Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, anılan ... more Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, anılan unsurların hedef dildeki eşdeğerleriyle yeniden oluşturmak olarak tanımlanabilir. Çeviri etkinliği basitçe bu şekilde tanımlansa da çeviriyi güçleştiren birçok unsur bulunmaktadır. Bunların başında da özolgular sayılabilir. Zira özolgular çevrilemez sözcük ya da sözcük grupları anlamına gelir. Özolguların çevrilemez olmasının temel nedeni bu sözcük ya da kavramların sadece bir kültürde bulunmasıdır. Çevirmenler, en başta karşılarına çıkan özolguları tespit etmekle yükümlüdürler. Ancak ondan sonra özolguların çevirisinde ne tür bir yol izleneceği konusunda kafa yorabilir ve çözümler ortaya koyabilirler. Kültüre has birimler olarak özolgulara en fazla rastlanan metinlerden biri masallardır. Türk masalları birçok farklı kültürden esintiler taşısalar da, Türk kültürünün en güzel taşıyıcılarından biri olarak kabul edilirler. Masallarda Türk kültürüne özgü günlük yaşam, inanışlar, birey toplum ilişkisi, örf ve adetler gibi pek çok alana ait kültürel unsurları gözlemlemek mümkündür. Masalların Türk kültüründeki yeri dikkate alınarak çalışmamızda Oğuz Tansel'e ait Al'lı ile Fırfırı adlı masallar kitabının Rusçaya çevirisi incelendi. Eserde geçen özolguların çevirmen tarafından hangi yöntemler izlenerek aktarıldığı araştırıldı. Özolguların sınıflandırılması konusunda Batı'da da sıkça başvurulan S.İ. Vlahov ve S.P. Florin'in [Çeviride Çevrilemeyen] (Neperevodimoye v perevode) adlı çalışmasından yararlanıldı. Karşılaştırmalı bir yöntem izlediğimiz çalışmamız sonucunda özolguların çevrisinde en çok yaklaşık anlam çevirisinin uygulandığını tespit ettik. Bununla birlikte diğer yöntemlerden de örnekler incelenmiştir.
Bizans Imparatoru I. Konstantin’in ilk Hristiyan baskenti yaptigi ve Ortodokslugun merkezi haline... more Bizans Imparatoru I. Konstantin’in ilk Hristiyan baskenti yaptigi ve Ortodokslugun merkezi haline getirdigi Istanbul’un II. Mehmet tarafindan fethedilmesi yeni bir cagi baslatacak kadar buyuk bir donum noktasi olmustur. Fethin gorgu taniklarindan Nestor Iskender tarafindan XV. yuzyilda yazildigi dusunulen “Car Şehrinin Oykusu” adli el yazmasi, Rus bilim dunyasinda buyuk ilgi uyandirmistir. Istanbul’un fethiyle ilgili en eski Rusca eser olarak kabul edilen bu el yazmasinda, tarihi gerceklerle hayal gucu ic ice gecmistir. Istanbul’un Hristiyanligin merkeziyken Musluman Turklerin eline gecmesiyle bir cesit hayal kirikligina ugrayan yazar, eserinde Istanbul’un kurulusuyla ve kaderiyle ilgili efsanelere ve kehanetlere yer verirken, esas konuyu savas sahnelerine ayirmistir. Ozellikle II. Mehmet’e ve Turklere karsi tarafli tutumunu acikca ve siklikla dile getiren Nestor Iskender, gecmiste bu sehir hakkindaki tum kehanet ve efsanelerin gerceklestigini, dolayisiyla bundan sonraki kehanet ola...
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2020
Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerin... more Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerini gösteren en önemli unsurlardan biridir. Şairler dili en etkili kullanan kişiler arasındadır, duygularını dilin olanakları çerçevesinde en gösterişli biçimde aktarmaya çalışırlar. Bu açıdan şiir, kültür aktarıcısı özelliği olan dilin müstesna bir işlevidir. Şairler içinde yaşadıkları toplumun sevinç ve üzüntülerini, milli birlik ve beraberliğini, tarih ve çeşitli zaman kesitlerini yazdıkları şiirler aracılığıyla kayda geçirir ve gelecek nesillere aktarırlar. Şiirin toplumsal yönünün yanı sıra bireysel olarak şairin ruh dünyasını yansıtma özelliği de dikkat çekicidir. Bu açıdan şiirler şairin dünyasına açılan birer kapıdır. Yalnızlık duygusu, birçok şairin eserlerinde dokundukları başlıca temalardan biridir. Yalnızlık duygusunun türleri çoktur; bulunduğu topluma yabancı olmaktan ve alışamamaktan, yabancı bir ülkede olmaktan, kültür çatışmasından ya da sadece çalışma temposundan kaynaklanan yalnızlık gibi. Şairlerin yaşadığı yalnızlık ise çok daha başkadır. Onlar, zaten şair oldukları için yapayalnızdırlar. Kalabalıklar içinde olabilirler ancak sıra dışı bir farkındalığa sahip oldukları için hep diğer kalabalıklardan ayrılmak zorundadırlar. Söz konusu şair yalnızlığının, iki farklı zamanda yaşamış ve farklı coğrafyalarda, farklı dillerde şiirler yazmış Necip Fazıl Kısakürek ve Mihail Yuryeviç Lermontov'un şiirlerinde nasıl işlendiği bu çalışmanın konusu olmuştur. Karşılaştırmalı incelememizin sonucunda ortak duyguların şiirlerde zamana ve mekâna bağlı olarak farklı imgelerle anlatıldığı görülmüştür.
In this article Russian Turcologist M. S. Meyer represents the beginning process of Turkish-Sovie... more In this article Russian Turcologist M. S. Meyer represents the beginning process of Turkish-Soviet Russian relations based on arshive documents. The facts that happened after two country recognised each other are explained in this article. The dialogues beginning after sending missions, gets up to such level that some Turkish senators introducing their thoughts about the acceptance of the communist regime. In the article M. S. Meyer is analysing Turkish and Soviet rapproshment, mutual solidarity and the progress of relationship between two counries. According to Russian historians the Turkish * "Yeni Türkiye'nin 80 Yılı" ve "20. yy.'ın sonunda Rus-Türk İlişkileri" adlı uluslar arası konferanslarda sunulan bildiriler Rusya Federasyonu Başkanı V.V. Putin'in Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret (Aralık 2004) anısına '20. yy'da Türkiye' adı altında kitaplaştırılmış, M. S. Meyer'in bildirisi söz konusu kitaptan çevrilmiştir. M. S. Meyer, "Turtsiya v XX. veke" İn-t Vostokovedeniya Ros. Akad. nauk, Akad. gumanitar. issled., Moskva 2004.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi Journal of Translation Studies , 2020
ÖZET Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, an... more ÖZET Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, anılan unsurların hedef dildeki eşdeğerleriyle yeniden oluşturmak olarak tanımlanabilir. Çeviri etkinliği basitçe bu şekilde tanımlansa da çeviriyi güçleştiren birçok unsur bulunmaktadır. Bunların başında da özolgular sayılabilir. Zira özolgular çevrilemez sözcük ya da sözcük grupları anlamına gelir. Özolguların çevrilemez olmasının temel nedeni bu sözcük ya da kavramların sadece bir kültürde bulunmasıdır. Çevirmenler, en başta karşılarına çıkan özolguları tespit etmekle yükümlüdürler. Ancak ondan sonra özolguların çevirisinde ne tür bir yol izleneceği konusunda kafa yorabilir ve çözümler ortaya koyabilirler. Kültüre has birimler olarak özolgulara en fazla rastlanan metinlerden biri masallardır. Türk masalları birçok farklı kültürden esintiler taşısalar da, Türk kültürünün en güzel taşıyıcılarından biri olarak kabul edilirler. Masallarda Türk kültürüne özgü günlük yaşam, inanışlar, birey toplum ilişkisi, örf ve adetler gibi pek çok alana ait kültürel unsurları gözlemlemek mümkündür. Masalların Türk kültüründeki yeri dikkate alınarak çalışmamızda Oğuz Tansel'e ait Al'lı ile Fırfırı adlı masallar kitabının Rusçaya çevirisi incelendi. Eserde geçen özolguların çevirmen tarafından hangi yöntemler izlenerek aktarıldığı araştırıldı. Özolguların sınıflandırılması konusunda Batı'da da sıkça başvurulan S.İ. Vlahov ve S.P. Florin'in [Çeviride Çevrilemeyen] (Neperevodimoye v perevode) adlı çalışmasından yararlanıldı. Karşılaştırmalı bir yöntem izlediğimiz çalışmamız sonucunda özolguların çevrisinde en çok yaklaşık anlam çevirisinin uygulandığını tespit ettik. Bununla birlikte diğer yöntemlerden de örnekler incelenmiştir. Anahtar Sözcükler: özolgu, masal çevirisi, kültürdilbilim, eşdeğerlik ABSTRACT Translation activity can be defined as reconstructing the source text consisting of snippets of style, syntax and meaning with the equivalents of these elements in the target language. Although
Rumel iDE Journal of Language and Literature Studies , 2020
Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerin... more Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerini gösteren en önemli unsurlardan biridir. Şairler dili en etkili kullanan kişiler arasındadır, duygularını dilin olanakları çerçevesinde en gösterişli biçimde aktarmaya çalışırlar. Bu açıdan şiir, kültür aktarıcısı özelliği olan dilin müstesna bir işlevidir. Şairler içinde yaşadıkları toplumun sevinç ve üzüntülerini, milli birlik ve beraberliğini, tarih ve çeşitli zaman kesitlerini yazdıkları şiirler aracılığıyla kayda geçirir ve gelecek nesillere aktarırlar. Şiirin toplumsal yönünün yanı sıra bireysel olarak şairin ruh dünyasını yansıtma özelliği de dikkat çekicidir. Bu açıdan şiirler şairin dünyasına açılan birer kapıdır. Yalnızlık duygusu, birçok şairin eserlerinde dokundukları başlıca temalardan biridir. Yalnızlık duygusunun türleri çoktur; bulunduğu topluma yabancı olmaktan ve alışamamaktan, yabancı bir ülkede olmaktan, kültür çatışmasından ya da sadece çalışma temposundan kaynaklanan yalnızlık gibi. Şairlerin yaşadığı yalnızlık ise çok daha başkadır. Onlar, zaten şair oldukları için yapayalnızdırlar. Kalabalıklar içinde olabilirler ancak sıra dışı bir farkındalığa sahip oldukları için hep diğer kalabalıklardan ayrılmak zorundadırlar. Söz konusu şair yalnızlığının, iki farklı zamanda yaşamış ve farklı coğrafyalarda, farklı dillerde şiirler yazmış Necip Fazıl Kısakürek ve Mihail Yuryeviç Lermontov’un şiirlerinde nasıl işlendiği bu çalışmanın konusu olmuştur. Karşılaştırmalı incelememizin sonucunda ortak duyguların şiirlerde zamana ve mekâna bağlı olarak farklı imgelerle anlatıldığı görülmüştür.
Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, anılan ... more Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, anılan unsurların hedef dildeki eşdeğerleriyle yeniden oluşturmak olarak tanımlanabilir. Çeviri etkinliği basitçe bu şekilde tanımlansa da çeviriyi güçleştiren birçok unsur bulunmaktadır. Bunların başında da özolgular sayılabilir. Zira özolgular çevrilemez sözcük ya da sözcük grupları anlamına gelir. Özolguların çevrilemez olmasının temel nedeni bu sözcük ya da kavramların sadece bir kültürde bulunmasıdır. Çevirmenler, en başta karşılarına çıkan özolguları tespit etmekle yükümlüdürler. Ancak ondan sonra özolguların çevirisinde ne tür bir yol izleneceği konusunda kafa yorabilir ve çözümler ortaya koyabilirler. Kültüre has birimler olarak özolgulara en fazla rastlanan metinlerden biri masallardır. Türk masalları birçok farklı kültürden esintiler taşısalar da, Türk kültürünün en güzel taşıyıcılarından biri olarak kabul edilirler. Masallarda Türk kültürüne özgü günlük yaşam, inanışlar, birey toplum ilişkisi, örf ve adetler gibi pek çok alana ait kültürel unsurları gözlemlemek mümkündür. Masalların Türk kültüründeki yeri dikkate alınarak çalışmamızda Oğuz Tansel'e ait Al'lı ile Fırfırı adlı masallar kitabının Rusçaya çevirisi incelendi. Eserde geçen özolguların çevirmen tarafından hangi yöntemler izlenerek aktarıldığı araştırıldı. Özolguların sınıflandırılması konusunda Batı'da da sıkça başvurulan S.İ. Vlahov ve S.P. Florin'in [Çeviride Çevrilemeyen] (Neperevodimoye v perevode) adlı çalışmasından yararlanıldı. Karşılaştırmalı bir yöntem izlediğimiz çalışmamız sonucunda özolguların çevrisinde en çok yaklaşık anlam çevirisinin uygulandığını tespit ettik. Bununla birlikte diğer yöntemlerden de örnekler incelenmiştir.
Bizans Imparatoru I. Konstantin’in ilk Hristiyan baskenti yaptigi ve Ortodokslugun merkezi haline... more Bizans Imparatoru I. Konstantin’in ilk Hristiyan baskenti yaptigi ve Ortodokslugun merkezi haline getirdigi Istanbul’un II. Mehmet tarafindan fethedilmesi yeni bir cagi baslatacak kadar buyuk bir donum noktasi olmustur. Fethin gorgu taniklarindan Nestor Iskender tarafindan XV. yuzyilda yazildigi dusunulen “Car Şehrinin Oykusu” adli el yazmasi, Rus bilim dunyasinda buyuk ilgi uyandirmistir. Istanbul’un fethiyle ilgili en eski Rusca eser olarak kabul edilen bu el yazmasinda, tarihi gerceklerle hayal gucu ic ice gecmistir. Istanbul’un Hristiyanligin merkeziyken Musluman Turklerin eline gecmesiyle bir cesit hayal kirikligina ugrayan yazar, eserinde Istanbul’un kurulusuyla ve kaderiyle ilgili efsanelere ve kehanetlere yer verirken, esas konuyu savas sahnelerine ayirmistir. Ozellikle II. Mehmet’e ve Turklere karsi tarafli tutumunu acikca ve siklikla dile getiren Nestor Iskender, gecmiste bu sehir hakkindaki tum kehanet ve efsanelerin gerceklestigini, dolayisiyla bundan sonraki kehanet ola...
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2020
Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerin... more Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerini gösteren en önemli unsurlardan biridir. Şairler dili en etkili kullanan kişiler arasındadır, duygularını dilin olanakları çerçevesinde en gösterişli biçimde aktarmaya çalışırlar. Bu açıdan şiir, kültür aktarıcısı özelliği olan dilin müstesna bir işlevidir. Şairler içinde yaşadıkları toplumun sevinç ve üzüntülerini, milli birlik ve beraberliğini, tarih ve çeşitli zaman kesitlerini yazdıkları şiirler aracılığıyla kayda geçirir ve gelecek nesillere aktarırlar. Şiirin toplumsal yönünün yanı sıra bireysel olarak şairin ruh dünyasını yansıtma özelliği de dikkat çekicidir. Bu açıdan şiirler şairin dünyasına açılan birer kapıdır. Yalnızlık duygusu, birçok şairin eserlerinde dokundukları başlıca temalardan biridir. Yalnızlık duygusunun türleri çoktur; bulunduğu topluma yabancı olmaktan ve alışamamaktan, yabancı bir ülkede olmaktan, kültür çatışmasından ya da sadece çalışma temposundan kaynaklanan yalnızlık gibi. Şairlerin yaşadığı yalnızlık ise çok daha başkadır. Onlar, zaten şair oldukları için yapayalnızdırlar. Kalabalıklar içinde olabilirler ancak sıra dışı bir farkındalığa sahip oldukları için hep diğer kalabalıklardan ayrılmak zorundadırlar. Söz konusu şair yalnızlığının, iki farklı zamanda yaşamış ve farklı coğrafyalarda, farklı dillerde şiirler yazmış Necip Fazıl Kısakürek ve Mihail Yuryeviç Lermontov'un şiirlerinde nasıl işlendiği bu çalışmanın konusu olmuştur. Karşılaştırmalı incelememizin sonucunda ortak duyguların şiirlerde zamana ve mekâna bağlı olarak farklı imgelerle anlatıldığı görülmüştür.
In this article Russian Turcologist M. S. Meyer represents the beginning process of Turkish-Sovie... more In this article Russian Turcologist M. S. Meyer represents the beginning process of Turkish-Soviet Russian relations based on arshive documents. The facts that happened after two country recognised each other are explained in this article. The dialogues beginning after sending missions, gets up to such level that some Turkish senators introducing their thoughts about the acceptance of the communist regime. In the article M. S. Meyer is analysing Turkish and Soviet rapproshment, mutual solidarity and the progress of relationship between two counries. According to Russian historians the Turkish * "Yeni Türkiye'nin 80 Yılı" ve "20. yy.'ın sonunda Rus-Türk İlişkileri" adlı uluslar arası konferanslarda sunulan bildiriler Rusya Federasyonu Başkanı V.V. Putin'in Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret (Aralık 2004) anısına '20. yy'da Türkiye' adı altında kitaplaştırılmış, M. S. Meyer'in bildirisi söz konusu kitaptan çevrilmiştir. M. S. Meyer, "Turtsiya v XX. veke" İn-t Vostokovedeniya Ros. Akad. nauk, Akad. gumanitar. issled., Moskva 2004.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi Journal of Translation Studies , 2020
ÖZET Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, an... more ÖZET Çeviri etkinliği, biçem, sözdizimi ve anlam parçacıklarından meydana gelmiş kaynak metni, anılan unsurların hedef dildeki eşdeğerleriyle yeniden oluşturmak olarak tanımlanabilir. Çeviri etkinliği basitçe bu şekilde tanımlansa da çeviriyi güçleştiren birçok unsur bulunmaktadır. Bunların başında da özolgular sayılabilir. Zira özolgular çevrilemez sözcük ya da sözcük grupları anlamına gelir. Özolguların çevrilemez olmasının temel nedeni bu sözcük ya da kavramların sadece bir kültürde bulunmasıdır. Çevirmenler, en başta karşılarına çıkan özolguları tespit etmekle yükümlüdürler. Ancak ondan sonra özolguların çevirisinde ne tür bir yol izleneceği konusunda kafa yorabilir ve çözümler ortaya koyabilirler. Kültüre has birimler olarak özolgulara en fazla rastlanan metinlerden biri masallardır. Türk masalları birçok farklı kültürden esintiler taşısalar da, Türk kültürünün en güzel taşıyıcılarından biri olarak kabul edilirler. Masallarda Türk kültürüne özgü günlük yaşam, inanışlar, birey toplum ilişkisi, örf ve adetler gibi pek çok alana ait kültürel unsurları gözlemlemek mümkündür. Masalların Türk kültüründeki yeri dikkate alınarak çalışmamızda Oğuz Tansel'e ait Al'lı ile Fırfırı adlı masallar kitabının Rusçaya çevirisi incelendi. Eserde geçen özolguların çevirmen tarafından hangi yöntemler izlenerek aktarıldığı araştırıldı. Özolguların sınıflandırılması konusunda Batı'da da sıkça başvurulan S.İ. Vlahov ve S.P. Florin'in [Çeviride Çevrilemeyen] (Neperevodimoye v perevode) adlı çalışmasından yararlanıldı. Karşılaştırmalı bir yöntem izlediğimiz çalışmamız sonucunda özolguların çevrisinde en çok yaklaşık anlam çevirisinin uygulandığını tespit ettik. Bununla birlikte diğer yöntemlerden de örnekler incelenmiştir. Anahtar Sözcükler: özolgu, masal çevirisi, kültürdilbilim, eşdeğerlik ABSTRACT Translation activity can be defined as reconstructing the source text consisting of snippets of style, syntax and meaning with the equivalents of these elements in the target language. Although
Rumel iDE Journal of Language and Literature Studies , 2020
Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerin... more Şiir dilin süsüdür, dile en güzel elbiselerini giydirmektir. Şiir, bir dilin edebi kabiliyetlerini gösteren en önemli unsurlardan biridir. Şairler dili en etkili kullanan kişiler arasındadır, duygularını dilin olanakları çerçevesinde en gösterişli biçimde aktarmaya çalışırlar. Bu açıdan şiir, kültür aktarıcısı özelliği olan dilin müstesna bir işlevidir. Şairler içinde yaşadıkları toplumun sevinç ve üzüntülerini, milli birlik ve beraberliğini, tarih ve çeşitli zaman kesitlerini yazdıkları şiirler aracılığıyla kayda geçirir ve gelecek nesillere aktarırlar. Şiirin toplumsal yönünün yanı sıra bireysel olarak şairin ruh dünyasını yansıtma özelliği de dikkat çekicidir. Bu açıdan şiirler şairin dünyasına açılan birer kapıdır. Yalnızlık duygusu, birçok şairin eserlerinde dokundukları başlıca temalardan biridir. Yalnızlık duygusunun türleri çoktur; bulunduğu topluma yabancı olmaktan ve alışamamaktan, yabancı bir ülkede olmaktan, kültür çatışmasından ya da sadece çalışma temposundan kaynaklanan yalnızlık gibi. Şairlerin yaşadığı yalnızlık ise çok daha başkadır. Onlar, zaten şair oldukları için yapayalnızdırlar. Kalabalıklar içinde olabilirler ancak sıra dışı bir farkındalığa sahip oldukları için hep diğer kalabalıklardan ayrılmak zorundadırlar. Söz konusu şair yalnızlığının, iki farklı zamanda yaşamış ve farklı coğrafyalarda, farklı dillerde şiirler yazmış Necip Fazıl Kısakürek ve Mihail Yuryeviç Lermontov’un şiirlerinde nasıl işlendiği bu çalışmanın konusu olmuştur. Karşılaştırmalı incelememizin sonucunda ortak duyguların şiirlerde zamana ve mekâna bağlı olarak farklı imgelerle anlatıldığı görülmüştür.
Uploads
Papers by Fatih Yapıcı
en önemli unsurlardan biridir. Şairler dili en etkili kullanan kişiler arasındadır, duygularını dilin
olanakları çerçevesinde en gösterişli biçimde aktarmaya çalışırlar. Bu açıdan şiir, kültür aktarıcısı
özelliği olan dilin müstesna bir işlevidir. Şairler içinde yaşadıkları toplumun sevinç ve üzüntülerini,
milli birlik ve beraberliğini, tarih ve çeşitli zaman kesitlerini yazdıkları şiirler aracılığıyla kayda
geçirir ve gelecek nesillere aktarırlar. Şiirin toplumsal yönünün yanı sıra bireysel olarak şairin ruh
dünyasını yansıtma özelliği de dikkat çekicidir. Bu açıdan şiirler şairin dünyasına açılan birer
kapıdır. Yalnızlık duygusu, birçok şairin eserlerinde dokundukları başlıca temalardan biridir.
Yalnızlık duygusunun türleri çoktur; bulunduğu topluma yabancı olmaktan ve alışamamaktan,
yabancı bir ülkede olmaktan, kültür çatışmasından ya da sadece çalışma temposundan kaynaklanan
yalnızlık gibi. Şairlerin yaşadığı yalnızlık ise çok daha başkadır. Onlar, zaten şair oldukları için
yapayalnızdırlar. Kalabalıklar içinde olabilirler ancak sıra dışı bir farkındalığa sahip oldukları için
hep diğer kalabalıklardan ayrılmak zorundadırlar. Söz konusu şair yalnızlığının, iki farklı zamanda
yaşamış ve farklı coğrafyalarda, farklı dillerde şiirler yazmış Necip Fazıl Kısakürek ve Mihail
Yuryeviç Lermontov’un şiirlerinde nasıl işlendiği bu çalışmanın konusu olmuştur. Karşılaştırmalı
incelememizin sonucunda ortak duyguların şiirlerde zamana ve mekâna bağlı olarak farklı imgelerle
anlatıldığı görülmüştür.
en önemli unsurlardan biridir. Şairler dili en etkili kullanan kişiler arasındadır, duygularını dilin
olanakları çerçevesinde en gösterişli biçimde aktarmaya çalışırlar. Bu açıdan şiir, kültür aktarıcısı
özelliği olan dilin müstesna bir işlevidir. Şairler içinde yaşadıkları toplumun sevinç ve üzüntülerini,
milli birlik ve beraberliğini, tarih ve çeşitli zaman kesitlerini yazdıkları şiirler aracılığıyla kayda
geçirir ve gelecek nesillere aktarırlar. Şiirin toplumsal yönünün yanı sıra bireysel olarak şairin ruh
dünyasını yansıtma özelliği de dikkat çekicidir. Bu açıdan şiirler şairin dünyasına açılan birer
kapıdır. Yalnızlık duygusu, birçok şairin eserlerinde dokundukları başlıca temalardan biridir.
Yalnızlık duygusunun türleri çoktur; bulunduğu topluma yabancı olmaktan ve alışamamaktan,
yabancı bir ülkede olmaktan, kültür çatışmasından ya da sadece çalışma temposundan kaynaklanan
yalnızlık gibi. Şairlerin yaşadığı yalnızlık ise çok daha başkadır. Onlar, zaten şair oldukları için
yapayalnızdırlar. Kalabalıklar içinde olabilirler ancak sıra dışı bir farkındalığa sahip oldukları için
hep diğer kalabalıklardan ayrılmak zorundadırlar. Söz konusu şair yalnızlığının, iki farklı zamanda
yaşamış ve farklı coğrafyalarda, farklı dillerde şiirler yazmış Necip Fazıl Kısakürek ve Mihail
Yuryeviç Lermontov’un şiirlerinde nasıl işlendiği bu çalışmanın konusu olmuştur. Karşılaştırmalı
incelememizin sonucunda ortak duyguların şiirlerde zamana ve mekâna bağlı olarak farklı imgelerle
anlatıldığı görülmüştür.