Papers by Bilge Karga Göllü
Külliyat, Aug 6, 2022
Ömer Necmî Efendi (H. 1230?/M. 1815-H. 1307/M. 1889) şiirlerinde Necmî mahlasını kullanır. Tuhfe-... more Ömer Necmî Efendi (H. 1230?/M. 1815-H. 1307/M. 1889) şiirlerinde Necmî mahlasını kullanır. Tuhfe-i Vahdet, Kasîde-i Elifiyye, Türkçe Dîvân ve Farsça Dîvânçe olmak üzere ulaşılabilen dört eseri vardır. Çağının tanınan şairleri arasında yer almamasına rağmen XIX. yüzyılın edebî değişimleri içinde divan şiiri geleneğini devam ettirir ve divan edebiyatının en uzun kasidelerinden birini yazar. Biyografik ve bibliyografik çalışmalarda şairin Farsça şiir yazma konusundaki başarısından söz edilir. Dîvânçe'si ve Farsça tahmisleri Necmî'nin Farsçaya hâkimiyetini önemli ölçüde gösterir. Yine de kaynakların dile getirdikleri ve şimdiye kadarki çalışmalar şaire dair yeterli bilgi sunmaz. Yapılan araştırmalar Necmî'nin şiirlerini içeren bazı eserlerin varlığına işaret eder. Bunlardan biri Süleymaniye Kütüphanesi'nde yer alır. Eser, H. 1325/M. 1907 tarihinde şairin beğenilen şiirlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Esere düşülen notlar Ömer Necmî Efendi'ye dair bilgiler de verir. İçinde Necmî'nin basılı divanında (H. 1284/M. 1867) bulunmayan şiirlere rastlanır. Şairin bilinmeyen Türkçe şiirlerinin ortaya çıkarılmasını amaçlayan bu çalışmayla onun Türkçe Dîvân'ında bulunmadığı tespit edilen şiirleri üzerinde durulmuştur.
Journal of institute of economic development and social researches, Mar 1, 2019
XIX. yüzyıl kadın şairlerimizden Âdile Sultan, Osmanlı padişahlarının otuzuncusu olan II. Mahmut'... more XIX. yüzyıl kadın şairlerimizden Âdile Sultan, Osmanlı padişahlarının otuzuncusu olan II. Mahmut'un kızıdır. Sultan II. Mahmut dönemi, Osmanlı'nın iç ve dış güçlerle sıkıntılar yaşadığı bir dönemdir (Vehhâbi hareketi, Tepedelenli vak'ası; Irak, Anadolu ve Rumeli'deki karışıklıklar; Sırp, Rum, Eflak ve Boğdan ile Mısır ve Akka başkaldırmaları; yeniçeri askerlerinin durumu, devlet adamlarının ihtirasları). Âdile Sultan ise II. Mahmut dönemindeki bu olaylardan sadece Mısır meselesinin son aşamalarını görmüştür. Bundan sonra da Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad ve II. Abdülhamid devirlerini yaşamıştır. Osmanlı Hanedanının tek kadın şairi sayılan Âdile Sultan, divan şiirinin de son seslerinden biri olmuştur. Önce eşi Mehmet Ali Paşa'yı, sonra da kızını kaybeden şair, ömrünün sonuna kadar kendini din ve tasavvufa adamıştır. Derviş bir yaradılışa sahip olan Âdile Sultan'ın şiirlerinin büyük bölümü bu sebeple dinî-tasavvufi bir görünümdedir. Divan'ında ehl-i beyt sevgisi, din büyüklerine methiyeler, ailesi için yazdığı manzumeler geniş bir yer tutarken, hanedan mensupları için de tahassürnâme ve iftirâknâme kaleme almıştır. Kaside ve gazellerinde ölüm ve ahiret hayatı, dünyada iyi işler yapmak, nefis mücadelesi, gösterişi terk, faziletli olma, aşk konularını işlemiştir. Ancak Islahat devrinde doğan, Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinin en önemli kısımlarını gören Âdile Sultan'ın Divan'ında "vatan" mefhumunun yanı sıra savaş meydanları, galibiyet, mağlubiyet ile ilgili benzetmeler (gözyaşı-asker, rakip-düşman, çile çekmek-çille çekmek vb.) de yoğun bir şekilde görülmektedir. Bu çalışmada, savaşçı bir kimlikle de karşımıza çıkan Âdile Sultan'ın "vatan" kavramını ele aldığı beyitleri incelendikten sonra, savaş meydanlarının onun şiirine yansımaları irdelenmiştir. Bu konudaki benzetme dünyası da tasnif edilerek değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Euroasia Journal of Social Sciences and Humanities, 2020
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD), 2021
Her dinin kendine özgü kutsal mekânları vardır. Bu yerlerin ziyaret edilmesinin kişiye ebedî bir ... more Her dinin kendine özgü kutsal mekânları vardır. Bu yerlerin ziyaret edilmesinin kişiye ebedî bir hayat kazandıracağına inanılmıştır. Bundan dolayı hac yollarındaki her türlü zorluk göze alınmış, hac kafileleri yılın belli dönemlerinde ibadetini gerçekleştirmek için bu yolculuklara çıkmıştır. Çoğunlukla geçmişteki ulaşım imkânlarının sınırlı olmasıyla bağlantılı olan bu sorunlar, günümüzde gelişen teknolojiyle birlikte değişmiş, çoğunlukla giderilmiştir. Şimdilerde hacı adayları ziyaretlerini daha kolay yapabilmektedirler. İslâm dininde haccın gerçekleştirildiği Mekke ile Medine Müslümanların yüzyıllardır bütün zorlukları göze alarak gitmek istediği en önemli şehirlerdir. Bu kutsal şehirlerle birlikte önemli zâtların ve mekânların ziyaret edilmesi ise hac güzergâhlarını önemli kılmıştır. Menâzil-i hac türündeki eserler, tarih boyunca izlenilen yollar hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Bunun dışında haccın edâsını (menâsik) içeren ve hacca dair diğer eserler de geçmişin hac anlayış ve yolculuğuna ışık tutmaktadır. İçeriklerine ve yazılış amaçlarına göre dört grupta toplanabilen (Hac el kitapları, rehber nitelikli hac seyahatnameleri, hatıra ve rapor nitelikli hac seyahatnameleri, edebî hac seyahatnameleri) hacca dair eserler arasında en fazla edebî hac seyahatnâmeleri üzerinde araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Hac el kitapları ise pratik bilgiler verme amacıyla yazıldığından şimdiye kadar üzerinde pek fazla durulmamıştır. Hâlbuki bu tür eserlerde tarihe ve kültüre yönelik pek çok unsura rastlamak mümkündür. Hac el kitaplarında haccın nasıl eda edileceği ön planda olsa da güzergâhlar, ziyaret yerleri, ulaşım vb. döneme ait bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca halka hitap eden bu eserlerdeki dil ve anlatımın dönemlere göre gösterdiği değişim araştırılması gereken başka bir konudur. Bu doğrultuda, çalışmamızda Hacılara Yâdigâr isimli matbu eserin tanıtım ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 12 sayfadan oluşan Hacılara Yâdigâr isimli eserin kapağına "Hacılara Yâdigâr Mekke-i Mükerreme Medîne-i Münevvere Cidde Kuds-i Şerîf Şâm-ı Şerîf ve Surre-i Hümâyûn Manzaraları" yazılmış olup sayfalar 3 sütuna ayrılmıştır. Fotoğrafların da yer aldığı bu el kitabının biçim, içerik, dil ve anlatım olarak değerlendirilmesiyle dönemin hac ibadetinin nasıl gerçekleştirildiği, nelere dikkat edildiği, yolculukta hangi vasıtaların kullanıldığı, hacılara ne gibi önerilerde bulunulduğu, güzergâh boyunca nerelerin ziyaret edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca yapılan bu çalışmayla, günümüzdeki hac el kitaplarının XX. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilen bir örneği sunulmuştur. Bu tür eserlerin hazırlanışında yüzyıllara göre oluşan değişimlerin nasıl bir seyir izlediği ise ayrı bir araştırmanın konusu olup hac el kitapları hakkında toplu değerlendirmelerin yapılmasını gerektirmektedir.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2020
Ömer Necmî Efendi (1815-1889) asker olması nedeniyle Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunmuş, Kul... more Ömer Necmî Efendi (1815-1889) asker olması nedeniyle Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunmuş, Kula Redif binbaşılığından emekli olup Manisa Alaşehir'e yerleşmiştir. Halvetî, Şâzelî ve Rufâî tarikatlarına mensup olan şair, manevi yolculuğuna hayatı boyunca devam etmiş, emekli olduktan sonra da uzun müddet Alaşehir'de bir dergâhta görev yapmıştır. Ömrünün son zamanlarını İstanbul'da geçirmiştir. Şairin Türkçe Dîvân, Kasîde-i Elfiyye, Tuhfe-i Vahdet ve Farsça Dîvânçe olmak üzere dört eseri olduğu bilinmektedir. Bazı kaynaklarda ise Necmî'nin Farsça bir dîvânçesi olduğundan bahsedilmemiş, şairin sadece Farsçaya olan hâkimiyeti övülmüştür. Bunda Dîvânçe'nin Türkçe Dîvân ile birlikte basılmış olmasının etkili olduğu düşünülebilir. Ancak iki eserin de birbirinden müstakil başlıklarla ayrıldığı göz ardı edilmemelidir. Çoğunluğu tasavvufî gazellerden oluşan ve 3 farklı tarihte (H. 1280, H. 1284 ve H. 1287) basılmış olduğu görülen eser üzerinde şimdiye kadar herhangi bir çalışma yapılmadığı fark edilmiştir. Halbuki Necmî'nin hayatı hakkında kaynaklarda verilen bilgilerin sınırlı olduğu ve pek çok malumata şairin kendi eserlerinden hareketle ulaşıldığı düşünüldüğünde bu eserinin de gün yüzüne çıkması gerekmektedir. Bu doğrultuda, çalışmamızda Ömer Necmî Efendi'nin Farsça Dîvânçe'si biçim ve içerik yönüyle tanıtılıp değerlendirilmiştir. Ayrıca, şairin Dîvânçe'deki şiirlerini kaleme alırken en fazla tercih ettiği iki aruz kalıbının Türkçe Dîvân'ıyla benzerlik göstermesi ve Farsça şiirlerinde sıklıkla askerî terimler ile musikiye dair unsurlara yer vermesi eserin dikkat çekici yönleri olarak ön plana çıkmıştır.
TEZ11109Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2018.Kaynakça (s. 193-217) var.xiii, 1660 ... more TEZ11109Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2018.Kaynakça (s. 193-217) var.xiii, 1660 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm.Çalışmamızda, Sebk-i Hindî'nin önemli örneklerinden biri olan Şevket-i Buhârî Dîvânı'nın XVIII. yüzyıl vakanüvis ve şairlerinden Hâkim (Seyyid Mehmed Efendi) tarafından kaleme alınan şerhi karşılaştırmalı metin olarak hazırlanmış, eserden elde edilen döneme ve tarihe ışık tutan bilgiler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Daha önce Şevket-i Buhârî Dîvânı'nın Molla Murâd tarafından yapılan şerhi dışında Şevket-i Buhârî Dîvânı'na yapılan şerhler üzerine herhangi bir çalışma olmadığı görülmüştür. Molla Murâd'a ait olan şerhte sadece Şevket-i Buhârî'nin üç kasidesinin şerhi bulunmaktadır. Çalışmamız ise Şevket-i Buhârî Dîvânı'nın tamamını kapsamaktadır. Ayrıca Şevket-i Buhârî Dîvânı üzerine bugüne kadar yapılan incelemelerde Dîvân'ın Arap harfleriyle yayımlandığı ve çeviri yazılı yayınının olmadığı görülmüştür. Biz de bu Farsç...
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2020
XVI. yuzyilin sair ve tezkirecilerinden Ahdi’nin (o.1002/1593-1594) Gulsen-i Şu’arâ’si bircok sai... more XVI. yuzyilin sair ve tezkirecilerinden Ahdi’nin (o.1002/1593-1594) Gulsen-i Şu’arâ’si bircok sairi ve eseri Turk edebiyatina tanitmistir. Ahdi, tezkiresinde istitrâd (ara soz) uslubuna da yer vermistir. Bu sebeple, Gulsen-i Şu’arâ XVI-XVII. yuzyil tezkirelerindeki istitrâd/anekdot vb. arastirmalara dâhil edilmistir. Ancak incelemelerimiz sirasinda, daha once isaret edilen istitrâdli anlatimlardan daha fazlasinin eserde oldugu fark edilmistir. Bu calismada, Ahdi’nin tezkiresindeki istitrâdlar Ovgude Istitrâdli Anlatim, Yergide Istitrâdli Anlatim, Bilgi Vermede Istitrâdli Anlatim basliklarinda degerlendirilmeye calisilmistir. Ahdi’nin istitrâda gecis kelimeleri ile bu uslubu kullanma nedenleri de ele alinarak, daha onceki arastirmalara katki saglanmasi amaclanmistir. Ayrica Gulsen-i Şu’arâ’daki istitrâdlar, daha once uzerinde mustakil olarak durulan Sehi Bey, Latifi ve Gelibolulu Âli’nin tezkireleriyle de kiyaslanmistir.
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2021
XIX. yüzyıl divan şairlerinden Necmî mahlaslı Ömer Necmî Efendi (H. 1230?/M. 1814-H. 1307/M. 1889... more XIX. yüzyıl divan şairlerinden Necmî mahlaslı Ömer Necmî Efendi (H. 1230?/M. 1814-H. 1307/M. 1889), Manisa Kula'da redif binbaşısı olarak görev yapmış asker bir şairdir. Şairin eserleri şunlardır: Türkçe Dîvân, Farsça Dîvânçe, Tuhfe-i Vahdet ve Kasîde-i Elifiyye. Kaynaklarda mesleği ve eserleri ile ilgili bilgiler verilirken en fazla Farsça şiir söyleme yeteneği ön plana çıkarılan Necmî, divan şiirinin son demlerini yaşadığı bir yüzyılda Farsça divançe oluşturmuş birkaç şairden biridir. Türkçe Dîvân ile aynı tarihte basılan (H. 1284/M. 1867-68) divançesinde 54 gazel ve bir müstezat yer almaktadır. Şairin Türkçe Dîvân'ının içinde de önemli şairlere yazdığı tahmislerle birkaç Farsça şiir bulunmaktadır. Bu çalışma, Ömer Necmî Efendi'nin Farsça Dîvânçe'si dışındaki şiirlerinin tespitine yönelik bir amaç taşımakta ve Türkçe Dîvân'daki Farsça tahmislerini kapsamaktadır. Çalışmada, Türkçe Dîvân'ın içindeki Farsça tahmisler transkribe edilerek günümüz Türkçesine çevrilmiş, değerlendirilmeye gayret edilmiştir. Şairin çeşitli eserlerin arasına serpiştirilmiş şiirlerinin de olduğu göz önüne alındığında bu konuda yapılacak ayrıntılı çalışmalarla Necmî'nin XIX. yüzyılda Farsça divançe meydana getiren diğer şairler arasındaki yeri belirginleşecek, başka Farsça şiirlerinin tespitiyle şairin kaynaklarda övgüyle bahsedilen bu yeteneği daha iyi görülebilecektir.
Sanat bireyin ontolojik olarak var olusunu anlamli kilan, kusatilan ruhun huzursuzlugunun disa vu... more Sanat bireyin ontolojik olarak var olusunu anlamli kilan, kusatilan ruhun huzursuzlugunun disa vurumu seklinde ifade edilebilir. Ontolojik cozumleme de bu acligin one surumu, disa vurumu olan metinlerin analizinde izlenen yeni bir uygulamadir. Bircok yontemden sadece biri olan ontolojik yontem, divan edebiyatinin en onemli nazim sekillerinden biri olan gazellere uygulanabilir ve bu yontemle farkli cikarimlar elde edilebilir. Roman Ingarden’in varlik tabakalarinin sanat eserlerinde uygulanmasiyla, Ismail Tunali’nin Sanat Ontolojisi kitabinda bahsettigi ontolojik metot, ilk kez Yavuz Bayram ve Dursun Ali Tokel tarafindan divan edebiyati metinlerine uygulanmistir. Sanat eserini, ontik bir nesne olarak goren Ingarden, bir edebiyat eserinin dort tabakadan olustugunu soyler. Bu dort tabaka, calismanin formulunu verir. Calismada soz konusu gazelin her beyti dort yonden incelenerek, siir varlik tabakalarina bolunmus, siirden anlamsal ve sozdizimsel olarak farkli cikarimlar elde edilmesi ama...
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
Bibliyografya calismalari bircok arastirmaya malzeme saglar. Bu arastirmalara bakildiginda konuyl... more Bibliyografya calismalari bircok arastirmaya malzeme saglar. Bu arastirmalara bakildiginda konuyla ilgili yapilan calismalarin konunun daha cok hangi yonuyle ilgili oldugu, hangi turde yapildigi hakkinda genel bir izlenim kazanmis oluruz. Biz de bu amacla hem edebi hem de siyasi kisiligiyle on plana cikmis olan Koca Râgip Pasa uzerine bir kaynakca calismasi yapmaya karar verdik. Oncelikle, gerek kutuphaneler gerekse web tabanli arastirma olanaklari kullanilarak Koca Râgip Pasa ile ilgili bir literatur taramasi yapildi ve Koca Râgip Pasa ile dogrudan baglantili olan calismalar esas alindi. Tespit edilen calismalar (ansiklopedi maddesi, bildiri, kitap, makale, seminer, tez) alfabetik olarak turlerine gore siniflandirildi. Bu calismanin, Pasa hakkinda bundan sonra yapilmasi gerekenlerle ilgili fikirler sunmasi yonuyle az da olsa arastirmacilara katki saglayacagi kanaatindeyiz.
Hifzi, Mir'âtu'l-Kuds adli eserinin girisinde 1642 yilinda Kudus'te bulundugunu belir... more Hifzi, Mir'âtu'l-Kuds adli eserinin girisinde 1642 yilinda Kudus'te bulundugunu belirtmis ve eser boyunca daha cok Kudus'un dini degeri uzerinde durmustur. Ancak eserin bazi yerlerinde Kudus'un cografi ozellikleri, diger sehirlere yakinligi, mezarlarin ve bazi mekânlarin birbirine gore konumlari hakkinda da aciklamalar yapmistir. Bu bilgiler, Hifzi'nin Kudus'e dair izlenimlerini gostermesi acisindan onem tasimaktadir. Bu amacla oncelikle eserde "Kudus" kelimesinin gectigi yerler taranmis, Kudus'te yer aldigi belirtilen ve hakkinda bilgi verilen mekânlar tespit edilmistir. Daha sonra Hifzi'nin bizzat gezip gormus oldugu yerler kendi yorumlariyla aktarilmaya calisilmis, onun gozunden Kudus'un resminin cizilmesine gayret edilmistir.
XVIII. yuzyil divân sairi ve vak’ânuvisi Seyyid Mehmed Efendi (Hâkim), Sebk-i Hindi siirinin onem... more XVIII. yuzyil divân sairi ve vak’ânuvisi Seyyid Mehmed Efendi (Hâkim), Sebk-i Hindi siirinin onemli temsilcilerinden Şevket-i Buhâri’nin Divân ’ini serh etmistir. Şârih’in divan sairi olmasi Sebk-i Hindi gibi anlasilmasi zor bir siire, sair gozunden bakabilmeyi saglamistir. Hâkim’in vak’ânuvis yonu de, verdigi bilgilerin guvenilirligini artirmistir. Edinilen bilgilere gore, Şevket-i Buhâri Divâni’ni Hâkim’in disinda Edib, Nuzhet, Vâsif el-Leduni ve Mehmed Murâd Naksibendi de serh etmistir. Bu zamana kadar ise yalnizca Mehmed Murâd Naksibendi’nin serhi incelenmistir. Hâkim’in Şerh-i Divân-i Şevket’i (Inceleme-Karsilastirmali Metin) basligini tasiyan calismamizda, eser ulasilabilen alti nusha ile karsilastirilarak ceviri yaziya aktarilmis ve cesitli yonlerden eserin incelenmesine gayret edilmistir. Şerhin karsilastirmali metninin olusturulmasi, Şevket-i Buhâri Divâni’nin da Latin harflerine cevrilmesini saglamistir. Bu yazida ise, Hâkim’in Şerh-i Divân-i Şevket adli eseri hakkinda bil...
Rast Müzikoloji Dergisi, Feb 2, 2020
The 14th book of the Old Turkish Literature Studies series, which has attracted attention with it... more The 14th book of the Old Turkish Literature Studies series, which has attracted attention with its researches presenting different subjects, has recently met with the reader, titled "Tunes from Divan: literature-music relations with different dimensions". In the work, which also includes interdisciplinary researches, the interest of literature-music from different authors, musicword context, mode theory, methods of composing music, musical treatments, method-meter relationship, lyrics, music elements in divan poetry, janissary amorous, etc. subjects are included. Since it is important to introduce the work, which will attract the attention of both literature and music researchers, in our study, attention was drawn to some noticeable issues as well as evaluations about the content of the book.
XIX. yüzyıl kadın şairlerimizden Âdile Sultan, Osmanlı padişahlarının otuzuncusu olan II. Mahmut'... more XIX. yüzyıl kadın şairlerimizden Âdile Sultan, Osmanlı padişahlarının otuzuncusu olan II. Mahmut'un kızıdır. Sultan II. Mahmut dönemi, Osmanlı'nın iç ve dış güçlerle sıkıntılar yaşadığı bir dönemdir (Vehhâbi hareketi, Tepedelenli vak'ası; Irak, Anadolu ve Rumeli'deki karışıklıklar; Sırp, Rum, Eflak ve Boğdan ile Mısır ve Akka başkaldırmaları; yeniçeri askerlerinin durumu, devlet adamlarının ihtirasları). Âdile Sultan ise II. Mahmut dönemindeki bu olaylardan sadece Mısır meselesinin son aşamalarını görmüştür. Bundan sonra da Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad ve II. Abdülhamid devirlerini yaşamıştır.
Uploads
Papers by Bilge Karga Göllü