Bu çalışmaya konu olan Türkiye’nin askerî teknoloji kaynaklarının tarihi süreci soğuk savaş dönem... more Bu çalışmaya konu olan Türkiye’nin askerî teknoloji kaynaklarının tarihi süreci soğuk savaş dönemine rastlayan 1946-1990 yılları arasını kapsamaktadır. Türk ordusunun bu dönem içerisinde askerî teknoloji kaynaklarında yaşanan değişim ve dönüşüm süreci, dönemin içte ve dışta meydana gelen siyasi, askerî, ekonomik olaylarına bağlı olarak ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Söz konusu çalışma, giriş ile üç bölümden meydana getirilmiştir. Giriş bölümünde, çalışmada konu edilen askerî terimler tanımlanarak konunun daha anlaşılır olması sağlanmıştır. Girişi izleyen birinci bölümde; Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren 1960 yılına kadar geçen süreçte Türk ordusunun (Kara, Deniz, Hava ve Jandarma ordusu) genel durumu incelenmiştir. Bu bölümde yer verilen 2. Dünya Savaşı 1939-1945 yılları arasında yaşanmıştır. Türkiye, savaşan iki tarafın da baskılarına rağmen denge siyaseti ile savaş dışı kalmayı başarmıştır. 2. Dünya Savaşı, Türk ordusunun silah, araç, gereç ve teçhizatının modern olmaktan uzak olduğunu, personelinin ise modern bir harp için gerekli eğitimden yoksun olduğunu ortaya koymuştur. 1945’lerden itibaren dünya yeniden şekillenmiştir. Soğuk savaş yıllarında dünya ve Türkiye; siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel vb. birçok anlamda değişim ve dönüşüm yaşamış ve bunun sonucu olarak Türkiye, kendisini Batı bloğunda tanımlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri süregelen ve Türkiye Cumhuriyeti’nde imkânlar nispetinde devam eden Türk ordusunun modernleşme, değişim ve dönüşüm süreci, 2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle 1947 yılından sonra artmıştır. Türkiye, Truman ve Marshall’ın katkıları neticesinde sağladığı askerî yardımlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere tüm kurumlarını Batı normlarına göre düzenlemiştir. 1950-1960 yılları arası dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden yapılanmasına etki eden önemli olaylardan biri, Kore Savaşı sonunda Türkiye’nin 16 Şubat 1952 tarihinde NATO topluluğu içerisine dâhil olmasıdır. Bu süreçte, Kara Kuvvetleri’nin teşkilat ve kadrolarında yeni düzenlemeler yapılmış, bütün sınıflar çağa uygun silah ve teçhizatla donatılmıştır. Hava Kuvvetleri birlikleri jet uçakları ile teçhiz edilmiştir. ABD Deniz Yardımı Programı gereğince Türkiye’ye çeşitli tonajlarda deniz üstü, mayın tarayıcı ve denizaltılar teslim edilerek Deniz Kuvvetleri’nin gücü artırılmıştır. İkinci bölümde incelenen 1960-1974 yılları arası dönemde, 27 Mayıs 1960 Müdahalesi, Kıbrıs bunalımı ile 12 Mart 1971 Muhtırası yaşanmıştır. Bu dönemde, NATO ve ABD’den askerî yardım temin edilmesine devam edilmiş, diğer taraftan Almanya’dan 1964 yılından iii itibaren askerî yardım sağlanmıştır. Kara Kuvvetleri için hafif silah üretimine ağırlık verilmiştir. Deniz Kuvvetleri 1960 yılından itibaren donanmayı “Marmara Denizi Donanması”ndan “Açık Deniz Donanması”na dönüştürmeyi hedeflemiştir. Hücumbot, denizaltı ve yardımcı gemi satın alınması ile Gölcük Tersanesi’nde gemi üretimi için çalışmalar yapılmıştır. Hava Kuvvetleri için, uçak ve malzeme temin edilmesine çalışılmıştır. Dünyada meydana gelen ilerlemeler ve tehdit ortamının değişim geçirmesi sonucunda yeniden yapılanma gerekmiş ve RE-MO planı 1972 yılında uygulamaya konulmuştur. 1974-1990 yılları arasını kapsayan üçüncü bölümde incelenen Kıbrıs Barış Harekâtı ve ardından yürürlüğe konan ambargo, dış askerî yardımla gelen eski teknoloji ürünü silahların yenilenmesini ve millî bir savunma sanayinin kurulmasını gerektirmiştir. 1970’li yılllarda Kuvvet Komutanlıkları Güçlendirme Vakıfları bu hedefleri gerçekleştirmek için meydana getirilmiş ve yatırımlar başlatılmıştır. Aynı dönemde Türk ordusunun gereksinimlerinin millî kaynaklardan sağlanması maksadıyla ileri teknoloji kuruluşları (TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, ASPİLSAN ve İŞBİR ELEKTRİK SANAYİİ A.Ş. vb.) hayata geçirilmiştir. 1980’li yıllarda savunma sanayini geliştirme gayretleri ağırlık kazanmış, 1985 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) kurulmuş ve Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) oluşturulmuştur. Diğer taraftan, 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri millî birliği korumak, anarşi ve terörü önlemek amacıyla yönetimi ele geçirmiş ve geçen 3 yıl içinde 1982 Anayasası yürürlüğe konmuştur. Kara Kuvvetleri’ni yeniden yapılandırmak maksadıyla, 1980 yılında başlatılan hibe türü Özel Teçhizatlandırma Yardımları yeni araç ve malzemeden oluşmaktadır. Bu kapsamda, Federal Almanya’dan alınan 232 adet Leopard 1-A3 tankı Kara Kuvvetleri envanterine girmiştir. 1980’li yıllarda, Deniz Kuvvetleri’ni geliştirmek amacıyla önemli atılımlar yapılmıştır. 1980 yılında Gölcük Tersanesi’nde yapımı tamamlanan 1000 ton ağırlığında “AY” sınıfı denizaltı, 1988 yılında bitirilerek hizmete sunulan Fatih fırkateyni, Türk donanmasının gücüne güç katmıştır. 1987-1995 yılları arasında TUSAŞ tarafından 152 adet ve ABD tarafından 8 adet olmak üzere toplam 160 adet F-16 C/D üretilerek Hava Kuvvetleri’nin kullanımına sunulmuştur.
Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), 28 Haziran 1973 tarihinde Türkiye'nin savunma sanayii... more Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), 28 Haziran 1973 tarihinde Türkiye'nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltmak amacıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde kurulmuştur. Türk Hava Kuvvetleri'nin savaş uçağı ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak F-16 uçaklarının kullanılması kararı ile birlikte; F-16 uçağının üretimi, uçak üzerindeki sistemlerin entegrasyonu ve uçuş testlerini yaparak Hava Kuvvetleri’ne teslim etmek üzere TUSAŞ tarafından 1984 yılında TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TAI), Türk-ABD ortak yatırım şirketi olarak 25 yıllığına kurulmuştur. TAI tarafından 1987-1995 yılları arası dönemde 152 adet F-16 C/D üretilerek Hava Kuvvetleri’ne verilmiştir. 2005 yılında TAI'nin yabancı hisseleri Türk hissedarlar tarafından satın alınarak şirket yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda, TAI ve TUSAŞ birleşerek, TUSAŞ-Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ çatısı altında faaliyetlerini genişletmiş, havacılık ve uzay sanayii sistemlerinin geliştirilmesi, modernizasyonu, üretimi, sistem entegrasyonu ve yaşam döngüsü destek süreçlerinde Türkiye'de önemli bir yer edinmiştir. Havacılık ve uzay sanayisinde küresel ilk yüz oyuncu arasında bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, proje konularına bağlı olarak yedi stratejik iş merkezi bünyesinde örgütlenmiştir. Ayrıca, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından tasarlanan/üretilen tüm ürünlere ilişkin entegre lojistik destek hizmeti verilmektedir. Bu çalışmada; TUSAŞ’ın kuruluş amacı, kurulduğu tarihten günümüze kadar yürüttüğü faaliyetleri, ürünleri ve projeleri ele alınmıştır. Araştırmada; TUSAŞ’ın Türk millî harp sanayisinin önemli bir halkasını teşkil ettiği, havacılık ve uzay sanayii alanında ürettiği/üretmekte olduğu özgün uçak, helikopter, insansız hava aracı ve uzay sistemleri ile önemli bir yere sahip olduğu ve bu sayede Türkiye’nin teknoloji merkezi konumuna ulaştığı ortaya konmuştur.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin Cumhuriyet döneminde: Bahriye Dairesi, Bahriye
Vekâleti, Deniz Müsteşar... more Türk Deniz Kuvvetleri’nin Cumhuriyet döneminde: Bahriye Dairesi, Bahriye Vekâleti, Deniz Müsteşarlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olmak üzere dört evre hâlinde incelenmesi mümkündür. 1921 yılının başından itibaren Deniz Kuvvetleri’ne komuta eden Bahriye Dairesi, harekât ve idarî işlerin tamamının sorumluğunu üstlenmiştir. Donanma, Cumhuriyet’in ilanı ile TBMM Hükûmeti’nin emrine verilerek Cumhuriyet Donanması olarak adlandırılmıştır. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), bu dönemde kuvvetli bir donanma tesis etmeyi amaç edinmiştir. Bu hedef doğrultusunda, 1924 yılının sonunda donanma ile kara tesisleri Bahriye Vekâleti’nin komutası altında yer almıştır. 1925 yılında yurt dışından ilk defa savaş gemisi sipariş edilmiştir. 1928 yılında Bahriye Vekâleti’nin yerini Deniz Müsteşarlığı almıştır. 1933-1938 yılları arası dönemde Cumhuriyet Donanması’nda gelişim yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan yakınlaşma neticesinde alınan askerî yardımlar ile Türk Deniz Kuvvetleri’nin savunması güçlenmiştir. 1949 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemi başlamıştır. Bu dönemde, 1952 yılında NATO üyesi olunmasının ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı üye ülkelerle ilişkileri geliştirmiş, teşkilat yapısını düzenlemiş, eğitim sisteminde değişiklikler yapmış, NATO standartlarına uygun kuvvet oluşturmuş ve tatbikatlara katılmıştır. Deniz Kuvvetleri’nin gücünü artırmak amacıyla denizaltı, denizüstü ve mayın tarayıcı gemiler envantere alınmıştır.
Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak biz... more Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak bizzat istirak ettigi 1923-1938 yillarini kapsamaktadir. 1923- 1938 yillari arasinda yapilan bu tatbikat ve manevralar eksiksiz ve ayrintili olarak ele alinmis, yapilma nedenleri, nasil ve nerede icra edildikleri ve sonuclari ortaya konmustur.Bu calisma giris bolumu ile uc bolumden olusmaktadir. Giris bolumunde; manevra ile ilgili askeri kavramlara yer verilmistir. Calismanin iceriginde yer alan askeri terimlerin bilinmesi konunun kolaylikla anlasilmasi bakimindan cok onemlidir. Ayrica, bu bolumde Turk Ordusu‟ndaki rutbelerle ilgili bilgilere de yer verilmistir.Girisi izleyen birinci bolumde; Turk Ordusu‟nun durumu incelenmistir. Cumhuriyet‟in kurulusundan itibaren icra edilen ve ikinci bolumde yer verilen tatbikat ve manevralar farkli nedenlerle icra edilmistir. Bunlardan biri olan ve 1924 yilinda icra edilen Izmir harp oyununda her ne kadar Istiklal Harbi‟nde Yunan taarruzu ile ilgili askeri degerlendirmeler yapilmissa da; hilafetin kaldirilarak Osmanogullari Hanedani‟nin yurt disina cikarilmasi, Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-i Harbiye-i Umumiye Vekâleti‟nin (Bakanligi) kaldirilmasi ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu‟nun kabul edilmesi gibi onemli siyasi kararlar da bu manevra sirasinda alinmistir.1925-1929 yillari arasinda yapilan Ankara ve 2‟nci Ordu Manevralari Turk Ordusu‟nun kolordu ve ordu capinda yapilan ilk buyuk manevralari olma ozelligini tasimaktadir. Bu manevralarla artik sadece kara birlikleri degil, hava kuvvetleri unsurlarinin da katilimiyla cok faydali ve basarili tatbikatlar icra edilmeye baslanmiŞtir. Bu bolumde yer verilen 1928 yilinda yapilan Istanbul-Gelibolu Manevrasi da, Cumhurbaskani Mustafa Kemal Pasa‟nin Ertugrul Yati ile ciktigi bir gunluk gezisi sirasinda karar verdigi ve tamamen kendisinin yonettigi toplam 23 saat suren Cumhuriyet tarihimizin en kisa sureli manevrasidir. 1929 yilinda dunyayi etkileyen ekonomik buhran nedeniyle, butun dunya ordularinda oldugu gibi Turk Ordusu‟nda da tatbikat ve manevralara bir sure ara verilmistir. Bu gecis doneminden sonraki manevralar ise ucuncu bolumde incelenmistir. Bu bolumde yer alan ve 1934 yilinin Nisan ayinda yapilan Ege Manevralari, ayni yil Haziran ayinda, Iran sahi Riza Pehlevi‟nin ziyareti icin, birliklerin denetlenmesi amaciyla Cumhurbaskani Mustafa Kemal Pasa‟nin yaptigi teftislerden olusmaktadir. Her iki faaliyet de Mustafa Kemal Pasa‟nin ve Turkiye Cumhuriyeti‟nin guclu ordusuyla, gerek dogudaki komsusuna verdigi deger gerekse tum dunyaya bolgenin istikrarinin guvencesi oldugunu gostermesi acisindan cok onemlidir.1936 yilinda Istanbul Harp Akademisi‟nde yapilan tatbikat, burada egitim goren kurmay subaylarin ve Istanbul‟da farkli okullarda egitimine devam eden henuz rutbelerini takmamis astsubay adaylarinin katilimiyla icra edilen bu kapsamdaki ilk tatbikat olmustur. Oyle ki birliklerdeki eksik kadrolar bu ogrencilerle doldurulmus bir bakima Canakkale ve Istiklal Harbi‟nde oldugu gibi aniden yapilabilecek bir savasin provasi yapilmistir. 1937 yilinda Ege ve Trakya‟da yapilan manevralarla birlikte ordunun egitim seviyesi ve gucu, manevra sonrasinda yapilan ve tum halkin da davet edildigi resmi gecitlerle tum dunyaya duyurulmak istenmistir. Ayni zamanda donemsel olarak yaklasmakta olan II. Dunya Savasi oncesinde olasi dusman tehditlerine yonelik guc gosterisi olarak gerceklestirilen ve icte ve dista buyuk ses getiren bu manevralar Turk Ordusu‟nun kendi bolgesinde barisi ve istikrari korumak adina hazir oldugunun bir gostergesi ve ispati olmustur. Ozellikle davet edilen Balkan Pakti ve Sadabad Pakti ulkelerinin en ust duzey askeri yetkilileri manevralari yakindan takip ederek, yaptiklari degerlendirmelerle Turk Ordusu‟nun gucunu ve kudretini dile getirmislerdir.Bu calismada manevralardan cikarilacak derslerin yer aldigi tenkit ve degerlendirme bolumleri genis bir Şekilde yer almistir. Ozellikle Genelkurmay Baskani Maresal Fevzi Cakmak‟in degerlendirmeleri sadece o doneme degil bu donemde icra edilen tatbikat ve manevralara da isik tutmaktadir.Abstract The historical background of the exercises and maneuvers being dealt with in this study dates back to the between 1923 and 1938, during which Ataturk joined in these events as the President of Turkish Republic. In this study, the exercises and maneuvers conducted between 1923 and 1938 have been scrutinized and the aims of conducting, where and how they were performed as well as their results have been examined.The study comprises of an introductory part followed by three explanatory parts. In the introductory part, the military terms related with the maneuvers are being explained. It is of high importance to know the meanings of the military terms to be used in the document in order to thoroughly understand the subject matter. Furthermore, information on the ranks used within the Turkish Armed Forces has been included in this section. The first part that follows the introduction covers the…
Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak biz... more Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak bizzat istirak ettigi 1923-1938 yillarini kapsamaktadir. 1923- 1938 yillari arasinda yapilan bu tatbikat ve manevralar eksiksiz ve ayrintili olarak ele alinmis, yapilma nedenleri, nasil ve nerede icra edildikleri ve sonuclari ortaya konmustur.Bu calisma giris bolumu ile uc bolumden olusmaktadir. Giris bolumunde; manevra ile ilgili askeri kavramlara yer verilmistir. Calismanin iceriginde yer alan askeri terimlerin bilinmesi konunun kolaylikla anlasilmasi bakimindan cok onemlidir. Ayrica, bu bolumde Turk Ordusu‟ndaki rutbelerle ilgili bilgilere de yer verilmistir.Girisi izleyen birinci bolumde; Turk Ordusu‟nun durumu incelenmistir. Cumhuriyet‟in kurulusundan itibaren icra edilen ve ikinci bolumde yer verilen tatbikat ve manevralar farkli nedenlerle icra edilmistir. Bunlardan biri olan ve 1924 yilinda icra edilen Izmir harp oyununda her ne kadar Istiklal Harbi‟nde Yunan taarruzu ile ilgili ask...
Bu çalışma ön inceleme sürecinde ve yayımlanmadan önce iThenticate ile taranmıştır. NATO, İkinci ... more Bu çalışma ön inceleme sürecinde ve yayımlanmadan önce iThenticate ile taranmıştır. NATO, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik ve siyasi bakımdan çökmüş durumda olan Avrupa'da, ABD-SSCB mücadelesinin sürdüğü bir zamanda ülkelerin güvenliklerinin sağlamasına yönelik olarak soğuk savaş döneminde ortaya çıkmıştır. 1947-1952 yılları arası dönemde güvenlik endişesi ve iktisadi yardım konuları Türkiye'nin dış politikasına derin etkiler yapmış, Truman Doktrini ve Marshall Yardımları Türkiye'nin NATO üyeliğine giden süreci hızlandırmıştır. CHP ve DP Hükûmetleri döneminde güvenlik dış politikada en önemli konu olmuştur. Bu doğrultuda, NATO üyeliği için CHP iktidarında ilk üyelik başvurusu yapılmıştır. DP iktidarında yeniden başvurulmuş, 18 Şubat 1952 tarihinde TBMM'nin onaylamasıyla NATO'ya üye olunmuştur. Türkiye'nin Jeostratejik konumunun yanı sıra NATO'ya dâhil olması uluslararası camiadaki önemini artırmıştır.
Bu çalışmaya konu olan Türkiye’nin askerî teknoloji kaynaklarının tarihi süreci soğuk savaş dönem... more Bu çalışmaya konu olan Türkiye’nin askerî teknoloji kaynaklarının tarihi süreci soğuk savaş dönemine rastlayan 1946-1990 yılları arasını kapsamaktadır. Türk ordusunun bu dönem içerisinde askerî teknoloji kaynaklarında yaşanan değişim ve dönüşüm süreci, dönemin içte ve dışta meydana gelen siyasi, askerî, ekonomik olaylarına bağlı olarak ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Söz konusu çalışma, giriş ile üç bölümden meydana getirilmiştir. Giriş bölümünde, çalışmada konu edilen askerî terimler tanımlanarak konunun daha anlaşılır olması sağlanmıştır. Girişi izleyen birinci bölümde; Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren 1960 yılına kadar geçen süreçte Türk ordusunun (Kara, Deniz, Hava ve Jandarma ordusu) genel durumu incelenmiştir. Bu bölümde yer verilen 2. Dünya Savaşı 1939-1945 yılları arasında yaşanmıştır. Türkiye, savaşan iki tarafın da baskılarına rağmen denge siyaseti ile savaş dışı kalmayı başarmıştır. 2. Dünya Savaşı, Türk ordusunun silah, araç, gereç ve teçhizatının modern olmaktan uzak olduğunu, personelinin ise modern bir harp için gerekli eğitimden yoksun olduğunu ortaya koymuştur. 1945’lerden itibaren dünya yeniden şekillenmiştir. Soğuk savaş yıllarında dünya ve Türkiye; siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel vb. birçok anlamda değişim ve dönüşüm yaşamış ve bunun sonucu olarak Türkiye, kendisini Batı bloğunda tanımlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri süregelen ve Türkiye Cumhuriyeti’nde imkânlar nispetinde devam eden Türk ordusunun modernleşme, değişim ve dönüşüm süreci, 2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle 1947 yılından sonra artmıştır. Türkiye, Truman ve Marshall’ın katkıları neticesinde sağladığı askerî yardımlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere tüm kurumlarını Batı normlarına göre düzenlemiştir. 1950-1960 yılları arası dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden yapılanmasına etki eden önemli olaylardan biri, Kore Savaşı sonunda Türkiye’nin 16 Şubat 1952 tarihinde NATO topluluğu içerisine dâhil olmasıdır. Bu süreçte, Kara Kuvvetleri’nin teşkilat ve kadrolarında yeni düzenlemeler yapılmış, bütün sınıflar çağa uygun silah ve teçhizatla donatılmıştır. Hava Kuvvetleri birlikleri jet uçakları ile teçhiz edilmiştir. ABD Deniz Yardımı Programı gereğince Türkiye’ye çeşitli tonajlarda deniz üstü, mayın tarayıcı ve denizaltılar teslim edilerek Deniz Kuvvetleri’nin gücü artırılmıştır. İkinci bölümde incelenen 1960-1974 yılları arası dönemde, 27 Mayıs 1960 Müdahalesi, Kıbrıs bunalımı ile 12 Mart 1971 Muhtırası yaşanmıştır. Bu dönemde, NATO ve ABD’den askerî yardım temin edilmesine devam edilmiş, diğer taraftan Almanya’dan 1964 yılından iii itibaren askerî yardım sağlanmıştır. Kara Kuvvetleri için hafif silah üretimine ağırlık verilmiştir. Deniz Kuvvetleri 1960 yılından itibaren donanmayı “Marmara Denizi Donanması”ndan “Açık Deniz Donanması”na dönüştürmeyi hedeflemiştir. Hücumbot, denizaltı ve yardımcı gemi satın alınması ile Gölcük Tersanesi’nde gemi üretimi için çalışmalar yapılmıştır. Hava Kuvvetleri için, uçak ve malzeme temin edilmesine çalışılmıştır. Dünyada meydana gelen ilerlemeler ve tehdit ortamının değişim geçirmesi sonucunda yeniden yapılanma gerekmiş ve RE-MO planı 1972 yılında uygulamaya konulmuştur. 1974-1990 yılları arasını kapsayan üçüncü bölümde incelenen Kıbrıs Barış Harekâtı ve ardından yürürlüğe konan ambargo, dış askerî yardımla gelen eski teknoloji ürünü silahların yenilenmesini ve millî bir savunma sanayinin kurulmasını gerektirmiştir. 1970’li yılllarda Kuvvet Komutanlıkları Güçlendirme Vakıfları bu hedefleri gerçekleştirmek için meydana getirilmiş ve yatırımlar başlatılmıştır. Aynı dönemde Türk ordusunun gereksinimlerinin millî kaynaklardan sağlanması maksadıyla ileri teknoloji kuruluşları (TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, ASPİLSAN ve İŞBİR ELEKTRİK SANAYİİ A.Ş. vb.) hayata geçirilmiştir. 1980’li yıllarda savunma sanayini geliştirme gayretleri ağırlık kazanmış, 1985 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) kurulmuş ve Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) oluşturulmuştur. Diğer taraftan, 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri millî birliği korumak, anarşi ve terörü önlemek amacıyla yönetimi ele geçirmiş ve geçen 3 yıl içinde 1982 Anayasası yürürlüğe konmuştur. Kara Kuvvetleri’ni yeniden yapılandırmak maksadıyla, 1980 yılında başlatılan hibe türü Özel Teçhizatlandırma Yardımları yeni araç ve malzemeden oluşmaktadır. Bu kapsamda, Federal Almanya’dan alınan 232 adet Leopard 1-A3 tankı Kara Kuvvetleri envanterine girmiştir. 1980’li yıllarda, Deniz Kuvvetleri’ni geliştirmek amacıyla önemli atılımlar yapılmıştır. 1980 yılında Gölcük Tersanesi’nde yapımı tamamlanan 1000 ton ağırlığında “AY” sınıfı denizaltı, 1988 yılında bitirilerek hizmete sunulan Fatih fırkateyni, Türk donanmasının gücüne güç katmıştır. 1987-1995 yılları arasında TUSAŞ tarafından 152 adet ve ABD tarafından 8 adet olmak üzere toplam 160 adet F-16 C/D üretilerek Hava Kuvvetleri’nin kullanımına sunulmuştur.
Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), 28 Haziran 1973 tarihinde Türkiye'nin savunma sanayii... more Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), 28 Haziran 1973 tarihinde Türkiye'nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltmak amacıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde kurulmuştur. Türk Hava Kuvvetleri'nin savaş uçağı ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak F-16 uçaklarının kullanılması kararı ile birlikte; F-16 uçağının üretimi, uçak üzerindeki sistemlerin entegrasyonu ve uçuş testlerini yaparak Hava Kuvvetleri’ne teslim etmek üzere TUSAŞ tarafından 1984 yılında TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TAI), Türk-ABD ortak yatırım şirketi olarak 25 yıllığına kurulmuştur. TAI tarafından 1987-1995 yılları arası dönemde 152 adet F-16 C/D üretilerek Hava Kuvvetleri’ne verilmiştir. 2005 yılında TAI'nin yabancı hisseleri Türk hissedarlar tarafından satın alınarak şirket yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda, TAI ve TUSAŞ birleşerek, TUSAŞ-Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ çatısı altında faaliyetlerini genişletmiş, havacılık ve uzay sanayii sistemlerinin geliştirilmesi, modernizasyonu, üretimi, sistem entegrasyonu ve yaşam döngüsü destek süreçlerinde Türkiye'de önemli bir yer edinmiştir. Havacılık ve uzay sanayisinde küresel ilk yüz oyuncu arasında bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, proje konularına bağlı olarak yedi stratejik iş merkezi bünyesinde örgütlenmiştir. Ayrıca, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından tasarlanan/üretilen tüm ürünlere ilişkin entegre lojistik destek hizmeti verilmektedir. Bu çalışmada; TUSAŞ’ın kuruluş amacı, kurulduğu tarihten günümüze kadar yürüttüğü faaliyetleri, ürünleri ve projeleri ele alınmıştır. Araştırmada; TUSAŞ’ın Türk millî harp sanayisinin önemli bir halkasını teşkil ettiği, havacılık ve uzay sanayii alanında ürettiği/üretmekte olduğu özgün uçak, helikopter, insansız hava aracı ve uzay sistemleri ile önemli bir yere sahip olduğu ve bu sayede Türkiye’nin teknoloji merkezi konumuna ulaştığı ortaya konmuştur.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin Cumhuriyet döneminde: Bahriye Dairesi, Bahriye
Vekâleti, Deniz Müsteşar... more Türk Deniz Kuvvetleri’nin Cumhuriyet döneminde: Bahriye Dairesi, Bahriye Vekâleti, Deniz Müsteşarlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olmak üzere dört evre hâlinde incelenmesi mümkündür. 1921 yılının başından itibaren Deniz Kuvvetleri’ne komuta eden Bahriye Dairesi, harekât ve idarî işlerin tamamının sorumluğunu üstlenmiştir. Donanma, Cumhuriyet’in ilanı ile TBMM Hükûmeti’nin emrine verilerek Cumhuriyet Donanması olarak adlandırılmıştır. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), bu dönemde kuvvetli bir donanma tesis etmeyi amaç edinmiştir. Bu hedef doğrultusunda, 1924 yılının sonunda donanma ile kara tesisleri Bahriye Vekâleti’nin komutası altında yer almıştır. 1925 yılında yurt dışından ilk defa savaş gemisi sipariş edilmiştir. 1928 yılında Bahriye Vekâleti’nin yerini Deniz Müsteşarlığı almıştır. 1933-1938 yılları arası dönemde Cumhuriyet Donanması’nda gelişim yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan yakınlaşma neticesinde alınan askerî yardımlar ile Türk Deniz Kuvvetleri’nin savunması güçlenmiştir. 1949 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemi başlamıştır. Bu dönemde, 1952 yılında NATO üyesi olunmasının ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı üye ülkelerle ilişkileri geliştirmiş, teşkilat yapısını düzenlemiş, eğitim sisteminde değişiklikler yapmış, NATO standartlarına uygun kuvvet oluşturmuş ve tatbikatlara katılmıştır. Deniz Kuvvetleri’nin gücünü artırmak amacıyla denizaltı, denizüstü ve mayın tarayıcı gemiler envantere alınmıştır.
Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak biz... more Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak bizzat istirak ettigi 1923-1938 yillarini kapsamaktadir. 1923- 1938 yillari arasinda yapilan bu tatbikat ve manevralar eksiksiz ve ayrintili olarak ele alinmis, yapilma nedenleri, nasil ve nerede icra edildikleri ve sonuclari ortaya konmustur.Bu calisma giris bolumu ile uc bolumden olusmaktadir. Giris bolumunde; manevra ile ilgili askeri kavramlara yer verilmistir. Calismanin iceriginde yer alan askeri terimlerin bilinmesi konunun kolaylikla anlasilmasi bakimindan cok onemlidir. Ayrica, bu bolumde Turk Ordusu‟ndaki rutbelerle ilgili bilgilere de yer verilmistir.Girisi izleyen birinci bolumde; Turk Ordusu‟nun durumu incelenmistir. Cumhuriyet‟in kurulusundan itibaren icra edilen ve ikinci bolumde yer verilen tatbikat ve manevralar farkli nedenlerle icra edilmistir. Bunlardan biri olan ve 1924 yilinda icra edilen Izmir harp oyununda her ne kadar Istiklal Harbi‟nde Yunan taarruzu ile ilgili askeri degerlendirmeler yapilmissa da; hilafetin kaldirilarak Osmanogullari Hanedani‟nin yurt disina cikarilmasi, Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-i Harbiye-i Umumiye Vekâleti‟nin (Bakanligi) kaldirilmasi ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu‟nun kabul edilmesi gibi onemli siyasi kararlar da bu manevra sirasinda alinmistir.1925-1929 yillari arasinda yapilan Ankara ve 2‟nci Ordu Manevralari Turk Ordusu‟nun kolordu ve ordu capinda yapilan ilk buyuk manevralari olma ozelligini tasimaktadir. Bu manevralarla artik sadece kara birlikleri degil, hava kuvvetleri unsurlarinin da katilimiyla cok faydali ve basarili tatbikatlar icra edilmeye baslanmiŞtir. Bu bolumde yer verilen 1928 yilinda yapilan Istanbul-Gelibolu Manevrasi da, Cumhurbaskani Mustafa Kemal Pasa‟nin Ertugrul Yati ile ciktigi bir gunluk gezisi sirasinda karar verdigi ve tamamen kendisinin yonettigi toplam 23 saat suren Cumhuriyet tarihimizin en kisa sureli manevrasidir. 1929 yilinda dunyayi etkileyen ekonomik buhran nedeniyle, butun dunya ordularinda oldugu gibi Turk Ordusu‟nda da tatbikat ve manevralara bir sure ara verilmistir. Bu gecis doneminden sonraki manevralar ise ucuncu bolumde incelenmistir. Bu bolumde yer alan ve 1934 yilinin Nisan ayinda yapilan Ege Manevralari, ayni yil Haziran ayinda, Iran sahi Riza Pehlevi‟nin ziyareti icin, birliklerin denetlenmesi amaciyla Cumhurbaskani Mustafa Kemal Pasa‟nin yaptigi teftislerden olusmaktadir. Her iki faaliyet de Mustafa Kemal Pasa‟nin ve Turkiye Cumhuriyeti‟nin guclu ordusuyla, gerek dogudaki komsusuna verdigi deger gerekse tum dunyaya bolgenin istikrarinin guvencesi oldugunu gostermesi acisindan cok onemlidir.1936 yilinda Istanbul Harp Akademisi‟nde yapilan tatbikat, burada egitim goren kurmay subaylarin ve Istanbul‟da farkli okullarda egitimine devam eden henuz rutbelerini takmamis astsubay adaylarinin katilimiyla icra edilen bu kapsamdaki ilk tatbikat olmustur. Oyle ki birliklerdeki eksik kadrolar bu ogrencilerle doldurulmus bir bakima Canakkale ve Istiklal Harbi‟nde oldugu gibi aniden yapilabilecek bir savasin provasi yapilmistir. 1937 yilinda Ege ve Trakya‟da yapilan manevralarla birlikte ordunun egitim seviyesi ve gucu, manevra sonrasinda yapilan ve tum halkin da davet edildigi resmi gecitlerle tum dunyaya duyurulmak istenmistir. Ayni zamanda donemsel olarak yaklasmakta olan II. Dunya Savasi oncesinde olasi dusman tehditlerine yonelik guc gosterisi olarak gerceklestirilen ve icte ve dista buyuk ses getiren bu manevralar Turk Ordusu‟nun kendi bolgesinde barisi ve istikrari korumak adina hazir oldugunun bir gostergesi ve ispati olmustur. Ozellikle davet edilen Balkan Pakti ve Sadabad Pakti ulkelerinin en ust duzey askeri yetkilileri manevralari yakindan takip ederek, yaptiklari degerlendirmelerle Turk Ordusu‟nun gucunu ve kudretini dile getirmislerdir.Bu calismada manevralardan cikarilacak derslerin yer aldigi tenkit ve degerlendirme bolumleri genis bir Şekilde yer almistir. Ozellikle Genelkurmay Baskani Maresal Fevzi Cakmak‟in degerlendirmeleri sadece o doneme degil bu donemde icra edilen tatbikat ve manevralara da isik tutmaktadir.Abstract The historical background of the exercises and maneuvers being dealt with in this study dates back to the between 1923 and 1938, during which Ataturk joined in these events as the President of Turkish Republic. In this study, the exercises and maneuvers conducted between 1923 and 1938 have been scrutinized and the aims of conducting, where and how they were performed as well as their results have been examined.The study comprises of an introductory part followed by three explanatory parts. In the introductory part, the military terms related with the maneuvers are being explained. It is of high importance to know the meanings of the military terms to be used in the document in order to thoroughly understand the subject matter. Furthermore, information on the ranks used within the Turkish Armed Forces has been included in this section. The first part that follows the introduction covers the…
Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak biz... more Bu calismaya konu olan tatbikat ve manevralarin tarihi sureci Ataturk‟un Cumhurbaskani olarak bizzat istirak ettigi 1923-1938 yillarini kapsamaktadir. 1923- 1938 yillari arasinda yapilan bu tatbikat ve manevralar eksiksiz ve ayrintili olarak ele alinmis, yapilma nedenleri, nasil ve nerede icra edildikleri ve sonuclari ortaya konmustur.Bu calisma giris bolumu ile uc bolumden olusmaktadir. Giris bolumunde; manevra ile ilgili askeri kavramlara yer verilmistir. Calismanin iceriginde yer alan askeri terimlerin bilinmesi konunun kolaylikla anlasilmasi bakimindan cok onemlidir. Ayrica, bu bolumde Turk Ordusu‟ndaki rutbelerle ilgili bilgilere de yer verilmistir.Girisi izleyen birinci bolumde; Turk Ordusu‟nun durumu incelenmistir. Cumhuriyet‟in kurulusundan itibaren icra edilen ve ikinci bolumde yer verilen tatbikat ve manevralar farkli nedenlerle icra edilmistir. Bunlardan biri olan ve 1924 yilinda icra edilen Izmir harp oyununda her ne kadar Istiklal Harbi‟nde Yunan taarruzu ile ilgili ask...
Bu çalışma ön inceleme sürecinde ve yayımlanmadan önce iThenticate ile taranmıştır. NATO, İkinci ... more Bu çalışma ön inceleme sürecinde ve yayımlanmadan önce iThenticate ile taranmıştır. NATO, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik ve siyasi bakımdan çökmüş durumda olan Avrupa'da, ABD-SSCB mücadelesinin sürdüğü bir zamanda ülkelerin güvenliklerinin sağlamasına yönelik olarak soğuk savaş döneminde ortaya çıkmıştır. 1947-1952 yılları arası dönemde güvenlik endişesi ve iktisadi yardım konuları Türkiye'nin dış politikasına derin etkiler yapmış, Truman Doktrini ve Marshall Yardımları Türkiye'nin NATO üyeliğine giden süreci hızlandırmıştır. CHP ve DP Hükûmetleri döneminde güvenlik dış politikada en önemli konu olmuştur. Bu doğrultuda, NATO üyeliği için CHP iktidarında ilk üyelik başvurusu yapılmıştır. DP iktidarında yeniden başvurulmuş, 18 Şubat 1952 tarihinde TBMM'nin onaylamasıyla NATO'ya üye olunmuştur. Türkiye'nin Jeostratejik konumunun yanı sıra NATO'ya dâhil olması uluslararası camiadaki önemini artırmıştır.
Uploads
Papers by ERCAN KOSTAK
Söz konusu çalışma, giriş ile üç bölümden meydana getirilmiştir. Giriş bölümünde, çalışmada konu edilen askerî terimler tanımlanarak konunun daha anlaşılır olması sağlanmıştır.
Girişi izleyen birinci bölümde; Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren 1960 yılına kadar geçen süreçte Türk ordusunun (Kara, Deniz, Hava ve Jandarma ordusu) genel durumu incelenmiştir. Bu bölümde yer verilen 2. Dünya Savaşı 1939-1945 yılları arasında yaşanmıştır. Türkiye, savaşan iki tarafın da baskılarına rağmen denge siyaseti ile savaş dışı kalmayı başarmıştır. 2. Dünya Savaşı, Türk ordusunun silah, araç, gereç ve teçhizatının modern olmaktan uzak olduğunu, personelinin ise modern bir harp için gerekli eğitimden yoksun olduğunu ortaya koymuştur.
1945’lerden itibaren dünya yeniden şekillenmiştir. Soğuk savaş yıllarında dünya ve Türkiye; siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel vb. birçok anlamda değişim ve dönüşüm yaşamış ve bunun sonucu olarak Türkiye, kendisini Batı bloğunda tanımlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri süregelen ve Türkiye Cumhuriyeti’nde imkânlar nispetinde devam eden Türk ordusunun modernleşme, değişim ve dönüşüm süreci, 2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle 1947 yılından sonra artmıştır. Türkiye, Truman ve Marshall’ın katkıları neticesinde sağladığı askerî yardımlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere tüm kurumlarını Batı normlarına göre düzenlemiştir.
1950-1960 yılları arası dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden yapılanmasına etki eden önemli olaylardan biri, Kore Savaşı sonunda Türkiye’nin 16 Şubat 1952 tarihinde NATO topluluğu içerisine dâhil olmasıdır. Bu süreçte, Kara Kuvvetleri’nin teşkilat ve kadrolarında yeni düzenlemeler yapılmış, bütün sınıflar çağa uygun silah ve teçhizatla donatılmıştır. Hava Kuvvetleri birlikleri jet uçakları ile teçhiz edilmiştir. ABD Deniz Yardımı Programı gereğince Türkiye’ye çeşitli tonajlarda deniz üstü, mayın tarayıcı ve denizaltılar teslim edilerek Deniz Kuvvetleri’nin gücü artırılmıştır.
İkinci bölümde incelenen 1960-1974 yılları arası dönemde, 27 Mayıs 1960 Müdahalesi, Kıbrıs bunalımı ile 12 Mart 1971 Muhtırası yaşanmıştır. Bu dönemde, NATO ve ABD’den askerî yardım temin edilmesine devam edilmiş, diğer taraftan Almanya’dan 1964 yılından
iii
itibaren askerî yardım sağlanmıştır. Kara Kuvvetleri için hafif silah üretimine ağırlık verilmiştir. Deniz Kuvvetleri 1960 yılından itibaren donanmayı “Marmara Denizi Donanması”ndan “Açık Deniz Donanması”na dönüştürmeyi hedeflemiştir. Hücumbot, denizaltı ve yardımcı gemi satın alınması ile Gölcük Tersanesi’nde gemi üretimi için çalışmalar yapılmıştır. Hava Kuvvetleri için, uçak ve malzeme temin edilmesine çalışılmıştır. Dünyada meydana gelen ilerlemeler ve tehdit ortamının değişim geçirmesi sonucunda yeniden yapılanma gerekmiş ve RE-MO planı 1972 yılında uygulamaya konulmuştur.
1974-1990 yılları arasını kapsayan üçüncü bölümde incelenen Kıbrıs Barış Harekâtı ve ardından yürürlüğe konan ambargo, dış askerî yardımla gelen eski teknoloji ürünü silahların yenilenmesini ve millî bir savunma sanayinin kurulmasını gerektirmiştir. 1970’li yılllarda Kuvvet Komutanlıkları Güçlendirme Vakıfları bu hedefleri gerçekleştirmek için meydana getirilmiş ve yatırımlar başlatılmıştır. Aynı dönemde Türk ordusunun gereksinimlerinin millî kaynaklardan sağlanması maksadıyla ileri teknoloji kuruluşları (TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, ASPİLSAN ve İŞBİR ELEKTRİK SANAYİİ A.Ş. vb.) hayata geçirilmiştir.
1980’li yıllarda savunma sanayini geliştirme gayretleri ağırlık kazanmış, 1985 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) kurulmuş ve Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) oluşturulmuştur. Diğer taraftan, 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri millî birliği korumak, anarşi ve terörü önlemek amacıyla yönetimi ele geçirmiş ve geçen 3 yıl içinde 1982 Anayasası yürürlüğe konmuştur.
Kara Kuvvetleri’ni yeniden yapılandırmak maksadıyla, 1980 yılında başlatılan hibe türü Özel Teçhizatlandırma Yardımları yeni araç ve malzemeden oluşmaktadır. Bu kapsamda, Federal Almanya’dan alınan 232 adet Leopard 1-A3 tankı Kara Kuvvetleri envanterine girmiştir. 1980’li yıllarda, Deniz Kuvvetleri’ni geliştirmek amacıyla önemli atılımlar yapılmıştır. 1980 yılında Gölcük Tersanesi’nde yapımı tamamlanan 1000 ton ağırlığında “AY” sınıfı denizaltı, 1988 yılında bitirilerek hizmete sunulan Fatih fırkateyni, Türk donanmasının gücüne güç katmıştır. 1987-1995 yılları arasında TUSAŞ tarafından 152 adet ve ABD tarafından 8 adet olmak üzere toplam 160 adet F-16 C/D üretilerek Hava Kuvvetleri’nin kullanımına sunulmuştur.
Vekâleti, Deniz Müsteşarlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olmak üzere dört evre hâlinde
incelenmesi mümkündür. 1921 yılının başından itibaren Deniz Kuvvetleri’ne komuta eden
Bahriye Dairesi, harekât ve idarî işlerin tamamının sorumluğunu üstlenmiştir. Donanma,
Cumhuriyet’in ilanı ile TBMM Hükûmeti’nin emrine verilerek Cumhuriyet Donanması
olarak adlandırılmıştır. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), bu dönemde kuvvetli
bir donanma tesis etmeyi amaç edinmiştir. Bu hedef doğrultusunda, 1924 yılının sonunda
donanma ile kara tesisleri Bahriye Vekâleti’nin komutası altında yer almıştır. 1925 yılında
yurt dışından ilk defa savaş gemisi sipariş edilmiştir. 1928 yılında Bahriye Vekâleti’nin yerini
Deniz Müsteşarlığı almıştır. 1933-1938 yılları arası dönemde Cumhuriyet Donanması’nda
gelişim yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan
yakınlaşma neticesinde alınan askerî yardımlar ile Türk Deniz Kuvvetleri’nin savunması
güçlenmiştir. 1949 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemi başlamıştır. Bu dönemde,
1952 yılında NATO üyesi olunmasının ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı üye
ülkelerle ilişkileri geliştirmiş, teşkilat yapısını düzenlemiş, eğitim sisteminde değişiklikler
yapmış, NATO standartlarına uygun kuvvet oluşturmuş ve tatbikatlara katılmıştır. Deniz
Kuvvetleri’nin gücünü artırmak amacıyla denizaltı, denizüstü ve mayın tarayıcı gemiler
envantere alınmıştır.
Söz konusu çalışma, giriş ile üç bölümden meydana getirilmiştir. Giriş bölümünde, çalışmada konu edilen askerî terimler tanımlanarak konunun daha anlaşılır olması sağlanmıştır.
Girişi izleyen birinci bölümde; Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren 1960 yılına kadar geçen süreçte Türk ordusunun (Kara, Deniz, Hava ve Jandarma ordusu) genel durumu incelenmiştir. Bu bölümde yer verilen 2. Dünya Savaşı 1939-1945 yılları arasında yaşanmıştır. Türkiye, savaşan iki tarafın da baskılarına rağmen denge siyaseti ile savaş dışı kalmayı başarmıştır. 2. Dünya Savaşı, Türk ordusunun silah, araç, gereç ve teçhizatının modern olmaktan uzak olduğunu, personelinin ise modern bir harp için gerekli eğitimden yoksun olduğunu ortaya koymuştur.
1945’lerden itibaren dünya yeniden şekillenmiştir. Soğuk savaş yıllarında dünya ve Türkiye; siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel vb. birçok anlamda değişim ve dönüşüm yaşamış ve bunun sonucu olarak Türkiye, kendisini Batı bloğunda tanımlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri süregelen ve Türkiye Cumhuriyeti’nde imkânlar nispetinde devam eden Türk ordusunun modernleşme, değişim ve dönüşüm süreci, 2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle 1947 yılından sonra artmıştır. Türkiye, Truman ve Marshall’ın katkıları neticesinde sağladığı askerî yardımlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere tüm kurumlarını Batı normlarına göre düzenlemiştir.
1950-1960 yılları arası dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden yapılanmasına etki eden önemli olaylardan biri, Kore Savaşı sonunda Türkiye’nin 16 Şubat 1952 tarihinde NATO topluluğu içerisine dâhil olmasıdır. Bu süreçte, Kara Kuvvetleri’nin teşkilat ve kadrolarında yeni düzenlemeler yapılmış, bütün sınıflar çağa uygun silah ve teçhizatla donatılmıştır. Hava Kuvvetleri birlikleri jet uçakları ile teçhiz edilmiştir. ABD Deniz Yardımı Programı gereğince Türkiye’ye çeşitli tonajlarda deniz üstü, mayın tarayıcı ve denizaltılar teslim edilerek Deniz Kuvvetleri’nin gücü artırılmıştır.
İkinci bölümde incelenen 1960-1974 yılları arası dönemde, 27 Mayıs 1960 Müdahalesi, Kıbrıs bunalımı ile 12 Mart 1971 Muhtırası yaşanmıştır. Bu dönemde, NATO ve ABD’den askerî yardım temin edilmesine devam edilmiş, diğer taraftan Almanya’dan 1964 yılından
iii
itibaren askerî yardım sağlanmıştır. Kara Kuvvetleri için hafif silah üretimine ağırlık verilmiştir. Deniz Kuvvetleri 1960 yılından itibaren donanmayı “Marmara Denizi Donanması”ndan “Açık Deniz Donanması”na dönüştürmeyi hedeflemiştir. Hücumbot, denizaltı ve yardımcı gemi satın alınması ile Gölcük Tersanesi’nde gemi üretimi için çalışmalar yapılmıştır. Hava Kuvvetleri için, uçak ve malzeme temin edilmesine çalışılmıştır. Dünyada meydana gelen ilerlemeler ve tehdit ortamının değişim geçirmesi sonucunda yeniden yapılanma gerekmiş ve RE-MO planı 1972 yılında uygulamaya konulmuştur.
1974-1990 yılları arasını kapsayan üçüncü bölümde incelenen Kıbrıs Barış Harekâtı ve ardından yürürlüğe konan ambargo, dış askerî yardımla gelen eski teknoloji ürünü silahların yenilenmesini ve millî bir savunma sanayinin kurulmasını gerektirmiştir. 1970’li yılllarda Kuvvet Komutanlıkları Güçlendirme Vakıfları bu hedefleri gerçekleştirmek için meydana getirilmiş ve yatırımlar başlatılmıştır. Aynı dönemde Türk ordusunun gereksinimlerinin millî kaynaklardan sağlanması maksadıyla ileri teknoloji kuruluşları (TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, ASPİLSAN ve İŞBİR ELEKTRİK SANAYİİ A.Ş. vb.) hayata geçirilmiştir.
1980’li yıllarda savunma sanayini geliştirme gayretleri ağırlık kazanmış, 1985 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) kurulmuş ve Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) oluşturulmuştur. Diğer taraftan, 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri millî birliği korumak, anarşi ve terörü önlemek amacıyla yönetimi ele geçirmiş ve geçen 3 yıl içinde 1982 Anayasası yürürlüğe konmuştur.
Kara Kuvvetleri’ni yeniden yapılandırmak maksadıyla, 1980 yılında başlatılan hibe türü Özel Teçhizatlandırma Yardımları yeni araç ve malzemeden oluşmaktadır. Bu kapsamda, Federal Almanya’dan alınan 232 adet Leopard 1-A3 tankı Kara Kuvvetleri envanterine girmiştir. 1980’li yıllarda, Deniz Kuvvetleri’ni geliştirmek amacıyla önemli atılımlar yapılmıştır. 1980 yılında Gölcük Tersanesi’nde yapımı tamamlanan 1000 ton ağırlığında “AY” sınıfı denizaltı, 1988 yılında bitirilerek hizmete sunulan Fatih fırkateyni, Türk donanmasının gücüne güç katmıştır. 1987-1995 yılları arasında TUSAŞ tarafından 152 adet ve ABD tarafından 8 adet olmak üzere toplam 160 adet F-16 C/D üretilerek Hava Kuvvetleri’nin kullanımına sunulmuştur.
Vekâleti, Deniz Müsteşarlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olmak üzere dört evre hâlinde
incelenmesi mümkündür. 1921 yılının başından itibaren Deniz Kuvvetleri’ne komuta eden
Bahriye Dairesi, harekât ve idarî işlerin tamamının sorumluğunu üstlenmiştir. Donanma,
Cumhuriyet’in ilanı ile TBMM Hükûmeti’nin emrine verilerek Cumhuriyet Donanması
olarak adlandırılmıştır. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), bu dönemde kuvvetli
bir donanma tesis etmeyi amaç edinmiştir. Bu hedef doğrultusunda, 1924 yılının sonunda
donanma ile kara tesisleri Bahriye Vekâleti’nin komutası altında yer almıştır. 1925 yılında
yurt dışından ilk defa savaş gemisi sipariş edilmiştir. 1928 yılında Bahriye Vekâleti’nin yerini
Deniz Müsteşarlığı almıştır. 1933-1938 yılları arası dönemde Cumhuriyet Donanması’nda
gelişim yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan
yakınlaşma neticesinde alınan askerî yardımlar ile Türk Deniz Kuvvetleri’nin savunması
güçlenmiştir. 1949 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemi başlamıştır. Bu dönemde,
1952 yılında NATO üyesi olunmasının ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı üye
ülkelerle ilişkileri geliştirmiş, teşkilat yapısını düzenlemiş, eğitim sisteminde değişiklikler
yapmış, NATO standartlarına uygun kuvvet oluşturmuş ve tatbikatlara katılmıştır. Deniz
Kuvvetleri’nin gücünü artırmak amacıyla denizaltı, denizüstü ve mayın tarayıcı gemiler
envantere alınmıştır.