democracy. It is, therefore, concluded that the most crucial reason for the political parties in Turkey not to have intraparty democracy is the related legal arrangements.
DergiPark (Istanbul University), Sep 24, 2022
Yönetim düşüncesi; toplumsal yapı ve ilişkiler ile çevresel etkenlerdeki değişimden etkilenmiş, b... more Yönetim düşüncesi; toplumsal yapı ve ilişkiler ile çevresel etkenlerdeki değişimden etkilenmiş, böylece tarih boyunca farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Üretim, bölüşüm ve mülkiyete dair hususları ihtiva eden iktisat ise söz konusu değişimlerde belirleyici bir konumda bulunmaktadır. Modern dönem öncesinde iktisat yönetimin tamamlayıcı bir unsuru iken feodalizmden kapitalizme geçiş iktisadi düşüncenin yönetim düşüncesi üzerinde belirleyici bir unsur olmasını sağlamıştır. Kapitalizmin ve bununla birlikte modern iktisadi düşüncenin gelişim süreci incelendiğinde ticari kapitalizm döneminin düşünsel ve icrai altyapısını oluşturan merkantilizmin aynı zamanda müdahaleci bir yönetim anlayışını ortaya koyduğu görülmektedir. Kameralist düşünürlerin iktisatsız bir yönetim biliminin gelişemeyeceğine dair görüşleri de oldukça dikkat çekicidir. Aynı şekilde iktisadi liberalizm de temelde yönetime dair fikirlerden oluşmakta ve sınırlı bir devlet anlayışını savunmaktadır. Modern iktisadi düşüncenin serüveni incelendiğinde de genel seyrin müdahaleci devlet ve sınırlı devlet çatışması içerisinde geçtiği anlaşılmaktadır. Böylece modern iktisat-yönetim düşüncesi ilişkisi iktisadın belirleyici olduğu şekliyle yeniden dizayn edilmiştir..
Iktisadi Ve Idari Bilimler Fakultesi Dergisi, 2011
Bu makalenin amaci, postmodernizmin bilim felsefesi alanindaki tartismalarinin Turk burokratik el... more Bu makalenin amaci, postmodernizmin bilim felsefesi alanindaki tartismalarinin Turk burokratik elitlerinin degisimi uzerine nasil bir etki yapabileceginin sorgulanmasidir. Turk burokratik elitleri, orgut anlaminda burokrasiyle sinirlandirilamayacak kadar genis bir alanda kendini sorumlu hisseden bir anlayisin temsilcisi olmustur. Kamu yonetiminin demokratik yollardan secilerek is basina gelmis unsurlari uzerindeki etkileri ise tartisilamayacak kadar belirgindir. Burokratik elitlerin bu konumlarini Turk modernlesme surecinde elde ettiklerini soylemek mumkundur. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e pozitivizmle birlikte tarih, din ve gelenekten gittikce bagimsizlasan Aydinlanma akli olarak tarif edebilecegimiz akil kavrayisi Turk burokratik elitlerinin secilmisler karsisindaki kuvvetli konumunu insa ve koruma vazifesi gormustur. Postmodernizm tartismalari ile birlikte bu epistemolojik dayanak sorgulanmis ve elestirilmistir. Postmodernizmin yeni bir paradigma olarak yerlesik hale gelmesi, burokratik elitlerin modernlesme sureci icerisinde Turk kamu yonetiminde elde ettikleri etkin konumu sorgulanir ve elestirilir bir konuma getirmektedir. Bu da surekli olarak kendini ayni zihniyet uzerine ureten Turk burokratik elitlerinin degismesi konusunda onlari buyuk bir degisim baskisina almaktadir.
KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi (KMUSEKAD) , 2022
Yönetim düşüncesi; toplumsal yapı ve ilişkiler ile çevresel etkenlerdeki değişimden etkilenmiş, b... more Yönetim düşüncesi; toplumsal yapı ve ilişkiler ile çevresel etkenlerdeki değişimden etkilenmiş, böylece tarih boyunca farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Üretim, bölüşüm ve mülkiyete dair hususları ihtiva eden iktisat ise söz konusu değişimlerde belirleyici bir konumda bulunmaktadır. Modern dönem öncesinde iktisat yönetimin tamamlayıcı bir unsuru iken feodalizmden kapitalizme geçiş iktisadi düşüncenin yönetim düşüncesi üzerinde belirleyici bir unsur olmasını sağlamıştır. Kapitalizmin ve bununla birlikte modern iktisadi düşüncenin gelişim süreci incelendiğinde ticari kapitalizm döneminin düşünsel ve icrai altyapısını oluşturan merkantilizmin aynı zamanda müdahaleci bir yönetim anlayışını ortaya koyduğu görülmektedir. Kameralist düşünürlerin iktisatsız bir yönetim biliminin gelişemeyeceğine dair görüşleri de oldukça dikkat çekicidir. Aynı şekilde iktisadi liberalizm de temelde yönetime dair fikirlerden oluşmakta ve sınırlı bir devlet anlayışını savunmaktadır. Modern iktisadi düşüncenin serüveni incelendiğinde de genel seyrin müdahaleci devlet ve sınırlı devlet çatışması içerisinde geçtiği anlaşılmaktadır. Böylece modern iktisat-yönetim düşüncesi ilişkisi iktisadın belirleyici olduğu şekliyle yeniden dizayn edilmiştir..
İksad Yayınevi, 2022
An objectified historical narrative dominated the disciplinary and factual development of public ... more An objectified historical narrative dominated the disciplinary and factual development of public administration.
While Western political thought evolved from an ahistorical state of nature of the 18th century to a history-oriented
political-cultural development of the 19th century, the understanding of public administration followed the traces
of this objective historical thought. The established historical narrative of modernity and its writing has not been
independent of it either. Historical narratives, in which people's own experiences are written by putting the subject
in the center, have become texts that confirm, embrace or question the conventional thought. However, as a final
analysis, these texts have brought a strategic approach to the development of administration thought. Therefore,
they can also be considered as crucial texts in terms of the administrative acquis from the past which sheds light
on the future and matures the decision-making processes.
Those who conceptually/theoretically deal with such texts of which are categorized as biography,
autobiography, letter, diary and memoir, such as self-narrative or micro-historical, and who are interested in the
subject, have naturally been historians. The concept of "ego document", which was coined by the Dutch historian
Jacques Presser n 1958, was further developed by names such as Rudolf Dekker, who contnued Presser’s legacy
and founded the "Center for Self-Narratives and Historical Studies". Recently, the level of interest in the subject
has been increasing in the Turkish Academy. However, there are discussions in the literature whether texts such
as biography, autobiography, letters, diaries and memoirs can be evaluated in categories such as self-narrative or
micro-historical and it is a fact that they have subjective perspectives.
Study of the history of administration thought through the biographies of bureaucrats and statesmen,
which also form the limits of this paper might bring new perspectives to the discipline of public administration
and public administrators. Additionally, it can enable the discussion of strict positivist methods which has been
the dominant paradigm in social sciences for a long time in academia. Furthermore, this study underlines the need
to meticulously consider bureaucrats' narratives, apart from existing actors and processes, in the writing of Turkish
political life. The central problem here is how to deal with the biographical texts in a conceptual and theoretical
framework. The difficulty and responsibility of using the aforementioned texts, which are not in the official records
and reflect the subjective perspectives of the people who write, bring the necessity of being careful and cautious
in this field. Hence, bureaucrat biographies should be studied with cross-readngs. Ibnülemn Mahmud Kemal (the
author Last Grand Viziers, Poets of Last Era, Last Calligraphers etc.) is one of the most important figures that
conveys the Turkish public administration practice, thought and most importantly, the problematic through insider
vew. Ths study ams to analyze Ibnülemn's Last Grand Vzers, who hold over thrty years' experence n
bureaucracy in the offices of the Grand Vizier. Ibnulemin tries to conceptualize the history of gigantic grand viziers
by centralzng two basc concepts and tryng to understand them through "aslâf" (predecessors) to "ahlâf"
(successors). This study is an introduction to the reading of his work in search of qualitative / hermeneutic methods.
Günümüz yönetsel yapısında “çok aktörlü” kurumlar ve “yerel demokrasi” anlayışı popülerlik kazanm... more Günümüz yönetsel yapısında “çok aktörlü” kurumlar ve “yerel demokrasi” anlayışı popülerlik kazanmaya başlamıştır. Bu tür anlayışın gerekliliğiyle “kent konseyleri” modeli tasarlanmıştır. Ülkemizde bu model, “katılımcılığı özendiren”, “kentin hak ve hukukun korunmasını sağlayan”, “paydaşları bir araya getiren” çok aktörlü yapılar olarak yer almaktadır. Dolayısıyla kent konseyleri, yerel demokrasinin geliştirilmesinde bir adım olarak görülmektedir. Bu araştırmanın amacı, kent konseylerinin yerel demokrasi bağlamında etkinliğini değerlendirmektir. Araştırmada, nitel yöntemlerden mülakat tekniği kullanılmıştır. Nitel veriler, betimsel yöntemle analiz edilip yorumlanmıştır. Araştırmanın evreni Kütahya ilidir. Çalışmanın örneklemi, belediye meclis üyeleri ve kent konseyi temsilcileridir. Araştırmada, kent konseylerinin yerel demokrasi bağlamında bekleneni vermekten uzak olduğu sonucuna varılmıştır
Gunumuz yonetsel yapisinda “cok aktorlu” kurumlar ve “yerel demokrasi” anlayisi populerlik kazanm... more Gunumuz yonetsel yapisinda “cok aktorlu” kurumlar ve “yerel demokrasi” anlayisi populerlik kazanmaya baslamistir. Bu tur anlayisin gerekliligiyle “kent konseyleri” modeli tasarlanmistir. Ulkemizde bu model, “katilimciligi ozendiren”, “kentin hak ve hukukun korunmasini saglayan”, “paydaslari bir araya getiren” cok aktorlu yapilar olarak yer almaktadir. Dolayisiyla kent konseyleri, yerel demokrasinin gelistirilmesinde bir adim olarak gorulmektedir. Bu arastirmanin amaci, kent konseylerinin yerel demokrasi baglaminda etkinligini degerlendirmektir. Arastirmada, nitel yontemlerden mulakat teknigi kullanilmistir. Nitel veriler, betimsel yontemle analiz edilip yorumlanmistir. Arastirmanin evreni Kutahya ilidir. Calismanin orneklemi, belediye meclis uyeleri ve kent konseyi temsilcileridir. Arastirmada, kent konseylerinin yerel demokrasi baglaminda bekleneni vermekten uzak oldugu sonucuna varilmistir.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2021
Cameralism is seen as an important current because of the fact that it was a field of study in ad... more Cameralism is seen as an important current because of the fact that it was a field of study in administrative science and public administration idea and also prominent in the continental Europe and Turkey from Tanzimat Era. Cameralism, having been providing economic welfare and constitution of a modern state, contained the field called state science (Staatswisenchaften): Cameralism compromised of three main components like finance, law and economy, as it coincided with the building of the modern state. It is the prominent idea that the state could tax within the legal framework that functioned economically and created welfare with the sources it created. Reflecting the continental understanding of administrative science and showing some differences from the Anglo-Saxon public administration approach, cameralism drew attraction to the Ottoman bureaucrats from the beginning of 19 th century. Cameralism was found attractive by Tanzimat reformist bureaucrats through Sadık Rıfat Pasha who was then Vienna Ambassador. Though it was left undiscovered of the respects of Cameralism that led to bureaucratic elitism/despotism, Cameralism was used to put the state in modern design, constitute a taxation system and create administrative reforms. Tanzimat Declaration addressed the ruled as much as the rulers from outside the ancient rules in classical Ottoman. Having got rid of the restriction on life and property coming from subject bureaucracy , Ottoman bureaucracy, as Ortaylı points out, declared their independence as they saw Cameralism as the only cure to save the state. In this sense, in our study, the general lines of cameralism, which has contributed significantly to the development of the discipline of public administration, especially in Continental Europe, has been put forward and how it affected the Ottoman Empire in the reform process.
Kuresellesme siyasal duzlemde bir yonu ile tek dunya devleti ongorulerini gundeme getirirken dige... more Kuresellesme siyasal duzlemde bir yonu ile tek dunya devleti ongorulerini gundeme getirirken diger yonuyle de yerellesme odaginda ironik olarak merkezi ulus devlet sistemini kucuk birimlere ayirma ve daha kolay yonetebilme iddiasini icermektedir. Kuresellesme ve yerellesme birbirini tamamlarcasina yerel birimlere odaklanip yerel siyaseti gundeme getirirken ayni zamanda kuresellesme siyasi, iktisadi, hukuki ve yonetsel boyutlari ile devletin egemenlik alanini daraltmaktadir. Kuresellesmenin harekete gecirdigi yerellesme yerelde yonetim ve siyaset uzerinde dusunmemiz geregine bizi goturmektedir. Bu calismada, kuresellesme yerellesme ekseninde yerel siyaset teorik ve kavramsal olarak ele alinarak ortaya cikan donusum uzerine tartismalar yapilacaktir.
Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2021
İl özel idarelerinin varlık gerekçeleri, görev ve yetkileri, 19. yüzyıl Osmanlı idare tarihinden ... more İl özel idarelerinin varlık gerekçeleri, görev ve yetkileri, 19. yüzyıl Osmanlı idare tarihinden günümüze tartışılmaktadır. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun, 30 büyükşehirde, il özel idarelerinin kaldırılmasını gerekli gördüğü gibi yerel yönetim sisteminde siyasal, yönetsel ve toplumsal değişiklikler getirmiştir. Bu yasa, büyükşehir modeli dışında kalan diğer illerde il özel idarelerinin geleceğini tartışmaya açmıştır. Bu araştırmanın amacı, il özel idarelerinin kuruluş nedenleri ve gelecekteki konumu hakkında analiz yapmaktır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden mülakata dayalıdır. Araştırmanın örneklem birimi, il genel meclis üyeleridir. Yapılan analiz sonucunda il genel meclis üyelerinin, il özel idarelerinin geleceğine yönelik yaklaşımlarının mensup oldukları siyasal partilerin tutum ve davranışına göre değişebileceği ve "bütünşehir" modeliyle siyasi iktidarın yerelde merkezileşeceği bulgularına ulaşılmıştır.
Abant Izzet Baysal University Graduate School of Social Sciences, 2012
The functions of local government are gradually increased in delivering of public services. The s... more The functions of local government are gradually increased in delivering of public services. The services related with social municipality are added on these funtions in recent years. It is difficult for local government with limited resource to achieve these functions up to the mark which consisted of social assistance and social welfare. In this regard, providing voluntary participation in local services plays an important role, especially in fullfilling the services in the field of social municipality. In this study, the importance and necessity of voluntary participation in terms of social municipality is emphasized and legal and application framework of voluntary participation in local level in Turkey is analysed and proposals about its development are put forward.
International Journal of Management Economics and Business, 2013
Yerelleşme, yerel demokrasi çerçevesinde katılım kavramını önemli hale getirmektedir. Yerel katıl... more Yerelleşme, yerel demokrasi çerçevesinde katılım kavramını önemli hale getirmektedir. Yerel katılım, yerel yönetim ve yerel demokrasi kavramlarının ayrılmaz bir parçası olarak görülmelidir. Yerel demokrasi, temsil dışında katılımı da gündeme getirmiştir. Çünkü günümüz toplumları kamusal karar süreçlerinde daha fazla ve daha etkin yer almak istemektedir. Katılım, yerel hizmetlerin üretilmesinde halkın istek ve taleplerinin karşılanmasını sağlar. Bununla birlikte kamuoyu denetimini de gerçekleştirir. Dolayısıyla yerel demokrasinin güçlendirilmesinde yerel katılım önemli bir argümandır. Bu makalenin amacı, yerel halkın karar süreçlerine katılımını ve bu katılımın yerel demokrasiye olan katkısını incelemektir.
International Journal of Management Economics and Business, 2012
Son dönemde Türk Kamu Yönetimi alanında ortaya çıkan değişim denetim anlayışını da değişime uğrat... more Son dönemde Türk Kamu Yönetimi alanında ortaya çıkan değişim denetim anlayışını da değişime uğratmaktadır. Kamu mali yönetiminde başlayan bu sürecin tamamlayıcı adımı yeni Sayıştay Kanunu olmuştur. 6085 sayılı kanun parlamento adına bağımsız denetim yapan Sayıştay'ı anahtar bir konuma getirmiştir. Kamusal her türlü fonun kullanımını denetleyecek Sayıştay bir yandan kamu yönetiminin mali denetiminde tek söz sahibi olacak diğer yandan da siyasi sistemin meşruiyetini sağlayacak önemli bir unsur olmaya devam edecektir. Bu makalenin amacı; söz konusu değişimi yeni Sayıştay Kanunu üzerinden açıklamaya çalışmaktır.
Gerontokrasi, bircok siyasal ve toplumsal yapida kalintilari gorulen bir olgudur. Kavram, Turkce’... more Gerontokrasi, bircok siyasal ve toplumsal yapida kalintilari gorulen bir olgudur. Kavram, Turkce’ye yaslilar yonetimi/hukumeti olarak cevrilebilir. Yaslilik, geleneksel topluluklardan gunumuze yonetimde karar verme sureclerinin onemli unsuru haline gelebilmistir. Weber, geleneksel egemenligin bir turu olarak gerontokrasiyi incelemis, bununla birlikte bu olgunun “ideal” olmaktan ziyade farkli yonetim yapilarinda da olabileceginin altini cizmistir. Dolayisiyla monarsiden cumhuriyete bircok ulkede, “saf” haliyle bir gerontokrasi gorulmese de gerontokratik yonetsel egilimler dikkat ceker.Gelisen ulkelerde bariz olarak gorulen ve Turkiye’nin de yaklastigi demografik yapinin yaslanmasi sorunu, kamu yonetimi ve siyaset bilimi alaninda gerontokrasinin anlasilmasini gerektirmektedir. Turkiye’de gerontokrasi, siyaset ve kamu yonetiminde etkilerini gostermektedir. Belirgin ozelligi ise yenilik ve degisime karsi olma, buna mukabil mevcut statukoyu koruma egiliminde olmasidir. Bu baglamda makale...
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Özet 1980'lerde Avrupa'da başlayıp, 2000'li yıllarda yoğun olarak hissedilen popülist siyaset öge... more Özet 1980'lerde Avrupa'da başlayıp, 2000'li yıllarda yoğun olarak hissedilen popülist siyaset ögeleri, demokrasi kavramının ve ilkelerinin önemini yitirmesine yol açmaktadır. Hükümetler tarafından uygulanan popülist politikalar demokratik olarak algılanabilmekte ve demokrasi kusurlu bir hale gelebilmektedir. Demokrasinin sürekli sekteye uğra(tıl)dığı, henüz sivil toplum alanının oluşamadığı ülkelerde popülist siyaset, demokrasinin gerekliliklerine zarar vermektedir. Demokrasinin boşluk ve çatışmalarından yararlanarak tıpkı onun gibi görünen popülizmin ortaya çıkması modern dönemin kaçınılmaz bir sonucu olmuştur. Bu çalışma da demokrasinin bir gereğiymiş gibi ortaya koyulan uygulama veya söylemlerin, aslında popülist siyaset mantığını hakim kıldığı ve demokrasinin yerleşikleşmesini güçleştirip kusurlu hale getirdiği ortaya koyulmaya çalışılmış ve bir karşılaştırma yapılarak çözüm önerileri sunulmuştur.
Conference Presentations by Özgür Önder
22. Uluslararası Kamu Yönetimi Forumu, 2022
Kamu yönetiminin disipliner ve olgusal anlamda gelişiminde nesnelleştirilmiş bir tarih anlatısı h... more Kamu yönetiminin disipliner ve olgusal anlamda gelişiminde nesnelleştirilmiş bir tarih anlatısı hâkim olmuştur.
Batı siyasal düşüncesi 18. yüzyılın tarih-dışı bir doğa durumundan 19. yüzyılın tarih odaklı politik-kültürel
gelişimine evrilirken, kamu yönetimi anlayışı da bu nesnel tarih düşüncesinin izlerini takip etmiştir. Modern resmi
tarih anlatısı ve yazımı da bundan bağımsız olmamıştır. Özneyi merkeze alarak kişilerin kendi yaşanmışlıklarının
yazıldığı tarih anlatıları resmi düşünceyi doğrulayan, pekiştiren ya da sorgulatan ama nihai tahlilde ise yönetim
düşüncesinin gelişimine stratejik bir yaklaşım getiren metinler olmuşlardır. Dolayısıyla geçmişten gelen idari
müktesebatın geleceğe ışık tutması ve karar süreçlerini olgunlaştırması anlamında stratejik metinler olarak da
görülebilir.
Biyografi, otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi
kategorilerde değerlendirilen bu tür metinleri kavramsal/kuramsal olarak ele alan ve konuya ilgi duyanlar haliyle
tarihçiler olmuştur. Hollandalı tarihçi Jacques Presser tarafından 1958’de ilk kez kullanılan “egodocument”
kavramı, onun mirasını sürdürerek “Ben-Anlatıları ve Tarih Araştırmaları Merkezi”ni kuran Rudolf Dekker gibi
isimler tarafından geliştirilmiştir. Türk Akademisinde de son dönemde konuya ilgi düzeyi artmaktadır. Biyografi,
otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi metinlerin ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi kategorilerde
değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmaları literatürde yapılsa da sonuçta öznel bakış açılarını taşıdığı
şüphe götürmez bir gerçektir.
Çalışmanın da sınırlarını oluşturan bürokrat ve devlet adamlarının biyografileri üzerinden yönetim
(düşünce) tarihini çalışmak; kamu yönetimi disiplinine ve kamu yöneticilerine yeni bakış açıları kazandırmanın
yanında sosyal bilimlerde uzun bir dönem hâkim paradigma olmuş ve bugün bile akademide etkilerini hissettiren
katı pozitivist yöntemleri tartışmayı sağlayabilecek bir nüve taşımaktadır. Bununla birlikte, Türk siyasal hayatının
kaleme alınmasında mevcut aktör ve süreçler dışında bürokrat anlatılarının da titizlikle dikkate alınması gereğinin
altını çizmektedir. Buradaki temel sorun biyografik metinlerin kavramsal ve kuramsal bir çerçevede nasıl bir
yöntemle ele alınacağıdır. Zira resmi kayıtlarda olmayan ve kişilerin öznel bakış açılarını yansıtan söz konusu
metinleri kullanmanın zorluğu ve mesuliyeti bu sahada çalışanların dikkatli ve ihtiyatlı olması gerekliliğini öne
çıkarır. Bürokrat biyografileri, çapraz ve karşılıklı okumalarla yani karşı tarafı da dinleyerek çalışılması gereken
metinlerdir. Devlet adamı ve bürokrat biyografileri konusunda İbnülemin Mahmud Kemal (1871-1957) (Son
Sadrazamlar, Son Devir Şairleri, Son Hattatlar vb.) Türk kamu yönetimi pratiğini, düşüncesini ve en önemlisi de
sorunsalını “içerden” ve bizzat yaşayarak aktaran önemli isimlerden biridir. Bu çalışma, otuz yılı aşkın bir sürede
sadârete bağlı kalemlerdeki bürokrasi tecrübesi ile devasa sadrazamlar tarihinin malzemesini keskin gözlemi
sayesinde derleyerek zihniyetindeki temel iki kavram olarak “eslâf”dan (öncekiler) alıp “ahlâf”a (sonrakiler)
aktarmanın gayretinde olan İbnülemin’in Son Sadrazamlar eserinin nitel/yorumsamacı yöntem arayışları içinde
okunmasına giriş mahiyetindedir.
Uploads
Papers by Özgür Önder
While Western political thought evolved from an ahistorical state of nature of the 18th century to a history-oriented
political-cultural development of the 19th century, the understanding of public administration followed the traces
of this objective historical thought. The established historical narrative of modernity and its writing has not been
independent of it either. Historical narratives, in which people's own experiences are written by putting the subject
in the center, have become texts that confirm, embrace or question the conventional thought. However, as a final
analysis, these texts have brought a strategic approach to the development of administration thought. Therefore,
they can also be considered as crucial texts in terms of the administrative acquis from the past which sheds light
on the future and matures the decision-making processes.
Those who conceptually/theoretically deal with such texts of which are categorized as biography,
autobiography, letter, diary and memoir, such as self-narrative or micro-historical, and who are interested in the
subject, have naturally been historians. The concept of "ego document", which was coined by the Dutch historian
Jacques Presser n 1958, was further developed by names such as Rudolf Dekker, who contnued Presser’s legacy
and founded the "Center for Self-Narratives and Historical Studies". Recently, the level of interest in the subject
has been increasing in the Turkish Academy. However, there are discussions in the literature whether texts such
as biography, autobiography, letters, diaries and memoirs can be evaluated in categories such as self-narrative or
micro-historical and it is a fact that they have subjective perspectives.
Study of the history of administration thought through the biographies of bureaucrats and statesmen,
which also form the limits of this paper might bring new perspectives to the discipline of public administration
and public administrators. Additionally, it can enable the discussion of strict positivist methods which has been
the dominant paradigm in social sciences for a long time in academia. Furthermore, this study underlines the need
to meticulously consider bureaucrats' narratives, apart from existing actors and processes, in the writing of Turkish
political life. The central problem here is how to deal with the biographical texts in a conceptual and theoretical
framework. The difficulty and responsibility of using the aforementioned texts, which are not in the official records
and reflect the subjective perspectives of the people who write, bring the necessity of being careful and cautious
in this field. Hence, bureaucrat biographies should be studied with cross-readngs. Ibnülemn Mahmud Kemal (the
author Last Grand Viziers, Poets of Last Era, Last Calligraphers etc.) is one of the most important figures that
conveys the Turkish public administration practice, thought and most importantly, the problematic through insider
vew. Ths study ams to analyze Ibnülemn's Last Grand Vzers, who hold over thrty years' experence n
bureaucracy in the offices of the Grand Vizier. Ibnulemin tries to conceptualize the history of gigantic grand viziers
by centralzng two basc concepts and tryng to understand them through "aslâf" (predecessors) to "ahlâf"
(successors). This study is an introduction to the reading of his work in search of qualitative / hermeneutic methods.
Conference Presentations by Özgür Önder
Batı siyasal düşüncesi 18. yüzyılın tarih-dışı bir doğa durumundan 19. yüzyılın tarih odaklı politik-kültürel
gelişimine evrilirken, kamu yönetimi anlayışı da bu nesnel tarih düşüncesinin izlerini takip etmiştir. Modern resmi
tarih anlatısı ve yazımı da bundan bağımsız olmamıştır. Özneyi merkeze alarak kişilerin kendi yaşanmışlıklarının
yazıldığı tarih anlatıları resmi düşünceyi doğrulayan, pekiştiren ya da sorgulatan ama nihai tahlilde ise yönetim
düşüncesinin gelişimine stratejik bir yaklaşım getiren metinler olmuşlardır. Dolayısıyla geçmişten gelen idari
müktesebatın geleceğe ışık tutması ve karar süreçlerini olgunlaştırması anlamında stratejik metinler olarak da
görülebilir.
Biyografi, otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi
kategorilerde değerlendirilen bu tür metinleri kavramsal/kuramsal olarak ele alan ve konuya ilgi duyanlar haliyle
tarihçiler olmuştur. Hollandalı tarihçi Jacques Presser tarafından 1958’de ilk kez kullanılan “egodocument”
kavramı, onun mirasını sürdürerek “Ben-Anlatıları ve Tarih Araştırmaları Merkezi”ni kuran Rudolf Dekker gibi
isimler tarafından geliştirilmiştir. Türk Akademisinde de son dönemde konuya ilgi düzeyi artmaktadır. Biyografi,
otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi metinlerin ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi kategorilerde
değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmaları literatürde yapılsa da sonuçta öznel bakış açılarını taşıdığı
şüphe götürmez bir gerçektir.
Çalışmanın da sınırlarını oluşturan bürokrat ve devlet adamlarının biyografileri üzerinden yönetim
(düşünce) tarihini çalışmak; kamu yönetimi disiplinine ve kamu yöneticilerine yeni bakış açıları kazandırmanın
yanında sosyal bilimlerde uzun bir dönem hâkim paradigma olmuş ve bugün bile akademide etkilerini hissettiren
katı pozitivist yöntemleri tartışmayı sağlayabilecek bir nüve taşımaktadır. Bununla birlikte, Türk siyasal hayatının
kaleme alınmasında mevcut aktör ve süreçler dışında bürokrat anlatılarının da titizlikle dikkate alınması gereğinin
altını çizmektedir. Buradaki temel sorun biyografik metinlerin kavramsal ve kuramsal bir çerçevede nasıl bir
yöntemle ele alınacağıdır. Zira resmi kayıtlarda olmayan ve kişilerin öznel bakış açılarını yansıtan söz konusu
metinleri kullanmanın zorluğu ve mesuliyeti bu sahada çalışanların dikkatli ve ihtiyatlı olması gerekliliğini öne
çıkarır. Bürokrat biyografileri, çapraz ve karşılıklı okumalarla yani karşı tarafı da dinleyerek çalışılması gereken
metinlerdir. Devlet adamı ve bürokrat biyografileri konusunda İbnülemin Mahmud Kemal (1871-1957) (Son
Sadrazamlar, Son Devir Şairleri, Son Hattatlar vb.) Türk kamu yönetimi pratiğini, düşüncesini ve en önemlisi de
sorunsalını “içerden” ve bizzat yaşayarak aktaran önemli isimlerden biridir. Bu çalışma, otuz yılı aşkın bir sürede
sadârete bağlı kalemlerdeki bürokrasi tecrübesi ile devasa sadrazamlar tarihinin malzemesini keskin gözlemi
sayesinde derleyerek zihniyetindeki temel iki kavram olarak “eslâf”dan (öncekiler) alıp “ahlâf”a (sonrakiler)
aktarmanın gayretinde olan İbnülemin’in Son Sadrazamlar eserinin nitel/yorumsamacı yöntem arayışları içinde
okunmasına giriş mahiyetindedir.
While Western political thought evolved from an ahistorical state of nature of the 18th century to a history-oriented
political-cultural development of the 19th century, the understanding of public administration followed the traces
of this objective historical thought. The established historical narrative of modernity and its writing has not been
independent of it either. Historical narratives, in which people's own experiences are written by putting the subject
in the center, have become texts that confirm, embrace or question the conventional thought. However, as a final
analysis, these texts have brought a strategic approach to the development of administration thought. Therefore,
they can also be considered as crucial texts in terms of the administrative acquis from the past which sheds light
on the future and matures the decision-making processes.
Those who conceptually/theoretically deal with such texts of which are categorized as biography,
autobiography, letter, diary and memoir, such as self-narrative or micro-historical, and who are interested in the
subject, have naturally been historians. The concept of "ego document", which was coined by the Dutch historian
Jacques Presser n 1958, was further developed by names such as Rudolf Dekker, who contnued Presser’s legacy
and founded the "Center for Self-Narratives and Historical Studies". Recently, the level of interest in the subject
has been increasing in the Turkish Academy. However, there are discussions in the literature whether texts such
as biography, autobiography, letters, diaries and memoirs can be evaluated in categories such as self-narrative or
micro-historical and it is a fact that they have subjective perspectives.
Study of the history of administration thought through the biographies of bureaucrats and statesmen,
which also form the limits of this paper might bring new perspectives to the discipline of public administration
and public administrators. Additionally, it can enable the discussion of strict positivist methods which has been
the dominant paradigm in social sciences for a long time in academia. Furthermore, this study underlines the need
to meticulously consider bureaucrats' narratives, apart from existing actors and processes, in the writing of Turkish
political life. The central problem here is how to deal with the biographical texts in a conceptual and theoretical
framework. The difficulty and responsibility of using the aforementioned texts, which are not in the official records
and reflect the subjective perspectives of the people who write, bring the necessity of being careful and cautious
in this field. Hence, bureaucrat biographies should be studied with cross-readngs. Ibnülemn Mahmud Kemal (the
author Last Grand Viziers, Poets of Last Era, Last Calligraphers etc.) is one of the most important figures that
conveys the Turkish public administration practice, thought and most importantly, the problematic through insider
vew. Ths study ams to analyze Ibnülemn's Last Grand Vzers, who hold over thrty years' experence n
bureaucracy in the offices of the Grand Vizier. Ibnulemin tries to conceptualize the history of gigantic grand viziers
by centralzng two basc concepts and tryng to understand them through "aslâf" (predecessors) to "ahlâf"
(successors). This study is an introduction to the reading of his work in search of qualitative / hermeneutic methods.
Batı siyasal düşüncesi 18. yüzyılın tarih-dışı bir doğa durumundan 19. yüzyılın tarih odaklı politik-kültürel
gelişimine evrilirken, kamu yönetimi anlayışı da bu nesnel tarih düşüncesinin izlerini takip etmiştir. Modern resmi
tarih anlatısı ve yazımı da bundan bağımsız olmamıştır. Özneyi merkeze alarak kişilerin kendi yaşanmışlıklarının
yazıldığı tarih anlatıları resmi düşünceyi doğrulayan, pekiştiren ya da sorgulatan ama nihai tahlilde ise yönetim
düşüncesinin gelişimine stratejik bir yaklaşım getiren metinler olmuşlardır. Dolayısıyla geçmişten gelen idari
müktesebatın geleceğe ışık tutması ve karar süreçlerini olgunlaştırması anlamında stratejik metinler olarak da
görülebilir.
Biyografi, otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi
kategorilerde değerlendirilen bu tür metinleri kavramsal/kuramsal olarak ele alan ve konuya ilgi duyanlar haliyle
tarihçiler olmuştur. Hollandalı tarihçi Jacques Presser tarafından 1958’de ilk kez kullanılan “egodocument”
kavramı, onun mirasını sürdürerek “Ben-Anlatıları ve Tarih Araştırmaları Merkezi”ni kuran Rudolf Dekker gibi
isimler tarafından geliştirilmiştir. Türk Akademisinde de son dönemde konuya ilgi düzeyi artmaktadır. Biyografi,
otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi metinlerin ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi kategorilerde
değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmaları literatürde yapılsa da sonuçta öznel bakış açılarını taşıdığı
şüphe götürmez bir gerçektir.
Çalışmanın da sınırlarını oluşturan bürokrat ve devlet adamlarının biyografileri üzerinden yönetim
(düşünce) tarihini çalışmak; kamu yönetimi disiplinine ve kamu yöneticilerine yeni bakış açıları kazandırmanın
yanında sosyal bilimlerde uzun bir dönem hâkim paradigma olmuş ve bugün bile akademide etkilerini hissettiren
katı pozitivist yöntemleri tartışmayı sağlayabilecek bir nüve taşımaktadır. Bununla birlikte, Türk siyasal hayatının
kaleme alınmasında mevcut aktör ve süreçler dışında bürokrat anlatılarının da titizlikle dikkate alınması gereğinin
altını çizmektedir. Buradaki temel sorun biyografik metinlerin kavramsal ve kuramsal bir çerçevede nasıl bir
yöntemle ele alınacağıdır. Zira resmi kayıtlarda olmayan ve kişilerin öznel bakış açılarını yansıtan söz konusu
metinleri kullanmanın zorluğu ve mesuliyeti bu sahada çalışanların dikkatli ve ihtiyatlı olması gerekliliğini öne
çıkarır. Bürokrat biyografileri, çapraz ve karşılıklı okumalarla yani karşı tarafı da dinleyerek çalışılması gereken
metinlerdir. Devlet adamı ve bürokrat biyografileri konusunda İbnülemin Mahmud Kemal (1871-1957) (Son
Sadrazamlar, Son Devir Şairleri, Son Hattatlar vb.) Türk kamu yönetimi pratiğini, düşüncesini ve en önemlisi de
sorunsalını “içerden” ve bizzat yaşayarak aktaran önemli isimlerden biridir. Bu çalışma, otuz yılı aşkın bir sürede
sadârete bağlı kalemlerdeki bürokrasi tecrübesi ile devasa sadrazamlar tarihinin malzemesini keskin gözlemi
sayesinde derleyerek zihniyetindeki temel iki kavram olarak “eslâf”dan (öncekiler) alıp “ahlâf”a (sonrakiler)
aktarmanın gayretinde olan İbnülemin’in Son Sadrazamlar eserinin nitel/yorumsamacı yöntem arayışları içinde
okunmasına giriş mahiyetindedir.