Papers by Hülya Bayrak Akyıldız
Kafkas Ünivesitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi/Kafkas üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, Apr 3, 2024
Turkish studies, 2010
TANPINAR'IN ROMANLARINDA METİNLERARASI İLİŞKİLER Hülya BAYRAK AKYILDIZ ÖZET Metinlerarası i... more TANPINAR'IN ROMANLARINDA METİNLERARASI İLİŞKİLER Hülya BAYRAK AKYILDIZ ÖZET Metinlerarası ilişkiler, gerek roman tekniğinin gerekse metnin anlamının incelenmesinde büyük önem taşır. Yazarın evrenindeki etki kaynaklarını gösterir ve metnin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunur. Tanpınar'ın romanlarında metinlerarası ilişkilerin tespit edilmesi, onun etkilendiği, sergilemek istediği, ilgi duyduğu alanların romanda ne şekilde yer bulduğunu göstermenin yanı sıra, bunun roman tekniğine olan etkisinin değerlendirilebilmesine de imkân tanır. Bu makale, ele alınan dört romanda bu ilişkilerin incelenmesine dayanır.
Turkish studies, 2019
Translation of poetry is perhaps the most difficult and the most debated type of translation. The... more Translation of poetry is perhaps the most difficult and the most debated type of translation. The characteristics of poetry and its relationship with content are the reasons for this difficulty. Poetry draws attention to itself and not to the referent; in other words, we focus on language rather than meaning or context. It is not a language that is transparent and invisible as a means of communication in everyday language. The language of poetry is a visible language that has become perceivable by the interventions on it. The relationship between poetry and content is different from other genres because poetry itself produces its meaning by the special formation of the language, in other words the meaning of poetry is produced within the text itself, rather than refer to an outside context. So there is no meaning and form that can be easily separated from each other in poetry. This is not the case in every poem, of course, but almost all of modern poetry, especially symbolist poetry tradition, is based on the unity of language and meaning. However, the fusion of meaning and form is a problem for translation. Therefore, there are many poets, writers and literary researchers who claim that poetry cannot be translated. However, these discussions aside, poetry has been translated and will continue to be translated. So what are the problems here? Is it possible to preserve the form and meaning at the same time? Does the translated work sound like a poem? Should translation be open or implicit? In order to find an answer to all these questions, a translation sample was examined with five different versions and it was revealed what kind of problems were encountered in translation. Given the comparison of translations, it seems that the form is protected, but this protection is incomplete. Translated poems are weak in terms of harmony. Cultural differences, different interpretation of the context and of course, lacking skills of the source language create problems in terms of meaning. Translations must have a certain flexibility in order to sound like poetry.
Bilig, 2016
Makale, cocuk bakis acisiyla anlatilan roman ve oyku- lerdeki teknik farkliliklari, cocuk bakis a... more Makale, cocuk bakis acisiyla anlatilan roman ve oyku- lerdeki teknik farkliliklari, cocuk bakis acisinin kullanilmasindaki amaci ve bu kullanimin islevselligi konularini incelemektedir. Cocuk bakis acisini kullanan metinlerde dil, anlamin cift katmanli olmasina yol acar. Cocugun kullandigi ve algiladigi dil ile yetiskin okuyucunun kullandigi dil farki, anlaticinin, yazarin ve yetiskin okurun farkli kodlarla karsi karsiya olmalari durumunu dogurur. Makalede Turk ve dunya edebiyatlarindan cesitli orneklerle tematik ve yapisal bir ortak oruntu oldugu gosterilmistir. Ele alinan konular, kullanilan anlatim teknikleri, yazarin tutumu ve buna bagli ozellikler bakimindan bu metinler ortak nitelikler tasirlar. Okurla iliskileri baki- mindan da bu tur metinlerin farkli bir yapisi oldugu; toplum acisindan hassas olabilecek konularin cocuk bakis acisiyla ele alindigi gozlenmistir. Irkcilik, sinif ayrimciligi, politik ve toplumsal ozgurlukler gibi konular, konunun taraflarini en az dislayan bir ...
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2019
Dört Köşeli Üçgen edebiyatımızda daha çok denemeciliğiyle tanınmış olan Salâh Birsel'in tek roman... more Dört Köşeli Üçgen edebiyatımızda daha çok denemeciliğiyle tanınmış olan Salâh Birsel'in tek romanıdır. Roman 1957 yılında yazılmıştır ve yazıldığı döneme göre değerlendirildiğinde deneysel bazı yeniliklere yer verdiği görülür. Yazar, romanın "Türk edebiyatının ilk düşünce romanı" olduğu iddiasındadır. Bu büyük iddia bir yana metnin roman olarak nitelendirilmesi zordur. Birsel'i bir deneme yazarı olarak tanıyan bir okur, romanda denemeciliğinin dil, üslup ve içerik alanlarında sürdüğünü kolaylıkla tespit edebilir. Bu metne bir deneme-roman ya da deneysel roman denebilir. Romanın yayımlandığı yıllarda estetik modernizmin melezleştirdiği edebi türlerin örnekleri yaklaşık elli yıldır görülmekteydi. Bu nedenle türlere ilişkin kesin niteliklerden bahsetmek mümkün değilse de bu örnekte görüldüğü gibi bir türe ilişkin alışılagelmiş yazma biçimlerinin yeni denenen türü istila ettiği tespit edilebilir. Dolayısıyla romanın melezleşmeden ziyade deneme tarzında kaleme alınmış romana örnek oluşturduğu söylenebilir. Deneme ile roman arasındaki en önemli fark ikincinin kurmaca olmasıdır. Halbuki metinde kurmaca dünyasının iç tutarlılığı yoktur. Romanın sonunda başvurulan üstkurmaca ile metnin kurmacalığının okura hatırlatılması, gerek modern romanlarda gerekse o yıllarda teşekkül etmeye başlamış olan postmodern romanda gördüğümüz bir özelliktir. Ancak burada, kurmaca ile gerçek ayrımının ortadan kalkması ya da yazarın gerçeğin kurmacalığını göstermek istemesi gibi amaçlardan ziyade gerçekçi başlayıp fantastiğe doğru yol almış kurgunun girdiği çıkmazdan kurtarılması için üstkurmacaya başvurulduğu görülür. Bu makale Dört Köşeli Üçgen'in anlatı özellikleri, özellikle de kurmaca olmayan bir tür olarak denemeyle ilişkileri üzerine bir değerlendirme denemesidir.
the Journal of Academic Social Sciences, 2015
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2015
Öz: Anti kahraman teriminin, edebiyat eleştirisinde kullanlmas ve yaygnlaşmas görece olarak y... more Öz: Anti kahraman teriminin, edebiyat eleştirisinde kullanlmas ve yaygnlaşmas görece olarak yeni olsa da, anti kahramanlar hem edebiyatta hem de gerçek hayatta uzun zamandr varlklarn sürdürüyorlar. "Geleneksel kahramann antitezi olan başkişi" şeklinde tanmlanabilecek anti kahramanlar, kendi içlerinde de pek çok kategoriye ayrlr ve birbirinden farkl nitelikler taşr. Bu makalede eylemsizlikle karakterize olmuş anti kahramanlar ve bunlarn dönüştürücü gücü ele alnmaktadr. Toplumca kabul görmüş üstün niteliklere sahip kahramanlarn karşt özelliklerle donanmş, genellikle yalnz, başarsz ve toplum onayn alamamş bu karakterlere ilişkin eleştirel ilgi, genellikle içinden geldikleri edebiyatn mahkûm edilmesi şeklinde olmuştur. Özellikle Türkiye'de, 70'li yllarda, Marksist eleştirinin hakimiyeti altndaki eleştiri dünyasnda, anti kahramanlar, bireycilikle, kendine dönük olmayla, hatta politik sonuçlar açsndan gericilikle itham edilmişler; bu tür edebiyat bir "bunalm edebiyat" olarak görülmüştü. Anti kahramanlar ve onlarn içine doğduğu edebiyat acaba gerçekten sadece bireyci olarak addedilebilir mi? Bir yazar, topluma ilişkin gözlem ve eleştirilerini, onun kysnda kalan bir karakter üzerinden vererek etkileyiciliğini arttryor olabilir mi? Kahramanlarn yol göstericiliğine karş acaba anti kahramanlar da kendi meşreplerince toplumu dönüştürüyor olabilirler mi? Bu bağlamda edebiyat eseri ve okur arasnda ne tür bir ilişki vardr? Bu makale, bu sorulara cevap niteliğindeki tartşmalardan oluşuyor. Türk ve Dünya Edebiyat'ndan örneklerle, eylemsizliği tercih eden anti kahramanlarn eylemsizlikle onlar çevreleyen sistemi sarsmalar tartşlyor.
Turkish studies, 2014
This article leans over the technical differences of novels and short stories narrated by child's... more This article leans over the technical differences of novels and short stories narrated by child's point of view and tries to point our the differences in use of language, goal of writer while using child's point of view and functionality of this use. In texts where child's point of view is used, the use of language leads to a double layered structure of meaning. The difference between the language child uses and perceives and that of adult reader, leads child narrator, writer and adult reader to be face to face with different codes. This very fact has an impact on both the fictive structure and relations between text and reader. In the article, it is shown that there is a common thematical ve structural pattern in the texts narrated by child's point of view, through references to both Turkish and World Literature. These texts have common features in terms of composition of novel characters, issues that are treated, social criticism, narrative techniques that are used, writer's attitude and other features related to this. These texts also have different types of relations with reader as they lean on relatively delicate issues using child's point of view. In order to exlude the sides of the issue at minimum, child's point of view is used to lean on issues such as racism, class discrimination, political and social freedom, freedom of speech. Writer wants the reader to wear off their biases making them encounter this actor who is relatively easy to sympatize with. Along with the change of child's position in society, chilg in literature also change and evolve to an ctore rather than a witness. No matter how impartial it is, a story narrated by this viewpoint, would be questioning the adult world. Thus, child's point of view in literature is designed to have a transformative effect.
Selcuk University, Inst Turkish Studies, 2017
turkishstudies.net
... zira metnin çağrışım gücü arttığı, başka metinlere uzanan bir çok anlamlılık zeminine kavuştu... more ... zira metnin çağrışım gücü arttığı, başka metinlere uzanan bir çok anlamlılık zeminine kavuştuğu gibi anlatıda tekdüzeliği kıran bir unsur ... Ahlâk ve tanrı inancı konusunda tartışılırken Nietzche'nin sözlerini birebir tekrarlayarak, "iyiliğin ve fenalığın üstünde yaşayan bir insan"ın ...
Ruya ve muzik, sembolist edebiyatin ve onun kuvvetle etkiledigimodern romanin siklikla kullandigi... more Ruya ve muzik, sembolist edebiyatin ve onun kuvvetle etkiledigimodern romanin siklikla kullandigi iki ogedir. Bu ogelerin bicime ve roman teknigine yansimalari, yol actiklari yeni anlatim bicimleri ve bunlarin Tanpinar’inromanlarindaki gorunumleri bu yazinin konusunu olusturmaktadir
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal, 2018
The Early Republican period is a time when women have experienced significant changes in their ge... more The Early Republican period is a time when women have experienced significant changes in their gender roles and social positions. Women have gained public visibility and assumed roles and obligations outside of traditional roles, especially as a consequence of the perspective of the women's movement, which was strengthened during the Second Constitutional Period and the new regime as the last step of Westernization. This being the case, it is a very different view that reigns in literature which could be seen as a reflection of collective consciousness. There is a strong resistance to the changing roles of women in society that appears as threat and alignment, and finally ridicule and mockery. The aim of this article is to put the female image of early Republican novels at the center of language and gender relations. In this context, gender-related positionings were determined in the novels and the use of sexist language was revealed. The study shows that almost all authors are more or less influenced by sexism that comes adjacent to culture and language regardless of their gender or ideology but it is expressed in different forms depending on these variables.
the Journal of Academic Social Sciences, 2015
Özet Tevfik Fikret, şiirinde psikolojisinin en açık izlenebildiği şairlerimizdendir. Şiiri, adeta... more Özet Tevfik Fikret, şiirinde psikolojisinin en açık izlenebildiği şairlerimizdendir. Şiiri, adeta ruhuna açılan bir penceredir. Şiirlerindeki üslûp özellikleri ve temalar, psikolojik portresiyle yakından bağlantılıdır. Dönemine göre çok tartışmalı ya da zaman zaman ifrata kaçan çıkışları, coşkunun ve depresyonun dönüşümlü olarak izlendiği şiir evreni, gerçek hayattaki iniş çıkışlarıyla açıklanabilir. Aynı şekilde şiiri üzerinden, şairin psikolojik yapısı ve değişimleri üzerine varsayımlara ulaşılabilir. Bütün bunların ötesinde, bu makalede, şairin psikolojisinin ve bakış açısının, şiirindeki asıl güçlü ögeyi kurduğu gösterilmek istenmektedir. Fikret'in şiirini kanatlandıran, özgürce ifade ettiği duygularıdır. Hayal kırıklıkları, küskünlükleri, öfkesi, coşkusu, kararlılığıyla Fikret, " derin " ve " hakikî " dir. Bütün bu zıtlıkları içinde barındırması şiirini zenginleştirmiş, tektiplikten uzaklaştırmıştır. Abstract Tevfik Fikret, is one of the poets, whose psyche can be traced down in his poetry. His poetry is almost like a window to his soul. Stylistic features and themes in his poetry are closely linked to his psyghological portrait. His ups and downs in real life has a lot to say about his controversial and somewhat marginal declarations, especially given the certain period of time that he speaks out, as well as the poetic universe marked with enthusiasm and depression that occur alternately. Likewise, we can reach some assumptions about his psyche and its changes, through his poetry. Beyond all these, this article aims to show that his psyche and point of view are the main elements to strengthen the structure of his poetry. His freely expressed feelings elevate his poetry. He is profound and genuine with all his frustrations, resentments, bitterness, anger, enthusiasm and determination. His poetry is enriched by covering all these oppositions.
1849’da Paris’e giden Şinasi, orada kaldigi sure boyunca pozitivizmin egemen oldugu bir dusunce d... more 1849’da Paris’e giden Şinasi, orada kaldigi sure boyunca pozitivizmin egemen oldugu bir dusunce dunyasinin icindeydi. Şinasi bu yillarda etkisinde kaldigi pozitivizmi 19. yuzyil Osmanli toplumuna oldugu gibi kabul ettirmenin gucluklerini dogru on gormus ve teoloji ve metafizikle hesaplasan Batili pozitivizmin yerine Islam dusuncesinde oteden beri var olan ve sonralari yerini baska ekollere birakarak tarih sahnesinden cekilen Mutezile gibi Islam ici akilci ekollerden ilham alan bir akilciligi savunmustur. Şinasi’nin Medeniyet, hukuk, adalet, hurriyet kavramlarina getirdigi yorumlar Osmanli dusuncesinde Aydinlanmaci bir atilimi temsil eder. Butun bunlar goz onune alindiginda Şinasi’nin edebiyatimizda akilcilik geleneginin kurucusu ve edebiyatimiz ve kultur hayatimizdaki sozcusu oldugu soylenebilir. Aydinlanma ve degerlerinin de Batili degerlere dayanan kanun ve duzen fikrinin de Osmanli’ya tasinmasi sancili ve celiskili bir surecti; cunku bu degerleri ureten tarihsel gelismeler ve toplumsal yapi bizdekinden cok farkliydi. Şinasi dogrudan dogruya bu uretimi taklit etmektense bir senteze gitmek ister ve bu degerleri yadirgatici olmamasi ve kabul gorebilmesi icin kendi gelenegimizdeki koklere baglamaya calisir. Bu noktada akilcilik ile Islam inancini uzlastirmak icin Islam’daki akilcilik gelenegine basvurur. Bu makalede Islam ici akilci ekollerden Mutezile ve Maturidilik, Şinasi’nin siirlerinde de ele alinan akil, kader, adalet gibi temel problemlere yaklasimlari acisindan tanitilmistir. Ardindan Şinasi’nin Munteheât-i Es’arim adli eserinde yer alan siirler incelenmis, Islam’daki akil kavrayisinin one ciktigi bolumler ele alinmis ve bu gelenegin Şinasi’nin siirlerindeki izleri tespit edilmistir.
Turuk, 2018
Özet Erken Cumhuriyet dönemi, kadınların cinsiyet rollerinde ve toplumsal konumlarında önemli değ... more Özet Erken Cumhuriyet dönemi, kadınların cinsiyet rollerinde ve toplumsal konumlarında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Kadınlar özellikle İkinci Meşrutiyet döneminde güçlenen kadın hareketinin ve Batılılaşmanın son adımı olarak görülen yeni rejimin kadın konusundaki perspektifinin bir sonucu olarak kamuda görünürlük kazanmış ve geleneksel rollerinin dışındaki rol ve yükümlülükler üstlenmişlerdir. Hal böyleyken kolektif bilinçaltını yansıttığını söyleyebileceğimiz edebiyatta oldukça farklı bir manzara hâkimdir. Kadınların toplumda değişen rollerine ilişkin kuvvetli bir direnç, tehdit ve hizalama ve nihayet gülünçleştirme ve alay şeklinde görünürlük kazanır. Bu makalenin amacı, erken Cumhuriyet dönemi romanlarındaki kadın imgesini, dil ve cinsiyet ilişkisi merkezinde ortaya koymaktır. Bu kapsamda romanlarda cinsiyete bağlı konumlandırmalar tespit edilmiş, cinsiyetçi dil kullanımları ortaya konmuştur. İnceleme kültürde ve onun içinde bir yapı olarak dilde cinsiyetçiliğin cinsiyetinden ya da ideolojisinden bağımsız olarak hemen bütün yazarları az ya da çok etkilediğini ancak bu değişkenlere bağlı olarak farkı şekillerde dışavurulduğunu göstermektedir.
Uploads
Papers by Hülya Bayrak Akyıldız