KİTAP by Eyup İNCE
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik,... more Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Makale by Eyup İNCE
Bu araştırmada, nûr-ı Muhammedî diğer bir ismiyle hakîkat-ı Muhammediyye kavramı incelenmiştir. Ç... more Bu araştırmada, nûr-ı Muhammedî diğer bir ismiyle hakîkat-ı Muhammediyye kavramı incelenmiştir. Çalışmanın amacı ise Tüsterî, Baklî ve Bursevî'nin yorumlarındaki nûr-ı Muhammedî düşüncesinin daha önce çalışılmamış yönlerini ortaya koymaktır. Zira tasavvufun ilk dönemlerinde yaşayan Sehl b. Abdullah Tüsterî (ö.283/896) nûr-ı Muhammedî kavramını ilk dile getiren mutasavvıflardan sayılmıştır. Daha sonra bu düşüncenin izleri, mutasavvıf Rûzbihân Baklî (ö.606/1209) ve İsmail Hakkı Bursevî (ö.1137/1725)'de görülmüştür. Çalışmada söz konusu kavramın mahiyeti, tarihî serüveni, savunucuları ve dayandırıldığı âyetler Tüsterî, Baklî ve Bursevî'nin yorumları çerçevesinde ele alınmıştır. Konu ele alınırken öncelikli olarak Tüsterî'nin nûr-ı Muhammedî düşüncesine referans gösterdiği âyetler ve onların yorumları temel alınmıştır. Daha sonrasında bu âyetlerin yorumu Baklî ve Bursevî'nin tefsirinden incelenerek mukayese yapılmıştır. Bunun neticesinde ise üç müellifte nûr-ı Muhammedî düşüncelerini temellendirdikleri âyetler acısından farklıklar bulunduğu gözlemlenmiştir. Fakat üçünde de Peygamber Efendimizin zâhirî boyutun yanı sıra bâtınî boyutunun var olduğu düşüncesi bariz bir şekilde görülmektedir. Bazı âyetlerin nûr-ı Muhammedî ile bağlantı kurularak yorumlanmasının temel sebebi bu düşünce olduğu söylenebilir.
Öz Asr sûresi sade ve kısa olmakla birlikte Kur'ân-ı Kerîm'deki diğer sûrelerin öğütlerini özetle... more Öz Asr sûresi sade ve kısa olmakla birlikte Kur'ân-ı Kerîm'deki diğer sûrelerin öğütlerini özetlemektedir. Allah, kâmil manadaki müminin vasıflarını bu surede zikretmektedir. Ayrıca imanın meyvesi olan ahlâkın, müminin karakterine hangi boyutta etki ettiğini bildirmektedir. Asr sûresi öncelikle zamana yeminle başlayıp tüm insanlığın hüsranda olduğunu haber vermektedir. Daha sonra iman edenleri bundan istisna tutmaktadır. İmandan sonra mümin bir kişide olması gerekenleri, salih amel, hakkı tavsiye etme, sabır ve sabrı başkalarına tavsiye etme gibi ahlâkî meziyetler olarak sıralamaktadır. Ahlâk, tasavvufun özünü oluşturduğu gibi birincil derecede önem verip ele aldığı konulardandır. Dolayısıyla bu makalede Asr sûresi, daha çok ahlâkî yorumların ön plana çıkarıldığı tasavvufî tefsirler ışığında incelenmiştir. Tasavvufî tefsirlerden özellikle Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, Ebü'l-Leys es-Semerkandî, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî, Rûzbîhân el-Baklî, İsmail Hakkı Bursevî, Şehâbeddîn Mahmûd el-Âlûsî ve İbn Acîbe'nin tefsirlerinden istifade edilmiştir. Ayrıca Asr sûresindeki ilahî mesajlar tasavvufî bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Yöntem olarak öncelikle Asr sûresi hakkında bilgi verilip daha sonra Asr sûresinin muhtevasında barındırdığı asr, insanlığın hüsranda olması ve hüsranlıktan kurtuluş vesileleri olan iman, hakkı tavsiye etmek, sabır ve sabrı tavsiye etmek konuları yukarıda zikredilen tasavvufî tefsirler bağlamında ele alınmıştır. Çalışma neticesinde ise Asr sûresinde, Kur'ân-ı Kerîm'in evrensel hakikatine ve tüm insanlığın ihtiyaç duyduğu ahlâk prensiplerine vurgu yapıldığı görülmüştür. Ayrıca Allah'ın insanoğluna vermiş olduğu en büyük nimetin zaman olduğu ve bu zaman içerisindeki tercihler neticesinde hüsrana (cehennem) uğranıldığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda hüsrana uğramayıp cennet ehlinden olmanın en önemli şartı olarak iman, salih amel ve sabır üçlüsünün zikredildiği, aynı zamanda bu üç hakikatin tebliğ edilmesi gerektiği gözlemlenilmiştir.
Tasavvuf; İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlak temellerine dayanarak nefsi tezkiye etme, güzel ah... more Tasavvuf; İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlak temellerine dayanarak nefsi tezkiye etme, güzel ahlak sahibi olarak dini yaşama ve ruhun kemale ermesi için caba göstererek Allah'a vâsıl olma düşüncesidir. Bu anlamda tasavvuf manevî bir ahlak eğimini ifade etmektedir. Seyr-ü sülûk metodu, bu ahlak eğitiminin verilmesi noktasında önemli bir vasıta rolünü üstlenmektedir. Seyr ve sülûk birbirinden ayrı düşünülemeyen iki kavramlardır. Seyr, bütün kötü vasıflardan ve benlikten arınarak ilme, ahlaka ve Allah'a doğru yürümektir. Sülûk, Allah'a vâsıl olmaya vesile olan manevî bir yoldur. Mürid bu yola talip olan yolcu, şeyh ise bu yolda müridin gözetmenliğini yapan tecrübeli kimsedir. Şeyh, yolun başından sonuna kadar müridine eşlik ederek bu husustaki temel ilke ve esasları hem teorik hem pratik olarak göstermektedir. Mürid ise şeyhin göstermiş olduğu kural ve kaideleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmekle sorumludur. Bu nedenle tasavvufî eserlerde şeyh ve müridin tanımı, mahiyeti detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca şeyh ve müridde bulunması gereken vasıflar ayrıntılı bir şekilde zikredilmiştir. Böylelikle hakiki manada yerine getirilmesi gereken şeyh-mürid ilişkisinin esasları belirlenmiştir. Tasavvuf ilminin sözlü ve fiili unsurlarını içinde barındıran şeyh, en çok tenkit edilen kavramlardan birini oluşturmaktadır. Aynı şekilde mürid, birçok eleştirinin yöneltildiği kavramlardandır. Bu nedenle makalede özellikle şeyh ve müridin tanımı, şeyh ve müridde bulunması gereken vasıflar, şeyh-mürid ilişki, şeyh-mürid ilişkisinin gerekliliği ve şeyhe bağlanmanın hükmü gibi konular ele alınacaktır. Böylelikle tasavvufun çok hassas temeller üzerine kurduğu şeyh-mürid ilişkisinin hakikat yönüne bir nebze olsun ışık tutulmaya çalışılacaktır.
Sözlükte içki içip sarhoş olmak, kendinden geçmek gibi manalara gelen sekr kavramı tasavvuf ilmin... more Sözlükte içki içip sarhoş olmak, kendinden geçmek gibi manalara gelen sekr kavramı tasavvuf ilminde kuvvetli bir feyzin (vârid) tesiri ile şuur halinin kaybedilmesi anlamını taşımaktadır. Sahv kavramı ise sözlükte sekr kavramının zıttı olarak kendine gelmek, iyileşmek ve uyunmak gibi manalara gelmekle beraber tasavvuf ilminde, şuur haline tekrar dönülerek manevî sarhoşluktan ayılmayı ifade etmektedir. Bu anlamda mutasavvıfların genel olarak kullandıkları kavramlar sekr ve sahv eksenli olmak üzere iki ana kola ayrılmaktadır. Sekr ve sahv kavramları mutasavvıfları tasavvufun ilk dönemlerinden itibaren sekr ve sahv ehli şeklinde ikiye ayırmıştır. Bu ayrımın sonuçlarını hemen hemen bütün tasavvufî kavramlarda ve düşüncelerde görmek mümkündür. Dolayısıyla tasavvufî düşüncedeki sekr ve sahv kavramların değişik perspektiflerle ele alınması diğer tasavvufî kavramların anlamsal zemini idrak etme açısından önem arz etmektedir. Çalışmada yöntem olarak öncelikle sekr, daha sonra sahv kavramı incelendi. Çünkü sahv, sekr halinin bir neticesidir. Sekr kavramının lügat ve ıstılah manaları zikredildikten sonra mutasavvıfların konuyla alakalı temellendirdiği ayet ve hadisler ele alındı. Böylelikle konuya yüzeysel de olsa Kur'ân ve sünnet açısından bakılmaya çalışıldı. Sahv kavramı için de aynı usul takip edildi. Son olarak sekr ve sahv kavramlarının mukayesesi yapılarak bazı çıkarımlarda bulunuldu. Çalışma neticesinde ise tasavvuf ilminde sekr ve sahv kavramlarının kelime manalarının dışında yeni bir anlam kazandığı görülmüştür. Lügatlerde maddî bir sarhoşluk ve uyanıklık halini ifade eden sekr ve sahv kavramları, tasavvufta daha çok manevî sarhoşluk ve uyanıklık anlamında kullanıldığı gözlemlenilmiştir. Fakat sekr ve sahv kavramlarının tasavvuftaki bu anlamlarıyla Kur'ân ve hadiste doğrudan geçmediği tespit edilmiştir. Kavramlara getirilen bu yeni anlamların mutasavvıflar tarafından bazı ayet ve hadislerden tasavvufî yorumlarla istidlâl edildiği görülmüştür. Bunların dışında sekr ve sahv kavramları mukayese edildiğinde mutasavvıfların daha çok sahv halini benimsediği, uzun süreli sekr halinin Allah olan kulluğu hakiki manada yerine getirme hususunda sorun teşkil edeceği anlaşılmıştır.
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This a... more Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by least two referees and scanned via a plagiarism software.
İntihal Taraması/Plagiarism Detection Bu makale özel bir yazılımla taranmış ve intihal tespit edi... more İntihal Taraması/Plagiarism Detection Bu makale özel bir yazılımla taranmış ve intihal tespit edilmemiştir. This article was scanned with a special software and no plagiarism was detected. 2 • Tasavvufun Doğuşundaki Tarihi Arka Plan https://dergipark.org.tr/tr/pub/iiad Kur'ân ve sünnetin temel ahlak esaslarını savunan bir hareket olduğu ve zamanla farklı mutasavvıfların kuşatıcı fikir ve düşünceleriyle çığ gibi büyüdüğü anlaşılmıştır. Bütün bunların yanı sıra tasavvuf ilmindeki dünyadan yüz çevirme, havf, haşyet, gözyaşı, ümit, sabır, vera, rıza, tevekkül, şükür, kanaat, takva gibi önemli kavramların farklı boyutta yeniden anlam kazanmasının zühd döneminde meydana gelen acı olayların neticesi olduğu net bir şekilde görülmüştür.
Papers by Eyup İNCE
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, Dec 31, 2022
DergiPark (Istanbul University), Oct 10, 2022
Öz Asr sûresi sade ve kısa olmakla birlikte Kur'ân-ı Kerîm'deki diğer sûrelerin öğütlerini özetle... more Öz Asr sûresi sade ve kısa olmakla birlikte Kur'ân-ı Kerîm'deki diğer sûrelerin öğütlerini özetlemektedir. Allah, kâmil manadaki müminin vasıflarını bu surede zikretmektedir. Ayrıca imanın meyvesi olan ahlâkın, müminin karakterine hangi boyutta etki ettiğini bildirmektedir. Asr sûresi öncelikle zamana yeminle başlayıp tüm insanlığın hüsranda olduğunu haber vermektedir. Daha sonra iman edenleri bundan istisna tutmaktadır. İmandan sonra mümin bir kişide olması gerekenleri, salih amel, hakkı tavsiye etme, sabır ve sabrı başkalarına tavsiye etme gibi ahlâkî meziyetler olarak sıralamaktadır. Ahlâk, tasavvufun özünü oluşturduğu gibi birincil derecede önem verip ele aldığı konulardandır. Dolayısıyla bu makalede Asr sûresi, daha çok ahlâkî yorumların ön plana çıkarıldığı tasavvufî tefsirler ışığında incelenmiştir. Tasavvufî tefsirlerden özellikle Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, Ebü'l-Leys es-Semerkandî, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî, Rûzbîhân el-Baklî, İsmail Hakkı Bursevî, Şehâbeddîn Mahmûd el-Âlûsî ve İbn Acîbe'nin tefsirlerinden istifade edilmiştir. Ayrıca Asr sûresindeki ilahî mesajlar tasavvufî bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Yöntem olarak öncelikle Asr sûresi hakkında bilgi verilip daha sonra Asr sûresinin muhtevasında barındırdığı asr, insanlığın hüsranda olması ve hüsranlıktan kurtuluş vesileleri olan iman, hakkı tavsiye etmek, sabır ve sabrı tavsiye etmek konuları yukarıda zikredilen tasavvufî tefsirler bağlamında ele alınmıştır. Çalışma neticesinde ise Asr sûresinde, Kur'ân-ı Kerîm'in evrensel hakikatine ve tüm insanlığın ihtiyaç duyduğu ahlâk prensiplerine vurgu yapıldığı görülmüştür. Ayrıca Allah'ın insanoğluna vermiş olduğu en büyük nimetin zaman olduğu ve bu zaman içerisindeki tercihler neticesinde hüsrana (cehennem) uğranıldığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda hüsrana uğramayıp cennet ehlinden olmanın en önemli şartı olarak iman, salih amel ve sabır üçlüsünün zikredildiği, aynı zamanda bu üç hakikatin tebliğ edilmesi gerektiği gözlemlenilmiştir.
Turkish Academic Research Review - Türk Akademik Araştırmalar Dergisi [TARR]
Sözlükte içki içip sarhoş olmak, kendinden geçmek gibi manalara gelen sekr kavramı tasavvuf ilmin... more Sözlükte içki içip sarhoş olmak, kendinden geçmek gibi manalara gelen sekr kavramı tasavvuf ilminde kuvvetli bir feyzin (vârid) tesiri ile şuur halinin kaybedilmesi anlamını taşımaktadır. Sahv kavramı ise sözlükte sekr kavramının zıttı olarak kendine gelmek, iyileşmek ve uyunmak gibi manalara gelmekle beraber tasavvuf ilminde, şuur haline tekrar dönülerek manevî sarhoşluktan ayılmayı ifade etmektedir. Bu anlamda mutasavvıfların genel olarak kullandıkları kavramlar sekr ve sahv eksenli olmak üzere iki ana kola ayrılmaktadır. Sekr ve sahv kavramları mutasavvıfları tasavvufun ilk dönemlerinden itibaren sekr ve sahv ehli şeklinde ikiye ayırmıştır. Bu ayrımın sonuçlarını hemen hemen bütün tasavvufî kavramlarda ve düşüncelerde görmek mümkündür. Dolayısıyla tasavvufî düşüncedeki sekr ve sahv kavramların değişik perspektiflerle ele alınması diğer tasavvufî kavramların anlamsal zemini idrak etme açısından önem arz etmektedir. Çalışmada yöntem olarak öncelikle sekr, daha sonra sahv kavramı in...
KİTAP BÖLÜMÜ by Eyup İNCE
Copyright © Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Eğitim Yayınevi'ne aittir. Bütün haklar... more Copyright © Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Eğitim Yayınevi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre kitabı yayımlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik/mekanik yolla, fotokopi yoluyla ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayımlanamaz.
Uploads
KİTAP by Eyup İNCE
Makale by Eyup İNCE
Papers by Eyup İNCE
KİTAP BÖLÜMÜ by Eyup İNCE